TABAKAT

İslâm telif geleneğinde, sahasında tanınmış şahsiyetlerin biyografilerini konu edinen telif türü.

Bölümler İçin Önizleme
  • 1/8Müellif: İSMAİL DURMUŞBölüme Git
    Sözlükte “üst üste olan iki şeyin birbiriyle uyuşması, derece, mertebe ve konum bakımından örtüşmesi” anlamındaki tabak (tabaka, çoğulu tabakat) “sını…
  • 2/8Müellif: ABDULHAMİT BİRIŞIKBölüme Git
    TEFSİR. Taşköprizâde Ahmed Efendi, diğer ilim dallarında olduğu gibi tefsir ve kıraat âlimlerine dair çalışmalar için de “ilmü tabakāti’l-müfessirîn” …
  • 3/8Müellif: MEHMET EFENDİOĞLUBölüme Git
    HADİS. Hadis ilminde “hadis ricâlinin ilk tabakasını oluşturan sahâbeden başlayarak daha sonraki dönemlerde birbirine yakın yaşlardaki râvilerin teşki…
  • 4/8Müellif: EYYÜP SAİD KAYABölüme Git
    FIKIH. Fıkıh tarihinde birbiriyle irtibatlı iki tabakat literatürü ortaya çıkmıştır. Birincisi fıkıh mezhepleri tarihi içinde değerlendirilen, fakihle…
  • 5/8Müellif: MUSTAFA ÖZBölüme Git
    KELÂM. İtikadî mezhepler tarihinde kelâmı bir ilim dalı haline getiren Mu‘tezile’den beri Şîa, Havâric ve Ehl-i sünnet’in belirli kollarında kelâmcıla…
  • 6/8Müellif: REŞAT ÖNGÖRENBölüme Git
    TASAVVUF. İslâm dünyasında zühd ve tasavvuf hayatının yaygınlık kazanmasıyla birlikte III. (IX.) yüzyılın sonlarından itibaren zâhid ve sûfîlerin haya…
  • 7/8Müellif: CASİM AVCIBölüme Git
    İSLÂM TARİHİ. İslâm tarihinde biyografi (biyografya) kitapları “siyer, terâcim, tabakat, vefeyât” gibi isimlerle anılır. Bunlardan siyer / sîret, özel…
  • 8/8Müellif: ABDÜLKADİR ÖZCANBölüme Git
    Osmanlı Dönemi. Osmanlı döneminde genel olarak bir kişiyi anlatan biyografi eserlerine “tercüme-i hâl”, birden fazla kişinin biyografisini içeren eser…

Müellif:

Sözlükte “üst üste olan iki şeyin birbiriyle uyuşması, derece, mertebe ve konum bakımından örtüşmesi” anlamındaki tabak (tabaka, çoğulu tabakat) “sınıf, zümre” mânalarına da gelir. Kelimenin aslı olan tabk (el vb. bir şey kapalı olmak) az kullanılır (Lisânü’l-ʿArab, “ṭbḳ” md.). İslâm geleneğinde sahâbe, tâbiîn, âlimler, edip, şair ve sanatkârlar, sûfîler, düşünürler ve ayırıcı niteliklere sahip olan kişilerden söz eden telif türünü ifade eder. Sınıf, derece ve dönem ayırımı yapılmadığı halde muhtevaları alfabetik düzenlenen bazı biyografi eserlerine tabakat adının verilmesi, müelliflerin eserlerine aldıkları kişileri bağımsız birer sınıf ve kategori oluşturacak derecede önemli kişiler olduğunu kabul etmesi veya tabakat kavramının zamanla asıl anlamını yitirerek toplu biyografilerin yer aldığı kitapları ifade eden bir terim haline gelmesinden kaynaklanmıştır.

