EMÎN

Ebû Abdillâh Muhammed el-Emîn b. Hârûn er-Reşîd el-Hâşimî el-Abbâsî (ö. 198/813)

Abbasî halifesi (809-813).

Müellif:

Şevval 170’te (Nisan 787) Bağdat’ta doğdu. Babası Hârûnürreşîd, annesi Halife Ebû Ca‘fer el-Mansûr’un torunu olan Zübeyde bint Ca‘fer’dir. Anne tarafından da Hâşimî ailesine mensup olduğu için İranlı bir cariyeden doğan ağabeyi Abdullah’a tercih edilerek beş yaşında iken babası tarafından Emîn unvanı ile veliaht tayin edildi ve devlet erkânıyla ordudan biat alındı (175/792). Hârûnürreşîd altı yıl sonra Rakka’da büyük oğlu Abdullah’ı Me’mûn unvanıyla ikinci veliaht ilân ederek onun için de ordudan biat aldı. 186 (802) yılında hac için gittiği Mekke’de Kâbe duvarına astırdığı ahidnâme ile Emîn, Me’mûn ve diğer oğlu Mü’temen’in birbiri ardı sıra halife olacaklarını, Irak dahil bütün batı eyaletlerini Emîn’e, doğudaki eyaletleri Me’mûn’a, el-Cezîre, Avâsım ve Sugūr’u ise Mü’temen’e verdiğini, veliahtların birbirlerinin haklarına riayet edeceklerini devlet erkânını da şahit göstererek ilân etti.

Emîn, Hârûnürreşîd Tûs’ta vefat edince (3 Cemâziyelâhir 193 / 24 Mart 809) Bağdat’ta halife ilân edildi ve Me’mûn da dahil herkes tarafından tanındı. Hârûnürreşîd’in veziri Fazl b. Rebî‘ Râfi‘ b. Leys’in isyanıyla uğraşmaktan vazgeçerek ordu ile Bağdat’a döndü. Bu sırada Me’mûn Merv’de bulunuyordu. Emîn halife olduktan kısa bir süre sonra veziri Fazl b. Rebî‘in tesiri altında kalarak ağabeyi Me’mûn’u veliahtlıktan uzaklaştırma yollarını aramaya başladı. 194 (810) yılında kardeşi Mü’temen’i idarî görevlerinden azledip Bağdat’ta oturmaya mecbur etti. Ardından da oğlu Mûsâ’yı Me’mûn’dan sonra ikinci veliaht tayin ederek hutbelerde adının zikredilmesini istedi, öte yandan Me’mûn’a ordusuyla birlikte Bağdat’a dönmesini emretti. Ancak Me’mûn bu emre uymayınca onunla Mü’temen’i veliahtlıktan azletti (195/810). Artık iki kardeş arasında iktidar için silâhlı mücadeleden başka çare kalmamıştı. Emîn’in halife olması, Abbâsî hilâfetinin idarî kadrolarında ve zihniyetinde bazı değişikliklerin meydana gelmesine yol açmıştı. Abbâsî halifeliğinin kurulmasıyla başlayıp Ebû Müslim’in öldürülmesi ve Bermekîler’in bertaraf edilmesiyle kesintiye uğramış olan gayri Arap unsurların üstünlük mücadelesi Emîn’in iktidarında yeniden canlandı. Bunlar İran zihniyetini temsil eden Me’mûn’un etrafında toplanarak Emîn’in başında bulunduğu Arapçı zihniyete karşı bir defa daha iktidar mücadelesine giriyordu. Halifenin anne ve baba tarafından asil olması Araplar’ın asabiyet duygularını okşuyordu. Emîn’in halife oluşunda baş rolü oynayan Fazl b. Rebî‘ İranlı unsura karşı yürütülen siyasî mücadelede Arapçı zihniyetin önde gelen bir temsilcisiydi. Bermekîler’in hâkim olduğu devrede iktidara karşı gizliden gizliye mücadele etmiş ve onların bertaraf edilmesinden sonra da vezir olmuştu. Me’mûn’un yanında ise daha sonra vezir tayin ettiği Fazl b. Sehl vardı. Aslen Zerdüşt olan ve 190 (806) yılında Müslümanlığı kabul eden Fazl b. Sehl ile kardeşi Hasan, Bermekîler’in iktidarda oldukları dönemde bazı devlet memuriyetlerinde bulunmuşlardı. Başarılı bir devlet adamı olan Fazl b. Sehl, daha Hârûnürreşîd hayatta iken Emîn iktidara geldiğinde Me’mûn’a karşı alacağı tavrı düşünerek onu Hârûnürreşîd ile birlikte Horasan’a gitmeye ikna etmiş, kendisi de onlarla beraber bulunmuştu. Hârûnürreşîd’in vefatından sonra Me’mûn üzerindeki nüfuzu daha da artan Fazl b. Sehl, ileride patlak verecek olaylarda hemen hemen bir lider rolü oynadı. İki kardeş arasındaki iktidar mücadelesi, aslında Emîn ve Me’mûn üzerinde etkili olan Fazl b. Rebî‘ ile Fazl b. Sehl’in temsil ettikleri Arap ve İranlı unsurların mücadelesi olarak gelişmiştir.

