KİTÂBİYAT

Bir eserin telifinde başvurulan kaynaklar; eserleri tanıtan sistematik listeler, yazılar ve bunlar etrafında gelişen bilim dalı.

Bölümler İçin Önizleme
  • 1/8Müellif: İSMAİL DURMUŞBölüme Git
    Yunanca biblion (kitap) ve graphien (yazmak) kelimelerinden meydana gelen Fransızca bibliographie karşılığı olarak Türkçe’de kullanılan bir terimdir. …
  • 2/8Müellif: TAHSİN YAZICIBölüme Git
    FARS EDEBİYATI. Farsça’da katalog veya bibliyografya karşılığında fihrist kelimesi kullanılmakla birlikte özellikle belli kişilerin eserlerini yahut b…
  • 3/8Müellif: ALİM KAHRAMANBölüme Git
    TÜRK EDEBİYATI. Osmanlı dönemine ait elde mevcut en eski kitap kayıtları vakfiyelerde ve kütüphane defterlerinde yer almaktadır (bk. KATALOG). Türkler…
  • 4/8Müellif: NEBİ BOZKURTBölüme Git
    HADİS. Hz. Peygamber’e nisbet edilen söz ve haberlerin ilk kaynağına dayandırılması önemli olduğundan müslümanlar, daha sahâbe devrinden itibaren Hz. …
  • 5/8Müellif: ABDULHAMİT BİRIŞIKBölüme Git
    TEFSİR. İlk hicrî asırlarda yapılan tefsir faaliyetlerine ve Kur’an’a dair yazılan eserlere bakıldığında kaynak olarak çoğunlukla Hz. Peygamber, ashap…
  • 6/8Müellif: AHMET ÖZELBölüme Git
    FIKIH. Telif eserlerde faydalanılan kaynakları toplu olarak göstermenin diğer İslâmî ilimlerde olduğu gibi fıkıh ve fıkıh usulü kitaplarında da yaygın…
  • 7/8Müellif: İLYAS ÜZÜMBölüme Git
    KELÂM. Klasik dönem İslâm ilim tarihinde kaleme alınan eserlerin bibliyografyasını göstermeye yönelik yaygın bir uygulamanın bulunmaması gerçeği, kelâ…
  • 8/8Müellif: REŞAT ÖNGÖRENBölüme Git
    TASAVVUF. Tasavvufun ilk dönemi olarak kabul edilen I-II. (VII-VIII.) yüzyıllarda ve sonrasında kaleme alınan zühde dair eserler Hz. Peygamber, ashap,…

Müellif:

Yunanca biblion (kitap) ve graphien (yazmak) kelimelerinden meydana gelen Fransızca bibliographie karşılığı olarak Türkçe’de kullanılan bir terimdir. Türkçe’de aynı anlamda esâmi’l-kütüb, esâmî-i kütüb, ilm-i kütüb, ahvâl-i kütüb, ilm-i ahvâl-i kütüb gibi kavramlara da rastlanmaktadır. Bunun için yine Batı dillerinden gelen literatür de kullanılmıştır. Türk Dil Kurumu’nun teklif ettiği kaynakça ise genel anlamda değil bir eserin kaynakları karşılığı olarak daha yaygındır. Bibliyografyalar, belirli bir konuda ve genellikle belirli bir dönem içinde yazılan veya yayımlanan eserlerin tasnif edilmiş tam listesini verir. Bu özellikleriyle bir kitabevi ya da kütüphanede bulunan eserleri veya bunların bir bölümünü gösteren kataloglardan ayrılır.

Bibliyografyalar hazırlanışları ve kapsamlarına göre bazı adlarla anılmaktadır. Öncelikle kapsamları bakımından genel ve özel bibliyografyalar (ihtisas bibliyografyaları) ayırımı yapılmıştır. Birincisi, herhangi bir konu sınırlaması yapılmaksızın bütün yayınları içine almak amacıyla hazırlanmış, ikincisi ise kültür, teknik ve ilmin belirli bir dalındaki yayınları içerecek şekilde düzenlenmiştir. Bibliyografyalar, alan veya konularıyla ilgili bir dildeki yayınlara yönelik olabileceği gibi farklı dillerdeki yayınları kapsayacak genişlikte de olabilir. Yine konu sınırlaması olsun veya olmasın yalnızca seçilmiş yayınları içine alan seçme bibliyografyalar da bulunmaktadır. Süre bakımından ise tamamlanmış ve periyodik bibliyografyalar ayırımı yapılmaktadır. İlki, belli iki tarih arasında veya bir tarihe kadar çıkmış yayınları konu edinir. İkincisi, yayınları düzenli veya belirsiz aralıklarla ortaya koyan bibliyografyalardır. Periyodik bibliyografyalar sonradan bir araya getirilerek dönemler halinde kümülatif bibliyografyalar da oluşturabilmektedir. Belli bir alanda veya genel olarak daha önce düzenlenmiş bibliyografyaları belirlemek üzere bibliyografyaların bibliyografyası hazırlanır. Genelde bütün bibliyografyalar çeşitli arama cetvelleri ilâve edilerek daha kullanışlı hale getirilebilir. Hangi türe girerse girsin listeledikleri eserlerin yazarı, içeriği, değeri hakkında bilgi veren bibliyografyalara açıklamalı bibliyografyalar, bazı eleştiriler getirenlerine ise eleştirel bibliyografyalar denilmektedir.

ARAP EDEBİYATI. Arap edebiyatında kaynak masdar ve merci‘ kelimeleriyle, bazan da menba‘ terimiyle ifade edilir. Bir ilmî konu ve alanın kaynakları asıl (esas, temel) kaynaklar, fer‘î (ikincil) kaynaklar olmak üzere ikiye ayrılır. Konuyla doğrudan ilgili eş zamanlı veya yakın zamanlı eser, bilgi ve belgeler asıl, diğerleri de fer‘î kaynaktır. Masdar terimini “göğüs, ön” anlamındaki “sadr” ile irtibatlandırmak suretiyle “bilginin ilk çıktığı yer” anlamında alarak temel kaynak karşılığı, diğerlerini de “kaynağın bilgisini açıklayıcı ya da tamamlayıcı başvuru eseri” anlamında merci karşılığı kullananlar olduğu gibi her iki terimi de mutlak olarak kaynak karşılığında kullananlar vardır. Bir şairin şiirleri, bir yazarın eserleriyle çağdaşlarının veya yakın zamandakilerin onun hakkındaki yazı ve eserleri temel kaynak, daha sonraki zamanlarda yazılanlar tâli kaynaktır.

Dil ve din ilimlerinde tedvin faaliyeti yaygınlaşıp istikrar buluncaya kadar geçen uzun süreçte eser telifinde hâkim gelenek şifahî nakildi. Talebe semâ‘, kıraat, tenâvül, imlâ, icâzet gibi belli yollarla hocasından haber ve bilgileri alır, aynı yöntemlerle kendi talebelerine aktarır, bilgi ve haberler bu şekilde nesilden nesile intikal ederdi. Böylece her haber, görüş, şiir ve lugatın önünde ilk şahit râviden başlayan bir râviler zinciri (sened) tabii bir şekilde ortaya çıkıp bir telif geleneği halini aldı. Sîbeveyhi’nin el-Kitâb’ının muhtevasını oluşturan bilgiler, müellifin başta Halîl b. Ahmed olmak üzere Yûnus b. Habîb, Ebû Zeyd el-Ensârî gibi hocalarından doğrudan yapılan nakillerle telif edildiğinden senedleri kısa ve doğrudandır. Bilgi daha sonraki nesillere intikal ettikçe kaynağını oluşturan râviler zinciri uzar. Ebü’l-Ferec el-İsfahânî el-Eġānî’sinde, ilmî emanete riayetin bir gereği olarak naklettiği her haber ve şiirin kaynak zincirini vermeyi ihmal etmez. Ebû Ali el-Kālî’nin el-Emâlî’sinde de nakledilen şiir ve lugat açıklamalarının senetleriyle verilmesinde aynı titizlik gösterilir. Bu davranış, işin başından beri her bilgi ve kelimenin beraberinde kaynağının bulunması düşüncesinin yaygın bir teamül haline gelmesini sağladı. Hiçbir milletin lugat, dil ve edebiyatında Araplar’da olduğu kadar kaynak ilkesine önem verilip titizlik gösterilmemiştir. Hadislerin sonraki nesillere aktarımında gösterilen titizliğin gereği olarak hadis hâfızları ortaya çıktığı gibi kelimelerin zabt ve anlamlarında gösterilen titizliğin gereği olarak da lugat hâfızları sınıfı oluşmuştur. Hocalarından dinledikleri lugat açıklamalarını ezberlemelerinin yanında bunları yazmak da (imlâ) temel görevleri arasında yer alıyordu. Lugavî bilgilerin tesbit edildiği kâğıdın baş tarafına hocanın adının, tesbit yerinin, gün ve tarihin yazılması bir gelenekti. Ayrıca yazılan metin içinde anlamı bilinmeyen garîb ve nâdir kelimeler varsa bunların Araplar’dan ve fusahâdan yapılacak senetli nakillerle açıklanması, senetsiz ve nisbetsiz şiirlerin şairlerinin ve senetlerinin belirtilmesi de gerekiyordu. İlk dönemlerde yaygın olan bu yöntemle lugat rivayetinin Zeccâcî ile (ö. 337/949) nihayete erdiğini Süyûtî söylerse de Kālî’nin (ö. 356/967) el-Emâlî’si ile Şerîf el-Murtazâ’nın (ö. 436/1044) el-Emâlî’sinde de aynı usulün takip edilmiş olması bu teamülün daha sonraki devirlerde de uzun bir süre devam ettiğini gösterir.

III. (IX.) yüzyıldan itibaren gelişen ve yoğunluk kazanan telif hareketiyle birlikte özellikle lugat ve şiire dair eserlerde kaynakların belirtilmesine, bunların eleştirilip değerlendirilmesine itina gösterilmiştir. Ezherî, Tehẕîbü’l-luġa adlı hacimli sözlüğünün mukaddimesinde daha önce yazılan otuz dört sözlüğü yazarlarıyla birlikte tanıtarak değerlendirir ve eleştirir. İbn Sîde de el-Muḫaṣṣaṣ’ının girişinde kaynaklarını eleştirmiştir.

Eserlerinde yer alan nakil ve bilgilerin güvenilirliğini belgelemek ve bu şekilde okuyucuya güven vermek amacıyla yazarların kaynaklara gösterdikleri itina zamanla daha da artmıştır. Yâkūt el-Hamevî’nin Muʿcemü’l-üdebâʾ adlı eseriyle Muʿcemü’l-büldân’ının girişlerinde, Tâceddin es-Sübkî’nin ʿArûsü’l-efrâḥ’ı ve Süyûtî’nin Buġyetü’l-vuʿât’ının girişlerinde kaynaklara, onların eleştiri ve değerlendirilmesine yer verilmiştir. Bazı eserlerde ise kaynaklar girişte değil metin içinde yeri geldikçe zikredilir ve çoğunlukla harfiyen nakil yapılır.

Dipnot (hâmiş, hevâmiş) geleneğinin bulunmadığı kadim müelliflerde buna karşılık sayfaların boş kenarlarına düşülen hâşiye (derkenar) geleneği yaygındı. Ancak bu uygulama, çoğunlukla müellifin kendisi tarafından değil eseri okuyan bir âlim tarafından düşülen ve daha çok metindeki garîb kelimelerle şiir, âyet ve hadis izahı, bunların kaynağına dair notlar (ta‘lîkāt) şeklinde olurdu. Bu notların başına genellikle “fâide, latîfe, tenbîh, nükte” vb. ifadeler yazılırdı. Bu ifadeleri taşımayan hâşiyelerin birçoğu daha sonraki cahil müstensihler tarafından asıl metinle karıştırıldığından bunların metinden ayıklanması güçleşmiştir. Matbaanın icadı, yazarlara hem dipnota hem de kenar notuna birlikte yer verme imkânı sağlamıştır.

Fârâbî, İḥṣâʾü’l-ʿulûm adlı eserinde Aristo tasnifine göre ilimleri sınıflandırıp haklarında bilgi verirken her ilmin temel eserlerini de zikretmiştir. Bibliyografik mahiyette ilk önemli eser olarak İbnü’n-Nedîm’in el-Fihrist’i, 377 (987) tarihine kadar yazılan Arapça eserlerle Hintçe, Farsça, Süryânîce ve Yunanca’dan Arapça’ya çevrilen çeşitli ilim dallarına dair eserleri ve bunların yazarları hakkında mâlûmat ihtiva eden bir çalışmadır. Hârizmî’nin Mefâtîḥu’l-ʿulûm’u ilimlerin yeni bir tasnifiyle temel kaynaklarını kapsar. Fahreddin er-Râzî’nin Ḥadâʾiḳu’l-envâr’ı ile Kutbüddîn-i Şîrâzî’nin Dürretü’t-tâc’ı da biyobibliyografik teliflerdir. Taşköprizâde Ahmed Efendi’nin Miftâḥu’s-saʿâde’sinde 150 bilim dalı kaynaklarıyla zikredilir. Müellifin oğlu Kemâleddin Mehmed’in esere yazdığı zeyille birlikte ilim dallarının sayısı 500’e ulaşmıştır.

Özellikle Endülüs ve Kuzey Afrika öğretim geleneğinde yaygın olan ve “fehrese, bernâmec, sebet, mu‘cem, meşyeha” gibi adlarla anılan eserlerde dönemin hocalarından okunan çeşitli alanlardaki temel eserlere dair bilgiler yer alır. İbn Hayr’ın el-Fehrese, İbn Atıyye’nin el-Fihrist, Ruaynî, Vâdîâşî, Kāsım b. Yûsuf et-Tücîbî ve Mücârî’nin el-Bernâmec’leri, İbn Hacer el-Askalânî’nin el-Muʿcemü’l-müfehres, Ebü’l-Ferec İbnü’l-Cevzî ve Bedreddin İbn Cemâa’nın el-Meşyeḫa ve Ebû Ca‘fer Ahmed b. Ali el-Belevî’nin es-Sebet adlı eserleri bunlar arasında zikredilebilir. Abdülhay el-Kettânî bu tür eserlerden söz ettiği Fihrisü’l-fehâris adıyla bir kitap kaleme almıştır. Bunlardan başka yine daha çok Endülüs ve Kuzey Afrika’da, ilim tahsili amacıyla yapılan seyahatleri konu alan eserlerde de müellifin uğradığı yerlerde görüşüp ders halkalarına katıldığı hocalardan okuduğu eserlere dair zengin mâlûmata rastlanır. Bu tür eserlere de “er-rahalâtü’l-fehresiyye” adı verilir. İbn Rüşeyd’in Milʾü’l-ʿaybe’si ile Ahmed b. Muhammed el-Makkarî’nin Ravżatü’l-âs’ı bunlardandır.

Carl Brockelmann’ın Geschichte der Arabischen Litteratur’unda (GAL) Arapça yazılan eserlerin yazmalarının bulunduğu kütüphaneler, baskıları, şerh ve hâşiyeleriyle üzerine yapılan çalışmalar, yazarlarının kısa biyografileri ve kaynakları ilim dallarına göre kronolojik sıra ile kaydedilir. Fuat Sezgin, Geschichte des Arabischen Schrifttums’unda (GAS) 430 (1038) yılına kadar telif edilmiş eserleri GAL’in bir ikmali olarak aynı yöntemle inceler. Yûsuf İlyân Serkis’in Muʿcemü’l-maṭbûʿâti’l-ʿArabiyye ve’l-Muʿarrebe’si, telif veya tercüme olan Arapça eserleri yazarların alfabetik sırasına göre ve kısmî biyografileri eserin ana bölümleri ve bazı değerlendirmelerle ele alır. E. A. van Dyck’in İktifâʾü’l-ḳanûʿ bimâ hüve maṭbûʿu da aynı mahiyettedir. Kannevcî’nin el-Bülġa fî uṣûli’l-luġa’sı ile Emîl Bedî‘in el-Meʿâcimü’l-luġaviyyetü’l-ʿArabiyye’sinde başlıca sözlükler incelenir. Corcî Zeydân, Ömer Ferruh, Şevkī Dayf ve Hannâ el-Fâhûrî gibi çağdaş yazarların Arap edebiyatı tarihlerinde de Arap dili ve edebiyatının kaynaklarına dair zengin malzeme bulunur. Yûsuf Es‘ad Dâgır’ın Meṣâdirü’d-dirâseti’l-edebiyye’si, İbrâhim es-Sâmerrâî’nin Maʿa’l-Meṣâdir fi’l-luġa ve’l-edeb’i, Nâsırüddin el-Esed’in Meṣâdirü’ş-şiʿri’l-Câhilî ve ḳīmetühâ et-târîḫiyye’si, Mahmûd İsmâil es-Sînî’nin el-Merâciʿu’l-muʿcemiyyetü’l-ʿArabiyye’si, Abdüsselâm el-Müseddî’nin Merâciʿu’l-lisâniyyât’ı ve Abdülhamîd eş-Şelkānî’nin Meṣâdirü’l-luġa’sı gibi son zamanlarda dil, edebiyat ve diğer alanlardaki kaynaklardan söz eden çok sayıda eser yazılmıştır.