ARAP EDEBİYATI. Arap edebiyatında şairler, edipler, müellifler, gramer ve lugat âlimlerinin biyografilerine dair çoğu tabakat adını taşıyan, dönem ve seviye bakımından tasnife tâbi tutulan veya tutulmayan çok sayıda eser kaleme alınmıştır. İbn Sellâm el-Cumahî (ö. 231/846[?]), Zamanımıza ulaşmış en eski kaynaklardan olan Ṭabaḳātü fuḥûli’ş-şuʿarâʾ adlı eserinde Arap şairlerini sanatkârlıkları itibariyle en iyiden en kötüye doğru sıraladığı gibi yaşadıkları dönem açısından Câhiliyyûn, muhadramûn ve İslâmiyyûn kategorilerine ayırmış, eserlerinin değeri birbirine yakın olanları bir tabaka kabul ederek on üç Câhiliyyûn ve on İslâmiyyûn tabakası belirlemiş, toplam 114 şaire yer vermiştir. Devirlere göre bu üçlü tasnifi, Cumahî’den önce Fuḥûletü’ş-şuʿarâʾsında Asmaî (ö. 216/831) yapmıştır. Cumahî’den sonra ünlü hiciv şairi Di‘bil’in ikinci derecedeki şairlere de yer verdiği ve Câhiliye döneminden kendi zamanına kadar gelen şairleri ele aldığı Ṭabaḳātü’ş-şuʿarâʾsı gelir. İbn Kuteybe, Ṭabaḳātü’ş-şuʿarâʾ adıyla da anılan eş-Şiʿr ve’ş-şuʿarâʾsında şiir ve türlerine ilişkin giriş niteliğindeki bir bölümün ardından “evâilü’ş-şuarâ” diye bir kategori belirlemiş, daha sonra toplam 206 şairi Câhiliyyûn, İslâmiyyûn, Emeviyyûn ve Abbâsiyyûn şeklinde ayırarak biyografileri yanında şiirlerinden örneklere yer vermiştir. Şair ve edip İbnü’l-Mu‘tez, Ṭabaḳātü’ş-şuʿarâʾi’l-muḥdes̱în adlı eserinde Abbâsî halife, vezir, vali ve kumandanlarını öven şairlerden, Abbâsî Devleti’nin kuruluşundan kendi vefat yılı olan 296’ya (908) kadar gelenlerin biyografileriyle şiirlerinden örnekler kaydetmiş, vefat yıllarına göre sıraladığı 121 erkek, altı kadın ve ilâve ettiği beş şairi incelemiştir. Ebû Zeyd el-Kureşî, Cemheretü eşʿâri’l-ʿArab’ında Arap şairlerini meşhur kasidelerine göre yedi tabakaya ayırmış, her tabakada yedi şairi ve her şairin meşhur kasidesini zikretmiştir. İlk altı kategoriye dahil olan şairlerin çoğu Câhiliyyûn ve muhadramûndan, üçü İslâmiyyûn’dandır. Abdülkādir el-Bağdâdî, Ḫizânetü’l-edeb’inde Arap şairlerini Câhiliyyûn, muhadramûn, İslâmiyyûn ve muhdesûn (müvelledûn) diye ayırmıştır. Bunların şiirlerini, lugat ve gramer kurallarını destekleyici örnek (şâhid) kabul edilip edilmemesi yönünden değerlendirmiş, “kudemâ” olarak nitelediği üç tabakadan ilk ikisinin şiirleriyle istişhâd edilebileceği ittifakla benimsendiği halde üçüncü tabakaya ait şiirlerin ihtiyatla şâhid kabul edildiğini ve dördüncü tabaka şairlerinin şiirleriyle istişhâda izin verilmediğini söylemiştir.

