SİĞNÂKĪ

Hüsâmüddîn Hüseyn b. Alî b. Haccâc el-Buhârî es-Siğnâkī (ö. 714/1314)

Hanefî fakihi.

Müellif:

Doğum yeri hakkında bilgi yoksa da Seyhun nehri kıyısındaki Siğnâk şehrine nisbet edilmesi en azından onun bu şehirle ilişkisini göstermektedir. X. yüzyılda Oğuz Yabgu Devleti’nin büyük şehirlerinden ve zaman zamanda idare merkezi olduğu anlaşılan Siğnâk (Barthold, Moğol İstilâsına Kadar Türkistan, s. 229; Togan, I, 35) Dîvânü lugāti’t-Türk’te (I, 392) Süğnak şeklinde yazılır. Zebîdî de aynı imlâyı verir ve Buhara’ya bağlı yerleşim merkezlerinden biri olarak niteler (Tâcü’l-ʿarûs, “sġnḳ” md.). Barthold ve Togan şehrin günümüzde Sunak-kurgan, Sunak-ata veya Sunak-korgan adlarıyla anılan bir harabe halinde bulunduğunu kaydeder. Siğnâkī nisbesi Arapça eserlerde bazan sâd harfiyle yazılırsa da müellif kendi eserlerinde sîn harfiyle yazar. Kaynaklarda doğum tarihi hakkında bilgi bulunmayan Siğnâkī’nin, 620 (1223) yılında dünyaya geldiği tahmin edilen Ebü’l-Berekât en-Nesefî’yi kendisinden istifade ettiği genç kuşaktan saydığı dikkate alındığında onun da buna yakın bir tarihte doğduğu söylenebilir.

Siğnâkī, el-Vâfî adlı eserinin sonunda kaydettiğine göre Hâfızüddin Muhammed b. Muhammed b. Nasr, Abdülazîz el-Buhârî’nin hocası ve amcası olan Fahreddin Muhammed b. Muhammed b. İlyâs el-Mâymergī ve Celâleddin el-Ma‘şer gibi hocalardan ders aldı. Ayrıca birlikte ders halkasına katıldığı Hüsâmeddin en-Niyâzevî el-Ahvezî, Ebü’l-Berekât en-Nesefî, Şemseddin el-Adud el-Kindî, Rükneddin el-Efşencî gibi akranlarından da faydalandı. Kendisinden icâzet alıp icâzet verdiği bir âlim de Tâceddin Ahmed b. Mahmûd el-Cendî’dir (Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1775). Bazı eserlerde (Süyûtî, I, 537; Temîmî, III, 150) hocaları arasında anılan Abdülcelîl b. Abdülkerîm Sâhibü’l-Hidâye kimi kaynaklarda meşhur el-Hidâye müellifi Mergīnânî olarak gösteriliyorsa da (Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 2032) Mergīnânî’nin vefat tarihi (ö. 593/1197) dikkate alındığında bu tesbitin doğru olmadığı anlaşılır. Bağdat’ta Meşhed-i Ebû Hanîfe’de ders veren Siğnâkī’nin ayrıca Dımaşk, Halep, Kahire, Buhara, Nîşâbur’da ders okuttuğu ve hacca gittiği kaydedilir. Siğnâkī’nin talebeleri arasında Kıvâmüddin el-Kâkî, Emîr Kâtib el-İtkānî, Celâleddin Ahmed b. Yûsuf el-Hârizmî el-Kurlânî, Celâleddin Ahmed b. Mahmûd el-Gucdüvânî, Şemseddin Abdullah b. Haccâc el-Kâşgarî ve İbnü’l-Fasîh’in adları geçer.

