ELİF EFENDİ, Hasîrîzâde

(1850-1927)

Hasîrîzâde Sa‘dî Dergâhı’nın son şeyhi, âlim ve şair.

Müellif:

İstanbul Sütlüce’de Hasîrîzâde Dergâhı’nda doğdu. Asıl adı Mehmed’dir. Babası dergâhın şeyhi Ahmed Muhtar Efendi, annesi Tiryâkîzâde Hasan Paşa’nın kızı Fatma Biâse Hanım’dır. XVIII. yüzyılın ikinci yarısında Mısır’ın Demenhûr şehrinden İstanbul’a gelip Kasımpaşa’ya yerleşen büyük dedesi Şeyh Halil Efendi, genellikle saray hasırcıbaşısı olan oğlu Emin Ağa’nın dükkânında vakit geçirdiğinden “Hasırcı Şeyh” diye tanınmış, soyundan gelenlere de Hasîrîzâdeler denilmiştir. Halil Efendi’nin diğer oğlu Şeyh Mustafa İzzî Efendi (ö. 1823), Sütlüce’deki Hasîrîzâde Dergâhı diye anılan Sâdî Tekkesi’ni yaptırmış, ölümünden sonra Nakşibendiyye ve Mevleviyye tarikatlarından da icâzet alan oğlu Süleyman Sıdkı Efendi (ö. 1873) şeyhlik makamına geçmiştir. Elif Efendi’nin babası Şeyh Ahmed Muhtar Efendi (ö. 1901) Süleyman Sıdkı Efendi’nin oğludur.

Elif Efendi, babasının arzusuyla dönemin meşhur Nakşibendî şeyhlerinden mesnevîhan Hoca Hüsâmeddin Efendi’nin öğrencisi oldu ve daha sonra Eyüp Defterdar’daki Şah Sultan Mektebi’ni bitirdi. Vilâyet kapı kethüdâlarından Hoca Fâik Efendi’den Arapça öğrendi. 1870’te Şam’dan İstanbul’a gelerek Hasîrîzâde Dergâhı’nda misafir olan, Sa‘diyye tarikatının kurucusu Sa‘deddin el-Cibâvî neslinden Şeyh Yûnus eş-Şeybânî, kendisine hizmet eden Elif Efendi’ye Sa‘diyye’nin kendi nisbesine izâfetle kurmuş olduğu Şeybâniyye şubesinden icâzet verdi. Daha sonra dergâhı ziyaret eden Şâzeliyye’nin Medeniyye kolunun kurucusu Şeyh Zâfir’in halifesi İbrâhim el-Berrâde’den de Şâzelî-Medenî hilâfeti aldı. Babasının emriyle dergâhta Mes̱nevî okutmaya başladı (1875). 1880’de babasından Sa‘diyye tarikatı hilâfeti aldı. Aynı yıl babasının hacca gitmesi üzerine dergâhta vekâleten postnişin oldu. 1880 yılına kadar tarikat eğitiminin yanı sıra Beyazıt dersiâmlarından Hâdimîzâde Ahmed Hulûsi Efendi’nin Eyüp Zal Mahmud Paşa Camii’ndeki derslerine devam etti. Onun ölümünden sonra Ahmed Nüzhet Efendi’den icâzet aldı (1885). Bursalı Zeki Dede’den ta‘lik hattı meşketti. Dönemin meşhur âlimlerinden Hâfız Şâkir ve Meclis-i Kebîr-i Maârif reisi Büyük Ali Haydar efendilerden de faydalandı. Öte yandan aynı yıllarda Yenikapı Mevlevîhânesi şeyhi Osman Selâhaddin Dede’nin Mes̱nevî derslerine devam ederek mesnevîhan icâzeti ve Mevleviyye hilâfeti aldı.

Elif Efendi Hasîrîzâde Dergâhı’nda, babasının hacca giderken kendisini vekil bıraktığı 1880 yılından onun ölümüne kadar vekâleten, bu tarihten itibaren tekkelerin kapatılışına kadar da (1925) asaleten şeyhlik görevinde bulundu, Mes̱nevî, şemâil, hadis ve dinî ilimleri okuttu. II. Abdülhamid’in iradesiyle 1887’de yeniden inşa edilen ve inşaat giderleri tekke mensuplarından Tophane müşiri Mehmed Seyyid Paşa tarafından karşılanan tekkenin mimarlığını yaptı. Konya Mevlânâ Âsitânesi’nde çelebilik makamında bulunan Abdülvâhid Çelebi kendisine meşihatnâme göndererek Mevlevî şeyhliğini tasdik etti (1898). 1907’de tayin edildiği Meclis-i Meşâyih başkanlığı görevinden bir süre sonra ayrıldı. 3 Ocak 1927 Pazartesi günü vefat etti; tekkesiyle Mahmud Ağa Camii arasındaki hazîreye defnedildi.

