FEREC

el-Melikü’n-Nâsır Zeynüddîn (Nâsırüddîn) Ebü’s-Seâdât Ferec b. Berkūk (ö. 815/1412)

Memlük sultanı (1399-1412).

Müellif:

791’de (1389) Kahire’de doğdu. Sultan Berkuk’un büyük oğlu olup babasının çeşitli sıkıntılarla karşılaştığı günlerde doğduğu için kendisine Ferec (ferahlık) adı verildi. Sultan Berkuk ölüm döşeğinde iken başta Halife Mütevekkil-Alellah olmak üzere Mısır Başkadısı Sadreddin el-Menâvî eş-Şâfiî, Cemâleddin Yûsuf el-Hanefî, İbn Haldûn el-Mâlikî ve Burhâneddin el-Hanbelî’yi Kal‘atü’l-cebel’e davet ederek oğlu Ferec’e biat etmelerini istedi ve daha önce hazırladığı vasiyetnâmeyi onlara teslim etti. Berkuk’un 15 Şevval 801’de (20 Haziran 1399) ölümü üzerine emîrler Ayıtmış’ın evinde toplanarak vasiyetnâmeyi uygulamaya karar verdiler ve Istabl-ı Sultânî’ye davet ettikleri Ferec’i “el-Melikü’n-Nâsır” unvanıyla sultan ilân ettiler. Bu şekilde Ferec, Atabekü’l-asâkir Ayıtmış ile Emîr Tağrîberdî’nin himayesinde Memlük tahtına çıkarılmıştır.

Ferec’in tahta çıkması, eskiden beri birbirleriyle rekabet halinde olan emîrler arasındaki mücadeleyi daha da şiddetlendirdi. Başta Emîr Sûdun Tâz olmak üzere Emîr Yeşbeg ve öteki bazı emîrler Ayıtmış’ın ülke idaresindeki mutlak hâkimiyetini çekemiyorlardı. Sonunda onun Dımaşk nâibi Tenem taraftarı olduğunu ve çeşitli yollarla kendilerini ortadan kaldırmaya çalıştığını ileri sürerek Ferec’in artık vesâyete ihtiyacı kalmadığına dair bir karar çıkardılar ve kadılara tasdik ettirdiler. Ayıtmış ve müşaviri Tağrîberdî Kal‘atülcebel’i ele geçirmek istedilerse de mağlûp olarak Suriye’ye kaçtılar. Orada Dımaşk nâibi Tenem Ağustos 1399’da isyan etti. Ayıtmış Tağrîberdî, Halep ve Hama nâibleriyle birlikte Aralık 1399’da Kahire’ye yürüdü. Bu isyanı bastırmak için Suriye’ye giden Ferec, barış şartlarını kabul etmeyen Tenem’i 18 Mart 1400’de Gazze yakınlarında mağlûp etti. Ayıtmış ve Tağrîberdî Dımaşk’a kaçtılar. Tenem 100 kadar emîriyle birlikte yakalandı. Şâban ayında Dımaşk’a giren Ferec Tenem, Ayıtmış ve taraftarlarını katlettirdi; Tağrîberdî’yi ise annesi Şîrin’in aracılığı ile bağışladı.

Osmanlı Sultanı Yıldırım Bayezid bu sırada Elbistan, Malatya ve Dârende gibi Memlük hâkimiyetindeki bazı şehirleri ele geçirmişti (Ağustos 1399). Ferec Dımaşk’ta bulunduğu esnada Yıldırım’a elçi gönderip alınan yerlerin iadesini istedi. Ancak Suriye’de bir süre bekledi; herhangi bir cevap gelmemesine rağmen savaşa cesaret edemeyip Mısır’a döndü.