Arap şairlerini yetiştikleri ve yaşadıkları bölgelere göre tasnif eden tabakat kitapları da vardır. Bunlarda şairler Hicaz, Mekke, Medine, Suriye (Şam), Irak, Mısır, Azerbaycan, Cezîre, Endülüs, Mağrib, Rey, Cibâl, İsfahan, Fars, Kirman, Cürcân, Esterâbâd, Hârizm, Horasan ve Sicistan gibi yerlere göre gruplandırılmıştır. Bu teliflerin meşhur olanları birbirinin tamamlayıcısı niteliğinde bir dizi oluşturur. Adlarında tabakat kelimesi yer almasa da bu özelliği taşıyan eserler şöylece sıralanabilir: Hârûn b. Ali İbnü’l-Müneccim (ö. 288/901), el-Bâriʿ; Seâlibî, Yetîmetü’d-dehr; Bâharzî, Dümyetü’l-ḳaṣr; Ali b. Zeyd el-Beyhakī, Vişâḥu Dümyeti’l-ḳaṣr; Dellâlülkütüb, Zînetü’d-dehr; İmâdüddin el-İsfahânî, Ḫarîdetü’l-ḳaṣr; İbnü’ş-Şa‘‘âr, ʿUḳūdü’l-cümân. Şehâbeddin el-Hafâcî’nin Reyḥânetü’l-elibbâ’sı ile ona tetimme olarak yazılan Muhibbî’nin Nefḥatü’r-Reyḥâne’si ve İbn Ma‘sûm’un Sülâfetü’l-aṣr’ı da bu tür içinde sayılır. Seâlibî’nin Yetîmetü’d-dehr’inin etkisinde kalan İbn Bessâm eş-Şenterînî hacimli eseri eẕ-Ẕaḫîre fî meḥâsini ehli’l-Cezîre’sinde Endülüslü şair, edip, tarihçi ve siyaset adamlarını Kurtuba (Córdoba) ve civarı, Batı Endülüs, İşbîliye (Sevilla) ve civarı, Doğu Endülüs, Doğu İslâm ülkelerinden Endülüs’e gelenler şeklinde bölgelere göre ele almıştır. Yine Osman b. Rebîa el-Endelüsî Ṭabaḳātü’ş-şuʿarâʾ bi’l-Endelüs’ü, İbnü’l-Faradî Ṭabaḳātü (Aḫbâru) şuʿarâʾi’l-Endelüs’ü yazmıştır.

Ali b. Muhammed el-Medâinî (ö. 228/843), Muhammed b. Habîb, Sükkerî, İbn Ebû Tâhir Tayfûr, Abdülazîz b. Yahyâ el-Celûdî kaleme aldıkları eserlerde farklı kategorilere yer vermişlerdir. Medâinî Kütüb fî aḫbâri’ş-şuʿarâʾ adlı bir dizi eserinde annelerine nisbet edilen şairler, şüyûh şairler, gazâ yapan, hastalığında bir şiirle temessül eden veya bir ölüm dolayısıyla şiirle yahut sözle temessül eden, şiirlerinde bedevî kadınlarını şehirli kadınlara tercih eden, irticâlen şiir söyleyen, yabani hayvanlar hakkında şiir yazan, söylediği bir şiirle isim alan, hükûme (hakemlik, devlet idaresi) hakkında şiir söyleyen, övgü veya yergisiyle nedîm olan, söylediği şiire nesirle cevap verilen, anne ve babasına itaat eden veya âsi olanlar şeklinde bir tasnife tâbi tutmuştur. İbn Habîb, Sükkerî, İbn Ebû Tâhir ve Celûdî de benzer gruplandırmalar yapmıştır (Sezgin, II, 97-101). Hasan b. Bişr el-Âmidî el-Müʾtelif ve’l-muḫtelif’inde İmruülkays, Nâbiga, A‘şâ, Amr, Muhammed gibi isim, künye, lakap ve nisbe açısından birbirine benzeyen şairleri tasnif ederek bunların birbirine karıştırılmasını önlemeye çalışmıştır. Ebü’l-Ferec el-İsfahânî hacimli eseri el-Eġānî’de şiirlerin bestelenip okunmuş olmasını esas alıp şairlerin biyografilerini vermiş, onlarla ilgili bazı anekdotları aktarmış, bestelenip okunan şiirlerinden ve diğer eserlerinden örnekler zikretmiştir.

