DUKAS

(ö. 1481’den sonra)

Bizans tarihçisi.

Müellif:

Hayatı hakkında kendi eserinde yer alanlar dışında herhangi bir bilgi yoktur. Eserinde baba tarafından dedesinin Mihail Dukas (Doukas/Ducas) olduğunu ve ailenin kadim Dukaslar’ın soyundan geldiğini yazar. Dukas ailesine Bizans kaynaklarında ilk defa IX. yüzyılda rastlanır. X. yüzyılda önemli kumandanlar çıkaran aileden X. Konstantinos Dukas 1059’da Bizans imparatoru oldu. Dukas ailesi, 1081 yılında tahtı devrettikleri Komnenoslar’la yaptığı evliliklerle Bizans’ın önemli hânedanlarından biri olarak imparatorluğun sonuna kadar varlığını sürdürdü. Yazar, dedesi Mihail Dukas’ı “soy zincirimizin altınla bezenmiş bir halkası” diye tanımlar. Mihail Dukas, 1341-1347 yılları arasında Bizans’ta çıkan iç savaşta VI. Ioannes Kantakuzenos’u desteklemişti. Kantakuzenos taraftarları mücadeleyi kaybedip kıyıma mâruz kalınca Mihail Dukas, Nea Moni Kilisesi’nin bodrumuna saklanıp keşiş kıyafetleri giyerek İstanbul’dan kaçtı ve Aydınoğlu Umur Bey’in yanına sığındı. Umur Bey onu Selçuk’a (Efes) yerleştirdi. Kendisine, ilâhiyat öğrenimi de alan ve hekim olan dedesinin adı verilen Dukas muhtemelen 1400 yılı civarında Selçuk’ta doğdu ve ilk eğitimini burada aldı. Bir süre Selçuk’ta kaldı. Muhtemelen 1415’te bu bölgede cereyan eden Börklüce Mustafa liderliğindeki isyana şahit oldu. 1421 yılından itibaren Yeni Foça’daki şap işletmesini çalıştırma iznini on yıllığına alan Cenovalı Giovanni Adarno’ya kâtiplik yaptı. Ana dili yanında Türkçe ve Latince’yi de iyi derecede biliyordu, Fransızca’ya da âşina idi.

