el-KÂFİYE

İbnü’l-Hâcib’in (ö. 646/1249) Arap nahvine dair muhtasarı.

Müellif:

Arap gramerine dair kaleme alınmış üç temel eserin sonuncusudur. Bunların ilki olan Sîbeveyhi’nin el-Kitâb’ında nahiv ve sarf konuları zengin örneklerle geniş bir biçimde ancak karışık olarak incelenmiş, Zemahşerî de bu malzemeyi kısmen özetleyip düzene sokmak suretiyle el-Mufaṣṣal’ını meydana getirmiştir. İbnü’l-Hâcib ise el-Mufaṣṣal’dan yararlanarak nahve dair konuları daha öz ve yalın bir anlatımla el-Kâfiye’sinde, sarfa dair bilgileri de eş-Şâfiye’sinde toplamıştır. Dolayısıyla bu eserler birbirinin temel kaynağıdır.

Asıl kaynağı el-Mufaṣṣal olmakla birlikte el-Kâfiye onun bir kopyası değildir. el-Mufaṣṣal’da Zemahşerî ve daha önceki bazı nahiv âlimlerinin görüşleriyle çelişen görüş ve yorumların yer alması da bunu teyit etmektedir. İbnü’l-Hâcib, el-Kâfiye’de genelde Basra mektebinin görüşlerine uymakla birlikte bazan Kûfe mektebinin fikirlerine de katılarak eklektik bir yöntem izlemiştir. Eserde Ebû Amr b. Alâ, Halîl b. Ahmed, Sîbeveyhi, Yûnus b. Habîb, Ali b. Hamza el-Kisâî, Yahyâ b. Ziyâd el-Ferrâ, Ahfeş el-Evsat, Ebû Osman el-Mâzinî, Müberred, İbn Keysân ve Zeccâc gibi dilcilerin görüşlerine sık sık atıfta bulunulmuş, zaman zaman da Arap lehçelerine işaretler yapılmıştır. Kitapta şâhid olarak yirmi dört âyet, on üç şiir ve sekiz atasözü yer alır.

Osmanlı medreselerinde asırlarca ders kitabı olarak okutulan el-Kâfiye günümüzde Arap nahvinin öğretiminde eski yöntemi takip eden öğretim kurumlarında da önemini sürdürmektedir. Kadim usule göre Arap nahvinin öğretiminde Birgivî’nin el-ʿAvâmil’i ile İẓhârü’l-esrâr’ından sonra el-Kâfiye’nin okutulması bir gelenekti. Bu sebeple bir arada basılan bu üç kitap medreselerde “Nahiv Cümlesi” veya “Nahiv Mecmuası” olarak tanınagelmiştir.

el-Kâfiye “isimler, fiiller ve harfler” şeklinde üç ana bölüm ve bunların her biri de birçok alt bölüm halinde düzenlenmiştir. Eser üzerine çoğu Arapça, bir kısmı Türkçe ve Farsça olmak üzere 150 kadar şerh, bunlara hâşiyeler, hâşiyelere de çok sayıda ta‘lik yazılmıştır (İbnü’l-Hâcib, neşredenin girişi, s. 29-49). Bu şerhlerden meşhur olanları şunlardır: 1. İbnü’l-Hâcib, Şerḥu’l-Kâfiye (İstanbul 1311, 1312 [Seyyid Şerîf ve Sûdî Bosnevî’nin şerhiyle birlikte]). Eser, Ezher Üniversitesi’nde Cemal Muhaymir tarafından doktora tezi olarak neşre hazırlanmıştır. 2. Radî el-Esterâbâdî, Şerḥu’l-Kâfiye (Tahran 1271; Tebriz 1298; İstanbul 1310; nşr. Yûsuf Hasan Ömer, I-V, Bingazi 1975; nşr. Emîl Bedî‘ Ya‘kūb, I-V, Beyrut 1419/1998). el-Kâfiye şerhlerinin en genişi olup eserde yer alan 957 şâhid beyti Abdülkādir el-Bağdâdî Ḫizânetü’l-edeb adıyla geniş bir şekilde açıklamıştır (nşr. Abdüsselâm Muhammed Hârûn, I-XIII, Kahire 1387-1406/1967-1986 [son iki cildi fihristtir]). Seyyid Şerîf el-Cürcânî de bu şerhe bir hâşiye yazmıştır (İstanbul 1275). 3. Abdurrahman-ı Câmî, el-Fevâʾidü’ż-Żiyâʾiyye (Bombay 1278; İstanbul 1282; Kazan 1890; Tahran 1276; nşr. Üsâme Tâhâ er-Rifâî, I-II, Bağdad 1403/1983). Şârihin lakabı olan Molla Câmî veya sadece Câmî adıyla da tanınan şerh, Osmanlı medreseleriyle diğer İslâm dünyasındaki medreselerde eskiden ders kitabı olarak okutulduğu gibi günümüzde de eski yönteme göre Arapça öğreten bazı yerlerde bu gelenek sürdürülmektedir. Kitaba kırk altı kadar hâşiye yazılmış, bunların onu basılmıştır (Abdurrahman-ı Câmî, neşredenin girişi, I, 85-90). Bu şerhi Abdurrahman Ercan Elbinsoy Türkçe’ye çevirmiştir (İstanbul 1987). 4. Bedreddin İbn Cemâa, et-Tuḥfe ʿale’l-Kâfiye. Eseri Muhammed Abdünnebî Abdülmecîd Şerḥu’l-Kâfiye li’bni’l-Ḥâcib adıyla yayımlamıştır (Kahire 1407/1987). 5. Seyyid Şerîf el-Cürcânî, Şerḥu’l-Kâfiye (Farsça, İstanbul 1311, 1312). 6. Sûdî Bosnevî, Şerh-i Kâfiye (Türkçe, İstanbul 1312 [İbnü’l-Hâcib ve Seyyid Şerîf’in şerhleriyle birlikte]).