BİBLİYOGRAFYA

, I, 8-43.

İbn Sîde, el-Muḫaṣṣaṣ, Beyrut 1398/1978, I, 10-15.

Yâkūt, Muʿcemü’l-üdebâʾ (nşr. D. S. Margoliouth), Yeni Delhi 1982, I, 3-6.

a.mlf., Muʿcemü’l-büldân, Beyrut, ts. (Dârü’l-kitâbi’l-Arabî), I, 11-14.

Bahâeddin es-Sübkî, ʿArûsü’l-efrâḥ (Şürûḥu’t-Telḫîṣ içinde), Kahire 1937, I, 28-31.

, I, 3-6.

Şevkī Dayf, el-Baḥs̱ü’l-edebî, Kahire 1972, s. 212-275.

Abdüssettâr el-Halvecî, Medḫal li-dirâseti’l-merâciʿ, Kahire 1403/1983, tür.yer.

M. Mâhir Hamâde, el-Meṣâdirü’l-ʿArabiyye ve’l-muʿarrebe, Beyrut 1406/1986, tür.yer.

M. Abdülmün‘im Hafâcî, el-Buḥûs̱ü’l-edebiyye, Beyrut 1987, s. 75-97.

M. Yaşar Kandemir, “Fehrese”, , XII, 97-99.

Tevfik Rüştü Topuzoğlu, “Hâşiye”, a.e., XVI, 419-422.

Maddenin bu bölümü TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2002 yılında Ankara’da basılan 26. cildinde, 83-85 numaralı sayfalarda yer almıştır.

Müellif:

FARS EDEBİYATI. Farsça’da katalog veya bibliyografya karşılığında fihrist kelimesi kullanılmakla birlikte özellikle belli kişilerin eserlerini yahut belli bir konudaki çalışmaları kapsayan bibliyografyalar için yeni bir kelime olan kitâbşinâsî yaygınlık kazanmıştır. Burada, Farsça yazılan literatür yanında bu dilin hâkim olduğu çevrede başka dillerde oluşturulan literatür de değerlendirilecek, bibliyografyalarla yakın ilgisi sebebiyle kataloglara da kısaca temas edilecektir. Başta Tahran Üniversitesi Kütüphanesi, Millî Kütüphane, Kraliyet Kütüphanesi, Meclis Kütüphanesi, Meşhed’de Âsitân-ı Kuds-i Razavî ile Kum’daki Âyetullah Mar‘aşî kütüphaneleri olmak üzere İran’daki birçok resmî ve özel kütüphanedeki yazmalara dair yüzlerce cilt tutan kataloglar hazırlanmıştır. Bunların yanında Hindistan ve Pakistan ile diğer bazı ülkelerdeki Farsça yazmalara ait çok sayıda katalogu da anmak gerekir (, IV, 220-226). İslâm dünyasında bugüne ulaşan en eski bibliyografyalardan biri, Huneyn b. İshak’ın 242 (856) yılında Halife Mütevekkil-Alellah’ın kâtibi Ali b. Yahyâ el-Müneccim’e gönderdiği, Câlînûs’un Arapça’ya çevrilen eserlerinin listesini ihtiva eden Risâletü Ḥuneyn b. İsḥâḳ ilâ ʿAlî b. Yaḥyâ fî ẕikri mâ türcime min kütübi Câlînûs bi-ʿilmihî ve baʿżi mâ lem yütercem adlı çalışmasıdır. Gotthelf Bergsträsser tarafından Almanca tercümesiyle birlikte neşredilen risâleyi (Leipzig 1925) Mehdî Muhakkık Farsça’ya çevirmiştir (Bîst Güftâr, Tahran 1363/1984, s. 368-417). Talebenin hocasından rivayet izni aldığı eserlerin listesini de içine alan icâzetnâmeler ilk bibliyografya örnekleri arasında değerlendirilebileceği gibi (icâzetnâmelerin uzun bir listesi için bk. Âgā Büzürg-i Tahrânî, I, 123-266) Şîa muhitinde birçok âlime ait eserlerin listesi çoğu kendileri tarafından olmak üzere fihrist başlığı altında hazırlanmıştır (a.g.e., XVI, 376, 378-381, 393-397, 399). Bunların ilk örneklerinden biri, Bîrûnî tarafından hazırlanan Risâle fî fihristi kütübi Muḥammed b. Zekeriyyâ er-Râzî adlı çalışma olup Bîrûnî buna kendi eserlerinin listesini de eklemiştir. Aralarında Şeyh Müfîd, Seyyid Murtaza Alemülhüdâ, Feyz-i Kâşânî ve Radıyyüddin İbn Tâvûs’un da bulunduğu bazı âlimlerin hazırladığı kendi eserlerine ait listeler yanında Muhammed Bâkır el-Meclisî’nin eserlerine ait başkaları tarafından hazırlanan iki ayrı bibliyografyayı anmak gerekir. Muhammed b. Ahmed Lâhîcânî de Meclisî’nin büyük eseri Biḥârü’l-envâr’ın kaynaklarını tanıttığı bir bibliyografya kaleme almıştır (, IV, 227-230).

Ahmed b. Ali en-Necâşî ve Allâme el-Hillî gibi müellifler, Şîa biyografisine dair eserlerine aldıkları âlimlerin kitaplarına ait listeler verdikleri gibi Ebû Ca‘fer et-Tûsî Fihristü kütübi’ş-Şîʿa’da (nşr. A. Sprenger, Calcutta 1853-1855; nşr. Mahmûd Râmyâr, Meşhed 1351 hş./1972; nşr. Muhammed Sâdık Âl-i Bahrülulûm, Necef 1356, 1380/1960) kendi zamanına kadar olan Şîa bibliyografyasını derlemiştir. Yazar adlarına göre alfabetik olarak düzenlenen bu esere Reşîdüddin İbn Şehrâşûb Meʿâlimü’l-ʿulemâʾ adıyla bir tekmile yazmıştır (nşr. Abbas İkbâl-i Âştiyânî, Tahran 1353; Muhammed Sâdık Âl-i Bahrülulûm, Necef 1380/1959). Ebü’l-Hasan İbn Bâbeveyh’in yine yazar adlarına göre düzenlenen Esmâʾü meşâyiḫi’ş-Şîʿa ve muṣannefihim (Fihristü ʿulemâʾi’ş-Şîʿa ve muṣannefihim) adlı eseri de (nşr. Seyyid Abdülazîz Tabâtabâî, Beyrut 1404/1984) Tûsî’nin kitabına bir tekmile mahiyetindedir. Hasan Ali Yezdî’nin Hediyyetü’l-esmâʾ fî beyâni kütübi’l-ʿulemâʾ adlı çalışması (nşr. Muhammed Takī Dânişpejûh, Neşriyye-i Kitâbḫâne-i Merkezî-i Dânişgâh-ı Tahrân, VI, 1348 hş./1969, s. 1-62), az sayıda Sünnî âlim yanında Şiî ulemânın tanınmış eserlerine dair muhtasar bir bibliyografyadır. Ebü’l-Kāsım İbrâhimî’nin Fihrist-i Kütüb-i Meşâyiḫ-i ʿİẓâm’ının (Kirman 1389/1969, 3. baskı) ilk cildi Ahmed el-Ahsâî’nin ve diğer bazı Şeyhiyye âlimlerinin biyografilerine, II. cildi ise bibliyografyalarına ayrılmıştır. Âgā Büzürg-i Tahrânî’nin eẕ-Ẕerîʿa ilâ teṣânîfi’ş-Şîʿa adlı eseri (I-XXV, Necef-Tahran 1355-1398; XXVI, nşr. Seyyid Ahmed Hüseynî, Meşhed 1405/1985) Şîa müelliflerine ait çeşitli dillerde 50.000’in üzerinde çalışmanın muhtevası, yazma nüshaları ve baskıları hakkında mâlûmat ihtiva etmesiyle sadece eser listelerini veren klasik bibliyografyalardan modern bibliyografyalara bir geçişi temsil eder.

İran-Şiî muhitinde kaleme alınan bu bibliyografyalar yanında modern dönemde bibliyografik mahiyette Farsça birçok çalışma yapılmıştır. Eğitim, ahlâk, hukuk, tarih, siyaset, iktisat, felsefe, sosyoloji, psikoloji, tıp, ziraat, matematik, coğrafya gibi ilimler, çeşitli sanat dalları ve Bîrûnî, İbn Sînâ, Firdevsî, Fârâbî, Mevlânâ, Sa‘dî-i Şîrâzî, Ebû Bekir er-Râzî, Şehâbeddin es-Sühreverdî, Muhammed İkbal gibi önemli kişilerle ilgili bibliyografyalar (, IV, 231-235) dikkate alınmadan burada basılı kitap ve makalelerle dil ve edebiyata dair belli başlı bibliyografyalar zikredilecektir. Farsça basılı kitaplar üzerine en muhtevalı çalışmalar Hânbâbâ Müşâr tarafından gerçekleştirilmiştir. Müşâr ilk olarak 1958 yılına kadar basılan kitaplarla ilgili Fihrist-i Kitâbhâ-yi Çâpî-i Fârsî’yi (Tahran 1337 hş./1958), ardından 1960 yılına kadar basılan kitaplarla ilgili zeyli (Tahran 1342 hş./1963) hazırladı. Bunun 1960’lı yıllarda basılan kitapların da ilâvesiyle yeni bir neşri İhsan Yârşâtır tarafından gerçekleştirildi (Fihrist-i Kitâbhâ-i Çâpî-i Fârsî ez âġāz tâ Âḫiri-i 1345 ber Esâs-ı Fihrist-i Hânbâbâ Müşâr ve Fehâris-i Encümen-i Kitâb, I-III, Tahran 1352 hş./1973); 1958 edisyonuna bir zeyil de Kerâmet Ra‘nâ Hüseynî tarafından yapıldı (Fihrist-i Kitâbhâ-yi Çâpî-i Fârsî, Ẕeyl-i Fihrist-i Müşâr, Tahran 1349 hş./1970). Müşâr ayrıca Fihrist-i Kitâbhâ-yi Çâpî-i ʿArabî-i Îrân (Tahran 1344 hş./1965) ve Fihrist-i Kitâbhâ-yi Çâpî-i Fârsî (I-V, Tahran 1351-1355 hş./1973-1976; V, Tahran 2535) adlı eserleri kaleme aldı. Îrec Efşâr, Hüseyin Benî-Âdem’le birlikte 1954-1963 yılları arasında İran’da basılan eserlerle ilgili olarak Kitâbşinâsî-i Dehsâle-yi Kitâbhâ-yi Îrân 1333-1342 adıyla bir çalışma hazırladı (Tahran 1346 hş./1967). Hüseyin Benî-Âdem, daha sonra buna 1964-1969 yıllarını kapsayan Kitâbşinâsî-i Mevżûʿî-i Îrân Sâlhâ-yi 1343-1348 adlı bir zeyil yazdı (Tahran 1352 hş./1974). İslâmâbâd’daki Merkez-i Tahkîkāt-ı Fârsî-i Îrân ve Pakistan’da Ahmed-i Münzevî’nin bir grup asistanla birlikte Fihristvâre-i Kitâbhâ-yi Fârsî adıyla konularına göre hazırladıkları geniş bibliyografyanın mektuplaşma, resmî yazışmalar, roman, hikâye, divan ve şiirlerle ilgili bölümleri Fihrist-i Müşterek-i Pâkistân’ın 1986-1987 yıllarına ait sayılarında yayımlandı. Bu çalışmanın seyahatnâme, coğrafya, hikâye-roman, külliyat ve dünya tarihine dair bölümleri kitap halinde serinin I. cildi olarak basıldı (Tahran 1374 hş.). Muhammed Sadr Hâşimî’nin Târîḫ-i Cerâʾid ve Mecellât-ı Îrân’ı (I-IV, İsfahan 1327-1332/1948-1953), Îrec Efşâr’ın İran araştırmalarıyla ilgili olarak İran’da ve diğer ülkelerde dergi, yıllık ve derleme çalışmalarında yayımlanan makalelere dair hazırladığı Fihrist-i Maḳālât-ı Fârsî’yi (I-II, Tahran 1340 hş./1961; III, Tahran 1355 hş./1976; V, Tahran 1374 hş.) ve Mehînduht Muâzid’in kitap kritiklerine dair dergilerin indeksini verdiği Kitâbşinâsî-i Naḳd-i Kitâb’ı da (Tahran 2535-1355 hş./1976) burada anmak gerekir.

Dil ve edebiyat alanındaki çalışmalara gelince Ahmed Ali Ahmed, 1869’da yazmaya başladığı mesnevi müellifleriyle ilgili Teẕkire-yi Heft Âsumân adlı eserinin birinci bölümünde Nizâmî-i Gencevî’nin Maḫzenü’l-esrâr’ı gibi serî bahrinde kaleme alınmış yetmiş sekiz mesneviye yer verir (Kalküta 1289/1873; Tahran 1344 hş./1965). Diğer bölümlerin yazılıp yazılmadığı bilinmemektedir. Ali Nakī Münzevî, bir makalede 130 sâkînâmenin yazma nüshaları ve baskıları hakkında bilgi vermiştir (“Sâḳīnâmehâ-yi Ḫaṭṭî”, Neşriyye-yi Kitâbḫâne-i Merkezî-i Dânişgâh-ı Tahrân, I, 1339 hş./1960, s. 18-50). Ali Rızâ Nekavî’nin Teẕkirenivîsî der Hind ve Pâkistân’ı (Tahran 1347 hş./1968), müelliflerinin biyografileriyle birlikte bir tezkire bibliyografyası olup Storey’e ilâvelerle kaleme alınmıştır. Ahmed Gülçîn-i Meânî, Târîḫ-i Teẕkirehâ-yı Fârsî’de (I-II, Tahran 1348-1350 hş./1969-1971) Farsça tezkireler üzerine yapılan çalışmalar, yazma nüshaları ve baskıları hakkında bilgi vermiştir. Dihhudâ’nın Luġatnâme’sinin mukaddime kısmında Saîd-i Nefîsî “Ferhenghâ-yi Fârsî” başlığı altında 188 sözlüğün listesini verir (s. 135-139), Ali Nakī Münzevî “Ferhenghâ-yi Arabî be-Fârsî” başlığı ile 147 sözlüğü tanıtır (s. 201-271), Îrec Efşâr da “Kitâbşinâsî-yi Ferhenghâ-yi Fârsî-Erûpâyî” başlığı altında Batı dillerinde Farsça sözlüklerin listesini kaydeder (s. 272-277). Münzevî’nin çalışması aynı başlıkla ayrı olarak da basılmıştır (Tahran 1337 hş./1959). Muhammed Gülbün’ün Kitâbşinâsî-i Zebân u Ḫaṭṭ’ı (Tahran 2536-1356 hş./1977) Fars dili ve yazısı üzerine bir bibliyografyayı ihtiva eder.

Batılılar’ın Farsça yazılmış eserlere dair bibliyografyalarla ilgilenmeleri, bu dildeki yazmaların XVI. yüzyılda ve XVII. yüzyılın başlarında Batı’daki çeşitli kütüphanelere aktarılmasıyla başlamış ve bazı kataloglar yayımlanmıştır. Bunu takip eden dönem içinde Batı’daki kraliyet kütüphaneleri yanında üniversite ve şahıs kütüphaneleri de zengin Farsça koleksiyonlara sahip olmuş, özellikle XIX. yüzyılda Gustav Leberecht Flügel, Charles Rieu, Wilhelm Pertsch, Edward Sachau, Hermann Ethe, Heinrich L. O. Fleischer, Albrecht Krafft, Carl Johan Tornberg, Reinhart Pieter A. Dozy, Michael Jan de Goeje, Martinus Th. Houtsma, Edward Granville Browne gibi şarkiyatçılar önemli kataloglar neşretmişlerdir. Bunları XX. yüzyılda Edgard Blochet, Reynold A. Nicholson, Arthur J. Arberry ve diğerlerinin hazırladığı çok sayıda katalog izlemiştir. Bunlar arasında Paul Horn, Hellmut Ritter, Felix Tauer, Max Krause, Herbert Wilhelm Duda, Ahmet Ateş ve Fehmi Edhem Karatay’ın İstanbul kütüphanelerindeki Farsça yazmalar üzerine yaptıkları çalışmalar da vardır. Söz konusu çalışmaların bir kısmı standart kataloglardan çok belli bir alandaki eserlere dair bibliyografya özelliği taşır (, IV, 215-217). Farsça literatürle ilgili bu katalog çalışmalarının geniş bir listesi Îrec Efşâr’ın Kitâbşinâsî-i Fihristhâ-yi Nüshahâ-yi Ḫaṭṭî-i Fârsî der Kitâbḫânehâ-i Dünyâ (Tahran 1337/1958), Storey’in Persian Literature adlı eserinin Yuri Bregel tarafından yapılan tercümesinde (Persidskaya literatura: Bio-bibliografiçeskii obzor [trc. Yuri E. Bregel], Moskva 1972, I, 55-96) ve seçilmiş bir liste yine bu eserin aslının V. cildiyle (London 1992, V/1, s. 19-41) Lawrence Paul Elwell-Sutton’un Bibliographical Guide to Iran adlı eserinde (Brighton 1983, s. 20-39) verilmiştir.

