EMEVĂLER
- 1/2MĂźellif: İSMAİL YİÄİTBĂślĂźme GitI. SİYASĂ TARİH Hulefâ-yi RâĹidĂŽn dĂśneminden sonra (632-661) Suriyeânin merkezi DÄąmaĹkâta kurulan İslâm tarihinin bu ilk hânedan-devleti, adÄąnÄą kurucu…
- 2/2MĂźellif: ENGİN BEKSAĂBĂślĂźme GitF) Sanat. EmevĂŽ hânedanÄąnÄąn hâkimiyeti altÄąnda doÄan ve geliĹen EmevĂŽ sanatÄą, her Ĺeyden Ăśnce İslâm sanatÄąnÄąn esaslarÄąnÄąn tesbit edilip temellerinin a…
I. SİYASà TARİH
Hulefâ-yi RâĹidĂŽn dĂśneminden sonra (632-661) Suriyeânin merkezi DÄąmaĹkâta kurulan İslâm tarihinin bu ilk hânedan-devleti, adÄąnÄą kurucusu Muâviye b. EbĂť SĂźfyânâÄąn mensup olduÄu BenĂŽ Ămeyye (ĂmeyyeoÄullarÄą, EmevĂŽler) kabilesinden almÄąĹtÄąr. Muâviye ve ondan sonraki iki halife bu kabilenin SĂźfyânĂŽ kolundan, diÄer on bir halife ise aynÄą ailenin MervânĂŽ kolundandÄąr.
AdÄąnÄą Ămeyye b. AbdĂźĹemsâten alan BenĂŽ Ămeyye kabilesi Câhiliye dĂśneminde Mekke idaresinde Ăśnemli bir yere sahipti. Ĺehrin ve Kâbeânin idaresiyle ilgili olarak kabileler arasÄąnda daÄÄątÄąlan gĂśrevlerin en Ăśnemlilerinden olan baĹkumandanlÄąk vazifesi bu kabile tarafÄąndan yĂźrĂźtĂźlĂźyordu. Hac için Mekkeâye gelen Araplarâa su ve yiyecek temini gĂśrevleri ise Hz. Peygamberâin kabilesi BenĂŽ HâĹimâin uhdesinde bulunuyordu. HâĹimĂŽler ile, kardeĹi AbdĂźĹemsâin oÄlu Ămeyyeâye nisbet edilen EmevĂŽler arasÄąnda bir rekabet mevcuttu. HâĹimĂŽlerâin yĂźrĂźttĂźkleri bu gĂśrevler onlara Arap toplumu Ăźzerinde Ăśnemli bir mânevĂŽ nĂźfuz saÄlamÄąĹtÄą, EmevĂŽler ise maddĂŽ nĂźfuzu temsil ediyorlardÄą. Bu iki kabile arasÄąndaki rekabet İslâmĂŽ dĂśnemde farklÄą bir boyut kazandÄą. HâĹimĂŽler Hz. Muhammedâe diÄer kabilelere gĂśre daha olumlu davrandÄąlar. İçlerinden bazÄąlarÄą ilk mĂźslĂźmanlar arasÄąnda yer alÄąrken yeni dine girmekte gecikenler de amcasÄą EbĂť Leheb hariç onu desteklediler; Hz. Peygamberâin diÄer amcasÄą EbĂť Tâlib baĹta olmak Ăźzere Mekke dĂśnemi boyunca onun yanÄąnda bulundular. Bilhassa mĂźslĂźmanlarÄąn EbĂť Tâlib mahallesinde muhasara altÄąnda tutulduklarÄą ßç yÄąl sĂźresince hayatlarÄąnÄą ortaya koyarak onu korumaya çalÄąĹtÄąlar.
ĂmeyyeoÄullarÄą içinde Hz. Osman gibi ilk mĂźslĂźmanlar arasÄąnda yer alanlar bulunmakla birlikte bunlarÄąn sayÄąlarÄą azdÄą. Ămeyye ailesi ileri gelenleri, Hz. Peygamberâin İslâmâa açĹk davetinin ilk gĂźnlerinden itibaren halkÄąn mĂźslĂźman olmasÄąnÄą engellemeye çalÄąĹtÄąlar. Bu hususta diÄer mĂźĹrik liderlerle birlikte hareket ettiler; hatta Ĺehirdeki nĂźfuzlarÄą sebebiyle bu hareketin elebaĹÄąsÄą oldular. İslâm davetini Ăśnleme faaliyetini EmevĂŽlerâle, nĂźfuz bakÄąmÄąndan onlardan sonra gelen MahzĂťmoÄullarÄąânÄąn liderleri yĂśnlendiriyordu. Nitekim Hz. Peygamberâin Medineâye hicretinden sonra mĂźslĂźmanlarla mĂźĹrikler arasÄąnda cereyan eden savaĹlarda mĂźĹriklerin kumandanlÄąÄÄąnÄą EmevĂŽ liderleri yapmÄąĹlardÄą. Bedir Gazvesiânde AbdĂźĹemsoÄullarÄąândan Utbe b. RebĂŽa, Uhud ve Hendek gazvelerinde ise EmevĂŽlerâden EbĂť SĂźfyân bu gĂśrevi yĂźrĂźtmĂźĹtĂź. Mekkeânin fethine kadar mĂźslĂźman olmamakta direnen EmevĂŽlerâin bĂźyĂźk çoÄunluÄu, fetih esnasÄąnda baĹta reisleri EbĂť SĂźfyân olmak Ăźzere diÄer mĂźĹriklerle birlikte İslâmiyetâi kabul etti.
EmevĂŽ ileri gelenleri İslâmâa katÄąlma hususunda geç kalmĹŠolmakla birlikte idarĂŽ konularda tecrĂźbeli olduklarÄą için erken tarihlerden itibaren çeĹitli mevkilere getirildiler. Hz. Peygamber tarafÄąndan gĂśrevlendirilen EmevĂŽ gençleri arasÄąnda kâtiplik vazifesi verilen EbĂť SĂźfyânâÄąn oÄlu Muâviye de bulunuyordu. Hicretten on beĹ yÄąl Ăśnce doÄan ve ailesinin diÄer fertleriyle birlikte Mekkeânin fethedildiÄi gĂźn mĂźslĂźman olan Muâviye, Hz. EbĂť Bekir zamanÄąnda (632-634) Suriye Ăźzerine gĂśnderilen dĂśrt ordudan birinin baĹÄąna getirilen aÄabeyi YezĂŽdâin ordusunda ona yardÄąmcÄą olarak gĂśrevlendirilmiĹti. Bu gĂśrevi sÄąrasÄąnda ĂrdĂźn sahil Ĺehirlerinin fethinde bĂźyĂźk baĹarÄą saÄladÄą. 17 (638) yÄąlÄąnda ĂrdĂźn ve civarÄąna idareci olarak tayin edildi. Bir yÄąl sonra YezĂŽdâin vebadan ĂślĂźmĂź Ăźzerine Hz. Ămer tarafÄąndan onun yerine DÄąmaĹk valiliÄine getirildi. Hz. Osman zamanÄąnda 24 (645) yÄąlÄąnda Suriye umumi valisi oldu. Hz. OsmanâÄąn Ĺehid edilmesine kadar (35/656) Suriye valiliÄini yĂźrĂźttĂź.
Muâviye, Hz. Osman hakkÄąnda ilgisiz kaldÄąÄÄąnÄą ve suç ortaÄÄą olduÄu isyancÄąlarÄą ordusunda barÄąndÄąrdÄąÄÄąnÄą ileri sĂźrerek Hz. OsmanâÄąn yerine Medineâde halife seçilen Hz. Aliâye biat etmedi. Hatta yeni halifeye isyan etmekle kalmadÄą, Hz. OsmanâÄąn yakÄąn akrabasÄą olarak hukuken onun kanÄąnÄą dava etme hakkÄąna sahip olduÄunu sĂśyledi ve bunu gerçekleĹtirmek ĹartÄąyla Ĺam halkÄąndan biat aldÄą. Daha sonra Mekkeâde Hz. ĂiĹe, Talha ve ZĂźbeyr ßçlĂźsĂź etrafÄąnda, haksÄąz yere ĂśldĂźrĂźlen halifenin kanÄąnÄą dava etmek için toplanan gruplarla, katillerin cezalandÄąrÄąlmasÄą hususunda acele edilmemesi gerektiÄi gĂśrĂźĹĂźnde olan Hz. Ali arasÄąndaki mĂźcadelenin sonucunu beklemeyi tercih etti. Cemel VakâasÄąânda galip gelen Hz. Aliânin kendisini tekrar itaate davet etmesi karĹÄąsÄąnda ona Hz. OsmanâÄąn katillerini kendisine teslim etmesini ve halifeliÄi bÄąrakarak ĹĂťra tarafÄąndan yeni bir halife seçilmesi iĹini saÄlamasÄąnÄą teklif etti. Onun bu tavrÄą iki tarafÄą SÄąffĂŽnâde karĹÄą karĹÄąya getirdi.
AralÄąklarla ßç ay sĂźren savaĹÄąn son gĂźnĂźnde çarpÄąĹmalarÄąn Hz. Ali lehine sona ermek Ăźzere olduÄunu gĂśren Muâviye, Amr b. ĂsâÄąn teklifiyle mÄązraklarÄąn ucuna Kurâan sayfalarÄą taktÄąrarak savaĹÄąn durdurulmasÄąnÄą ve iĹin hakemlere havale edilmesini saÄladÄą. BĂśylece ordusunu kesin maÄlĂťbiyetten kurtardÄąÄÄą gibi iĹin hakemlere havale edilmesini temin ederek Hz. Aliânin ordusunun parçalanmasÄąna ve sayÄąlarÄą 12.000âi bulan HâricĂŽlerâin ortaya çĹkmasÄąna zemin hazÄąrladÄą. Hakem VakâasÄąânÄąn meseleyi çÜzmek yerine daha karmaĹÄąk hale getirmesi de sadece onun iĹine yaradÄą. HâricĂŽler yĂźzĂźnden bĂźyĂźk kuvvet kaybÄąna uÄrayan Hz. Aliânin asker toplamakta zorluk çekmesinden istifade ederek durumunu daha da gßçlendirdi. MÄąsÄąr baĹta olmak Ăźzere halifeye baÄlÄą bazÄą Ăśnemli yerleĹim merkezlerini hâkimiyeti altÄąna alan Muâviye, Hz. Aliânin 40 (661) yÄąlÄąnda bir HâricĂŽ tarafÄąndan Ĺehid edilmesinden sonra Suriye halkÄąndan âemĂŽrĂźâl-mĂźâminĂŽnâ unvanÄąyla biat aldÄą. Hz. Aliânin yerine halife seçilen Hz. HasanâÄąn Irak ordusuna gĂźvenememesi ve diÄer bazÄą sebeplerle mĂźcadeleden vazgeçerek kendisine biat etmesiyle 41 yÄąlÄą RebĂŽĂźlevvel ayÄąnÄąn sonlarÄąnda (Temmuz 661) İslâm dĂźnyasÄąnÄąn tamamÄąnÄą hâkimiyeti altÄąna aldÄą; bĂśylece yaklaĹÄąk doksan yÄąl mĂźslĂźmanlarÄą idare edecek olan EmevĂŽ Devletiâni kurmuĹ oldu. Muâviyeânin halifeliÄini resmĂŽ olarak Hakem VakâasÄąânÄąn ardÄąndan veya Hz. Aliânin ĂślĂźmĂźnden sonra ilân ettiÄi hususunda farklÄą rivayetler bulunmaktadÄąr. Ancak SĂźnnĂŽ gĂśrĂźĹ, onun halifeliÄinin Hz. HasanâÄąn kendisine biatÄąndan sonra geçerlilik kazandÄąÄÄąnÄą kabul eder.
Hulefâ-yi RâĹidĂŽn âhalĂŽfetĂź resĂťlillâh (Allah resulĂźnĂźn halifesi) veya âemĂŽrĂźâl-mĂźâminĂŽnâ unvanÄąnÄą kullanmÄąĹken âhalĂŽfetullahâ (AllahâÄąn halifesi) unvanÄąnÄą kullanan Muâviyeânin hilâfet makamÄąna geçmesiyle İslâm tarihinde yeni bir dĂśnem baĹlamÄąĹtÄąr. Hilâfetin saltanata dĂśnĂźĹmesi olarak tanÄąmlanan bu deÄiĹiklik, onun ilk dĂśrt halifenin seçilme usullerinden farklÄą olarak, yakÄąn akrabasÄą sÄąfatÄąyla Hz. OsmanâÄąn kanÄąnÄą dava etme gerekçesiyle baĹlattÄąÄÄą kabile hâkimiyeti yĂśnĂź aÄÄąr basan bir mĂźcadeleyi kÄąlÄącÄąnÄąn kuvvetiyle kazanmasÄą neticesinde ortaya çĹkmÄąĹtÄąr. İlk dĂśrt halifenin seçimlerinde, ilk mĂźslĂźmanlardan ve Hz. Peygamberâin yakÄąn arkadaĹlarÄąndan biri olma ve istiĹare yolu ile seçilme prensipleri dikkate alÄąnmÄąĹken Muâviyeânin, daha sonra Ehl-i sĂźnnet tarafÄąndan bir âictihad hatasÄąâ olarak yorumlanan siyasĂŽ mĂźcadele sonunda hilâfet makamÄąnÄą iĹgal etmesi hilâfet sisteminin ĂśzĂźnde bĂźyĂźk deÄiĹiklikler meydana getirmiĹtir. Bu deÄiĹiklikler, Hz. OsmanâÄąn kanÄąnÄą dava etmenin hilâfet meselesiyle hiçbir ilgisi olmadÄąÄÄą halde sÄąrf bu motifi kullanarak hilâfet makamÄąna oturan Muâviyeânin, oÄlu YezĂŽdâi veliaht tayin etmesi ve halifeliÄin intikalinde veraset sisteminin ortaya çĹkmasÄąyla yeni bir boyut kazanmÄąĹtÄąr. HalkÄąn yĂśnetiminde Kitap ve SĂźnnetâin uygulanmasÄąnÄą saÄlayan, Hz. Peygamberâin vekili sÄąfatÄąyla iĹ gĂśren ve devletin menfaatleriyle ĹahsĂŽ ve ailevĂŽ menfaatlerini birbirinden ayÄąran ideal râĹid halifelerin yerini dini ikinci plana atan, kuvvete dayanarak devleti hilâfet-saltanat karÄąĹÄąmÄą mutlak-teokratik-irsĂŽ bir monarĹi ile idare eden halifeler aldÄą. ArtÄąk halife resmĂŽ unvanÄą bakÄąmÄąndan olmasa bile fiilen hĂźkĂźmdardÄą. EmevĂŽ halifeleri namazlarda halka imamlÄąk yapsalar da bir kisrâ veya kayser gibi davranÄąyorlar, muhaliflerinin tenkit için kullandÄąÄÄą bu tabirleri kendileri de benimsiyorlardÄą. Bu dĂśnemde devlet yĂśnetimi dĂźnyevĂŽ bir mahiyet kazandÄą. Bu sebeple EmevĂŽ hilâfetinin meĹruiyeti İslâm tarihi boyunca tartÄąĹÄąlan bir konu olmuĹtur. Hz. Peygamberâin kurduÄu istiĹare temeline dayalÄą, ehliyeti esas alan hilâfet mĂźessesesini saltanata dĂśnĂźĹtĂźren EmevĂŽlerâe karĹÄą oluĹan ĹiĂŽ, ZĂźbeyrĂŽ ve HâricĂŽ muhalefet, propagandalarÄąnÄą onlarÄąn hilâfetinin meĹrĂť olmadÄąÄÄą iddiasÄąna dayanarak yĂźrĂźtmĂźĹtĂźr. ĹiĂŽ ve HâricĂŽ isyanlarÄąyla mahallĂŽ veya kabilevĂŽ sebeplere dayanan diÄer ayaklanmalarda hep EmevĂŽ hilâfetinin meĹrĂť olmadÄąÄÄą gerekçesi ileri sĂźrĂźlmĂźĹ, halk onlarÄą devirmek için Kitap ve SĂźnnet etrafÄąnda toplanmaya çaÄrÄąlmÄąĹtÄąr. EmevĂŽ Devletiânin çÜkĂźĹĂźyle sona eren meĹruiyet fikrinin meyvelerini ise gizli propagandalarÄąnÄą çeyrek asÄąr Hz. Ali evlâdÄą adÄąna yĂźrĂźten AbbâsĂŽler toplamÄąĹtÄąr.
Meseleye dinĂŽ prensipler açĹsÄąndan yaklaĹan fÄąkÄąh âlimleri de EmevĂŽ halifeliÄine aynÄą gĂśzle bakmÄąĹtÄąr. En kuvvetli Ĺekliyle KĂťfeâde gĂśrĂźlen, Ĺeriat adÄąna hak ve hukukun temsilcisi durumunda olan bu dinĂŽ muhalefet otoriteye deÄil yĂśnetimin meĹruiyetine karĹÄą çĹkÄąyordu. Muâviyeâyi hilâfeti saltanata çevirmekle itham eden âlimler halifeliÄin EmevĂŽlerâle sona erdiÄine inanÄąyor, ancak toplumu iç savaĹa sĂźrĂźkleyecek isyanlardan kaçĹnmak dĂźĹĂźncesiyle mevcut idareye itaati tercih ediyorlardÄą. Devlet merkezinin bulunduÄu Suriyeâdeki âlimler hariç Irak, Hicaz, İran ve MÄąsÄąr bĂślgesinde yaĹayan âlimlerin bĂźyĂźk çoÄunluÄu EmevĂŽ rejiminin Ĺiddetle karĹÄąsÄąnda olduklarÄąndan HâricĂŽ isyanlarÄąnÄąn dÄąĹÄąndaki diÄer isyanlarÄą genellikle desteklediler. Hilâfet hakkÄąnÄąn Hz. Ali evlâdÄąna ait olduÄu inancÄąnÄą benimsemedikleri halde onlarÄąn isyanlarÄąnÄą haklÄą gĂśrdĂźler. Ămmetin birlik ve beraberliÄini korumaya bĂźyĂźk Ăśnem vermelerine, fitne ve ihtilâflara karĹÄą olmalarÄąna raÄmen pek çoÄu muhalif gruplarÄąn isyanlarÄąna zaman zaman haklÄąlÄąk tanÄądÄą.
Muâviye belirli Ĺartlarla Hz. HasanâÄąn biatÄąnÄą alarak âbirlik yÄąlÄąâ (âmĂźâl-cemâa) adÄą verilen 41 (661) yÄąlÄąnda Ăźlkenin tamamÄąnÄą hâkimiyeti altÄąnda topladÄą. Ancak EmevĂŽ muhalifleri mĂźcadelelerini bÄąrakmadÄąlar. Ămmetin birliÄini korumak için Muâviyeâye itaati tercih eden pasif dinĂŽ muhalefet bir tarafa bÄąrakÄąlÄąrsa EmevĂŽ muhalifleri, dinin bazÄą emirlerini diÄer gruplardan çok farklÄą yorumlayan ve kendilerinden olmayan mĂźslĂźmanlarÄąn kanÄąnÄą akÄątmayÄą dinĂŽ bir mecburiyet sayan ihtilâlci HâricĂŽlerâle, halifeliÄin Hz. Ali evlâdÄąnÄąn hakkÄą olduÄunu iddia eden Hz. Ali taraftarlarÄą olarak iki ana gruba ayrÄąlÄąyordu. Ănemli iç savaĹlardan çĹkmĹŠve bĂźyĂźk Ăślçßde siyasete kaymĹŠolan İslâm toplumunun baĹÄąna geçen Muâviyeâyi bekleyen en Ăśnemli mesele bu iki muhalefet grubunun itaat altÄąna alÄąnmasÄąydÄą. Her iki grubun da merkezi Irak bĂślgesi olduÄundan Muâviye bu bĂślgeye bĂźyĂźk Ăśnem verdi. KĂťfe ve Basra valiliklerine yetenekli kiĹiler getirdi. Basra Valisi MugĂŽre b. Ĺuâbe ve onun ĂślĂźmĂźnden sonra Basra valiliÄini de Ăźstlenen KĂťfe Valisi Ziyâd b. EbĂŽh ikilisi sayesinde bĂślgede istikrarÄą saÄladÄą. Toplayabildikleri kßçßklĂź bĂźyĂźklĂź birliklerle sÄąk sÄąk isyanlar çĹkaran HâricĂŽlerâe karĹÄą Ĺiddet kullanÄąrken zamanÄąnda fiilĂŽ harekete giriĹmeyen Hz. Ali evlâdÄąnÄą kontrol altÄąnda tutmanÄąn yollarÄąnÄą aradÄą ve bunda bĂźyĂźk Ăślçßde muvaffak oldu. HalifeliÄi sĂźresince onlarÄą isyancÄą bir unsur olmaktan çĹkarmayÄą baĹardÄą. Hatta taraftarlarÄąnÄą HâricĂŽlerâe karĹÄą yapÄąlan savaĹlarda kullandÄą. Irak valilerine bĂźyĂźk yetkiler veren Muâviye, beklediÄinden daha baĹarÄąlÄą olan Ziyâd b. EbĂŽhâin uyguladÄąÄÄą Ĺiddet politikasÄąna Ĺahsen zÄąt bir politika tercih etmesine raÄmen gĂśz yumdu. DiÄer Ăśnemli bir bĂślge olan MÄąsÄąrâda da emniyet ve asayiĹ, Ăśnceden iĹ birliÄi ettiÄi Amr b. ĂsâÄąn baĹarÄąlÄą idaresi sayesinde temin edilmiĹti.
Muâviye Ăźlkede siyasĂŽ istikrarÄą saÄladÄąktan sonra uzun sĂźreden beri durmuĹ olan fetihleri yeniden baĹlattÄą. Bu fetihler ßç ayrÄą cepheye yĂśneliyordu. Suriye ordularÄą Bizans hâkimiyetindeki Anadolu ve Ermenistan, Irak ordularÄą Horasan, Mâverâßnnehir ve Sind, MÄąsÄąr ordularÄą da Kuzey Afrika topraklarÄąnda savaĹtÄąlar. Anadoluâya yapÄąlan seferler yaz ve kĹŠaylarÄąnda olmak Ăźzere yÄąlda iki defa dĂźzenleniyordu. Bu seferlerin ana hedefi BizansâÄąn baĹĹehri İstanbulâdu. Kara ve deniz yoluyla gelen İslâm kuvvetleri 49 (669) yÄąlÄąnda ilk İstanbul kuĹatmasÄąnÄą gerçekleĹtirdiler; daha sonra KapÄądaÄ yarÄąmadasÄąnÄą ele geçirerek İstanbulâa yapÄąlacak seferler için emniyetli bir Ăźs haline getirdiler. KĹŠmevsimlerini burada geçirip baharda sefere çĹkan kuvvetler, birinci muhasaradan dĂśrt yÄąl sonra baĹlattÄąklarÄą İstanbulâa karĹÄą akÄąnlarÄąnÄą yedi yÄąl sĂźreyle devam ettirdiler. Bu arada Rodosâu ve diÄer bazÄą adalarÄą da fethetmiĹlerdi. Bu adalarda ve KapÄądaÄ yarÄąmadasÄąnda mevcut kuvvetler Muâviyeânin ĂślĂźmĂźnden sonra BoÄaziçi ve Ege sularÄąndan çekildiler. Horasan ve Sind bĂślgesinde ise iç karÄąĹÄąklÄąklardan faydalanarak isyan eden bazÄą merkezler itaat altÄąna alÄąndÄąktan sonra yeni fetihler gerçekleĹtirildi. Sicistanâdaki Ĺehirleri alan birlikler Kabilâe kadar ulaĹÄąp bu Ĺehri de fethettiler. HindistanâÄąn bir bĂślĂźmĂźnĂź vergiye baÄladÄąlar. HorasanâÄąn bir kÄąsmÄą, Tohâristan ve Kuhistan zaptedildi. Ceyhunâu geçen kuvvetler Buhara ve SemerkantâÄą ele geçirdiler. Ukbe b. Nâfiâ tarafÄąndan gerçekleĹtirilen fetihler sayesinde İfrĂŽkÄąyeâde ve Afrika içlerinde Ăśnemli baĹarÄąlar saÄlandÄą. Ukbe, mĂźstahkem bir askerĂŽ garnizon kurmak gayesiyle Kayrevan Ĺehrini inĹa ettirdi. BaĹarÄąlÄą yĂśnetimiyle BerberĂŽlerâin İslâmâa girmesini hÄązlandÄąrdÄą. Bu sayede bĂślgede İslâm hâkimiyeti gßçlenmiĹ oldu.
GĂźcĂźnĂź kendisine samimi bir Ĺekilde baÄlÄą olan Suriye ordusundan alan Muâviye, İslâm toplumunun içinde bulunduÄu ĹartlarÄą iyi bir Ĺekilde deÄerlendirerek kurucusu olduÄu devletin temellerini saÄlamlaĹtÄąrdÄą. İslâm Ăśncesinde Bizans hâkimiyeti altÄąnda yaĹayan ve dĂźzenli bir devlet mĂźessesesine, askerĂŽ ve siyasĂŽ disipline âĹina olan Suriye halkÄą yeni hĂźkĂźmdarlarÄą Muâviyeâyi de kolaylÄąkla benimsemiĹler, kendi geleneklerine gĂśre meĹrĂť bulduklarÄą bu saltanatÄą Kurâan ve SĂźnnetâe uygunluÄu bakÄąmÄąndan tenkide gerek gĂśrmemiĹlerdi. Muâviye, muhalifleriyle anlaĹabilmek için onlarÄąn anlayacaÄÄą dilden konuĹmayÄą prensip edinmiĹti. Siyasetinin inceliÄi âhilimâ idi; kuvvete çok zor durumlarda baĹvururdu. Ancak Ziyâd b. EbĂŽh ĂśrneÄinde olduÄu gibi valilerinin sertliÄine gĂśz yumuyor, zaman zaman bunu teĹvik ediyordu. Bu arada kendi kabilesinin nĂźfuzu altÄąna girmemeye çalÄąĹan Muâviye, Hz. OsmanâÄąn durumuna dĂźĹmemek için Ăśnemli eyaletlere baĹka kabilelere mensup valiler tayin etti. Kabile reislerine deÄer verdiÄini gĂśsterecek her Ĺeyi yaptÄą. BaĹĹehirdeki kabile Ĺeyhlerinden ve Ĺehirlerden gĂśnderilen kabile heyetlerinden Ăśnemli Ăślçßde istifade ediyordu. Kabile reislerinden saÄladÄąÄÄą bu desteÄi oÄlu YezĂŽdâi veliaht tayin ederken fazlasÄąyla kullandÄą. Yemen asÄąllÄą Kelb kabilesinden yaptÄąÄÄą evlilikle İslâm Ăśncesinde Suriyeâye yerleĹen bu gßçlĂź kabilenin desteÄini garantiye aldÄą. YezĂŽdâin veliahtlÄąÄÄąnÄąn kabul edilmesinde bilhassa annesinin mensup olduÄu bu kabilenin Ăśnemli payÄą olmuĹtur. Kabile reislerine kendilerinden biri gibi davranan, bilgisi, fesahati ve heybetiyle bir Arap soylusu vasfÄąna sahip olan Muâviye, onlarÄąn Ăźzerinde kurduÄu ĹahsĂŽ nĂźfuz ve itibar sayesinde oÄlu YezĂŽd için biat alarak kabilesine yetmiĹ yÄąllÄąk iktidar ĹansÄą saÄlamÄąĹtÄąr.
Devletini bazÄą Bizans mĂźesseselerinden faydalanarak kuran ve istikrarlÄą bir duruma getiren Muâviye gayri mĂźslimlere karĹÄą çok iyi davranarak gĂśnĂźllerini kazanmÄąĹ, bunlarÄąn bazÄąlarÄąnÄą da sarayÄąnda gĂśrevlendirmiĹtir. Meselâ mĂźĹavirlerinden SercĂťn b. MansĂťr bir hÄąristiyandÄą.
HalifeliÄi, kabile asabiyeti temeline dayanan bir mĂźcadele sonunda ele geçirmiĹ olan Muâviyeânin en Ăśnemli icraatÄą oÄlu YezĂŽdâi veliaht tayin etmesidir. Onun bu konudaki çalÄąĹmalarÄąnÄą KĂťfe Valisi MugÄŤre b. Ĺuâbeânin teklifi Ăźzerine baĹlattÄąÄÄą rivayet edilir. Muâviye oÄlunun halifeliÄe lâyÄąk olduÄunu gĂśsterebilmek için bazÄą teĹebbĂźslerde bulunmuĹ, bu maksatla onu alelacele 50 (670) yÄąlÄąnda İstanbul seferine gĂśndermiĹtir. YezĂŽdâin hacca gitmesi ve Hicaz halkÄąna bol yardÄąmlar yapmasÄą da buna baÄlanmÄąĹtÄąr. Muâviye, baĹlangĹçta sadece valilerine açtÄąÄÄą niyetini bu iĹe pek olumlu bakmayan Ziyâd b. EbĂŽhâin ĂślĂźmĂźnden sonra (53/673) açĹklamÄąĹtÄąr. MĂźslĂźmanlarÄąn hilâfet meselesi yĂźzĂźnden yeni bir iç savaĹa sĂźrĂźklenmemesi için bĂśyle bir yolu zaruri gĂśrdĂźÄĂźnĂź ileri sĂźren Muâviye Hicaz dÄąĹÄąnda Ăśnemli bir muhalefetle karĹÄąlaĹmamÄąĹ, kabile liderleri Ăźzerindeki hâkimiyeti sayesinde hedefine kolaylÄąkla ulaĹmÄąĹtÄąr. Ancak Medineâde Hz. HĂźseyin, Abdullah b. ZĂźbeyr, Abdullah b. Ămer, Abdurrahman b. EbĂť Bekir ve diÄer bazÄą Ăśnde gelen sahâbĂŽler onun bu uygulamasÄąnÄą istiĹârĂŽ hilâfeti saltanata çevirmek olarak deÄerlendirdiler ve Ĺiddetle karĹÄą çĹktÄąlar. Bunun Ăźzerine bizzat Hicazâa giden Muâviye, bazÄą tarihçilerin ihtiyatla karĹÄąladÄąÄÄą bir rivayete gĂśre (YĂťsuf el-IĹ, s. 164) Mekkeâye kaçmĹŠolan bu ßç kiĹiyi ikna edemedi ve biatlarÄąnÄą ancak tehdide baĹvurmak suretiyle alabildi. OnlarÄąn biatÄąnÄąn ardÄąndan Mekke ve Medine halkÄą da YezĂŽdâin veliahtlÄąÄÄąnÄą kabul etti (TaberĂŽ, II, 73 vd.; İbnĂźâl-EsĂŽr, III, 503 vd.).