Yeni Foça’da bir evi olan Dukas’ın uzun süre burada oturduğu tahmin edilir. Eserinde, “Cenevizliler’in 1300-1305 yılları arasında Saruhan Beyliği’ni kuran Saruhan Bey ile haraç ödemek şartıyla Foça’nın kendilerine bırakılmasından bugüne kadar 180 yıl geçti” demesinden hareketle Dukas’ın hayatının sonlarını da Yeni Foça’da geçirmiş olabileceği ileri sürülür. Onun Cenevizliler’le çalışması kendisine Latin kökenli kişilerden ve kaynaklardan faydalanma imkânı verdi, 1341’den başlayarak gelişen olaylar hakkında bilgi edinmesini sağladı. Dukas’ın, 1452’de Ortodoks ve Katolik kiliselerinin birleştirilmesi amacıyla Roma’dan İstanbul’a gönderilen Isidoros’un Sakız adasına uğradığını söylemesinden o sıralarda bu bölgede olduğu anlaşılır. Aynı yılın sonunda hangi görevle ya da hangi sebeple olduğu bilinmeyen bir şekilde II. Mehmed’in bazı faaliyetlerini izlemek üzere Dimetoka’da bulunuyordu. 1453’te İstanbul’un fethi esnasında şehirde değildi. Fetihten sonra Midilli’nin Cenevizli yöneticisi Dorino Gattilusio tarafından bazı işleri yerine getirmek ve hediyeler sunmak üzere sultana gönderildi (1454). Aynı yıl Osmanlı donanmasına kumanda eden Hamza Bey’i Sakız’a yaptığı sefer dönüşünde Midilli’de ağırladı. Daha sonra, Midilli adası yöneticisi Dorino Gattilusio’nun 30 Haziran 1455 tarihinde ölmesi üzerine yeni yönetici olan oğlu Dominico Gattilusio tarafından adanın yıllık haracını ödemek için Edirne’ye gönderildi. Burada Fâtih Sultan Mehmed’in huzuruna çıkan Dukas’a, Osmanlı vasalı haline gelen bir kişinin hâkimiyetinin sultanın onayı olmadan oğluna ya da başka birine devredemeyeceği hatırlatıldı. Bunun ardından yeni efendisi Dominico Gattilusio ile birlikte İzlâdi’de bulunan Fâtih’in yanına gitti. Dominico’nun Midilli yöneticisi olduğuna dair belgeyi alıp onunla birlikte adaya geri döndü. 4 Aralık 1455’te Sakız adasında Yûnus Bey’in giriştiği faaliyetler neticesinde ortaya çıkan bir anlaşmazlığın çözümü için tekrar İstanbul’da bulundu ve burada iken soruşturmaya mâruz kaldı. Kendi ifadesine göre Midilli beyine ait olan Eski Foça’nın Osmanlılar tarafından ele geçirildiğinin öğrenilmesi üzerine serbest bırakıldı. 1456 yılının Ağustos ayında da Midilli adasının yıllık vergisini ödemek amacıyla Edirne’de sultanın huzuruna çıktı. Dukas’ın anlatımı, 1462 yılının Eylül ayında Fâtih Sultan Mehmed tarafından Midilli adasının alınması sırasında kuşatmanın sonucu belirtilmeden âniden kesilmektedir. Bu sebeple onun 1462’de öldüğü genelde kabul edilmiştir. Ancak bu tarihin doğru olmadığı ve 1481 yılında hayatta bulunduğu eserinin otuz üçüncü ara başlığından anlaşılmaktadır. Bizans tebaası olarak doğmamış ve yaşadığı dönemde Bizans Devleti sınırları içinde ikamet etmemiş olmasına rağmen atalarının Rum kökenli önemli bir Bizans ailesinden gelmiş olması dolayısıyla onun Antik Yunan kültürü ve Kutsal Kitap bilgisine sahip bir kişi olarak yetiştirildiği kabul edilmektedir. Aristo ve Platon’un adını anarak onların kitaplarından bahsettiği gibi yer adlarını çoğu zaman Antik Yunan döneminde kullanılanlardan seçer. Bu yönüyle Dukas, Türk bölgesinde doğmuş, hayatını Latinler’den kazanan, fakat gönlü ve aklı Bizans’ta olan bir aydın profili çizer.

Dukas’ın tarihi, Bizans döneminde bu alanda Yunanca kaleme alınmış pek çok eserde görüldüğü gibi herhangi bir başlık taşımaz. Bu tür eserler daha sonra “historia” (tarih) diye adlandırıldığından Dukas’ın eseri de aynı şekilde zikredilmiştir. Eser üzerinde çalışan Grecu, Türk-Bizans Tarihi adını tercih ederken Karalis Bizans-Türk Tarihi başlığını kullanmıştır. Dukas’ın çalışmasının ana kaynakları 1421’den önceki olaylar için Nikitas Honiyatis (Choniates), Yuannis Anagnostis ve Nikephoros Gregoras’tır (Moravcsik, II, 248), ayrıca Latince ve Türkçe kaynaklardan da faydalanmıştır. Dukas’ın eseri de ara başlıklara ve ara alt başlıklara bölünmüş, bu ara başlıklar orijinal yazmada rakam değeri olan harflerle gösterilmiştir. Eser kırk beş ara başlıktan oluşmaktadır. Sonradan eser üzerinde çalışan araştırmacılar bu ara başlıkları adlandırmıştır. Kitap bir bütün olarak düşünüldüğünde XIV ve XV. yüzyıl Osmanlı-Bizans-Latin ilişkilerinin tarihi olarak kabul edilebilir.