Bazı yazarlar kadın şairlere dair müstakil eserler yazmıştır. İbn Kuteybe en-Nisâʾ ve’l-ġazel, Hârûn İbnü’l-Müneccim Aḫbârü’n-nisâʾ, Muhammed b. Halef en-Nisâʾ ve’l-ġazel, Ebü’l-Ferec el-İsfahânî el-İmâʾü’ş-şevâʿir, Üsâme b. Münkız Aḫbârü’n-nisâʾ, Nâcî b. Abdülvâhid İbnü’t-Tarrâh en-Nisâʾü’ş-şevâʿir gibi eserler telif etmiş, Zeyneb Fevvâz el-Âmiliyye, ed-Dürrü’l-mens̱ûr fî ṭabaḳāti rabbâti’l-ḫudûr’unda İslâm’ın ünlü kadınlarının biyografileriyle çeşitli yönlerini incelemiştir. İbn Sa‘d’a da Ṭabaḳātü’n-nisâʾ adında bir eser nisbet edilir. Şuarâ biyografilerinin bir kısmı özgün başlıklara sahipken birçoğu önem verdikleri konuyu vurgulayacak biçimde Ṭabaḳātü’ş-şuʿarâʾ, Aḫbârü’ş-şuʿarâʾ, eş-Şuʿarâʾ, eş-Şiʿr ve’ş-şuʿarâʾ, Muʿcemü’ş-şuʿarâʾ, Fuḥûlü (fuḥûletü)ş-şuʿarâʾ gibi genel başlıklar taşır. Nitekim kâtip ve yazarların biyografileriyle sanat ve eserlerine dair Lührâsb b. Kevgān’ın Ṭabaḳātü’l-küttâb, Akuştin ile Seken b. Saîd’in Ṭabaḳātü’l-küttâb bi’l-Endelüs adlı eserleri vardır (Sezgin, GAS, II, 93, 668, 669). Cehşiyârî’nin el-Vüzerâʾ ve’l-küttâb’ı, İbn Dürüsteveyh’in el-Küttâb’ı, İzzet Edîb’in Muʿcemü Küttâbi Sûriyye’si de bu bağlamda zikredilmelidir.