XX. yüzyılın başlarından itibaren Batı’da Farsça literatüre dair bibliyografyalar yayımlanmaya başlanmıştır. A. Fonahn, tam olmasa da tıp tarihi üzerine Farsça kaynakların bir listesini Zur Quellenkunde der persischen Medizin adlı eserinde vermiş (Leipzig 1910), Edward G. Browne, meşrutiyet inkılâbı döneminde çıkan Farsça süreli yayınları The Press and Poetry of Modern Persia’da derlemiştir (Cambridge 1914). Bu konuda daha kapsamlı bir çalışma çok sonra Ursula Sims-Williams tarafından gerçekleştirilmiştir (Union Catalogue of Persian Serials and Newspapers in British Libraries, London 1985). Farsça literatür üzerine yapılan en önemli çalışma şüphesiz Charles Ambrose Storey’in Persian Literature: A Bio-Bibliographical Survey adlı eseridir (I-III, London-Leiden-Oxford 1927-1990). Carl Brockelmann’ın Arapça literatür üzerine hazırladığı çalışmanın bir benzeri olan bu eserin ilk cildi Kur’an ilimleri, tarih ve biyografi; II. cildi matematik, ağırlık ve uzunluk ölçü birimleri, astronomi, astroloji, coğrafya; III. cildi lugat, gramer, aruz, belâgat, muamma, ebced, secili nesir konularını ihtiva etmektedir. Daha sonra François de Blois tarafından ikmal edilerek yayımlanan V. cilde ait üç bölüm ise şiire dairdir (London 1992-1997). Eserin Kur’an ilimleri ve tarihle ilgili (Hindistan kısmı hariç) ilk yayımlanan bölümlerini Yuri Bregel tashih ve ilâvelerle Rusça’ya tercüme etmiş (I-III, Moskova 1972), bu tercümeden de Yahyâ Âryenpûr ve bir grup araştırmacı Edebiyyât-ı Fârsî ber Mebnâ-yi Teʾlîf-i Storey adıyla Farsça’ya çevirmiştir (I-II, Tahran 1362 hş./1983). Jan Rypka’nın yardımcılarıyla birlikte hazırladığı Dejiny perske a tadzicke literatury de (Prague 1956; Iranische Literaturgeschichte, Leipzig 1959; History of Iranian Literature, Dordrecht 1968), Fars edebiyatı üzerine ilk kaynaklarla ikinci elden kaynaklar üzerine zengin bir bibliyografya içermektedir.


BİBLİYOGRAFYA

Âgā Büzürg-i Tahrânî, eẕ-Ẕerîʿa ilâ teṣânîfi’ş-Şîʿa, Beyrut 1403/1983, I, 123-266; XVI, 376, 378-381, 393-397, 399.

Ahmed-i Münzevî, Fihristvâre-yi Kitâbḫâ-yi Fârsî, Tahran 1374, I, 7-56.

Yu. E. Bdrshchevsky – Yu. E. Bregel, “The Preparation of a Bio-Bibliographical Survey of Persian Literature”, , III (1972), s. 169-186.

J. T. P. de Bruijn, “Bibliographies and Catalogues (in the West)”, , IV, 214-219.

Ahmad Monzawī – Alī-Nakī Monzawī, “Bibliographies and Catalogues (in Iran)”, a.e., IV, 219-235.

, Mukaddime, s. 135-139, 201-277.

Maddenin bu bölümü TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2002 yılında Ankara’da basılan 26. cildinde, 85-87 numaralı sayfalarda yer almıştır.

Müellif:

TÜRK EDEBİYATI. Osmanlı dönemine ait elde mevcut en eski kitap kayıtları vakfiyelerde ve kütüphane defterlerinde yer almaktadır (bk. KATALOG). Türkler’de asıl bibliyografya çalışmalarının temelini oluşturan ilimlerin sınıflandırılmasına yönelik eserlerin tarihi XV. yüzyıla kadar iner. Bu türdeki çalışmaların belli başlıları, Abdurrahman b. Muhammed el-Bistâmî’nin (ö. 858/1454) 100 ilimden bahseden el-Fevâʾiḥu’l-miskiyye fi’l-fevâtiḥi’l-Mekkiyye, Molla Lutfî’nin (ö. 900/1494) ilimlerin mahiyeti ve gruplandırılmasına dair el-Meṭâlibü’l-ilâhiyye, Taşköprizâde Ahmed Efendi’nin 500 kadar ilmin mahiyetinden, bu ilimlere dair yazılan eserlerle yazarlarından bahseden Miftâḥu’s-saʿâde ve Sadreddinzâde Şirvânî’nin el-Fevâʾidü’l-ḫâḳāniyye adlı eserleridir. Arapça olan Miftâḥu’s-saʿâde’nin çevirisi oğlu Kemâleddin Mehmed tarafından Mevzûâtü’l-ulûm adıyla yapılmıştır. Kâtib Çelebi’nin Keşfü’ẓ-ẓunûn’u 300 kadar ilim hakkında bilgi vermesinin yanında çeşitli ilimlere dair 14.501 yazma eseri tanıtmaktadır. Keşfü’ẓ-ẓunûn’a en önemlisi Bağdatlı İsmâil Paşa’ya ait olmak üzere çeşitli zeyiller yazılmıştır.

Matbaanın icadı üzerine yayın sayısında görülen artışa paralel olarak modern bibliyografya anlayışı da ortaya çıkar. Türkler’in matbaayı kullanmaya başladıkları 1728’den sonra uzun bir süre çok az sayıda kitap basılmıştır. Bunların bibliyografik denetimine yönelik ilk çalışmalar çoğu Türkiye’de elçilik görevlisi olarak bulunan Batılılar’ca gerçekleştirilmiştir. 1729-1821 döneminde, Gian Battista Toderini ve Bernhard Freiherr v. Jenisch başta olmak üzere bazı araştırmacılar Türk basımcılığının ürünlerine yönelik yayın yapmıştır. Thomas-Xavier Bianchi, 1821’de Journal Asiatique’te neşrettiği “Notice” adlı makale dizisinin “Catalogue des livres turcs imprimés à Constantinople” başlıklı bölümünde ilk Türk matbaasının kuruluşundan 1820 yılına kadar İstanbul’da basılan altmış sekiz yayının bibliyografik listesini kronolojik sıra ile vermiştir. Bunu Joseph von Hammer-Purgstall ve Joseph-Toussaint Reinaud’nun 1830’lu yılların başında yayımladıkları listeler izler. Yine Bianchi, 1822-1842 yılları arasında Bulak Matbaası’nda basılan Türkçe, Arapça ve Farsça 243 eserin (1843), C. M. Frähn da Saint Petersburg’da basılan tarih-coğrafyaya ait 244 Arap, Fars ve Türk eserinin bibliyografya kayıtlarını (1845) neşreder.

Önceleri “Bibliographie orientale” genel başlığı altında ifade edilen Türk kitap varlığı için 1840’lı yılların sonuna doğru “Bibliographie ottomane” başlığı kullanılmaya başlanmış, 1850’li yılların ilk yarısı içinde “Bibliographie turque” terimi de kullanılmıştır. 1857 yılında İstanbul’da Koehler Frères tarafından aynı adla tek sayı olarak bir dergi de çıkarılmıştır.

Bunların dışında yine Bianchi’nin, 1859-1863 döneminde İstanbul ve Bulak matbaalarında basılan 146 eserin künyelerini tesbit eden “Bibliographie ottomane” adlı makale dizisiyle bu çalışmayı tamamlar nitelikteki François-Alphonse Belin’in 1864-1876 arasında İstanbul’da basılmış 607, Clément Imbault Huart’ın 1877-1890 döneminde aynı yerde basılmış 1650 kadar eserin künyelerini veren, aynı adla yayımlanmış eserleri de Batılı yazarların konuyla ilgili önemli çalışmalarıdır.

XIX. yüzyılda Osmanlı yayın hayatı içinde bibliyografya konusuna dahil edilebilecek ilk etkinlikler Takvîm-i Vekāyi‘, Cerîde-i Havâdis gibi gazetelerdeki yayın duyuruları ile Arakel, Karabet, Asır, Cihan gibi kitapçıların neşrettikleri kataloglardır. Bunlardan Kitapçı Arakel Efendi tarafından 1301’de (1884) Arakel Kitabhânesi Esâmî-i Kütübü adıyla yayımlanan 272 sayfalık katalogda 968 kitap tanıtılmaktadır. Bu dönemde II. Abdülhamid’in emriyle kırk bir kütüphane katalogu bastırılmış, Mizancı Murad Bey tarafından padişahın on beşinci cülûs yıl dönümü münasebetiyle, 1876-1890 yılları arasında yayımlanan kataloglarla kanun ve nizamnâmeler de dahil yaklaşık 4000 yayını kapsayan Devr-i Hamîdî Âsârı adıyla bir kitap listesi neşredilmiştir (İstanbul 1308). Aynı yıl, o seneye kadar Encümen-i Teftîş tarafından basılmasına izin verilen eserleri gösterir bir liste neşredilmişse de içinde henüz basılmamış kitaplar bulunduğundan tam bir yayın listesi sayılmaz.

Yenileşme dönemi Osmanlı aydınlarının bir ilim dalı olarak “bibliyografi”yi gündeme getirmelerinin bilinen en eski tarihi 1891’dir. Serkis Orpilyan ile Seyyid Abdülzâde Mehmed Tâhir’in hazırladığı Mahzenü’l-ulûm’un başına konan takrizlerden Hâmid Vehbi’ye ait olanında ve kitabın müelliflerince kaleme alınan mukaddimesinde bibliyografi kavramı söz konusu edilmektedir.

Ahmed Midhat Efendi’nin Tercümân-ı Hakîkat’te çıkan “Bibliyografya” makalesi (2 Ağustos 1310 / 14 Ağustos 1894) bir hayli ilgi uyandırmış, buradan alınarak birer gün arayla İkdam ve Ma‘lûmât’ta da yayımlanmış, bu konunun bir mesele olarak ortaya çıkmasına vesile olmuştur. İkdam’da Necip Âsım’ın (Yazıksız) aynı başlıkla imzasız olarak bir kitap tanıtma yazısı (12 Temmuz 1311 / 24 Temmuz 1895), ardından Ahmed Midhat’ın gazeteye gönderdiği mektup metni neşredilmiş, bu mektubun da teşvikiyle Ahmed Cevdet, Taşköprizâde’nin Mevzûâtü’l-ulûm’unu yayımlamıştır (İstanbul 1313). Aynı yıl içinde Ma‘lûmât dergisi bibliyografya kelimesine Türkçe karşılık bulunması için bir ilân vermiş (İlâve-i Ma‘lûmât, nr. 12, 12 Eylül 1895, s. 4) bunun üzerine Recâizâde Mahmud Ekrem “Bibliyografya” başlıklı bir yazısında (Ma‘lûmât, 28 Eylül 1311 / 10 Ekim 1895, s. 338) “kitaplar hakkında mâlûmat, kitaplar hakkında mâlûmat tahriri, ilm-i ahvâl-i kütüb, ma‘rifetü’l-kütüb, esâmî-i kütüb, ilm-i ta‘rîfi’l-kütüb, ilm-i tavsîfi’l-kütüb, mevzûâtü’l-ulûm, fenn-i tedkîk-i mevzûât” gibi tabirlerin kullanılabileceğini, ancak Ahmed Midhat’ın da teklif ettiği gibi doğrudan bibliyografya kelimesini kullanmanın en uygunu olacağını belirtmiştir.

Ferik Ahmed Muhtar Paşa, Ahvalnâme-i Müellefât-ı Askeriyye-i Osmâniyye adıyla yayımladığı eserinin önsözünde (İstanbul 1316) bibliyografyacılık konusunda düşüncelerini belirtirken ilim sahiplerini kendi alanlarıyla ilgili kitapların bibliyografyalarını hazırlamaya davet eder, böylece “bibliyografya-i Osmânî” kavramını ortaya atar. Biyobibliyografi alanındaki çalışmalarıyla tanınan Bursalı Mehmed Tâhir de bibliyografyayı konu alan bir makalesinde (“İlm-i Ahvâl-i Kütüb-Bibliyografi”, Hüdavendigâr Gazetesi Nüsha-i Mahsûsa, 1325 [1910], s. 36-42), Ahmed Muhtar’dan on yıl sonra ilim sahasındaki ihtiyaçların en büyüğünün bir Osmanlı bibliyografisi meydana getirmek olduğunu ifade eder.

II. Meşrutiyet dönemindeki kitâbiyat çalışmaları Bursalı Mehmed Tâhir’in Siyasete Müteallik Âsâr-ı İslâmiyye (İstanbul 1332), Ahlâk Kitaplarımız (İstanbul 1325) ve Osmanlı Müellifleri (I-III, İstanbul 1333-1342) adlı eserleri dışında bazı kitapçı katalogları ile dergi ve gazetelerde yer alan kitap ilân ve haberleriyle sınırlı kalmıştır. Bu dönemde M. Fuad Köprülü gibi ilim adamlarınca başlatılan Avrupa ilim ve metotlarının Türkiye’ye aktarılması çalışmaları önemli bir safhaya girmiş, bibliyografya karşılığında “kitâbiyat” kullanılmaya başlanmış, Fehmi Edhem bu adı taşıyan bir de eser yayımlamıştır (İstanbul 1341/1343).

1928’de Latin harflerinin kabulünden sonra Maarif Vekâleti’nin işe el atmasıyla bibliyografya yayımcılığında yeni bir dönem başlamıştır. İstanbul Matbaalarında Yeni Harflerle Basılmış Olan Neşriyat Kataloğu (Ankara 1929) ve Türkiye’de çıkan kitap, gazete ve dergilerden bahsetmek üzere 1928-1933 yılları arasında on altı sayı çıkarılan Bibliyografya adlı bültenle millî karakterli Türk bibliyografyasının temeli atılmıştır. Bunlardan da faydalanılarak Türkiye Bibliyografyası: Türk Harflerinin Kabulünden Cumhuriyetin Onuncu Yıl Dönümüne Kadar (1928-1933) adıyla bir eser neşredilmiştir (Ankara 1933). Böylece Türkiye’de onlu sınıflama dizgesi de ilk olarak uygulama alanı bulmuştur. 1934’te Basma Yazı ve Resimleri Derleme Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle derleme ve bibliyografik denetim çalışmaları resmiyet kazanmıştır. 1935 yılından itibaren değişik dönemlerde altışar, üçer ve birer aylık periyotlarla neşredilen, daha sonra onar yıllık toplu basımları yapılan Türkiye Bibliyografyası önceleri Derleme Müdürlüğü’nce, 1955’ten başlayarak Millî Kütüphane bünyesinde kurulan Bibliyografya Enstitüsü’nce yayımlanmıştır. 1952’de süreli yayınların taranmasıyla Türkiye Makaleler Bibliyografyası ve 1971’de Devlet Yayınları Bibliyografyası neşredilmeye başlanmıştır.

Kültür Bakanlığı’nca yayımı sürdürülen Türkiye Yazmaları Toplu Kataloğu (I-VIII, Ankara 1979), Seyfettin Özege tarafından hazırlanan Eski Harflerle Basılmış Türkçe Eserler Kataloğu (I-V, İstanbul 1971-80) ve Millî Kütüphane’nin yayımına devam ettiği Türkiye Basmaları Toplu Kataloğu Arap Harfli Türkçe Eserler (I-V, Ankara 1990), eski harfli yazma ve matbu eserlerin bibliyografik denetimini sağlamaya yarayan belli başlı çalışmalardır. Hasan Duman’ın hazırladığı Osmanlı Salnameleri ve Nevsalleri Bibliyografyası ve Toplu Kataloğu (I-II, Ankara 1999) ile Başlangıcından Harf Devrimine Kadar Osmanlı Türk Süreli Yayınları ve Gazeteler Bibliyografyası ve Toplu Kataloğu 1828-1928 (I-III, Ankara 2000) alanlarıyla ilgili en kapsamlı eserlerdir. Kültür Bakanlığı Millî Kütüphane Başkanlığı, Cumhuriyet Dönemi Makaleler Bibliyografyası ve Eski Harfli Türkçe Basma Eserler Bibliyografyası’nın CD kayıtlarını gerçekleştirerek kitâbiyat çalışmalarını bilgisayar ortamına taşımıştır (2002).