İlk İslâm tarihçilerinin çoÄu, baĹta oÄlu YezĂŽdâi veliaht tayin etmesi olmak Ăźzere çeĹitli sebeplerle Muâviyeâyi tenkit etmiĹlerdir. BunlarÄąn Ămer b. AbdĂźlazĂŽz istisna edilirse diÄer EmevĂŽ halifelerine bakÄąĹlarÄą da aynÄądÄąr. Ancak daha sonraki dĂśnemlerde farklÄą gĂśrĂźĹler ileri sĂźrenler de olmuĹtur. Meselâ İbn HaldĂťn, Muâviyeânin oÄlu YezĂŽdâi veliaht tayin etmekle içinde bulunulan Ĺartlara gĂśre mĂźslĂźmanlarÄąn hayrÄąna olanÄą yaptÄąÄÄą gĂśrĂźĹĂźndedir. Ona gĂśre Hulefâ-yi RâĹidĂŽn dinĂŽ motifin hâkim olduÄu, saltanat motifinin henĂźz ortaya çĹkmadÄąÄÄą bir dĂśnemde yaĹamÄąĹtÄą. Muâviyeâden itibaren din motifi zayÄąflamÄąĹ, kabile asabiyeti ve mĂźlk motifi onun yerine geçmiĹtir. İbn HaldĂťn, dinin ĂśngĂśrdĂźÄĂź Ĺartlar dikkate alÄąnarak bir halife seçilseydi ona itaat edilmeyeceÄini, toplumun birlik ve beraberliÄinin yeniden bozulacaÄÄąnÄą sĂśyler. Muâviye, halkÄąn itaatini kolaylaĹtÄąrmak için asabiyet motifini esas alarak yirmi yÄąllÄąk iktidarÄą sÄąrasÄąnda halk Ăźzerinde otoritesini temin etmiĹ olduÄu ailesinden birini veliaht tayin etmiĹtir (Muḳaddime, I, 364-365, 372-374). İbn HaldĂťnâun bu yaklaĹÄąmÄą Ăśzellikle çaÄdaĹ SĂźnnĂŽ yazarlar tarafÄąndan da benimsenmiĹtir. Ahmed Cevdet PaĹa (KÄąsas-Äą Enbiyâ, I, 620, 627), Ziyâeddin Reyyis (İslâmâda SiyasĂŽ DĂźĹĂźnce Tarihi, s. 251 vd.), M. HudârĂŽ Bek (MuḼâá¸arât, II, 119 vd.), YĂťsuf el-IĹ (ed-DevletĂźâl-Ămeviyye, s. 340), AbdĂźlmĂźnâim Mâcid (et-TârÎḍuâs-siyâsĂŽ, II, 62) ve AbdĂźĹĹâfĂŽ Muhammed AbdĂźllatĂŽf (el-ĘżĂlemĂźâl-İslâmĂŽ, s. 124 vd.) bu tarihçiler arasÄąndadÄąr. Bu yaklaĹÄąma gĂśre Muâviye, YezĂŽdâi duygularÄąnÄąn tesiriyle deÄil daha ziyade mĂźslĂźmanlarÄą ihtilâftan kurtarma noktasÄąndan hareketle ĹartlarÄąn gereÄi olarak veliaht yapmÄąĹtÄąr. Devletin ve Ăźlkede gerçekleĹtirilen istikrarÄąn devamÄąnÄą saÄlamak için yerine geçecek kiĹiyi saÄlÄąÄÄąnda belirlemeyi zaruri gĂśrmĂźĹ, ĂśrneÄini Bizans ve diÄer çaÄdaĹ devletlerden aldÄąÄÄą erkek çocuÄu veliaht tayin etme usulĂźnĂź getirmiĹtir. II. Muâviyeânin yerine geçecek halifeyi belirlemeden Ăślmesinden sonra ortaya çĹkan karÄąĹÄąklÄąk ve iç savaĹlar, veliahtÄąn belirlenmesinin zaruretini ve EmevĂŽ ailesinden olmayan bir halifeye itaatin zor olacaÄÄąnÄą gĂśsteren bir delil olarak ileri sĂźrĂźlmĂźĹtĂźr. Ămer b. AbdĂźlazĂŽz de istiĹârĂŽ hilâfeti getirmek istemesine raÄmen EmevĂŽ ailesinin karĹÄą çĹkmasÄą yĂźzĂźnden bundan vazgeçmiĹtir. Bu kanaatte olan YĂťsuf el-IĹ Muâviyeânin ictihadÄąnÄąn vâkÄąaya uygun olduÄunu, bu uygulamanÄąn daha sonra kurulan İslâm devletlerinde de devam etmesinin bunu gĂśsterdiÄini ifade etmektedir (ed-DevletĂźâl-Ămeviyye, s. 164).
Muâviyeânin 60 yÄąlÄą Receb (Nisan 680) ayÄąnda vefatÄąnÄąn ardÄąndan baĹĹehir DÄąmaĹkâta ve diÄer merkezlerde YezĂŽdâe biat edildi. Bu konuda problem çĹkaran tek Ĺehir Medine oldu. YezĂŽdâin halifeliÄini tanÄąmayan Hz. HĂźseyin ve Abdullah b. ZĂźbeyr, kendilerinden zorla biat almakla gĂśrevlendirilen valinin takibatÄąndan kurtularak Mekkeâye gittiler. OnlarÄąn bu davranÄąĹÄąyla birlikte Muâviye zamanÄąnda kontrol altÄąnda tutulan muhalefet harekete geçti. Bu iĹin baĹÄąnÄą da KĂťfeliler çekiyordu. Bunlar Mekkeâye sÄąÄÄąnan Hz. HĂźseyinâe elçi ve mektuplar gĂśndererek kendisini KĂťfeâye davet ettiler. Davetlerini kabul edip Ĺehirlerine geldiÄi takdirde kendisini halife ilân edeceklerini ve bayraÄÄą altÄąnda YezĂŽdâe karĹÄą savaĹacaklarÄąnÄą bildirdiler. Hz. HĂźseyinâin durumu araĹtÄąrmak Ăźzere gĂśnderdiÄi amcasÄąnÄąn oÄlu MĂźslim b. AkÄŤl KĂťfeâde çok mĂźsait bir zemin buldu; barĹŠsever vali Nuâmân b. BeĹĂŽrâin mĂźsamahasÄąndan da faydalanarak Hz. HĂźseyin adÄąna halktan biat aldÄą. ArdÄąndan da Hz. HĂźseyinâi KĂťfeâye çaÄÄąrdÄą.
GeliĹmelerden haberdar olan YezĂŽd, Basra Valisi Ubeydullah b. ZiyâdâÄą KĂťfe valiliÄine getirerek isyanÄą Ăśnlemekle gĂśrevlendirdi. GĂśreve baĹladÄąktan hemen sonra MĂźslim b. AkÄŤl ve arkadaĹlarÄąnÄą ĂśldĂźrten Ubeydullah, gĂśnderdiÄi kuvvetlerle KĂťfeâdeki yeni geliĹmelerden habersiz olarak KĂťfeâye gelmekte olan Hz. HĂźseyinâin yolunu kestirdi. 10 Muharrem 61 (10 Ekim 680) Cuma gĂźnĂź Kerbelââda cereyan eden çarpÄąĹmalarda Hz. HĂźseyin ve beraberindekilerin tamamÄąna yakÄąnÄą hunharca katledildi. İslâm tarihinin en bĂźyĂźk faciasÄą olan ve asÄąrlarca devam edecek mĂźcadelelerin temelini teĹkil eden bu hadise, ĹiĂŽliÄi siyasĂŽ bir taraftarlÄąk olmaktan çĹkarÄąp hilâfetin Hz. Ali evlâdÄąnÄąn hakkÄą olduÄu inancÄąnÄą bir nas olarak kabul eden bir grup haline getirdi. MĂźslĂźmanlarÄąn iki zĂźmreye ayrÄąlmasÄąnÄąn esasÄąnÄą teĹkil eden bu facia yĂźzĂźnden baĹlatÄąlan isyanlar EmevĂŽlerâin yÄąkÄąlÄąĹÄąnÄąn Ăśnemli sebeplerinden biri olmuĹtur. HalkÄąn EmevĂŽ idaresine karĹÄą nefret duygularÄąnÄą tahrik eden bu olay Hicaz bĂślgesini daha duyarlÄą hale getirdi. Hz. HĂźseyinâin Ĺehâdetinden sonra Mekkeâde yalnÄąz kalan Abdullah b. ZĂźbeyrâin gizlice biat almaya baĹlamasÄą ve EmevĂŽ valisinin namazda imamlÄąÄÄąna engel olmasÄą, Ăśte yandan Medine halkÄąnÄąn sefihliÄi ve eÄlenceye dĂźĹkĂźnlĂźÄĂź yĂźzĂźnden YezĂŽdâe biattan aynlmasÄą bĂślgede EmevĂŽ otoritesini iyice sarstÄą. YezĂŽdâin bu isyanlarÄą bastÄąrmak için gĂśnderdiÄi Suriyeli askerlerden oluĹan 12.000 kiĹilik bir ordu, Harre SavaĹÄąânda EmevĂŽ yĂśnetimine karĹÄą isyan eden Medinelilerâi bozguna uÄrattÄą; hatta rivayete gĂśre kazandÄąÄÄą zaferin ardÄąndan Ĺehri yaÄmalamaktan ve Ĺehirde pek çok kĂśtĂźlĂźÄĂź iĹlemekten çekinmedi. Daha sonra Mekke Ăźzerine giden ordu Ĺehri muhasara ederken YezĂŽdâin ĂślĂźm haberi gelince kuĹatmayÄą kaldÄąrarak DÄąmaĹkâa dĂśndĂź.
Devlet iĹlerinden ziyade eÄlence âlemleriyle meĹgul olan YezĂŽd, Hz. HĂźseyinâin ĂśldĂźrĂźlmesi ve mukaddes Ĺehirlerin talan edilmesi, Kâbeânin mancÄąnÄąkla taĹlanmasÄą gibi icraatlarÄą yĂźzĂźnden mĂźslĂźmanlarÄąn hâfÄązasÄąnda İslâm tarihinin en kĂśtĂź isimlerinden biri olarak yer etmiĹtir. YezĂŽdâin yerine geçen ve çok kÄąsa sĂźren halifeliÄi sÄąrasÄąnda Ăśnemli bir icraatÄą olmayan oÄlu II. Muâviyeânin ĂślĂźmĂźnĂź EmevĂŽ tahtÄąnÄą sarsan hadiseler takip etti. Muâviyeânin baĹarÄąlÄą siyasetiyle Ăśrtbas ettiÄi ihtilâflar daha da kuvvetlenerek ortaya çĹktÄą. FikrĂŽ anlaĹmazlÄąk, kabilecilik ve bĂślgeler arasÄą rekabet gibi sebeplere dayanan bu ihtilâflar yĂźzĂźnden mĂźslĂźmanlar ikinci bir iç savaĹÄąn eĹiÄine geldiler. Abdullah b. ZĂźbeyr, II. Muâviyeânin ĂślĂźmĂźnden sonra Mekkeâde muhalefetini devam ettirdiÄi gibi Ehl-i beyt mensuplarÄąnÄąn desteÄini de saÄlayarak Irakâta nĂźfuz tesis etmiĹti. EmevĂŽlerâin merkezi DÄąmaĹkâta dahi Kays kabilesi onu destekliyordu. EmevĂŽ hânedanÄąnÄąn devamÄąnÄą saÄlayacak Mervân b. Hakem dahi iktidara gelme Ăźmidini kaybederek Abdullah b. ZĂźbeyrâe katÄąlmayÄą dĂźĹĂźnĂźyordu. Ancak bu sÄąrada Basraâdan DÄąmaĹkâa gelen Ubeydullah b. ZiyâdâÄąn teklifi Ăźzerine halifeliÄe niyetlendi. Mervân bu maksatla yapÄąlan Câbiye gĂśrĂźĹmelerinden halife olarak çĹkmayÄą baĹardÄą. Suriyeânin bĂźyĂźk kabilesi BenĂŽ Kelbâin desteklediÄi YezĂŽdâin oÄlu Hâlid birinci, EmevĂŽ ailesinden Amr b. SaĂŽd el-EĹdak ise ikinci veliaht kabul edildi (3 Zilkade 64 / 22 Haziran 684).
MervânâÄąn babasÄą ĂmeyyeoÄullarÄąândan Hakem b. EbĂźâl-Ăs, İslâmiyetâi kabulĂźnden Ăśnce Hz. Peygamberâe dĂźĹmanca tavÄąr takÄąnan, hatta ona eziyette bulunanlardandÄą. İslâmiyetâi kabul ettikten sonra da samimi bir mĂźslĂźman olamamÄąĹ, mĂźslĂźmanlarÄąn sÄąrlarÄąnÄą ifĹa ettiÄi için Hz. Peygamber tarafÄąndan Tâifâe sĂźrĂźlmĂźĹtĂź. Hakem ve oÄlu MervânâÄąn sĂźrgĂźndeki yaĹantÄąlarÄą Hz. EbĂť Bekir ve Hz. Ămer dĂśnemlerinde de devam etmiĹ, ancak Hz. Osman halife olduktan sonra onun mĂźsaadesiyle Medineâye gelebilmiĹlerdi. Hz. Osman kendilerine birçok ihsanda bulunmuĹ, MervânâÄą da devlet kâtipliÄi gibi en yĂźksek bir makama getirmiĹtir. Mervân kÄąsa bir sĂźre sonra halife adÄąna kararlar vererek icraatlarda bulunmuĹtur. MervânâÄąn halife olmasÄąyla baĹĹehir DÄąmaĹkâta tehlike ortadan kalkmĹŠolmuyordu. ĂĂźnkĂź Kays kabilesi Abdullah b. ZĂźbeyrâi desteklemeye devam ediyordu. Mervân, BenĂŽ Kelb kabilesi ve EmevĂŽ hânedanÄąna sadÄąk Suriye ordusu sayesinde Mercirâhit SavaĹÄąânda (64/684) Dahhâk b. Kays kumandasÄąndaki KaysĂŽlerâi maÄlĂťp etmeyi baĹararak hâkimiyetini saÄlamlaĹtÄąrdÄą. EmevĂŽ iktidarÄąnÄąn devamÄąnÄą saÄlayan bu savaĹ, Kelb ve Kays kabileleri arasÄąnda sonu gelmeyen kabile savaĹlarÄąnÄąn ilk halkasÄąnÄą teĹkil etmiĹ, aynÄą zamanda EmevĂŽ hâkimiyetinin temellerini sarsan bir savaĹ olmuĹtur. Mercirâhit zaferiyle Suriyeâyi itaat altÄąna alan Mervân, Filistinâe yĂśnelen Abdullah b. ZĂźbeyrâin saldÄąrÄąlarÄąnÄą durdurdu ve bizzat MÄąsÄąr Ăźzerine yĂźrĂźyerek bĂślgeyi onun taraftarlarÄąnÄąn elinden aldÄą. MÄąsÄąr dĂśnĂźĹĂźnden kÄąsa bir sĂźre sonra da ĂśldĂź (65/685). Mervân, Câbiye toplantÄąsÄąnda halifeliÄe yĂźkselebilmek uÄruna veliahtlÄąklarÄąnÄą kabul etmek zorunda kaldÄąÄÄą Hâlid b. YezĂŽd ile Amr b. SaĂŽdâi, oÄullarÄą AbdĂźlmelik ve AbdĂźlazĂŽz lehine bu makamdan uzaklaĹtÄąrmak için çok uÄraĹmĹŠve neticede arzusuna kavuĹmuĹtu. Câbiye toplantÄąsÄąnda halife seçildikten sonra EmevĂŽlerâi çÜkĂźĹten kurtaran I. Mervân, kÄąsa bir sĂźre içinde saÄladÄąÄÄą baĹarÄąlarla bu hânedanÄąn kendi adÄąyla anÄąlan ikinci kolunun (MervânĂŽler) iktidarÄąna devamlÄąlÄąk kazandÄąrmĹŠoldu.
MervânâÄąn yerine geçen oÄlu AbdĂźlmelikâi bekleyen en Ăśnemli mesele, Abdullah b. ZĂźbeyrâin hâkimiyeti altÄąnda bulunan Arabistan ve IrakâÄą itaat altÄąna almaktÄą. DiÄer taraftan Ehl-i beyt taraftarlarÄą ve HâricĂŽler mĂźcadele ve isyanlarÄąnÄą bĂźtĂźn Ĺiddetiyle devam ettiriyorlardÄą. İran ve Horasan civarÄą sÄąk sÄąk saf deÄiĹtiren kabileler arasÄąnda Ĺiddetli çatÄąĹmalara sahne oluyordu. Bu iç mĂźcadelelerden istifadeye kalkan Bizans da saldÄąrÄąlarÄąnÄą arttÄąrmÄąĹtÄą. AbdĂźlmelik gĂśsterdiÄi ĂźstĂźn baĹarÄąyla bĂźtĂźn bu karÄąĹÄąklÄąklarÄą ortadan kaldÄąrmaya muvaffak oldu. Hz. HĂźseyinâin intikamÄąnÄą alma parolasÄąyla siyaset meydanÄąna çĹkan ve KĂťfeâyi Abdullah b. ZĂźbeyrâin elinden alan Muhtâr es-SekafĂŽ AbdĂźlmelikâin gĂśnderdiÄi ordularÄą da yenmiĹti. AbdĂźlmelik bundan sonra Abdullah ile MuhtârâÄąn hesaplaĹmasÄąnÄą beklemeyi tercih etti. Bu hesaplaĹmadan galip çĹkan AbdullahâÄąn kardeĹi ve Basra Valisi MusâabâÄąn Ăźzerine yĂźrĂźyerek onu maÄlĂťp etti ve Irak bĂślgesini itaat altÄąna aldÄą (71/691). ArtÄąk en Ăśnemli rakibi olan Abdullah b. ZĂźbeyrâin Ăźzerine gidebilirdi. Bu iĹi meĹhur kumandanÄą Haccâc b. YĂťsuf es-SekafĂŽâye havale etti. Uzun sĂźren bir muhasara sonunda Abdullah b. ZĂźbeyrâi ortadan kaldÄąrarak Mekkeâyi ele geçiren HaccâcâÄą Hicaz valiliÄiyle taltif etti (73/692). BĂśylece ArabistanâÄą da itaat altÄąna alan AbdĂźlmelikâin karĹÄąsÄąndaki birinci mesele, İranâdaki Ĺehirleri kana bulayan EzrakÄŤ koluna mensup HâricĂŽlerâin isyanlarÄąnÄą bastÄąrmaktÄą. Bu hususta, Haccâcâdan sonra ikinci Ăśnemli sima olan MĂźhelleb b. EbĂť Sufreâden faydalandÄą. BaĹlangĹçta baĹarÄą gĂśsteremeyen MĂźhelleb, HaccâcâÄąn Irak umumi valiliÄine tayin edilmesi (75/694) ve IraklÄąlarâÄą zorla cepheye sevketmesi sayesinde sonuç alabildi. Bu isyanlar 78 (697) yÄąlÄąnda tesirsiz hale getirilmiĹti. Ancak HâricĂŽ isyanlarÄąnÄąn bastÄąrÄąlmasÄą ve devlet otoritesinin saÄlanmasÄąnda bĂźyĂźk emeÄi olan HaccâcâÄąn aĹÄąrÄą sertliÄi devletin temellerini sarsan bir isyana yol açtÄą. Haccâc tarafÄąndan Sicistan valiliÄine tayin edilen ve bĂślgenin fethiyle gĂśrevlendirilen Abdurrahman b. Muhammed b. EĹâas 81 (700) yÄąlÄąnda Ăśnce Haccâcâa, ardÄąndan AbdĂźlmelikâe karĹÄą isyan bayraÄÄąnÄą açtÄą. Kinde krallarÄąnÄąn soyundan gelen İbnĂźâl-EĹâas daha sonra isyanÄąna dinĂŽ bir hareket sĂźsĂź vererek mevâlĂŽ ve diÄer muhalif gruplarÄąn desteÄini saÄladÄą. HaccâcâÄąn baskÄąsÄąndan bunalan mevâlĂŽnin yanÄą sÄąra iktidarÄąn meĹrĂť olmadÄąÄÄąna inanan Irak âlimlerinin ekseriyeti İbnĂźâl-EĹâasâa destek vermiĹlerdi. Askerinin sayÄąsÄąnÄą gittikçe arttÄąran İbnĂźâl-EĹâas Basra ve KĂťfeâyi ele geçirdi. Irak bĂślgesinin Suriyeâye baĹ kaldÄąrÄąĹÄą olarak da yorumlanan bu isyan Irakâta EmevĂŽ iktidarÄąnÄą sona erdirmek Ăźzereyken Haccâc DeyrĂźlcemâcim SavaĹÄąânda İbnĂźâl-EĹâasâÄą bĂźyĂźk bir yenilgiye uÄrattÄą (Cemâziyelâhir 82 / Temmuz 701), ardÄąndan da onu tamamen bertaraf etti.
BaĹlangĹçta saldÄąrÄąlarÄąnÄą durdurmasÄą için Bizansâa aÄÄąr bir vergi vermeyi kabul eden AbdĂźlmelik, içeride sĂźkĂťneti saÄladÄąktan sonra ordularÄąnÄą Bizans hâkimiyetindeki Anadolu Ăźzerine gĂśndermeye baĹladÄą. Bu ordular kaybedilen bazÄą yerleĹim merkezlerini geri aldÄąÄÄą gibi yeni bazÄą merkezleri de fethederek Bizans için tehlikeli bir hale geldiler. Bu baĹarÄąlar VelĂŽd zamanÄąnda gerçekleĹtirilecek fetihler için bir zemin teĹkil etmiĹtir. Kuzey Afrikaâda BizansâÄąn desteklediÄi BerberĂŽ isyanlarÄąnÄą da bastÄąran ve EndĂźlĂźsâĂźn fethine baĹlangĹç olmak Ăźzere bĂślgeyi tahkim eden AbdĂźlmelik Ăźlkede otoritesini bĂźtĂźnĂźyle kurdu ve EmevĂŽ saltanatÄąnÄąn temellerini yeniden saÄlamlaĹtÄąrdÄą.
EmevĂŽlerâin en bĂźyĂźk hĂźkĂźmdarÄą olarak gĂśsterilen (Wellhausen, Arap Devleti ve Sukutu, s. 105) AbdĂźlmelik bir taraftan iç ve dĹŠdĂźĹmanlarÄąyla mĂźcadele ederken diÄer taraftan devletin ilerlemesini saÄlayan yeni bazÄą tedbirler almÄąĹtÄąr. İlk İslâm parasÄąnÄą bastÄąrmasÄą ve devlet dairelerinde ArapçaâyÄą resmĂŽ dil olarak kabul edip mahallĂŽ dillerle tutulan divanlarÄą Arapçaâya tercĂźme ettirmesi kurumlarÄą İslâmĂŽleĹtirme faaliyetinin baĹÄąnda gelir. Devletin deÄiĹen siyasĂŽ ve iktisadĂŽ bĂźnyesini dikkate alarak devlet teĹkilâtÄąnda da dĂźzenlemeler yapan AbdĂźlmelik ĂśldĂźÄĂź zaman oÄlu VelĂŽdâe, Atlas Okyanusuândan Ceyhun nehrine kadar uzanan geniĹ topraklara hâkim, siyasĂŽ, askerĂŽ ve idarĂŽ bakÄąmdan saÄlam bir devlet bÄąrakmÄąĹtÄą. AĹÄąrÄą hareketleriyle Ăźlkeyi kana bulayan HâricĂŽlik bĂźyĂźk Ăślçßde gßç kaybetmiĹ, açĹk mĂźcadele sahasÄąnda baĹarÄąsÄąz kalan ĹiĂŽ unsurlar yer altÄąna çekilerek gizli propaganda faaliyetine girmek zorunda kalmÄąĹtÄą.
AbdĂźlmelikâin yirmi yÄąllÄąk hilâfeti sĂźresince yĂśnetim, bilhassa devlet menfaatinden baĹka bir Ĺey dĂźĹĂźnmeyen ve bu uÄurda zulme baĹvurmaktan dahi çekinmeyen HaccâcâÄąn desteÄiyle merkeziyetçi bir Ăśzellik kazanmÄąĹtÄą. EmevĂŽ Devletiâni âdeta ikinci defa kurarak gßçlĂź bir hale getiren ve uzun saltanatÄą sÄąrasÄąnda mutlak bir hĂźkĂźmdar ĂśzelliÄine bĂźrĂźnen AbdĂźlmelik babasÄąnÄąn yaptÄąÄÄą gibi halifeliÄi kendi oÄullarÄąna bÄąrakmak istiyordu. Bu amacÄąna ulaĹmak için, babasÄą Mervân tarafÄąndan kendisinden sonra yerine geçmek Ăźzere ikinci veliaht tayin edilmiĹ olan kardeĹi MÄąsÄąr Valisi AbdĂźlazĂŽzâi veliahtlÄąktan feragat etmeye zorladÄą. AbdĂźlazĂŽzâin buna yanaĹmamasÄą yĂźzĂźnden iki kardeĹ birbirine dĂźĹmek Ăźzere iken AbdĂźlazĂŽz ĂśldĂź. AbdĂźlmelik bunun Ăźzerine oÄullarÄą VelĂŽd ve SĂźleymanâÄą veliaht tayin etti.
BabasÄąndan her bakÄąmdan kuvvetli bir devlet devralan VelĂŽd, baĹta Irak umumi valisi Haccâc olmak Ăźzere bu baĹarÄąda paylarÄą olan valileri gĂśrevlerinde bÄąraktÄą. OnlarÄąn tecrĂźbelerinden faydalandÄą ve İslâm tarihinin ikinci bĂźyĂźk fetih harekâtÄąnÄą baĹlattÄą. Onun zamanÄą Mâverâßnnehir fâtihi Kuteybe b. MĂźslim, Sind ve civarÄąnÄąn fâtihi Muhammed b. KÄsÄąm es-SekafĂŽ, Anadolu gazâlarÄąnÄąn meĹhur ismi kardeĹi Mesleme b. AbdĂźlmelik, İspanya fâtihleri TârÄąk b. Ziyâd ve MĂťsâ b. Nusayr gibi İslâm tarihinin en ĂźnlĂź kumandanlarÄąnÄąn fetihleriyle dopdolu olarak geçti. Bu fetihler sayesinde Ăźlkenin sÄąnÄąrlarÄą TĂźrkistanâdan Fransa içlerine, Anadoluâdan Hindistan sÄąnÄąrlarÄąna kadar geniĹlemiĹti. EmevĂŽ Devleti onun zamanÄąnda askerĂŽ gĂźcĂźnĂźn zirvesinde bulunuyordu. MĂźslĂźmanlar dĂźnya hâkimiyetine doÄru Ăśnemli bir mesafe katetmiĹti. Yine bu fetihler neticesinde, gelecekte İslâmâÄąn bayraktarlÄąÄÄąnÄą yapacak olan TĂźrklerâin İslâmlaĹmasÄą gibi son derece Ăśnemli bir baĹarÄą elde edilmiĹti.
Ălkenin imarÄąna da bĂźyĂźk Ăśnem veren I. VelĂŽd, KudĂźsâteki Mescid-i Aksâ ile DÄąmaĹkâtaki Emeviyye Camii baĹta olmak Ăźzere camiler, kĂśprĂźler inĹa ettirdi ve yeni yollar açtÄąrdÄą. SaÄlÄąk iĹlerine eÄilerek hastahaneler yaptÄąrdÄą; cĂźzzamlÄąlar, âmâlar ve kĂśtĂźrĂźmlerin her tĂźrlĂź ihtiyaçlarÄąnÄą karĹÄąlamak suretiyle onlarÄą devletin himayesi altÄąna aldÄą. DindarlarÄąn ĂźstĂźndeki baskÄąyÄą kaldÄąrÄąp İslâmâÄąn devlet dini olarak yĂźkselmesine hizmet etti. Medine âlimlerine zalimane davranan vali HiĹâm b. İsmâilâi gĂśrevden alarak yerine dindarlÄąÄÄąyla meĹhur amcazadesi Ămer b. AbdĂźlazĂŽzâi getirdi. Bu tutumuyla, hânedanÄąn yÄąkÄąlmasÄą için çalÄąĹan muhalif mezheplere karĹÄą SĂźnnĂŽliÄin ĂśncĂźleri olan bir dinĂŽ zĂźmrenin geliĹmesine yardÄąmcÄą oldu.
On yÄąllÄąk iktidarÄą dĂśneminde EmevĂŽ Devletiâni zamanÄąn en bĂźyĂźk devleti haline getiren VelĂŽd, dedesi Mervân ve babasÄą AbdĂźlmelik gibi tahtÄąnÄą oÄluna bÄąrakmak arzusuna kapÄąlmÄąĹtÄą. Bunun için de babasÄąnÄąn ikinci veliaht tayin ettiÄi kardeĹi SĂźleymanâÄą bu makamdan uzaklaĹtÄąrmasÄą gerekiyordu. KardeĹinin veliahtlÄąk hakkÄąndan feragate yanaĹmamasÄą VelĂŽdâin bu arzusuna ulaĹmasÄąnÄą engelledi. SĂźleymanâÄą zorla yola getirmeyi dĂźĹĂźnen VelĂŽd, baĹarÄąlarÄąnÄąn en Ăśnemli sebebi olan Haccâc ve meĹhur kumandanÄą Kuteybeânin desteÄini saÄladÄąysa da bu isteÄini gerçekleĹtiremeden vefat etti. VelĂŽdâin ĂślĂźmĂź Ăźzerine hilâfet makamÄąna geçen SĂźleyman b. AbdĂźlmelik, Haccâc tarafÄąndan hapse atÄąlan binlerce mahkĂťmu bÄąrakmak ve VelĂŽdâi destekleyerek kendisini veliahtlÄąktan uzaklaĹtÄąrmaya çalÄąĹan devlet adamlarÄąnÄą cezalandÄąrmakla iĹe baĹladÄą. KurbanlarÄąn baĹÄąnda Sind fâtihi Muhammed b. KÄsÄąm es-SekafĂŽ ve Mâverâßnnehir fâtihi Kuteybe b. MĂźslim geliyordu. Birincisi doÄrudan cezalandÄąrÄąldÄą, ikincisi ise isyan etmek zorunda bÄąrakÄąldÄąktan sonra ortadan kaldÄąrÄąldÄą. Ăte yandan MĂťsâ b. Nusayr da kĂśtĂź muameleye mâruz kaldÄą ve oÄlu AbdĂźlazĂŽz ĂśldĂźrĂźldĂź.
SĂźleyman zamanÄąnda gerçekleĹtirilen en Ăśnemli askerĂŽ harekât, hazÄąrlÄąklarÄą kardeĹi VelĂŽd zamanÄąnda tamamlanan ordunun Mesleme b. AbdĂźlmelik kumandasÄąnda İstanbulâu kuĹatmasÄądÄąr (99/717) Bir yÄąl sĂźren bu kuĹatma baĹarÄąsÄązlÄąkla sonuçlanmÄąĹ, Ăśnemli kayÄąplar veren İslâm ordusu SĂźleymanâÄąn yerine geçen Ămer b. AbdĂźlazĂŽzâin emriyle geri çekilmiĹtir.
Devlete bĂźyĂźk hizmet vermiĹ vali ve kumandanlarÄą ĹahsĂŽ sebepler yĂźzĂźnden cezalandÄąrma hatasÄąna dĂźĹen ve bu sebeple kabile mĂźcadelelerini arttÄąran SĂźleyman sefahate çok dĂźĹkĂźndĂź. Ăç yÄąldan daha az sĂźren halifeliÄi, EmevĂŽler için duraklamanÄąn baĹladÄąÄÄą dĂśnĂźm noktasÄą olarak kabul edilmektedir. Onun zamanÄąnda dikkat çeken Ăśnemli bir geliĹme din adamlarÄąnÄąn halife Ăźzerindeki nĂźfuzlarÄąnÄąn artmasÄądÄąr. AbdĂźlmelik zamanÄąnda KabĂŽsa b. ZĂźeyb ve Recâ b. Hayve ile baĹlayan din âlimlerinin halifeler Ăźzerindeki nĂźfuzlarÄą, SĂźleyman zamanÄąnda bilhassa Recâ ile yĂźksek bir noktaya ulaĹmÄąĹtÄąr. Nitekim SĂźleyman ĂślĂźm yataÄÄąnda iken onun telkinleriyle, yerine tayin edebileceÄi oÄlu ve kardeĹleri varken amcazadesi Ămer b. AbdĂźlazĂŽz gibi dindar birini veliaht gĂśstermiĹtir.