Halife Emîn Me’mûn’un direnişini kırmak için onu âsi ilân etti (24 Cemâziyelâhir 195 / 24 Mart 811); daha önce Horasan valiliği yapmış ve sert idaresi yüzünden halkın nefretini kazanmış olan İbn Mâhân (Ali b. Îsâ) kumandasında 40.000 kişilik bir orduyu Me’mûn üzerine gönderdi. Bu arada Me’mûn kendisini halife ilân etti (10 Şâban 195 / 8 Mayıs 811) ve İranlı kumandan Tâhir b. Hüseyin’in emrindeki 4000 kişilik bir orduyu harekete geçirdi. İbn Mâhân’ın kalabalık ordusu Rey yakınında Tâhir’in küçük, fakat disiplinli ordusu tarafından imha edildi, İbn Mâhân da öldürüldü. Tâhir b. Hüseyin, aynı yılın sonlarında Emîn’in Abdurrahman b. Cebele el-Ebnâvî kumandasında gönderdiği ikinci orduyu da Hemedan’da mağlûp etmeyi başardı. 196 (811-12) yılında gönderilen üçüncü ordu ise Hanikīn civarında savaşa girmeden geri dönünce Me’mûn’un kuvvetlerine karşı koyacak birlik kalmadı. Emîn son çare olarak, babası zamanında birçok Bizans gazâsına katılan ve hem Abbâsî hem de Emevî ailelerine mensup olduğu rivayet edilen Abdülmelik b. Salih b. Ali’yi Suriye ve el-Cezîre Arapları’nı kazanmaya memur etti. Fakat Abdülmelik’in yanında bulunan Horasanlı birliklerle Araplar’ın ihtilâfa düşmesi ve kendisinin de zamansız ölümü bu girişimi sonuçsuz bıraktı.

İki kardeş arasındaki iktidar mücadelesi devam ederken Emevî Halifesi Muâviye’nin soyundan geldiğini iddia eden Ali b. Abdullah Suriye’de isyan etti. Dımaşk ve çevresini işgal ederek valiyi kaçmaya zorladı. Emîn isyanı bastırmak için İbn Mâhân’ın oğlu Hüseyin b. Ali, arkasından da Abdullah b. Sâlih kumandasında birlikleri Suriye’ye sevketti. Ancak Bağdat’taki durumu kötüleşince gönderdiği birlikleri geri çekmek zorunda kaldı. Kumandan ve askerleri kendisini samimiyetle desteklemiyordu. Suriyeli birliklerin kumandanı Hüseyin b. Ali tarafından halifelikten azledilip hapse atılan Emîn bazı sadık adamlarının gayretiyle hapisten kurtuldu ve tekrar halife ilân edildi, Hüseyin b. Ali de öldürüldü (Receb 196 / Nisan 812).

