EBÛ HÂZİM el-KĀDÎ

Ebû Hâzim Abdülhamîd b. Abdilazîz es-Sekûnî (ö. 292/905)

Hanefî fakihi.

Müellif:

Basra’da doğdu. Kinde kabilelerinden Sekûn’a mensuptur. Dedesinin ismi kaynaklarda Abdülhamîd, Abdülmecîd ve Hâzim olarak kaydedilmektedir. Ancak kadılığı sırasında Ebû Hâzim’e bağlı olarak vakıf nâzırlığı yapan Vekî‘in verdiği Hâzim adı doğru olmalıdır (Aḫbârü’l-ḳuḍât, III, 198). Basra âlimlerinden Hilâl b. Yahyâ, Îsâ b. Ebân ve Bekir b. Muhammed el-Ammî’den fıkıh; Muhammed b. Beşşâr el-Bündâr, İbnü’l-Müsennâ ve Şuayb b. Eyyûb’dan hadis dersleri aldığına dair bilgi dışında hayatının ilk devresiyle ilgili mâlûmat yoktur. Özellikle Hanefî fıkhında üstün zekâsı ve güçlü hâfızası sayesinde hocalarını geride bırakacak bir seviyeye ulaştı. Hadis rivayetinde sika, ayrıca ferâiz, matematik, cebir, şürût ve sicillât alanlarında üstün başarı sahibi olan Ebû Hâzim şiirle de meşgul olmuştur.

Ebû Hâzim, Ahmed b. Tolun’un Mu‘temid-Alellah’ın halifeliği sırasında Suriye ve Filistin’i ele geçirmesinden sonra Dımaşk, Ürdün ve Filistin kadılığına tayin edildi (263/876-77 veya 264/877-78). İbn Tolun’un isteği üzerine Mu‘temid’in kardeşi Muvaffak’ı veliahtlıktan azleden Dımaşk âlimleri arasında o da yer aldı. Babasının ölümü üzerine Mısır ve Suriye valiliğini devralan Humâreveyh b. Ahmed b. Tolun’a karşı bir sefer düzenleyen (271/885) Muvaffak’ın Irak valisi olan oğlu Ahmed (Mu‘tazıd-Billâh), dönüşünde Ebû Hâzim’i de Irak’a getirerek önce Kûfe, ardından da Bağdat’ın Şarkıye ve Kerh semtleri kadılığına tayin etti. Her iki görevi hayatının sonuna kadar birlikte sürdüren Ebû Hâzim Bağdat’ta oturduğu zamanlarda Kûfe’de nâib bırakırdı. Mahkeme âdâbına uymadığı için te’dib maksadıyla darp cezası verdiği bir kişinin infaz esnasında ölmesi üzerine diyetinin beytülmâlden ödenmesine hükmederek Ebû Hanîfe ve talebelerinin bu tür vak‘alarda tazmin gerekmeyeceği yönündeki görüşlerinin aksine uygulamada bulunmuştur (Temîmî, IV, 270). Beraberinde getirdiği bir çocuktan 1000 dinar alacağı olduğu iddiasında bulunan yaşlı bir adamın davacı olduğu bir davada her iki tarafın hal ve tavırlarından bunların iddialarında ciddi olmadıklarını anlayıp önce davayı ertelemesi, daha sonra da davayı düşürmesi onun firâsetini gösteren olaylardan biridir.

Devlet adamlarına karşı dahi hakkın savunuculuğunu yapmaktan çekinmeyen Ebû Hâzim, Halife Mu‘tazıd-Billâh’ın açtığı bir alacak davasında şahit istemiş, teklif edilen iki kişi şahitlikten kaçınınca davayı düşürmüştü. Yine Mu‘tazıd’ın sarayının inşası sırasında bir vakıf arazisine yapılan tecavüzden kaynaklanan zararı tazmin ettirmişti (benzeri menkıbeleri için bk. Hatîb, XI, 62-66; İbnü’l-Cevzî, XIII, 38-43; İbn Manzûr, XIV, 174-178; Temîmî, IV, 267-272). Bununla birlikte özellikle Mu‘tazıd-Billâh kendisine saygı gösterir ve onu himaye ederdi.

Kadılık görevi yanında eğitim ve öğretim faaliyetlerinde de bulunan Ebû Hâzim’den hadis ve fıkıh dersleri alanlar arasında meşhur Hanefî fakihleri Ebû Ca‘fer et-Tahâvî, Ebü’l-Hasan el-Kerhî, Ebû Tâhir ed-Debbâs, Ebû Saîd el-Berdaî, Mükrem b. Ahmed ve Ebû Muhammed İbn Zebr er-Rabaî bulunmaktadır.

Doksan beş yaşlarında iken Cemâziyelevvel 292’de (Mart 905) Bağdat’ta vefat etti. İbnü’l-Cevzî’nin naklettiği bir rivayete göre de (el-Muntaẓam, XIII, 43) Kûfe’de defnedildi.

Ebû Hâzim’in günümüze ulaşıp ulaşmadığı bilinmeyen Kitâbü’l-Ferâʾiż (Lübâbü’l-ferâʾiż), Kitâbü’l-Maḥâḍır ve’s-sicillât, Edebü’l-ḳāḍî, Emâlî adlı müstakil eserleri yanında Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî’nin el-Câmiʿu’l-kebîr’i üzerine bir şerh kaleme aldığı kaynaklarda zikredilmektedir.


BİBLİYOGRAFYA

, III, 198-199.

, X, 86, 91, 98.

, s. 261.

Hüseyin b. Ali es-Saymerî, Aḫbâru Ebî Ḥanîfe ve aṣḥâbih, Haydarâbâd 1394/1974 ⟶ Beyrut 1976, s. 159.

, XI, 62-67.

, s. 141.

(Muhammed), XIII, 38-43.

, VII, 537.

, XIV, 174-179.

, XIII, 539-541.

a.mlf., Teẕkiretü’l-ḥuffâẓ, II, 654.

, XVIII, 72.

, II, 220-221.

, XI, 99-100.

, II, 366-368.

Aynî, el-Binâye, Beyrut 1401/1981, IX, 749-750.

, I, 46, 165, 569; II, 1541.

, IV, 267-272.

, s. 86.

, I, 505.

, s. 38-39.

Ahmet Özel, Hanefi Fıkıh Âlimleri, Ankara 1990, s. 30.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1994 yılında İstanbul’da basılan 10. cildinde, 158 numaralı sayfada yer almıştır.