HIRBETÜ’l-BEYZÂ

İslâm öncesi döneme ait bir Arap kasrı.

Müellif:

Şam’ın 100 km. güneydoğusunda Suriye çölünün batısındaki bir vadinin yanındadır; Kasrü’l-ebyaz adıyla da tanınır. Mevcut kalıntılardan ve içinde yer aldığı mahal yönünden tahkimatlı bir şato olduğu anlaşılan yapı, ilk bakışta Emevî kasırlarının planlarına sahipmiş gibi görünmekteyse de dikkatli bir inceleme sonunda onlardaki ihtişamın ve törenlere yönelik teşkilât özelliklerinin bunda bulunmadığı ortaya çıkmaktadır. Emevî kasırlarındaki taht odası ve mescid gibi bölümlere rastlanmayan yapının bundan dolayı bir Emevî eseri olmadığı bellidir.

V veya VI. yüzyılda yapıldığı sanılan Hırbetü’l-beyzâ, 60 × 60 m. ölçülerinde kare planlı bir yapı olup 43 × 43 m. ölçüsündeki bir iç avlunun etrafına sıralanmış çeşitli mekânlardan meydana gelmiştir. Emevî kasırları gibi köşelerinde yuvarlak ve doğu cephesi hariç dış duvarlarının orta kısımlarında yarım daire kesitli takviye kulelerine sahiptir. Doğu cephesinin ortasında giriş ve bunun iç taraftaki iki yanında nöbetçi odaları ve onların yanlarında da depo olması muhtemel uzun dikdörtgen salonlar yer almaktadır. Avlunun kuzey, batı ve güney taraflarında da çeşitli odalar bulunmaktadır.

Emevî kasırlarının yanında daha mütevazi bir teşkilâta sahip olan binanın onlardan daha uzun süreli iskâna ve gündelik kullanıma tâbi tutulduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda binanın bulunduğu bölgeyi ve yakınındaki bereketli vadiyi hâkimiyeti altında tutan bir derebeyinin şatosu olduğu tahmin edilmekte, Kuzey Suriye’ye has özellikler gösteren sınırlı iç tezyinatının Emevî eserlerindekilerin yanında çok mahallî ve sönük kalması da bu görüşü desteklemektedir.


BİBLİYOGRAFYA

H. Gaube, Ein arabischer Palast in Süd-syrien: Ḫirbet-el Baiḍa, Beirut 1974.

a.mlf., “K̲h̲irbat al-Bayḍā’”, , V, 10.

E. Herzfeld, “Mshattā, Hīra and Bādiya”, Jahrbuch der Königlich Preussischen Kunstsammlungen, XLII (1921), s. 104-146.

J. Sauvaget, “Remarques sur les monuments omeyyades”, , CCXXXI (1939), s. 1-59.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1998 yılında İstanbul’da basılan 17. cildinde, 325-326 numaralı sayfalarda yer almıştır.