MAKTEL

Tanınmış bir veya birkaç kişinin öldürülmesini konu alan eserlere verilen ad.

Müellif:

Sözlükte “öldürmek” anlamındaki katl kökünden türeyen maktel “birinin öldürüldüğü yer veya öldürülme zamanı; vahşice öldürme; ölümlere sebep olan büyük savaş” demektir. Kelime, Câhiliye devrindeki öldürmelerden söz eden şiirlerde katl karşılığında kullanılmakla beraber (, V, 34; VII,180; X, 75 vd.) tarihî-edebî terim anlamını İslâmî dönemde kazanmıştır. Hz. Peygamber döneminden itibaren İslâmiyet’le ilgili mücadeleler, hilâfet meselesinden kaynaklanan öldürmeler ahbâr, tarih, ensâb kitaplarında genellikle maktel kelimesiyle karşılanmış ve ayrı bölümler halinde kaleme alınmıştır. Zamanla ölümlerin sayısı ve önemi arttıkça “maktel” veya “makātil” başlığı altında tarihî-edebî nitelikli müstakil eserler yazılmıştır. Maktellerin öldürmeleri konu edinen diğer eserlerden farkı, bu metinlerde yalnız katl olayının ele alınması ve söz konusu hadiselerin etraflı şekilde anlatılmasıdır.

İlk makteller, önemli kişilerin öldürülmesini gören veya görenlerden işitenler vasıtasıyla bilgi vermek üzere kaleme alınmıştır. Bu metinlerde İslâmiyet uğruna katledilen kimselerden söz edilmekle beraber Resûl-i Ekrem’in akrabalarının ve özellikle Hz. Ali neslinin savaşlar, suikastlar ve başka sebeplerle öldürülmesi konuları daha yaygın biçimde ele alınmıştır. Maktellerde râvi zincirinin ve incelenen başka kaynakların zikredilmesine rağmen tarihî gerçeklere uymayan dinî-efsanevî unsurların da yer aldığı, konunun çok zaman duygulu ve destanî bir üslûpla işlendiği görülmektedir.

Daha çok Şiî müellifleri tarafından kaleme alınmakla birlikte peygamber ailesine duyulan muhabbet sebebiyle diğer müslümanların yazdığı maktel sayısı da az değildir. Arap tarihi ve edebiyatının zengin alanlarından birini oluşturan maktellerin ilk örnekleri II. (VIII.) yüzyılın birinci çeyreğine aittir. Fakat bunların önemli kısmı kaybolmuş, bir kısmı da orijinal biçimde veya tahrif edilmiş haliyle bugüne ulaşmıştır. Şiî ricâl kitapları, fihristler ve tarih kitapları tarandığında ilk dört yüzyılda en az otuz iki yazarın bir veya birkaç maktel/makātil yazmış olduğu görülür (Günther, XXV [1994], s. 199). Kaynaklarda adı geçen en eski maktel Câbir el-Cu‘fî’nin (ö. 128/746) günümüze kadar gelmeyen Maḳtelü(ʿAlî) Emîri’l-müʾminîn’idir (, I, 307; U. Sezgin, s. 85, 133). İlk maktel müellifi olarak bilinen Şiî tarihçisi Ebû Mihnef’in (ö. 157/774) Maḳtelü ʿAlî (U. Sezgin, s. 60,114), Maḳtelü’l-Ḥüseyn (a.g.e., s. 42, 46, 116-123), Maḳtelü Ḥucr b. ʿAdî (a.g.e., s. 69,107), Maḳtelü Muḥammed b. Ebî Bekir eṣ-Ṣıddîḳ (a.g.e., s. 106), Maḳtelü Muḥammed b. Ebî Ḥuẕeyfe (a.g.e., s. 42,106), Maḳtelü ʿOs̱mân (a.g.e., s. 42, 62, 102), Maḳtelü Musʿab b. Zübeyr (a.g.e., s. 42) gibi en az on üç makteli olduğu haber verilmektedir (a.g.e., s. 42, 201). Ebû Mihnef hakkında bir monografi hazırlayan Ursula Sezgin bu eserlerin bir kısmının ona atfedildiğini, bir kısmının kaybolduğunu, günümüze ulaşan yazmaların ise yapılan ilâvelerle tahrif edildiğini söylemektedir (a.g.e., tür.yer.). Ebû Mihnef’in eserleri hakkında bilgi kendisinden sonra maktel yazan İbnü’l-Kelbî, Nasr b. Müzâhim, Ebü’l-Ferec el-İsfahânî gibi müelliflerle Taberî, Belâzürî, Mes‘ûdî gibi tarihçilerin eserlerindeki, “Ebû Mihnef der ki; Lût b. Yahyâ rivayet eder ki” gibi sık karşılaşılan alıntılardan elde edilebilmektedir.