el-Kâfiye’nin beş kadar ihtisarı, altı kadar mu‘ribi yapılmış ve birkaç defa nazma çekilmiştir (İbnü’l-Hâcib, neşredenin girişi, s. 49-50). Bizzat müellif, eserini Kerek Emîri el-Melikü’n-Nâsır Dâvûd b. Îsâ’nın ricası üzerine el-Vâfiye adıyla nazmettikten sonra Şerḥu’l-Vâfiye fî naẓmi’l-Kâfiye ismiyle de şerhini yapmıştır (nşr. Mûsâ Binây el-Alîlî, Necef 1400/1980). el-Kâfiye’nin en tanınmış mu‘ribi, Zeynîzâde Hüseyin Efendi’nin el-Fevâʾidü’ş-şâfiye ʿalâ iʿrâbi’l-Kâfiye adıyla anılan eseridir (baskıları için bk. Serkîs, I, 992-993).

el-Kâfiye’yi Büyükçekmece nâibi Mehmed Tevfik (Kavâid-i Nahviyye-i Arabiyye, İstanbul 1312), İshak Harpûtî (Suâl-i Kâfiye, Risâle-i Suâl ve Cevâb veya Risâle-i Es’ile ve Ecvibe içinde, İstanbul 1274, 1277, 1283, 1288, 1310) ve Mehmet Salim Bilge (el-Kâfiye, İstanbul 1984) Türkçe’ye çevirmiştir.

İlk defa 1592’de Floransa’da yayımlanan el-Kâfiye daha sonra dünyanın birçok yerinde defalarca basılmıştır (Kalküta 1805, 1268, 1291; İstanbul 1234, 1249; Bulak 1241, 1248, 1255; Taşkent 1311, 1312; Kazan 1889; Delhi 1270, 1289; Bombay 1311/1893; ayrıca bk. İbnü’l-Hâcib, neşredenin girişi, s. 50-51; Serkîs, I, 72). Eserin ilmî neşrini Târık Necm Abdullah gerçekleştirmiştir (Cidde 1407/1986).


BİBLİYOGRAFYA

İbnü’l-Hâcib, el-Kâfiye fi’n-naḥv (nşr. Târık Necm Abdullah), Cidde 1407/1986, neşredenin girişi, s. 21-51.

Abdurrahman-ı Câmî, el-Fevâʾidü’ż-Żiyâʾiyye: Şerḥu Kâfiyeti İbni’l-Ḥâcib (nşr. Üsâme Tâhâ er-Rifâî), Bağdad 1403/1983, neşredenin girişi, I, 18-90.

, II, 1370-1376.

, I, 72, 672, 992-993.

Necîb el-Akīkī, el-Müsteşriḳūn, Kahire 1958-64, I, 358; II, 479.

Târık el-Cenâbî, İbnü’l-Ḥâcib en-Naḥvî âs̱âruhû ve meẕhebüh, Bağdad 1973, s. 55-73.

, III, 559-561.

, V, 309-327.

Abdülhâdî el-Fazlî, Fihristü’l-kütübi’n-naḥviyyeti’l-maṭbûʿa, Zerkā/Ürdün 1407/1986, s. 161-162.

Abdülâl Sâlim Mekrem, el-Medresetü’n-naḥviyye fî Mıṣr ve’ş-Şâm fi’l-ḳarneyni’s-sâbiʿ ve’s̱-s̱âmin mine’l-hicre, Beyrut 1410/1990, s. 60-92.

, II, 123-124.

M. Ali el-Hüseynî, “el-Kâfiye beyne kütübi’n-naḥv”, IV/1, el-Mevrid, Bağdad 1395/1975, s. 11-16.

Mehmet Türkmen, “İbn-i Hâcib”, EÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, sy. 3, Kayseri 1989, s. 343-345.

Muharrem Çelebi, “Muhtasar Nahiv Kitaplarına Bir Bakış”, , sy. 5, İzmir 1989, s. 1-31.

İbrahim Yılmaz, “İbnü’l-Hâcib Hayatı, Eserleri ve el-Kâfiye Adlı Eserinin İncelenmesi”, , sy. 13 (1997), s. 482-492.

Hulusi Kılıç, “İbnü’l-Hâcib”, , XXI, 57.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2001 yılında İstanbul’da basılan 24. cildinde, 153-154 numaralı sayfalarda yer almıştır.