Genel bibliyografya çalışmaları yanında ilim dallarına, kişilere veya konulara yönelik ihtisas bibliyografyaları da Latin harflerinin kabulünden sonra gelişerek ve çeşitlenerek çoğalmıştır. İlim dallarına göre hazırlanmış bibliyografya çalışmalarının belli başlıları arasında şu eserler yer almaktadır: Türkiye Tarih Yayınları Bibliyografyası (haz. Enver Koray, I-IV, Ankara 1959-1987); Açıklamalı Türk Halk Müziği Kitap ve Makaleler Bibliyografyası (haz. Veysel Arseven, İstanbul 1969); Türk Sosyoloji Bibliyografyası 1928-1968 (haz. Mahmut Tezcan, Ankara 1969); Türk Hukuk Bibliyografyası (haz. Teoman Akünal – Köksal Bayraktar, I-III, İstanbul 1970); Türk Folklor ve Etnografya Bibliyografyası (I-IV, Ankara 1971-1999); Cumhuriyet Dönemi Türkiye Tiyatro Bibliyografyası (haz. Ahmet Borçaklı – Gülten Koçer, Ankara 1973); Cumhuriyet Devrinde Yayınlanan İslamî Eserler Bibliyografyası (haz. Osman Öztürk – Bekir Topaloğlu, Ankara 1975); Türk Kütüphanecilik Bibliyografyası (haz. Abdullah Savaşçı – Nurten Eke, Ankara 1976); Türkiye Bibliyografyasında Yayınlanan Dinî Eserlerin Bibliyografyası (haz. Nesrin Bazlamatçı, Ankara 1977); Türkiye Yer Bilimleri Bibliyografyası 1825-1975 (haz. R. Brinkmann, Ankara 1977); Arşiv ve Arşivcilik Bibliyografyası: Türkçe ve Yabancı Diller (haz. İsmet Binark, Ankara 1979); Türkiye Ekonomisi Bibliyografyası: 1929-1976 (haz. Nihat Falay, İstanbul 1979); 1876-1976 Arası Türkiye’de Hadis Çalışmaları Bibliyografyası (haz. İsmail Lütfi Çakan, İstanbul 1980); Anadolu ve Rumeli Ağızları Bibliyografyası (haz. Tuncer Gülensoy, Ankara 1981); Türk Bilim Tarihi Bibliyografyası: 1850-1981 (haz. Aykut Kazancıgil – Vural Solok, İstanbul 1981); Atatürk ve Devrimleri Tarihi Bibliyografyası I-II (haz. Muzaffer Gökman, Ankara 1981); Açıklamalı Türk Kimya Eserleri Bibliyografyası (haz. Ekmeleddin İhsanoğlu, İstanbul 1985); Açıklamalı Yemek Kitapları Bibliyografyası (haz. Turgut Kut, Ankara 1985); Türkiye Türkler ve Türk Dili Bibliyografyası (Ankara 1986); Başlangıcından Günümüze Türk Psikolojisi Bibliyografyası (haz. Nuri Bilgin, İzmir 1988); Türk Müziği Bibliyografyası: 9. yy – 1928 (haz. Onur Akdoğu, İzmir 1989); Hüsn-ü Hat Bibliyografyası (haz. Ali Haydar Bayat, Ankara 1990); Musıkî Makaleleri Bibliyografyası (haz. Goncagül Kaderoğlu, İstanbul 1992); Arşivcilik Bibliyografyası: Türkçe ve Yabancı Dillerde Yayınlanmış Kaynaklar 1979-1994 I-III (Ankara 1995); Alevilik-Bektaşilik Bibliyografyası (haz. Ali Yaman, Mannheim 1998); Türkiye Kur’an Makaleleri Bibliyografyası (haz. Murat Sülün – Ömer Çelik, İstanbul 1999). Bibliyografyaların bibliyografyası olarak hazırlanan mevcut en kapsamlı çalışma ise Cumhuriyet Döneminde Bibliyografyaların Bibliyografyası adlı eserdir (Ankara 1973).

Osmanlı döneminde birer sayı çıkan Kitapçı (İstanbul 1912) ve Kitapçılık (İstanbul 1330) dergilerinden sonra Latin harflerinin kabulünün ardından gazete ve dergilerdeki kitâbiyat sayfaları dışında doğrudan kitâbiyat dergisi veya kitap eki olarak yayımlanmış eserler de bulunmaktadır. Bunların belli başlıları şunlardır: Bibliyografya (Ankara 1946), Yeni Yayınlar Aylık Bibliyografya Dergisi (Ankara 1956), Kitaplar Âlemi (Ankara 1960), Kitap Belleten (İstanbul 1960), Gözlem (Ankara 1965), Kitap Dünyası (Ankara 1967), Kitaplar Arasında (Ankara 1968), Bibliyografya (Ankara 1972), Kitaplar (Ankara 1972), Kitap (Ankara 1981), Günümüzde Kitaplar (İstanbul 1984), Kitap Dergisi (İstanbul 1986), Kitap Dünyası (Ankara 1992), Kitap Gazetesi (Ankara 1992), Müteferrika (İstanbul 1993), Kitaplık (İstanbul 1993), Matbuat (İstanbul 1994), Bilge (Ankara 1994), Kebikeç (Ankara 1995), Kitap Haber (İstanbul 1997), Virgül (İstanbul 1997), Türklük Bilgisi (Ankara 1998), Simurg (İstanbul 1999).


BİBLİYOGRAFYA

Adnan Ötüken, Bibliyotekçinin Elkitabı, Ankara 1948, II, 303-445.

Yaşar Karayalçın, Bibliyografya Meselemize Umumi Bir Bakış, Ankara 1954.

Sami N. Özerdim, Türkiye Bibliyografyası, Ankara 1974.

Özer Soysal, Türkiye’de Çağdaş Bibliyografik-Dokümanter Hizmetlerin Gelişimi, Ankara 1983.

a.mlf., Geriye Dönük Türk Bibliyografyasında Bir Öncü Kaynak Olarak Joseph v. Hammer-Purgstall, Ankara 1994.

Mehmet Zeki , “Bibliyografya Tarihine Bir Bakış”, Akademi: Fikir Hareketleri, I/3, İstanbul 1946, s. 27-30.

M. Türker Acaroğlu, “Osmanlı-Türk Genel Bibliyografyası”, , III/31 (1954), s. 431-433.

Fevziye Abdullah Tansel, “Bibliyografya Ta’birinin Edebiyatımızda İlkönce Kullanılışı”, , II/1 (1973), s. 37-42.

Ali Birinci, “Ankara’nın Kitabiyât Mecmuaları”, , sy. 176 (2002), s. 111-114.

“Bibliyografya”, , VI, 330-332.

Necmeddin Sefercioğlu, “Kitabiyat”, , V, 360-363.

Maddenin bu bölümü TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2002 yılında Ankara’da basılan 26. cildinde, 87-89 numaralı sayfalarda yer almıştır.

Müellif:

HADİS. Hz. Peygamber’e nisbet edilen söz ve haberlerin ilk kaynağına dayandırılması önemli olduğundan müslümanlar, daha sahâbe devrinden itibaren Hz. Peygamber’in mânevî otoritesinin istismarını önlemek, dini en doğru şekilde gelecek nesillere aktarmak için büyük gayret sarfetmişler ve isnad sistemini icat edip geliştirmişlerdir (bk. İSNAD). Resûl-i Ekrem’in sağlığında yazılmaya başlanan hadislerle ilgili olarak tedvin döneminden itibaren eserler kaleme alınmıştır. M. Mustafa el-A‘zamî, İlk Devir Hadis Edebiyatı (Studies in Early Hadith Literature) adlı eserinde (İstanbul 1993) I (VII) ve II. (VIII.) yüzyıllarda hadis yazanlarla onlardan hadis yazanlar hakkında bilgi vermektedir (s. 34-162). Hadislerin tasnif şekline göre “müsned, mu‘cem, musannef, câmi‘, sünen” vb. adlarla anılan eserlerle ilgili olarak müstedrek, müstahrec, kırk hadis, etrâf, zevâid gibi değişik türde çalışmalar yapılmıştır. Ayrıca hadis usulü, isnad zincirindeki râviler, hadislerdeki garîb kelimeler, ihtilâflar, müşkiller, nâsih-mensuh ve hadislerin şerhi vb. dallarda birçok eser yazılmıştır (, XV, 47-63). Başka sahalarda olduğu gibi hadis, siyer ve megāzî müellifleri hakkında bilgi veren ilk bibliyografik eser İbnü’n-Nedîm’in el-Fihrist’idir. Müellif eserinin altıncı makalesinin altıncı bölümünü muhaddislere, aynı makalenin birinci bölümünü İmam Mâlik ve ondan rivayette bulunanlara, ikinci bölümünü Ebû Hanîfe ve ashâb-ı re’ye, üçüncü bölümünü İmam Şâfiî ve ondan rivayette bulunanlara ayırmıştır. Daha sonra İbn Hayr el-İşbîlî Fehrese’sinde hadis ilminin muhtelif dallarında, siyer ve megāzî konularında 300 kadar esere dair bilgi verir (s. 77-240). Kâtib Çelebi’nin Keşfü’ẓ-ẓunûn’u ile onun zeyli olan Bağdatlı İsmâil Paşa’nın Îżâḥu’l-meknûn’u diğer dallarla birlikte hadis, tarih ve megāzî ile ilgili çalışmalara yer vermiştir. Hadis ilmindeki en geniş bibliyografik çalışmalardan biri, Muhammed b. Ca‘fer el-Kettânî’nin hadisin çeşitli dallarında 1400 kadar eser hakkında bilgi verdiği er-Risâletü’l-müsteṭrafe li-beyâni meşhûri kütübi’s-sünneti’l-müşerrefe adlı kitabıdır. Eser dipnot ve ilâvelerle birlikte Yusuf Özbek tarafından Türkçe’ye çevrilmiştir (İstanbul 1994). Aynı aileden Abdülhay el-Kettânî de Fihrisü’l-fehâris ve’l-es̱bât ve muʿcemü’l-meʿâcim ve’l-meşyeḫat ve’l-müselselât’ında (nşr. İhsan Abbas, I-III, Beyrut 1402/1982) 662 müellif ve eserini tanıtmaktadır. Genel olarak hadis bibliyografyasına dair en geniş bilgi veren eserlerden biri de Muhyiddin Atıyye, Selâhaddin Hifnî ve Muhammed Hayr Yûsuf tarafından hazırlanan Delîlü müʾellefâti’l-ḥadîs̱i’ş-şerîf el-maṭbûʿa el-ḳadîme ve’l-ḥadîs̱e olup burada hadisin çeşitli dallarında yazılan 3392 kitap ele alınmıştır (I-II, Beyrut 1416/1995).

Diğer İslâmî ilimlerle birlikte veya müstakil olarak hadis dalında muhtelif dillerde yapılan yayınları derleyen çalışmalar da vardır. Fuat Sezgin başkanlığında bir heyet tarafından hazırlanan Bibliographie der Deutschsprachigen Arabistik und Islamkunde adlı eserin (Frankfurt 1990) bir bölümü hadisle ilgilidir (II, 332-343). Ayrıca Ahmad von Denffer’in Hadith a Select and Annotated Guide to Materials in English Language (Leicester 1985) ve Literature on Hadith in European Languages (Leicester 1981); Muhammed Nezîr Ranca’nın Eḥâdis̱ ki Urdu Terâcim (İslamâbâd 1995) adlı çalışmalarını zikretmek gerekir.

Hadisle ilgili olarak bir bölgede yapılan telifleri konu edinen veya ünlü bir muhaddis ve eseri üzerine gerçekleştirilen çalışmaları derleyen eserler de mevcuttur. Muhammed b. Abdullah et-Tuleydî’nin Türâs̱ü’l-Meġāribe fi’l-ḥadîs̱i’n-nebevî ve ʿulûmihî adlı kitabında (Beyrut 1995) Endülüs, el-Mağribü’l-aksâ ve Şinkīt çevresinde yazılmış hadise dair 1291 eser tanıtılmaktadır. Meşhur bir müellif veya eseri üzerine yapılan araştırmaları derleyen bibliyografya çalışmasına örnek olarak da Kemal Sandıkçı’nın Sahîh-i Buhârî Üzerine Yapılan Çalışmalar (Ankara 1991) ve Gazzâle Hâmid’in Şürûḥu Ṣaḥîḥi Buḫârî (Lahor 1991) adlı eserleri zikredilebilir.

Hadis edebiyatından kolayca yararlanmayı sağlayacak eserler hakkında da literatür çalışmaları vardır. İsmail Lütfi Çakan, Hadis Edebiyatı, Çeşitleri-Özellikleri-Faydalanma Usulleri’nde bu konuya bir bölüm ayırmıştır (IV. Bölüm, s. 181 vd.). Charles L. Geddes, Guide to Reference Books for Islamic Studies adlı eserinde (Denver 1985) diğer İslâmî bilimler yanında hadis dalında yapılan çalışmalara da yer verir (s. 102-122). Genel olarak hadis edebiyatı sahasında gerçekleştirilen çalışmalara Muhammed Zübeyr Sıddîkī’nin Hadith Literature It’s Origin, Development, Special Features And Criticism adlı eseriyle (trc. Yusuf Ziya Kavakcı, Hadîs Edebiyatı Tarihi, İstanbul 1966) Mücteba Uğur’un Hadis İlimleri Edebiyatı (Ankara 1996) örnek olarak gösterilebilir. Günümüzde yapılan en önemli bibliyografya çalışmalarından Carl Brockelmann’ın Geschichte der Arabischen Litteratur’u ile Fuat Sezgin’in Geschichte des Arabischen Schrifttums adlı eserinde hadis için de bölümler ayrılmıştır.

Hz. Peygamber’e izâfe edilen bir söz ve habere kaynak gösterilmesi işi başlangıçta isnad sistemiyle yapılmış, hadisi en son rivayet edenler kendilerinden önceki râviler zincirini de zikretmiştir. Hadisler tasnif edilip ana kaynaklarda yer alınca artık bunlar kaynak gösterilmeye başlanmıştır. Sonraki yüzyıllarda gerçekleştirilen etrâf çalışmalarında çok defa sened hazfedilmiş, yalnız hadisin alındığı kaynaklar belirtilmiştir. Bazıları da aynı kaynağı defalarca zikretmemek için remizler kullanmışlardır. Meselâ Ebü’l-Kāsım İbn Asâkir, el-İşrâf ʿalâ maʿrifeti’l-eṭrâf adlı eserinde ana kaynakları olan Sünenü Ebî Dâvûd, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce için çeşitli rumuzlar kullanmıştır (vr. 6a). Süyûtî, el-Câmiʿu’ṣ-ṣaġīr’de kaynakları göstermek ve hadisin sıhhat derecesini belirtmek için harf ve rakamlardan ibaret otuzdan fazla remize yer vermiş (Çakan, 117-118), Ahmed Ziyâeddin Gümüşhânevî de Râmûzü’l-eḥâdis̱’te benzer bir usul takip etmiştir. Günümüzde belli başlı hadis kaynakları gösterilirken A. J. Wensinck’in hazırladığı el-Muʿcemü’l-müfehres li-elfâẓi’l-ḥadîs̱i’n-nebevî (I-VIII, Leiden 1988) esas alınmakta ve konularına göre tasnif edilmiş hadis kitaplarından Müslim’in el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ’i ile Mâlik’in el-Muvaṭṭaʾı dışında kalanlarda genellikle kitap adları ve bab numaraları verilmektedir. Müslim’in ve Mâlik’in eserinde bab yerine her kitabın kendi içindeki numaraları esas alınmakta, Ahmed b. Hanbel’in el-Müsned’inde ise Kahire 1313 baskısına göre cilt ve sayfa numaraları kaydedilmektedir. Yine Wensinck tarafından hazırlanıp Muhammed Fuâd Abdülbâkī tarafından Arapça’ya nakledilen Miftâḥu künûzi’s-sünne’de (Beyrut 1403/1983) aynı usul takip edilmekle beraber farklı rumuzlar kullanılmıştır.


BİBLİYOGRAFYA

İbn Asâkir, el-İşrâf ʿalâ maʿrifeti’l-eṭrâf, Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 455, vr. 6a.

, s. 77-240.

İsmail L. Çakan, Hadîs Edebiyâtı, İstanbul 1985, s. 117-118, 120, 181 vd.

Munawar Ahmad Anees – Alia N. Athar, Guide to Sira and Hadith Literature in Western Languages, London 1986.

Mustafa M. el-A‘zamî, İlk Devir Hadis Edebiyatı (trc. Hulûsi Yavuz), İstanbul 1993, s. 34-162, 165.

Yavuz Ünal, Cumhuriyet Türkiyesi Hadis Çalışmaları 1920-1997, Samsun 1997.

M. Yaşar Kandemir, “Hadis”, , XV, 47-63.

Maddenin bu bölümü TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2002 yılında Ankara’da basılan 26. cildinde, 89-90 numaralı sayfalarda yer almıştır.