Dukas’ın çalışmasını hacim ve içerik bakımından üç bölümde ele almak mümkündür. Birinci bölüm hacim olarak eserin üçte birinden fazlasını oluşturur ve 1421’de Çelebi Sultan Mehmed’in ölümüne kadarki olayları anlatır. Büyük ölçüde Tevrat’tan alınan bilgilere dayanan, dünyanın yaratılışından İstanbul’un 1204 yılındaki Latin işgalini anlatan ilk ara başlık çalışmanın girişi niteliğindedir (Karagiannopoulos, s. 394-395). 1204’ten sonra Türkler’in Batı Anadolu ve Aşağı Marmara bölgesine yerleşmeleri ikinci ara başlıkta ele alınır. I. Murad dönemini yaklaşık üçüncü ara başlık içerir. Dördüncü ara başlıktan itibaren Yıldırım Bayezid dönemine başlanır. Beşinci ara başlıktan on ikinci ara başlığa kadar Dukas anlatımı sırasında kronolojik geriye dönüşler yapar ve özellikle Sultan Orhan dönemindeki Osmanlı-Bizans ilişkilerini ele alır. Ardından tekrar Yıldırım Bayezid devrine döner. Bu bölümde anlatılan Fetret dönemiyle ilgili ayrıntılar son derece önemlidir. Dukas’ın çalışmasının ikinci bölümü 1421-1451 yılları arasındaki II. Murad dönemini içerir. Bu bölümde Dukas, II. Murad’ın başarılarına temas eder (Mustafa Çelebi olayı, Selânik’in fethi, Varna ve II. Kosova savaşları). Ardından Fâtih Sultan Mehmed’in 1451-1462 yıllarındaki faaliyetlerine geçer. Bu kısım çalışmanın üçüncü ve son bölümü olarak nitelendirilebilir. Son bölümün büyük bir kısmı İstanbul’un fethine ayrılmıştır. Dukas’ın Fetih esnasında İstanbul’da bulunmadığı eserindeki, “Savaştan sonra öyle rastgeldi, (Türkler’den) nice kişi bana dediler ki …” ve, “Bazıları da diyorlar ki …” cümlelerinden anlaşılabilir. Bu arada eserin özellikle ilk Osmanlı tarihinin bilgi boşluklarını dolduracak öneme sahip olduğu söylenebilir. Yazmaları Paris ve Vatikan’da mevcut olan Dukas’ın tarihi ilk defa I. Bullialdus tarafından 1649’da Paris’te yayımlanmış, daha sonra 1834’te I. Bekker tarafından Bonn Bizans külliyatında ve J. P. Migne tarafından 1866 yılında Patrologiae Graeca serisi içerisinde çıkarılmıştır. Vladimir Mirmiroğlu eseri Türkçe’ye tercüme etmiş (Bizans Tarihi, İstanbul 1956), çalışmanın İstanbul’un fethiyle ilgili kısımları 1953’te modern Yunanca’ya çevrilmiştir. Aynı zamanda Vasile Grecu tarafından Rumence’ye (Historia Turcobyzantina, Bükreş 1958) ve H. J. Magoulias tarafından İngilizce’ye (Decline and Fall of Byzantium to the Ottoman Turks, Detroit 1975) aktarılmıştır. Dukas’ın eserinin dönemin Yunanca’sı ve modern Yunanca’sını içeren baskısını Karalis gerçekleştirmiştir (Byzantinoturkiki Istoria, Atina 1997). Eserin Türkçe’ye ikinci ve daha dikkatli çevirisi Bilge Umar tarafından yapılmıştır (Tarih, Anadolu ve Rumeli 1326-1462, İstanbul 2008).

BİBLİYOGRAFYA :

N. V. Tōmadakēs, Peri alōseōs tes Konstantinopoleōs (1453), Athēnai 1953, s. 35-74; G. Moravcsik, Byzantinoturcica, Berlin 1958, II, 246-251; S. Runciman, “Byzantine Historians and the Ottoman Turks”, Historians of the Middle East (ed. B. Lewis – P. M. Holt), London 1962, s. 274-275; I. E. Karagiannopoulos, Pēgai tēs Vyzantinēs Historias, Thessalonikē 1970, s. 394-395; D. Nicol, A Biographical Dictionary of the Byzantine Empire, London 1991, s. 32; “Doukas”, The Oxford Dictionary of Byzantium (ed. A. P. Kazhdan), Oxford 1991, I, 656-657; Levent Kayapınar, “Bizans Tarih Kaynaklarının Neşri: Dünya ve Türkiye’deki Durum”, Cumhuriyet Döneminde Türkiye’de Tarihçilik ve Tarih Yayıncılığı Sempozyumu: Bildiriler (ed. Mehmet Öz), Ankara 2011, s. 141-211.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2016 yılında İstanbul’da basılan (gözden geçirilmiş 2. basım) EK-1. cildinde, 343-344 numaralı sayfalarda yer almıştır.