Hiç beklemediÄi bir anda halifeliÄe getirilen Ămer b. AbdĂźlazĂŽz iyi bir dinĂŽ eÄitim ve ĂśÄretim gĂśrmĂźĹtĂź. Tahsilini tamamladÄąÄÄą Medineânin valiliÄini yĂźrĂźttĂźÄĂź 87-93 (706-712) yÄąllarÄą arasÄąnda Ĺehrin en meĹhur on din âliminden oluĹan bir meclis kurdurmuĹ, Ăśnemli iĹleri onlarla mĂźzakereden sonra karara baÄlamÄąĹtÄą. Halife olarak da selefleri ve halefleri arasÄąnda çok farklÄą bir zihniyete sahipti. İslâm dininin bĂźtĂźn kurallarÄąnÄą yaĹamak ve yaĹatmak için çalÄąĹan bir devlet baĹkanÄą olan Ămer b. AbdĂźlazĂŽz ile birlikte Hulefâ-yi RâĹidĂŽn dĂśnemindeki halifelik zihniyeti tekrar gĂźndeme geldi. Bu makama çĹkmakla en aÄÄąr yĂźkĂź omuzladÄąÄÄąna inanÄąyor, Allahâa karĹÄą sorumluluÄunun Ĺuuruna ererek daima İslâm esaslarÄąna uygun olanÄą yapmaya çalÄąĹÄąyordu. Bu hususta onun en yakÄąn danÄąĹmanlarÄą zamanÄąn meĹhur din âlimleriydi. Ălkenin çeĹitli merkezlerinde yaĹayan tanÄąnmĹŠâlimlerin her birinden rapor ve tavsiyeler isteyen Ămer b. AbdĂźlazĂŽz onlarÄąn gĂśrĂźĹlerine bĂźyĂźk deÄer verdi, uyarÄąlarÄąnÄą dikkate aldÄą. SĂźnnĂŽ ekolĂźn temsilcileri onun sayesinde bĂźyĂźk gßç kazandÄąlar. BaÄÄąmsÄąz ilmĂŽ çalÄąĹmalarÄąyla fÄąkÄąh ve kelâm sisteminin olgunlaĹmasÄąnÄą saÄladÄąlar. Kelâm ve fÄąkÄąh zihniyeti I. (VII.) yĂźzyÄąlÄąn sonlarÄąna doÄru artÄąk aslĂŽ Ĺeklini kazanmĹŠbulunuyordu.
Ămer b. AbdĂźlazĂŽz, halka zulmeden ve halk tarafÄąndan sevilmeyen vali ve diÄer Ăśnemli devlet memurlarÄąndan bĂźyĂźk bir kÄąsmÄąnÄą gĂśrevden alarak yerlerine bilgili, dindar, dĂźrĂźst ve gĂźvenilir kimseler tayin etti. Daha Ăśnce gĂśrev almaktan kaçĹnan bazÄą âlimler halife ile çalÄąĹmayÄą gĂśnĂźlden benimsemiĹlerdi. Halife, suçlu olduklarÄąnÄą sĂśylemekten çekinmediÄi selefleri tarafÄąndan haksÄąz yere el konulmuĹ eĹya ve mallarÄą hazineye devretti. Bu hususta yakÄąnlarÄąndan gelen tehditlere boyun eÄmedi. Toplumun her kesimine haklarÄąnÄą vererek onlarÄą memnun etmek isteyen halife yĂśnetime muhalif gruplarla barÄąĹmanÄąn yollarÄąnÄą aradÄą. ĂeĹitli unsurlarÄą birbirleriyle kaynaĹtÄąrmaya çalÄąĹtÄą. Hz. Ali evlâdÄąna ve onlarÄą destekleyenlere karĹÄą çok iyi davrandÄą. EmevĂŽ hânedanÄąnÄąn Ăśzel mĂźlkĂź haline getirilmiĹ olan Fedek arazisini Ali evlâdÄąna iade etti. HâricĂŽlerâe karĹÄą ikna yoluyla mĂźcadeleyi prensip edindi. OnlarÄąn temsilcilerini çaÄÄąrarak ihtilâf sebeplerini fikrĂŽ tartÄąĹma ile çÜzmeye çalÄąĹtÄą. HâricĂŽlerâi bĂźtĂźnĂźyle ikna edemediyse de isyanlarÄąnÄą geçici olarak durdurmayÄą baĹardÄą. Devletin kuruluĹundan beri âdeta ikinci sÄąnÄąf insan muamelesi gĂśren ve mevâlĂŽ adÄą verilen gayri Arap mĂźslĂźmanlardan alÄąnan haksÄąz vergileri kaldÄąrarak bĂźtĂźn mĂźslĂźmanlarÄą eĹit hale getirdi. Gayri mĂźslimlerin hukukuna da riayet eden halife İslâm hukukunun onlara tanÄądÄąÄÄą bĂźtĂźn haklarÄąnÄą vermeye çalÄąĹtÄą.
Ălkede yaĹayan diÄer din mensuplarÄą (zimmĂŽler) arasÄąnda İslâm dinini yaymak için faaliyet gĂśsteren Ămer b. AbdĂźlazĂŽz bu vazifeyi tebliÄ heyetleriyle yĂźrĂźttĂź. Onun bu çalÄąĹmalarÄą sayesinde bilhassa Kuzey Afrikaâda BerberĂŽler, doÄuda Mâverâßnnehir ve Sind bĂślgelerinde TĂźrkler arasÄąnda İslâmiyet hÄązla yayÄąldÄą. BazÄą mahallĂŽ hĂźkĂźmdarlar halklarÄąyla birlikte mĂźslĂźman oldular. BĂśylece AbdĂźlmelik zamanÄąnda temelleri atÄąlan ve oÄlu VelĂŽd dĂśneminde gerçekleĹtirilen bĂźyĂźk fetihler sonucunda ele geçirilen bĂślgeler, halklarÄąnÄąn tamamÄąna yakÄąnÄąnÄąn İslâmâa girmesiyle yeni bir mahiyet kazandÄą. Bu dĂśnemde, Kuzey Afrika ve EndĂźlĂźs tarihinde Ăśnemli bir yere sahip olan BerberĂŽler ile İslâm adÄąna istikbalin hâkimi olacak TĂźrklerâin İslâmlaĹtÄąrÄąlmasÄą gibi Ăśnemli bir sonuç elde edildi. BĂśylece Arap toplumu içinde asimile olmuĹ kßçßk unsurlardan çok farklÄą, millĂŽ duygularÄąna baÄlÄą iki bĂźyĂźk Äąrk Ĺekillenmekte olan İslâm medeniyeti çerçevesine girdi. İslâm dĂźnyasÄąnÄąn iki ucunda bulunan bu iki Äąrk, hem daha sonra kazanÄąlan baĹarÄąlarÄąn bĂźyĂźk bir kÄąsmÄąna imza atmÄąĹ, hem de İslâm medeniyetinin geliĹmesine katkÄąda bulunmuĹtur.
HalifeliÄinin ilk gĂźnlerinden itibaren iç meselelerle uÄraĹmayÄą gerekli gĂśren Ămer b. AbdĂźlazĂŽzâin ilk icraatlarÄąndan biri, devam etmekte olan İstanbul kuĹatmasÄąnÄą kaldÄąrmak ve Anadolu içlerinde mĂźstahkem bir mevki olan TuvanaâyÄą boĹaltmak olmuĹtur. BeĹinci râĹid halife olarak kabul edilen Ămer b. AbdĂźlazĂŽzâin halifeliÄi yaklaĹÄąk iki buçuk yÄąl sĂźrdĂź. Hilâfeti istiĹârĂŽ mahiyete çevirmek ve ehil olan birinin istiĹârĂŽ yolla halife seçilmesi sistemini yeniden baĹlatmak isteyen Ămer b. AbdĂźlazĂŽz, EmevĂŽ ailesinin Ĺiddetle karĹÄą çĹktÄąÄÄą bu arzusunu gerçekleĹtiremeden vefat etti. Yerine SĂźleyman tarafÄąndan veliaht tayin edilmiĹ olan YezĂŽd b. AbdĂźlmelik geçti ve hilâfet yeniden saltanata dĂśnĂźĹtĂź.
EmevĂŽ halifelerinin en baĹarÄąsÄązlarÄąndan biri olan II. YezĂŽdâin saltanatÄą, devletin bĂźnyesini sarsan ve Irak bĂślgesinde Yemen asÄąllÄą Ezd ve RebĂŽa kabileleriyle Kuzey AraplarÄąândan TemĂŽm ve Kays kabilelerini Ĺiddetli savaĹlara sevkeden YezĂŽd b. MĂźhelleb isyanÄąyla baĹladÄą. II. YezĂŽd HaccâcâÄą destekleyenlerdendi ve onun yeÄeniyle evlenmiĹti. HaccâcâÄąn yakÄąnlarÄąnÄą ortadan kaldÄąran ve o sÄąrada Ămer b. AbdĂźlazĂŽz tarafÄąndan hapsedilmiĹ olan YezĂŽd b. MĂźhelleb. II. YezĂŽdâin bu makama oturduÄu takdirde kendisini cezalandÄąracaÄÄąnÄą biliyordu. Bu yĂźzden hapisten kaçarak Ezd ve RebĂŽa kabilelerinin desteÄiyle BasraâyÄą ele geçirdi. Ĺiddetli çarpÄąĹmalardan sonra bastÄąrÄąlan bu isyanÄąn ardÄąndan EmevĂŽ Devletiâne ĂźstĂźn hizmetler vermiĹ olan MĂźhelleb b. EbĂť Sufre oÄullarÄą kÄąlĹçtan geçirildi. Daha sonra Irak valiliÄine getirilen Ămer b. HĂźbeyreânin de Yemenlilerâe karĹÄą kĂśtĂź muamelede bulunmasÄą, Ămer b. AbdĂźlazĂŽz zamanÄąnda kĂźllenmiĹ kabilecilik hareketini alevlendirdi. YezĂŽd b. Ămer b. HĂźbeyreânin bu gĂśreve getirilmesi ise devletin en Ăśnemli dayanaÄÄą olan Yemen asÄąllÄą kabilelerin dĂźĹmanca tavÄąr almalarÄąna sebep oldu. Halifelik makamÄąna yakÄąĹmayacak Ăślçßde hafif meĹrep bir tabiata sahip olan II. YezĂŽd ise zamanÄąnÄąn bĂźyĂźk kÄąsmÄąnÄą iki gĂśzde câriyesiyle birlikte geçiriyor, yakÄąnlarÄąnÄąn uyarÄąsÄąna aldÄąrmÄąyordu.
II. YezĂŽdâin yerine geçen kardeĹi HiĹâmâÄąn halifeliÄi yaklaĹÄąk yirmi yÄąl sĂźrdĂź. EmevĂŽ hânedanÄąnÄąn ßçßncĂź ikbal ve yĂźkselme devri olarak da deÄerlendirilen bu dĂśnemin sonuna doÄru devletin temelleri sarsÄąlmaya baĹladÄą. Hâlid b. Abdullah el-KasrĂŽânin on beĹ yÄąl baĹarÄąyla idare ettiÄi Irak, onun gĂśrevden alÄąnÄąĹÄąndan (120/738) bir sĂźre sonra Hz. Ali evlâdÄąndan Zeyd b. Aliânin isyanÄąna sahne oldu. ancak isyan vaktinde haber alÄąnarak kolayca bastÄąrÄąldÄą. BazÄą din âlimlerinin de desteklediÄi bu hareketin, 100 (718) yÄąlÄąndan itibaren EmevĂŽ Devletiâni yÄąkmak gayesiyle gizli bir faaliyet baĹlatmĹŠolan AbbâsĂŽ muhalefetini gßçlendirdiÄi kabul edilmektedir.
HiĹâm zamanÄąnda doÄuda SoÄdlular ve TĂźrklerâle bilhassa Hazar denizi civarÄąnda Ĺiddetli savaĹlar yapÄąldÄą. Bizansâla olan çarpÄąĹmalarÄąn da arttÄąÄÄą bu dĂśnemde EndĂźlĂźsâte daha bĂźyĂźk hadiseler yaĹandÄą. Abdurrahman el-GÄfikÄŤ kumandasÄąnda Pirenelerâi geçen İslâm ordusu, Fransaâda Tours ve Poitiers arasÄąnda BelâtĂźĹĹĂźhedâ denilen yerde Charles Martel kumandasÄąndaki Frank ordusuna yenildi (114/732). Tarihin akÄąĹÄąnÄą deÄiĹtiren bu maÄlĂťbiyetin ardÄąndan Kuzey Afrikaâda Ăśnemli BerberĂŽ isyanlarÄą meydana geldi.
Ciddi bir devlet adamÄą ve dindar bir halife olan HiĹâm bu olumsuzluklara raÄmen Ăźlkede istikrarÄą bĂźyĂźk Ăślçßde korudu. Ancak gittikçe gĂźcĂźnĂź arttÄąran ve mevâlĂŽ tarafÄąndan da desteklenen AbbâsĂŽ muhalefetiyle HâricĂŽ propagandasÄąnÄą Ăśnleyecek tedbirler alamadÄąÄÄą için devlet onun vefatÄąnÄąn Ăźzerinden birkaç ay geçer geçmez tam bir kargaĹaya dĂźĹtĂź. HiĹâmâÄąn yerine geçen YezĂŽd b. AbdĂźlmelikâin oÄlu II. VelĂŽd, yÄąkÄąlmaya yĂźz tutmuĹ devletin idaresiyle meĹgul olmayÄą bir tarafa bÄąrakÄąp gĂźnlerini içki âlemleri ve av partileriyle geçirdi. Her tĂźrlĂź kĂśtĂźlĂźÄe mĂźsait bir yapÄąda olduÄu ve mukaddes deÄerlerle alay ettiÄi nakledilen VelĂŽd, kÄąsa bir sĂźre sonra EmevĂŽ ailesinden pek çok kiĹinin de yer aldÄąÄÄą kuvvetli bir muhalefetle karĹÄąlaĹtÄą. EmevĂŽ ailesi ilk defa kendi içerisinde de parçalanmÄąĹtÄą. Ăte yandan Irakâta Yemenli unsuru destekleyen Hâlid b. Abdullah el-KasrĂŽânin yeni Irak valisi YĂťsuf b. Ămer es-SekafĂŽ tarafÄąndan ĂśldĂźrĂźlmesi, Yemen asÄąllÄą kabilelerin VelĂŽdâe dĂźĹman kesilmesine yol açtÄą. VelĂŽdâe karĹÄą gittikçe yaygÄąnlaĹan bu hoĹnutsuzluk, EmevĂŽ ailesinden III. YezĂŽd b. VelĂŽd b. AbdĂźlmelikâin liderlik ettiÄi bir isyana sebep oldu. II. VelĂŽd ĂśldĂźrĂźlerek (126/744) yerine III. YezĂŽd halifeliÄe getirildi.
Selefinin arttÄąrdÄąÄÄą maaĹlarÄą HiĹâm zamanÄąndaki seviyeye indirmekle iĹe baĹlayan ve idarede Ămer b. AbdĂźlazĂŽzâi Ăśrnek alacaÄÄąnÄą açĹklayan III. YezĂŽd, tercihini iktidarÄąnÄą borçlu olduÄu Yemen asÄąllÄą kabileler lehine kullandÄą. Ancak otoritesini Ăźlkenin yalnÄązca bir bĂślĂźmĂźnde kabul ettirebildi. Horasan ve Azerbaycan valilerinin itaatini alamadan yaklaĹÄąk altÄą ay halifelik yaptÄąktan sonra vefat etti. VeliahdÄą olarak yerine geçen kardeĹi İbrâhim iĹ baĹÄąna geldiÄi sÄąralarda iç karÄąĹÄąklÄąklar iyice artmĹŠbulunuyordu. Onun halifeliÄini kabul etmeyen İrmĂŽniye ve Azerbaycan Valisi Mervân b. Muhammed, II. VelĂŽdâin çocuklarÄąnÄąn halifelik hakkÄąnÄą mĂźdafaa maksadÄąyla Suriye Ăźzerine yĂźrĂźdĂź. Mervân, uzun sĂźre kaldÄąÄÄą bu gĂśrevi esnasÄąnda kendisine baÄlÄą gßçlĂź bir ordu kurarak Bizansâa karĹÄą baĹarÄąlÄą savaĹlar yapmÄąĹtÄą. KarĹÄąsÄąna çĹkan kuvvetleri maÄlĂťp ederek DÄąmaĹkâa geldi. Ĺehri ele geçirdi ve haklarÄąnÄą savunduÄu II. VelĂŽdâin çocuklarÄąnÄąn ĂśldĂźrĂźlmesinden de faydalanarak kendisini halife ilân ettirdi. İbrâhimâi teslim aldÄąktan sonra affetti.
GĂźcĂźnĂź Kuzey Arabistan menĹeli kabilelerden alan II. Mervân, hilâfet merkezini bu kabilelerin çoÄunlukta olduÄu Harran Ĺehrine taĹÄąmak zorunda kaldÄą. O sÄąrada Ăźlkenin içinde bulunduÄu Ĺartlar son derece aÄÄąrdÄą. EmevĂŽler arasÄąndaki aile birliÄi bozulmuĹ, aynÄą aileden çeĹitli kiĹiler halifeliÄi ele geçirmek maksadÄąyla isyanlara teĹebbĂźs etmeye baĹlamÄąĹtÄą. EmevĂŽ saltanatÄąnÄąn devamÄąnÄą saÄlayan Suriyeli askerler de II. Mervânâa dĂźĹman kesilmiĹler ve ekseriyetle isyancÄąlarÄąn yanÄąnda yer almÄąĹlardÄą. Harranâa çekilmesinden sonra Suriyeâde çĹkan isyanlarÄą haber alan II. Mervân derhal bĂślgeye gitti. KÄąnnesrĂŽnâde isyan eden EmevĂŽ ailesinden SĂźleyman b. HiĹâmâÄą maÄlĂťp etti, ardÄąndan Humus isyanÄąnÄą bastÄąrdÄą. AynÄą sÄąralarda KĂťfe bir ĹiĂŽ isyanÄąna sahne oldu. İsyanÄąn bastÄąrÄąlmasÄąnÄąn ardÄąndan Ĺehri bu defa Dahhâk b. Kays eĹ-ĹeybânĂŽ liderliÄindeki HâricĂŽler ele geçirdi. BaĹta EmevĂŽlerâin Irak valisi ve SĂźleyman b. HiĹâm olmak Ăźzere bazÄą EmevĂŽ gençleri de Dahhâkâe katÄąldÄąlar. Bu isyanlar karĹÄąsÄąnda cepheden cepheye koĹmak zorunda kalan II. Mervân Dahhâkâi ortadan kaldÄąrmaya muvaffak oldu. Ancak Suriye ve Irak bĂślgelerinde cereyan eden bu olaylar onun asÄąl bĂźyĂźk tehlikeyi gĂśrmesini engellemiĹti. II. MervânâÄąn Horasan valisi Nasr b. SeyyârâÄąn bĂźtĂźn ikazlarÄąna raÄmen ilgilenemediÄi bu tehlike EmevĂŽ iktidarÄąna son verecek olan AbbâsĂŽ ihtilâl hareketiydi. Horasan ve civarÄą halkÄąnÄąn yĂśnetime muhalif bĂźtĂźn unsurlarÄąnÄą bir araya toplayan ve bilhassa mevâlĂŽ tarafÄąndan desteklenen EbĂť MĂźslim el-HorasânĂŽ, İmam İbrâhimâin gĂśnderdiÄi siyah bayraÄÄą açarak AbbâsĂŽ isyanÄąnÄą baĹlattÄą (129/747). İsyancÄąlar Ăśnce Horasan ile Fars eyaletini, ardÄąndan Irak bĂślgesini ele geçirdiler. HalkÄą Hz. Peygamber sĂźlâlesinin etrafÄąnda toplanmaya çaÄÄąran AbbâsĂŽler, KĂťfeânin ele geçirilmesinden sonra birdenbire meydana çĹkarak KĂťfeâde EbĂźâl-Abbas es-SeffâhâÄą halife ilân ettiler. EbĂźâl-Abbas Zap Suyu kenarÄąnda maÄlĂťp ettiÄi II. MervânâÄąn peĹini bÄąrakmadÄą. AbbâsĂŽ kuvvetlerinin ĂśnĂźnden el-CezĂŽreâye ve ardÄąndan Suriyeâye kaçan Mervân en sonunda MÄąsÄąrâda ĂśldĂźrĂźldĂź (27 Zilhicce 132 / 6 AÄustos 750). Onun ĂślĂźmĂźyle EmevĂŽler tarihe karÄąĹmĹŠoluyordu. EmevĂŽ ailesi mensuplarÄąnÄąn tamamÄąnÄą ortadan kaldÄąrmak isteyen AbbâsĂŽler, Kuzey Afrikaâya kaçĹp oradan EndĂźlĂźsâe geçerek EndĂźlĂźs EmevĂŽ Devletiâni kuran Abdurrahman b. Muâviye b. HiĹâm dÄąĹÄąndakilerini katlettiler.
AbbâsĂŽler zamanÄąnda yaĹayan İslâm tarihçilerinin, Hz. OsmanâÄąn kanÄąnÄą dava etmek maksadÄąyla Suriye Valisi Muâviye liderliÄinde BenĂŽ Ămeyye adÄąna baĹlatÄąlan bir mĂźcadele sonunda kurulan EmevĂŽ Devletiâne karĹÄą sert bir tutum takÄąndÄąklarÄą umumiyetle kabul edilmektedir. Bu tutumlarÄąnda SĂźnnĂŽ ulemânÄąn EmevĂŽ aleyhtarÄą dĂźĹĂźnceleri de etkili olmuĹtur. Muâviyeâyi hilâfeti saltanata çevirmekle itham etmekle birlikte toplumu iç savaĹlara gĂśtĂźrecek isyanlardan kaçĹnmak dĂźĹĂźncesiyle mevcut durumu kabullenmeyi tercih eden bu âlimlerin bir kÄąsmÄą devlete karĹÄą giriĹilen bazÄą isyanlara destek vermiĹlerdir. İlk İslâm tarihçilerinin bir Ăślçßde haklÄą gĂśrĂźlebilecek bu tavrÄąna bazÄą mĂźsteĹrikler Ĺiddetle tepki gĂśstermiĹlerdir. Wellhausen ve Lammens gibi ĹarkiyatçĹlarÄąn EmevĂŽlerâe aĹÄąrÄą destekçi bir tutum takÄąnmalarÄąnda ĹĂźphesiz İslâm aleyhtarÄą olmalarÄąnÄąn da bĂźyĂźk rolĂź vardÄąr. Wellhausen, EmevĂŽlerâi anlatan meĹhur eserine Arap Devleti ve Sukutu adÄąnÄą vermiĹ ve bu devleti, AraplarâÄąn dĂźnyada millet olarak gßçlerini ispat etmek Ăźzere giriĹtikleri bir teĹebbĂźs olarak deÄerlendirip bu teĹebbĂźste dinin ancak ikinci derecede rol oynadÄąÄÄąnÄą gĂśstermek istemiĹtir. Bir hÄąristiyan Arap olan Hitti EmevĂŽ Devletiânde ÄąrkĂŽ ve iktisadĂŽ unsuru Ăśne almaktadÄąr. Winckler ve Caetani gibi mĂźsteĹrikler ise mĂźslĂźman AraplarâÄąn fetihlerini, kÄąraç yarÄąmadalarÄąnÄąn kuzeyinde daha verimli topraklar bulmak için harekete geçen çÜl kabilelerinin savaĹ ve gÜçß Ĺeklinde açĹklamak istemiĹlerdir.
İslâm Ansiklopedisiândeki âEmevĂŽlerâ maddesini yazan Della Vida, din unsurunun Ăśnemini azaltmak maksadÄąyla tarafsÄązlÄąklarÄąnÄą yitiren meslektaĹlarÄąndan farklÄą dĂźĹĂźnmektedir. IrkĂŽ ve iktisadĂŽ faktĂśrlerin de ihmal edilemeyeceÄini belirten yazar din faktĂśrĂźnĂźn ikinci plana atÄąlmasÄąnÄąn yanlĹŠolduÄu kanaatindedir. Bu tĂźr yaklaĹÄąmlarÄąn EmevĂŽ devlet adamlarÄąnÄąn daha ziyade Câhiliye devrinden kalma, seyyid kafasÄą ve iĹ adamÄą zihniyetine sahip olduklarÄą fikrine dayandÄąrÄąldÄąÄÄąna iĹaret eden Della Vida bu fikrin tarihĂŽ gerçeklerden uzaklaĹmak olduÄunu sĂśyler ve EmevĂŽler zamanÄąndaki zaferlerin İslâm sayesinde gerçekleĹtirildiÄini belirtir. Gerçekten de kabile asabiyetini her Ĺeyin ĂźstĂźnde tutan ve bu uÄurda her tĂźrlĂź tehlikeyi gĂśze alan savaĹçĹ Araplar, Hz. Peygamber dĂśneminde birlik ve beraberliÄe İslâm kardeĹliÄi sayesinde ulaĹmÄąĹlardÄą. ArabistanâÄąn tamamÄąnÄą bayraÄÄą altÄąnda toplayan bu birlik Hulefâ-yi RâĹidĂŽn dĂśneminde Irak, İran, MÄąsÄąr ve Suriyeânin fethiyle yarÄąmada dÄąĹÄąna taĹmÄąĹtÄą. Bu sÄąnÄąrlar EmevĂŽler zamanÄąnda daha da geniĹlemiĹ, yeni fethedilen bĂślgelerde yaĹayan gayri Arap unsurlar da umumiyetle mĂźslĂźman olarak din kardeĹleriyle aynÄą saflarda cepheden cepheye koĹmuĹlardÄąr.
EmevĂŽ halifeleri fetihlerle İslâmâÄąn yayÄąlmasÄąnÄąn aynÄą Ĺey olduÄu dĂźĹĂźncesini taĹÄąmÄąĹlar, dindarlÄąklarÄą veya siyaset ya da maslahat icabÄą ordularÄąnÄą sevkederken İslâmâÄą bĂźtĂźn dĂźnyaya yayma maksadÄąnÄą gĂźtmĂźĹlerdir. Hatta çok defa kendi ailelerinden seçtikleri kumandanlara verdikleri tâlimatlar, askerlerine yaptÄąklarÄą konuĹmalar, onlarÄą savaĹa teĹvik etmek ve cesaret vermek için yazdÄąklarÄą mektuplar bu gerçeÄi açĹkça ortaya koymaktadÄąr. OnlarÄąn bu gayret ve baĹarÄąlarÄą sayesinde İslâmiyet geniĹ topraklara yayÄąlarak bir dĂźnya dini haline gelmiĹtir. EmevĂŽ halifelerinin çoÄunun dindar olmamasÄą fetih hareketinin bu hedefini deÄiĹtirmez. KaldÄą ki fetih hareketinin yoÄun olduÄu dĂśnemlerin halifeleri dindarlÄąklarÄą ile bilinmektedir. DinĂŽ kurallara aykÄąrÄą davranÄąĹlarÄąyla meĹhur olan halifelerin zamanlarÄą genelde iç karÄąĹÄąklÄąklarla geçmiĹ, Ăśnemli bir fetih gerçekleĹtirilememiĹtir. Ăte yandan EmevĂŽ halifeleri, dinĂŽ vecĂŽbeleri ihmal etmekten ziyade istiĹare temeline dayanan ve ehliyeti esas alan hilâfet sistemini deÄiĹtirmek ve onun yerine kuvvete dayanan ve verasetle intikal eden saltanat uygulamasÄąnÄą baĹlatmak yĂźzĂźnden tenkit edilmiĹlerdir.
EmevĂŽlerâin yÄąkÄąlÄąĹÄąna zemin hazÄąrlayan Ăśnemli sebeplerden biri ĹiĂŽ ve HâricĂŽ isyanlarÄądÄąr. Abdullah b. ZĂźbeyrâin, İbnĂźâl-EĹâasâÄąn ve YezĂŽd b. MĂźhellebâin isyanlarÄą da bu sebepler arasÄąnda zikredilebilir. Yemenli ve MudarĂŽ kabileler arasÄąndaki mĂźcadeleler ve bu yĂźzden çĹkan iç savaĹlar devleti Ăśnemli Ăślçßde yÄąpratmÄąĹtÄąr. AskerĂŽ teĹkilâtÄąn kabile temeli Ăźzerine oturmasÄą ve halifelerin kabile asabiyetiyle hareket etmeleri bu mĂźcadeleyi bĂźyĂźk Ăślçßde kĂśrĂźklemiĹtir. Bilhassa EmevĂŽ idaresinin temel dayanaÄÄą olan Yemenli kabilelerin son zamanlarda devletin aleyhine dĂśnmesi yÄąkÄąlÄąĹÄą çabuklaĹtÄąran bir rol oynamÄąĹtÄąr. Halifelerden birçoÄunun dinĂŽ hayattan uzak, israf içinde yaĹamalarÄą ve veliahtlÄąk uygulamasÄą sebebiyle hânedan mensuplarÄą arasÄąnda çĹkan ihtilâflar da bu sebeplere ilâve edilebilir. AyrÄąca ArapçĹlÄąk taassubuyla bilinen EmevĂŽ halifelerinin mevâlĂŽyi AraplarâÄąn faydalandÄąÄÄą birtakÄąm haklardan mahrum etmeleri çÜkĂźĹĂź hÄązlandÄąrmÄąĹtÄąr. HaklarÄąnÄąn verilmediÄini gĂśrerek yĂśnetime muhalif gßçleri desteklemeyi kendine prensip edinen mevâlĂŽnin en sonunda AbbâsĂŽ davetine katÄąlmasÄą, EmevĂŽlerâin yÄąkÄąlmasÄąnÄą amaçlayan bu hareketin sonuca ulaĹmasÄąnÄą saÄlamÄąĹtÄąr.
EmevĂŽlerâin yÄąkÄąlÄąĹÄąyla Suriyeânin Ăśnemi azalmÄąĹ, aÄÄąrlÄąk merkezi Irakâa kaymÄąĹtÄąr. YĂśnetimin sadece Arap unsuruna dayanmĹŠolmasÄą bakÄąmÄąndan devletin çÜkĂźĹĂź bazÄą tarihçiler tarafÄąndan AraplÄąÄÄąn sonu gibi gĂśsterilmiĹtir. Buna karĹÄąlÄąk isyanlarÄąnda İranlÄąlarâdan bĂźyĂźk destek gĂśren AbbâsĂŽler İslâm âlemini İranlÄąlaĹtÄąrmakla itham edilmiĹtir. Bu kanaate gĂśtĂźrecek Ăśnemli sebepler bulunmakla birlikte bĂśylesine kesin çizgiler çizmek hayli mĂźbalaÄalÄą bir yaklaĹÄąmdÄąr. EmevĂŽler zamanÄąnda saray gĂśrevlilerinin, vali ve kumandanlarÄąn Araplarâdan seçildiÄi ve mevâlĂŽnin Araplarâla eĹit tutulmadÄąÄÄą bir gerçektir. Ancak EmevĂŽler mevâlĂŽyi divanlarda ve Ăśzellikle vergi iĹlerinde Arap âmirlerin maiyetinde gĂśrevlendirmiĹlerdir. MĂźslĂźman halkÄąn Ăśnemli bir kesimini meydana getiren mevâlĂŽnin bilhassa ilmiye sÄąnÄąfÄą içinde mĂźstesna bir yer kazandÄąÄÄą, bazÄąlarÄąnÄąn kadÄąlÄąk gĂśrevine de getirildiÄi bilinmektedir. Yine son zamanlarda askerin Ăśnemli bir kÄąsmÄą mevâlĂŽ sÄąnÄąfÄąna mensuptu. Bilhassa Ămer b. AbdĂźlaziz dĂśneminde gayri Arap unsurlar arasÄąnda hÄązlÄą bir İslâmlaĹma faaliyeti gerçekleĹtirilmiĹ, çoÄunluÄunu İranlÄąlar, TĂźrkler ve BerberĂŽlerâin teĹkil ettiÄi bu mĂźslĂźman tabaka İslâm medeniyetinin tekâmĂźlĂźnde faal bir rol ĂźstlenmiĹtir.