Me’mûn’un Tâhir b. Hüseyin ve Herseme b. A‘yen kumandasındaki kuvvetleri Zilhicce 196’da (Ağustos 812) Bağdat’ı kuşattılar. Bağdat dışında bütün ülke Me’mûn’un halifeliğini tanıdı. Buna rağmen Bağdat teslim olmadı, bir yıl kadar devam eden kuşatma süresince şehir halkı çok büyük sıkıntılar çekti. Emîn’in kumandanları ve ordusu çaresizlik karşısında Me’mûn tarafına geçmeye başladılar. Nihayet Tâhir’in kuvvetleri Muharrem 198’de (Eylül 813) Bağdat’a girdiler. Hiçbir kurtuluş ümidi kalmayan Emîn, babasının sadık kumandanı Herseme b. A‘yen’e teslim olmaya karar verdi ve mektup yazıp kendisine sığınmak istediğini bildirdi. Herseme Emîn’in isteğini kabul ederek kendisini öldürmeye kalkarsa Me’mûn’la savaşa gireceğine dair ona söz verdi. Ancak bunu haber alan Tâhir’in emriyle Emîn yakalandı ve 24-25 Muharrem 198 (24-25 Eylül 813) gecesi öldürülerek başı Me’mûn’a gönderildi. Bağdat’ın batısında Bâbülenbâr dışında defnedilen cesedi daha sonra Kâzımeyn’de yapılan türbeye nakledildi. Emîn’in Abdullah, Mûsâ ve İbrâhim adında üç oğlu vardı.

İdarecilik kabiliyeti oldukça zayıf, içkiye, zevk ve eğlenceye düşkün, zamanını vahşi hayvanlar ve kuşlarla meşgul olarak geçiren, edebiyatı seven ve ediplerle birlikte olmaktan hoşlanan Emîn’in hilâfet dönemi aldığı yanlış kararlar sebebiyle iç mücadelelerle geçmiş, dört yıl süren bu dönemde ilim ve sanat hayatında da bir gelişme görülmemiştir.


BİBLİYOGRAFYA

, s. 496-505.

Dîneverî, el-Aḫbârü’ṭ-ṭıvâl (nşr. V. Guirgass), Leiden 1888, s. 388-396.

, II, 433-443.

, III, 610, 647, 651-667, 764-974.

, VI, 415-487.

, III, 336-342.

İbnü’l-İmrânî, el-İnbâʾ fî târîḫi’l-ḫulefâʾ (nşr. Kāsım es-Sâmerrâî), Leiden 1973, s. 89-95.

, VI, 221-295.

, IX, 334-339.

, XIV, 97-99.

Ahmed Ferîd Rifâî, ʿAṣrü’l-Meʾmûn, Kahire 1346/1928, I, 189-209, 219-256.

, VII, 350-351.

M. A. Shaban, Islamic History, Cambridge 1976, s. 39, 41-45.

Hakkı Dursun Yıldız, İslâmiyet ve Türkler, İstanbul 1976, s. 61-65.

Anwar G. Chejne, Succession to the Rule in Islam, Lahore 1979, s. 109-118.

Ahmed Zekî Safvet, Cemheretü resâʾili’l-ʿArab, Beyrut, ts. (el-Mektebetü’l-ilmiyye), III, 194-203.

Hudarî, Muḥâḍarât: ʿAbbâsiyye, s. 157-174.

Hasan Ahmed Mahmûd – Ahmed İbrâhim eş-Şerîf, el-ʿÂlemü’l-İslâmî fi’l-ʿaṣri’l-ʿAbbâsî, Kahire, ts. (Dârü’l-fikri’l-Arabî), s. 109-114.

Yûsuf el-Iş, Târîḫu ʿaṣri’l-ḫilâfeti’l-ʿAbbâsiyye, Beyrut 1402/1982, s. 85-89.

Reşîd Abdullah el-Cümeylî, Dirâsât fî târîḫi’l-ḫilâfeti’l-ʿAbbâsiyye, Rabat 1984, s. 79-86.

, II, 359-361.

F. Gabrieli, “Documenti relativi al-Califfato di al-Amin in at-Tabarī”, Rendiconti della Reale Accademia de Lincei, seri 6, III (1927), s. 191-220.

a.mlf., “La Successione di Hārūn ar-Raşīd e la guerre fra al-Amīn e al-Ma’mūn”, , XI (1928), s. 341-397.

a.mlf., “al-Amīn”, , I, 449-450.

S. B. Samadi, “The Struggle between the two brothers al-Amīn and al-Mamūn”, , XXXII (1958), s. 99-120.

K. V. Zetterstéen, “Emin”, , IV, 258-259.

Fikret Işıltan, “Me’mûn”, a.e., VII, 693-694.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1995 yılında İstanbul’da basılan 11. cildinde, 112-114 numaralı sayfalarda yer almıştır.