DAHVÂR

Ebû Muhammed Mühezzebüddîn Abdürrahîm b. Alî b. Hâmid ed-Dımaşkī (ö. 628/1230)

Eyyûbîler döneminde yaşayan ünlü hekim.

Müellif:

565’te (1170) Dımaşk’ta doğdu ve burada yetişti. Dahvâr lakabının kendisine niçin verildiği bilinmemektedir. Önceleri babası ve kardeşi Hâmid gibi kehhâllik (göz hekimliği) yaptı. İlk eğitimini babasından aldı ve onun etkisiyle bu mesleğe yöneldi. Daha sonra âlim, şair ve hatip Ebü’l-Yümn el-Kindî’den Arapça okuyan Dahvâr, önce Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin hekimlerinden Ebü’l-Haccâc Radıyyüddin Yûsuf b. Haydare er-Rahbî’den, ardından, seyahatleri sırasında bile yanından ayrılmadığı Muvaffakuddin İbnü’l-Mitrân’dan tıp tahsil etti. 579’da (1183) Dımaşk’a gelen Fahreddin el-Mardînî’den İbn Sînâ’nın el-Ḳānûn fi’ṭ-ṭıbb’ını okudu ve bu alandaki bilgisini geliştirdi. Hekimliği yanında çoğu tıbba dair yüzden fazla kitap istinsah eden Dahvâr, ayrıca Seyfeddin el-Âmidî’den felsefe, Ebü’l-Fazl el-İsrâîlî’den astronomi ve astroloji dersleri aldı ve bu sahalarda birçok değerli alet ve kitap topladı. Döneminin meşhur hekimlerinden İbn Ebû Usaybia, Ba‘lebekkî, İbnü’n-Nefîs, İbnü’l-Âlime diye bilinen Ebü’l-Abbas Ahmed b. Es‘ad ve İzzeddin es-Süveydî onun öğrencileri arasında yer almışlardır.

Atabeg Nûreddin Zengî’nin Dımaşk’ta yaptırmış olduğu Bîmâristânü’l-Kebîr’de kehhâl olarak çalışan Dahvâr, daha sonra tanıştığı vezir Sâhib Safiyyüddin İbn Şükr’ün himayesine girdi. 100 dinar maaşla çalışan Muvaffakuddin Abdülazîz’in yanına 30 dinarla ordu tabipliğine tayin edilmek istendiyse de ondan daha değerli bir hekim olduğunu ileri sürerek bu görevi kabul etmedi; ancak Muvaffakuddin Abdülazîz’in ölümünden sonra aynı şartlarla onun yerine getirildi. Eyyûbî Sultanı I. el-Melikü’l-Âdil’in Dımaşk’ta bulunduğu sıralarda güvenini kazanarak en yakın dostu, sohbet arkadaşı ve danışmanı oldu. Daha sonra sultan onu beraberinde Kahire’ye götürerek Mısır ve Şam reîsületıbbâsı tayin etti (612/1215). Bu görevde iken çıkan bir veba salgınında el-Melikü’l-Âdil ile yakınlarını tedavide gösterdiği başarıya karşılık 19.000 dinar ve altın koşumlu on dört katır gibi önemli bir servet elde etti.

Dahvâr, el-Melikü’l-Âdil’in oğlu el-Melikü’l-Muazzam zamanında (1218-1227) devrin en önemli tıp merkezi olan Dımaşk’taki Bîmâristânü’l-Kebîr’de ders vermekle görevlendirildi. Ordu tabipliği sırasında kendisinden istifade eden ve onu Câlînûs hayranı olarak tanıtan İbn Ebû Usaybia Dımaşk’ta kaldığı sırada Dahvâr’dan Câlînûs’un kitaplarını okudu. İbn Ebû Usaybia’nın anlattığına göre Dahvâr, bîmâristandaki hastalarla ilgilendikten sonra hasta devlet adamlarını ziyaret eder, tedavilerini yapar, evine döndüğünde ise çeşitli derecelerdeki talebelerine gruplar halinde ders verirdi. Günün kalan kısmını kendine ayırır, araştırma ve incelemelerde bulunur, gecelerinin de büyük bir kısmını ilimle meşgul olarak geçirirdi.

Daha sonra Meyyâfârikīn Eyyûbîleri’nden el-Melikü’l-Eşref Mûsâ’nın hizmetine giren Dahvâr ondan büyük ikram gördü, ayrıca kendisine bir de iktâ verildi. Bir müddet sonra geçirdiği felç sebebiyle konuşmakta güçlük çeken Dahvâr, el-Melikü’l-Eşref ile beraber Dımaşk’a geldi ve buraya reîsületıbbâ tayin edildi (626/1229). Rahatsızlığına rağmen evinde tıp dersleri vermeye devam etti. Konuşmaları anlaşılmaz duruma gelince meramını yazarak ifade etmeye başladı ve devamlı surette kendisini tedaviye çalıştıysa da bunda başarılı olamadı. Nihayet 15 Safer 628 (23 Aralık 1230) Pazartesi gecesi vefat etti ve Cebelikāsiyûn’da toprağa verildi.