Kaynaklarda Siğnâkī’nin vefat tarihi olarak 710, 711, 714 (1314) yılları, ölüm yeri olarak da Merv ve Halep zikredilir. 711 Recebinde (Kasım 1311) Halep’te Kādılkudât Nâsırüddin Muhammed ile bir araya geldiği ve ona icâzet verdiği bilindiğine göre (Kureşî, II, 115; Temîmî, III, 151) 710 (1310) yılı yanlış olmalıdır. 711 yılı Receb ayında vefat ettiğine dair bazı kaynaklarda verilen bilgi de ölümle icâzet verme olaylarının birbirine karıştırılmış olabileceğini akla getirmektedir. Eserlerinden el-Kâfî’yi 711 Ramazanında (Ocak 1312) Dımaşk’ta müellif nüshasından istinsah eden kişinin müellifin hayatta olmadığını ima edecek kelimeler kullanmaması, ona dünya ve âhiret saadeti dilemesi (el-Kâfî, V, 2486-2487), en azından kendisinin Siğnâkī’nin hayatta olmadığına dair bir bilgiye sahip bulunmadığının işareti sayılabilir. Siğnâkī’nin eserlerini tahkik eden araştırmacılar klasik kaynaklarda anılan vefat tarihleri arasında 714 (1314) yılını tercihe şayan bulurlar (a.g.e., neşredenin girişi, I, 79; el-Vâfî, neşredenin girişi, I, 64). Biyografi kitaplarında “imam, âlim, allâme, kudve” ve “fakih, usûlî, nahvî, cedelî” gibi nitelemelerle anılan Siğnâkī zamanın önemli ilim merkezlerinde adı duyulmuş, Hanefîler yanında diğer mezhep mensupları (meselâ bk. Takıyyüddin es-Sübkî – Tâceddin es-Sübkî, VI, 2548) tarafından da görüşlerine itibar edilmiştir. İbn Tağrîberdî onun Hanefî mezhebi reisliği mertebesine ulaştığını, İbn Hacer de ileri derecede bir âlim olduğunu söyler.

