ÇAGĀNİYÂN

Mâverâünnehir’de bir bölge ve bugün mevcut olmayan tarihî bir şehir.

Müellif:

Bugün Özbekistan’ın Surhanderya vadisine tekabül eden bölgenin tarihi milâttan önce VI. yüzyıllara kadar uzanmaktadır. Ortaçağ’da Çagānrûd vadisine Çagāniyân (Arapça kaynaklarda Sagāniyân) denilmekteydi. Çagānrûd (Surhanderya) nehri Çagāniyân’ın ortasından geçerek kuzeyden güneye doğru akar ve Ceyhun (Amuderya) nehrine dökülür. Doğuda Vahş, güneyde Ceyhun nehriyle sınırlanan ve Tirmiz’in kuzeyine kadar uzanan bölgenin merkezi, nehir kıyısında yükselen dağ eteklerinde kurulmuş olan Çagāniyân şehridir. Çagāniyân’ın suları bol, bitki örtüsü zengin, toprakları bereketliydi ve bölgede çeşitli av kuşları bulunmaktaydı. Çok geniş bir sahayı kaplayan Çagāniyân bölgesindeki halkın eğitim seviyesi düşüktü. VI. (XII.) yüzyılda Çagāniyân şehrinde bir kapalı çarşı ve meşhur bir cuma camii vardı. Sünnî olan halk dindar ve misafirperverdi. 16.000 köyü olan bölgenin yıllık haracı 48.529 dirhemdi ve gerektiğinde tam teçhizatlı 10.000 muharip çıkarabiliyordu. Bölgenin Çagāniyân dışındaki şehirleri Dârzencî, Bâsend, Senggerdek, Beham, Şûmân, Kubâdiyan, Endican, Destgird ve Henbân idi.

Çagāniyân milâdî V-VI. yüzyıllarda Eftalitler’in (Akhunlar) başşehriydi. VII. yüzyılda bölge Çagān-hudât unvanlı mahallî hükümdarlar tarafından idare ediliyordu. Hz. Osman zamanında Abdullah b. Âmir, Ahnef b. Kays’ı Tohâristan’a gönderdi. Çagāniyân meliki Ahnef b. Kays’a saldırdı ve aralarında çok çetin bir savaş oldu. Sonunda bozguna uğrayan Çagāniyân kuvvetleri Cûzcân’a sığındı. Ashaptan Akra‘ b. Hâbis onları burada bir süre muhasara ettikten sonra şehri ele geçirdi (30/650-51). Emevîler devrinde Horasan valiliğine tayin edilen Hakem b. Amr el-Gıfârî 47 (667) yılında başlattığı akınlar sonunda Ceyhun nehrini geçerek Çagāniyân’a kadar ilerlemişti. Aharûn ve Şûmân meliklerinin saldırılarına mâruz kalan Çagāniyân Meliki Tîş (Bîş) el-A‘ver, Mâverâünnehir fâtihi Kuteybe b. Müslim’den yardım istedi. Bunun üzerine Çagāniyân’a gelen Kuteybe’yi törenle karşılayıp çeşitli hediyelerle birlikte şehrin altın anahtarlarını da teslim ederek kendisine itaat arzetti. Böylece Çagāniyân İslâm hâkimiyeti altına girmiş oldu (86/705). Daha önce Budist olan bölge halkı İslâm hâkimiyeti sırasında daha çok Belh kültürünün etkisinde kaldı. Çagāniyân halkı 119-121 (737-739) yılları arasında İslâm ordusunun saflarında batıdaki gayri müslim Türkler’e ve müttefiklerine karşı savaştılar. Abbâsî ihtilâli sırasında da Emevîler’le Abbâsîler arasındaki iç savaşlara katıldılar.

IV. (X.) yüzyılda Muhtâc b. Ahmed Çagāniyân’da Muhtâcoğulları (Âl-i Muhtâc) adıyla tanınan bir hânedan kurdu. Ahfadı da yaklaşık 430 (1038-39) yılına kadar burada hüküm sürdü.

Mehdî olarak tanınan bir kişi Çagāniyân’ın Bâsend şehrinde peygamberlik iddiasında bulundu ve etrafına topladığı kalabalık bir kitleyle kendine tâbi olmayanları öldürmeye başladı. Ancak Muhtâcoğulları’ndan Ebû Ali, üzerine bir ordu sevkedip bu âsiyi öldürttü (322/934). Ebû Ali 337’de (948) Horasan valiliğinden azledildikten sonra Tirmiz, Şûmân ve Aharûn’la birlikte Çagāniyân’ı da ele geçirdi. Aynı yıl Sâmânî Hükümdarı I. Nûh’a isyan etti ve taraflar arasında Çagāniyân yakınlarında çok çetin bir savaş oldu. Sâmânîler Ebû Ali’yi mağlûp ettiler ve Çagāniyân’a girerek şehri yakıp yıktılar ve yağmaladılar. 341’de (952) Ebû Ali ikinci defa Horasan valisi olunca Çagāniyân’ın idaresini oğluna bıraktı. 344’te (955) ölünce cenazesi Çagāniyân’a getirildi ve burada defnedildi.