Müellif:

TEFSİR. İlk hicrî asırlarda yapılan tefsir faaliyetlerine ve Kur’an’a dair yazılan eserlere bakıldığında kaynak olarak çoğunlukla Hz. Peygamber, ashap ve tâbiînden gelen rivayetlerin kullanıldığı görülmektedir. Önceleri kaynaklar rivayet zinciriyle şifahen anılırken hadis ve diğer ilimlerin tedvini üzerine genellikle bu alanlardaki eserler kaynak gösterilmiştir. Tefsire, Kur’an ilimlerine ve kıraate dair kitapların artmasıyla birlikte daha sonra gelen âlimler, kendilerinden önceki önemli eserlere doğrudan veya dolaylı olarak işaret etmişlerdir. Meselâ Begavî, Meʿâlimü’t-tenzîl’de sahâbe ve tâbiînden gelen bilgilerden ve müfessirlerin eserlerinden faydalandığını ifade ederek bunları belirtmiştir (I, 28-31). Hâzin de hadis ve tefsir kaynaklarından söz etmiş ve özellikle Begavî’ye atıfta bulunmuştur (Lübâbü’t-teʾvîl, I, 3). Nizâmeddin en-Nîsâbûrî eserinde Fahreddin er-Râzî ve Zemahşerî’nin tefsirlerinden övgü ile söz etmiş ve çalışmasını büyük oranda bu eserlere dayandırdığını söylemiştir (Ġarâʾibü’l-Ḳurʾân, I, 8). İbnü’n-Nakīb el-Makdisî, çok hacimli olan tefsirine yazdığı bir ciltlik mukaddimede istifade ettiği eserleri ve müelliflerini saymış (Muḳaddimetü Tefsîri İbni’n-Naḳīb, s. 12-15), Ebû Hayyân el-Endelüsî el-Baḥrü’l-muḥîṭ’inin kaynaklarını belirtirken başta hocası İbnü’n-Nakīb el-Makdisî’nin, ardından sırasıyla Zemahşerî ve İbn Atıyye el-Endelüsî’nin tefsirlerinden faydalandığını bildirmiş, diğer kaynaklarına da yer vermiştir. Ebû Zeyd es-Seâlibî, el-Cevâhirü’l-ḥisân fî tefsîri’l-Ḳurʾân adlı eserinin mukaddimesinde başta İbn Atıyye el-Endelüsî ve Ebû Hayyân el-Endelüsî olmak üzere istifade ettiği tefsirleri kaydetmiştir. Ebüssuûd Efendi, eserinin girişinde kendisine kadar pek çok tefsir yazıldığını söyleyerek bunlardan faydalandığını ima etmekle birlikte kaynaklarını ismen belirtmemiştir. Cessâs, Mâverdî, İbn Atıyye el-Endelüsî, İbnü’l-Cevzî, Fahreddin er-Râzî, Muhammed b. Ahmed el-Kurtubî, Beyzâvî, Ebü’l-Berekât en-Nesefî, İbn Kesîr gibi müfessirler de daha önce yazılan pek çok eserden istifade edip yer yer bunlardan nakillerde bulunmalarına rağmen tefsirlerinde bu kaynaklardan doğrudan söz etmemişlerdir. Eserinde kaynaklarından bahsetmeyen İbnü’l-Cevzî, Nüzhetü’l-aʿyüni’n-nevâẓır fî ʿilmi’l-vücûh ve’n-neẓâʾir’inde bu ilme dair yapılan çalışmaları sayar ve onları değerlendirip eleştirir (s. 81-83).

Tefsir usulü ve Kur’an ilimleri hakkında eser yazanların başında gelen Zerkeşî, el-Burhân fî ʿulûmi’l-Ḳurʾân’ın mukaddimesinde tefsir ilminden ve tefsir tarihinden kısaca bahseder, ilgili konularda da bunlara dair eserleri sıralar (I, 100-114). el-İtḳān’da kitabını yazmaya başlamadan önce yaptığı araştırmayı anlatan Süyûtî öncelikle Kur’an ilimleri alanındaki bazı eserleri tanıtır, ardından el-İtḳān’ı hazırlarken kullandığı eserleri gruplandırarak verir.

Tefsir ilminin kitabiyatıyla ilgili sistemli çalışmaların tarihi, İslâm dünyasında bibliyografik eser türünün ilk örneği olan İbnü’n-Nedîm’in el-Fihrist’inden öteye gitmez. Bu eserin birinci makalesinin üçüncü bölümü Kur’an, kıraat ve tefsir ilmine dairdir. Taşköprizâde Miftâḥu’s-saʿâde’de “İlmü tabakāti’l-kurrâ”, “İlmü tabakāti’l-müfessirîn” (I, 284) ve “el-Matlabü’s-sâlis: fî Fürûi ilmi’t-tefsîr” (II, 380-595) başlıkları altında yer yer eserlere de işaret eder. Kâtib Çelebi, Keşfü’ẓ-ẓunûn’da tefsir ilmi kısmında başlangıçtan itibaren yazılan tefsirleri kaydeder; “Garîbü’l-Kur’ân”, “İ‘câzü’l-Kur’ân” gibi alt başlıklarda da ilgili çalışmaları ve müelliflerini tanıtır. Sıddîk Hasan Han Ebcedü’l-ʿulûm’da tefsire dair eserler hakkında kısa bilgiler verir, ayrıca yer yer Hint alt kıtası müelliflerinin eserlerinden söz eder. Zehebî, İbnü’l-Cezerî, Süyûtî ve Muhammed b. Ali ed-Dâvûdî’nin kıraat ve tefsir âlimlerine dair tabakat kitaplarında bu âlimlerin eserlerine de yer verilmiştir. Süyûtî, el-İtḳān’ın sonunda “Tabakātü’l-müfessirîn” adıyla bir bölüm ayırdığı gibi kitabın “İʿrâbü’l-Ḳurʾân”, “İʿcâzü’l-Ḳurʾân” ve “Ġarîbü’l-Ḳurʾân” gibi bölümlerinde de çok defa konu başında o ilme dair eserleri sıralamıştır.

Çağdaş Arap müelliflerinden Muhammed Hüseyin ez-Zehebî, et-Tefsîr ve’l-müfessirûn adlı eserinin (Kahire 1396/1976) üçüncü bölümünde tedvin döneminden başlayarak günümüze kadar gelen tefsir hareketleri, müellifler ve eserleri hakkında bilgi vermiş, rivayet ve dirâyet metoduna göre yazılan tefsirlerle sûfiyenin, felsefecilerin, fukahanın, Mu‘tezile’nin, Şîa’nın, Bâtınîler’in, Bahâîler’in ve Hâricîler’in tefsirlerini tanıtmıştır. Kur’an ilimlerine dair çağdaş müellifler tarafından yazılan diğer bazı eserlerde de tefsir ilminin kitâbiyatına yer verilir. Meselâ Subhî es-Sâlih, Mebâḥis̱ fî ʿulûmi’l-Ḳurʾân’ında (Beyrut 1983) Kur’an ilimleri sahasında yazılan eserleri ve bazı tefsirleri kaydeder. Muhammed b. Lutfî es-Sabbâğ’ın Lemeḥât fî ʿulûmi’l-Ḳurʾân ve itticâhâti’t-tefsîr adlı eserinin (Beyrut 1410/1990) üçüncü babında tefsir tarihi hakkında bilgi verilir ve kategorik olarak tefsirler tanıtılır. Âdil Nüveyhiz’in Muʿcemü’l-müfessirîn min ṣadri’l-İslâm ḥatte’l-ʿaṣri’l-ḥâżır (I-II, Beyrut 1983, 1986), Ferrâc Atâ Sâlim’in Fihrisü’t-tefsîr ve ʿulûmi’l-Ḳurʾân ([baskı yeri ve tarihi yok], Merkezü’l-bahsi’l-ilmî), Mustafa İbrâhim Müşînî’nin Medresetü’t-tefsîr fi’l-Endelüs (Beyrut 1986), Suûd b. Abdullah Fenisân’ın Âs̱ârü’l-Ḥanâbile fî ʿulûmi’l-Ḳurʾân ([baskı yeri ve tarihi yok], Metâbiu’l-kütübi’l-Mısriyye), Seyyid Muhammed Ali Ayazî’nin el-Müfessirûn: Ḥayâtühüm ve menhecühüm (Tahran 1373), Abdullah Mahmûd Şehhâte’nin Târîḫu’l-Ḳurʾân ve’t-tefsîr (Kahire 1392/1972), Bahâeddin Hürremşâhî’nin et-Tefsîr ve’t-tefâsirü’l-ḥadîs̱e (Beyrut 1991), Muhammed Fâzıl İbn Âşûr’un et-Tefsîr ve ricâlüh (Kahire 1417/1997) adlı çalışmaları da tefsir ve Kur’an ilimlerine dair yazılan eserleri tanıtan bilgiler ihtiva etmektedir. Yazma eserlerin bulunduğu kütüphaneleri gösterip bu eserleri tanıtmak için hazırlanan el-Fihrisü’ş-şâmil li’t-türâs̱i’l-ʿArabî tefsir alanında temel başvuru kitaplarındandır. Eserin el-Ḳurʾân ve ʿulûmüh (Amman 1985), ʿUlûmü’l-Ḳurʾân (Amman 1989), Maḫṭûṭâtü’t-tefsîr (Amman 1987, 1989), Maḫṭûṭâtü’l-ḳırâʾât (Amman 1987), Maḫṭûṭâtü’t-tecvîd (Amman 1986), el-Meṣâḥifü’l-maḫṭûṭât (Amman 1986) ve Resmü’l-meṣâḥif (Amman 1986) adını taşıyan ciltleri doğrudan tefsir ve Kur’an ilimleriyle ilgilidir.

Ali Şevvâh İshak’ın Muʿcemü muṣannefâti’l-Ḳurʾâni’l-Kerîm’i (I-IV, Riyad 1403/1983), Kur’an ilimlerine dair eserlerin konularına göre tasnif edildiği bir çalışmadır. Muhammed Hasan Bükâî’nin Kitâbnâme-i Büzürg-i Ḳurʾân-ı Kerîm’inde (I-VIII, Tahran 1374/1995) tefsirler ve Kur’an ilimlerine dair eserler sistematik biçimde tanıtılmaktadır. Hint alt kıtasındaki tefsir tarihini konu alan çalışmalar da bir hayli fazladır. Zübeyd Ahmed, bölgede başlangıçtan 1857 yılına kadar yazılan Arapça eserleri tanıttığı The Contribution of India to Arabic Literature adlı kitabında tefsirlere ve Kur’an ilimleri çalışmalarına da geniş yer vermiştir (s. 15-40, 270-290). M. Sâlim Kıdvâî, Hindustânî Müfessirîn aor Un ki ʿArabî Tefsîreyn’inde (Aligarh 1973; Lahor 1993) Hindistanlı âlimler tarafından yazılan Arapça tefsirleri tanıtmaktadır. Hint alt kıtasında Kur’an tefsiri, tercümesi ve Kur’an ilimleri hakkında yazılan Urduca bibliyografik çalışmalardan önemli olanları şöylece sıralanabilir: Ḳāmûsü’l-kütüb Urdu (haz. Mevlevî Abdülhak, Karaçi 1961; kitabın I. cildinde tefsir ve Kur’an ilimlerine dair 1038 Urduca eser yirmi altı başlık altında verilerek kısa tanıtımları yapılmıştır); Muhammed Sâlim Kāsımî (v.dğr.), Câʾize-i Terâcim-i Ḳurʾânî (Diyûbend 1968; eserde Urduca tercümelerden başka Farsça, Hintçe, Gucerâtîce ve diğer bazı dillerdeki Kur’an tercümeleri de zikredilmiştir); Seyyid Hamîd Şattârî, Ḳurʾân-ı Mecîd key Urdu Terâcim u Tefâsîr ka Tenḳīdî Müṭâlaʿa (Haydarâbâd-Dekken 1982; bu hacimli eserde Kur’an’ın 1704-1914 yılları arasındaki Urduca tercüme ve tefsirleri zikredilmiş ve daha çok Urdu dili yönünden incelenmiştir); Sâliha (b.) Abdülhakîm Şerefeddin, Ḳurʾân-ı Ḥakîm key Urdu Terâcim (Karaçi, ts.; eserde başlangıçtan 1980’lere kadar yazılan Urduca Kur’an tercümeleri tanıtılmıştır) ve A Brief Survey of Urdu Translations of the Qur’an (Bombay 1984); Ahmed Han, Ḳurʾân-ı Kerîm key Urdu Terâcim-Kitâbiyât (İslâmâbâd 1987); Cemîl Nakvî, Urdu Tefâsîr-Kitâbiyât (İslâmâbâd 1992) ve Ḳurʾân-ı Mecîd key Urdu Terâcim maʿa Muḫtaṣar Târîḫu’l-Ḳurʾân ve Terâcimü’l-Ḳurʾân (Karaçi, ts., Edeb Numâ). Seyyâre Dacist (Sayyara Digest) adlı derginin üç ciltlik Kur’an özel sayısı da (Lahor 1970, 1984, 1988) zengin bibliyografik bilgiler ihtiva etmektedir. Muhammed Ziyâülhak Çôdrî, hazırlamış olduğu Pakistan meyn Ḳurʾânî ʿUlûm per Hôney Vâlâ Taḥḳīḳī Kâm adlı yüksek lisans tezinde (1988, Bahâeddin Zekeriyyâ University Institute of Islamic Studies [Mültan]) Pakistan’da Kur’an ve tefsir sahasında yapılan çalışmaları sistematik biçimde tanıtmıştır.

Türkiye’de de tefsir ilmi kitâbiyatıyla ilgili çalışmalar yapılmıştır. Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük Tefsir Tarihi: Tabakatü’l-Müfessirîn adlı eserinde 464 tefsir âliminin hayatı, tefsir ilmindeki yeri ve eserleri hakkında bilgi vermiş, kitabın sonuna tefsir ve Kur’an ilimlerine dair eserleri ve müelliflerini gösteren bir liste eklenmiştir (II, 799-872). İsmail Cerrahoğlu’nun Tefsir Tarihi’nin (Ankara 1988) I. cildinde Hz. Peygamber devrinden başlanarak tâbiîn devrinin sonuna kadar tefsir hareketleri ve oluşan literatür kaydedilmiş, ardından lugavî tefsirlerle ilk dönemlerde ortaya çıkan fırka tefsirlerine yer verilmiştir. Eserin II. cildinde tasavvufî, felsefî, fıkhî tefsirler tanıtılmış, daha sonra rivayet ve dirâyet metoduna göre Ehl-i sünnet ulemâsı tarafından yazılan tefsirlerden söz edilmiştir. “Günümüz tefsir hareketleri” başlığı altında da ilhadî, mezhebî, ilmî ve içtimaî alanlarda yazılan tefsirler anlatılmıştır. Bergamalı Cevdet Bey’in Târîh-i Tefsîr (İstanbul 1927), Muhammed Hamîdullah ve Macit Yaşaroğlu’nun Kur’ân-ı Kerîm Tarihi ve Türkçe Tefsirler Bibliyoğrafyası (İstanbul 1965), Ali İpek ve Güler Alioğlu’nun Eski Harflerle Basılmış Türkçe Tecvid ve Usul-i Fıkh Eserleri (Erzurum 1987), Sadrettin Gümüş’ün Kur’an Tefsirinin Kaynakları (İstanbul 1990), Ali Turgut’un Tefsir Usûlü ve Kaynakları (İstanbul 1991), Süleyman Mollaibrahimoğlu’nun Kur’an İlimleri Sahasında Neşredilen Eserler – 1923-1992 (İstanbul 1993), Halil Çiçek’in 20. Asırda Kur’an İlimleri Çalışmaları (İstanbul 1996) adlı eserleri bu alandaki önemli Türkçe kitaplardandır. İsmet Binark ve Halit Eren’in hazırladığı World Bibliography of Translations of the Meanings of the Holy Quran: Printed Translations: 1515-1980 (İstanbul 1986) çeşitli dillerde yazılan ve basılan Kur’an tercümeleriyle tefsirlerine dairdir. Eser Farsça’ya da çevrilmiştir (Kitâbşinâsî Cihân-ı Tercümehâ-yı ve Tefsîrhâ-yı Ḳurʾân-ı Mecîd [trc. Muhammed Âsaf Fikret], Meşhed 1373). Mustafa Nejat Sefercioğlu’nun yazma Kur’an tercümelerini tanıtan çalışmasında (World Bibliography of Translations of the Holy Qur’an Manuscript Form: Turkish, Persian and Urdu Translations Excluded, İstanbul 2000) Türkçe, Farsça ve Urduca eserlere yer verilmemiştir. Ziya Demir (Osmanlı Müfessirleri ve Tefsir Çalışmaları: Kuruluştan X/XVI. Asrın Sonuna Kadar, 1994, MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü) ve Abdülhamit Birışık (Hind Alt Kıtasında Urduca Tefsirler ve Ehl-i Kur’ân Ekolü [Hind Altkıtasında Düşünce ve Tefsir Ekolleri], İstanbul 2001) doktora tezleriyle, İsmail Soylu (İ‘rabü’l-Kur’ân ve Müelliflerinin İstanbul Kütüphanelerindeki Yazmalarının Tanıtılması ve Tavsifi, 1984, MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü), Muhammet Abay (Osmanlı Dönemi Müfessirleri, Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1992) ve Suat Mertoğlu (Almanca Yapılmış Kur’ân Çalışmaları, 1992, MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü) yüksek lisans tezleriyle sahaya akademik katkıda bulunmuşlardır.

Tefsir ve Kur’an ilimleri kitâbiyatına dair makalelerden Müjgân Cunbur’un “Türkçe Kur’ân Tefsir ve Çevirileri Bibliyografyası” (Yeni Yayınlar, IV/4 [1959], s. 111-124) ve “Kur’ân-ı Kerîm’in Türk Dilinde Basılmış Tercüme ve Tefsirleri” (Diyanet İşleri Başkanlığı Dergisi, 1961-1962, s. 123-141); İsmail Cerrahoğlu’nun “Batıda Kur’ân Tetkikleri” (, XI [1976], s. 323-342); Ahmet Topaloğlu’nun “Kur’ân-ı Kerîm’in İlk Türkçe Tercümeleri ve Cevâhirü’l-Asdâf” (, sy. 27 [1983], s. 58-66); Durmuş Ali Kayapınar’ın “Me‘âni’l-Kur’ân Literatürü” (SÜ İlâhiyat Fakültesi Dergisi, sy. 5 [1994], s. 119-152) adlı çalışmaları anılabilir. Murat Sülün ve Ömer Çelik, Türkiye Kur’an Makaleleri Bibliyografyası adıyla yayımladıkları eserde (İstanbul 1999) çeşitli dergilerde çıkan makaleleri tanıtmışlardır.