Eserleri. 1. el-Vâfî fî uṣûli’l-fıḳh. Hüsâmeddin Ahsîkesî’nin Ebü’l-Usr el-Pezdevî’nin Kenzü’l-vüṣûl’ünü ihtisar ettiği, el-Muḫtaṣar olarak da bilinen el-Münteḫab fî uṣûli’l-meẕheb adlı eserinin şerhidir. Gerek mezhep içinde gerekse mezhepler arasındaki farklı görüşlere yer veren Siğnâkī özellikle Hanefî ve Şâfiî mezhepleri arasında karşılaştırma yapar, diğer mezhepleri ve imamlarının adını nâdiren zikreder. Zaman zaman Pezdevî’nin Uṣûl’ü ile Ahsîkesî’nin ihtisarı, bunlarla Debûsî ve Şemsüleimme es-Serahsî’nin görüşleri arasında karşılaştırmada bulunur, nahiv tahlillerine ve dille ilgili tartışmalara girer. Ahmed Muhammed Hammûd el-Yemânî tarafından doktora tezi olarak tahkik edilen eser beş cilt halinde yayımlanmıştır (Kahire 1423/2003). el-Vâfî’nin kaynakları olarak seksen beş kitap tesbit eden Yemânî (el-Vâfî, neşredenin girişi, I, 112-134), Siğnâkī’nin çağdaşı olsa da el-Münteḫab’ı ondan sonra şerhettiğini düşündüğü Abdülazîz el-Buhârî’nin el-Vâfî’den çok yararlandığını ve çoğu zaman Siğnâkī’nin bazı usul kitaplarından yaptığı nakilleri aynen verdiğini söyler (a.g.e., neşredenin girişi, I, 3, 104). 2. el-Kâfî: Şerḥu’l-Pezdevî. Ebü’l-Usr el-Pezdevî’nin usûl-i fıkha dair eserinin şerhidir. Fahreddin Seyyid Muhammed Kānit tarafından Medine İslâm Üniversitesi’nde doktora tezi olarak tahkik edilmiş ve beş cilt halinde neşredilmiştir (Riyad 1422/2001). Kānit’in tesbitine göre müellif el-Kâfî’de on beşi nüshası mevcut olmayan veya nâdir bulunan türden olmak üzere yetmiş dokuz kaynak kullanmıştır. Nâşirin belirttiğine göre Siğnâkī’nin şerhi diğerlerinden farklı ve orijinal bir eser olup Abdülazîz el-Buhârî açıkça belirtmese de kendi şerhinde muhtemelen bu eserden faydalanmıştır. 3. en-Nihâye fî şerḥi’l-Hidâye. Mergīnânî’nin meşhur eserinin şerhi olup Leknevî bunun el-Hidâye şerhlerinin en hacimlilerinden olduğunu belirtir. Bazı eserlerde el-Hidâye’nin ilk şerhi olduğu söyleniyorsa da bu doğru değildir. Ekmeleddin el-Bâbertî, el-Hidâye’yi okuturken bu şerhten çok yararlandığını, çok değerli fakat uzunca bulduğu eseri ihtisar etmesi yönündeki ısrarlı talepler üzerine Siğnâkī’nin şerhi yanında başkalarından da yararlanarak el-ʿİnâye’yi yazdığını anlatır (el-ʿİnâye, I, 2). Edirne Selimiye (nr. 639, 640, 641, 642, 643, 644, 645, 646, 647) ve Manisa İl Halk (nr. 527, 528, 529, 530, 542) kütüphaneleri yanında başta Süleymaniye olmak üzere İstanbul kütüphanelerinde çok sayıda nüshasının olması eserin Anadolu’da da rağbet gördüğünü gösterir. Cemâleddin Konevî tarafından Ḫulâṣatü’n-Nihâye fî fevâʾidi’l-Hidâye adıyla tek cilt halinde ihtisar edilmiştir. Bazı kaynaklarda İbnü’z-Zerkeşî Ahmed b. Hasan’ın bu şerhi ihtisar ettiği belirtilirse de İbnü’ş-Şıhne bunun doğru olmadığını söyler. 4. et-Tesdîd şerḥu’t-Temhîd fî ḳavâʿidi’t-tevḥîd. Ebü’l-Muîn en-Nesefî’nin kelâma dair eserinin şerhidir (Beyazıt Devlet Ktp., Bayezid, nr. 3078; Süleymaniye Ktp., Amcazâde Hüseyin Paşa, nr. 309, Cârullah Efendi, nr. 516, 1207, Esad Efendi, nr. 3893, Hasan Hüsnü Paşa, nr. 407; ayrıca bk. el-Kâfî, neşredenin girişi, I, 73). 5. el-Muvaṣṣal. Zemahşerî’nin nahve dair el-Mufaṣṣal adlı eserinin şerhi olup müellif bu eserinde hocaları Tâceddin Ahmed b. Mahmûd el-Cendî’nin el-İḳlîd ve Ebû Âsım Ali b. Ömer el-Esfenderî’nin el-Muḳtebes adıyla el-Mufaṣṣal’a yazdığı şerhleri bir araya getirmiştir (Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr. 2484). Eser, Ümmülkurâ Üniversitesi’nde Ahmed Hasan Ahmed Nasr tarafından doktora tezi olarak tahkik edilmiştir (1419). 6. en-Necâḥu’t-tâlî tilve’l-merâḥ (İÜ Ktp., nr. 143; Beyazıt Devlet Ktp., Veliyyüddin Efendi, nr. 3082). Sarf konusunda olup Abdullah Osman Abdurrahman Sultân eseri Ümmülkurâ Üniversitesi’nde yüksek lisans tezi olarak tahkik etmiştir (1414).

Siğnâkī’ye nisbet edilen diğer eserler de şunlardır: el-Muḫtaṣar (sarf konusunda), Şerḥu Muḫtaṣari’ṭ-Ṭaḥâvî, Keşfü’l-avâr li-ehli’l-bevâr, Fetâva’r-riʿâye fî tecdîdi mesâʾili’l-Hidâye (Râgıb Paşa Ktp., nr. 504). Klasik kaynaklarda geçmemekle birlikte Taşkent’teki Özbekistan Fenler Akademisi Şarkiyat Enstitüsü Kütüphanesi’nde kayıtlı olup (nr. 11084, vr. 11b-14a) Necdet Tosun tarafından neşredilen (bk. bibl.) Risâle-i Ḥüsâmeddîn-i Siġnâḳī veya Menâḳıb-ı Aḥmed-i Yesevî adlı Farsça küçük risâle de ona nisbet edilmektedir. Ancak anılan risâlede Siğnâkī gibi cedelci yönü bulunan bu usul ve fıkıh âliminin kaleminden çıkması pek muhtemel görülmeyen menkıbevî bilgiler yer almakta, baş taraftaki, “Bu risâle, Nihâye müellifi Mevlânâ Hüsâmeddin Allâme Siğnâkī’nin tasnifatındandır” cümlesi dışında eserin ona aidiyetini gösteren bir kanıt bulunmamaktadır.

