ATÛFETLÜ

Osmanlılar’da resmî yazışmalarda kullanılan bir hitap şekli.

Müellif:

Kelime, “pek esirgeyici, çok şefkatli ve merhametli” anlamına gelen atûfun masdar şekline Türkçe “lü” ekinin eklenmesiyle türetilmiştir. Önceleri, genellikle yüksek mevkide bulunan bir kimseye yazılan özel veya resmî yazılarda gelişigüzel kullanılmıştır. Tanzimat’tan sonra memuriyet rütbeleri ve resmî yazışmaların şekilleri bir nizama bağlanırken bu unvanın kimler için kullanılacağı da tesbit edilmiştir. 1846’da bâlâ rütbesinin ihdasından sonra bu rütbeyi haiz olanlar için kullanılması kararlaştırılmıştır. İlk zamanlarda bâlâ rütbesini alanlarla vezirler, Mâbeyin başkâtibi, serkurenâ ve seraskerlik makamına gelmiş vükelâ için kullanılmakta iken daha sonra sadece bâlâ rütbesine münhasır kalmıştır. Ancak zamanla kazaskerlerle birinci ferikler için de kullanılmıştır. Bâlâ rütbesini alanlara yazışmalarda “atûfetlü beyefendi hazretleri”, “atûfetlü efendim hazretleri” şeklinde hitap edilirdi.


BİBLİYOGRAFYA

, VIII, 92-93.

Mehmed Süreyyâ, Nuhbetü’l-vekāyi‘, İstanbul 1292, I, 159.

Devlet Salnâmesi (1264), s. 146-147; (1269), s. 46-97.

M. Cavid Baysun, “Bâlâ”, , II, 262-263.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1991 yılında İstanbul’da basılan 4. cildinde, 99 numaralı sayfada yer almıştır.