Çagāniyân 390 (999-1000) yılında Karahanlı hâkimiyetine girdi. Gazneli Mahmud Mâverâünnehir’e gelince kendisini ilk karşılayan ve hizmetine giren Çagāniyân emîri olmuştu. Karahanlı Yûsuf Kadır Han ile Gazneli Mahmud’un Selçuklular’a karşı alacakları tedbirleri müzakere ettikleri Mâverâünnehir görüşmesine adı zikredilmeyen Çagānî emîri de katılmıştı (416/1025). Gazneli Mesud zamanında Çagāniyân valisi onun damadı olan Ebü’l-Kāsım idi ve 427’de (1035) Sultan Mesud’a gönderdiği hediyeler arasında Çagāniyân’da avlanmış panterler de vardı.

Çagāniyân 451’de (1059) Selçuklular’a tâbi oldu ve 456’da (1064) meydana gelen bir isyan üzerine Sultan Alparslan Çagāniyân’a giderek bu isyanı bastırdı. Bölge 561 (1165) yılında Karahıtaylar’ın istilâsına uğradı. 570-571 (1174-1175) yıllarında Bâmiyân Gurluları’nın eline geçen Çagāniyân VII. (XIII.) yüzyılda Çağatay Hanlığı’nın topraklarına katıldı. Moğol istilâsıyla ilgili olarak kaynaklarda bilgi yoktur. Çagāniyân Timurlular zamanında Denâv (Dih-i Nev) adıyla anılmaktaydı. Meşhur şair Ferruhî-yi Sîstânî Çagāniyân’da Muhtâcoğulları’nın sarayında bulunmuş ve bu emîrlerden himaye görmüştür. Çagāniyânlı meşhur muhaddis ve fakihler arasında Ebû Bekir Muhammed b. İshak, Ebû Sa‘d Muhammed b. Müyesser, Ebü’l-Fazl Abbas b. Ca‘fer, Ebü’s-Serî Sehl b. Abdülazîz ve Sâlih b. Hibbân zikredilebilir. Çagāniyân’da Ortaçağ’dan günümüze hiçbir eser kalmamıştır.


BİBLİYOGRAFYA

, s. 590-591, 597, 609, 611.

, s. 66, 68, 327, 336, 361.

, s. 322, 324.

, s. 65, 68.

, s. 33-37.

, s. 93.

, VI, 403, 407, 424-425; VII, 30, 84, 115, 177, 226.

, s. 295-296, 298, 319, 325, 339-341.

, s. 460, 462, 474, 476-477, 488, 517-519.

, s. 21, 34, 35, 49, 262, 268, 283, 284, 289, 290, 291, 313, 332, 340, 344-345.

Gerdîzî, Zeynü’l-aḫbâr (nşr. Abdülhay Habîbî), Tahran 1347 hş., s. 26-29, 31, 41, 64.

Beyhakī, Târîḫ-i Beyḥaḳī (nşr. Gani-Feyyâz), Tahran 1324, s. 68, 283, 291, 343, 354, 465-466, 492, 495-496, 502, 558, 563, 566, 569, 665.

, VII, 68-70.

, III, 408-409.

, III, 126; IV, 509, 523; V, 127, 200, 202, 270; VII, 210-211, 289, 356, 378, 460-463, 493, 505, 512; X, 34.

, s. 387.

G. le Strange, The Lands of Eastern Caliphate, Cambridge 1966, s. 20, 435, 439-440.

C. E. Bosworth, The Medieval History of Iran Afghanistan and Central Asia, London 1977, s. VIII/37, XI/50, XV/407.

a.mlf., “Āl-e Moḥtāj”, , I, 764-766.

(1990), s. 75-78, 86, 145, 149, 200, 207, 266-268, 318-322, 542, 547, ayrıca bk. İndeks.

a.mlf., “Çagâniyân”, , III, 265-266.

B. Spuler, “Čag̲h̲āniyān”, , II, 1-2.

, I/2, s. 852.

Sâdık Seccâdî, “Âl-i Muḥtâc”, , II, 132-137.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1993 yılında İstanbul’da basılan 8. cildinde, 166-167 numaralı sayfalarda yer almıştır.