EMEVà HALİFELERİ | |
SßfyânÎ Kolundan Gelen Halifeler | |
I. Muâviye b. EbÝ Sßfyân | 41 (661) |
I. YezÎd b. Muâviye | 60 (680) |
II. Muâviye b. YezÎd | 64 (683) |
MervânÎ Kolundan Gelen Halifeler | |
I. Mervân b. Hakem | 64 (684) |
Abdßlmelik b. Mervân | 65 (685) |
I. VelĂŽd b. AbdĂźlmelik | 86 (705) |
SĂźleyman b. AbdĂźlmelik | 96 (715) |
Ămer b. AbdĂźlazĂŽz | 99 (717) |
II. YezĂŽd b. AbdĂźlmelik | 101 (720) |
HiĹâm b. AbdĂźlmelik | 105 (724) |
II. VelĂŽd b. II. YezĂŽd | 125 (743) |
III. YezĂŽd b. I. VelĂŽd | 126 (744) |
İbrâhim b. I. VelÎd | 126 (744) |
II. Mervân b. Muhammed | 127-132 (744-750) |
II. MEDENİYET TARİHİ
A) İdarĂŽ ve SiyasĂŽ TeĹkilât. Halifelik mĂźessesesini mutlak verasete dayalÄą bir hĂźkĂźmdarlÄąk haline dĂśnĂźĹtĂźren EmevĂŽler biat uygulamasÄąnÄą Ĺeklen de olsa devam ettirmiĹlerdir. Devlet gßçlerinin hepsi halifenin elinde toplandÄąÄÄąndan bu dĂśnemde vezirlik hukukĂŽ bir statĂźye kavuĹmamÄąĹtÄąr. Muâviye zamanÄąnda hĂźkĂźmdarlÄąk merasim ve protokollerinin ortaya çĹkmasÄąyla birlikte hâciblik gĂśrevi ihdas edilmiĹti. Sarayda Ăśnemli bir yeri olan hâcibin vazifesi halifenin gĂźvenliÄini saÄlamak, halk tarafÄąndan meĹgul edilmesini Ăśnlemek ve yapacaÄÄą gĂśrĂźĹmeleri dĂźzenlemekti. Merkez teĹkilâtÄąnda diÄer yĂźksek rĂźtbeli gĂśrevliler ise divan baĹkanlarÄąydÄą. ResmĂŽ yazÄąĹmalarÄą yĂźrĂźten DĂŽvânĂźâr-resâil, halifenin mektuplarÄąnÄą yazÄąp gerekli yerlere gĂśnderme iĹini Ăźstlenen DĂŽvânĂźâl-hâtem, devletin çeĹitli malĂŽ iĹlerine bakan DĂŽvânĂźâl-harâc, posta ve istihbarat iĹlerini yĂźrĂźten DĂŽvânĂźâl-berĂŽd, askerĂŽ iĹlere bakan DĂŽvânĂźâl-cĂźnd EmevĂŽler devrindeki en Ăśnemli divanlardÄą. DeyrĂźlcemâcim SavaĹÄąânda bĂźtĂźn divanlarÄąn yanmasÄą, EmevĂŽler zamanÄąnda divanÄąn nasÄąl iĹlediÄi konusunda bilgi edinilmesini engellemektedir.
BaĹĹehir ve diÄer bĂźyĂźk merkezlerde asayiĹ Ĺurta teĹkilâtÄą tarafÄąndan saÄlanÄąrdÄą. BaĹlangĹçta kadÄąlÄąk makamÄąna baÄlÄą olarak çalÄąĹan ve kadÄąlarÄąn verdiÄi cezalarÄą uygulayan bu teĹkilât bir sĂźre sonra mĂźstakil hale getirilmiĹtir. GĂśrevi suçlularÄą takip ederek yakalamak olan Ĺurta teĹkilâtÄąnÄąn baĹÄąnda, merkezde genellikle nĂźfuzlu ailelerden seçilen ve âsâhibĂźâĹ-Ĺurtaâ denilen bir gĂśrevli bulunurdu. Vilâyetlerde valilerin emrinde çalÄąĹan ĹurtanÄąn gĂśrevi de asayiĹi korumak ve suçlularÄąn yakalanmasÄąnÄą saÄlamaktÄą.
İslâm devletinin en geniĹ sÄąnÄąrlarÄąna ulaĹtÄąÄÄą EmevĂŽler zamanÄąnda Ăźlke, devlet merkezi olan Suriye ve civarÄą dÄąĹÄąnda, valileri (umumi vali) halife tarafÄąndan tayin edilen beĹ bĂźyĂźk eyalete ayrÄąlÄąyordu. Eyalet valisi, kendisine baÄlÄą Ĺehirlerin valilerini bizzat tayin hakkÄąna sahip bulunuyordu. Bu eyaletler, merkezi Medine Ĺehri olup ArabistanâÄąn tamamÄąnÄą içine alan Hicaz; merkezi KĂťfe olan ve Basra, Uman, Bahreyn, Kirman, Sicistan, Horasan ve Mâverâßnnehir bĂślgelerini içine alan Irak (HorasanâÄąn merkezi olan Merv, bazan doÄrudan halife tarafÄąndan tayin edilen valilerce yĂśnetilmiĹtir); İrmĂŽniye, Azerbaycan ve Anadoluânun mĂźslĂźmanlarÄąn elinde olan kÄąsÄąmlarÄąnÄą içine alan el-CezĂŽre; MÄąsÄąr; Ăśnceleri MÄąsÄąrâa baÄlÄą iken mĂźstakil hale getirilen ve merkezi Kayrevan olan İfrĂŽkÄąyeâden ibaretti. EndĂźlĂźs de buraya baÄlÄąydÄą ve valileri İfrĂŽkÄąye valisi tarafÄąndan tayin edilirdi.
B) AskerĂŽ TeĹkilât. Hz. Ămerâin baĹlattÄąÄÄą askerĂŽ teĹkilâtlanmayÄą, ortaya çĹkan yeni Ĺartlara gĂśre geliĹtirmeyi dĂźĹĂźnen EmevĂŽ halifeleri mecburi askerlik sistemini getirdiler. DĂŽvânĂźâl-cĂźnd tarafÄąndan idare edilen EmevĂŽ ordusunun esasÄąnÄą, âmĂźrtezikaâ denilen nizamĂŽ ve dâimĂŽ statĂźdeki muvazzaf askerler teĹkil ediyordu. Bu askerler devletten maaĹ alÄąyorlardÄą. CihadÄąn faziletinden istifade etmek için kendi arzularÄą ile cepheye koĹan ve âmĂźtetavviaâ denilen gĂśnĂźllĂźlere ise maaĹ Ăśdenmezdi. Bunlar sadece ele geçirilen ganimetten pay alÄąrlardÄą.
Ordu EmevĂŽlerâin ilk dĂśnemlerinde yalnÄąz Arap unsurundan teĹekkĂźl ediyordu. Daha sonra Arap asÄąllÄą olmayan mĂźslĂźmanlar da (mevâlĂŽ) askere alÄąnmaya baĹlandÄą. İranlÄą, BerberĂŽ ve TĂźrk asÄąllÄą mĂźslĂźmanlardan askere alÄąnanlarÄąn sayÄąsÄą son zamanlarda iyice artmÄąĹtÄą. Ancak bunlarÄąn kumandanlÄąk makamÄąna getirilmesi çok nâdir olurdu.
EmevĂŽ ordusu kÄąlĹç, kalkan ve mÄązrak taĹÄąyan piyadeler (mĂźĹât veya reccâle), kÄąlĹç, kalkan, mÄązrak, savaĹ baltasÄą, yay ve ok kullanan sĂźvariler (fĂźrsân), okçular (rumât), neft ateĹi atmakla gĂśrevli askerler (neffâtĂťn), mĂźhendisler ve istihkâmcÄąlardan meydana geliyordu. EmevĂŽler zamanÄąnda İranlÄąlarâdan beĹli taâbiye usulĂź alÄąnmÄąĹtÄą. Buna gĂśre ordu ortada baĹkumandanÄąn emrinde savaĹan birlikler (kalbĂźâl-ceyĹ), saÄ kanat (meymene), sol kanat (meysere), sĂźvarilerden oluĹan ĂśncĂź birlikler (talĂŽa veya mukaddeme) ve artçĹ birliklerden (sâkatĂźâl-ceyĹ) meydana geliyordu.
EmevĂŽler kara birlikleri kadar deniz birliklerine de Ăśnem vermiĹlerdir. İslâm donanmasÄąnÄąn kurulmasÄąnda en Ăśnemli isim olan MuâviyeânĂŽn teĹkil ettiÄi donanma BizansâÄą maÄlĂťp ederek elindeki bazÄą adalarÄą almak ve defalarca İstanbulâa ulaĹmak baĹarÄąsÄąnÄą gĂśstermiĹtir (bk. BAHRİYE).
C) AdlĂŽ TeĹkilât. EmevĂŽlerâde adliye iĹleri kadÄąlÄąk teĹkilâtÄą, hisbe teĹkilâtÄą ve mezâlim mahkemeleri tarafÄąndan yĂźrĂźtĂźlĂźyordu. Adliye iĹlerinde fakihler arasÄąndan seçilen hâkimler gĂśrevlendirilirdi. DoÄrudan halife veya eyaletlerde umumi valiler tarafÄąndan tayin edilen kadÄąlarÄąn gĂśrevi genellikle dinĂŽ meselelerle ilgili davalara bakmak, muhtesip ve maiyetinin gĂśrevi ise genel ahlâk ve asayiĹle ilgili durumu kontrol etmek ve bu arada sĂźratle sonuçlandÄąrÄąlmasÄą gereken davalara bakmaktÄą. Vazifesi âemir biâl-maârĂťf nehiy aniâl-mĂźnkerâ Ĺeklinde Ăśzetlenen hisbe teĹkilâtÄą ayrÄąca çarĹÄą ve pazarlarÄą, Ăślçß ve tartÄą aletlerini, gÄąda maddelerini kontrol eder, borçlularÄąn borçlarÄąnÄą vaktinde Ăśdemelerini saÄlar, sokak ve caddelerin temiz tutulmasÄąnÄą temin ederdi.
Mevki ve nĂźfuz sahibi kimselerin haksÄązlÄąk yapmalarÄąna engel olmak için kurulan mezâlim mahkemeleri kadÄąlÄąk teĹkilâtÄąndan daha yetkili bir adlĂŽ otoriteyi temsil ediyordu. KadÄąlarÄąn bakmaktan âciz kaldÄąklarÄą davalara bakan bu Ăźst mahkemeler, doÄrudan halife veya umumi vali ya da onlara vekâlet eden bir âkÄdÄąâl-mezâlimâ baĹkanlÄąÄÄąnda akdedilirdi. Bilhassa Ăźst seviyedeki idarecilerin yargÄąlandÄąÄÄą fevkalâde yetkilere sahip mezâlim mahkemesinde duruĹmalarÄąn yapÄąlabilmesi için muhafÄązlar, kadÄąlar, fakihler, kâtipler ve Ĺahitlerden mĂźteĹekkil beĹ grup gĂśrevlinin hazÄąr bulunmasÄą gerekirdi.
D) İlim ve KĂźltĂźr HayatÄą. EmevĂŽler zamanÄąnda, Hz. Peygamber ile baĹlayan ve mescidlerde merkezĂŽleĹen eÄitim ve ĂśÄretim faaliyetinin iyice yoÄunlaĹtÄąÄÄą gĂśrĂźlmektedir. BĂźyĂźk camiler, dinĂŽ ilimlerin ĂśÄretimi için kurulan ders halkalarÄąnda bir araya gelen talebelerle dolup taĹardÄą. Mescidlerin yanÄąnda âlimlerin evleri ve saray da Ăśnemli birer ilim mĂźessesesi hĂźviyetini kazanmÄąĹtÄąr. AynÄą dĂśnemde okuma yazma ĂśÄretilen ve âkĂźttâbâ adÄą verilen ilk mekteplerin sayÄąsÄą da artmÄąĹtÄąr. Bu mekteplerde okuma yazmanÄąn yanÄąnda temel dinĂŽ bilgiler, lugat, nahiv ve aruz ilimleri okutuluyordu. Buralarda yetiĹenler kabiliyetlerine gĂśre mescidlerde kurulan ders halkalarÄąna devam ediyorlardÄą. AyrÄąca kaynaklarda verilen bilgilerden mescidlerde de okuma yazma ĂśÄretildiÄi anlaĹÄąlmaktadÄąr.
İlk mektepleri baĹarÄąyla bitirenlerin devam ettiÄi mescidlerdeki ders halkalarÄą çok kalabalÄąk oluyordu. Mescidlerde hocalarÄąn ihtisasÄąna gĂśre farklÄą dinĂŽ ilimler okutulurdu. EmevĂŽlerâin ilk zamanlarÄąnda bu ders meclislerinin ĂźstatlarÄą genellikle genç sahâbĂŽler kuĹaÄÄąna mensup âlimlerdi. TâbiĂŽn tabakasÄąna mensup EmevĂŽler devri âlimlerinin ilk nesli onlarÄąn derslerinde yetiĹti. İlmĂŽ çalÄąĹmalar zamanla Medine, Mekke, KĂťfe, Basra, DÄąmaĹk ve Fustat Ĺehirlerinde yoÄunluk kazandÄą.
EmevĂŽler dĂśneminde ilmĂŽ hareketin aÄÄąrlÄąk merkezini dinĂŽ ilimler ve bu ilimlerle yakÄąndan ilgili olan İslâm tarihi teĹkil ediyordu. Bunun yanÄąnda tÄąp ve kimya gibi Ăśnceki milletlerden alÄąnan ve âulĂťmuâl-evâilâ denilen ilimlerde tercĂźme faaliyeti bu dĂśnemde baĹladÄą. Hâlid b. YezĂŽd b. Muâviye gibi bazÄą kiĹiler bu tercĂźme faaliyetini baĹlattÄąlar ve bizzat bu ilimlerle meĹgul oldular.
1. Dil ve Edebiyat. Arap Ĺiiri EmevĂŽler zamanÄąnda dinĂŽ, siyasĂŽ ve sosyal geliĹmelerden etkilenerek yeni temalar ve yeni yĂśneliĹler kazanmÄąĹtÄąr. Ĺiiri etkileyen Ăśnemli sosyal geliĹmelerden biri, fethedilen topraklarda mĂźslĂźman Araplarâla diÄer Äąrklardan olan ve ekseriyeti İslâm dinini yeni kabul eden topluluklarÄąn bir arada yaĹamasÄądÄąr. Arap dilini ĂśÄrenen ve bu dille konuĹup yazmaya baĹlayan bu topluluklar vasÄątasÄąyla Arap Ĺiirine Ăśnceki kĂźltĂźr ve medeniyetlerinden yeni mefhumlar girmiĹtir. Bu dĂśnemde Ĺiirin bĂźtĂźn nevilerinde tesirini gĂśsteren diÄer bir husus da dinĂŽ motiftir. Cihad için yazÄąlan Ĺiirlerden çÜlĂź anlatan Ĺiirlere kadar her tĂźrde İslâmĂŽ motifler bulunmaktadÄąr. Ăte yandan bu dĂśnemdeki siyasĂŽ rekabet ve çalkantÄąlar da canlÄą bir Ĺekilde Ĺiire yansÄąmÄąĹtÄąr. EmevĂŽ hânedanÄą, ZĂźbeyrĂŽler, ĹĂŽa ve HâricĂŽlerâin siyasĂŽ fikirlerini savunan Ĺairlerin bulunmasÄą ve itikadĂŽ mezheplerin ortaya çĹkmasÄą da Ĺiir Ăźzerinde etkili olmuĹtur. Bu fÄąrkalarÄąn her biri ilkelerini dile getiren meĹhur Ĺairler yetiĹtirmiĹtir.
EmevĂŽler dĂśneminde çok sayÄąda medih ve hiciv Ĺairi yetiĹmiĹtir. Halifeler, devlet adamlarÄą ve kumandanlar için yazdÄąklarÄą medhiyeler sayesinde bĂźyĂźk bahĹiĹ ve ĂśdĂźller alan bu Ĺairlerin baĹÄąnda Nusayb b. Rebâh, KutâmĂŽ, Kââb b. Maâdân ve Ziyâd el-Aâcem gelmektedir. Medhiyelerle birlikte yĂźrĂźyen hiciv Ĺiiri de zaman zaman taraflarÄą savaĹa kadar gĂśtĂźren kabilecilik ruhundan ilham almÄąĹtÄąr. DĂśnemin en Ăśnemli hiciv Ĺairleri arasÄąnda İbn MĂźferriÄ, Hakem b. Abdel ve Sâbit b. Kutne dikkat çekmektedir. Medih ve hiciv tĂźrĂźnĂźn her ikisinde ĹĂśhret kazanan Ĺairler ise EmevĂŽler devrinin ve aynÄą zamanda Arap edebiyatÄąnÄąn en bĂźyĂźk nekÄiz Ĺairleri kabul edilen Ahtal, Ferezdak ve CerĂŽr b. AtÄąyye ßçlĂźsĂźdĂźr.
SiyasĂŽ gruplarÄąn fikirlerini ĹiirleĹtiren Ĺairlere gelince, bunlardan İbn Kays er-Rukayyât ZĂźbeyrĂŽler grubunun Ĺairidir. İmrân b. HÄąttân ve TÄąrÄąmmâh HâricĂŽlerâin, KĂźseyyir ve KĂźmeyt el-EsedĂŽ Hz. Ali evlâdÄąnÄąn ilkelerini savunmuĹlardÄąr. DĂśnemin meĹhur Ĺairlerinden AâĹâ Hemdân, AbdĂźlmelik b. Mervân zamanÄąnda isyan eden İbnĂźâl-EĹâasâÄąn Ĺairi olarak tanÄąnÄąr. SayÄąlarÄą hayli kalabalÄąk olan EmevĂŽ hânedanÄąnÄąn Ĺairleri ise genellikle yĂśnetimi savunmuĹtur. Abdullah b. ZĂźbeyr el-EsedĂŽ ile AdĂŽ b. RikÄâ ed-DÄąmaĹkÄŤ bunlardandÄąr.
Bu dĂśnemde Ămer b. EbĂť RebĂŽa, Ahvas, Kays b. ZerĂŽh ve CemĂŽlĂź BĂźseyne gibi meĹhur gazel Ĺairleri yetiĹmiĹtir. EbĂźâl-Esved ed-DĂźelĂŽ ve SâbÄąk el-BerberĂŽ zĂźhd konusunda, II. VelĂŽd içki ve eÄlence, ZĂźrrumme de tabiat konusunda Ĺiir yazan Ĺairler arasÄąnda yer alÄąr.
EmevĂŽler zamanÄąnda Ĺiirin yanÄąnda hitâbet de siyasĂŽ ve dinĂŽ ihtilâflardan Ăśnemli Ăślçßde etkilenmiĹ, her grup fikirlerini hamâsetle savunan ateĹli hatipler yetiĹtirmiĹtir. EmevĂŽlerâin meĹhur valilerinden Ziyâd b. EbĂŽh ve Haccâc b. YĂťsuf es-SekafĂŽ ile Ahnef b. Kays bu hatiplere Ăśrnek olarak gĂśsterilebilir. DinĂŽ eÄitim alanÄąnda vaaz ve kÄąssa sahasÄąndaki hitâbetiyle ĹĂśhret kazananlarÄąn baĹÄąnda ise bĂźyĂźk âlim Hasan-Äą BasrĂŽ gelmektedir.
Nahiv ĂalÄąĹmalarÄą. Arap olmayan mĂźslĂźmanlarÄąn ArapçaâyÄą ĂśÄrenmekte karĹÄąlaĹtÄąklarÄą gßçlĂźkler ve farklÄą lehçelere sahip Arap kabilelerinin bir arada yaĹamalarÄą gibi sebeplerle ortaya çĹkan iârab hatalarÄą nahiv çalÄąĹmalarÄąnÄą Ăśnemli bir ihtiyaç haline getirmiĹtir. Ancak bu çalÄąĹmalarÄąn en Ăśnemli sebebi Kurâân-Äą KerĂŽmâi dil hatalarÄąndan koruma gayreti olmuĹtur. Nahiv ilminin temelleri, EmevĂŽler dĂśneminde insan unsurunun Äąrk, din ve dil bakÄąmÄąndan çok karÄąĹÄąk olduÄu Basraâda EbĂźâl-Esved ed-DĂźelĂŽ ve talebeleri tarafÄąndan atÄąlmÄąĹtÄąr. Basra Ĺehri EmevĂŽlerâin son zamanlarÄąna kadar bu ilmin de yegâne merkezi olarak kalmÄąĹ, burada yetiĹen âlimlerden bazÄąlarÄąnÄąn çalÄąĹmalarÄąyla KĂťfe nahiv mektebi teĹekkĂźl etmiĹtir.
Hz. Aliânin yakÄąn dostlarÄąndan olan EbĂźâl-Esved Kurâan metnine ilk defa harekeleri gĂśsteren iĹaretleri koymuĹtur. Arap dil biliminin temelini atan, metodunu belirleyen âlim olarak kabul edilen EbĂźâl-Esvedâin baĹlattÄąÄÄą çalÄąĹmalarÄą talebeleri devam ettirmiĹtir. Bu çalÄąĹmalar genellikle Kurâan ve kÄąraatle ilgilidir. EbĂźâl-Esvedâin yetiĹtirdiÄi nahivcilerin ilk sÄąralarÄąnda, benzer harfleri birbirinden ayÄąran noktalarÄąn mĂťcidi Nasr b. ĂsÄąm el-LeysĂŽ, kÄąraat ilminde ilk telif sahibi olarak kabul edilen Yahyâ b. Yaâmer, Anbese b. Maâdân el-FĂŽl, MeymĂťn b. Maâdân ve zamanÄąn bĂźyĂźk kÄąraat âlimlerinden sayÄąlan Medineli âlim Abdurrahman b. HĂźrmĂźz el-Aârec gibi isimler gelmektedir.
2. DinĂŽ İlimler. Daha Ăśnce olduÄu gibi EmevĂŽler zamanÄąnda da dinĂŽ konulardaki ilmĂŽ faaliyetler esasta Kurâan ve hadisler etrafÄąnda sĂźrdĂźrĂźlmĂźĹtĂźr. Ălim sahâbĂŽlerin birbirine hadis nakletmesi, ayrÄąca bazÄąlarÄąnÄąn hadisleri kendilerine ait sayfalara kaydetmesi Ĺeklinde baĹlayan bu ilmĂŽ faaliyet, tek bir konuya dair hadislerin bir araya toplanmasÄą ile devam etmiĹ, bu gruplandÄąrma sonucunda zamanla mĂźstakil dinĂŽ ilimler teĹekkĂźl etmiĹtir.
a) KÄąraat ve Tefsir. Hz. Osman tarafÄąndan istinsah ettirilen Kurâan nĂźshalarÄą, kÄąraat vecihlerini iyi bilen âlimler vasÄątasÄąyla bĂźyĂźk merkezlere gĂśnderilmiĹ ve yine onlar tarafÄąndan okutulmuĹtur. Bu gĂśrevliler ve kÄąraat vecihlerini bilen diÄer âlimler bulunduklarÄą merkezlerde kÄąraat ilminin ĂśncĂźleri olmuĹlar, bunlar sayesinde Kurâân-Äą KerĂŽm bĂźtĂźn okunuĹ farklÄąlÄąklarÄą da muhafaza edilerek Hz. Peygamberâe nâzil olduÄu Ĺekliyle gelecek nesillere aktarÄąlmÄąĹtÄąr.
EmevĂŽler dĂśneminde yetiĹen kÄąraat âlimleri ilim halkalarÄąnda hocalarÄąndan dinledikleri kÄąraat vecihlerini sistemleĹtirmeye baĹlamĹŠve bu suretle kÄąraat ilminin geliĹmesine bĂźyĂźk katkÄąda bulunmuĹlardÄąr. Bu dĂśnemde çok sayÄąda kÄąraat âlimi yetiĹmiĹ, bunlardan bazÄąlarÄą ilmĂŽ mesailerini tamamen KurâanâÄąn okunuĹuna hasretmiĹlerdir. KÄąraat ilminde yegâne mĂźracaat mercii haline gelen kÄąrâat-i sebâa imamlarÄąndan ßçß bu dĂśnemde yetiĹmiĹtir. Bunlar Suriye bĂślgesinin kÄąraat ĂźstadÄą İbn Ămir el-YahsubĂŽ, Mekkeânin kÄąraat imamÄą İbn KesĂŽr ve KĂťfelilerâin imamÄą ĂsÄąm b. Behdeleâdir. Kaynaklar İbn KesĂŽrâin bu sahada kitap yazdÄąÄÄąnÄą zikretmekte ve bazÄą eserlerinin adÄąnÄą vermektedir. Esasen kÄąraat ilmine ait ilk eserler EmevĂŽler dĂśneminde yazÄąlmaya baĹlanmÄąĹ, pek azÄą zamanÄąmÄąza ulaĹabilen bu eserler daha sonraki çalÄąĹmalara kaynak teĹkil etmiĹtir. Yine ilk defa bu dĂśnemde Kurâan metnine nokta ve harekeler konmuĹ, mushaf cĂźzlere, taâĹĂŽr ve tahmĂŽslere ayrÄąlmÄąĹtÄąr. Ăyetlerin sayÄąsÄąna ve durak yerlerine ait ilk eserler de aynÄą dĂśnemin âlimlerince telif edilmiĹtir.
EmevĂŽler zamanÄąndaki tefsir çalÄąĹmalarÄąna, ilmĂŽ faaliyetlerle gĂśrevli olarak veya baĹka sebeplerle Ăśnemli merkezlere yerleĹen mĂźfessir sahâbĂŽler ĂśncĂźlĂźk etmiĹtir. Bu dĂśnemde tefsir çalÄąĹmalarÄą Mekke, Medine ve KĂťfeâde yoÄunluk kazanmÄąĹtÄąr. Abdullah b. Abbas gibi ĂśmĂźrlerinin Ăśnemli bir bĂślĂźmĂźnĂź EmevĂŽler zamanÄąnda geçiren ashabÄąn genç nesline mensup mĂźfessir sahâbĂŽlerin tefsirle ilgili açĹklamalarÄą onlarÄąn talebeleri tarafÄąndan kayda geçirilmiĹ, tâbiĂŽnin ilk tabakasÄąna mensup bu mĂźfessirlerin tuttuÄu tefsir notlarÄą bu alandaki yazÄąlÄą çalÄąĹmalarÄąn ilk Ăśrneklerini teĹkil etmiĹtir. MĂźcâhid b. Cebrâin, mânasÄą zor anlaĹÄąlan âyetleri açĹklamak için yazdÄąÄÄą gĂźnĂźmĂźze intikal eden tefsiri gibi (TefsĂŽru MĂźcâhid) ilk tefsir kitaplarÄą da bu dĂśnemde kaleme alÄąnmÄąĹtÄąr. AynÄą devirde yazÄąlan, ancak zamanla kaybolan pek çok tefsir kitabÄą, eserleri bugĂźne ulaĹan mĂźfessirlerin ana kaynaklarÄą arasÄąnda yer almÄąĹtÄąr.
Bu dĂśnemde yetiĹen Katâde b. Diâme ve Atâ b. MĂźslim el-HorasânĂŽ gibi mĂźfessirler Kurâanâdaki nâsih ve mensuh âyetlerle ilgili eserler yazmÄąĹlardÄąr. Yine bu devirde Atâ b. EbĂť Rebâh gibi garĂŽbĂźâl-Kurâân Ăźzerinde çalÄąĹma yapanlar da vardÄąr. Tefsirin dallarÄąndan sayÄąlan âel-vĂźcĂťh veân-nezâirâ ilminin ilk Ăśrnekleri de bu dĂśnemde kaleme alÄąnmÄąĹtÄąr.
Abdullah b. Abbas EmevĂŽler devrinin en meĹhur mĂźfessirlerinin baĹÄąnda gelir. Mekke tefsir ekolĂźnĂźn kurucusu sayÄąlan İbn Abbas âmĂźfessirlerin sultanÄąâ ve âKurâanâÄąn tercĂźmanÄąâ diye anÄąlmÄąĹtÄąr. İbn AbbasâÄąn talebeleri Kurâân-Äą KerĂŽmâde karĹÄąlaĹtÄąklarÄą bĂźtĂźn mĂźĹkĂźlleri hocalarÄąndan sorup ĂśÄrenmiĹler, bu bilgilere kendi araĹtÄąrmalarÄąnÄą da ilâve ederek tefsir ilmine dair ilk eserleri ortaya koymuĹlardÄąr. İbn AbbasâÄąn talebelerinden Atâ b. EbĂť Rebâh, TâvĂťs b. Keysân, MĂźcâhid b. Cebr, SaĂŽd b. CĂźbeyr, İbn EbĂť MĂźleyke, İkrime, Amr b. DĂŽnâr ve MeymĂťn b. Mihrân gibi isimler tefsir ilminde temayĂźz etmiĹlerdir.
Medineâde sahâbeden Ăbey b. KââbâÄąn rehberliÄinde baĹlayan tefsir çalÄąĹmalarÄą da bu dĂśnemde pek çok mĂźfessirin yetiĹmesine imkân hazÄąrlamÄąĹtÄąr. Sahâbenin ekseriyeti bu Ĺehirde bulunduÄu için çok sayÄąda sahâbĂŽden istifade etme ĹansÄąna sahip olan Medine mĂźfessirlerinin baĹÄąnda EbĂźâl-Ăliye er-RiyâhĂŽ, Muhammed b. Kââb el-KurazĂŽ, Zeyd b. Eslem el-AdevĂŽ gibi kiĹiler gelmektedir.
Irak bĂślgesinde ilk tefsir çalÄąĹmalarÄą Abdullah b. MesâĂťd ve talebeleri tarafÄąndan gerçekleĹtirilmiĹtir. Katâde b. Diâme, MĂźrre b. ĹerâhĂŽl, İsmâil b. Abdurrahman es-SĂźddĂŽ (SĂźddĂŽ-i KebĂŽr), EbĂť Abdurrahman es-SĂźlemĂŽ onun en tanÄąnmĹŠtalebeleridir. AtÄąyye el-AvfĂŽ ve RebĂŽâ b. Enes el-BasrĂŽ de bu ilimde eserler yazmÄąĹlardÄąr. Horasan bĂślgesinde Dahhâk b. MĂźzâhim ve Atâ b. MĂźslim el-HorasânĂŽ, MÄąsÄąrâda Atâ b. DĂŽnâr tefsir ilminin Ăśnde gelen isimleri arasÄąnda yer alÄąr. Muhammed b. CerĂŽr et-TaberĂŽ ve SaâlebĂŽ gibi daha sonraki dĂśnemlerde yaĹayan mĂźfessirler EmevĂŽler devrinde yazÄąlan, ancak zamanla kaybolan tefsir kitaplarÄąndan Ăśnemli Ăślçßde istifade etmiĹlerdir. GĂźnĂźmĂźze ulaĹan tefsir kaynaklarÄąnda yer alan malzemenin bĂźyĂźk bir bĂślĂźmĂźnĂźn EmevĂŽler devrinde yetiĹen mĂźfessirlere ait olduÄu veya onlar tarafÄąndan aktarÄąldÄąÄÄą gĂśrĂźlmektedir.
b) Hadis. Hadis ilmi baĹlangĹçta dinĂŽ konularÄąn tamamÄąnÄą içine alÄąyordu. Esasen bu dĂśnemde ilim denilince umumiyetle hadis rivayeti ve hadislerin ihtiva ettiÄi konulara dair bilgiler anlaĹÄąlmaktaydÄą. Bu durum I. (VII.) yĂźzyÄąlÄąn ikinci yansÄąna kadar devam etmiĹ, bu tarihten sonra dinĂŽ bilgiler giderek dallara ayrÄąlmaya baĹlamÄąĹtÄąr. DinĂŽ ilimlerin mĂźstakil dallar halinde teĹekkĂźlĂź AbbâsĂŽlerâin ilk dĂśnemlerinde gerçekleĹmiĹtir.
Hadis ilmi baĹlÄąca ßç safha geçirmiĹtir. Birinci safha hadislerin yazÄąlmasÄądÄąr. Ashap devriyle tâbiĂŽnin ilk zamanlarÄąnÄą içine alan bu dĂśnemde hadisler âsahĂŽfeâ adÄą verilen kßçßk kitapçĹklarda toplanmÄąĹtÄąr. İkinci safha, çeĹitli hadis sayfalarÄąnÄąn bir araya getirildiÄi tedvĂŽn merhalesidir. Bu dĂśnem I. yĂźzyÄąlÄąn sonlarÄąyla II. yĂźzyÄąlÄąn baĹlarÄąnÄą içine alÄąr. Hadis ilminin ßçßncĂź safhasÄą ise EmevĂŽlerâin son devrinde baĹlayÄąp AbbâsĂŽler zamanÄąnda tamamlanan hadislerin tasnifi, yani konulara veya râvilere gĂśre dĂźzenlenmesi safhasÄądÄąr.
