HOŞKADEM

el-Melikü’z-Zâhir Ebû Saîd Seyfüddîn en-Nâsırî el-Müeyyedî (ö. 872/1467)

Memlük sultanı (1461-1467).

Müellif:

815 (1412) yılı civarında doğdu. Rum veya Arnavut asıllı olduğu rivayet edilir. Küçük yaşta el-Melikü’l-Müeyyed Seyfeddin Şeyh el-Mahmûdî tarafından köle olarak satın alındı. Seyfeddin’in ölümünden sonra oğlu Sultan Ahmed döneminde (1421) hasekiyyeye dahil edildi. Sultan el-Melikü’z-Zâhir Çakmak zamanında (1438-1453) emîr-i aşere re’sü nevbeti’n-nüvvâb, emîr-i mie mukaddemü elf ve hâcibü’l-hüccâb oldu. Sultan el-Melikü’l-Eşref İnal devrinde ordu kumandanı olarak Karaman beyine karşı sefere çıktı (1456). Fakat onunla çarpışmaktan ziyade ülkesini tahrip etti; dört kaleyi ele geçirdi ve Lârende’yi yaktı. Daha sonra Malatya’yı kuşatmakta olan Uzun Hasan üzerine gönderildi. İnal’ın oğlu Sultan Ahmed Hoşkadem’i kendisine atabeg tayin ettiyse de (1461) Sultan Ahmed’den memnun olmayan el-Melikü’l-Eşref İnal’ın köleleri (Eşrefiye Memlükleri) çok geçmeden onu tahttan indirdiler ve saltanata Dımaşk Valisi Cânim el-Eşrefî’yi getirmek istediler. Ancak Sultan el-Melikü’z-Zâhir Çakmak’ın köleleri (Zâhiriye Memlükleri) Hoşkadem’i destekliyorlardı; Cânim henüz Kahire’ye ulaşmadan onu sultan ilân ettiler (19 Ramazan 865 / 28 Haziran 1461) ve Ahmed’i tevkif edip İskenderiye’ye gönderdiler. Kahire önlerine gelen Cânim de Hoşkadem’in sultanlığını tanımak zorunda kaldı, ardından Dımaşk’a geri döndü. Burada da kendini güvencede hissetmeyince Akkoyunlu hükümdarının yanına gitti ve çok geçmeden de onun tarafından öldürüldü.

Hoşkadem’in saltanatı sırasında devletler arası münasebetlerde önemli bir gelişme olmadı. Büyük askerî faaliyetlere de girişilmedi. Ancak Osmanlılar’la olan ilişkilerde büyük sıkıntı yaşandı. 1461 yılından itibaren Fâtih Sultan Mehmed’in doğuya açılma politikası Memlük nüfuz alanını tehdide başladı. Zira Memlük sultanı Akkoyunlu, Karamanlı ve Dulkadırlı beylerini himayesi altında görüyordu. Nitekim Trabzon’un fethini (1461) Uzun Hasan’a karşı bir hareket saydığı için şehrin fethedilmesi münasebetiyle Osmanlı padişahını tebrik etmemişti. 1463 yılında Memlük sultanına gönderdiği mektupta Fâtih Sultan Mehmed, eskiden beri kullanılmakta olan “Sultân-ı Haremeyn babam” ifadesi yerine “Hâdim-i Haremeyn Mısır sultanı kardeşim” tarzında hitap ederek kendini onunla aynı seviyede görmüş, Kahire’ye giden Osmanlı elçisi de yer öpmemişti. Ayrıca Karamanoğlu İbrahim Bey’in ölümünden (1463) sonra oğulları arasında ortaya çıkan olaylar iki devlet arasındaki münasebetleri iyice bozmuştu. O sıralarda Osmanlı padişahının himayesindeki Dulkadırlı Beyi Şehsuvar’ın Hoşkadem tarafından kendisine rakip çıkarılan kardeşi Şahbudak ile mücadelesi Memlük-Osmanlı münasebetlerini gerginleştiren bir başka hadise oldu. Hoşkadem Halep nâibi Berdi Bey’i Şahbudak’a yardım etmekle görevlendirdi. Fakat Şehsuvar daha önce davranarak kardeşini mağlûp etti (Şâban 870 / Nisan 1466). Bunun üzerine Berdi Bey Halep’e geri döndü. Hoşkadem bundan sonra Şamlu Türkmenleri ile savaşan Şehsuvar Bey’e karşı amcası Rüstem’i desteklediyse de yine sonuç alamadı ve Şehsuvar Bey duruma hâkim oldu.