Batı’da gerçekleştirilen bibliyografik çalışmaların en önemlisi olan Carl Brockelmann’ın Geschichte der Arabischen Litteratur ve Fuat Sezgin’in Geschichte des Arabischen Schrifttums adlı eserlerinin ilgili bölümlerinde tefsirlerle diğer eserlerin tanıtımı yapılmıştır. Muhammed Hamîdullah’ın Fransızca’dan Kur’ânı Kerîm Tarihi adıyla Türkçe’ye çevrilen eserinin dördüncü bölümünde Batı dillerinde gerçekleştirilen Kur’an tercümeleriyle Türkçe Kur’an tercümeleri tanıtılmaktadır. Andrew Rippin’in Approaches to the History of the Interpretation of the Qur’ān (Oxford 1988), Muhammed Âdil Osmânî’nin Islamic Studies: Literature on Quran in English Language (Karaçi, ts.), Charles Ambrose Storey’in Persian Literature: A Biobibliographical Survey (I. cildinin “Qur’anic Literature” başlığı altında ilgili eserler tanıtılmıştır) adlı kitapları da Batı’da veya Batı dillerinde yapılan önemli bibliyografik çalışmalardır.

Batı’da tefsir literatürünü tanıtan pek çok makaleden bazıları şunlardır: Samuel M. Zwemer, “Translations of the Koran” (, V/3 [1915], s. 244-249); William Sage Wollworth, “A Bibliography of Koran Texts and Translations” (, XVII/3 [1927], s. 279-289); John Kingsley Birge, “Turkish Translations of the Koran” (, XXVIII [1938], s. 394-399); Mofakhkhar Hussain Khan, “A History of Bengali Translations of the Holy Qur’an” (, LXXII/2 [1982], s. 129-136); Annemarie Schimmel, “Translations and Commentaries of the Qur’an in Sindhi Language” (, sy. 16 [1963], s. 224-243); Janos Eckmann, “Kur’ân’ın Doğu Türkçesine Tercümeleri” (trc. Ekrem Ural, , XXI [1973], s. 15-24). M. Maciej Konapacki, “Polonya’da Kur’ân-ı Kerîm Tercüme Tarihi” (trc. İhsan Süreyya Sırma, , III/1-2 [1979], s. 411-417).


BİBLİYOGRAFYA

Ferrâ el-Begavî, Meʿâlimü’t-tenzîl (nşr. Hâlid Abdurrahman el-Ak – Mervân Süvâr), Beyrut 1413/1992, I, 28-31.

, s. 81-83.

İbnü’n-Nakīb el-Makdisî, Muḳaddimetü Tefsîri İbni’n-Naḳīb (nşr. Zekeriyyâ Saîd Ali), Kahire 1415/1995, s. 12-15.

, I, 8.

Hâzin, Lübâbü’t-teʾvîl, Kahire 1375, I, 3.

Zerkeşî, el-Burhân fî ʿulûmi’l-Ḳurʾân (nşr. Yûsuf Abdurrahman el-Mar‘aşlî v.dğr.), Beyrut 1415/1994, I, 100-114.

, I, 284; II, 380-595.

Zubaid Ahmad, The Contribution of India to Arabic Literature, Lahor 1968, s. 15-40, 270-290.

Maddenin bu bölümü TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2002 yılında Ankara’da basılan 26. cildinde, 90-92 numaralı sayfalarda yer almıştır.

Müellif:

FIKIH. Telif eserlerde faydalanılan kaynakları toplu olarak göstermenin diğer İslâmî ilimlerde olduğu gibi fıkıh ve fıkıh usulü kitaplarında da yaygın bir uygulaması olmamasına karşılık genelde içeride müellif ve eserlere atıfta bulunulmuştur. Buna rağmen daha çok kitapların başında, bazan da sonunda faydalanılan bibliyografyanın gösterildiği örneklere rastlanmaktadır. Fıkıh alanında ilk eserlerin kaleme alınmaya başlandığı II. (VIII.) yüzyılda ve bunu izleyen bir iki asırlık dönemde yazılan eserlerin kendileri temel kaynak oluşturduğundan bunlarda bir bibliyografya gösterilmemesi tabiidir. Daha sonra ilk kaynaklardan yapılan derlemelerin mukaddimelerinde söz konusu çalışmaya esas teşkil eden metinlerin adlarının verildiği görülmektedir. İbn Ebû Zeyd el-Kayrevânî’nin (ö. 386/996), el-Müdevvene’ye ilâveten diğer ilk Mâlikî kaynaklarının muhtevasını derlediği en-Nevâdir ve’z-ziyâdât’ı, İbn Abdülber en-Nemerî’nin (ö. 463/1071) yine belli başlı ilk Mâlikî kaynaklarından özetlediği el-Kâfî’si, mukaddimelerinde faydalanılan eserlerin anıldığı ilk çalışmalar olarak dikkat çeker. Bunları yine Mâlikî âlimlerinden Şehâbeddin el-Karâfî’nin eseri olan eẕ-Ẕaḫîre takip eder. Karâfî, kitabına temel oluşturan beş kaynağı zikrederek bunlara ve diğer bazı kaynaklara yaptığı atıfların mahiyeti hakkında bilgi verir. İlk dönemlere ait farklı bir örnek olarak İbnü’t-Tallâ‘ el-Kurtubî’nin (ö. 497/1104) Aḳżıyetü Resûlillâh’ı, sonunda otuz dört kaynak kitabın bir başlık altında anılması ve İbnü’t-Tallâ‘dan bu kitapların müelliflerine ulaşan isnad zincirinin zikredilmesiyle önem taşır.

Daha sonraki dönemlerde muhtasar metinlerden veya müellifleri ictihad kabiliyetiyle tanınan orijinal eserlerden ziyade derleme mahiyetindeki bazı çalışmalarla şerh ve fetâvâ kitaplarında kaynakça verildiği görülür. Bunlardan Şâfiî fakihleri Tâceddin es-Sübkî’nin Refʿu’l-ḥâcib ʿan Muḫtaṣarı İbni’l-Ḥâcib’i ile Bedreddin ez-Zerkeşî’nin el-Baḥrü’l-muḥîṭ fî uṣûli’l-fıḳh’ı, hem uzun bibliyografyaları hem de zaman zaman eser ve müelliflerle ilgili yapılan değerlendirmelerle bir tür tahlilî bibliyografya örneği olarak dikkat çeker. Altmış kaynağın adını veren Sübkî sözü uzatmak istemediği için faydalandığı bütün kitapları saymadığını belirtirken Zerkeşî, doksan kadar kitabı Ehl-i sünnet mezhepleriyle diğer mezheplere göre ayırarak zikreder. Hanefî âlimlerinden İbn Nüceym el-Baḥrü’r-râʾiḳ’in mukaddimesinde, verilen bilgiler konusunda tereddüde düşenlerin gerektiğinde bakmaları için faydalandığı elli kadar kitabı sayar. Farklı bir örnek olarak Nevevî, Şîrâzî’nin el-Müheẕẕeb’ine yazdığı el-Mecmûʿ adlı şerhin geniş mukaddimesinde, eserin özelliklerini ve metodunu anlattıktan sonra mezhep imamı Şâfiî ile metnin müellifinin biyografilerine, ayrıca ilim, eğitim ve öğretim, fetva ve âdâbı, Şâfiî mezhebindeki görüşlerle ilgili olarak kullanılan terimler ve el-Müheẕẕeb’de geçen şahısların künye ve nisbelerinin açıklamasına yer verir. Hanbelî fakihlerinden Buhûtî de Keşşâfü’l-ḳınâʿın mukaddimesinde izlediği metodu açıklayıp faydalandığı kitapların kısa bir listesini kaydeder. Sultan Mevlây Muhammed, Ṭabaḳu’l-ertâb fî ma’ḳteṭafnâhu min mesânîdi’l-eʾimme ve kütübi meşâhîri’l-Mâlikiyye ve’l-İmâm el-Ḥaṭṭâb adlı eserinin mukaddimesinde eserin adından da anlaşılacağı üzere faydalandığı kaynakların listesini zikreder.

Bazı müellifler, yazdıkları konularda temel kaynak oluşturan eserlerin adlarını mukaddimede cümle içinde birer kelime gibi ve kafiyeli bir üslûpla verirler. Teftâzânî et-Telvîḥ’te Bedreddin el-Aynî el-Binâye’de, Meyyâre lakabıyla tanınan Muhammed b. Ahmed el-Fâsî Şerḥu Tuḥfeti’l-ḥükkâm’da ve Abdülkādir Bedrân Nüzhetü’l-ḫâṭıri’l-ʿâṭır’da bu metodu uygulamışlardır. Bir kısım âlimler de metin içinde rumuz şeklinde kullandıkları kaynakları mukaddimede anarak bu rumuzların anlamlarını açıklamışlardır. Hanefî fakihlerinden Sadrüşşehîd el-Fetâva’l-kübrâ’da, İbnü’s-Sââtî Mecmaʿu’l-baḥreyn’de, Tâhir b. İslâm el-Hârizmî Cevâhirü’l-fıḳh’ta, Şemseddin Konevî Dürerü’l-biḥâr’da ve Bedreddin Simâvî Câmiʿu’l-fuṣûleyn’de, Hanbelîler’den İbn Kāid Ḥâşiyetü Müntehe’l-irâdât’ta, Mâlikîler’den Ali b. Muhammed el-Menûfî Kifâyetü’ṭ-ṭâlibi’r-rabbânî’de ve Ali b. Abdüsselâm et-Tüsûlî el-Behce’de (Şerḥu Tuḥfeti’l-aḥkâm) bu yolu takip etmişlerdir. Fukaha biyografisi yazarlarından Mâlikî âlimi Kādî İyâz, Tertîbü’l-medârik’in mukaddimesinde bazı kitapların özelliklerine işaret ederek tahlilî bir bibliyografya vermiş, İsnevî de Ṭabaḳātü’ş-Şâfiʿiyye’sinde faydalandığı kitapların listesini zikretmiştir.

Fıkıh literatüründe, bir eserin kaynaklarını toplu olarak gösterme yöntemi yanında bu alandaki eserleri toplu olarak gösteren bibliyografik çalışmalar da sınırlı olup bunların çoğu modern araştırmalardır. İslâm dünyasında bibliyografik eser türünün ilk örneği olan İbnü’n-Nedîm’in el-Fihrist’inde yedi alt bölümden oluşan altıncı makale fıkıh alanında eser veren müellif ve eserlerine ayrılmıştır. Taşköprizâde Mevzûâtü’l-ulûm’da şer‘î ilimlerin altıncı şubesi olarak fıkıh usulü ilmini (II, 183-193), yedinci şubesi olarak da fıkıh ilmini (II, 194-368) ele alarak müellifleri ve kitaplarını tanıtır. Kâtib Çelebi Keşfü’ẓ-ẓunûn’da fıkıh ilmi başlığı altında Mâlikî, Hanbelî ve İmâmiyye mezheplerinin kaynakları son derece yetersiz de olsa Hanefî ve Şâfiî mezheplerinin temel kaynaklarını ana hatlarıyla vermiş, ayrıca “fetâvâ, furûk, ferâiz, edebü’l-kādî, ilm-i usûli’l-fıkh” gibi başlıklar altında bu alanlardaki eserleri zikretmiştir. Aynı şekilde Sıddîk Hasan Han Ebcedü’l-ʿulûm’da fıkıh usulü (II, 70-78) ve fıkıh ilmi (II, 400-413) başlıkları altında ilgili eserlere dair kısa bilgiler vermiştir.

Abdullah b. Ali es-Sübey‘î, ed-Dürrü’l-Münaḍḍad fî esmâʾi kütübi meẕhebi’l-İmâm Aḥmed adlı eserinde (nşr. Câsim b. Süleyman el-Füheyd ed-Devserî, Beyrut 1410/1990; I-II, nşr. Ebû Saîd Ömer b. Garâme el-Amrî, Beyrut 1416/1996) Hanbelî fıkhıyla ilgili olarak yazılan kitapların adlarını zikretmiştir. Müelliflere göre alfabetik olarak düzenlenen eserde 111 âlime yer verilmiş, son neşri gerçekleştiren Amrî müellifler hakkında bilgi verdikten sonra anılmayan eserlerini de kaydetmiş, hataları düzeltmiş ve “müstedrek” başlığı altında doksan sekiz, “zeyl” başlığı altında yirmi iki âlimi ilâve etmiştir. Abdülkādir Bedrân, el-Medḫal ilâ meẕhebi’l-İmâm Aḥmed b. Ḥanbel’de (Kahire 1342, s. 202-250) bu mezhep fıkhıyla ilgili olarak temel metinler, şerh ve hâşiyelere, ayrıca hilâf, kavâid, ahkâm-ı sultâniyye, âdâb, usûl-i fıkıh, ahkâm hadisleri, tefsir, mezhep tabakatı gibi konulara dair eserler hakkında geniş bilgi vermiştir.

Abdülazîz Binabdullah, Maʿlemetü’l-fıḳhi’l-Mâlikî’de (Beyrut 1403/1983), Mâlikî fıkıh bibliyografyasıyla ilgili hacimli bölümde isimlere göre alfabetik olarak Mâlikî ulemâsı, anıldıkları belli başlı biyografik kaynaklar, eserleri ve bunlar üzerine yapılan çalışmalarla eserlerin baskıları ve yazma nüshaları hakkında bilgi vermiştir. Miklos Muranyi’nin Materialien zur Mâlikitischen Rechtsliteratur adlı eseri (Wiesbaden 1984; Ar. trc. Dirâsât fî Meṣâdiri’l-fıḳhi’l-Mâlikî, trc. Saîd Buhayrî v.dğr., Beyrut 1409/1988), II. (VIII.) yüzyılın sonlarından IV. (X.) yüzyılın başlarında İbn Ebû Zeyd el-Kayrevânî’nin belli başlı Mâlikî fıkıh kaynaklarını özetleyen en-Nevâdir ve’z-ziyâdât’ına kadar Mâlikî fıkhının ilk kaynaklarının önemli bir tahlil ve değerlendirmesini ihtiva eder. Muhammed İbrâhim Ahmed Ali’nin Iṣṭılâḥu’l-meẕheb ʿinde’l-Mâlikiyye’si (Dübey 1421/2000), mezhebin tarihi çerçevesinde çeşitli merhalelerinde kaleme alınan kitapların listesini ve bunların belli başlılarının tanıtımını ihtiva eden bir Mâlikî mezhebi bibliyografyasıdır.

Hüseyin Müderris Tabâtabâî’nin eserinde (An Introduction to Shī‘ī Law: A Bibliographical Study, London 1984; Farsça trc., Muḳaddimeʾî ber Fıḳh-ı Şîʿa, trc. M. Âsaf Fikret, Meşhed 1368) Şîa fıkhının mahiyeti, kaynakları ve tarihiyle ilgili genel girişten sonra gelen ikinci bölüm Şîa’nın bu alandaki temel kaynaklarına ayrılmıştır. Müelliflerin vefat tarihine göre düzenlenen bu bölümde müellif adından sonra eserleri zikredilmiş, ayrıca baskıları ve yazma nüshaları hakkında bilgi verilmiştir.

Hayreddin Karaman’ın İslâm Hukuk Tarihi’nin (İstanbul 1975) özellikle beş, altı ve yedinci bölümleri, tanınmış fıkıh âlimlerinin kısa biyografileriyle birlikte belli başlı eserlerinin ismen anılmasıyla da olsa geniş bir bibliyografya ihtiva eder. Ahmet Özel’in Hanefi Fıkıh Âlimleri adlı çalışması (Ankara 1990), Hanefî ulemâsının kısa biyografileri ve bazılarının tanıtımıyla birlikte belli başlı eserlerinin anılması yanında sınırlı da olsa diğer üç Sünnî mezhebin tanınmış âlimlerinden bir kısmını da içermektedir.

Batı’da yapılan diğer çalışmalara gelince, J. H. Harington’un Remarks upon the Authorities of Mosulman Law adlı eseri (Kalküta 1808, s. 475-512) Hindistan’da yaygın Hanefî fıkıh kitaplarını, M. B. Vincent’in Etudes sur la loi musulmane’ı (Paris 1842, s. 31-62) Mâlikî mezhebi ve bu mezhebin ilk kaynakları hakkında bibliyografik ve tarihî mâlûmatı, Eduard Sachau’nun Muhammedanisches Recht nach Schafiitischer Lehre’i (Stuttgart-Berlin 1897) Şâfiî mezhebine dair bir bibliyografyayı ihtiva eder. Christiaan Snouck-Hurgronje, Şâfiî hukukuyla ilgili makalesinde (“Muhammedanisches Recht nach Schafiitischer Lehre von Eduard Sachau”, , LIII, 125 vd., özellikle, s. 143-150) bu son çalışmanın uzun bir eleştirisini yapar. Theodorus Willem Juynboll Handleiding tot de kennis van de Mohammedaansche wet volgens de leer der sjâfi’itische School adlı Şâfiî hukuku el kitabı mahiyetindeki eserinde (Leiden 1903; 1910’da Almanca’ya, 1916’da İtalyanca’ya çevrilmiştir) ele aldığı her konuda birçok referansa atıfta bulunduğu gibi İslâm hukukuna dair Arapça ve Batı dillerinde yayımlanan temel eserleri kapsayan bir listeyi de kaydeder.