III. (IX.) yüzyılda tarihî ve içtimaî sebeplerin etkisiyle maktel yazanların sayısında artış olduğu görülür. Bunların en tanınmışları Hişâm b. Muhammed el-Kelbî’nin (ö. 204/819) Maḳtelü Ḥucr b. ʿAdî (a.g.e., s. 107), Maḳtelü ʿOs̱mân (a.g.e., s. 102), Maḳtelü Emîri’l-müʾminîn (a.g.e., s. 114) ve Maḳtelü Musʿab b. Zübeyir’i (a.g.e., s. 51); Nasr b. Müzâhim el-Minkarî’nin Maḳtelü Ḥucr b. ʿAdî’si (a.g.e., s. 107); İbrâhim b. Muhammed b. Saîd b. Hilâl es-Sekafî’nin Maḳtelü ʿOs̱mân (, I, 321; U. Sezgin, s. 102) ve Maḳtelü ʿAlî’si (, I, 321; U. Sezgin, s. 114); Medâinî’nin Maḳtelü ʿOs̱mân’ı (, I, 315; U. Sezgin, s. 102); İbn Ebü’d-Dünyâ’nın Maḳtelü Emîri’l-müʾminîn ʿAlî’si (Günther, XXV [1994], s. 192); Muhammed b. Zekeriyyâ b. Dînâr’ın Maḳtelü ʿAlî’si (U. Sezgin, s. 114); Abdülazîz b. Yahyâ el-Celûdî’nin Kitâbü Maḳteli ʿAlî’siyle (U. Sezgin, s. 114) Kitâbü Maḳteli ʿOs̱mân’ıdır (a.g.e., s. 102). Bu eserler gerçekte birer tarih kitabı niteliğinde düzenlenmekle beraber duygusal ve sanatkârane üslûpla yazılmaları, efsanevî unsurlar ve şiir örnekleri ihtiva etmeleri sebebiyle edebî yönü de olan metinlerdir.

IV. (X.) yüzyılda Hz. Ali ve Hz. Hüseyin hakkında yazılan maktellerin yanı sıra Ebû Tâlib akrabalarının ölümlerine ayrılan büyük Şiî koleksiyonları da vardır. Bunların bir kısmı maktel/makātil başlığı taşımasa da bu tür içinde değerlendirilmesi gereken metinlerdir. Önemlileri arasında şunlar sayılabilir: Medâinî, Esmâʾü men ḳutile mine’ṭ-Ṭâlibiyyîn; İbrâhim b. Muhammed es-Sekafî, Kitâbü men ḳutile min Âli Muḥammed (Günther, XXV [1994], s. 204); Muhammed b. Ali b. Hamza el-Hâşîmî el-Alevî, Meḳātilü’ṭ-Ṭâlibiyyîn (, I, 322); Ahmed b. Ubeydullah es-Sekafî, Kitâb fî Meḳātili’ṭ-Ṭâlibiyyîn (Günther, XXV [1994], s. 204); İbn Ukde, Kitâbü men şehide maʿa Emîri’l-müʾminîn ʿAlî (a.g.e., XXV [1994], s. 204); Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, Meḳātilü’ṭ-Ṭâlibiyyîn (U. Sezgin, s. 59-61). Ayrıca VII. (XIII.) yüzyılda İbn Tâvûs’un el-Melhûf (Lehûf) ʿalâ (fî) ḳatli’ṭ-ṭufûf’unu da saymak gerekir (Tahran 1317; Sayda 1329).

Maktel türü Ebü’l-Ferec el-İsfahânî’nin eseriyle Arap edebiyatında muhteva, kompozisyon ve üslûp bakımından en yüksek seviyeye ulaşır. Meḳātilü’ṭ-Ṭâlibiyyîn, 313 (925) yılına kadar Ebû Tâlib ailesinden öldürülen 300’den fazla kişinin biyografisini ihtiva eder. Yazar öldürülüşünü anlattığı şahsın özellikleri, ölümüne yol açan olaylar, ölümün nasıl olduğuna dair ayrıntılı bilgi verir. Ebü’l-Ferec etkili bir üslûpla kaleme aldığı eserini yer yer şiirlerle zenginleştirmiştir.

IV. (X.) yüzyıldan itibaren Arap edebiyatında tarihî-biyografik makteller fazla görülmez. Bundan sonra yazılan eserlerin hemen tamamı Hz. Hüseyin ve yakınlarının şehâdetinden bahseder. Kendilerinden önceki tarih kitaplarından faydalanılarak kaleme alınan bu maktellerde esas tarihî hakikatlere bağlı olmakla beraber konunun ele alınışı, mûcizevî inanışlarla dolu içeriği ve işlenişi daha ziyade edebî eserlerin üslûbunu taşır.


BİBLİYOGRAFYA

Ebü’l-Arab, el-Miḥan (nşr. Yahyâ Vehîb el-Cübûrî), Beyrut 1408/1988, s. 15.

, V, 34; VII, 180; X, 75 vd.

a.mlf., Meḳātilü’ṭ-Ṭâlibiyyîn (nşr. Seyyid Ahmed Sakr), Tahran 1970, tür.yer.

, s. 101, 148.

İbn Tâvûs, el-Melhûf ʿalâ ḳatle’ṭ-ṭufûf (nşr. Fâris Tebrîziyân), [baskı yeri yok] 1414 (Dârü’l-üsve).

, I, 226-228.

J. Wellhausen, Arap Devleti ve Sukutu (trc. Fikret Işıltan), Ankara 1963, s. 54-72.

, I, 307-308, 321, 322.

Ursula Sezgin, Abû Mihnaf, Leiden 1971, s. 42, 46, 51, 59-62, 69, 85, 102, 106-109, 114, 116-123, 133, 201.

I. Mélikoff, “Le drame de Kerbelâ dans la littérature épique turque”, , XXXIV (1966), s. 133-148.

S. Günther, “Maqâtil Literature in Medieval Islam”, , XXV (1994), s. 193-212.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2003 yılında Ankara’da basılan 27. cildinde, 455 numaralı sayfada yer almıştır.