MAHMUD I

Ebü’l-Feth Nâsırüddîn Mahmûd Şâh Begerhâ (ö. 917/1511)

Gucerât sultanı (1459-1511).

Müellif:

Gucerât Sultanı II. Gıyâseddin Muhammed’in ikinci oğludur. II. Gıyâseddin’in büyük oğlu II. Kutbüddin Ahmed Şah’tan sonra tahta geçen amcası Dâvud Şah ulemâ ve eşrafın güvenini kazanamayınca birkaç gün içinde tahttan indirilmiş, yerine on üç yaşındaki küçük oğlu Ebü’l-Feth Nâsırüddin Mahmud Şah unvanı ile tahta geçirilmiştir (1 Şâban 863 / 3 Haziran 1459). Mahmud Şah, Girnâr ve Çampânîr kalelerini (gerh) fethettiği için Sultan Mahmud Begerhâ (Begarâ) olarak da bilinir.

Tahta geçtiği ilk zamanlardan itibaren etrafındaki güçlü rakipleriyle mücadeleye başlayan Sultan Mahmud, 866’da (1462) Dekkenli Nizam Şah Behmenî’ye Mâlvâ Sultanı I. Mahmud Halacî’ye karşı mücadelesinde yardımcı oldu. Bir yıl sonra Gucerât bölgesi deniz ticaretinde büyük sıkıntılar çıkaran Dun racasını yenerek saf dışı bıraktı. 870’te (1466) Yadava ve Girnâr üzerine yürüdü. Girnâr hâkimi Rao Mandlik dört yıl süren kuşatmalardan sonra mağlûp edilebildi. Ardından Rao Mandlik müslüman olunca sultan tarafından kendisine Hân-ı Cihân unvanı verilerek Girnâr yakınlarında Hz. Peygamber’in adına izâfeten Mustafâbâd (bugün Cûnâgerh/Junagarh) adı verilen şehrin kurulması ile görevlendirildi.

876 yılı ortalarında (1472 başları) Sultan Mahmud Şah Sumra, Soda ve Kahla gibi müslüman kabileleri itaat altına almak için Sind üzerine yürüdü. Cehaletleri yüzünden dinî kurallara riayet etmedikleri söylenen bu kabileler İslâm’ı öğrenme ve onu uygulama şartını kabul ettiler. Kendi bölgesinde Mahmud Şah’ın en güçlü rakibi Çampânîr Racası Rai Jai Chad idi. 887’de (1482) yapılan savaşta mağlûp olan Rai Jai muhkem Pavagadh Kalesi’ne sığındıysa da uzun süren kuşatma sonunda yenildi ve Gucerât’taki son Racpût direnişi de ortadan kalkmış oldu. Bu zaferin adına burada birçok İslâmî eserle süslenmiş olan Muhammedâbâd şehri kuruldu. Gücünün zirvesinde bulunan Mahmud Şah’ın adı hem Hindistan’da hem komşu ülkelerde saygıyla anılır hale geldi. 913’te (1507) Mısır Memlük Sultanı Kansu Gavri ile hac yolunu ve Gucerât kıyılarını Portekizliler’e karşı korumak için iş birliği yapma yollarını aradı. Bir yıl sonra Cidde Valisi Emîr Hüseyin kumandasında hazırlanan Memlük donanması Diu ve Mustafâbâd Valisi Melik Ayaz‘la birlikte Portekiz donanmasını mağlûp etti ve donanma kumandanı Laurenço Almeida öldürüldü. Laurenço’nun babası olan Koçin’in Portekiz genel valisi Francisco d’Almeida yeni bir saldırı ile müttefik müslüman güçlerini yenilgiye uğratınca Mahmud Şah Portekizliler ile anlaşma yapmak zorunda kaldı. Anlaşmaya göre Gucerât limanları ve gemilerine rahatsızlık verilmeyecek, buna karşılık Portekiz esirleri serbest bırakılacak ve gemileri de Gucerât kıyılarına serbestçe uğrayabilecekti.

Hindistan’daki diğer hânedanlar da Mahmud Şah ile anlaşma vesileleri aradılar. Handeş’in Fârûkī hânedanı Gucerât’a tâbi olurken Dekken ve Mâlvâ sultanları dostluk kurdular. 1508’de Delhi Sultanı İskender Lûdî, Gucerât Sultanlığı’nı tanıyarak zengin hediyelerle bir elçilik heyeti yolladı. İran’da Safevî Sultanı Şah İsmâil Gucerât’a bir elçi gönderdiyse de Mahmud Şah bu elçi ile görüşemeden vefat etti (2 Ramazan 917 / 23 Kasım 1511).

Âdil yönetimi sayesinde halkın sevgisini kazanan Mahmud Şah döneminde Gucerât Sultanlığı en iyi zamanlarını yaşadı. Ülke içinde sosyal, ekonomik ve kültürel alanda büyük gelişmeler görülürken Memlük ve Portekizliler’le yapılan anlaşmalarla Gucerât gemilerine milletlerarası ticaret imkânları sağlandı. Aynı zamanda mimari alandaki yatırımlarla şehircilikte hızlı ve planlı gelişmeler gerçekleştirildi; cami, türbe ve sarayların inşa edildiği Ahmedâbâd, Mahmudâbâd ve Muhammedâbâd şehirleri kuruldu. Ahmedâbâd yakınlarındaki Bâğ-ı Firdevs ve Bâğ-ı Şa‘bân da Mahmud Şah zamanında yapıldı. Ülke içinde ticaretin güvenliğini sağlamak üzere yollar ve kervansaraylar inşa edildi. İlme ve ilim adamlarına gösterilen ilgi sayesinde dinî ilimlerde pek çok öğrenci yetişti. Ayrıca o dönemde İbn Hallikân’ın Vefeyâtü’l-aʿyân’ı Manẓarü’l-İslâm adıyla Farsça’ya çevrildi.


BİBLİYOGRAFYA

Nizâmeddin Ahmed Herevî, Ṭabaḳāt-ı Ekberî (nşr. B. De), Kalküta 1935, III, 133-138, 148-154.

Abdullah Muhammed b. Ömer el-Âsafî Uluğhânî, Ẓaferü’l-vâlih bi-Muẓaffer ve âlih (nşr. D. Ross), London 1910, I, 22-31, 54-57, 88.

İskender b. Muhammad Mancû, Mirʾât-ı İskenderî (nşr. S. C. Misra – M. L. Rahman), Baroda 1961, s. 95-99, 115-121, 134-137.

Firişte, Gülşen-i İbrâhîmî, Bombay 1831, II, 381-384, 387-391.

Şemseddin, Zamîme-i Meʾâs̱ir-i Maḥmûd Şâhî, Common Wealth Relations Office (London), nr. 3841, vr. 7b-13b, 28b-29b, 37a-b.

R. S. Whiteaway, The Rise of Portuguese Power in India 1497-1550, London 1916, s. 115-118.

Yusuf Hikmet Bayur, Hindistan Tarihi, Ankara 1947, s. 394-397.

M. Yakup Mughul, Kanunî Devri Osmanlıların Hint Okyanusu Politikası ve Osmanlı Hint Müslümanları Münasebetleri (1517-1538), Ankara 1987, s. 27-44.

Mohibbul Hasan, “Maḥmūd”, , VI, 50-51.

K. A. Nizami, “Gucerât”, , XIV, 172.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2003 yılında Ankara’da basılan 27. cildinde, 347-348 numaralı sayfalarda yer almıştır.