Mâlikî tabakat kitaplarıyla ilgili olarak Edmond Fagnan’ın bir makalesi (“Les tabakāt malekites”, Homenage á D. Francisco Codera, Zaragoza 1904, s. 105-113), İspanya’da kullanılan Mâlikî fıkıh eserlerine dair de Lopez Ortiz’in Derecho musulmano adlı eseri (Barcelona 1932, s. 36-41) anılabilir.

Pierre Arminjon, Baron B. Nolde ve M. Wollf’un Batı dillerinde neşredilen İslâm hukukuyla ilgili bütün kitapların bibliyografyasını kaydettikleri Traité de droit comparé adlı eserden sonra (I-III, Paris 1950-1952) Joseph Schacht An Indroduction to Islamic Law isimli önemli çalışmasında (London 1964, s. 215-286; T trc. İslâm Hukukuna Giriş, trc. Mehmet Dağ – Abdülkadir Şener, Ankara 1986, s. 220-323), tarihî ve sistematik iki ana bölüm altındaki yirmi altı konu başlığıyla ilgili olarak kitabın sonunda başlık numaralarına göre yer yer açıklamalı tarzda son derece zengin bir bibliyografya vermiştir. Bu eserleri tamamlayıcı nitelikte Aharon Layish’in “Notes on Joseph Schacht’s Contribution to the Study of Islamic Law” (British Society for Middle Eastern Studies Bulletin, IX, 1982, s. 132-140), J. Szentendrey’in Law in the Muslim World: A Union List of Materials (I-II, Houston 1981-1982), John Makdisi’nin “Islamic Law Bibliography” (Law Library Journal, LXXVIII [1986], s. 103-189), Maribel Fierro ve diğerlerinin Repertorio bibliográfico de derecho Islámico (Madrid 1993) ve Laila al-Zwaini ile Rudolph Peters’in A Bibliography of Islamic Law 1980-1993 (Leiden 1994) adlı çalışmalarını anmak gerekir. Nicolas P. Aghnides’in An Introduction to Mohammedan Law and A Bibliography adlı eserinin (Lahore 1981, s. 157-196) birinci bölümünün sonundaki biyografik kaynaklarla sözlükler, tefsirler, Kur’an ilimleri, hadis ve hadis ilimleri, fıkıh usulü ve mezheplere göre fıkıh kaynaklarından oluşan bibliyografik mâlûmat genel olarak bilinen eserlerle ilgili faydalı bir özet sunmakla birlikte yetersizdir.

XX. yüzyılın başlarında neşredilen The Encyclopaedia of Islam’da (EI1) ve bunun tercümesi olan İslâm Ansiklopedisi’nde () gerek fıkıh gerekse mezhepler ve mezhep kurucularıyla ilgili maddelerde verilen bibliyografik mâlûmat bazan hatalı olması yanında son derece yetersizdir. The Encyclopaedia of Islam’ın ikinci neşrinde (EI2) bibliyografik mâlûmat nisbeten gelişmiş olsa da yine ihtiyaca cevap verecek seviyede değildir. Buna karşılık Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi’nde () şimdiye kadar yayımlanan fıkıh ilmine ve mezheplere dair maddelerle fıkhın alt dallarıyla ilgili terim maddelerinde geniş bir literatür yer almıştır. Burada ayrıca usûl-i fıkha dair bibliyografik bir çalışma olarak Şamil Şahin’in ed-Delîlü’l-câmiʿ ilâ kütübi uṣûli’l-fıḳh el-maṭbûʿa bi’l-luġati’l-ʿArabiyye adlı eseri de (I-II, İstanbul 1415/1994) zikredilmelidir. Kitap adlarına göre alfabetik olarak düzenlenen eserde kaynakların baskıları ve nâşir adları da belirtilmiştir.

Maddenin bu bölümü TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2002 yılında Ankara’da basılan 26. cildinde, 92-93 numaralı sayfalarda yer almıştır.

Müellif:


KELÂM. Klasik dönem İslâm ilim tarihinde kaleme alınan eserlerin bibliyografyasını göstermeye yönelik yaygın bir uygulamanın bulunmaması gerçeği, kelâm ilmi alanında naklî yönü öne çıkan ilimlere göre daha yüksek oranda kendini göstermiştir. Buna, söz konusu ilmin Mu‘tezile’nin elinde doğması sebebiyle en az bir asır boyunca yaşadığı meşruiyet problemiyle öteden beri aklî ilimlere olan ilgi eksikliğini de ilâve etmek gerekir. Dolayısıyla diğer temel İslâmî ilimlerle karşılaştırıldığında daha sınırlı bir literatüre sahip bulunan kelâm tabii olarak kitâbiyat çalışmaları bakımından da sınırlı kalmıştır.

Mu‘tezile’nin günümüze ulaşan az sayıdaki eserlerinde önceki kaynaklara atıflar yapıldığı görülmektedir (Hayyât, s. 150-151). Buna karşılık Ehl-i sünnet kelâmının ilk döneminde telif edilen eserlerde Mu‘tezile kelâmcıları isim verilmek suretiyle eleştirildiği halde yapılan alıntıların kaynakları belirtilmemiştir. Nitekim İmam Mâtürîdî Kitâbü’t-Tevḥîd’inde Kâ‘bî, Muhammed b. Şebîb ve Ebû Îsâ el-Verrâk gibi Mu‘tezile âlimlerinin görüşlerinden iktibaslar yapmakla birlikte (s. 403-406) tek bir kaynak ismi bile zikretmemiştir. Aynı husus Eş‘arî’nin eserleri için de söz konusudur. Bu durum müteahhirîn devrinde de devam etmiştir. Ancak bu dönemde bir kısım müellifler mensup oldukları kelâm ekolünün bazı eserlerine gönderme yapmış, bazan da metin içinde muhaliflerin eserlerini kaydetmiştir. Meselâ Ebü’l-Muîn en-Nesefî, Tebṣıratü’l-edille’de kitâbiyat niteliğinde bilgi vermemekle beraber çeşitli vesilelerle birtakım kitapların adını anmıştır. Nâşirin hazırladığı I. cildin indeksinde elliye yakın kelâm kaynağı tesbit edilmiştir (I, 596-598; ayrıca bk. Özervarlı, s. 70-71). Aynı şekilde Teftâzânî, bu alanın en temel kaynaklarından biri sayılan Şerḥu’l-Maḳāṣıd’ın muhtelif yerlerinde bazan aynı lafızlarla, bazan kısmî değişiklik ve tasarruflarla önceki kelâm kaynaklarından iktibaslar yaparak bir kısım eserlerin adını anmışsa da (bu eserler için bk. Şerḥu’l-Maḳāṣıd, neşredenin girişi, s. 146-148) yararlandığı kaynaklara ilişkin bibliyografik mâlûmata yer vermemiştir.

Kelâmla ilgili kitâbiyat bilgileri daha çok bibliyografik eserlerle modern çalışmalarda ortaya konulmuştur. Bibliyografik eser türünün ilk örneği sayılan İbnü’n-Nedîm’e ait el-Fihrist’in beşinci bölümü (s. 201-247) kelâm ilmine ayrılmıştır. Beş ana başlık altında ele alınan bölümde Mu‘tezile, Mürcie, Şîa, Cebriyye, Havâric gibi fırkaların kelâmcıları ile bunların yazdığı eserler hakkında bilgiler aktarılmıştır. Taşköprizâde’nin aynı nitelikteki eserinde de şer‘î ilimlerin beşinci şubesi olarak kelâm ilmi alınmış ve belli başlı kelâmcılarla eserleri zikredilmiştir (Mevzûâtü’l-ulûm, I, 594-634). Kâtib Çelebi’nin Keşfü’ẓ-ẓunûn’unda ise kelâm ilmine kısa bir bölüm ayrılarak Mevzûâtü’l-ulûm’a gönderme yapılmış ve kırk dolayında kelâm kaynağı sıralanmıştır (II, 1503). Sıddîk Hasan Han Ebcedü’l-ʿulûm’da kelâm ilminin konu, amaç, metot ve ekolleriyle ilgili bazı bilgilere yer vermiş olmakla birlikte bu ilmin literatürü hakkında aynı esere gönderme yapmakla yetinmiştir (II, 440-453). Bursalı Mehmed Tâhir’in Osmanlı Müellifleri ise Osmanlı döneminde telif edilen kelâm eserleri için bir kaynaktır.

Tabakat kitaplarında kelâm âlimlerinin hayatlarının anlatımı sırasında çalışmalarına da yer verilmiştir. Ebü’l-Kāsım el-Belhî, Kādî Abdülcebbâr ve Hâkim el-Cüşemî’nin eserlerinin Mu‘tezile âlimleriyle ilgili bölümlerinin kitap haline getirilmesinden oluşan Fażlü’l-iʿtizâl ve Ṭabaḳātü’l-Muʿtezile ile (nşr. Fuâd Seyyid, Tunus 1393/1974) İbnü’l-Murtazâ’nın Ṭabaḳātü’l-Muʿtezile adlı eseri (nşr. Susanna Diwald-Wilzer, Beyrut 1380/1961) bunlar arasında sayılabilir.

Abdurrahman Bedevî, Meẕâhibü’l-İslâmiyyîn adlı eserinde (Beyrut 1971) gerek Mu‘tezile ve Eş‘arî kelâmcılarından gerekse İsmâiliyye, Nusayrîlik ve Dürzîlik’ten söz ederken şahıslar ve mezhepler çerçevesinde önemli bilgilere yer vermiştir. Ahmed Mahmûd Subhî de Fî ʿİlmi’l-kelâm’ında (Kahire 1405/1985) kelâm âlimlerini çalışmalarıyla birlikte tanıtarak değerli bibliyografik mâlûmat aktarmıştır. Ali Sâmî en-Neşşâr ve Ammâr et-Tâlibî tarafından neşre hazırlanan ʿAḳāʾidü’s-selef (İskenderiye 1971), hem içinde yer alan Selef âlimlerine ait metinler hem de mukaddimede bu ekolle ilgili olarak kaydedilen eserler zikre değer niteliktedir. Hasan es-Sadr, İslâmî ilimlerin gelişmesinde Şîa âlimlerinin katkısı konusunda hazırladığı çalışmasında uzun bir liste halinde eserleriyle birlikte Şîa kelâmcılarını sıralamıştır (Teʾsîsü’ş-Şîʿa, s. 350-402).

Kelâm ilmi ve kelâm tarihiyle ilgili çalışmalarda çoğu birbirinin tekrarı mahiyetinde olmak üzere kısmî bazı bibliyografik bilgiler verilmektedir. Son dönem Osmanlı âlimlerinden Abdüllatif Harpûtî’nin Târîh-i İlm-i Kelâm’ı (İstanbul 1332), İzmirli İsmail Hakkı’nın Muhassalü’l-kelâm ve’l-hikme (İstanbul 1336) adlı eserinin giriş kısmı ve Şiblî Nu‘mânî’nin Târîḫ-i ʿİlm-i Kelâm’ı (Tahran 1328) bu gruba girer. Günümüzde yapılan çalışmalar arasında Bekir Topaloğlu’nun Kelâm İlmi: Giriş adlı eseri (İstanbul 1985) kelâmın geçirdiği devrelere her devrenin kelâmcıları ve bunların eserlerine yer vermesinin yanı sıra (s. 19-43) kelâm mezhepleriyle ilgili bölümde önemli bibliyografik açıklamalar yapılmış, ayrıca müstakil bir bölüm halinde (s. 56-64) kelâm kaynakları tanıtılmıştır. Buna Şerafettin Gölcük’ün Kelâm Tarihi (Konya 1992) ve Ali Asgar Halebî’nin Târîḫu ʿİlm-i Kelâm’ı da (Tahran 1373 hş.) eklenebilir. Burada, Ömer Aydın’ın kütüphane kataloglarını dikkate almamakla birlikte mevcut neşriyattan yola çıkarak hazırladığı Türk Kelâmcıları adlı eseriyle (İstanbul 2001) Ahmet Yaralıoğlu’nun, 1950-1996 yılları arasında ilmî dergilerde yayımlanan makaleleri derlediği Kelâmla İlgili Makaleler Bibliyografyası adlı çalışmasını da (1999, yüksek lisans tezi, MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü) zikretmek gerekir.

Çeşitli kütüphanelerde bulunan kelâma dair eserleri tesbit ve tanıtmaya yönelik bazı çalışmalar da yapılmıştır. Metin Yurdagür’ün Kayseri Râşid Efendi Kütüphanesi’ndeki Arapça Akaid ve Kelâm Yazmalarının Tanıtım ve Değerlendirmesi (Bibliyografik Bir Kelâm Tarihi Denemesi, İstanbul 1989), Ramazan Biçer’in Âtıf Efendi Kütüphanesi’ndeki Kelâm Kaynaklarının Tanıtım ve Tavsifi (1992, yüksek lisans tezi, MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü) ve Hıdır Baybara’nın Râgıb Paşa Kütüphanesi’nde Bulunan Kelâm Yazmalarının Tanıtım ve Tavsifi (1993, yüksek lisans tezi, MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü) bunlar arasında sayılabilir.

Batı’da yapılan çalışmalar içinde, Louis Gardet ve M. M. Anawati’nin birlikte hazırladıkları Introduction à la théologie musulmane adlı eserde (Paris 1981) kelâm ekolleri ve bu ekollere mensup âlimlerin eserleri hakkında doyurucu bilgi verilmiş, eserin zengin bibliyografyasında kelâm kaynaklarının yanı sıra bu alanda Batı’da yapılan çalışmalar da sıralanmıştır (s. 509-536). Batı’da, bu tür eserlerin yanında İslâm düşünce tarihinin bir dönemine yönelik literatür bilgilerine ayrılan çalışmalarda da kelâmla ilgili kitâbiyat bilgilerine rastlanılmaktadır. Tatmin edicilikten uzak olmakla birlikte Bayard Dodge ile (, XXVIII [1954], s. 525-540) W. Montgomery Watt’ın (bk. bibl.) makaleleri bunun örneklerini teşkil eder. Ayrıca kelâm meselelerinin ele alındığı araştırmalarda da genellikle kitâbiyat bilgilerine yer verilmektedir. Meselâ W. Montgomery Watt’ın irade hürriyetiyle ilgili kitabının bibliyografyasında klasik kelâm kaynakları ve Batı’da yapılan çalışmalar hakkında nisbeten zengin bir literatür sunulduğu gibi konunun kaynaklarına ayrılan bölümde (s. 3-10) kaynak tanıtımı ve değerlendirmesi yapılmaktadır. Aynı şekilde Daniel Gimaret’nin İslâm kelâmında insan fiillerine ilişkin eserinde, çoğunluğu kelâm kaynaklarından olan 100’den fazla eserle Batı dillerinde yapılmış 150’ye yakın çalışmanın zikredildiği bibliyografya (bk. bibl.) burada kaydedilmelidir. Binyamin Abrahamov (Islamic Theology, Edinburg 1998) ve Tilman Nagel’in (The History of Islamic Theology, trc. Thomas Thornton, Princeton 2000) bibliyografyada yer verdikleri klasik kelâm kaynakları ve bu ilimle ilgili Batı’da yapılmış çalışmalara ilişkin bilgiler de önemlidir.


BİBLİYOGRAFYA

, s. 150-151.

, s. 403-406.

, s. 201-247.

Ebü’l-Muîn en-Nesefî, Tebṣıratü’l-edille (nşr. Hüseyin Atay), Ankara 1993, I, 596-598.

Teftâzânî, Şerḥu’l-Maḳāṣıd (nşr. Abdurrahman Umeyre), Beyrut 1409/1989, neşredenin girişi, s. 146-148.

, I, 594-634.

, II, 1503.

Sıddîk Hasan Han, Ebcedü’l-ʿulûm (nşr. Abdülcebbâr Zekkâr), Dımaşk 1978, II, 440-453.

W. M. Watt, “The Beginnings of the Islamic Theological Schools”, L’enseignement en Islam et en occident au moyen âge, Paris 1977, s. 15-21.

D. Gimaret, Théories de l’acte humain en théologie musulmane, Paris 1980, s. XV-XXII.

Hasan es-Sadr, Teʾsîsü’ş-Şîʿa, [baskı yeri ve tarihi yok], s. 350-402.

L. Gardet – M. M. Anawati, Introduction à la théologie musulmane, Paris 1981, s. 509-536.

Bekir Topaloğlu, Kelâm İlmi: Giriş, İstanbul 1985, s. 19-43, 56-64.

M. Said Özervarlı, Tebsıratü’l-edille’nin Kaynakları (yüksek lisans tezi, 1988), MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 70-71.

B. Dodge, “The Subjects and Titles of Books Written During the First Four Centuries of Islam”, , XXVIII (1954), s. 525-540.