BİBLİYOGRAFYA
Dîvânü lugāti’t-Türk, I, 392; Siğnâkī, el-Kâfî: Şerḥu’l-Pezdevî (nşr. Fahreddin Seyyid Muhammed Kānit), Riyad 1422/2001, V, 2482-2487; ayrıca bk. neşredenin girişi, I, 9-120; a.mlf., el-Vâfî fî uṣûli’l-fıḳh (nşr. Ahmed M. Hammûd el-Yemânî), Kahire 1423/2003, V, 1975-1982; ayrıca bk. neşredenin girişi, I, 1-138; Ebü’l-Berekât en-Nesefî, Şerḥu Hâfıẓiddîn en-Nesefî li-Kitâbi’l-Münteḫab fî uṣûli’l-meẕheb (nşr. Salim Öğüt, doktora tezi, 1408/1988), Câmiatü Ümmi’l-kurâ, I, 13-14, 33; İtkānî, et-Tebyîn (nşr. Sâbir Nasr Mustafa Osman), Küveyt 1420/1999, I, 456-457; ayrıca bk. neşredenin girişi, I, 21; Takıyyüddin es-Sübkî – Tâceddin es-Sübkî, el-İbhâc fî şerḥi’l-Minhâc (nşr. Ahmed Cemâl ez-Zemzemî – Nûreddin Abdülcebbâr Sagīrî), Dübey 1424/2004, VI, 2548; Kureşî, el-Cevâhirü’l-muḍıyye, I, 157; II, 114-116, 295; III, 285, 319, 499; Bâbertî, el-ʿİnâye (İbnü’l-Hümâm, Fetḥu’l-ḳadîr içinde), I, 2; İbn Hacer, ed-Dürerü’l-kâmine, II, 60, 255; İbn Tağrîberdî, el-Menhelü’ṣ-ṣâfî (nşr. Nebîl Muhammed Abdülazîz), Kahire 1988, V, 163-166; İbn Kutluboğa, Tâcü’t-terâcim fî men ṣannefe mine’l-Ḥanefiyye (nşr. İbrâhim Sâlih), Beyrut 1412/1992, s. 90; Süyûtî, Buġyetü’l-vuʿât, I, 537; Taşköprizâde, Miftâḥu’s-saʿâde, II, 266; Keşfü’ẓ-ẓunûn, I, 112-113, 403, 484; II, 1775, 1848-1849, 1929, 2032, 2037-2038; Temîmî, eṭ-Ṭabaḳātü’s-seniyye, III, 150-152; Leknevî, el-Fevâʾidü’l-behiyye, s. 62; Râgıb et-Tabbâh, İʿlâmü’n-nübelâʾ bi-târîḫi Ḥalebi’ş-şehbâʾ, Halep 1343/1925, IV, 545-546; V. V. Barthold, Orta Asya Türk Tarihi Hakkında Dersler, İstanbul 1927, s. 15, 104, 127; a.mlf., Moğol İstilâsına Kadar Türkistan (haz. Hakkı Dursun Yıldız), İstanbul 1981, s. 229; Brockelmann, GAL, II, 116; Suppl., II, 142; Zeki Velidî Togan, Bugünkü Türkili Türkistan ve Yakın Tarihi, İstanbul 1981, I, 35, 63; J. Eckmann, Çağatayca El Kitabı (trc. Günay Karaağaç), İstanbul 1988, s. 40; Mustafa Aydın, Batı Türkistan’da Yer Adları (yüksek lisans tezi, 1989), İÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 105; Ahmet Özel, Hanefi Fıkıh Âlimleri, Ankara 1990, s. 73-74; Abdullah Mustafa el-Merâgī, el-Fetḥu’l-mübîn fî ṭabaḳāti’l-uṣûliyyîn (nşr. Abdülhamîd Ahmed Hanefî), Kahire, ts., II, 112, 116; Necdet Tosun, “Ahmed Yesevî’nin Menâkıbı”, İLAM Araştırma Dergisi, III/1, İstanbul 1998, s. 73-81.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2009 yılında İstanbul’da basılan 37. cildinde, 164-166 numaralı sayfalarda yer almıştır.