MEHMED GALİB BEY

(1863-1935)

Son devir devlet adamı, tarihçi ve yazar.

Müellif:

Safer 1280’de (Temmuz-Ağustos 1863) İstanbul’da Mesihpaşa mahallesinde doğdu. Babası II. Abdülhamid devrinde Dahiliye, Ticaret ve Ziraat nâzırlıkları yapan Mehmed Said Efendi’dir. Aksaray’da Mahmûdiye Rüşdiyesi’ni bitirdikten sonra iki yıl Mahrec-i Aklâm’da, bir yıl kadar Mekteb-i Mülkiyye’de okudu. Öğrenimini Mekteb-i Sultânî’de tamamladı (1883). Bu arada bazı özel hocalardan Arapça ve Fransızca dersleri aldı.

Mezun olunca önce Tahrîrât-ı Hâriciyye Kalemi’nde memur olarak çalışmaya başlayan Mehmed Galib Bey iki yıl sonra aynı kalemde ikinci kâtipliğe yükseldi (1885). Mısır meselesinde Hâriciye Nâzırı Mehmed Âsım Paşa ile İngiltere temsilcisi Sir Henri Drummond Wolff’un müzakerelerinde kâtip olarak görev yaptı. Temmuz 1885’te ortaya çıkan Filibe Vak‘ası üzerine İstanbul’da Tophane Kasrı’nda Batılı devletlerin temsilcileriyle Osmanlı Devleti temsilcilerinin yaptıkları toplantıya Ârifî Ahmed Paşa’nın oğlu Mustafa Şekib Bey’le birlikte yine kâtip olarak katıldı. Kasım 1886’da Viyana Sefâreti’ne Sâdullah Paşa’nın yanına ikinci kâtiplikle gönderildi. Nisan 1890’da başkâtip sıfatıyla Çetine’ye (Karadağ) tayin edildi. Haziran 1892’de İstanbul’a Hariciye Nezâreti Tâbiiyet Kalemi’ne döndü. Bu kalemde altı yıl çalıştıktan sonra Hariciye Nezâreti’nden ayrılıp Dahiliye Nezâreti’ne geçti.

Dahiliye Nezâreti’nde ilk görevi 28 Haziran 1898’de tayin edildiği Kastamonu vali muavinliği oldu. Burada ayrıca idâdîde fahrî olarak Fransızca hocalığı yaptı, Kız Sanayi Mektebi’nin geliştirilmesi için kurulan komisyonun başında bulundu. Görevi, 1901’de becayiş suretiyle nakledildiği Ankara vali muavinliği ve Urfa mutasarrıflığıyla sürdü. Ocak 1902’de, Aydın valisi Kıbrıslı Kâmil Paşa’yı yakından takip etmek üzere Saruhan (Manisa) mutasarrıflığına tayin edildi. II. Abdülhamid devrinin Dahiliye nâzırlarından Mehmed Said Efendi’nin oğlu olması dolayısıyla İttihat ve Terakkî tarafından kendisine ilgi gösterilmediği gibi, halkın İstanbul’a çektiği bazı telgraflar bahane edilerek muhtemel nümayişlerin önünü almak için Manisa İttihat ve Terakkî Cemiyeti’nin emriyle makamını terke zorlanıp İzmir’e gönderildi (8 Ekim 1908). II. Meşrutiyet’in ilânı üzerine 21 Ağustos 1909’da görevinden uzaklaştırıldı.

Temmuz 1912’de Gazi Ahmed Muhtar Paşa kabinesi kurulduktan sonra yeniden göreve döndü ve önce Beyoğlu mutasarrıflığına getirildi, ardından o sırada İttihatçılar’la Hürriyet ve İtilâfçılar’ın birbirine girdiği, kendisinin daha önce vali muavini olduğu için mevcut karışıklıkları giderebileceğine inanıldığı Kastamonu’ya vali vekili olarak gönderildi (Eylül 1912). Balkan Savaşı’nın en kritik günlerinde İttihatçılar tarafından düzenlenen Bâbıâli Baskını ile (23 Ocak 1913) Mahmud Şevket Paşa’nın sadârete geçmesi üzerine Kastamonu valiliğinden ayrılmak zorunda kaldı (Haziran 1913). Mayıs 1915’te emekli oldu.

Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından iki ay kadar sonra Adana valiliğine getirildi (23 Aralık 1918), ancak buraya gitmeden görev yeri Trabzon’a çevrildi (17 Mart 1919). Memleketin karışıklıklar içinde bulunduğu bir sırada Trabzon’da valilik görevine başladı. Hânedan ve saltanat taraftarı olmakla beraber I. Dünya Savaşı tecrübesinin ardından İtilâf devletlerine ve özellikle İngiltere’ye karşı silâhlı mücadelenin olumlu bir sonuç vermeyeceği, bu sebeple meselenin barış yoluyla ve siyasetle halledilebileceği düşüncesindeydi. 15 Mayıs 1919’da İzmir’in Yunanlılar tarafından işgali üzerine silâha sarılmanın Trabzon ve çevresi için de benzer tehlikelere yol açabileceğini düşünmüş, bunu açıkça ifade etmekten çekinmemiştir. Hatta Mütareke’den sonra Ermeniler’e ve Rumlar’a yapıldığı belirtilen baskılardan sorumlu tutulanlar takibata uğrarken Topal Osman Ağa’nın tevkifi ve İstanbul’a gönderilmesi için ısrar etmiş, böylece İtilâf kuvvetlerinin bu tür işlere karışmasını önlemek istemişti. Fakat onun bu tavrı, Rum ve Ermeni komitacıların faaliyetlerini arttırmalarına ve Trabzon’a girmelerine yol açtı. Mehmed Galib’in bu sırada Kuvâ-yi Milliye’nin geleceğinden emin olamadığı ve gücünü kestiremediği anlaşılmaktadır. Bu düşünceyle Trabzon’daki cemiyetlerin durumu hakkında gereken yerlere doğru bilgi vermemiş, meselâ Mustafa Kemal’e Trabzon’da Adem-i Merkeziyyet Cemiyeti’nin bulunmadığını bildirmiştir. Bir taraftan Kuvâ-yi Milliye hakkında İstanbul’a bilgi ulaştırıyor, diğer taraftan Laz Tekâmül-i Millî Cem‘iyyet-i Hayriyyesi kurucularıyla kazaları dolaşıyordu. 23 Eylül 1919’da 15. Kolordu Kumandanı Kâzım Karabekir’in eline geçen telgrafında Kuvâ-yi Milliye hakkında samimi olduğunu, ancak kendisinin padişaha bağlı bulunduğunu bildiriyordu. Kâzım Karabekir’in konuşmak üzere kendisini Erzurum’a davetini kabul etmeyince Gümüşhane’ye çağrıldı. Gümüşhane’ye gitmek için ulaştığı Torul’da 3. Fırka kumandan vekili Miralay Dadaş Rüşdü Bey’le görüştü ve Erzurum’a gidemeyeceğini bildirdi. Bunun üzerine 3. Fırka’nın önceki kumandanı Kaymakam Hâlid Bey tarafından zorla Erzurum’a götürüldü, Trabzon valiliği de böylece fiilen sona ermiş oldu (24 Eylül 1919). Erzurum’da Kâzım Karabekir ile yaptığı görüşmede Trabzonlular’ın İngilizler’in saldırısından korktuğunu, kendisinin esasen kabinenin çekilmesine taraftar olduğunu ve bunun için iki defa yazdığını, ayrıca Kuvâ-yi Milliye’nin gücüne inandığını bildirdiyse de artık iş işten geçmişti. Anadolu’da yeni teşekkül etmekte olan siyasî irade Millî Mücadele’yi desteklemeyen bazı vali ve mutasarrıflarla birlikte onu da görevden uzaklaştırdı (3 Ekim 1919). Mütareke sırasında Mûtedil Hürriyet ve İtilâf Fırkası’na katıldı ve daha önce istifa eden Bahâeddin Bey’in yerine Hey’et-i Fa‘âle’nin reisliğine getirildi (1920). Mâzuliyeti 6 Şubat 1928’e kadar devam etti, 7 Şubat 1928’de emekli oldu. Hayatının son yıllarını siyasî ve idarî faaliyetten uzak bir şekilde sükûnet içinde geçirdi. Haziran 1934’te soyadı kanunundan sonra Gönç soyadını aldı. 7 Temmuz 1935’te İstanbul’da Göztepe’de öldü, cenazesi ertesi gün Sahrayıcedid Kabristanı’na defnedildi.

Eserleri. 1. Sâdullah Paşa yahut Mezardan Nidâ (İstanbul 1327/1909). Yanında üç yıl kâtip olarak çalıştığı Viyana sefiri Sâdullah Paşa hakkında tek müstakil çalışma olan eser, “Ondokuzuncu Asır” manzumesinin sahibi Sâdullah Paşa dönemi hakkında değerli bilgi ve belgeler ihtiva etmektedir. Kitapta, babası Mehmed Said Efendi ile kendisi hakkında Sicill-i Ahvâl Defteri’ne girmemiş mâlûmat da bulunmaktadır.

2. Evlâd-ı Vatana (İstanbul 1327). Fransız Cumhurbaşkanı Paul Doumer’in daha çok gençlere öğüt niteliğinde olan Livre de mes fils adlı eserinden özet olarak yapılmış bir tercümedir.

Mehmed Galib, Saruhan mutasarrıflığından uzaklaştırıldıktan sonra Ebüzziyâ Mehmed Tevfik’in çıkardığı Yeni Tasvîr-i Efkâr gazetesinde Osmanlı Devleti’nin dış politikası hakkında bazı yazılar yazmış, ayrıca babasından intikal eden birçok tarihî belgeyi yine burada yayımlamıştır. Onun Yeni Tasvîr-i Efkâr’da tesbit edilebilen ilk yazıları, Ebüzziyâ Tevfik’in “94 Senelik Avusturya Politikası” adlı makalesiyle ilgili olarak (nr. 11, 12 Haziran 1909) kaleme aldığı dört mektuptur (Yeni Tasvîr-i Efkâr, nr. 12, 17, 35, 40; 13, 16 Haziran, 4, 9 Temmuz 1909). Bunun dışında “Tefrika-i Siyâsiyye” başlığı altında 1910 yılında yayımladığı birtakım yazıları daha vardır.