Yıldırım Bayezid daha sonra Ferec’e elçiler göndererek Timur’a karşı ittifak teklif ettiyse de ülkesi için bunun önemini kavrayamayan Ferec bu teklifi reddetti. Bu sırada Malatya ve Ayıntab’ı zapteden Timur daha sonra güneye indi ve Suriye askerlerini yenilgiye uğratıp Ekim 1400’de Halep’e girdi. Şehri yağmalatarak halkını kılıçtan geçirdi. Burada bir ay kaldıktan sonra Dımaşk üzerine yürüdü. Sultan Ferec de 8 Aralık’ta Gazze’ye geldi. Dımaşk nâibi Tağrîberdî şehrin uzun müddet kendini savunabileceğini söyleyerek sultanın Gazze’de kalmasını ve böylece Timur ordusunu iki ateş arasında bırakmayı tavsiye etti. Ferec ve emîrleri Tağrîberdî’ye güvensizliklerinden dolayı bu teklifi kabul etmeyerek 23 Aralık’ta Dımaşk’a girdiler. 27 Aralık’ta iki ordunun öncüleri arasındaki çatışmada Timur’un askerleri mağlûp oldu. Dımaşk yakınında Katanâ’daki muharebede Mısır kuvvetlerinin sol kanadı yenildi, sağ kanat ise dayandı. Timur, kendisinin metbû kabul edilmesini ve yanındaki bütün esirlere karşılık Berkuk zamanından beri Kahire’de tutuklu bulunan akrabası Atalmış’ın (Atılmış) iadesini istedi; ancak Ferec bu teklifi reddetti.

Timur’un Dımaşk’a girebilmek için her türlü çareye başvurduğu bu günlerde Ferec’in kötü idaresinden rahatsız olan bazı emîrler Mısır’a dönerek yeni bir sultan seçmek istediler. Bunun üzerine Ferec Dımaşk’ı bırakıp Kahire’ye dönmek zorunda kaldı. Timur Dımaşk’ın ileri gelenlerini kandırarak şehre girdi ve halkın her şeyini elinden aldı. Ferec Kahire’de duruma hâkim olduktan sonra Timur’a karşı tekrar ordu hazırlamaya başladı. Bu sırada Timur tekrar Atalmış’ın serbest bırakılmasını isteyince Atalmış Suriye’ye gönderildi, Timur da Mart 1401’de Dımaşk’tan ayrıldı. Bu tarihten itibaren Ferec’in emîrleriyle arasındaki ihtilâf daha da arttı. Suriye’deki Emîr Şeyh el-Mahmûdî, etrafında toplanan Cekem, Yeşbeg ile Trablus ve Hama nâiblerini de alarak Mısır’a yürüdü. Mısır ordusunu Abbâsiyye’de mağlûp edip (Mayıs 1405) Kahire’ye kadar ilerledi. Ancak yanındaki emîrlerin bir kısmı sultanın tarafına geçince zor durumda kalan Şeyh el-Mahmûdî ile Cekem Suriye’ye döndüler.

