OSMANLI TÂRİH ve EDEBİYAT MECMUASI

1918-1920 yıllarında Ali Emîrî Efendi tarafından yayımlanan aylık dergi.

Müellif:

31 Mart 1334 (1918) – 30 Eylül 1336 (1920) tarihleri arasında otuz bir sayı çıkmış ve 956 sayfalık bir koleksiyon oluşturmuştur. Derginin imtiyaz sahibi ve yöneticisi Ali Emîrî Efendi, idarehanesi Ali Emîrî’nin kurduğu Fâtih Millet Kütüphanesi’ydi. Neşredilen yazıların büyük bir kısmı Ali Emîrî’ye ait olup çoğu imzasızdır. Ona ait olmayan metinlerin bazıları da yazma eserlerden çıkarıp neşrettiği manzumelerdir.

Derginin yayımlanma sebebi ve yayın esasları ilk sayıda Ali Emîrî tarafından belirtilmiştir. Buna göre Osmanlı Devleti’nin ne tarihi ne edebiyat tarihi ne de Osmanlı ve Türk dilinin bir sözlüğü yazılabilmiştir. Ali Emîrî Efendi’nin bildirdiğine göre Maarif Nezâreti, bir Osmanlı tarihiyle bir Osmanlı edebiyatı tarihinin nasıl yazılabileceği konusunda kendisine fikirlerini sormuş, o da cevap vermiştir. Konudan haberdar olan Vakit ve Tanin gazeteleri Ali Emîrî için takdirkâr ifadelerde bulunurken Köprülüzâde Mehmed Fuad Bey Yeni Mecmua’da (sy. 22 [1918], s. 427-428), memlekette tarih anlayışı henüz Ortaçağ seviyesinde iken millî tarih hakkında çok eksik bir eser bile yazılamayacağını ileri sürmüştür. Ali Emîrî Vakit ve İkdam gazetelerinde Mehmed Fuad Bey’e cevap vermiştir. Daha sonra gerek bu cevapları neşretmek gerekse tarihî, edebî, fennî meseleler hakkında ilgili komisyonların faydalanacağı yayınlar yapmak için Osmanlı Târih ve Edebiyat Mecmuası adıyla bir dergi çıkarmaya karar vermiştir.

Osmanlı Târih ve Edebiyat Mecmuası’nda yer alan metinlerin yaklaşık üçte biri Osmanlı hânedanı mensuplarının şiirlerinden ibarettir. Bunlardan bazıları II. Murad (Murâdî), Fâtih Sultan Mehmed (Avnî), II. Bayezid (Adlî), Kanûnî Sultan Süleyman (Muhibbî), I. Ahmed (Bahtî), III. Mustafa (Cihangir), III. Ahmed (Ahmed) ve II. Mahmud (Adlî) gibi padişahlara, bazıları Bayezid (Şâhî) gibi şehzadelere, büyük bir kısmı da Âdile Sultan’a aittir. Dergi kadın şairlere dönemindeki bütün dergilerden daha çok yer ayırmıştır. Anî, Ayşe (Uyvarlı), Emetullah Sıdkı, Ferîde (Kastamonulu, Baharzâde) Fıtnat, Habîbe (Hersekli Ali Paşa’nın kızı), Hatice, Hubbî Hatun, İffet, Leylâ, Mihrî, Sırrî, Şeref, Tevfîka Nesîb ve Zeyneb hanımlar dergide şiiri bulunan kadın şairlerden bazılarıdır.

Ali Emîrî Efendi gibi Diyarbekir doğumlu şairlerin (meselâ Said Paşa, Nusretî, Kâmî, Lebîb-i Âmidî, Süleyman Nazif, Faik Âli) manzumelerine de yer verilen dergi bir nazîre mecmuasına benzemektedir. Bir şair padişahın, Fuzûlî, Nâilî-i Kadîm, Nedîm, Şeyh Galib, Nâmık Kemal, Muallim Nâci gibi eski şairlerin veya Reşid Âkif Paşa, Adanalı Ziyâ, Fâik Mehmed Memduh Paşa gibi o sıralarda divan edebiyatı geleneğini devam ettiren şairler için nazîreler yahut Ali Emîrî’nin yazdığı manzumelerden sonra ona yazılmış nazîreler sıralanmaktadır. Dergide Cemal Nâbedîd, Yaşar Şâdî, Dârüşşafaka edebiyat öğretmeni Muhyiddin Raif (Yengin) gibi o sırada şiirleriyle epey şöhret bulmuş isimler yanında şiire yeni başlayan Muhyî, Kayserili Mevlevîşeyhizâde Mehmed Şemseddin, Giritli İsmâil Nazmi Efendi, Vefa Sultânîsi öğrencilerinden Ra‘dî (Kemal Edip Kürkçüoğlu), Hulkî, Seyfî ve Mahmud Muzaffer gibi nazîre geleneğine teşvik edilen gençler de bulunmaktadır. Ali Emîrî’nin bu gelenekçi tavrı Ömer Seyfeddin tarafından “tahmisçilik”, Fuad Köprülü tarafından “nazîrecilik” diye adlandırılıp artık ölmüş bulunan divan edebiyatı geleneğinin artakalanı olarak değerlendirilmiştir (Polat, Külliyyâtına Girmemiş Yazılarıyla Ömer Seyfeddin, s. 135-136). Dönemindeki vezin tartışmalarına doğrudan katılmasa da Osmanlı Târih ve Edebiyat Mecmuası aruz taraftarı dergilerdendir ve yayımlanan şiirlerin tamamına yakını aruzladır. Dergiye girebilen bazı saz şiiri örnekleri de “vezn-i benân üzre” nitelemesiyle verilmiştir (meselâ bk. sy. 7, 30 Eylül 1334, s. 140).