Seleflerinin memlüklerini kontrol altına almayı başaran, ancak kendi memlüklerinin halka karşı taşkınlıklarını önleyemeyen Hoşkadem saltanatı boyunca bazı güçlü Arap kabileleriyle de uğraştı. 1462-1465 yıllarında Buhayre’de Lebîd kabilesi üzerine beş sefer düzenledi. Hoşkadem’in son faaliyetleri, hacılar için hazırlanan erzakı yağmalayan Benî Ukbe kabilesi şeyhi Mübârek’e ve Yukarı Mısır’da Hevvâre şeyhi Yûnus b. Ömer’e karşı kuvvet gönderilmesi teşkil eder.

10 Rebîülevvel 872 (9 Ekim 1467) tarihinde vefat eden Hoşkadem zeki ve sabırlı bir devlet adamı, aynı zamanda iyi bir savaşçı olup âlimleri himaye etmiştir. Diğer Memlük sultanları gibi Hoşkadem de ticareti tekelinde tutmaya çalışmış, ancak koyduğu ağır vergiler hem şehir halkı hem de bedevîler arasında huzursuzluğa sebep olmuştur. Ayrıca hıristiyan ve yahudi aleyhtarı bir politika takip ederek idarî görevlerdeki birçok gayri müslimin görevine son vermiştir. Onun saltanat dönemi Mısır ve Suriye’nin sâkin devrelerinden birini teşkil eder.


BİBLİYOGRAFYA

Fâtih Devrine Âit Münşeât Mecmuası (nşr. Necati Lugal – Adnan Erzi), İstanbul 1956, s. 3-5, 41-42, 44, 66-68.

, III, 429, 510.

Ebû Bekr-i Tihrânî, Kitâb-ı Diyârbekriyye (nşr. Necati Lugal – Faruk Sümer), Ankara 1962, tür.yer.

, s. 206, 208-210, 213.

, II, 378-458.

, I, 497, 510-513.

Ali Paşa Mübârek, el-Ḫıṭaṭü’t-Tevfîḳıyye, Kahire 1969, I, 123-124.

, II, 143, 189-190.

, I, 275-276.

J. W. King, Historical Dictionary of Egypt, London 1984, s. 388-389.

Selahattin Tansel, Osmanlı Kaynaklarına Göre Fatih Sultan Mehmed’in Siyasî ve Askerî Faaliyeti, Ankara 1985, s. 332-338.

Refet Yinanç, Dulkadir Beyliği, Ankara 1989, s. 59 vd.

İsmail Yiğit, Siyasî-Dinî-Kültürel-Sosyal İslâm Tarihi: Memlûkler, İstanbul 1991, VII, 118-119.

Şehabettin Tekindağ, “Fâtih Devrinde Osmanlı-Memlûklu Münasebetleri”, , sy. 30 (1976), s. 77-79.

a.mlf., “Ināl (Aynāl) al-Adjrud”, , III, 1228.

M. Soberheim, “Hoşkadem”, , V/1, s. 564-565.

Halil İnalcık, “Mehmed II.”, a.e., VII, 523-524.

P. M. Holt, “K̲h̲us̲h̲kadam”, , V, 74-75.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1998 yılında İstanbul’da basılan 18. cildinde, 249-250 numaralı sayfalarda yer almıştır.