Ashaptan bazÄąlarÄąnÄąn daha ResĂťlullahâÄąn saÄlÄąÄÄąnda ondan izin alarak baĹlattÄąklarÄą hadis yazma faaliyeti EmevĂŽler zamanÄąnda yoÄunluk kazanmÄąĹtÄąr. DĂśnemin hadis âlimleri sayfalarÄąnda yer alan hadislerle hocalarÄąndan dinledikleri hadisleri kitaplarda toplamÄąĹlardÄąr. Hadislerin tedvĂŽninde bĂźyĂźk rolĂź olan Ămer b. AbdĂźlazĂŽz, hadis âlimlerinin vefatÄą sebebiyle ilmin uÄrayacaÄÄą kaybÄą dikkate atarak valilere ve Ăźlkedeki hadis âlimlerine mektuplar gĂśndermiĹ ve ResĂťlullahâtan nakledilen hadislerin toplanmasÄąnÄą emretmiĹtir. Bu emri ilk olarak yerine getiren kiĹi hadis tarihinin bĂźyĂźk ismi, Hicaz ve Ĺam bĂślgesi âlimi İbn Ĺihâb ez-ZĂźhrĂŽ (Ăś. 124/742) olmuĹtur. ĂaÄdaĹÄą olan diÄer hadisçiler de onun yolunu takip etmiĹlerdir.
Hadiste isnad uygulamasÄą EmevĂŽler devri hadisçileri tarafÄąndan baĹlatÄąlmÄąĹtÄąr. Bu uygulamanÄąn baĹlamasÄąnda, Hz. OsmanâÄąn Ĺehid edilmesinden sonra ortaya çĹkan hadis uydurma faaliyetinin bĂźyĂźk rolĂź olmuĹtur. Ălimler sadece doÄruluÄuna inandÄąklarÄą kiĹilerin naklettikleri hadislere itibar etmiĹler ve bu hadisleri kimlerden aldÄąklarÄąnÄą da belirtmiĹlerdir.
EmevĂŽler dĂśneminde hadis kitâbeti ve tedvĂŽni ile meĹgul olan âlimlerden bazÄąlarÄą genç sahâbĂŽler nesline mensuptur. BunlarÄąn baĹÄąnda, yazdÄąklarÄą hadis sayfalarÄąyla tanÄąnan Abdullah b. Amr b. Ăs, Abdullah b. Abbas, SemĂźre b. CĂźndeb, Câbir b. Abdullah gibi isimler gelmektedir. TâbiĂŽn tabakasÄąna mensup Hemmâm b. MĂźnebbihâin, hadis tarihinin Ăśnemli vesikalarÄąndan olan ve gĂźnĂźmĂźze kadar ilk Ĺekliyle ulaĹmĹŠbulunan hadis sayfasÄą dĂśnemin hadis çalÄąĹmalarÄą için Ăśnemli bir Ăśrnektir. HemmâmâÄąn sayfasÄą dÄąĹÄąnda EmevĂŽler dĂśneminde yazÄąlÄąp gĂźnĂźmĂźze ulaĹan baĹka hadis sayfalarÄą da mevcuttur.
c) FÄąkÄąh. DĂśrt halife devri fÄąkÄąh ilminin geliĹimi açĹsÄąndan hazÄąrlayÄącÄą, genç sahâbĂŽlerle tâbiĂŽnin yaĹadÄąÄÄą EmevĂŽler devri ise ayrÄą bir ilim dalÄą halinde kurulmaya baĹladÄąÄÄą dĂśnem olarak kabul edilir. Hz. Peygamber ve dĂśrt halife tarafÄąndan İslâmâÄą tebliÄ edip ĂśÄretmek, dinĂŽ problemleri çÜzmek, idarĂŽ, adlĂŽ ve malĂŽ teĹkilâtlanmayÄą saÄlamak gibi gĂśrevlerle muhtelif bĂślgelere gĂśnderilen sahâbĂŽlerle fetihler sonucu çeĹitli Ĺehirlere yerleĹen fakih sahâbĂŽler Kurâan ve SĂźnnetâe dayalÄą dinĂŽ bilginin ortaya konmasÄąnda, reây ve ictihad faaliyetlerinin geliĹmesinde Ăśnemli rol ĂźstlenmiĹlerdir. TâbiĂŽn nesli Ăśzellikle KĂťfe, Basra, Medine, Mekke, DÄąmaĹk gibi belli merkezlerde sahâbĂŽlerin etrafÄąnda geniĹ ilim halkalarÄą oluĹturmuĹ, onlardan aldÄąklarÄą bilgileri sonraki nesillere geliĹtirerek aktarmÄąĹlardÄąr. Ancak dĂśrt halife dĂśneminde fÄąkhÄąn gĂźnlĂźk yaĹayÄąĹ, sosyal hayat ve yĂśnetimle yakÄąn iliĹki içinde olup pratik bir karakter arzettiÄi, EmevĂŽler devrinde ise giderek ferdĂŽleĹtiÄi ve nazarĂŽ bir ĂźslĂťp kazandÄąÄÄą gĂśrĂźlĂźr. Ămer b. AbdĂźlazĂŽz hariç EmevĂŽ halifelerinin dinĂŽ ve fÄąkhĂŽ meselelere karĹÄą ilgisiz tavÄąrlarÄą fÄąkhÄąn ferdĂŽ gayretlerle ve hoca-talebe iliĹkisi içinde ekolleĹerek geliĹmesine yol açmÄąĹ, Ăśzellikle Medineâdeki sahâbe ve tâbiĂŽn neslini sĂźnnetin tesbitine, Kitap ve SĂźnnetâe dayalÄą fÄąkhĂŽ hĂźkĂźmlerin tesisine yĂśneltmiĹtir. Onlar bu davranÄąĹlarÄąyla hem Ăśnceki nesillerden devralÄąnan dinĂŽ bilgilerle geleneÄi korumayÄą ve Ăźmmetin yeni meselelerini bu çerçevede çÜzmeyi, hem de yĂśneticilerin dinĂŽ esaslara aykÄąrÄą tutum ve davranÄąĹlarÄąna tepki gĂśstermeyi amaçlamĹŠoluyorlardÄą. BazÄą EmevĂŽ yĂśneticilerinin tasvip edilmeyen tutumlarÄą, çeĹitli dĂśnemlerde baĹ gĂśsteren fitne ve ayaklanmalar, yeni kĂźltĂźrlerle tanÄąĹmanÄąn getirdiÄi fikrĂŽ tartÄąĹmalar ve geliĹmeler fÄąkhÄąn sistematiÄini ve ilgi alanlarÄąnÄą da yakÄąndan etkilemiĹtir. Bunun yanÄąnda fÄąkhÄąn ayrÄą bir ilim dalÄą halinde okutulup fakihlerce verilen fetvalarÄąn ilim meclislerinde tartÄąĹÄąlmasÄą ve farklÄą gĂśrĂźĹlerin ortaya çĹkmasÄą da fÄąkhÄąn giderek gĂźndelik hayattan uzaklaĹÄąp nazarĂŽ-doktriner bir ilim haline gelmesinin baĹlÄąca sebepleri arasÄąnda yer alÄąr.
EmevĂŽler dĂśneminde belli baĹlÄą Ĺehirlerde faaliyet gĂśsteren sahâbĂŽler tâbiĂŽn neslinden çok sayÄąda mĂźctehid yetiĹtirdiler. HocalarÄąnÄąn ilmĂŽ metot, bilgi ve Ĺahsiyetleri kadar içinde bulunduklarÄą çevre ve kĂźltĂźrden de oldukça etkilenen tâbiĂŽn fakihleri her bĂślgede ayrÄą bir ilmĂŽ gelenek ve muhit kurmuĹlardÄąr. Bunlar arasÄąnda, âHicaz ekolĂźâ ve âIrak ekolĂźâ Ĺeklinde adlandÄąrÄąlan iki grup (EmevĂŽlerâin sonu ile AbbâsĂŽler devrinin baĹlangÄącÄąnda bu iki ekol ehl-i hadĂŽs ve ehl-i reây adlarÄąyla anÄąlmaya baĹlayacaktÄąr) bu dĂśnemi simgeleyen bir Ăśzellik gĂśsterir. Merkezi Medine olan Hicaz fÄąkÄąh ekolĂź veya diÄer adÄąyla Medine ekolĂź Hz. Ămer, Hz. ĂiĹe, Zeyd b. Sâbit, Abdullah b. Abbas gibi sahâbĂŽlerden intikal eden zengin bir fÄąkhĂŽ mirasa sahip olup ĂśnderliÄini SaĂŽd b. MĂźseyyeb yapmaktaydÄą. âMedineli yedi fakihâ olarak anÄąlan Urve b. ZĂźbeyr, KÄsÄąm b. Muhammed, Hârice b. Zeyd, EbĂť Bekir b. Abdurrahman, SĂźleyman b. Yesâr, Ubeydullah b. Abdurrahman b. Utbe ve bu neslin ĂśÄrencileri durumundaki ZĂźhrĂŽ, Nâfiâ, EbĂť Bekir b. Hazm, RebĂŽa b. EbĂť Abdurrahman gibi âlimler bu ekolĂźn Ăśnemli isimleri arasÄąnda yer alÄąr. Irak fÄąkÄąh ekolĂźnĂźn merkezi ise KĂťfeâdir. İlk hocasÄą sahâbeden Abdullah b. MesâĂťd olan ve Hz. Ămer, Hz. Ali, Muâz b. Cebel, EbĂť MĂťsâ el-EĹâarĂŽ gibi sahâbĂŽlerin fÄąkhÄąnÄą bu kanalla tevarĂźs eden bu ekolĂźn temsilcisi İbrâhim en-NehaĂŽâdir. Alkame b. Kays, MesrĂťk b. Ecdaâ, Esved b. YezĂŽd, KÄdĂŽ ĹĂźreyh, ĹaâbĂŽ gibi fakihler bu ekolĂźn Ăśnemli isimlerindendir. Her iki ekol arasÄąnda hadisi delil olarak alma ve reâye baĹvurma konusunda bazÄą prensip ve metot farklarÄą bulunmakla birlikte asÄąl fark daha çok ortam, kĂźltĂźr ve Ăźstattan doÄmaktadÄąr. Her iki grup da Kitap, SĂźnnet ve sahâbe icmâĹna dayanmakta birlikte HicazlÄąlar Medineâde yaĹanan İslâmâa ayrÄą bir deÄer verirlerdi. BulunduklarÄą ortam icabÄą hadis malzemeleri de zengindi. Kurâan ve hadise dayanan meseleler dÄąĹÄąnda kalan konularda fetva vermekten kaçĹnÄąr, zaruret olmadÄąkça reây ve ictihad yoluyla hĂźkĂźm vermek istemezlerdi. YaĹadÄąklarÄą ortamÄąn Ăśzellikleri, aynÄą kĂźltĂźre sahip halkÄąn sade bir hayat sĂźrmesi sebebiyle çok az problemle karĹÄąlaĹmalarÄą onlarÄąn iĹini bĂźyĂźk Ăślçßde kolaylaĹtÄąrÄąyordu. IraklÄąlar ise âyete, hadise ve sahâbe icmâĹna Ăśncelik vermekle birlikte hakkÄąnda nas bulamadÄąklarÄą konularda reây ile fetva vermekten çekinmezler, hadisleri kabul veya reddederken de içinde bulunduklarÄą Ĺartlar gereÄi daha titiz ve ĹĂźpheci davranÄąrlardÄą. Reây taraftarÄą fÄąkÄąhçĹlarÄąn Ăśzellikle Irak bĂślgesinde yetiĹmiĹ olmasÄąnÄąn Ăśnemli sebepleri vardÄąr. Bu bĂślgede fÄąkhĂŽ çalÄąĹmalarÄąn Hz. Ămerâin KĂťfeâye gĂśnderdiÄi Abdullah b. MesâĂťd tarafÄąndan baĹlatÄąlmasÄą, hadis uydurma hareketine iĹtirak eden çeĹitli fÄąrkalarÄąn orada ortaya çĹkmasÄą yĂźzĂźnden hadisleri kabul hususunda ihtiyatlÄą davranma ihtiyacÄą, farklÄą kĂźltĂźrlere mensup insanlarÄąn bir arada yaĹamasÄą ve hadis kĂźlliyatÄąnÄąn Irak bĂślgesinde henĂźz yeterince yayÄąlmamĹŠolmasÄą bu sebeplerin baĹÄąnda gelmektedir. Bununla birlikte Irak bĂślgesindeki fakihler arasÄąnda hadis, Hicaz bĂślgesi fakihleri arasÄąnda da reây taraftarÄą olanlar mevcuttu. Ăte yandan Medine ve KĂťfe gibi merkezler dÄąĹÄąnda Mekkeâde MĂźcâhid, Atâ b. EbĂť Rebâh; Basraâda Hasan-Äą BasrĂŽ, Muhammed b. SĂŽrĂŽn, Katâde; DÄąmaĹkâta Ămer b. AbdĂźlazĂŽz, MekhĂťl; Yemenâde TâvĂťs b. Keysân; MÄąsÄąrâda YezĂŽd b. EbĂť HabĂŽb gibi ĹahÄąslar bu dĂśnemin Ăśnemli fakihleri arasÄąnda sayÄąlabilir.
Hadisler fÄąkÄąhtan Ăśnce yazÄąlÄą kaynaklarda toplanmÄąĹ, ancak bunlarÄąn belli sistemlere gĂśre tasnifi fÄąkhÄąn tasnifinden sonra gerçekleĹtirilmiĹtir. Konulara gĂśre ilk fÄąkÄąh kitaplarÄąnÄąn EmevĂŽler dĂśneminde yazÄąldÄąÄÄą bilinmekte olup bunlardan çok azÄą gĂźnĂźmĂźze ulaĹabilmiĹtir. Nitekim kaynaklarda Zeyd b. Sâbitâin ferâiz ve diyetle ilgili eserinden, Medineli yedi fakihin fÄąkhÄąnÄąn toplandÄąÄÄą kitaplardan, KÄdĂŽ ĹĂźreyhâin fÄąkÄąhla ilgili eserinden, ZĂźhrĂŽânin ßç ciltlik, Hasan-Äą BasrĂŽânin yedi ciltlik fetva kitaplarÄąndan ve tâbiĂŽnden yirmiye yakÄąn fakihin eserinden sĂśz edilir ve bunlarÄąn bazÄąlarÄąndan alÄąntÄąlar yapÄąlÄąr. GĂźnĂźmĂźze kadar ulaĹanlar arasÄąnda SĂźleym b. Kays el-HilâlĂŽânin fÄąkÄąh kitabÄą, Katâde b. Diâme ve Zeyd b. Aliânin haccÄąn usul ve âdâbÄąyla ilgili eserleri, yine Zeyd b. Aliânin el-MecmÝʿ adlÄą eseri sayÄąlabilir. BĂźtĂźn bu eserler, fÄąkÄąhta tedvinin EmevĂŽler devrinde baĹladÄąÄÄąnÄą gĂśsterdiÄi gibi sonraki dĂśnemlerde yazÄąlan eserlere kaynaklÄąk etmeleri bakÄąmÄąndan da hayli Ăśnem taĹÄąrlar.
d) Kelâm. EmevĂŽler devri, kelâm tarihi açĹsÄąndan itikadĂŽ konularda tartÄąĹmalarÄąn baĹladÄąÄÄą ve kelâm ilminin temellerinin atÄąldÄąÄÄą bir devir olarak kabul edilir. Bu bir asÄąrlÄąk dĂśnem içinde ĹahÄąslar etrafÄąnda bazÄą gruplaĹmalar meydana gelmiĹse de bĂźyĂźk itikadĂŽ ekoller henĂźz teĹekkĂźl etmemiĹtir. Bu sebeple EmevĂŽler devri kelâm ilminin hazÄąrlayÄącÄą safhasÄą olarak deÄerlendirilebilir. İtikadĂŽ tartÄąĹmalar ashâb-Äą kirâmÄąn son yÄąllarÄąndan itibaren baĹlamÄąĹsa da âkelâmâ ve âmĂźtekellimĂŽnâ gibi tabirlerin AbbâsĂŽ Halifesi HârĂťnĂźrreĹĂŽd zamanÄąnda (786-809) yaygÄąnlaĹtÄąÄÄą anlaĹÄąlmaktadÄąr. Bu ifadelerin kullanÄąldÄąÄÄą elde mevcut en eski kaynaklar Câhizâin (Ăś. 255/869) eserleridir.
Hz. OsmanâÄąn Ĺehid edilmesiyle baĹlayan ve SÄąffĂŽn SavaĹÄąândan sonra hakem tayini meselesiyle devam eden siyasĂŽ olaylarÄąn mĂźslĂźmanlar arasÄąnda devlet baĹkanlÄąÄÄą (hilâfet) konusunun itikadĂŽ yĂśnĂźnĂź gĂźndeme getirmesi, Ăśte yandan kader, irade, kebĂŽre, iman ve kĂźfĂźr kavramlarÄąyla ilgili tartÄąĹmalarÄąn ortaya çĹkmasÄą, kelâmÄąn doÄuĹuna tesir eden ilk gruplarÄąn oluĹmasÄąna zemin hazÄąrlamÄąĹtÄąr. ĹĂŽa, Havâric, Kaderiyye, Cebriyye ve MĂźrcie olarak adlandÄąrÄąlan bu fÄąrkalar daha sonra kendi aralarÄąnda çeĹitli kollara ayrÄąlmÄąĹlardÄąr. EmevĂŽler dĂśneminde kader konusunu gĂźndeme getirerek insan hĂźrriyetini savunan ilk kiĹilerin Maâbed el-CĂźhenĂŽ ile Gaylân ed-DÄąmaĹkÄŤ, cebir gĂśrĂźĹĂźnĂź destekleyenlerin Caâd b. Dirhem ile Cehm b. Safvân olduÄu, ilk iâtizâl hareketini de VâsÄąl b. Atâ ile Amr b. Ubeydâin baĹlattÄąÄÄą kabul edilir. DĂśnemin itikadĂŽ gĂśrĂźĹleriyle merkezĂŽ bir konumda yer alan iki Ăśnemli Ĺahsiyeti Hasan-Äą BasrĂŽ ile EbĂť HanĂŽfeâdir.
Bu geliĹmeler, bazÄą araĹtÄąrmacÄąlarÄąn kelâm ilminin yegâne kaynaÄÄą olarak ileri sĂźrdĂźkleri yabancÄą kĂźltĂźr kaynaklarÄąyla temas olayÄąndan çok Ăśnce baĹlamÄąĹtÄąr. İslâm coÄrafyasÄąnÄąn hÄązla geniĹlemesi sonucu diÄer din ve medeniyetlerle mĂźnasebetlerin artmasÄą, iç tartÄąĹmalarÄąn yanÄąnda İslâm inancÄąnÄąn korunmasÄą ve doÄru olarak takdim edilmesi problemini de doÄurmuĹtur. Ăzellikle İran ve Hint menĹeli dĂźalist dĂźĹĂźncelerle EmevĂŽler dĂśneminde baĹlayan ve iki asÄąr kadar sĂźren fikrĂŽ mĂźcadele zarureti, tartÄąĹmaya dayalÄą bir kelâm ilminin kurulmasÄąnda diÄer Ăśnemli bir etken olmuĹtur.
EmevĂŽler devrinde Hâlid b. YezĂŽd b. Muâviye gibi kiĹilerin Ăśzel merakÄąyla felsefĂŽ ilimlere karĹÄą bir ilgi doÄmuĹsa da bu alanda yoÄun bir çalÄąĹmadan bahsetmek için AbbâsĂŽler dĂśnemini beklemek gerekir. EmevĂŽ dĂśneminden gĂźnĂźmĂźze kadar ulaĹan kelâm literatĂźrĂź arasÄąnda Hasan-Äą BasrĂŽânin Risâle fiâl-ḳaderâi ile VâsÄąl b. AtâânÄąn ḪuášbetĂź VâᚣĹl b. ĘżAášĂ˘ adlÄą risâlesi sayÄąlabilir.
3. DiÄer İlimler. a) Tarih. İslâm tarihçiliÄi Hz. Peygamberâin hayatÄą, tebliÄ mĂźcadelesi ve savaĹlarÄąnÄą konu alan siyer ve megÄzĂŽ çalÄąĹmalarÄąyla baĹlamÄąĹtÄąr. Bu ilme dair çalÄąĹmalarÄąn baĹlangÄącÄąnÄą konuyla ilgili hadislerin bir araya toplanmasÄą teĹkil etmektedir. Hz. Peygamberâin vefatÄąndan sonra onun hayatÄąna dair bilgileri toplamayÄą kendilerine bir gĂśrev bilen bazÄą sahâbĂŽler bunlarÄą sayfalara kaydediyorlardÄą. 38âde (658-59) doÄan ve 93 (711-12) yÄąlÄąnda vefat eden Hz. Aliânin torunu Ali b. HĂźseyinâin, âBiz Kurâanâdan bir sĂťreyi ĂśÄrendiÄimiz gibi Hz. Peygamberâin megÄzĂŽsini de ĂśÄrenirdikâ (İbn KesĂŽr, III, 242) demesinden, bu dĂśnemde Hz. Ali evlâdÄąnÄąn siyer konusuna bĂźyĂźk Ăśnem verdiÄi anlaĹÄąlmaktadÄąr. Hz. Peygamberâin amcazadesi Abdullah b. AbbasâÄąn (Ăś. 68/688) ResĂťlullahâÄąn nesebine ve siyerine dair bilgileri de yazdÄąÄÄą, ayrÄąca derslerinin bir kÄąsmÄąnÄą megÄzĂŽ ĂśÄretmeye tahsis ettiÄi rivayet edilir. DiÄer taraftan Abdullah b. Amr b. ĂsâÄąn (Ăś. 65/685) meĹhur eᚣ-ᚢaḼÎfetĂźâᚣ-ᚣâdĹḳaâsÄąnÄąn bir kÄąsmÄąnda Hz. Peygamberâin siyer ve megÄzĂŽsine dair bazÄą hadislerin yer aldÄąÄÄą bilinmektedir. Yine sahâbĂŽ Berâ b. Ăzibâin (Ăś. 74/693) siyere dair çeĹitli konularÄą içine alan rivayetlerinin (BuhârĂŽ bu rivayetlerin çoÄunu eserine almÄąĹtÄąr) yazÄąlÄą metin halinde olmasÄą kuvvetle muhtemeldir. Ensardan Saâd b. Ubâdeânin torunu ĹĂźrahbĂŽl b. SaĂŽd (Ăś. 123/740) ailesinin yolundan giderek megÄzĂŽ sahasÄąnda eser vermiĹtir. Bu alandaki çalÄąĹmalar, EmevĂŽler devrinde bĂźyĂźk bir yoÄunluk kazandÄą. TâbiĂŽn tabakasÄąndan olan zamanÄąn âlimleri siyer ve megÄzĂŽ ilmini ĂśÄrenme uÄrunda bĂźyĂźk gayret gĂśsterdiler. Bir kÄąsmÄą çatÄąĹmalarÄąnÄąn bĂźyĂźk bĂślĂźmĂźnĂź bu alana ayÄąrarak tedvin faaliyetine baĹladÄąlar. Bu dĂśnemde yazÄąlan ilk siyer sayfalarÄą gĂźnĂźmĂźze ulaĹmamÄąĹtÄąr. Ancak bugĂźne intikal eden ilk eserlerin mĂźellifleri bu sayfalarÄą kaynak olarak kullanmÄąĹlardÄąr. ĂalÄąĹmalarÄąyla siyer ve megÄzĂŽ ilminin temellerini atan ve bu ilmin ana malzemesini hazÄąrlayanlardan biri de Hz. OsmanâÄąn oÄlu EbânâdÄąr (Ăś. 105/723). MegÄzĂŽye dair hadisleri bir araya toplayan EbânâÄąn megÄzĂŽ hakkÄąnda bir eseri bulunduÄu bilinmektedir (ZĂźbeyr b. Bekkâr, AḍbârĂźâl-muvaffaḳĹyyât, s. 331-333). Hz. Peygamberâin hayatÄą ve savaĹlarÄą konusundaki kitaplarÄą daha sonraki âlimler için Ăśnemli kaynak olan bir diÄer âlim de Urve b. ZĂźbeyrâdir (Ăś. 94/712). AynÄą zamanda Ĺair olan ve Arap Ĺiirini, fÄąkÄąh, hadis ve sĂźnneti çok iyi bilen Urve megÄzĂŽ ve tarih ilminin ilkelerini tesbitte ĂśncĂźlĂźk yapmÄąĹtÄąr. Urve EmevĂŽ halifelerinin, emĂŽrlerinin ve diÄer âlimlerin megÄzĂŽ konusunda baĹvurduklarÄą bir otorite idi. Kendisine sorulan sorularÄą yazÄąlÄą veya sĂśzlĂź olarak cevaplandÄąrmasÄą megÄzĂŽ sahasÄąnda onu eser vermeye teĹvik etmiĹtir. Urve yalnÄąz megÄzĂŽ Ăźzerinde deÄil râĹid halifeler dĂśnemine ait tarihĂŽ olaylarla da meĹgul olmuĹtur. Halife AbdĂźlmelik b. Mervân, Hz. Peygamberâin gazvelerine dair çeĹitli konularÄą yazÄąlÄą olarak Urveâden sorar, o da kendisine yazÄąlÄą olarak cevap verirdi. TaberĂŽ, Urveânin AbdĂźlmelikâe verdiÄi cevaplarÄą kaydetmiĹtir. Bu sahanÄąn diÄer bĂźyĂźk bir ismi Vehb b. MĂźnebbihâin megÄzĂŽye dair yazmĹŠolduÄu eserin bir bĂślĂźmĂź zamanÄąmÄąza ulaĹmÄąĹtÄąr. EmevĂŽler devri siyer ve megÄzĂŽ âlimlerinin belki de en bĂźyĂźÄĂź meĹhur hadis âlimi ZĂźhrĂŽâdir. Onun da bu alanda kitaplar yazdÄąÄÄą bilinmektedir. Siyer ve megÄzĂŽ sahasÄąnÄąn en tanÄąnmĹŠâlimlerinden olan İbn İshak, İbn Saâd ve VâkÄądĂŽ gibi eserleri bugĂźne ulaĹan Ĺahsiyetlerin kendilerinden çokça rivayette bulunduklarÄą Abdullah b. EbĂť Bekir b. Hazm, ĹaâbĂŽ ve ĂsÄąm b. Ămer b. Katâde EmevĂŽler devrinin Ăśnde gelen siyer âlimleridir. EmevĂŽ Halifesi Ămer b. AbdĂźlazĂŽz DÄąmaĹkâa davet ettiÄi ĂsÄąm b. Ămer b. Katâdeâye, kendisinden Ăśnceki MervânĂŽ kolundan gelen bazÄą EmevĂŽ halifelerinin Hz. Peygamberâin megÄzĂŽsi ve ashabÄąnÄąn menâkÄąbÄą ile meĹgul olmaktan hoĹlanmadÄąklarÄąnÄą sĂśyledikten sonra DÄąmaĹk Camiiânde halka megÄzĂŽ anlatmasÄąnÄą ve ĂśÄretmesini emretmiĹtir.
EmevĂŽler dĂśneminde tarihçilerin meĹgul olduÄu alanlardan biri de Câhiliye dĂśnemi tarihidir. Bu konuda çalÄąĹanlarÄąn baĹÄąnda, eserleri gĂźnĂźmĂźze ulaĹan Ubeyd b. Ĺeriyye el-CĂźrhĂźmĂŽ ve DaÄfel b. Hanzale ile kitaplarÄą kaybolan Ziyâd b. EbĂŽh ve Suhâr b. Abbas gelmektedir. Hz. Ămer tarafÄąndan divanÄą hazÄąrlamakla gĂśrevlendirilen AkÄŤl b. EbĂť Tâlib, CĂźbeyr b. Mutâim ve Mahreme b. Nevfel ßçlĂźsĂź de zamanÄąn bĂźyĂźk nesep bilginleri arasÄąnda yer alÄąr.
AynÄą dĂśnemde umumi tarihle meĹgul olarak dĂźnyanÄąn yaratÄąlÄąĹÄą, geçmiĹ peygamberler ve milletlerin tarihine dair eserler kaleme alan tarihçiler de yetiĹmiĹtir. Vehb b. MĂźnebbih gibi çoÄu Ehl-i kitaba mensupken ihtida etmiĹ olan bu kiĹiler Kurâân-Äą KerĂŽmâde yer alan eski devirlere dair muhtasar bilgileri, yahudi-hÄąristiyan kĂźltĂźrĂźne ait geniĹ malzeme birikimiyle açĹklamĹŠve geniĹletmiĹlerdir.
Bu devirde EmevĂŽ tarihçilerinin EmevĂŽler zamanÄąnda cereyan eden savaĹlar ve diÄer siyasĂŽ olaylarla ilgili kitap telifine baĹladÄąklarÄą da gĂśrĂźlmektedir. Câbir el-CuâfĂŽ, Avâne b. Hakem ve EbĂť Mihnef bu sahanÄąn en meĹhur simalarÄądÄąr.
BaĹta bĂźyĂźk fakih YezĂŽd b. EbĂť HabĂŽb olmak Ăźzere MÄąsÄąr tarihçilerinin baĹlattÄąÄÄą mahallĂŽ tarih araĹtÄąrmalarÄąnÄąn ilk yazÄąlÄą Ăśrnekleri EmevĂŽler zamanÄąna aittir. YezĂŽdâin ve yine MÄąsÄąrâda yetiĹen EbĂť KabĂŽl Hay b. HânĂŽânin MÄąsÄąr tarihiyle ilgili risâleleri, daha sonraki dĂśnemlerde yaĹayan ve eserleri zamanÄąmÄąza ulaĹan MÄąsÄąr tarihçilerinin baĹlÄąca kaynaklarÄą arasÄąnda yer almÄąĹtÄąr.
b) UlĂťmĂźâl-evâil. Felsefe baĹta olmak Ăźzere astronomi, matematik, tÄąp ve kimya gibi ilimlere ait eserlerin Arapçaâya çevrilmesi ve bĂśylece yabancÄą ilim ve kĂźltĂźr ĂźrĂźnlerinin İslâm toplumu içinde yayÄąlmaya baĹlamasÄą da yine bu dĂśneme rastlar. TercĂźme hareketini ilk baĹlatanÄąn EmevĂŽ hânedanÄąndan Hâlid b. YezĂŽd olduÄu ve ilk tercĂźmelerin de astronomi, kimya (simya) ve tÄąp alanlarÄąna ait bulunduÄu bilinmektedir. Hâlid, Mervân b. Hakem tarafÄąndan veliahtlÄąktan uzaklaĹtÄąrÄąldÄąktan sonra kendisini kimya araĹtÄąrmalarÄąna vermiĹ, tÄąp ve astronomi alanÄąnda bazÄą kitaplarÄąn tercĂźmesini saÄlamÄąĹtÄąr. Zengin bir kĂźtĂźphaneye sahip olduÄu sĂśylenen Hâlidâin MÄąsÄąrâda yaĹayan bazÄą bilginleri getirterek tercĂźme iĹini onlara yaptÄąrdÄąÄÄą, ayrÄąca kendisinin de kimya ile ilgili bazÄą risâleler yazdÄąÄÄą rivayet edilmektedir. EmevĂŽ halifelerinin baĹĹehir DÄąmaĹkâta bir de rasathâne inĹa ettirdikleri tesbit edilmiĹtir (YĂťsuf el-IĹ, s. 348). TÄąp ilmine dair eserlerin tercĂźme edilmesinde halifeler Ăśzel bir dikkat gĂśstermiĹler, devrin meĹhur doktorlarÄą halifelerin ve diÄer devlet ricâlinin Ăśzel doktorlarÄą olarak gĂśrev yapmÄąĹlardÄąr. Hemen hepsi gayri mĂźslim olan bu tabipler tÄąp sahasÄąnda bazÄą eserleri Arapçaâya çevirmiĹ ve bazÄą risâleler telif etmiĹlerdir. Mâserceveyh el-BasrĂŽ ile İskenderiye okulu âlimlerinden AbdĂźlmelik b. Ebcer el-KinânĂŽ EmevĂŽler dĂśnemi tabiplerinin en meĹhurlarÄądÄąr. DiÄer taraftan Halife VelĂŽd b. AbdĂźlmelik 88 (707) yÄąlÄąnda cĂźzzamlÄąlar için bir hastahane inĹa ettirmiĹ, kĂśrlere ve felçlilere yardÄąmcÄą olmak Ăźzere elemanlar gĂśrevlendirmiĹtir. İslâm tÄąp tarihi için bĂźyĂźk Ăśnem taĹÄąyan bu faaliyet İslâm dininin insana, Ăśzellikle insan hayatÄąna verdiÄi deÄeri gĂśstermesi bakÄąmÄąndan da Ăśnemlidir.