Dergide Ali Emîrî Efendi’nin bıkıp usanmadan dile getirdiği bir iddia, Mehmed Fuad Bey’in Köprülüzâde değil Kıblelizâde sülâlesine mensup olduğudur. Ayrıca gerek Ali Emîrî Efendi gerekse çevresinde yer alan diğer yazarlar her sayıda Fuad Bey’in eserlerini tenkit etmişlerdir. Köprülü’nün Şehâbeddin Süleyman’la birlikte imza attığı, fakat pek de rolünün bulunmadığı kendi ifadesiyle sabit olan (Köprülü, sy. 44 [1918], s. 347; DİA, XXVIII, 482) Yeni Osmanlı Târîh-i Edebiyyâtı sadece Köprülü’nün eseri sayılarak bazı yanlışlar uzun uzadıya sıralanmıştır. Köprülü’nün yine Şehâbeddin Süleyman’la beraber yayımladığı Ma‘lûmât-ı Edebiyye de sadece Köprülü’ye aitmiş gibi tenkide uğramış, konuların çoğunun Le sens de l’art ve L’introduction à l’esthétique adlı kitaplardan kötü biçimde tercüme edildiği ileri sürülmüştür (“Mektup”, sy. 10, 31 Kânunuevvel 1334, s. 179-183). Yine Mehmed Fuad Bey’in Selîm-i Sâlis ve Napolyon adlı çevirileri için de aynı şeyler söylenmiştir (“Üstâd-ı muhterem Ali Emîrî Efendi Hazretlerine”, sy. 14, 30 Nisan 1335, s. 282-286; sy. 15, 31 Mayıs 1335, s. 313-318).

Bu arada Osmanlı Târih ve Edebiyat Mecmuası’nda önemli makaleler de yayımlanmıştır. Bunlar arasında “Fâtih Sultan Mehmed Han Gazi Hazretlerinin Nefs-i Nefîs-i Hümâyunları İçin Yazdırıp Mütalaa Buyurdukları Kitaplar” (sy. 22, 31 Kânunuevvel 1335, s. 518-523), “Müessis-i Bünyân-ı Saltanat Osman Gazi Hazretlerinin Seyyid Edebâli Hazretlerine Damad Olması ve Bu Münâsebet-i Mübâreke ile Devlet-i Muazzama-i Osmâniyye’de Kılıç Kuşanma Merasimi” (sy. 20, 31 Teşrînievvel 1335, s. 453-476), “Selâtîn-i İzâm-ı Osmâniyye’nin Millet Kütüphanesi’nde Yazma Olarak Bulunan Enâfis-i Âsâr-ı Şâhâneleri” (sy. 25, 31 Mart 1336, s. 619) adlı makaleler sayılabilir.

30 Eylül 1336 (1920) tarihli 31. sayısında “bundan böyle çıkmayacak olan mecmuanın kāriîn-i kirâma arz-ı vedâ” ettiğini bildiren dergi iki yıllık bir aradan sonra 31 Ağustos 1338’de (1922) yeniden neşir hayatına girdiğinde artık Osmanlı hânedanı ve Osmanlı Devleti fiilen yoktur. Bu sebeple derginin başlığından “Osmanlı” kelimesi çıkarılmış, genel yayın çizgisinde ise herhangi bir değişiklik olmamıştır. Beş sayılık bu serinin son sayısı 31 Kânunuevvel 1338’de (31 Aralık 1922) yayımlanmıştır. Derginin şairlerinden Halil Nihat Boztepe ilk serinin kapanması üzerine bir mersiye yazmıştır (Sihâm-ı İlhâm, s. 205-208).

BİBLİYOGRAFYA
Halil Nihad [Boztepe], Sihâm-ı İlhâm, İstanbul 1921, s. 205-208; Nâzım H. Polat, “Fuat Köprülü ile Şahabettin Süleyman’ın Ortak Eserleri”, Mehmet Kaplan İçin (haz. Zeynep Kerman), Ankara 1988, s. 189-199; a.mlf., Külliyâtına Girmemiş Yazılarıyla Ömer Seyfeddin, İstanbul 1998, s. 135-136; Muhtar Tevfikoğlu, Ali Emîrî Efendi, Ankara 1989, s. 89-92; Mektup, sy. 10, İstanbul 1334, s. 179-183; Fuad Köprülü, “Bizde Millî Tarih Yazılabilir mi?”, YM, sy. 22 (1918), s. 427-428; a.mlf., “Bir Hiciv Münasebetiyle”, a.e., sy. 44 (1918), s. 347-348; Ömer Faruk Akün, “Mehmed Fuad Köprülü”, DİA, XXVIII, 471-472, 482.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2007 yılında İstanbul’da basılan 33. cildinde, 482-483 numaralı sayfalarda yer almıştır.