İstanbul Koska’daki Abdüsselâmiyye Dergâhı’nın son şeyhi Yûsuf Zâhir Efendi Elif Efendi’nin oğludur.

Eserleri. Şair ve hattatlığının yanı sıra tekkenin planlarını çizecek kadar mimari bilgiye de sahip olan ve dönemin şeyhlerinin en âlim ve faziletlisi olarak tanınan Elif Efendi bütün hayatını eğitim ve öğretimle geçirmiş, ayrıca Arap grameri ve mantıktan Darwin nazariyesine kadar çeşitli konularda eserler kaleme almıştır. İbnülemin ve Hüseyin Vassâf’ın zikrettiği bu eserlerin sadece ikisi basılmıştır.

1. Tenşîtü’l-muhibbîn bi-menâkıbi Hâce Hüsâmeddîn (İstanbul 1342). İlk hocası Hoca Hüsâmeddin hakkında yazılmış olan bu Türkçe eser dönemin ilmî ve tasavvufî hayatını tanımak açısından önemlidir.

2. el-Kelimâtü’l-mücmele fî şerhi’t-Tuhfeti’l-mürsele (İstanbul 1342). Muhammed el-Burhânpûrî’nin (ö. 1029/1620) vahdet-i vücûd ve hazarât-ı hams meseleleriyle ilgili meşhur eserinin tercüme ve şerhidir.

3. Muhtârü’l-enbâ fi’l-hurûf ve’z-zurûf ve ba‘zi’l-esmâ (telifi 1309/1891). Türkçe olup Arapça’da harf, zarf ve isimlere dair 200 sayfayı aşkın önemli bir eserdir (Hüseyin Vassâf, I, 356).

4. el-Mebdeʾ (telifi 1310/1892). Îsâġūcî adlı mantık kitabının Arapça şerhidir.

5. ed-Dürrü’l-mens̱ûr fî (min) ḫizâneti esrâri’n-nûr (telifi 1322/1904). Nûr âyetinin (en-Nûr 24/35) Arapça tefsiridir (Süleymaniye Ktp., Yazma Bağışlar, nr. 2038).

6. Def‘u’l-vecel bi-cünneti’l-ecel (telifi 1325/1907). Ecel hakkında sorulan sorulara verdiği cevaplardan meydana gelen Türkçe bir eserdir (Süleymaniye Ktp., Tâhir Ağa Tekkesi, nr. 477).

7. el-Bâriḳāt (telifi 1325/1907). Arapça olup Elif Efendi’nin özdeyişlerini ihtiva etmektedir (Süleymaniye Ktp., Yazma Bağışlar, nr. 2035).

8. et-Tenbîh (telifi 1341/1922). Zikir ve âdâba dair olan eser Türkçe’dir (Süleymaniye Ktp., Yazma bağışlar, nr. 2035, vr. 37-49).

9. en-Nehcü’l-ḳavîm li-men erâde en yesteḳīm (telifi 1342/1924). Akaide dair Arapça manzum bir eserdir (Süleymaniye Ktp., Yazma Bağışlar, nr. 2035, vr. 51-81).

10. S̱emeratü’l-ḥads fî maʿrifeti’n-nefs (telifi 1310/1892). Hz. Ali’nin nefisle ilgili sorulara verdiği cevapların şerhi olup Arapça’dır (Süleymaniye Ktp., Yazma Bağışlar, nr. 2036).

11. Tasrîhu’l-ümme bi-tavzîhi hükmi’s-salât bi’t-terceme (telifi 1344/1925). Namazda sûrelerin Türkçe okunmasının câiz olmadığını belirten Türkçe bir risâledir.

12. İrşâdü’l-gāvîn bi-reddi nazariyeti Darvin. Ölümünden altı ay önce kaleme aldığı Darwin nazariyesini tenkit eden eser Türkçe’dir.

13. Divan. Türkçe, Arapça ve Farsça şiirlerden meydana gelmiştir. Son Asır Türk Şairleri ve Sefîne’de şiirlerinden bazı örnekler yer almaktadır.

Kaynaklarda ayrıca iki ciltlik en-Nûrü’l-furkān fî şerhi lugati’l-Kur’ân adlı bir eseri daha zikredilmektedir.


BİBLİYOGRAFYA

, I, 354-362.

, s. 58.

, s. 291-293, 983-985, 1671-1672.

, III, 150-151.

Baha Tanman, “Hasîrîzâde Tekkesi”, , VII (1976-77), s. 107-142.

R. Ekrem Koçu, “Elif Efendi”, , IX, 4518.

, XV, 83.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1995 yılında İstanbul’da basılan 11. cildinde, 37-38 numaralı sayfalarda yer almıştır.