E) İçtimaĂŽ ve İktisadĂŽ Hayat. EmevĂŽler zamanÄąnda İslâm toplumu mĂźslĂźmanlar, zimmĂŽler ve kĂśleler olmak Ăźzere baĹlÄąca ßç tabakadan meydana geliyor, çoÄunluÄu teĹkil eden mĂźslĂźmanlar da İslâmiyetâin ilk unsuru olan fâtih Araplarâla fetihlerden sonra İslâmâa giren ve âmevâlĂŽâ denilen Arap dÄąĹÄą unsurlara ayrÄąlÄąyordu. EmevĂŽ tarihinin sonuna kadar siyasĂŽ, askerĂŽ ve idarĂŽ otoriteyi ellerinde tutanlar daima Araplar olmuĹtur. Hulefâ-yi RâĹidĂŽn dĂśneminden baĹlayarak sĂźregelen fetihler sÄąrasÄąnda genellikle ele geçirilen bĂślgelerde kurulup kÄąsa sĂźrede canlÄą merkezler haline gelen yeni Ĺehirlere iskân edilen Araplar genellikle, MudarĂŽler ve YemenĂŽler adÄąyla anÄąlan iki bĂźyĂźk kola mensupturlar. BĂślgesel olarak yoÄunluklarÄą deÄiĹen ve zaman zaman aynÄą ordularda omuz omuza savaĹan bu iki grup belli merkezlerde bir arada yaĹÄąyor, fakat siyasĂŽ, kabilevĂŽ veya mahallĂŽ sebeplerle sĂźrekli bir mĂźcadele içinde bulunuyordu. BunlarÄąn yanÄą sÄąra HâricĂŽ ve ĹiĂŽ isyanlarÄąnda olduÄu gibi İslâmĂŽ ilkeleri anlama hususundaki ihtilâflar da iç çatÄąĹmalarÄą kĂśrĂźklĂźyordu. Ăzellikle Irak ile Horasan kabile ve mezhep mĂźcadelelerinin arenasÄą haline gelmiĹti; EndĂźlĂźs dahi kabile rekabetinden ve iç mĂźcadeleden kendini kurtaramamÄąĹtÄą. BazÄą isyan hareketlerine Arap kabilelerinin yanÄąnda mevâlĂŽ de iĹtirak ediyordu. MĂźslĂźman AraplarâÄąn EmevĂŽler içindeki toplam nĂźfusu hakkÄąnda yeterli bilgi yoktur; ancak bugĂźne, çeĹitli bĂślgelerde askerĂŽ divandan maaĹ alanlarÄąn sayÄąsÄąyla ilgili bazÄą rakamlar ulaĹmÄąĹtÄąr. Muâviye zamanÄąnda MÄąsÄąrâda 40.000 (Hasan İbrâhim, II, 251), Mervân b. Hakem zamanÄąnda Humusâta 20.000 ve VelĂŽd b. AbdĂźlmelik zamanÄąnda DÄąmaĹk ve civarÄąndaki ordugâhlarda 45.000 kiĹinin divanda kayÄątlÄą bulunduÄu belirtilmektedir (Hitti, II, 364). DiÄer taraftan VIII. yĂźzyÄąlÄąn baĹlarÄąnda Suriye ve Filistinâe yerleĹen Arap nĂźfusun toplam 250.000 olduÄu sĂśylenmektedir (Mantran, s. 116).
İlk İslâmĂŽ fetihlerin ardÄąndan kendi istekleriyle mĂźslĂźman olan ve çoÄunluÄunu İranlÄąlarâla TĂźrk ve BerberĂŽlerâin teĹkil ettiÄi gruplar daha çok Ăśnceden yaĹadÄąklarÄą kendilerine ait bĂślgelerde yoÄunluk arzediyorlardÄą. Bunlar esas itibariyle iki ayrÄą gruptan meydana gelmiĹlerdi. EmevĂŽler zamanÄąnda sayÄąsÄą çok azalan birinci grup, savaĹlar sÄąrasÄąnda esir alÄąnmĹŠve efendileri tarafÄąndan serbest bÄąrakÄąldÄąktan sonra onlarÄąn mevlâlarÄą statĂźsĂźne girmiŠâzatlÄąlardÄą. ĂoÄunlukta bulunan ikinci grup ise Arap kabilelerinin himayesine girmiĹ yabancÄą kĂśkenli mĂźslĂźman topluluklardan oluĹuyordu. ĂĂźnkĂź aslen Arap olmayan kabilelerin, nesebe bĂźyĂźk Ăśnem verilen sosyal yapÄąda iyi bir yer edinebilmek için Arap kabilelerinden herhangi biriyle sĂśzleĹme yaparak ona baÄlanÄąp himayesine girmesi, yani o kabilenin mevlâsÄą (mevlaâl-ahd) olmasÄą gerekiyordu. AsÄąl mevâlĂŽ sÄąnÄąfÄąnÄą teĹkil eden bu grup eskiden beri hĂźr olduÄu ve sonralarÄą bĂśyle bir anlaĹmaya duyulan ihtiyaç da ortadan kalktÄąÄÄą için mevâlĂŽ kavramÄąnÄąn kapsamÄą geniĹletilmiĹ ve aslen Arap olmayan mĂźslĂźmanlarÄąn tamamÄąnÄą içine almÄąĹtÄąr. BaĹlangĹçta sayÄąlarÄą az olan mevâlĂŽ İslâmâÄąn yayÄąlmasÄąyla birlikte toplumun Ăśnemli bir kesimi haline gelmiĹtir. Daha EmevĂŽlerâin kuruluĹ yÄąllarÄąnda henĂźz Muâviye hayatta iken KĂťfe Ĺehrinde 20.000 mevâlĂŽnin yaĹadÄąÄÄą bildirilmektedir (DĂŽneverĂŽ, s. 288).
Fethedilen topraklardaki insanlardan kendi arzularÄąyla İslâmiyetâi kabul edenler hukuken Arap mĂźslĂźmanlar gibi bĂźtĂźn haklara sahip oluyorlardÄą; çßnkĂź İslâm dini Äąrklar arasÄąnda hiçbir fark gĂśzetmiyordu. Ancak EmevĂŽler zamanÄąnda mevâlĂŽnin bazÄą haklardan Araplar kadar faydalanamadÄąÄÄą gĂśrĂźlmektedir. EmevĂŽlerâin ÄąrkçĹlÄąk yaptÄąklarÄąna ve Arap olmayan mĂźslĂźmanlarÄą tahkir ettiklerine dair çeĹitli rivayetler vardÄąr. Bununla beraber EmevĂŽlerâin mevâlĂŽye karĹÄą bu yaklaĹÄąmÄąnÄą, devletin resmĂŽ politikasÄą olmaktan ziyade hâkim sÄąnÄąf ile diÄer gßç odaklarÄą arasÄąndaki rekabetin bir yansÄąmasÄą Ĺeklinde deÄerlendirmek de mĂźmkĂźndĂźr. Nitekim mevâlĂŽ tarafÄąndan EmevĂŽler daima Arap hâkimiyetinin mĂźmessili olarak kabul edilmiĹtir. HaccâcâÄąn yaptÄąÄÄą gibi onlara karĹÄą yĂźrĂźtĂźlen Ĺiddet politikasÄą ve ÄąrkĂŽ faktĂśrler aradaki rekabeti etkilemiĹ (Necde HammâĹ, eĹ-Ĺâm fĂŽ ᚣadriâl-İslâm, s. 123), sonuçta bu rekabet mevâlĂŽ gruplarÄąnÄąn EmevĂŽlerâi devirmek için giriĹilen bazÄą isyanlarÄą desteklemelerine yol açmÄąĹtÄąr.
EmevĂŽ idarecileri resmĂŽ iĹlerde Ăśzellikle divanlarda mevâlĂŽye Ăśnemli gĂśrevler vermiĹlerdir. AbdĂźlmelik b. MervânâÄąn DĂŽvânĂźâr-resâil, DĂŽvânĂźâl-cĂźnd ve DĂŽvânĂźâl-harâcâda mevâlĂŽden bazÄą kimseleri gĂśrevlendirdiÄi, daha sonraki halifeler arasÄąnda da aynÄą yolu takip edenlerin olduÄu bilinmektedir. Yine vilâyetlerin idaresinde ve vergi iĹlerinde onlardan Ăśnemli Ăślçßde faydalanÄąlmÄąĹ, hatta ordudaki mevâlĂŽ askerin sayÄąsÄą gittikçe arttÄąÄÄą için yaygÄąn olmasa da bazÄą birliklerin baĹÄąna kendi aralarÄąndan kumandanlar tayin edilmiĹtir. MevâlĂŽ sÄąnÄąfÄą bilhassa ilmĂŽ alanda kendini gĂśstermiĹ ve dĂśnemin bĂźyĂźk âlimlerinden pek çoÄu onlarÄąn içinden yetiĹmiĹtir. MevâlĂŽ çeĹitli meslek alanlarÄąnda da ileri çĹkmÄąĹtÄąr ki bunun sebebi, fâtih-muharip sÄąnÄąf kimliÄini Ăśnemli Ăślçßde koruyan AraplarâÄąn ilim konularÄąnÄą ve diÄer savaĹ dÄąĹÄą alanlarÄą onlara bÄąrakmĹŠolmasÄądÄąr.
MevâlĂŽ EmevĂŽlerâe karĹÄą giriĹilen isyanlardaki tutumuyla Ăśnem kazanmÄąĹtÄąr. Bu gruba mensup olan kitleler ĹiĂŽ baĹ kaldÄąrmalarÄą ve AbbâsĂŽ ihtilâl hareketi gibi birçok ayaklanmaya bĂźyĂźk destek vermiĹlerdir. Ancak verilen desteÄi sadece Äąrk faktĂśrĂźne baÄlamak doÄru deÄildir; mezhep ihtilâflarÄą, bĂślgesel farklÄąlÄąklar ve çeĹitli sosyal sÄąkÄąntÄąlar da buna tesir etmiĹtir. AyrÄąca bu ayaklanmalardan herhangi birini her yĂśnĂźyle bir mevâlĂŽ isyanÄą olarak gĂśrmek de mĂźmkĂźn deÄildir.
Sosyal tabakalarÄąn ikincisini teĹkil eden zimmĂŽler (ehlĂźâz-zimme), İslâm devletinin gayri mĂźslim tebaasÄą olan hÄąristiyan ve yahudilerdir; kßçßk azÄąnlÄąklar Ĺeklinde kalan SâbiĂŽler ve MecĂťsĂŽler de onlara dahil edilmiĹtir. ZimmĂŽler Ăśnceden olduÄu gibi İslâm devletinin kendilerine saÄladÄąÄÄą himaye karĹÄąlÄąÄÄąnda cizye ĂśdĂźyor, kiĹi baĹÄąna ve sadece askerlik yapabilecek erkeklerden alÄąnan bu vergi mukabilinde askerlik vazifesinden muaf tutulduklarÄą gibi canlarÄąnÄąn, mallarÄąnÄąn ve dinlerinin korunmasÄą hakkÄąnÄą da kazanÄąyorlardÄą. Bu sayede onlarÄąn ibadethânelerine dokunulmuyor, din deÄiĹtirerek mĂźslĂźman olmalarÄą hususunda da kendilerine herhangi bir baskÄą yapÄąlmÄąyordu. MĂźslĂźmanlarÄą ilgilendiren durumlar hariç medenĂŽ hukuk ve ceza hukuku davalarÄą kendilerine bÄąrakÄąlÄąyor, dinĂŽ liderlerince yĂśnetilmelerine izin veriliyordu. İslâm devletinin gayri mĂźslim vatandaĹlarÄąna tanÄądÄąÄÄą bu statĂź, fetihler sÄąrasÄąnda YaâkĹŤbĂŽ ve NestĂťrĂŽ hÄąristiyanlarÄąnÄąn Bizansâa karĹÄą mĂźslĂźmanlarÄą desteklemesinin Ăśnemli bir sebebi olmuĹtur. EmevĂŽler dĂśneminde geniĹ bir mĂźsamahadan faydalanan zimmĂŽler, Ămer b. AbdĂźlazĂŽzâin halifelik sĂźresi hariç sarayda dahi istihdam edilmiĹlerdir ve ilk Ăśnce devletin kurucusu Muâviye tarafÄąndan hÄąristiyan maliyecilerle hâkimlere gĂśrev verilmiĹtir. GĂźnlĂźk hayatta mĂźslĂźmanlarla iç içe yaĹayan gayri mĂźslimler onlarla aynÄą mahallelerde oturabilirlerdi. HÄąristiyan Ĺair AhtalâÄąn ipek elbiseler içinde ve boynunda altÄąndan bir haç olduÄu halde mescide girip Ĺiir okuduÄu bilinmektedir. DolayÄąsÄąyla zimmĂŽler EmevĂŽler dĂśneminde sakin bir hayat yaĹamĹŠve gayri mĂźslim olmalarÄą yĂźzĂźnden kayda deÄer bir baskÄąya mâruz kalmamÄąĹlardÄąr; sonuçta da bu dĂśnemde bĂźyĂźk bir kÄąsmÄą mĂźslĂźman olmuĹtur.
Sosyal tabakalarÄąn sonuncusunu kĂśleler teĹkil ediyordu. KĂślelik hukukunu Äąslah eden İslâmiyet aynÄą zamanda bu sÄąnÄąfÄąn kaynaklarÄąnÄą savaĹ esirleriyle sÄąnÄąrlandÄąrmÄąĹtÄąr. İlk İslâm fetihleri sÄąrasÄąnda savaĹa sahne olan Ĺehir ve kalelerdeki halk ile muharip esirlerden hayatta bÄąrakÄąlanlar kĂśle veya genellikle cizye ve haraç vergilerini Ăśdeyen hĂźr tebaa statĂźsĂźnde sayÄąlmÄąĹlardÄąr. Hz. Ămer Irak, Suriye ve MÄąsÄąr halkÄąnÄą ikinci statĂźye koyup onlarÄą hĂźr kabul etmiĹtir (BelâzĂźrĂŽ, FĂźtÝḼ, s. 627); EmevĂŽler de Bizans, TĂźrk ve BerberĂŽ savaĹlarÄąnda aynÄą uygulamayÄą yapmÄąĹlardÄąr. Ancak İslâmiyet kĂśleleri serbest bÄąrakmayÄą kuvvetle teĹvik etmiĹ ve bunu bazÄą Ăśnemli gĂźnahlarÄąn kefâreti olarak tĂśvbe kapÄąsÄą ve sevap kazanma yolu haline getirmiĹtir. İslâm tarihinde kĂślelerden çok azatlÄąlardan bahsedilmesi de bu durumu gĂśstermektedir.
EmevĂŽler zamanÄąnda fetihler sonucu Ăśzellikle toplumun belirli kesimlerinde saÄlanan zenginlik ve bollukla birlikte bu çevrelerde lĂźks ve konfor yayÄąldÄą. Hayat standardÄą ve baĹta yiyecek içecek maddeleri olmak Ăźzere tĂźketim malzemelerinin kalitesi yĂźkseldi. Daha saÄlam ve yĂźksek binalar yapÄąlÄąp kÄąymetli eĹya ile donatÄąldÄą. Halifeler ve devlet ricâli ise muhteĹem saray ve kasÄąrlarda oturuyordu.
AraplarâÄąn Rum, Fars, TĂźrk ve BerberĂŽler gibi farklÄą din ve Äąrklara mensup insanlarla karÄąĹmasÄą sosyal hayata tesir etmiĹtir. SiyasĂŽ açĹdan liderliÄini kaybeden ve Ĺamâa baÄlÄą bir vilâyet haline gelen Medine ve komĹu Ĺehir Mekkeâde olduÄu gibi birçok yerde zengin ve iĹsiz gençler boĹ vakitlerini hoĹ geçirmek için mĂťsikiye raÄbet gĂśsterdiler. MĂťsikiĹinas Fars ve Rum asÄąllÄą kĂśleler veya mevâlĂŽ de bu hususta onlarÄą yĂśnlendirdi ve aralarÄąndan Ăśnemli bestekârlar çĹktÄą. Protokoller bakÄąmÄąndan Bizans sarayÄąndan etkilenen EmevĂŽ sarayÄą bazÄą halifeler zamanÄąnda mĂźzikli eÄlence merkezi halini aldÄą; Ăśzellikle II. YezĂŽd ve kendisi gibi kĂśtĂź ahlâkÄąyla meĹhur olan oÄlu II. VelĂŽd mĂźziÄe ve ĹarkÄącÄąlara son derece dĂźĹkĂźndĂźler. SarayÄąn dĹŠçevresinde de avcÄąlÄąk ve at yarÄąĹlarÄą bĂźyĂźk itibar gĂśrĂźyordu. Av meraklÄąsÄą halifelerin baĹÄąnda gelen I. YezĂŽd tazÄąlarÄąna altÄąn tasma ve ziller taktÄąrmÄąĹtÄą. HiĹâm baĹta olmak Ăźzere halifelerden bazÄąlarÄą at yarÄąĹlarÄąyla ilgileniyorlardÄą ve at yetiĹtirmek için bĂźyĂźk haralar yaptÄąrmÄąĹlardÄą.
DinĂŽ bayramlara bĂźyĂźk Ăśnem verilirdi. Cuma ve bayram namazlarÄąna beyaz elbise ve çeĹitli mĂźcevherlerle sĂźslenmiĹ beyaz sarÄąk giyerek katÄąlan halifeler bizzat imamlÄąk yaparlar ve minbere ellerinde halifelik alâmeti sayÄąlan mĂźhĂźr ve asâ olduÄu halde çĹkarlardÄą.
KÄąlÄąk kÄąyafet halkÄąn maddĂŽ gĂźcĂź, sosyal durumu, yaĹadÄąÄÄą coÄrafya ve iklim ĹartlarÄąna gĂśre deÄiĹirdi. EmevĂŽler genellikle beyaz rengi tercih etmekle beraber çok desenli pamuk, saf ipek ve âhazâ denilen ipekli kumaĹlar da giymiĹlerdir. BaĹlarÄąna giydikleri kÄąsa kĂźlâh (kalensĂźve) Ăźzerine umumiyetle sarÄąk sarar, uçlarÄąnÄą yana bÄąrakÄąrlardÄą. YĂźksek tabaka, iç çamaĹÄąrÄą yerini tutan izâr Ăźzerine sÄąrasÄąyla gĂśmlek, cĂźbbe ve bĂźrde (kaftan) giyerdi. Ĺalvar (sirval) genellikle kadÄąnlar tarafÄąndan giyilirken sonradan erkekler arasÄąnda da yayÄąlmÄąĹtÄąr. Av ve binicilik esnasÄąnda Ăśnceleri sadece gemiciler tarafÄąndan giyilen âtĂźbbanâ denilen iç donu giyilirdi. Omuzlara poĹuya benzer bir pelerin (taylasan, ridâ, bĂźrde) alÄąnÄąrdÄą. Ayaklara rahatlÄąÄÄą açĹsÄąndan umumiyetle baÄcÄąklÄą sandal giyilmekle beraber mest ve Ăźzerine giyilen tozluk veya bot da yaygÄąndÄą.
BedevĂŽler klasik Arap elbisesi izâr ve kamĂŽs Ăźzerine topuÄa kadar inen bir kaftan giyer, onun Ăźzerine de aba alÄąrlardÄą. KadÄąnlarÄąn gĂśmleÄi topuklarÄąna kadar uzanÄąr, renk, desen ve kumaĹ olarak erkeklerinkinden ayrÄąlÄąrdÄą. HanÄąmlar sokaÄa çĹktÄąklarÄąnda bĂźtĂźn bedenlerini Ăśrten geniĹ bir car giyerlerdi. âBornosâ denilen baĹlÄąklÄą mantolar da hanÄąmlar tarafÄąndan giyilirdi. Yemen, KĂťfe ve İskenderiyeâde imal edilen nakÄąĹlÄą alaca kumaĹlar çok meĹhurdu ve Ăśzellikle SĂźleyman b. AbdĂźlmelik zamanÄąnda halkÄąn çoÄu bunlarÄą kullanÄąyordu. EmevĂŽ halifeleri Ămer b. AbdĂźlazĂŽz gibi bir ikisi hariç pahalÄą ve sĂźslĂź elbiseler giyerlerdi. Evlerinde rahat elbiseyle oturan seçkinler sultanlarÄą ziyaretlerinde âmitrayâ denilen nakÄąĹlÄą palto giyerlerdi. TâvĂťs b. KeysânâÄąn pars kĂźrklerinin satÄąĹÄąnÄą hoĹ gĂśrmemesi (İbn EbĂť Ĺeybe, V, 14), ĹaâbĂŽânin kĂźrk giymeyi câiz saymasÄą ve aslan postu Ăźzerinde kadÄąlÄąk yapmasÄą gibi rivayetler (İbn Saâd, VI, 253-254; VII, 10) bu dĂśnemde kĂźrk kullanÄąmÄąnÄąn da yaygÄąn olduÄuna iĹaret sayÄąlabilir.
EmevĂŽler zamanÄąnda devletin baĹlÄąca gelir kaynaklarÄą fey, humus ve zekât denilen vergilerdi. EmevĂŽler vergilerin toplanmasÄąnda genellikle Hz. Ămer zamanÄąnda konulan kaideleri uygulamÄąĹlardÄąr. Ancak bunlarÄąn miktarÄą, toplanmasÄą ve harcanma yerleri hususunda birtakÄąm deÄiĹiklikler yaptÄąklarÄą ve bazÄą ilâve vergiler koyduklarÄą bilinmektedir. BeytĂźlmâlin en Ăśnemli fonunu teĹkil eden fey gayri mĂźslim tebaadan kiĹi baĹÄąna alÄąnan cizye, savaĹ yoluyla ele geçirildikten sonra eski sahiplerinin elinde bÄąrakÄąlan topraklardan tahakkuk ettirilen haraç, barĹŠyoluyla kazanÄąlan topraklara konulan vergi, mĂźslĂźman ve gayri mĂźslim tĂźccarlarÄąn mallarÄąndan farklÄą oranlarda alÄąnan uĹĂťr vergilerinden meydana geliyordu.
BulĂťÄ Ă§aÄÄąna ulaĹmĹŠgayri mĂźslim erkekler Ăźzerine konulan cizye Hulefâ-yi RâĹidĂŽn dĂśneminde aynĂŽ veya nakdĂŽ olarak alÄąnÄąyor, bu vergi belde halkÄąna toptan konulabildiÄi gibi bunlarÄąn mĂźslĂźmanlara yaptÄąklarÄą yardÄąmlar karĹÄąlÄąÄÄąnda da kaldÄąrÄąlabiliyordu. EmevĂŽ halifelerinden bazÄąlarÄąnÄąn bu konuya yeni dĂźzenlemeler getirerek Ăśnceden kararlaĹtÄąrÄąlan cizye miktarÄąnÄą arttÄąrma yoluna gittikleri gĂśrĂźlmektedir. Meselâ CezĂŽre bĂślgesinde toplanan cizyeyi az bulan AbdĂźlmelik mĂźkelleflerin yeniden sayÄąmÄąnÄą yaptÄąrÄąp kazanç ve harcamalarÄąnÄą hesap ettirdikten sonra her birinin Ăźzerine 4âer dinar daha koymuĹtur (EbĂť YĂťsuf, s. 49). DiÄer taraftan cizye mĂźkellefi zimmĂŽler mĂźslĂźman olduklarÄą takdirde bu vergiyi Ăśdemekten kurtuluyorlardÄą. Daha sonraki yÄąllarda zimmĂŽ statĂźsĂźnde bulunan hÄąristiyan, yahudi, MecĂťsĂŽ, SâbiĂŽ ve SâmirĂŽler arasÄąnda İslâmâÄąn yayÄąlÄąĹÄą son derece hÄązlanmĹŠve bunlarÄąn bĂźyĂźk kÄąsmÄą ihtida etmiĹti. Bu durum hazine gelirlerinde Ăśnemli bir azalmaya yol açĹnca EmevĂŽ halifeleri, mĂźslĂźman olan ve mevâlĂŽ sÄąnÄąfÄąna geçen bu tebaadan cizye almaya devam etmiĹlerdir. Bu uygulama, ilâve vergilere ve haksÄązlÄąklara son veren Ămer b. AbdĂźlazĂŽz dĂśneminde durdurulmuĹsa da ondan sonra yeniden baĹlatÄąlmÄąĹtÄąr.
MĂźslĂźmanlar tarafÄąndan fethedilmesinin ardÄąndan Ăźmmetin ortak malÄą sayÄąlarak eski sahiplerinin elinde bÄąrakÄąlan araziler Ăźzerine Hz. Ămer zamanÄąnda konulan haraç vergisi EmevĂŽler devrinde de devletin en Ăśnemli gelir kaynaÄÄąnÄą oluĹturmuĹtur. YaâkĹŤbĂŽâye gĂśre Filistin, ĂrdĂźn, DÄąmaĹk, Humus, KÄąnnesrĂŽn, AvâsÄąm, CezĂŽre, DiyârÄąmudar ve DiyârÄąrebĂŽa merkezlerini içine alan Ĺam vergi bĂślgesinden toplanan haracÄąn miktarÄą 1.430.000 dinara ulaĹÄąyordu (TârÎḍ, II, 233). Bu bĂślgeden elde edilen gelirin zamanla azaldÄąÄÄą gĂśrĂźlmektedir; bunun sebebi, haracĂŽ arazilerin bir bĂślĂźmĂźnĂźn zekâta tâbi ĂśĹrĂŽ araziye dĂśnĂźĹtĂźrĂźlmesi ve ziraatÄąn ihmali olsa gerektir. Bu bĂślgeden toplanan cizye gibi haracÄą da az bulan AbdĂźlmelik miktarlarÄą yeniden belirlemiĹtir. Ubeydullah b. ZiyâdâÄąn valiliÄi sÄąrasÄąnda 135 milyon dirhem olan Sevâd bĂślgesinin yÄąllÄąk haraç tutarÄą EmevĂŽlerâin son zamanlarÄąnda 100 milyon civarÄąna inmiĹtir. AynÄą Ĺekilde Abdullah b. Saâd b. EbĂť Serhâin valiliÄi dĂśneminde 14 milyon dinara ulaĹan MÄąsÄąr haracÄą EmevĂŽler zamanÄąnda sĂźrekli bir dĂźĹߊgĂśstermiĹ ve SĂźleyman devrinde 12 milyona inen bu rakam giderek daha da azalmÄąĹtÄąr. Bu dĂźĹĂźĹ, bĂślgede çĹkan karÄąĹÄąklÄąklar yĂźzĂźnden ziraatÄąn ihmal edilmesiyle ilgili gĂśrĂźlmektedir. HiĹâm gibi bazÄą halifeler, bĂźtçelerinin en Ăśnemli harcama kalemi olan haraçtaki dĂźĹĂźĹĂź Ăśnlemek ve gelirleri çoÄaltmak için bir yandan haraca tâbi arazilerin, bir yandan da vergi miktarlarÄąnÄąn arttÄąrÄąlmasÄą yoluna gitmiĹlerdir (MakrĂŽzĂŽ, I, 98).
Haraç vergisinin toplanmasÄąnÄą saÄlayan bĂślge valileri, divanda kayÄątlÄą askerlerle diÄer memurlarÄąn ve yakÄąnlarÄąnÄąn maaĹlarÄąnÄą bu gelirden Ăśderlerdi. KĂśprĂź ve yollarÄąn, sulama kanallarÄąnÄąn yapÄąmÄą gibi bayÄąndÄąrlÄąk faaliyetleri için gerekli harcamalarÄą da bu fondan yaparlar, kalan miktarÄą hilâfet merkezindeki beytĂźlmâle gĂśnderirlerdi. Meselâ Muâviye zamanÄąnda Ziyâd b. EbĂŽhâin 60 milyon dirhem tutan Basra haraç gelirinden 4 milyonu, 40 milyon tutan KĂťfe gelirinden ise 4 milyonun ßçte ikisini DÄąmaĹkâa gĂśnderdiÄi, MÄąsÄąr Valisi Mesleme b. Muhalledâin de gerekli harcamalarÄą yaptÄąktan ve Hicaz bĂślgesine bir miktar buÄday ayÄąrdÄąktan sonra geriye kalan 600.000 dinarÄą DÄąmaĹkâa yolladÄąÄÄą bilinmektedir (Necde HammâĹ, eĹ-Ĺâm fĂŽ ᚣadriâl-İslâm, s. 315-317). Herhalde bu rakamlarÄąn içinde bĂźtçede aynÄą kalemde toplanan cizye, haraç ve ĂśĹĂźr vergileri de bulunuyordu.
Ămmetin ortak malÄą kabul edilen haracĂŽ arazilerin alÄąnÄąp satÄąlmasÄą hoĹ karĹÄąlanmamÄąĹ, mĂźslĂźmanlarÄąn bu topraklarÄą zorla almalarÄą da uygun bulunmamÄąĹtÄąr. ĂĂźnkĂź geliri halkÄąn tamamÄąna yĂśnelik hizmetlere tahsis edilen bu topraklarÄąn Ăśzel mĂźlk haline gelmesinin kamu hizmetlerini Ăśnemli Ăślçßde aksatacaÄÄą muhakkaktÄąr. Ancak EmevĂŽler zamanÄąnda belirli çerçevede de olsa bu kuralÄąn ihlâl edildiÄi anlaĹÄąlmaktadÄąr. Hulefâ-yi RâĹidĂŽn dĂśneminin hilâfet anlayÄąĹÄąnÄą ihya eden Ămer b. AbdĂźlazĂŽzâin bu topraklarÄąn satÄąĹÄąnÄą yasaklamasÄą (İbn Saâd, V, 376) sĂśz konusu kuralÄąn seleflerince çiÄnendiÄini gĂśstermektedir. HiĹâm zamanÄąnda bu yasak kaldÄąrÄąlmÄąĹ, ancak satĹŠiĹlemi devlet iznine baÄlanmÄąĹtÄąr.
DĂŽvânĂźâl-harâc kayÄątlarÄą fethedilen bĂślge halkÄąnÄąn konuĹtuÄu dille tutuluyordu. İlk fetihlerin ardÄąndan Hz. Ămerâin zamanÄąnda baĹlayan bu uygulama AbdĂźlmelik b. MervânâÄąn halifeliÄine kadar devam etti. İlk İslâm parasÄąnÄą bastÄąran AbdĂźlmelik divan sicillerinin Arapçaâya çevrilmesi faaliyetini de baĹlatmÄąĹtÄą. Onun emriyle, daha Ăśnce Yunanca tutulan Ĺam bĂślgesi divan sicilleriyle Farsça olan Irak bĂślgesi haraç defterleri Arapçaâya çevrildi ve bu faaliyet oÄlu VelĂŽd zamanÄąnda MÄąsÄąr, diÄer oÄlu HiĹâm dĂśneminde de Horasan bĂślgesinde sĂźrdĂźrĂźldĂź.