Bütün bu hadiselerden yorulan Ferec, kendisine suikast düzenleneceği korkusuyla saltanattan ayrılmaya karar verdi ve 21 Eylül 1405’te kâtibü’s-sır Sa‘deddin İbn Gurâb’ın evinde gizlendi. Yerine kardeşi Abdülazîz “el-Melikü’l-Mansûr” unvanıyla tahta çıkarıldı. Ancak bunun idaresinden memnun olmayan emîrler 17 Kasım 1406’da Ferec’i yeniden hükümdarlığa getirdiler. Ferec emîrler arasında görev değişiklikleri yaparak idarede bazı tedbirler aldıysa da emîrler arasındaki ihtilâflar yüzünden Suriye’deki isyanlar tekrar başladı. 21 Mart 1407’de Cekem “el-Melikü’l-Âdil” unvanıyla Halep’te saltanatını ilân etti. Dımaşk nâibi Nevrûz da ona bağlılığını bildirdi. Ferec Cekem üzerine sefere hazırlanırken onun Âmid’de Akkoyunlu Hükümdarı Karayülük ile yaptığı bir muharebede öldüğü, Nevrûz’un da sultana itaat arzettiği haberini aldı. Daha sonra da Nevrûz ve Şeyh el-Mahmûdî’nin kendisine karşı isyanları veya birbirleriyle olan mücadeleleriyle meşgul oldu. Mayıs 1409’da Şeyh el-Mahmûdî üzerine yürüyen Ferec Sarhad’da onu mağlûp etti; fakat Tağrîberdî’nin aracılığı ile affedip Trablus nâibliğine gönderdi. Suriye’de Şeyh el-Mahmûdî ve Nevrûz ittifakından endişe eden Halep nâibi Timurtaş Ferec’e mektup yazarak acele Suriye’ye hareket etmesini, aksi takdirde ülkenin elden çıkabileceğini bildirdi. Ferec 31 Ağustos 1410’da Suriye seferine çıktı. Şeyh el-Mahmûdî ve Nevrûz ise onunla karşılaşmadan Kahire’ye yürüdüler. Kal‘atülcebel’i düşürmek üzere iken Mısır kuvvetleri yetişince Şeyh el-Mahmûdî ve Nevrûz Suriye’ye döndüler. Dımaşk’ta bulunan Ferec yine Tağrîberdî’nin ricası ile onları bazı şartlarla bu defa da bağışladı ve Kahire’ye döndü. Emîrler bunu fırsat bilerek anlaşmayı bozdular ve şartların aksine tasarruflara başladılar. Ferec âsi emîrlere karşı bir defa daha Suriye’ye hareket etti. Bu onun yedinci ve son Suriye seferi oldu. 1412 yılında Dımaşk’a geldi, yeni Dımaşk nâibi Tağrîberdî’nin yerinde tavsiyelerine kulak asmadan Şeyh el-Mahmûdî ile Nevrûz’u aramaya başladı. İki ordu Leccûn’da karşılaştı. Ferec mağlûp olarak Dımaşk’a döndü ve düşmanlarıyla muharebeye devam etti. Yanında halktan ve askerden çok sayıda taraftar vardı. Mücadele günlerce sürdü. Sonunda taraftarlarının direnme gücü tükenince herkes onu yalnız bıraktı. Emîrler de kendisini tahttan indirerek Halife Müstaîn-Billâh’ı sultan ilân ettiler. Ferec 28 Mayıs 1412 gecesi öldürülerek Bâbülferâdis’te defnedildi.

Makrîzî’ye göre Ferec’in kötü idaresi sebebiyle Mısır ve Suriye harabeye döndü. Tarihçilerin zalim, sefih ve ayyaş olarak tanıttıkları Ferec zamanında Timur bütün Suriye’yi yakıp yıktı, büyük katliamlarda bulundu. Onun devrinde kıtlık ve pahalılık halkı kırıp geçirdi, ülkenin imarı ihmal edilirken halk ağır vergiler altında ezildi ve ahlâksızlık yaygınlaştı. Bu yüzden halk Ferec’in öldürülmesini âdeta bir kurtuluş gibi karşıladı. Ferec, saltanatı boyunca süren bu kargaşa içinde sadece Kâbe’nin yanan kısımlarını tamir ettirebildi, Mısır’da da bir cami ile medrese yaptırdı.


BİBLİYOGRAFYA

, II, 191-194, 203-225.

Makrîzî, Kitâbü’s-Sülûk, Kahire 1972, IV/1, s. 84-226.

, XII, 168-331; XIII, 43-152.

a.mlf., el-Menhelü’ṣ-Ṣâfî, III, 146-149; IV, 37-40.

, IV, 26-208; V, 548-822.

İbn Arabşah, ʿAcâʾibü’l-maḳdûr (nşr. Ahmed Fâiz), Beyrut 1407/1986, s. 225 vd.

, I/2, s. 536 vd.

, II, 26-27.

, I, 340-341.

M. C. Şehabeddin Tekindağ, Berkuk Devrinde Memlûk Sultanlığı, İstanbul 1961, s. 4, 113, 143.

Ömer b. Fehd, İtḥâfü’l-verâ, Mekke 1984, III, 423, 428, 437, 448, 462, 466.

İsmail Yiğit, Siyasî-Dinî-Kültürel-Sosyal İslâm Tarihi: Memlûkler, İstanbul 1991, s. 106-109.

M. Sobernheim, “Ferec”, , IV, 554-555.

J. Wansbrough, “Farad̲j̲”, , II, 781-782.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1995 yılında İstanbul’da basılan 12. cildinde, 370-371 numaralı sayfalarda yer almıştır.