LEYL SÛRESİ

Kur’ân-ı Kerîm’in doksan ikinci sûresi.

Müellif:

Mekke döneminde nâzil olmuştur. Yirmi bir âyet olup fâsılası ا harfidir. Adını ilk âyetindeki “leyl” (gece) kelimesinden alır. Ve’l-Leyl, ve’l-Leyli izâ yağşâ sûresi olarak da anılır. Üslûp ve muhtevasından Mekke döneminin ilk yıllarında indiği anlaşılmaktadır. Tefsir kaynaklarında Leyl sûresinin, Mekke döneminde müslüman köleleri satın alıp âzat etmek suretiyle servetini Allah yolunda harcayan Hz. Ebû Bekir ile cimrilik yaparak malını ihtiyaç sahiplerinden esirgeyen Ümeyye b. Halef hakkında nâzil olduğu bildirilmektedir (Fahreddin er-Râzî, XXXI, 197). Diğer bir rivayete göre ise sûre, fakir bir aileye yardımda bulunan İbnü’d-Dahdâh (Ebü’d-Dahdâh) adındaki sahâbî hakkında nâzil olmuştur (Vâhidî, s. 254; Âlûsî, XXX, 147).

Mekke’de bu sûrenin indiği dönemde varlıklı müşrik Araplar, yoksullar karşısında insanlıkla bağdaşmayacak derecede bencil ve duyarsız davranıyor, hatta Kur’ân-ı Kerîm’in beyanına göre (Yâsîn 36/47), “Allah’ın doyurmadıklarını biz mi doyuracağız?” diyorlardı. Bu sebeple diğer birçok benzeri gibi Leyl sûresinde de temel hedef, Allah’ın birliği inancının yanında sıkıntıların ve nimetlerin paylaşılabildiği toplumsal bir ruh ve zihniyeti geliştirmek olmuştur. Sûrede, Allah’ın kendilerine bildirdiği iman esaslarını ve davranış ilkelerini tasdik edip insanlara iyilik ve cömertlikte bulunanlar övülmüş, bunların ilâhî yardıma, dünya ve âhiret kurtuluşuna kavuşacakları müjdelenmiştir. Bunun yanında Allah karşısında bile kendilerini ihtiyaçsız sayacak kadar küstahlaşıp cimrilik yapanların Allah’ın hidayet ve yardımından mahrum bırakılacakları, böylece günah işlemelerinin daha da kolaylaşacağı, sonuçta “alev alev yanan ateş”i boylayacakları bildirilmiştir.

Sûrenin başındaki yemin ifadeleri, üzerine yemin edilen varlıkların yaratılışındaki olağan üstü durumu, onları yaratan gücün büyüklüğünü göstermekte, ayrıca gelecek konunun önemine dikkat çekmektedir. “En güzel” anlamına gelen 6. âyetteki “hüsnâ” kelimesi tefsirlerde “iman, kelime-i tevhid, İslâm; namaz, oruç ve zekât; ibadetlerin en güzel karşılığı” şeklinde yorumlanmıştır. Kelimenin bu bağlamda Kur’an’ın inanç ve davranış ilkelerini ifade ettiği anlaşılmaktadır. 7. âyette geçen ve Allah’ın cömert kuluna kolaylaştıracağı bildirilen “yüsrâ” “rahatlık ve mutluluk yolu” veya “daha fazla iyilik yapma özelliği, erdemi” olarak açıklanmıştır. Bu son anlama göre âyette, mümin iyilik yapmaya çalıştıkça Allah’ın da kendisinde iyilik iradesini güçlendireceği, nihayet cömertliği onda kişiliğinin ayrılmaz bir özelliği haline getireceği bildirilmiştir. 8-10. âyetlerde ise yoksullara karşı umursamazlığın giderek nasıl cimrilik şeklinde bir kişilik özelliğine dönüşeceği ifade edilmektedir. 12. âyette hidayetin, 13. âyette dünya ve âhiretin Allah’a ait olduğu belirtilerek insanın iyilik ve kurtuluş yolunu seçme ve o yolda yürüme çabasında Allah’ın yardımına sığınması, dünya huzurunu ve âhiret kurtuluşunu da O’ndan beklemesi gerektiği anlatılmıştır. 17. âyetteki “etkā” kelimesinin kök anlamı “büyük bir tehlikeye karşı kendine bir şeyi siper edinerek korunmak”tır (, “vḳy” md.). Burada ise iman edip hayırlı işler yapmak suretiyle cehenneme karşı kendini korumayı ifade etmektedir. Sûrenin son âyetlerinde ruhunu arındırmak için servetini iyilik yolunda harcayan, bunu da gördüğü bir iyilik karşılığında değil yalnız Allah rızâsı için yapanların vakti geldiğinde mutlaka memnun ve mutlu edilecekleri bildirilmektedir.

Hz. Peygamber’in öğle ile ikindi namazlarında Leyl sûresini okuduğu nakledilmektedir (Şevkânî, V, 451). Bazı tefsir kaynaklarında yer alan (meselâ bk. Zemahşerî, IV, 262), “Allah ve’l-Leyl sûresini okuyan kimseye razı oluncaya kadar nimet verir, onu zorluklardan kurtarır ve kolaylık sağlar” şeklindeki hadisin sahih olmadığı belirtilmektedir (Muhammed et-Trablusî, II, 727).


BİBLİYOGRAFYA

, “vḳy” md.

Nesâî, es-Sünenü’l-kübrâ (nşr. Abdülgaffâr Süleyman el-Bündârî – Seyyid Kesrevî Hasan), Beyrut 1411/1991, VI, 516-517.

Vâhidî, Esbâbü’n-nüzûl, Kahire 1379/1959, s. 254.

, IV, 260-262.

, XXXI, 197-206.

Muhammed et-Trablusî, el-Keşfü’l-ilâhî ʿan şedîdi’ż-żaʿf ve’l-mevżûʿ ve’l-vâhî (nşr. M. Mahmûd Ahmed Bekkâr), Mekke 1408, II, 727.

, V, 451-455.

, XXX, 147-153.

Zuhûr Ahmed Ezhar, “el-Leyl”, , XVIII, 194-196.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2003 yılında Ankara’da basılan 27. cildinde, 155-156 numaralı sayfalarda yer almıştır.