Fetihlerden sonra ele geçirilen Ăźlkelerdeki eski idarecilere, asilzadelere ve din adamlarÄąna ait arazilerle sahipleri tarafÄąndan terkedilmiĹ olanlar beytĂźlmâlin mĂźlkiyetine alÄąnmÄąĹtÄą. SavâfĂŽ veya daha sonra iktâ arazilerine dĂśnĂźĹmesi bakÄąmÄąndan âkatâiââ denilen bu topraklar haraç suyu ile sulandÄąÄÄą takdirde haraç vergisine tâbi tutuluyor, aksi halde ĂśĹrĂŽ sayÄąlÄąyordu (EbĂť YĂťsuf, s. 160). Yeniden tesbitlerini yaptÄąran Muâviyeânin bu topraklarÄą hânedanÄąn mĂźlkĂź haline çevirerek akrabalarÄąna ve yakÄąnlarÄąna iktâ ettiÄi bilinmektedir (YaâkĹŤbĂŽ, II, 234). Eski savâfĂŽ arazileri divanda iktâ sahipleri adÄąna kaydedilmiĹti. Bu uygulamanÄąn halkÄąn tepkisini çektiÄi ve etkilerinin uzun sĂźre devam ettiÄi gĂśrĂźlmektedir. Nitekim Muhammed b. EĹâas el-HuzâÎ isyanÄą sÄąrasÄąnda KĂťfeliler arazi sicillerini yakmÄąĹ, her topluluk bulunduÄu beldedeki topraklarÄąn kendine ait olduÄunu iddia etmeye baĹlamÄąĹtÄą (BelâzĂźrĂŽ, FĂźtÝḼ, s. 380 vd.).
EmevĂŽlerâde gĂśrĂźlen dikkat çekici diÄer bir uygulama da âilticââ usulĂźdĂźr. Buna gĂśre bir arazinin sahibi, vergi memurunun baskÄą ve zulmĂźnden uzak kalabilmek için beylerden birine iltica ediyor ve arazisini onun adÄąna kaydettiriyordu; bu durumda kendisi de onun ziraatçĹsÄą oluyor, hĂźkĂźmet kayÄątlarÄąna bu Ĺekilde geçiyordu. Meselâ BatĂŽha bĂślgesindeki pek çok arazi sahibi Mesleme b. AbdĂźlmelikâe iltica ederek topraklarÄąnÄą onun adÄąna yazdÄąrmÄąĹtÄą (a.g.e., s. 413).
UĹĂťr denilen ticarĂŽ vergiye gelince, ellerindeki mal miktarÄąna gĂśre yabancÄą tĂźccarlardan onda bir, zimmĂŽ tĂźccarlardan yirmide bir, mĂźslĂźman tĂźccarlardan da kÄąrkta bir olarak alÄąnÄąyordu. YabancÄą tĂźccarlarÄąn İslâm Ăźlkesine mal getirmeleri durumunda bu vergi Hulefâ-yi RâĹidĂŽn dĂśneminde yÄąlda bir defa alÄąnÄąrken EmevĂŽlerâde, Ămer b. AbdĂźlazĂŽz zamanÄą hariç, yÄąla dikkat edilmeksizin malÄąn her giriĹinde alÄąnmÄąĹtÄąr (Necde HammâĹ, eĹ-Ĺâm fĂŽ ᚣadriâl-İslâm, s. 309). MĂźslĂźman tĂźccarlarÄąn ĂśdediÄi uĹĂťr zekât fonuna, zimmĂŽ ve yabancÄą Ăźlke tĂźccarlarÄąnÄąn Ăśdedikleri ise fey fonuna dahil edilmiĹtir (EbĂť YĂťsuf, s. 160).
Fetihlerde ele geçirilen ganimetlerin beĹte biri (humus) Hz. Peygamber ve Hulefâ-yi RâĹidĂŽn dĂśnemlerinde beytĂźlmâle gĂśnderiliyor ve Enfâl sĂťresinin 41. âyetinde belirtilen kalemlere harcanÄąyordu. Zamanla, ResĂťlullah ve yakÄąnlarÄąna ait olan iki hissenin cihad hazÄąrlÄąÄÄą ve faaliyetlerine harcanmasÄą gĂśrĂźĹĂźnde birleĹildi. EmevĂŽlerâin bu fondan gelen gelirleri cihad için silâh, at ve erzak alÄąmÄąna harcadÄąklarÄą sanÄąlmaktadÄąr (Necde HammâĹ, el-İdâre fiâl-Ężaᚣriâl-ĂmevĂŽ, s. 205).
ĂĹrĂŽ arazilerde yetiĹtirilen ĂźrĂźnlerden alÄąnan zekât geliri aynÄą beldede ilgili âyette (et-Tevbe 9/60) gĂśsterilen kalemlere harcanÄąr, zekât memurlarÄąnÄąn Ăźcretleri de bu fondan Ăśdenirdi; Allah yolunda cihad edenlerin payÄą ise savaĹtÄąklarÄą sÄąnÄąrlara nakledilirdi (MâverdĂŽ, s. 124). Ămer b. AbdĂźlazĂŽzâin beytĂźlmâli ßç Ĺubeye ayÄąrdÄąÄÄą, beytĂźâl-fey adÄą verilen birinci fonda haraç, cizye ve gayri mĂźslim tĂźccarlardan alÄąnan uĹĂťrlarÄą, ikinci fonda zekâtlarÄą ve ßçßncĂź fonda da ganimetlerden ayrÄąlan humus gelirlerini topladÄąÄÄą bilinmektedir (İbn Saâd, V, 400). Ămer b. AbdĂźlazĂŽz, harcamalar Ăźzerinde bĂźyĂźk titizlik gĂśsterip seleflerinin humusu yerinde kullanmadÄąklarÄąnÄą sĂśyleyerek bunun Kurâanâda bildirilen yerlere sarfÄąnÄą karar altÄąna almĹŠve borçlulara yardÄąmÄą da zekât fonundan yapmÄąĹtÄąr (a.g.e., V, 350 vd.). AyrÄąca fakir ve muhtaçlar için açtÄąrdÄąÄÄą aĹevinden devlet memurlarÄąnÄąn yemek yemesine izin vermemiĹtir.
EbĂť YĂťsuf, YaâkĹŤbĂŽ ve İbn Saâd gibi mĂźelliflerin eserlerinde yer alan bazÄą rivayetlerden, EmevĂŽ idarecilerinin bu vergilerle yetinmeyip Hulefâ-yi RâĹidĂŽn dĂśneminde olmayan ilâve vergiler koyduklarÄą anlaĹÄąlmaktadÄąr. Ămer b. AbdĂźlazĂŽz tarafÄąndan kaldÄąrÄąlan bu vergiler arasÄąnda, ekilen ve ekilmeyen araziler Ăźzerine konulmuĹ vergilerle eski SâsânĂŽ geleneklerine gĂśre Nevruz ve Mihricân gĂźnlerinde halifeye gĂśnderilen deÄerli hediyeler, resmĂŽ mĂźracaatlarda kullanÄąlan kâÄÄątlarÄąn bedelleri, darphâne iĹçilerinin Ăźcretleriyle nikâh parasÄą bulunmaktadÄąr.
EmevĂŽler dĂśneminde bazÄą kesimlerin maddĂŽ sÄąkÄąntÄąya dĂźĹtĂźÄĂź ve vergi Ăśdemekte zorlandÄąÄÄą gĂśrĂźlmektedir. Ăzellikle Irakâtaki muhalif gruplar, bĂślge sakinlerinin haklarÄąnÄąn yendiÄi ve buradan toplanan vergilerin Ĺam halkÄąna harcandÄąÄÄą iddiasÄąnda bulunmuĹlardÄąr. HâricĂŽ ve ĹiĂŽ isyanlarÄąnda bu iddia en Ăśnemli propaganda vasÄątasÄą haline getirilmiĹtir. Nitekim Zeyd b. Aliânin KĂťfe halkÄąndan biat alÄąrken biat metnine, toplanan vergilerin hak sahiplerine daÄÄątÄąlmasÄą ĹartÄąnÄą da koyduÄu bilinmektedir.
Toplumun bazÄą kesimleri, dĂźzenli maaĹlarÄą ve ganimetten aldÄąklarÄą pay sayesinde maddĂŽ bakÄąmdan iyi bir durumda bulunurken son zamanlarda geniĹ halk kitlesi geçim sÄąkÄąntÄąsÄąyla yĂźzyĂźze gelmiĹti. MaaĹ divanÄąna kayÄątlÄą muharip sÄąnÄąfla EmevĂŽler zamanÄąnda eski nĂźfuz ve kuvvetlerini devam ettiren İranlÄą çiftlik sahipleri dÄąĹÄąnda kalan Araplar ve mevâlĂŽ Ăśnemli bir iktisadĂŽ buhran içinde bulunuyordu. Suriye ile diÄer bĂślgeler arasÄąndaki siyasĂŽ rekabet, kabile mĂźcadeleleri ve muhalif gruplarÄąn bitmeyen isyanlarÄą durumu daha da kĂśtĂźleĹtirmiĹti. Bu yĂźzden idarecilerin deÄiĹmesi sÄąkÄąntÄąya dĂźĹen kesimlerin neredeyse ortak amaçlarÄą haline gelmiĹti. Buna karĹÄąlÄąk yĂśnetimin bu insanlarÄą rahatlatacak Ăśnlemleri almamakta Äąsrar etmesi devletin yÄąkÄąlÄąĹÄąnÄąn Ăśnemli sebeplerinden birini oluĹturmuĹtur.
EmevĂŽler dĂśnemi iktisadĂŽ hayatÄąnÄąn en Ăśnemli olaylarÄąndan biri AbdĂźlmelik b. Mervân tarafÄąndan ilk İslâm parasÄąnÄąn bastÄąrÄąlmasÄądÄąr. Onun zamanÄąna kadar Ăźlkede Bizans dinarÄą ile İran dirhemi kullanÄąlÄąyordu. Hz. Ămer ve daha sonraki halifeler para ÄąslahÄą ve tevhidi yoluna gitmiĹlerdi. Ancak tam anlamÄąyla İslâm parasÄą AbdĂźlmelik tarafÄąndan darbettirilmiĹtir. 76 (695) yÄąlÄąnda DÄąmaĹkâta ilk İslâm dinarÄąnÄąn basÄąmÄąnÄą gerçekleĹtiren AbdĂźlmelik, valisi HaccâcâÄą da Irakâta ilk dirhemi bastÄąrmakla gĂśrevlendirmiĹ, bu Ĺekilde Bizansâla sĂźregelen askerĂŽ mĂźcadele iktisadĂŽ bir boyut kazanmÄąĹtÄąr. Bu Ĺekilde Ăźlkesini Bizans parasÄąna baÄÄąmlÄąlÄąktan kurtaran halife, arkasÄąndan da devletin malĂŽ yapÄąsÄąnÄą pekiĹtirip iktisadĂŽ durumunu gßçlendirmiĹtir. İki devlet arasÄąnda bu yĂźzden baĹlayan mĂźcadele sÄąrasÄąnda resmĂŽ yazÄąĹmalarda kullanÄąlan hÄąristiyanĂŽ ibareler de çĹkarÄąlarak yerlerine İslâmĂŽlerâi konulmuĹtur.
EmevĂŽlerâde de çaÄdaĹÄą devletlerde olduÄu gibi ekonomik hayatÄąn temelleri tarÄąm Ăźzerine kurulmuĹtu. Bunun için idareciler sulama iĹine bĂźyĂźk Ăśnem verdiler ve çeĹitli kanallar açtÄąrÄąp bentler yaptÄąrdÄąlar. Muâviye, Ăśzellikle Irak topraklarÄąnÄąn en Ăśnemli problemi olan bataklÄąk bĂślgelerini ziraata açmak için faaliyet gĂśsterdi. YÄąllÄąk mahsulĂź 5 milyon dirhem tutan bir araziyi ekilebilir hale getirdi (BelâzĂźrĂŽ, FĂźtÝḼ, s. 411). AyrÄąca Irakâa vali tayin ettiÄi Ziyâd da bu iĹlere bĂźyĂźk Ăśnem verdi; taĹkÄąnlarÄą Ăśnlemek için bentler, sulama amacÄąyla kanallar ve Ăźzerlerine kĂśprĂźler yaptÄąrdÄą. EmevĂŽlerâin mĂźhendisi olarak tanÄąnan I. YezĂŽd, DÄąmaĹkâÄąn GĹŤta bĂślgesinde kendi adÄąyla bilinen kanalÄą (NehrĂź YezĂŽd) açtÄąrdÄą. BĂśylece GĹŤtaânÄąn az bir kÄąsmÄą sulanabilirken bu kanal sayesinde verimli arazinin tamamÄą sulanÄąr hale geldi. MeĹhur EmevĂŽ valisi Haccâc da pek çok kanal açtÄąrmÄąĹ, ayrÄąca tarÄąmÄąn gerilememesi için Ĺehirlere gÜçß yasaklayarak kÄąrsal kesimden gelenleri geri dĂśnmeye mecbur etmiĹtir (İbnĂźâl-EsĂŽr, V, 465).
HiĹâm b. AbdĂźlmelik zamanÄąnda baĹĹehirden geçen Berada nehrinin kollarÄąnÄąn sayÄąsÄą on ßçßn Ăźzerinde idi. Onun Irak valisi Hâlid b. Abdullah el-KasrĂŽ sulama iĹlerine bĂźyĂźk para harcayarak çeĹitli kanallar açtÄąrdÄą ve barajlar, kĂśprĂźler yaptÄąrdÄą. Bu gibi faaliyetlerin birçoÄunda meĹhur mĂźhendis Hassan en-NabatĂŽânin katkÄąlarÄąndan faydalanÄąlmÄąĹtÄąr (BelâzĂźrĂŽ, FĂźtÝḼ, s. 411). MÄąsÄąrâÄąn Nil nehrine dayalÄą sulamacÄąlÄąÄÄąna da gereken Ăśnem verilmiĹ, ayrÄąca nehir Ăźzerinde yeni bir mikyas yaptÄąrÄąlmÄąĹtÄąr (bk. MİKYĂSĂân-NĂL). J. Sauvaget ve O. Grabar, EmevĂŽ halifelerinin BâdiyetĂźĹĹâmâda inĹa ettirdikleri kasÄąr ve saraylarÄąn da ziraĂŽ Ăźretimi arttÄąrma iĹlevi gĂśrdĂźÄĂźnĂź ileri sĂźrmߊve bu yapÄąlarÄąn etrafÄąnda gĂśrĂźlen kanallarÄą, su arklarÄąnÄą ve sarnĹçlarÄą delil gĂśstermiĹlerdir (bk. Necde HammâĹ, eĹ-Ĺâm fĂŽ ᚣadriâl-İslâm, s. 326).
BİBLİYOGRAFYA
Hasan-Äą BasrĂŽ, Risâle fiâl-ḳader (nĹr. Muhammed İmâre, ResâʞilĂźâl-Ężadl veât-tevḼÎd içinde), Kahire 1971, I, 81-93.
VâsÄąl b. Atâ, Ḫuášbe: WÄᚣil ibn ĘżAášÄĘž als Prediger und Theologe (nĹr. H. Daiber), Leiden 1988, s. 22-36.
EbÝ YÝsuf, el-Ḫarâc, Kahire 1346, s. 49, 160.
İbn Saâd, eáš-ᚏabaḳÄt, I-X, tĂźr.yer.
İbn EbĂť Ĺeybe, el-Muᚣannef (nĹr. Kemâl YĂťsuf el-HĂťt), Beyrut 1409/1989, V, 14.
HalÎfe b. Hayyât, et-TârÎḍ (Zekkâr), s. 203-409.
Câhiz, el-Beyân veât-tebyĂŽn, I-IV, tĂźr.yer.
ZĂźbeyr b. Bekkâr, AḍbârĂźâl-muvaffaḳĹyyât, BaÄdad 1972, s. 331-333.
BelâzßrÎ, Ensâb, I-IV, tßr.yer.
a.mlf., FĂźtÝḼ (nĹr. A. Enis), Beyrut 1987, s. 380 vd., 411, 413, 627.
İbn Kuteybe, el-Maʿârif (UkkâĹe), tĂźr.yer.
a.mlf., el-İmâme veâs-siyâse, Beyrut, ts.
DĂŽneverĂŽ, el-AḍbârĂźâáš-ášÄąvâl, s. 288, 295-366.
YaâkĹŤbĂŽ, TârÎḍ, II, 216-338.
TaberĂŽ, TârÎḍ (EbĂźâl-Fazl), II; V-VII.
MesâĂťdĂŽ, MĂźrĂťcĂźâáş-áşeheb (AbdĂźlhamĂŽd), III, 20-270.
SĂŽrâfĂŽ, AḍbârĂźân-naḼviyyĂŽneâl-BaᚣriyyĂŽn (nĹr. F. Krenkow), Beyrut 1936.
EbĂźât-Tayyib el-LugavĂŽ, MerâtibĂźân-naḼviyyĂŽn, Kahire, ts.
EbĂť Bekir ez-ZĂźbeydĂŽ, ᚏabaḳÄtĂźân-naḼviyyĂŽn veâl-luÄĄaviyyĂŽn, Kahire 1954.
İbn CĂźlcĂźl, ᚏabaḳÄtĂźâl-eášÄąbbâʞ, Kahire 1955.
İbnĂźân-NedĂŽm, el-Fihrist, Riyad 1966.
DânĂŽ, KitâbĂźân-naḳáš, İstanbul 1932.
MâverdĂŽ, el-AḼkâmĂźâs-sulášĂ˘niyye, Kahire 1973, s. 124.
HatĂŽb el-BaÄdâdĂŽ, TaḳyĂŽdĂźâl-Ężilm, DÄąmaĹk 1949.
İbnĂźâl-EsĂŽr, el-Kâmil, III-V.
İbnĂźâl-KÄąftĂŽ, İḍbârĂźâl-Ężulemâʞ, Kahire 1326.
a.mlf., İnbâhĂźâr-ruvât, I-IV, tĂźr.yer.
İbnĂźât-TÄąktakÄ, el-FaḍrĂŽ, s. 103-149.
İbn EbĂť Usaybia, ĘżUyĂťnĂźâl-enbâʞ, Kahire 1882.
İbn Hallikân, Vefeyât, I-VIII, tßr.yer.
ZehebĂŽ, TeáşkiretĂźâl-Ḽuffâáş, I-IV, tĂźr.yer.
a.mlf., AĘżlâmĂźân-nĂźbelâʞ, I-XXIII, tĂźr.yer.
İbn KesÎr, el-Bidâye, III; VIII-X.
İbn HaldÝn, el-ʿİber, III, 4-168.
a.mlf., Muḳaddime, I, 364-365, 372-374.
İbnĂźâl-CezerĂŽ, Ä ÄyetĂźân-Nihâye, I-II.
MakrĂŽzĂŽ, el-ḪĹášaáš, I, 98.
SĂźyĂťtĂŽ, BuÄĄyetĂźâl-vuʿât, Kahire 1326.
a.mlf., TârÎḍuâl-ḍulefâʞ, s. 194-259.
İbnĂźâl-Murtazâ, ᚏabaḳÄtĂźâl-MuĘżtezile, s. 54-55, 58-59.
MĂźcâhid b. Cebr, TefsĂŽr (nĹr. Abdurrahman et-Tâhir), Doha 1978.
TaĹkĂśprizâde, MevzÝâtĂźâl-ulĂťm, İstanbul 1313.
KeĹfĂźâáş-áşunĂťn, I-II.
HediyyetĂźâl-ʿârifĂŽn, I-II.
Ahmed Cevdet PaĹa, KÄąsas-Äą Enbiyâ, İstanbul 1331, I, 620, 627.
H. Lammens, Etudes sur le regne du calife Omeyyade Moawia, Leipzig 1908.
a.mlf., Etudes sur le siècle des Omeyyades, Beyrut 1930.
a.mlf., âMervan Iâ, İA, VII, 777-778.
a.mlf., âMuâviyeâ, a.e., VIII, 438-444.
C. Zeydân, Medeniyyet-i İslâmiyye, I-II, 3-32; III.
Ahmed EmĂŽn, FecrĂźâl-İslâm, Kahire 1945.
AbdĂźlazĂŽz ed-DĂťrĂŽ, el-ĘżAᚣrĂźâl-ĘżAbbâsiyyĂźâl-evvel, BaÄdad 1945.
a.mlf., İlk DÜnem İslâm Tarihi (Hayrettin Yßcesoy), İstanbul 1991.
C. Brockelmann, İslâm Milletleri ve Devletleri Tarihi (trc. NeĹet ĂaÄatay), Ankara 1954, s. 57-58.
a.mlf., TârÎḍuâl-edebiâl-ĘżArabĂŽ (trc. AbdĂźlhalĂŽm en-Neccâr), Kahire 1959.
Kehhâle, MuĘżcemĂźâl-mßʞellifĂŽn, I-XV, tĂźr.yer.
a.mlf., ĘżUlĂťmĂźâl-baḼte fiâl-ĘżuᚣÝriâl-İslâmiyye, DÄąmaĹk 1972.
T. J. de Boer, İslâmâda Felsefe Tarihi (trc. YaĹar Kutluay), Ankara 1960, s. 3-47.
Sezgin, GAS, I-IX, tĂźr.yer.
M. HĂźseyin ez-ZehebĂŽ, et-TefsĂŽr veâl-mĂźfessirĂťn, Kahire 1961.
J. Wellhausen, Arap Devleti ve Sukutu (trc. Fikret IĹÄąltan), Ankara 1963.
a.mlf., İslamiyetin İlk Devrinde DinĂŽ-SiyasĂŽ Muhalefet Partileri (trc. Fikret IĹÄąltan), Ankara 1989.
M. HamĂŽdullah, Kurâân-Äą KerĂŽm Tarihi (trc. M. Sait Mutlu), İstanbul 1965, s. 42-64.
a.mlf., Muhtasar Hadis Tarihi ve Sahifa-i Hemmam İbn MĂźnebbih (trc. Kemal KuĹçu), İstanbul 1967.
Ali Hasan AbdĂźlkÄdir, NaáşratĂźn ʿâmme fĂŽ târÎḍiâl-fĹḳhiâl-İslâmĂŽ, Kahire 1965, s. 106-190.
Seyyid AbdĂźlazĂŽz Sâlim, et-TârÎḍ veâl-mßʞerriḍÝneâl-ĘżArab, İskenderiye 1967.
a.mlf., TârÎḍuâd-devletiâl-ĘżArabiyye, Beyrut 1986.
ĹevkÄŤ Dayf, el-MedârisĂźân-naḼviyye, Kahire 1968.
a.mlf., TârÎḍuâl-edebiâl-ĘżArabĂŽ, Kahire, ts., I-II.
ZiriklÎ, el-Aʿlâm, I-X, tßr.yer.
Selâhaddin el-MĂźneccid, MuĘżcemĂź BenĂŽ Ămeyye, Beyrut 1970.
a.mlf., MuĘżcemĂźâl-mßʞerriḍÎneâd-DÄąmaĹḳĹyyĂŽn, Beyrut 1978.
M. HudarĂŽ Bek, TârÎḍuât-teĹrĂŽĘżiâl-İslâmĂŽ, Kahire 1970.
a.mlf., MuḼâá¸arât: Ămeviyye, II, 22-226.
Abdullah MahmĂťd eĹ-Ĺehhâte, TârÎḍuâl-Ḳurʞân veât-tefsĂŽr, Kahire 1392/1972, s. 1-112.
AbdĂźlemĂŽr Deksen, el-ḪilâfetĂźâl-Ămeviyye, Beyrut 1974.
HâĹim CemĂŽl Abdullah, FĹḳhu SaʿÎd b. MĂźseyyeb, BaÄdad 1974.
M. Esat KĹlĹçer, İslâm FĹkhĹnda Rey TaraftarlarĹ, Ankara 1975.
Ahmed Ăelebi, İslâmda EÄitim-ĂÄretim Târihi (trc. Ali YardÄąm), İstanbul 1976.
Talat KoçyiÄit, Hadis Tarihi, Ankara 1977, s. 9-214.
B. Lewis, Tarihte Araplar (trc. HakkĹ Dursun YĹldĹz), İstanbul 1979.
Necde HammâĹ, el-İdâre fiâl-Ężaᚣriâl-ĂmevĂŽ, DÄąmaĹk 1980.
a.mlf., eĹ-Ĺâm fĂŽ ᚣadriâl-İslâm, DÄąmaĹk 1987.
Hitti, İslâm Tarihi, II, 301-441.
R. Mantran, İslâmÄąn YayÄąlĹŠTarihi (trc. İsmet KayaoÄlu), Ankara 1981, s. 116.
İsmail YiÄit, Emeviler Devrinde İlmĂŽ Hareket (doktora tezi, 1981), MĂ Sosyal Bilimler EnstitĂźsĂź.
M. Watt, İslâm DĂźĹĂźncesinin TeĹekkĂźl Devri (trc. Ethem Ruhi FÄąÄlalÄą), Ankara 1981, s. 1-183.
AbdĂźlmĂźnâim Mâcid, et-TârÎḍuâs-siyâsĂŽ liâd-devletiâl-ĘżArabiyye, Kahire 1982, II, tĂźr.yer.
a.mlf., el-Ḥicâz veâd-devletĂźâl-İslâmiyye, Beyrut 1983.
AbdĂźĹĹâfĂŽ M. AbdĂźllatĂŽf, el-ĘżĂlemĂźâl-İslâmĂŽ fiâl-Ężaᚣriâl-ĂmevĂŽ, Kahire 1984.
Hasan İbrâhim, İslâm Tarihi, II, 251.
İbrâhim BeydĂťn, ed-DevletĂźâl-Ămeviyye veâl-muʿâraşâ, Beyrut 1985.
YĂťsuf el-IĹ, ed-DevletĂźâl-Ămeviyye, DÄąmaĹk 1985.
G. Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi (trc. Fikret IĹÄąltan), Ankara 1986.
HĂźseyin Atvân, el-FÄąraḳuâl-İslâmiyye, Beyrut 1986.
a.mlf., ed-DaĘżvetĂźâl-ĘżAbbâsiyye, Beyrut, ts.
Nâyif MaârĂťf, el-Ḫavâric fiâl-Ężaᚣriâl-ĂmevĂŽ, Beyrut 1987.
MahmĂťd el-Mikdâd, el-MevâlĂŽ ve niáşĂ˘mĂźâl-velâʞ, DÄąmaĹk 1989, s. 130-328.
Hayreddin Karaman, İslâm Hukuk Tarihi, İstanbul 1989, s. 161-168.
Ziyâeddin Reyyis, İslâmâda SiyasĂŽ DĂźĹĂźnce Tarihi (trc. Ahmet SarÄąkaya), İstanbul 1990.
Mustafa Nevin AbdĂźlhâlÄąk, İslâm SiyasĂŽ DĂźĹĂźncesinde Muhalefet (trc. Vecdi AkyĂźz), İstanbul 1990.
İrfan Aycan, Muâviye b. EbÎ Sßfyân, Ankara 1990.
a.mlf. â İbrahim SarĹçam, EmevĂŽler, Ankara 1993.
Vecdi AkyĂźz, Hilafetin Saltanata DĂśnĂźĹmesi, İstanbul 1991.
Hodgson, İslâmâÄąn SerĂźveni, I, 160-175, 189-232.
İbrâhim el-EbyârÎ, Muʿâviye, Kahire, ts.
K. V. ZetterstĂŠen, âAbdĂźlmelikâ, İA, I, 95-97.
a.mlf., âHiĹâmâ, a.e., V/1, s. 540.
a.mlf., âĂmerâ, a.e., IX, 462-465.
G. Levi Della Vida, âEmevĂŽlerâ, a.e., IV, 241-248.
T. W. Arnold, âHalifeâ, a.e., V/1, s. 148-155.
HakkÄą Dursun YÄąldÄąz, âVelĂŽd Iâ, a.e., XIII, 292-297.
a.mlf., âYezĂŽd b. AbdĂźlmelikâ, a.e., XIII, 409-411.
a.mlf., âYezĂŽd b. Muââviyeâ, a.e., XIII, 411-413.
a.mlf., âAbdĂźlmelik b. Mervânâ, DİA, I, 266-270.
Maddenin bu bĂślĂźmĂź TDV İslâm Ansiklopedisiânin 1995 yÄąlÄąnda İstanbulâda basÄąlan 11. cildinde, 87-104 numaralÄą sayfalarda yer almÄąĹtÄąr.
F) Sanat. EmevĂŽ hânedanÄąnÄąn hâkimiyeti altÄąnda doÄan ve geliĹen EmevĂŽ sanatÄą, her Ĺeyden Ăśnce İslâm sanatÄąnÄąn esaslarÄąnÄąn tesbit edilip temellerinin atÄąldÄąÄÄą devri temsil eder. Mimari ve diÄer sanat kollarÄąnda ana formlarÄąn ortaya çĹkmasÄą, kaidelerin tesbit edilmesi ve ana ĹemalarÄąn belirlenmeye baĹlamasÄą bu dĂśneme rastlamaktadÄąr. EmevĂŽ sanatÄą, sÄąnÄąrlÄą bir teĹekkĂźl sĂźresi içinde kaldÄąÄÄą ve hâkim olduÄu bĂślgelerin İslâm Ăśncesi kĂźltĂźrleriyle yakÄąn temas halinde bulunduÄu için daha sonra tam anlamÄąyla Ĺahsiyet kazanacak olan İslâm sanatÄąndan deÄiĹik bazÄą Ăśzellikler gĂśstermektedir. Bilhassa ihtiĹam ve zenginliÄin ortaya konulduÄu mimari tezyinatta hemen farkedilen bu durum, EmevĂŽ hĂźkĂźmdarlarÄąnÄąn, İslâm Ăśncesi medeniyetlerin ve HÄąristiyanlÄąÄÄąn bÄąraktÄąÄÄą eserlere karĹÄą İslâm dĂźĹĂźnce ve sanatÄąnÄą hâkim kÄąlma arzularÄąnÄąn sonucudur. EmevĂŽlerâden Ăśnce, yalnÄąz dinĂŽ gĂśrevlerin ifa edilmesine ve tabiat ĹartlarÄąna karĹÄą gĂźnlĂźk hayatÄąn sĂźrdĂźrĂźlmesine uygun olmalarÄą amacÄąyla yapÄąlan son derece mĂźtevazi ve sade binalarÄąn yerine ihtiĹamlÄą gĂśrĂźnmeleri birinci planda tutulan dinĂŽ ve sivil binalarÄąn yapÄąlmasÄą ile ortaya çĹkan yeni sanat anlayÄąĹÄą sanat bakÄąmÄąndan ilk olma ĂśzelliÄine sahiptir. Bu sebeple de İslâm âleminde EmevĂŽ eserleri için Ăśrnek veya rakip teĹkil edecek baĹka eserler mevcut olmamÄąĹtÄąr. EmevĂŽlerâin bu gĂśzle gĂśrdĂźkleri sanat eserleri, asÄąl hâkimiyet alanlarÄąnÄą oluĹturan Suriye ve yakÄąn çevresindeki eski medeniyetlerle çaÄdaĹlarÄą olan Bizans ve SâsânĂŽlerâe ait eserlerdir.
İslâm sanatÄąnÄąn gerçek anlamda temelini teĹkil eden EmevĂŽ sanatÄą, sanat tarihi açĹsÄąndan bĂźyĂźk Ăśnem ve deÄere sahip mimari eserlerin yapÄąldÄąÄÄą bir devir olarak dikkat çekmektedir. İslâm âleminin bir bĂźtĂźn halinde o gĂźne kadarki en geniĹ sÄąnÄąrlarÄąna ulaĹtÄąÄÄą ve cihanĹĂźmul bir nitelik kazandÄąÄÄą bu dĂśnemde EmevĂŽ hĂźkĂźmdarlarÄą gßçleri, zenginlikleri ve kendilerine olan gĂźvenleriyle âbidevĂŽ sanat eserlerinin yapÄąlmasÄąna Ăśnderlik etmiĹler, dolayÄąsÄąyla da devletin ve İslâmâÄąn gĂźcĂźnĂź sergileyebilmek amacÄąyla EmevĂŽ sanatÄąnÄąn geliĹmesinde en Ăśnemli rolĂź oynamÄąĹlardÄąr.
