KÜTTÂB

Bazı İslâm ülkelerinde dinî ilkokullara verilen ad.

Müellif:

Mektep kelimesiyle eş anlamlı olan küttâb Osmanlılar’da mektephâne, mekteb-i sıbyân, sonraları ise ibtidâî mektep ve ilk mektep gibi adlarla anılmıştır. Batılı yazarlar ise daha çok Kur’an okulu adını kullanmışlardır. Bu okulların tam olarak hangi tarihte ortaya çıktığı belli değilse de Emevîler ve Abbâsîler döneminden beri en yaygın temel eğitim kurumları olduğu bilinmektedir. Başlangıçta İslâmiyet’i yaymak için vazife gören ve farklı etnik grupları İslâm inancı ve hayat tarzıyla bütünleştirmede önemli rol oynayan bu kurumlar daha sonraki dönemlerde ağırlıklı olarak dinî kültürün muhafazasında etkin olmuştur. Köylerde, kasabalarda ve şehirlerde hemen her mahallede ihtiyaca göre bir veya birden fazla bulunan küttâblar, temel eğitimin gerçek bir mümin yetiştirme amacıyla da bağlantılı şekilde genellikle hocaları daha ileri seviyede eğitim veren bir camiye bitişik halde kurulur ve bazı dersler cami içinde yapılırdı. Küttâbların inşa masrafı gibi diğer harcamaları da ya bir vakıf yahut hayır severler veya bizzat öğrenci velileri tarafından karşılanırdı. XIX. yüzyıla kadar devlet bu kurumlara nâdiren müdahale ettiğinden okulların fizikî şartları, müfredat programları ve ücretleri aileler ve okul görevlileri tarafından belirlenirdi. Öğretmenlerin (müderris, muallim, hoca, müeddib, mektebdâr, molla) ücretleri aynî ya da nakdî olabilirdi. Bazı öğretmenler ise ücretsiz ders verirdi. Varlıklı ailelerin kendi çocukları için özel küttâblar kurdukları da olmuştur.

Çoğunlukla erkek çocukların eğitim gördüğü bu kurumlara zaman zaman kız öğrencilerin de alındığı, İran ve Hindistan’da görülen bazı nâdir örnekler dışında erkek ve kızların ayrı ayrı okutulduğu bilinmektedir. Bu okullar, öğrencilere başta okuma yazma ve basit hesap kuralları gibi temel eğitimin verildiği yerler olmasının yanı sıra aynı zamanda medreselere hazırlık konumundaydı. Küttâblarda eğitim gören öğrencilerden başarılı olanlar medrese eğitimine devam edebiliyorlardı.

Küttâblarda belli bir yaş sınırlaması olmadığından çoğunlukla değişik yaş gruplarındaki öğrenciler aynı sınıfta, bazan da yaşlarına göre sınıflara ayrılarak ders görürlerdi. Beş-yedi yaşlarında eğitime başlayan ve dört-altı yıl eğitim gören öğrenciler cuma günü (Mağrib’de perşembe) hariç haftanın altı gününde güneşin doğuşundan batışına kadar tedrisata devam ederlerdi. Ancak devam zorunlu değildi. Ayrıca ramazan ayında ve bayramlarda okul tatil edilirdi. Küttâblara müslüman çocukları devam etmekle birlikte nâdiren de olsa gayri müslim çocuklarının da eğitime katıldığı görülmektedir.

Eğitim usulü öğretmenin sözlerini defalarca tekrar etme esasına dayanan ezberleme şeklindeydi. Müfredat Kur’an üzerine şekilleniyordu. Önce Kur’an’ın ilk sûresi olan Fâtiha, daha sonra 114. sûre Nâs ezberleniyor ve ardından en uzun sûre olan Bakara’ya gelinceye kadar sûreler ezberlenerek eğitim devam ediyordu. Müfredatta Arapça, gramer, hat ve şiir eğitimi de yer alıyordu. Başlangıçta özellikle dinî dersler Arapça verilmeye çalışıldığı için Arap olmayan memleketlerdeki çocuklar güçlük çekiyordu. Zamanla bu hususta farklı uygulamalar oldu ve Kur’an âyetleri Türkçe, Farsça, Urduca ve Malayca gibi dillerle açıklanmaya başlandı. Bu durum, daha çok modernleşmenin etkisi altında kalan şehir ve büyük merkezlerdeki küttâblarda yaygın olmasına karşılık uzak köylerdeki küttâblarda eğitim eski usul üzerinde devam ediyordu. XIX. yüzyılda yaygınlık kazanan yeni yaklaşımın temel sebeplerinden biri, küttâbların İslâm dünyasının pek çok yerinde yeni açılan yabancı okullar karşısında rekabet edebilmesi amacına yönelik olmalıdır. Nitekim küttâbların müfredatına modernleşme döneminde ana dili gibi ek dersler de ilâve edilmiştir. Zamanla yazma ve ezberleme yerine ders kitapları kullanılmaya başlandı. Ancak Kur’an ve Arapça, müfredatın temeli olmaya devam etti.

XX. yüzyılda İslâm dünyasında küttâblar, genellikle öğrencilerin dönemin yaygın ve resmî ideolojilerine göre eğitildiği kurumlar haline dönüştü. Sömürge durumundaki müslüman toplumlarda ise ya kapatıldı ya da müfredat tamamen değiştirildi. Yeni kurulan millî devletlerde bu okullar büyük oranda örgün eğitim sistemine dahil edildi. Çok az yerde geleneksel konumunu muhafaza ederek devam etmeye çalışan küttâblar Suriye ve Irak gibi ülkelerde zamanla önemsiz hale geldi. Türkiye gibi laikliği resmen benimseyen ülkelerde ise tamamen ortadan kalktı. Tarih boyunca küttâblar ve onun devamı olan medreseler, değişik İslâm toplumlarında dinî anlayışın şekillenmesinde ve cihanşümul bir müslüman kimliğinin oluşmasında önemli rol oynamıştır (daha geniş bilgi için bk. , V, 567-570; ayrıca bk. MEKTEP).


BİBLİYOGRAFYA

E. W. Lane, An Account of the Manners and Customs of the Modern Egyptians, London 1836, I, bl. 2.

, I, 68-82; II, 383-397; V, 716.

A. Shalaby, History of Muslim Education, Beirut 1954, s. 16-23.

A. S. Tritton, Materials on Muslim Education in the Middle Ages, London 1957.

A. L. Tibawi, Islamic Education: Its Traditions and Modernization into the Arab National Systems, London 1972.

J. S. Szyliowicz, Education and Modernization in the Middle East, London 1973.

Saîd İsmâil Ali, Meʿâhidü’t-terbiyeti’l-İslâmiyye, Kahire 1986, s. 125-200.

S. Khuda Bukhsh, “The Educational System of the Muslims in the Middle Ages”, , I (1927), s. 442-472.

Asadullah Kazimi, “Mektap Education in India”, Islam and the Modern Age, II/2, New Delhi 1971, s. 57-73.

L. Brunot, “Mektep”, , VII, 652-655.

J. M. Landau, “Kuttāb”, , V, 567-570.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2003 yılında Ankara’da basılan 27. cildinde, 3-4 numaralı sayfalarda yer almıştır.