Maddenin bu bölümü TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2002 yılında Ankara’da basılan 26. cildinde, 93-95 numaralı sayfalarda yer almıştır.

Müellif:

TASAVVUF. Tasavvufun ilk dönemi olarak kabul edilen I-II. (VII-VIII.) yüzyıllarda ve sonrasında kaleme alınan zühde dair eserler Hz. Peygamber, ashap, tâbiîn ve bir kısım zâhidlerin ibadet, ihlâs, tevekkül, kanaat, doğruluk, tevazu gibi konularla ilgili sözlerini ihtiva etmekte ve bu sözler rivayet zinciriyle birlikte kaydedilmektedir. Bu usul, ileriki dönemlerde yazılan tabakat ve menâkıb türü bazı kitaplarda da uygulanmıştır. III. (IX.) yüzyılda tasavvufun temel meselelerine dair kaleme alınan eserler ilk kaynakları oluşturduğu için bunlarda bibliyografya zikredilmez. IV. (X.) yüzyıldan itibaren tasavvuf ilmine ve sûfî tabakatına dair kitaplarda çoğunlukla önceki mutasavvıflardan nakiller yapılır. Bu mutasavvıfların bir kısmı eser sahibi olup kaydedilen bilgilerin önemli bir kısmı bunlardan alındığı halde adları verilmez. Nitekim Ebû Tâlib el-Mekkî’nin Ḳūtü’l-ḳulûb’u, Muhammed b. Hüseyin es-Sülemî’nin Ṭabaḳātü’ṣ-ṣûfiyye’si ve Abdülkerîm el-Kuşeyrî’nin er-Risâle’sinde yararlanılan kaynaklar belirtilmemiştir. Bazı eserlerde ise yer yer yararlanılan kaynağa ve müellifine atıfta bulunulmuşsa da birçok bilginin kaynak gösterilmeden verilmiş olması, yapılan atıfların özellikle kaynak verme amacına yönelik olmadığını ortaya koymaktadır. Meselâ Muhammed b. İbrâhim el-Kelâbâzî, et-Taʿarruf’un girişinde kitabını çeşitli eserleri inceledikten sonra yazdığını belirttiği halde bir iki yerde kaynak adı zikretmiş, diğer yerlerde şahıslardan nakillerde bulunmayı tercih etmiştir. Ebû Nasr es-Serrâc’ın el-Lümaʿı, Gazzâlî’nin İḥyâʾü ʿulûmi’d-dîn’i, Şehâbeddin es-Sühreverdî’nin ʿAvârifü’l-maʿârif’i vb. eserlerde de kaynaklara yer yer işaret edilirse de bilgilerin ekserisi kaynak gösterilmeden aktarılır. Yalnız Hücvîrî’nin Keşfü’l-maḥcûb’u kaydedilen şifahî rivayetlerin yanı sıra atıfta bulunulan eserlerin çokluğu ile diğerlerinden ayrılır.

Kelâbâzî et-Taʿarruf’ta, kendi dönemine gelinceye kadar eser telif eden yirmi dokuz sûfînin isimlerini kaydettiği halde eserlerinin adını vermez. Tasavvuf literatüründe ilham mahsulü olduğu ifade edilen eserler de tabii olarak hiçbir kaynağa dayanmaz. Nifferî’nin Kitâbü’l-Mevâḳıf’ı ile Kitâbü’l-Muḫâṭabât’ı, Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin el-Fütûḥâtü’l-mekkiyye’siyle Fuṣûṣü’l-ḥikem’i ve Abdülkerîm el-Cîlî’nin el-İnsânü’l-kâmil’i bunlara örnek olarak gösterilebilir.

Klasik dönemden sonra kaleme alınan eserlerin bir kısmında yararlanılan kaynaklara işaret edilmiştir. Bu kaynakların bazısı müellifleriyle birlikte, çok tanınan bir kısmı ise müellifi zikredilmeden, yer yer de sadece müellif adı belirtilmek suretiyle verilmiştir. Ferîdüddin Attâr Teẕkiretü’l-evliyâʾnın girişinde faydalandığı temel eserlerden üçünün adını, Cemâleddin Hulvî de Lemezât’ın girişinde kırk sekiz adet eseri müelliflerini belirtmeden kaydetmiştir. Son dönem müelliflerinden Yûsuf en-Nebhânî Câmiʿu kerâmâti’l-evliyâʾ adlı kitabının başında yararlandığı elli eseri, Ahmet Avni Konuk da Mes̱nevî tercüme ve şerhinin mukaddimesinde kaynaklarını müelliflerinin isimleriyle birlikte sıralamıştır. Muhammed Pârsâ Faṣlü’l-ḫitâb’ında, Muhammed b. Yahyâ et-Tâzifî Ḳalâʾidü’l-cevâhir fî menâḳıbi’ş-Şeyḫ ʿAbdilḳādir’inde faydalandığı kaynakların adlarını müellifleriyle beraber eserin içinde kaydeder. Baldırzâde Mehmed’in Ravza-i Evliyâ adlı eserinde ise çok bilinen kitapların müellifleri zikredilmeden, diğerleri de müellifleriyle birlikte yer alır. Bunlara Ahmed Hazînî’nin Cevâhirü’l-ebrâr’ı, İsmâil Ankaravî’nin Minhâcü’l-fukarâ’sı, Halvetiyye şeyhlerinden Mehmed Nazmi Efendi’nin Hediyyetü’l-ihvân’ı, Köstendilli Süleyman Şeyhî’nin Bahrü’l-velâye’si, Harîrîzâde’nin Tibyânü vesâʾili’l-ḥaḳâʾiḳ’ı ve Hüseyin Vassâf’ın Sefîne-i Evliyâ-yı Ebrâr’ı da eklenebilir. Bibliyografyanın sonda verildiği eserlere örnek olarak da Molla Fenârî’nin Sûfiyyenin Libâs ve Etvâr ve Meslekine Dâir Îtirâzâta Reddiye’siyle (Süleymaniye Ktp., Yazma Bağışlar, nr. 71) Bandırmalızâde Ahmed Münib Efendi’nin Mir’âtü’t-turuk’u (İstanbul 1306) gösterilebilir.

Tasavvuf literatüründe bir eserin kaynaklarının gösterilmesi yanında bu alandaki eserleri toplu olarak gösteren bibliyografik çalışmalar sınırlı olup bunlar bir iki kaynak dışında daha çok modern döneme aittir. İbnü’n-Nedîm’in el-Fihrist’inde beşinci makalenin beşinci bölümünün önemli bir kısmı sûfî ve zâhidlerle bunların eserlerine ayrılmıştır. Hücvîrî’nin Keşfü’l-maḥcûb’unda da tasavvuf sahasında yazılan eserlere ve bunların müelliflerine yer yer işaret edilmiştir. Kâtib Çelebi’nin Keşfü’ẓ-ẓunûn’unda ise tasavvufî eserler değişik başlıklar altında dağınık olarak kaydedilmektedir. Ahmed Ziyâeddin Gümüşhânevî’ye ait Câmiʿu’l-uṣûl’ün girişinde tarikatların ayrı ayrı isimleri yazılarak bunlarla ilgili başlıca eserler, ardından da tasavvufun temel eserleriyle tabakat kitapları kaydedilmiştir.

Bu tür çalışmalar yanında Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin bizzat kendisi tarafından hazırlanan eserlerinin listelerini de (el-Fihrist, el-İcâze) kaydetmek gerekir. Bu listelerden 250 civarında kitap isminin yer aldığı el-Fihrist’i Ebü’l-Hasan Ali b. İbrâhim el-Bağdâdî ed-Dürrü’s̱-s̱emîn fî menâḳıbi’ş-Şeyḫ Muḥyiddîn (Menâḳıbü İbn ʿArabî, nşr. Selâhaddin el-Müneccid, Beyrut 1959) adlı kitabında kaydetmiştir. İbnü’l-Arabî burada birçok eserini nerede, niçin, nasıl yazdığını anlatmakta ve muhtevaları hakkında bilgi vermektedir. Onun eserlerinin başka listesi de Muhammed Receb Hilmî el-Kādirî’nin el-Burhânü’l-ezher fî menâḳıbi’ş-Şeyḫi’l-Ekber adlı kitabında yer almıştır (284 adet). Burada ayrıca Fuṣûṣü’l-ḥikem şerhlerinden otuz sekizinin adı müellifleriyle birlikte verilmektedir. Modern dönem araştırmacılarından Osman Yahyâ, Histoire et classification de l’œuvre d’Ibn ‘Arabī adlı kitabında (Damas 1964) dünya kütüphanelerinde tesbit ettiği İbnü’l-Arabî’ye ait veya ona nisbet edilen eserleri tanıtmıştır. Selâhaddin el-Müneccid, neşrettiği İbnü’l-Arabî’ye ait menâkıbın önsözünde İbnü’l-Arabî’nin lehinde ve aleyhinde yazılan önemli eserlerin tam künyesini ve matbu olanların ilgili sayfalarını kaydetmiştir.

Tasavvuf literatürü bir kısım kaynaklarda tahlil ya da tenkit maksadıyla da zikredilmiştir. İbnü’l-Cevzî, Telbîsü İblîs’te sûfîleri eleştirirken tasavvuf kaynaklarını ele alarak değerlendirmelerde bulunur. İbn Haldûn, Şifâʾü’s-sâʾil adlı eserinde yararlandığı kaynakları belirttiği gibi o zamana kadar tasavvufta oluşan farklı çizgileri, bazı tasavvuf klasiklerinin muhtevasını değerlendirir. Muḳaddime’nin tasavvuf ilmine dair bölümünde de bu usulü uyguladığı görülmektedir. Seyyid Sahih Ahmed Dede’nin Mecmûatü’t-tevârîhi’l-Mevleviyye adlı eserinde (Konya Mevlânâ Müzesi Ktp., nr. 5446) yararlanılan kaynaklar zikredilmiş, ayrıca birçok yerde tasavvufa dair bazı eserlerin muhtevası ve müellifleri hakkında bilgi verilmiştir (Cem Zorlu, “Seyyid Sahîh Ahmed Dede ve Mecmûatu’t-Tevârîhi’l-Mevleviyye’si”, Tasavvuf: İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi, VI [2001], s. 227-239).

Modern dönemde gerçekleştirilen tasavvufî eserlerin ilmî neşirlerinde genellikle nâşirin eserle ilgili yaptığı değerlendirme ile birlikte o eserin bulunduğu kategorideki diğer çalışmaları da tanıtılır. Süleyman Uludağ, neşre hazırladığı Nefehâtü’l-üns Tercümesi’ne (İstanbul 1980) yazdığı önsözde tabakāt-ı sûfiyye kitaplarını ve sûfîler hakkında bilgi veren her türden kaynağı tanıtmıştır. Mehmet Akkuş ve Ali Yılmaz tarafından yeni harflere aktarılan Hüseyin Vassâf’ın Sefîne-i Evliyâ’sının (İstanbul 1990) önsözünde de nâşirler mutasavvıflardan bahseden tabakat ve tezkirelerden bir kısmını zikretmiştir.

Belli bir devri ya da coğrafyayı esas alarak yapılan literatür çalışmaları da vardır. Mustafa Kara, Osmanlılar döneminde kaleme alınan tasavvufî eserlerin önemli bir bölümünü konularına göre tasnif edip bazı açıklamalarla kaydetmiştir (“Osmanlılar’da Tasavvuf ve Tarikatlar”, Osmanlı Ansiklopedisi: Tarih Medeniyet Kültür [İstanbul 1996], I, 251-263). Osman Türer, Türk Mutasavvıf ve Şâiri Muhammed Nazmî adlı eserinde (Ankara 1988) Mehmed Nazmi’nin Hediyyetü’l-ihvân’ını tahlil ederken daha önce Anadolu’da kaleme alınmış menâkıb ve biyografi türünden eserlerin tanıtımını yapmıştır (s. 137-140). Mehmet Demirci, Türkiye’de İlâhiyat fakültelerinde gerçekleştirilmiş tasavvufla ilgili çalışmalardan basılmış olanları “Osmanlı Dönemi Tasavvuf Araştırmaları” adlı makalesinde tanıtmıştır (Kubbealtı Akademi Mecmuası, IV [2001], s. 59-69). Avrupa’daki tasavvuf çalışmalarını konu edinen Arthur John Arberry’nin An Introduction to the History of Sufism’i ile (London 1942) İran’da telif edilmiş eserler çerçevesinde tasavvuf kaynaklarını da tanıtan Charles Ambrose Storey’in Persian Literature: A Bio-Bibliographical Survey adlı eseri (London 1953, I, 2. bölüm, s. 927-1076) bu türün Batı dilinde yapılmış örnekleri olarak zikredilebilir.

Bir tarikat, bir mutasavvıf ya da dönemin esas alındığı araştırmalarda daha önce yapılan çalışmalar da değerlendirilmiş, bir kısmı oldukça yetersiz görünse de değişik tasniflerde tasavvuf literatürü ortaya konmuştur. Buna örnek olarak Mustafa Kara’nın “Şâzeliyye Literatürü Üzerine Bir Deneme” adlı makalesi zikredilmelidir (UÜ İlâhiyat Fakültesi Dergisi, IV [1992], s. 19-28). Rawan A. G. Farhadi’nin “On Some Early Naqshbandi Major Works” (Naqshbandis: Historical Developments and Present Situation of a Muslim Mystical Order, İstanbul-Paris 1990, s. 63-67) ile Hamid Algar’ın “The Present State of Naqshbandī Studies” (Naqshbandis: Historical Developments and Present Situation of a Muslim Mystical Order, İstanbul-Paris 1990, s. 45-56) adlı makaleleri de bunun Batı’da yapılmış örnekleridir. Hasan Kâmil Yılmaz’ın Tasavvufî Hadis Şerhleri ve Konevî’nin Kırk Hadis Şerhi adlı eseri (İstanbul 1990) bir konu çerçevesinde yapılan literatür çalışması mahiyetindedir. Mustafa Kara Tasavvuf ve Tarikatlar Tarihi’nde (İstanbul 1985) işârî tefsirlerin bir listesini vermiş (s. 67-69), temel tasavvufî eserleri de kısa açıklamalarla tanıtmıştır (s. 193-196, 309-313).

Tasavvufun edebiyatla olan ilişkisi sebebiyle tasavvuf literatürüne edebiyat tarihiyle ilgili çalışmalarda da yer verilmiştir. Edward G. Browne A Literary History of Persia adlı eserinde (Cambridge 1951) İran edebiyatı literatürünü tanıtmakta, dolayısıyla tasavvufun Fars kaynaklarını da ele almaktadır. Agâh Sırrı Levend, Türk Edebiyatı Tarihi’nde (Ankara 1973) edebî eserler çerçevesinde tasavvufî hikâyeleri konu edinen eserleri (I, 137-139), belli bir bölgede yetişen şahısları anlatan eserler türü çerçevesinde mutasavvıfları ele alan tasavvuf kaynaklarını (I, 407-414), menâkıb türü tasavvuf kaynaklarını ve evliya tezkirelerini (I, 427-441) tanıtmıştır. Neclâ Pekolcay İslâmî Türk Edebiyatı I adlı eserinde (İstanbul 1981) Ahmed Yesevî, Hakîm Ata, Hacı Bektâş-ı Velî ve Bektaşîlik, Mevlânâ’nın hayatı ve eserleri, Sultan Veled ve eserleri hakkında yapılan çalışmalarla bu mutasavvıflarla ilgili kaynakların bir listesini vermiştir.

Tasavvuf literatürünün tanıtıldığı eserler çerçevesinde Kāsım Ganî’nin Târîḫ-i Taṣavvuf der İslâm ve Teṭavvürât ve Taḥavvülât-ı Muḫtelife-i Ân ez Ṣadr-ı İslâm tâ ʿAṣr-ı Ḥâfıẓ adlı eseri zikredilmelidir (Tahran 1362 h). Müellif çalışmasının son bölümünü (s. 531-635) tasavvuf sahasında yazılan temel eserlere ayırmış, bunları mensur ve manzum olmak üzere ikiye ayırıp tanıtmıştır. Muhyiddin Tu‘mî’nin eṭ-Ṭabaḳātü’l-kübrâ’sı (Beyrut 1994), sûfîlerden bahseden kaynakların alfabetik sıraya göre dizilerek fihristlerinin kaydedildiği farklı bir çalışma olarak dikkat çekmektedir. Gustav Pfannmüller’in tasavvuf ve tarikatlara dair başvurulacak kaynakların listesini kaydettiği Handbuch der Islam-Litteratur adlı çalışması da (Berlin-Leipzig 1923, s. 265-315) burada belirtilmelidir. Bu hususta Türkçe hazırlanmış kapsamlı bir çalışma Mustafa Aşkar’ın Tasavvuf Tarihi Literatürü’dür (Ankara 2001). Aşkar bu çalışmasında, ilk dönemden başlayarak günümüze kadar tesbit edebildiği eserleri değişik başlıklar altında tasnif ederek ele almış, müellifleri hakkında bilgi vermiştir. Son bölümde de dünyada tasavvuf sahasında hazırlanmış kitap, makale ve tezlerin bir listesini kaydetmiştir.

Maddenin bu bölümü TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2002 yılında Ankara’da basılan 26. cildinde, 95-96 numaralı sayfalarda yer almıştır.