Târîh-i Osmânî Encümeni’ne muavin âza olarak dahil edilen Mehmed Galib’in Târîh-i Osmânî Encümeni Mecmuası’nda şu makaleleri yayımlanmıştır: “Tarihten Bir Sahife: Âlî ve Fuad Paşa’ların Vasiyetnâmeleri” (cüz 2, 1 Haziran 1326, s. 70-74); “Fuad Paşa’nın Vasiyetnâmesinin Fransızca’dan Mehmed Galib Tarafından Yapılan Tercümesi” (s. 75-84); “Ta‘lîmât-ı Şehîd Ali Paşa” (cüz 3, 1 Ağustos 1326, s. 137-140; tâlimatın metni, s. 140-149); “Vak‘anüvis Teşrîfâtî Edib Efendi – Selîm-i Sâlis’in Bazı Evâmir-i Mühimmesi” (cüz 8, 1 Haziran 1327, s. 500-501; evâmirin metni, s. 501-504); “İhtisab Ağalığı” (cüz 9, 1 Ağustos 1327, s. 567-572); “İhtisab Ağalığı Nizamnâmesi” (cüz 10, 1 Teşrînievvel 1327, s. 640-648); “Romanya’ya Dair Bir Vesîka-i Târîhiyye” (cüz 39, 1 Ağustos 1332, s. 142; vesikanın metni, s. 143-149).

Mehmed Galib’in Balıkhâne Nâzırı Ali Rızâ Bey ile ortaklaşa kaleme aldığı, Peyâm-ı Sabah gazetesinde düzensiz bir şekilde yayımlanan “On Üçüncü Asr-ı Hicrîde Osmanlı Ricâli” başlıklı yazı dizisi (17 Kasım 1919 – 25 Nisan 1921 tarihleri arasında otuz sekiz bölüm halinde) daha sonra kısmen sadeleştirilerek Geçen Asırda Devlet Adamlarımız adıyla tekrar neşredilmiştir (haz. Fahri Çetin Derin, I-II, İstanbul 1977). Mehmed Galib’in en önemli çalışması Mustafa Nûri Paşa’nın Netâyicü’l-vukūât’ının neşridir. Mustafa Nûri Paşa’nın ilk üç cildini hayatta iken yayımladığı (1294-1296), ancak IV. cildini yayımlama fırsatı bulamadığı bu eserini dört cilt halinde neşretmiştir. Ayrıca Netâyicü’l-vukūât’ın devamını yazacağını duyurmuşsa da bunu gerçekleştirememiştir. Mehmed Galib, yayımlama imkânı bulamadığı Kırım Seferinde Bâb-ı Âlî adlı eserinden iktibaslarda bulunduğu gibi Âli Paşa’nın kendisinde bulunan yazılarından Muharrerât-ı Âli Paşa adıyla bir eser meydana getirmek istediğini belirtmektedir.


BİBLİYOGRAFYA

, Sicill-i Ahvâl Defteri, XIX, 105-106.

, s. 148.

Faiz Demiroğlu, Abdülhamid’e Verilen Jurnaller, İstanbul 1955, s. 20, 65-67.

Ömer Akbulut, Trabzon-Cumhuriyet’ten Evvel Tarih ve Valiler, Trabzon 1955, s. 178.

Kâzım Karabekir, İstiklâl Harbimiz, İstanbul 1960, s. 18-19, 257-259, 268-269, 300-302, 318-319, 335-336.

Âsaf Tugay, İbret: Abdülhamid’e Verilen Jurnaller, İstanbul 1961, s. 316.

Mücellitoğlu Ali Çankaya, Yeni Mülkiye Tarihi ve Mülkiyeliler, Ankara 1968-69, III, 161.

M. Ziyaeddin Demircioğlu, Kastamonu’da Meşrutiyet Nasıl İlân Olundu, Kastamonu 1968, s. 106-107.

Mahmut Goloğlu, Erzurum Kongresi, Ankara 1968, s. 117.

Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasal Partiler, İstanbul 1986, II, 274, 359-363.

Ali Birinci, Hürriyet ve İtilâf Fırkası, İstanbul 1990, s. 164-210.

a.mlf., “Hariciye İle Mülkiye Arasında Mehmed Galib Bey”, İstanbul Araştırmaları, sy. 2, İstanbul 1997, s. 75-91.

Sabahattin Özel, Millî Mücadelede Trabzon, Ankara 1991, s. 56, 81.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2003 yılında Ankara’da basılan 28. cildinde, 486-488 numaralı sayfalarda yer almıştır.