DAMGAN TÂRÎHÂNE CAMİİ

İran’ın ayakta kalan en eski camii.

Müellif:

Abbâsî mimarisinin en önemli eserlerinden birini teşkil eden Damgan’daki Târîhâne Camii, özellikle Abbâsîler’in ilk dönemlerinde (VIII. yüzyılın ikinci yarısı ile IX. yüzyılın başları) yapılmış olması sebebiyle dikkati çekmektedir. Bunun yanında Arap mimarisinin kendine has plan özelliklerini göstermesi bakımından da daha sonraki tarihlerde İran’da ve doğusundaki bölgelerde ortaya çıkan cami planları arasında önemli bir yere sahiptir. Abbâsî camilerinin, batı İslâm dünyasında sevilmesine rağmen doğuda pek benimsenmeyen kıble duvarına dik neflerden müteşekkil ana plan tipinin uygulandığı en doğudaki örnektir.

Târîhâne Camii’nin Abbâsî tarihinin çok erken bir safhasına ait olması ve inşa edildiği yerin bu plan tipi için hayli doğuda kalması, o dönemde meydana gelen olaylarla yakından ilgilidir. Damgan’ın da içinde bulunduğu bölge, Abbâsîler’in Emevîler’e karşı başlattıkları siyasî ve askerî mücadelenin harekete geçirildiği ve Abbâsîler’i iktidara götürecek ayaklanmalar silsilesinin başlatıldığı yerdir. Bu bölge Abbâsîler’in iktidara gelmesinden sonra ise önemli mezhep çekişmelerine ve sık sık İran’ın eski dini Zerdüştîliği geri getirmek için yapılan ayaklanmalara sahne olmuştur. Bu sebeplerle Abbâsîler camiyi, sürekli dikkat ve ilgilerini çeken bölgede, İslâm dinini köklü biçimde tesis etmek ve güçlü Şiî cereyan karşısında kendi Sünnî anlayışlarını hâkim hale getirmek için inşa etmişlerdir. Dolayısıyla bu caminin, Doğu İran ve özellikle Horasan civarında kısa sürede kaybolan Arap ve Abbâsî mevcudiyetinin en büyük temsilcisi olduğu söylenebilir.

Plan özellikleri bakımından Arap geleneğinde inşa edilen caminin üst teşkilâtı, Sâsânî mimari anlayışına daha fazla yakınlık göstermektedir. Emevîler’in Bizans etkisindeki Suriye ve Doğu Akdeniz muhitiyle olan ilişkilerinin aksine Abbâsîler’in Sâsânî çevrelerine duydukları yakınlığı çok güzel biçimde aksettiren Târîhâne Camii, planı ve inşa özellikleriyle dikkat çeken, tamamen süslemesiz, sade ve masif bir binadır. Planı basit bir düzene sahip olup bir avlu ile ana ibadet mekânından teşekkül eder. Üç taraftan revakların çevirdiği avlu ile irtibat halinde bulunan ana ibadet mekânı, ortadaki diğerlerinden daha geniş ve daha yüksek olan kıble duvarına dik yedi neften meydana gelmiştir. Nefler, her birinde üçer tane bulunan tuğladan örülmüş yuvarlak-masif altı fil ayağı sırası üzerine oturan oval sivri kemerli tonozlarla örtülüdür. Sade görünüşlü mihrabın sağında, kenarları korkuluksuz basit bir merdivenden ibaret olan minber yer alır.

Selçuklular devrinde tamirat gören binanın ana özellikleri önemli ölçüde korunmuştur. Camiye bu dönemde yapılan en önemli ilâve, 1058 tarihli Türk ve İran İslâm mimarisinin vazgeçilmez unsuru, geleneksel özellikler kazanmış yuvarlak planlı minare olup bu tipin İran’da yapılmış en erken örneklerinden biridir. Caminin kuzeybatısında yer alan ve bina ile bağlantısı bulunmayan bu minarenin hemen yanında ise camiye ait kalıntılara bitişik geleneksel kare planlı orijinal Arap minaresinin temeli görülmektedir.


BİBLİYOGRAFYA

G. Mitchell, Architecture of the Islamic World, London 1984, s. 148, 251, 253.

J. Hoag, Weltgeschichte der Architektur Islam, Stuttgart 1986, s. 23-24, rs. 29-31.

O. Grabar, İslam Sanatının Oluşumu (trc. Nuran Yavuz), İstanbul 1988, s. 88, 91, rs. 48.

A. Godard, “Le Tari Khane de Damghan”, Gazette des Beaux-Arts, VI/12, Paris 1934, s. 225-235.

D. N. Wilber, “Dāmg̲h̲ān”, , II, 107.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1993 yılında İstanbul’da basılan 8. cildinde, 455-456 numaralı sayfalarda yer almıştır.