SAHÎFE

İlk dönemlerde üzerine âyet veya hadis yazılan malzeme, sonraları bu malzemede yazılı olanları kapsayan kitapçık.

Müellif:

Sözlükte “yayılmış, döşenmiş” mânasına gelen sahîfe (çoğulu suhuf), hadis terimi olarak ilk dönemlerde üzerine âyet veya hadis yazılmış muhtelif en ve boyda yazı malzemesi (deri veya kâğıt parçası), sonraları ise bu malzemede yazılı olanları kapsayan kitapçık için kullanılmıştır. Kelime Kur’ân-ı Kerîm’de çoğul şekliyle çeşitli anlamlarda yer almaktadır (bk. SUHUF). Kaynaklarda Hz. Ömer’in müslüman oluşundan bahsedilirken bazı Kur’an âyetlerinin bir sahîfeye yazılı olduğu belirtilmekte, Medine’de müslümanlar, müşrikler ve yahudiler arasındaki ilişkileri düzenlemek üzere yazılan belgenin sekiz yerinde bundan sahîfe diye söz edilmektedir.

Sahâbeden Hz. Ali, Abdullah b. Amr b. Âs, Ebû Hüreyre, Abdullah b. Ömer, Câbir b. Abdullah ve Nübeyt b. Şerît’in bazı hadisleri yazdıkları sahîfelerinin bulunduğu bildirilmektedir. Abdullah b. Amr’ın en çok hadis ihtiva ettiği anlaşılan sahîfesi eṣ-Ṣaḥîfetü’ṣ-ṣâdıḳa, Ebû Hüreyre’ninki eṣ-Ṣaḥîfetü’ṣ-ṣaḥîḥa diye adlandırılmıştır. Bu sahîfelerin muhtevaları sonraki hadis eserleri içinde bir bütün halinde veya farklı yerlerde alıntılar şeklinde kaydedilmiş, bunlardan Abdullah b. Amr’ın sahîfesi Ahmed b. Hanbel’in el-Müsned’inde yer almıştır (II, 158-226). Ebû Hüreyre’nin, talebesi Hemmâm b. Münebbih’e yazdırdığı 138 hadisten oluşan ve Ṣaḥîfetü Hemmâm (eṣ-Ṣaḥîfetü’ṣ-ṣaḥîḥa) adıyla anılan eserin Ebû Hüreyre’nin eṣ-Ṣaḥîfetü’ṣ-ṣaḥîḥa’sı olduğu tahmin edilmektedir. Bu sahîfe günümüze kadar gelmiş, tahkikli neşirleri yapılmış, Türkçe’ye üç defa çevrilmiş ve diğer bazı dillere tercüme edilmiştir (DİA, XVII, 189).

Bir sahîfeye sahip olduğu bildirilen sahâbîlerin büyük çoğunluğunun yaşça küçük olması, hadislerin kayda geçirilmesi işleminde Müslümanlığın kazandırdığı anlayışın etkili olduğunu göstermektedir. Sözü edilen sahîfelerin hiçbiri özgün biçimiyle günümüze ulaşmadığı için mahiyetleri hakkında farklı tahminler yapılmakta olup bazılarının geniş muhtevasından hareketle bunların bugünkü anlamda defter/kitap şeklinde olduğu söylenmekteyse de bu kesin değildir. Muhtevası geniş sahîfelerin tabi olarak veya enine yahut boyuna birbirine eklenmek suretiyle oluşturulan ve dürülerek yahut katlanarak muhafaza edilen enli veya uzun sayfalar şeklinde olduğunu söylemek mümkündür. Nitekim bir haberde Hz. Ali’nin kılıcına asılı olan Ṣaḥîfe’sini “neşretmesinden” bahsedilir (Buhârî, “İʿtiṣâm”, 5). Kitabın neşredilmesi, dürülmenin zıddı olarak yayılması demektir (Meḳāyîsü’l-luġa, “nşr” md.). Bu belgelerin içerdiği hadisler daha sonra bir kitap/defter içinde toplandığında bunlara aynı adın verildiği ve sahîfe kelimesinin zamanla “az sayıda hadis ihtiva eden kitap” veya “bir kişinin rivayet ettiği bir kısım hadisleri ihtiva eden kitap” mânasını kazandığı anlaşılmaktadır.

Günümüze kadar gelen sahîfeler ve bunlarla ilgili çalışmalar şöylece sıralanabilir: ʿAbdullah b. ʿAmr b. el-ʿÂṣ ve Ṣaḥîfetühü’ṣ-ṣâdıḳa (nşr. Muhammed Seyfeddin Uleyş, Kahire 1986); Abdürrezzak b. Hemmâm ve İki Sahifesi (Ali Akyüz, yüksek lisans tezi, 1986, MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü); Cüveyriyye b. Esmâ’nın Hadis Sahifesi (Selahattin Yıldırım, yüksek lisans tezi, 1985, MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü); Gülsûm b. Muhammed ve Sahîfesi (Casim Avcı, yüksek lisans tezi, 1990, MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü); Humeyd et-Tavil ve Sahifesi (Mahmut Kırkpınar, yüksek lisans tezi, 1987, MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü); Ṣaḥîfetü ʿAmr b. Şuʿayb ve Behz b. Ḥakîm ʿinde’l-muḥaddis̱în ve’l-fuḳahâʾ (nşr. Muhammed Ali İbnü’s-Sıddîk, Rabat 1412/1992); Ṣaḥîfetü ʿAlî b. Ebî Ṭâlib ʿan Resûlillâh (s.a.s.) (nşr. Rif‘at Fevzî Abdülmuttalib, Kahire 1406/1986).

BİBLİYOGRAFYA
Meḳāyîsü’l-luġa, “ṣḥf” md.; Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “ṣḥf” md.; Kāmus Tercümesi, III, 639; Halen Elde Mevcut En Eski Hadis Eseri Hemmâm ibn Munebbih’in Sahîfe’si (nşr. Muhammed Hamîdullah, trc. Talât Koçyiğit), Ankara 1967, s. 33, 49; Hatîb el-Bağdâdî, Taḳyîdü’l-ʿilm (nşr. Yûsuf el-Iş), Dımaşk 1974, s. 84, 89; Muhammed Hamîdullah, Mecmûʿatü’l-ves̱âʾiḳı’s-siyâsiyye, Beyrut 1389/1969, s. 39-47; M. Mustafa el-A‘zamî, Dirâsât fi’l-ḥadîs̱i’n-nebevî, Beyrut 1400/1980, II, 375; Ekrem Ziyâ el-Ömerî, Buḥûs̱ fî târîḫi’s-sünneti’l-müşerrefe, Medine 1405/1984, s. 226-229; İmtiyâz Ahmed, Delâʾilü’t-tevs̱îḳı’l-mübekkir li’s-sünne ve’l-ḥadîs̱ (nşr. Abdülmu‘tî Emîn Kal‘acî), Kahire 1410/1990, s. 247, 248, 250-252, 256, 261-263, 268; Bekir b. Abdullah Ebû Zeyd, Maʿrifetü’n-nüsaḫ ve’ṣ-ṣuḥufü’l-ḥadîs̱iyye, Riyad 1412/1992; Kemal Sandıkçı, “Hemmâm b. Münebbih”, , XVII, 189.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2008 yılında İstanbul’da basılan 35. cildinde, 522-523 numaralı sayfalarda yer almıştır.