Dahvâr, tıptaki başarısı ve yetiştirdiği talebeleriyle döneminin en önemli hekimlerinden biri olmuş, müreffeh ve itibarlı bir hayat sürmüştür. Evini medrese olarak vakfetmiş, buranın masraflarını karşılamak için de mülk ve arazi tahsis etmiştir. Kendisinden sonra vasiyeti üzerine İbnü’r-Rahbî diye bilinen Şerefeddin Ali b. Yûsuf b. Haydare (ö. 667/1268) medresenin ilk müderrisi olmuş, ondan sonra da müderrisliğe ve reîsületıbbâlığa Dahvâr’ın en ünlü talebelerinden biri olan Ba‘lebekkî tayin edilmiştir. Uzun yıllar ilme hizmet ettiği anlaşılan el-Medresetü’d-Dahvâriyye’de daha sonra İmâdüddin ed-Düneysirî (ö. 686/1287), Kemâleddin Muhammed b. Abdürrahim (ö. 697/1298), Cemâleddin el-Muhakkık Ahmed b. Abdullah ed-Dımaşkī (ö. 694/1295), Düneysirî’nin öğrencisi Emînüddin Süleyman b. Dâvûd (ö. 732/1332) ve Cemâleddin Muhammed b. Ahmed gibi ünlü hekimler ders vermişlerdir.

Eserleri. 1. Şerḥu Taḳdimeti’l-maʿrife. Yunan hekimi Hipokrat’ın Huneyn b. İshak tarafından Taḳdimetü’l-maʿrife adıyla Arapça’ya tercüme edilen eserinin şerhidir. Tıbba dair olan kitap üç bölümden (makale) meydana gelir. Bazı nüshaları Süleymaniye (Hekimoğlu Ali Paşa, nr. 574, vr. 88b-116b), Nuruosmaniye (nr. 3524, 3525) ve Hacı Selim Ağa (Aziz Mahmud Hüdâyî, nr. 1763) kütüphanelerinde bulunmaktadır.

2. Mâ yaḳaʿu fi’l-edviyeti’l-müfrede mine’t-taṣḥîf. Tıp kitaplarında geçen ve ilâç yapımında kullanılan, yazılışları birbirine yakın bitki, meyve vb. isimlerinin yer aldığı küçük bir risâledir (Süleymaniye Ktp., Hekimoğlu Ali Paşa, nr. 574, vr. 117a-118a).

3. Maḳāle fi’l-istifrâġ. Eserin bilinen tek nüshası Süleymaniye Kütüphanesi’ndedir (Hekimoğlu Ali Paşa, nr. 574, vr. 118b-125b).

Kaynaklarda adları geçen, ancak bugüne ulaşıp ulaşmadıkları bilinmeyen diğer eserleri de şunlardır: İḫtiṣârü’l-Eġānî, İḫtiṣârü’l-Ḥâvî li’r-Râzî, Kitâbü’l-Cenîne, Maḳāle fi’r-red ʿalâ Risâleti Ebi’l-Ḥaccâc Yûsuf el-İsrâʾîlî fî tertîbi’l-aġẕiyeti’l-laṭîfe ve’l-kes̱îfe fî tenâvülihâ, er-Red ʿalâ şerḥi’bni Ebî Ṣâdıḳ li-Mesâʾili Ḥuneyn, Şükûkün ṭıbbiyye ve ecvibetühâ, Teʿâlîḳ ve mesâʾil.


BİBLİYOGRAFYA

Ebû Şâme el-Makdisî, Terâcimü ricâli’l-ḳarneyn, Kahire 1366, s. 159-160.

, s. 728-736, 758.

, XXII, 316-317.

a.mlf., el-ʿİber, III, 201.

, IX, 289-291.

, II, 315-318.

, XVIII, 383-386.

, VI, 277.

Nuaymî, ed-Dâris fî târîḫi’l-medâris (nşr. Ca‘fer el-Hasenî), Kahire 1988, II, 127-133.

, I, 628, 846; II, 1410, 1668, 2028.

, V, 127-128.

, s. 138.

, I, 647; Suppl., I, 896.

, III, 32.

, IV, 121-122.

, s. 172.

Ahmed Îsâ, Târîḫu’l-bîmâristânât fi’l-İslâm, Beyrut 1401/1981, s. 218.

Ramazan Şeşen, Salâhaddîn Devrinde Eyyûbîler Devleti, İstanbul 1987, s. 434-435.

, II, 351.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1993 yılında İstanbul’da basılan 8. cildinde, 419-420 numaralı sayfalarda yer almıştır.

Leave a Comment