Her Ĺeyden Ăśnce kendi milletlerini diÄerlerinin ĂźstĂźnde tutan EmevĂŽler, geleneksel Arap hayatÄąnÄąn gerektirdiÄi davranÄąĹlarÄą, zevk ve anlayÄąĹÄą hâkim olduklarÄą bĂślgelerinkinin ĂźstĂźne çĹkartmaya çalÄąĹÄąrken buralarda bir yerli-Arap sentezi de ortaya koymuĹlardÄąr. Arabistan çÜllerinden gelen gÜçebe Arap anlayÄąĹÄąyla Suriyeânin kĂśkleri çok eskilere giden yerleĹik medeniyet anlayÄąĹÄąnÄąn bir sentezi olan EmevĂŽ sanatÄą, İslâm sanatÄą tarihi içinde mĂźstesna bir devri temsil eder. Eski Mezopotamya ve İran medeniyetlerinin Ăźzerine gelen Helenistik kĂźltĂźrĂźn temeline dayanmĹŠhÄąristiyan anlayÄąĹÄą karĹÄąsÄąnda İslâmâÄą temsil eden EmevĂŽler, eskileri gĂślgede bÄąrakabilecek gĂśrkemli eserlerin bânisi olduklarÄą kadar yeni yeni Ĺekillenen İslâm sanatÄąnÄąn da teĹekkĂźl ve tekâmĂźlĂź yolunda Ăśnemli bir hizmette bulunmuĹlardÄąr. DiÄer taraftan Suriye EmevĂŽ sanatÄą ile EndĂźlĂźs EmevĂŽ sanatÄą arasÄąnda bir baÄ bulunmakla birlikte EndĂźlĂźs EmevĂŽleriânin ortaya koyduÄu sanat tamamen kendine has Ăśzelliklere sahip olup yeni bir anlayÄąĹÄąn ifadesidir (bk. ENDĂLĂS [Sanat]).
1. Mimari. EmevĂŽ sanatÄąnÄąn ortaya koyduÄu eserler, Ăśzellikle dinĂŽ mimarinin ilk plan ĹemalarÄąnÄąn teĹekkĂźlĂźnde Ăśnemli bir rol oynamÄąĹtÄąr. MihrabÄąn mimari bir eleman olarak kullanÄąlmasÄą ve minberin ana mekân bĂźtĂźnĂźne katÄąlmasÄą bu devirde gerçekleĹmiĹ ve bu camilerin plan ĹemalarÄą daha sonra yapÄąlacak olanlar için Ăśrnek teĹkil etmiĹtir. AyrÄąca bir kapalÄą ibadet mekânÄą ile etrafÄą revaklarla çevrili avludan oluĹan bĂźyĂźk cami planÄą da bu devirde ortaya çĹkmÄąĹtÄąr. DinĂŽ mimari taĹÄądÄąÄÄą İslâm Ăśncesi tesirlere raÄmen İslâm akaidine gĂśre teĹkilâtlandÄąrÄąlmĹŠve ibadetlerin ifa edilmesine her yĂśnĂźyle cevap verecek Ĺekilde tasarlanmĹŠbinalarÄąyla mĂźslĂźman ruhuna uygun bir gĂśrĂźnĂźm sergiler. EmevĂŽ sivil mimarisi eskiyle yeninin karĹÄąlaĹmasÄąnÄą en gĂźzel biçimde gĂśzler ĂśnĂźne sermesi açĹsÄąndan Ăśzel bir Ăśneme sahiptir. Bu eserlerde gĂśrĂźlen plan ĹemalarÄą ve mimari tezyinat, dinĂŽ mimaride uyulmasÄą gereken kanun ve kurallardan uzak kalmasÄą sebebiyle ĂśzgĂźrlĂźk içinde geliĹmiĹtir. Sivil mimaride dĂźnyevĂŽ ve maddĂŽ bir temayĂźl mevcut olup İslâm Ăśncesi medeniyetlerden ve onlarÄąn sanat anlayÄąĹlarÄąndan çok gßçlĂź tesirler taĹÄąyan binalarda EmevĂŽlerâin dĂźnyaya ve hayata karĹÄą hissettikleri baÄlÄąlÄąk açĹkça kendini gĂśstermektedir. Her Ĺeyden Ăśnce savunmaya Ăśnem verilerek yapÄąlmĹŠkasÄąrlarda veya çÜl ĹatolarÄąnda gĂśrĂźlen plan ĹemasÄą ve binalarÄąn teĹekkĂźlĂź, EmevĂŽ halifelerinin Hulefâ-yi RâĹidĂŽn devri yĂśneticilerinin tutumundan farklÄą olan dĂźnyaya ve lĂźkse dĂźĹkĂźn hayat tarzlarÄąnÄą çok gĂźzel sergilemekte ve ayrÄąca onlarÄąn, İslâm devletinin topraklarÄą, gĂźcĂź ve nĂźfusu arttÄąkça tebaalarÄąndan uzaklaĹmakta ve hatta çekinmekte olduklarÄąnÄą ortaya koymaktadÄąr. KalabalÄąk Ĺehirlerden uzakta ÄąssÄąz veya çok az nĂźfusa sahip çÜl bĂślgelerinde yapÄąlan kasÄąrlar, EmevĂŽlerâin atalarÄąnÄąn geldiÄi çÜllere duyduklarÄą Ăśzlem ve sevgi kadar savunma ve korunmaya duyduklarÄą ihtiyacÄąn da sonucudur. EmevĂŽ mimarisi, gĂźnĂźmĂźze kalabilen Ăśrnek azlÄąÄÄąna raÄmen İslâm sanatÄą tarihi açĹsÄąndan Ăśnemi bĂźyĂźk yapÄąlarla temsil edilmektedir. Ana malzeme olarak taĹ ve tuÄlanÄąn kullanÄąldÄąÄÄą bu eserlerde bulunan tezyinatÄąn deÄiĹik hususiyetleri ve ihtiĹamÄą da binalar kadar bĂźyĂźk Ăśnem taĹÄąmaktadÄąr.
a) DinĂŽ Mimari. EmevĂŽ dinĂŽ mimarisinin ilk binasÄą, mĂźslĂźmanlarÄąn HacerĂźlesvedâden sonra ikinci kutsal taĹÄą olan, Hz. Peygamberâin Ăźzerine basarak miâraca çĹktÄąÄÄą âsahreânin (sahretullah) ĂźstĂźnĂź Ăśrten KubbetĂźâs-sahreâdir. Halife AbdĂźlmelik b. Mervân tarafÄąndan 72 (691-92) yÄąlÄąnda yaptÄąrÄąlan bina, KudĂźsâteki maddĂŽ ve mânevĂŽ deÄeri haiz mimari Ĺaheserlerinin en gĂźzelidir. Kutsal kaya ile altÄąndaki maÄaranÄąn ĂźstĂźnĂź Ăśrten yuvarlak kubbe dĂśrt pâye ve aralarÄąndaki ßçer sĂźtunla taĹÄąnmakta, bĂśylece sÄąnÄąrlanan daire planlÄą merkezĂŽ mahallin etrafÄąnÄą sekiz pâye ile aralarÄąndaki ikiĹer sĂźtundan oluĹan sekizgen bir arkat çevrelemekte ve iç içe iki galeri meydana getirmektedir. BinanÄąn dĹŠduvarlarÄąyla saÄlanan plan ĹemasÄą da sekizgen olup meyilli çatÄądan merkezĂŽ kÄąsmÄąn ĂźstĂźndeki kubbeye kasnakla geçilmektedir. BugĂźn altÄąn levhalarla kaplanmĹŠdurumda bulunan kubbe, kutsal mahallin Ăśnemini belirtecek Ĺekilde bĂźtĂźn binaya hâkim kÄąlÄąnmÄąĹtÄąr. SahretullahÄą çevreleyen iki galeri ziyaretçilerin tavafÄą içindir; bu bakÄąmdan zamanla yanlĹŠolarak Ămer Camii adÄąyla da anÄąlan bina, Ăśzellikle yabancÄąlar tarafÄąndan sanÄąldÄąÄÄą gibi bir cami deÄildir ve esasen minaresi de yoktur. BinanÄąn mozaik tezyinatÄą Ăśnemlidir (bk. KUBBETĂâs-SAHRE).
I. VelĂŽd zamanÄąnda 709 yÄąlÄąnda baĹlanÄąp 715 yÄąlÄąnda tamamlanan KudĂźsâteki Mescid-i Aksâ da İslâm âleminin en kutsal yapÄąlarÄąndan biri olup cami mimarisi için Ăśrnek teĹkil eden, maddĂŽ ve mânevĂŽ bĂźyĂźk Ăśneme sahip diÄer bir EmevĂŽ eseridir. GeçirdiÄi onarÄąmlar ve çeĹitli imar faaliyetleri sebebiyle planÄąnda deÄiĹmeler olmasÄąna raÄmen ana hatlarÄąyla eski Ĺekli ve ilk planÄą hakkÄąnda bir fikir verebilen cami, kÄąble duvarÄąna dikey uzanan neflerle onlarÄą kesen kÄąble duvarÄąna paralel bir neften meydana gelir. İbadet mekânÄąnÄąn en karakteristik kÄąsmÄą, kubbeye paralel nefin mihrabÄąn ĂśnĂźnde kestiÄi ortadaki dikey nefle birlikte teĹkil ettiÄi açĹklÄąÄÄąn Ăźzerine gelen kubbedir. Bu dĂźzenleme daha sonra yapÄąlan pek çok camide tekrarlanmÄąĹtÄąr (bk. MESCİD-i AKSĂ).
EmevĂŽ mimarisinin Ĺaheserlerinden biri olduÄu kadar gĂźnĂźmĂźze kalabilen camilerin de en ihtiĹamlÄą ilk ĂśrneÄini teĹkil eden Ĺamâdaki Emeviyye Camii I. VelĂŽdâin halifeliÄi sÄąrasÄąnda yapÄąlmÄąĹtÄąr (705-715). Eski bir Roma mâbediyle bir Bizans bazilikasÄąnÄąn yerine inĹa edilen cami, kÄąble duvarÄąna paralel uzanan ßç nefle onlarÄą mihrap hizasÄąnda kesen bir dikey neften meydana gelmiĹtir. Dikey ve paralel neflerin kesiĹtikleri ortadaki bĂślĂźmĂźn ĂźstĂźnde bir kubbe yer almakta, diÄer kÄąsÄąmlarÄąn Ăźzerinde ise ahĹap bir çatÄą bulunmaktadÄąr. Bina tarihi sĂźresince birçok tamirat gĂśrmߊve deÄiĹik imar safhalarÄąyla bugĂźnkĂź Ĺeklini almÄąĹtÄąr. Daha sonraki camiler için bir Ăśrnek teĹkil eden bu Ăśnemli yapÄąnÄąn avlusu ve burada bulunan hazine binasÄą da ayrÄąca İslâm sanatÄą açĹsÄąndan dikkate ĹayandÄąr. Bilhassa revaklarla çevrili avlunun cami mimarisinin tekâmĂźlĂźnde iç mekân teĹekkĂźlĂźyle birlikte Ăśnemli bir yeri bulunmaktadÄąr. ĂncĂź Ăśrnek olma ĂśzelliÄini taĹÄąyan Emeviyye Camiiânin tezyinatÄąnda kullanÄąlan mozaik sĂźslemeler de bu ĂśzelliÄi çok daha Ăśnemli hale getirmiĹtir. Mozaik tezyinat içinde bitkisel ve geometrik motiflerle EmevĂŽ halifelerinin gĂźcĂźnĂź gĂśsteren Ĺehir ve bina tasvirleri yer almaktadÄąr (bk. EMEVİYYE CAMİİ).
DinĂŽ mimarinin diÄer iki ĂśrneÄi, yine VIII. yĂźzyÄąla ait olan Hama Ulucamii ile Busrââdaki Ămer Camiiâdir. Her ikisinin de geçirdikleri çeĹitli onarÄąm ve deÄiĹikliklere raÄmen Ĺam Emeviyye Camiiâninkine benzer birer plana sahip olduklarÄą anlaĹÄąlmaktadÄąr.
b) Sivil Mimari. Sivil mimariyi temsil eden binalar, bĂźyĂźk iskân bĂślgelerinin uzaÄÄąnda mĂźstahkem saray veya kasÄąr olarak hizmet vermiĹ veya bu gaye ile yapÄąmÄąna baĹlanmĹŠĹatolardÄąr. Bu tip binalarÄąn bilinen ilk Ăśrneklerinden biri, Halife HiĹâm b. AbdĂźlmelik devrinde 727 yÄąlÄąnda yapÄąlmĹŠolan KasrĂźâl-hayriâl-garbĂŽâdir. DĂśrtkĂśĹe bir ana avlu etrafÄąnda sÄąralanmĹŠbĂślĂźmlerden meydana gelen, dĂźzenli bir iç kuruluĹa sahip kompleksin dĹŠkÄąsmÄą tahkimatlÄą bir duvarla çevrilidir. 727 ve 729 yÄąllarÄąnda tamamlanmĹŠiki ayrÄą mimari kompleksten oluĹan KasrĂźâl-hayriâĹ-ĹarkÄŤ ise EmevĂŽ sivil mimarisinin en ilgi çekici Ăśrneklerinden biridir. Ăok maksatlÄą kullanÄąma ayrÄąlmĹŠbĂźyĂźk bir bina ile bunun dÄąĹÄąnda kalan daha kßçßk bir binadan teĹekkĂźl etmiĹtir. Kßçßk binanÄąn Halife HiĹâm için yapÄąlmĹŠbir kĂśĹk olduÄu bilinmektedir. Bir av sahasÄą içinde yer alan iki mimari kompleks de EmevĂŽ sivil mimarisinin bu tip binalar için alÄąĹÄąlmĹŠÜzelliklerini taĹÄąmaktadÄąr. Kareye yakÄąn dĂśrt kĂśĹe bir orta avluya gĂśre teĹkilâtlanmĹŠiç mekânÄąn etrafÄą, kuleler ve yarÄąm kulelerle tahkim edilmiĹ bir surla çevrilidir. GiriĹ kÄąsÄąmlarÄą, KasrĂźâl-hayriâl-garbĂŽâde olduÄu gibi yarÄąm daire biçimi kulelerle savunulan binalardan bĂźyĂźÄĂźnĂźn dĂśrt, kßçßÄĂźnĂźn ise bir tek giriĹi vardÄąr. Kßçßk binada tipik EmevĂŽ alçĹ tezyinatÄąnÄąn mevcut olduÄu gĂśrĂźlmektedir. Kompleksin bir camii ve askerĂŽ garnizonu vardÄąr (bk. KASRĂâl-HAYR).
YapÄąmÄąna 740 yÄąlÄąndan sonra Halife HiĹâm b. AbdĂźlmelik (724-743) veya II. VelĂŽd (743-744) dĂśneminde baĹlandÄąÄÄą tahmin edilen HÄąrbetĂźâl-mefcer tamamlanamadan kalmĹŠbir eserdir. MerkezĂŽ bir ana avlu çevresinde teĹkilâtlanmĹŠve etrafÄą tahkimatlÄą duvarla çevrilmiĹ bir ana bina ile bunun dÄąĹÄąnda on altÄą pâye tarafÄąndan taĹÄąnan beĹik tonozlu çatÄąyla ĂśrtĂźlĂź bir hamam bĂślĂźmĂźnden meydana gelmiĹtir. Zengin bir mimari tezyinata sahip olan ve zemini mozaiklerle kaplanmĹŠbulunan hamamÄąn soÄukluk bĂślĂźmĂźnĂźn ĂźstĂź bir kubbeyle ĂśrtĂźlĂźdĂźr (bk. HIRBETĂâl-MEFCER).
Tarihlenmesi gßçlĂźkler arzeden ve mimari hususiyetleriyle diÄer EmevĂŽ kasÄąrlarÄąndan farklÄą bir gĂśrĂźntĂź veren Kusayru Amreâde, bir taht odasÄą ve kabul salonu ile bu bĂślĂźmĂźn baÄlandÄąÄÄą bir hamamdan mĂźteĹekkil bir plan ĹemasÄąna rastlanmaktadÄąr. II. VelĂŽdâin halifeliÄe gelmesinden Ăśnceki bir dĂśneme ait olduÄu tahmin edilen bina, diÄer kasÄąrlarda gĂśrĂźlen ana avluya ve tahkimatlÄą surlara sahip deÄildir. BinanÄąn Ăśzellikle duvar resimleri meĹhurdur ve bunlar EmevĂŽ sanatÄą için olduÄu kadar İslâm sanatÄą tarihi için de bĂźyĂźk Ăśnem taĹÄąmaktadÄąr (bk. KUSAYRU AMRE).
Halife II. VelĂŽd devrinde yapÄąmÄąna baĹlandÄąÄÄą sanÄąlan KasrĂźâl-MĂźĹettâ yine yarÄąm kalmĹŠbir bina olup ana hususiyetleri itibariyle alÄąĹÄąlmĹŠEmevĂŽ kasÄąr planÄąna sahiptir. DĂśrtkĂśĹe bir ana avlu etrafÄąnda teĹkilâtlanmĹŠmimari bĂślĂźmlerden meydana gelen bir iç dĂźzenlemeye sahip bina tahkimatlÄą duvarlarla çevrilidir. BinanÄąn en ilgi çekici kÄąsmÄą, inĹaatÄąn terkedilmesi sÄąrasÄąnda kemer çĹkÄąĹlarÄąna kadar tamamlanmĹŠolan taht odasÄądÄąr. Ăç kemerli bir zafer takÄąnÄą andÄąran avlu cephesi ve bu cephenin arkasÄąndaki ßç apsis ile teĹkilâtlandÄąrÄąlÄąp kubbeyle ĂśrtĂźlmesi planlanmĹŠolduÄu anlaĹÄąlan bu bĂślĂźm diÄer EmevĂŽ binalarÄąndan farklÄą bir Ăśzelliktedir (bk. KASRĂâl-MĂĹETTĂ).
Ăteki sivil mimari eserleri arasÄąnda HamâmĂźâs-Sarah, KasrĂźâl-ebyaz (HÄąrbetĂźâl-beydâ), KasrĂźât-TĂťbe, HÄąrbetĂźâl-minye ve KasrĂźâl-Harâneâyi (Harrâne) saymak mĂźmkĂźndĂźr. Bu binalarÄąn plan ĹemalarÄą da esas itibariyle ana avlu etrafÄąnda geliĹmiĹ mimari bĂślĂźmlerden ve bu iç mekânÄą çeviren tahkimatlÄą duvarlardan oluĹmaktadÄąr.
2. Mozaik, Duvar Resimleri, Heykel, Kabartma, Tezyinat ve Kßçßk Sanatlar. EmevĂŽ sanatÄąndan gĂźnĂźmĂźze ulaĹan sÄąnÄąrlÄą sayÄądaki ĂśrneÄin bĂźyĂźk bir kÄąsmÄą mimarlÄąk âbidesi olup bunlarÄąn dÄąĹÄąnda kalanlarÄąn çoÄunluÄu da mimariye baÄlÄą sanat kollarÄąna ait eserlerdir; el sanatÄą ĂźrĂźnlerinin sayÄąsÄą ise çok azdÄąr. EmevĂŽ sanatÄąnÄą temsil eden bĂźtĂźn eserlerde rastlanan ana Ăśzellik, bunlarÄąn İslâm sanatÄąnÄąn diÄer devirlerinde yapÄąlanlardan farklÄą ve deÄiĹik bir anlayÄąĹla ele alÄąnmĹŠolmalarÄądÄąr. Bu durum mimari kadar mimariye baÄlÄą sanat kollarÄą ve el sanatlarÄą için de geçerlidir. Ăzellikle mimariye baÄlÄą sanat kollarÄą ve el sanatlarÄąnÄąn tezyinĂŽ elemanlarÄą arasÄąnda yakÄąn bir temas olduÄu gĂśzden kaçmamaktadÄąr; bunlara aynÄą zevk ve duygularÄąn Ĺekil verdiÄi bellidir. EmevĂŽ sanatÄąnÄąn temeli mimari ve mimari tezyinat olup kullanma amacÄąyla yapÄąlmĹŠeserler Ăźzerinde dahi mimari tezyinat elemanlarÄąnÄąn yer almasÄą bu durumun sonucudur.
EmevĂŽ sanatÄąnÄąn bĂźtĂźn İslâm sanatÄą içindeki farklÄą ana ĂśzelliÄi mozaik, duvar resimleri ve heykel gibi az ilgi çeken sanat kollarÄąna ve figĂźratif anlayÄąĹla yaklaĹtÄąÄÄą tasvirĂŽ tarza duyduÄu gßçlĂź temayĂźldĂźr. İslâm sanatÄą için hayli deÄiĹik bir durum arzeden bu temayĂźl EndĂźlĂźs dahil bĂźtĂźn EmevĂŽler için tabii olup dinĂŽ inançlara karĹÄą gelmeden Ăśnemli eserler meydana getirilmesine ortam hazÄąrlamÄąĹtÄąr. Bu eserlerin yapÄąmÄąnda gĂśrev alan ustalar Arap ve hatta mĂźslĂźman olmasalar dahi yaptÄąklarÄą eserlerle İslâm ruh ve anlayÄąĹÄąna uygun biçimde EmevĂŽ zevkini yansÄątmÄąĹlardÄąr. EmevĂŽ halifelerinin insan ve hayvan figĂźrlerinin yer aldÄąÄÄą tasvirĂŽ eserlere karĹÄą bĂźyĂźk ilgi duyduklarÄą âĹikârdÄąr. Fakat bu tip tasvirlerin yalnÄąz sivil mimari eserleri veya dinĂŽ mimari eserlerinin din dÄąĹÄą kullanÄąm amacÄąyla yapÄąlmĹŠbĂślĂźmleri Ăźzerinde yer almĹŠolmasÄą, buna karĹÄąlÄąk dinĂŽ binalarda bitkisel motiflerle Ĺehir ve bina tasvirleri gibi cansÄąz figĂźrlere yer verilmesi, EmevĂŽlerâin din ve sanat karĹÄąsÄąndaki tutumlarÄąnÄąn ve İslâmâÄąn kurallarÄąna uymalarÄąnÄąn en gĂźzel ifadesidir. Duvar resimleri, mozaikler ve heykeller daha çok EmevĂŽ halifelerinin hâkimi olduklarÄą bĂślgelerin eski kĂźltĂźr, gelenek ve dĂźĹĂźnceleriyle İslâmâÄąn inanç ve anlayÄąĹÄąnÄą birleĹtirme çabasÄąnÄąn ve ĹahsĂŽ zevklerinin sonucudur. Bundan dolayÄą sĂśz konusu eserler eski Mezopotamya ve İran medeniyetleri kadar Grek, Roma ve Bizans medeniyetlerinin de İslâm sanat ve kĂźltĂźrĂźyle birleĹmesini temsil etmektedir.
ĂoÄunun BizanslÄą ustalar tarafÄąndan yapÄąldÄąÄÄą bilinen mozaiklerin dinĂŽ mimarideki en gĂźzel Ăśrnekleri KubbetĂźâs-sahre ile Emeviyye Camii içinde bulunmaktadÄąr. AltÄąn yaldÄązlÄą mozaiklerin de kullanÄąldÄąÄÄą tezyinatta bitkisel desenlere aÄÄąrlÄąk verilmiĹtir; ayrÄąca Emeviyye Camiiândeki Ĺehir ve bina tasvirleri dikkate ĹayandÄąr. EmevĂŽ binalarÄąnda mozaik tezyinat duvarlar, kubbeler ve çeĹitli mimari elemanlar kadar zeminlerin sĂźslenmesinde de uygulanmÄąĹtÄąr. Ăzellikle sivil mimari eserlerinden HÄąrbetĂźâl-mefcer, HÄąrbetĂźâl-minye ve Kusayru Amre gibi kasÄąrlarÄąn bazÄą bĂślĂźmlerinin taban dĂśĹemelerinde yer alan mozaikler ilgi çekicidir.
TasvirĂŽ sanatÄąn dikkate deÄer bir kolunu oluĹturan duvar resimciliÄi Ăśzellikle Kusayru Amre kasrÄąndaki ihtiĹamlÄą Ăśrneklerle temsil edilmekte ve bu resimlerde tamamen dĂźnyevĂŽ ve politik bir karakter gĂśrĂźlmektedir. KasrĂźâl-hayriâl-garbĂŽâde de insan ve hayvan figĂźrleri ihtiva eden resimlere rastlanmÄąĹtÄąr.
EmevĂŽ sanatÄąnÄąn mimariyle baÄlÄą sanat kollarÄą içinde Ăśnemli bir faaliyet alanÄą olduÄu farkedilen figĂźratif kabartmacÄąlÄąk ve heykeltÄąraĹlÄąk, İslâm sanatÄą tarihi içinde nisbeten istisnaĂŽ bir durum arzetmektedir. EmevĂŽlerâin Ăśnemli bir ilgi kaynaÄÄąnÄą oluĹturan bu sanat kollarÄąnda, içinde halife tasvirlerinin de yer aldÄąÄÄą ßç boyutlu insan figĂźrlerinin yapÄąlmĹŠolmasÄą bu istisnaĂŽ durumun ĂźrĂźnĂźdĂźr. SayÄąlarÄą hayli fazla olan insan tasvirlerinin dÄąĹÄąnda çeĹitli hayvanlar da heykel ve kabartmalar için Ăśnemli bir kaynak teĹkil etmiĹtir. Bunlardan baĹka İslâm sanatÄą için alÄąĹÄąlmĹŠbir durum arzeden kabartma bitkisel sĂźslemelerin de ilk Ăśrneklerinin EmevĂŽler devrinde teĹekkĂźl etmeye baĹladÄąÄÄą açĹkça gĂśrĂźlmektedir. AlçĹ ve taĹ malzemenin kullanÄąldÄąÄÄą bu sanat kolunda resim ve mozaiklerde hâkim olan zevk ve dĂźĹĂźnceler geçerlidir.
DinĂŽ binalarda ve onlarla irtibat halinde bulunan bĂślĂźmlerde bitkisel sĂźslemeler yaygÄąn olup sivil binalarla dinĂŽ binalarÄąn din dÄąĹÄą kullanÄąm alanlarÄąnda figĂźratif tasvirlere rastlanmaktadÄąr. İnsan ve hayvan heykellerinin yer aldÄąÄÄą binalar arasÄąnda Ăśzellikle KasrĂźâl-hayrĂŽâl-garbĂŽ ve HÄąrbetĂźâl-mefcer kasÄąrlarÄą Ăśneme sahiptirler. Buralarda iĹlenen tema ve figĂźrlerin duvar resimlerindekilerle yakÄąndan ilgili olduÄu gĂśrĂźlĂźr. Geometrik ve bitkisel motifli alçĹ sĂźslemelerin yaygÄąn biçimde kullanÄąldÄąÄÄą binalar arasÄąnda Ăśzellikle HÄąrbetĂźâl-mefcer, KasrĂźâl-hayriâĹ-ĹarkÄŤ ve KasrĂźâl-hayriâl-garbĂŽ dikkat çeker ve bunlar arasÄąnda da KasrĂźâl-hayriâĹ-ĹarkÄŤ deÄiĹik alçĹ sĂźslemeleriyle mĂźstesna bir yer iĹgal eder. FigĂźratif motiflerle geometrik ve bitkisel sĂźslemelerin bir arada kullanÄąldÄąÄÄą kabartma tezyinatÄąn en gĂźzel Ăśrnekleri KasrĂźâl-MĂźĹettââda, giriĹ cephesinde yer alan kalker bloklarÄą Ăźzerine hareketli hayvan tasvirleri ve zengin bitkisel motiflerin resmedildiÄi frizde gĂśrĂźlmektedir.
Kßçßk sanatlarÄąn gĂźnĂźmĂźze gelebilen az sayÄądaki ĂśrneÄi diÄer sanat kollarÄąnÄąn gĂślgesinde kalmĹŠbazÄą bronz kaplar, ahĹap eserler ve seramik eĹyadan ibarettir. BunlarÄąn Ăźzerinde yer alan sĂźslemelerin mimariye baÄlÄą sanat kollarÄąnÄąn yoÄun etkisini taĹÄądÄąÄÄą farkedilir. AynÄą durum, DoÄu etkilerinin yoÄun biçimde hissedildiÄi fildiĹi eserler için de sĂśz konusudur. Seramik eserlerde de bu etki gßçlĂź olarak karĹÄąmÄąza çĹkmakta, Ăśzellikle SâsânĂŽ seramikleriyle aralarÄąnda yakÄąn bir temas bulunduÄu hissedilmektedir.
BİBLİYOGRAFYA
A. Musil, Qusayrâ Amra, Vienna 1907.
A. Jaussen â R Savignac, âLes Chateaux arabesâ, Mission archĂŠologique en Arabie, Paris 1922.
E. Diez, LâArt de lâlslam, Paris, ts., s. 16-26.
a.mlf. â H. GlĂźck, Die Kunst des Islam, Berlin 1925, tĂźr.yer.
Suut Kemal Yetkin, İslâm SanatĹ Tarihi, Ankara 1954, tßr.yer.
K. A. C. Creswell, Early Muslim Architecture, Mitcham 1958, s. 1-156.
R. W. Hamilton, Khirbat al Mafjar, Oxford 1959.
a.mlf., âCarved Stuccoes in Umayyad Architectureâ, Iraq, sy. 15 (1953), s. 43-56.
R. Ettinghausen, Arab Painting, Geneve 1962, tĂźr.yer.
W. Caskel, Der Felsendom und die Wallfahrt nach Jerusalem, KĂśln 1963.
K. Otto-Dorn, Islamische Kunst, Baden-Baden 1964, tĂźr.yer.
E. KĂźhnel, Islamic Art and Architecture, London 1966, tĂźr.yer.
A. Almagro, Qusayrâ Amra, Madrid 1975.
a.mlf., El Palacio Omeyad de Amman, Madrid 1983.
D. T. Rice, Islamic Art, London 1975, s. 9-28.
A. Papadopoulo, LâIslam et lâart musulmane, Paris 1976, s. 235, 480-482.
Fevvâz Ahmed Tavkân, el-Ḥâʞir: BaḼsĚą fiâl-ḳuᚣÝriâl-Ămeviyye fiâl-bâdiye, Amman 1979.
ZekĂŽ Muhammed Hasan, FĂźnĂťnĂźâl-İslâm, Kahire, ts. (DârĂźâl-fikriâl-ArabĂŽ), s. 32-54.
Architecture of the Islamic World (ed. G. Michell), London 1984, s. 33-34, 76, 165, 232, 234-235.
J. D. Hoag, Islam Weltgeschichte der Architektur, Stuttgart 1986, s. 10-21.
O. Grabar, İslam SanatÄąânÄąn OluĹumu (trc. Nuran Yavuz), İstanbul 1988, s. 25-26, 38, 47, 50-52.
a.mlf., âThe Umayyad Palace of Khirbat el Mefjarâ, Archaeology, sy. 8, New York 1955, s. 228-235.
a.mlf., âLa Mosquee Omeyyade de Damasâ, Synthronen (1968), s. 107-114.
E. Herzfeld, âDie Genesis der islamischen Kunst und das Mshatta Problemâ, Isl., I (1910), s. 27-63, 105-144.
E. de Lorey, âLâHellĂŠnisme et lâOrient dans les mosaĂŻques de la mosquĂŠe des Omaiyadesâ AI, sy. 1 (1934), s. 23-45.
M. Diamand, âStudies in Islamic Ornament. Some Aspects of Omaiyad and Early Abbasid Ornamentsâ, a.e., sy. 4 (1937), s. 293-337.
H. Stern, âLes Origines de lâarchitecture de la MosquĂŠe Omeyyadeâ, Syria, sy. 28, Paris 1951, s. 269-279.
a.mlf., âRecherches sur la MosquĂŠe el-Aksaâ, Ars Orientalis, V, Washington 1963, s. 28-48.
E. Lambert, âLes Origines de la mosquĂŠe et lâarchitecture religieuse des Omeiyadesâ, St.I, VI (1956), s. 5-18.
J. Sauvaget, âChateaux ummayyades de Syrieâ, REI, sy. 35 (1967), s. 1-39.
F. Zayadine, âThe Umayyad Frescoes of Quseirâ Amraâ, Archaeology, XXXI/3, New York 1978, s. 19-29.
R. Hillenbrand, âLa Dolce Vita in Early Islamic Syria: The Evidence of Later Umayyad Palacesâ, Art History, V/1 (1982).
J. Strzygowski â B. Schulz, âMschattaâ, Jahrbuch der KĂśniglich Preussischen Kunstsammlungen, sy. 25 (1984), s. 205-373.
Maddenin bu bĂślĂźmĂź TDV İslâm Ansiklopedisiânin 1995 yÄąlÄąnda İstanbulâda basÄąlan 11. cildinde, 104-108 numaralÄą sayfalarda yer almÄąĹtÄąr.