Arap lugat ve gramer âlimleriyle ediplerinin biyografi, anekdot ve eserlerine ilişkin çok sayıda eser kaleme alınmıştır. Birçoğu tabakat adını taşıyan bu teliflerin bazılarında lugat ve gramer âlimleri birlikte veya müstakil olarak ele alınmış; nesil, ekol ve faaliyet gösterdikleri şehirler itibariyle tasnife tâbi tutulmuş, bir kısmı da “üdebâ” başlığı altında edip, kâtip ve şairlerle lugat ve gramer âlimlerini bir arada ele almıştır. İbn Sellâm el-Cumahî’nin Basra mektebine mensup kadim nahiv âlimlerini beş nesil halinde sınıflandırması kendisinden sonra gelen Ebü’t-Tayyib el-Lugavî, Ebû Saîd es-Sîrâfî ve Zübeydî gibi müellifleri etkilemiştir. Cumahî, Basra gramercilerini Ebü’l-Esved ed-Düelî’den başlayarak beş kuşağa ayırmıştır (Fuḥûlü’ş-şuʿarâʾ, neşredenin girişi, I, 12-23). Ebü’t-Tayyib el-Lugavî, Merâtibü’n-naḥviyyîn’de tabakat yerine onun eş anlamlısı olan “merâtib” kelimesini kullanmış, Ebü’l-Esved’den başlayıp nesiller halinde elli dokuz nahiv ve lugat âliminin ilimdeki düzeylerini, aktardıkları rivayetleri, mensup oldukları ekoller ve hoca-öğrenci ilişkilerini Basra, Kûfe, Bağdat, Mekke ve Medine şehirlerine göre tasnif ederek anlatmıştır. Ebû Saîd es-Sîrâfî de Aḫbârü’n-naḥviyyîne’l-Baṣriyyîn’inde tabakat yerine merâtib kelimesini yeğlemiş, Basra mektebine mensup nahiv âlimlerini hoca-öğrenci zincirine ve mensup bulundukları nesillere göre tabakalara ayırıp ahbâr ve anekdot ağırlıklı olarak ele almış, Ebü’l-Esved’den başlayıp Müberred ve “ashab”ı ile bitirmiştir. Ebû Bekir ez-Zübeydî, Ṭabaḳātü’n-naḥviyyîn ve’l-luġaviyyîn’inde ilk defa daha ince ve bilinçli bir tabakat anlayışı ortaya koymuş, nahiv ve lugat âlimlerini nesil tabakalarına ve mensup oldukları ekollere göre sıralayarak kaydetmiştir. Önce Basra, ardından Kûfe nahivcilerini, daha sonra lugatçıları ele almıştır. Eserin son bölümünde nahiv ve lugat âlimlerini birlikte incelemiş, nesiller halinde üç tabaka Mısırlı, dört tabaka karyeli nahiv ve lugat âlimlerine yer vermiş, eserin sonunda Endülüslü nahiv ve lugat âlimlerini altı tabakada zikretmiştir. Merzübânî’nin el-Muḳtebes’i ile bunun Yağmurî tarafından yapılan muhtasarı Nûrü’l-ḳabes’te nahiv, lugat, rivayet ve kıraat âlimleriyle edipler Basra, Kûfe, Bağdat şehirlerine göre ele alınmış, Ebü’l-Esved’den Ömer b. Şebbe’ye kadar elli dokuz Basralı, Kabîsa b. Câbir’den İbnü’l-A‘râbî’ye kadar otuz Kûfeli, İbn İshak’tan Ebû Bekir es-Sûlî’ye kadar otuz bir Bağdatlı âlim, ayrıca dört nesep âlimi kaydedilmiştir. Kādî Mufaddal b. Muhammed b. Mis‘ar et-Tenûhî, Târîḫu’l-ʿulemâʾi’n-naḥviyyîn adlı eserinde Basra, Kûfe ve Bağdat şehirlerinde yetişen nahiv ve lugat âlimleriyle kısmen kıraat ve fıkıh âlimlerini kendi zamanından geriye doğru nesiller halinde incelemiş, seksen bir nahiv ve lugat âlimini tanıtmıştır. Kemâleddin el-Enbârî, Nüzhetü’l-elibbâʾsında Ebü’l-Esved’den başlayıp İbnü’ş-Şecerî’ye kadar 181 edebiyat, lugat ve nahiv âlimine kronolojik sıraya göre yer vermiştir. Ediplerin biyografisine dair eserler arasında Ali b. Faddâl el-Mücâşiî’nin Şeceretü’ẕ-ẕeheb’i, Yâkūt el-Hamevî’nin İrşâdü’l-erîb adıyla da anılan hacimli eseri Muʿcemü’l-üdebâʾsı, İbn Fazlullah el-Ömerî’nin Mesâlikü’l-ebṣâr’ı (ediplerle ilgili bölüm), Ahmed b. Emîn eş-Şinkītî’nin el-Vasîṭ fî terâcimi’l-üdebâʾsı, Butrus b. Süleyman el-Bustânî’nin Üdebâʾü’l-ʿArab’ı, Cebbûr Abdünnûr’un Muʿcemü’l-üdebâʾsı, Muhammed Hırzüddin’in Maʿrifetü’r-ricâl fî terâcimi’l-ʿulemâʾ ve’l-üdebâʾsı zikredilmelidir. İbnü’l-Kıftî, İnbâhü’r-ruvât’ında Ebü’l-Esved ed-Düelî’den başlayıp kendi zamanına kadar İslâm dünyasının çeşitli bölgelerinde yetişen lugat ve nahiv âlimleri, ayrıca bu alanlarla ilgisi olan diğer âlimleri ele almış ve 1000 kadar biyografi kaydetmiştir. Abdülbâkī el-Yemenî’nin İşâretü’t-taʿyîn (Ṭabaḳātü’n-nüḥât), Fîrûzâbâdî’nin el-Bulġa fî târîḫi (terâcimi) eʾimmeti(’n-naḥv ve)’l-luġa, Takıyyüddin İbn Kādî Şühbe’nin Ṭabaḳātü’n-nüḥât ve’l-luġaviyyîn, Süyûtî’nin Buġyetü’l-vuʿât fî ṭabaḳāti’l-luġaviyyîn ve’n-nüḥât adlı eserleri isim sırasına göre düzenlenmiş, ancak Süyûtî Muhammed adlı müelliflere ilk sırada yer vermiştir. Aslında Süyûtî nahiv ve lugat âlimlerinin biyografi ve anekdotlarına dair eṭ-Ṭabaḳātü’l-kübrâ, eṭ-Ṭabaḳātü’l-vüsṭâ ve eṭ-Ṭabaḳātü’ṣ-ṣuġrâ adıyla üç eser hazırlamış, ancak eṭ-Ṭabaḳātü’ṣ-ṣuġrâ’sı Buġyetü’l-vuʿât diye tanınmıştır. Emîl Bedî‘ Ya‘kūb, el-Muʿcemü’l-mufaṣṣal fi’l-luġaviyyîne’l-ʿArab adlı alfabetik ve ansiklopedik eserinde 5000’e yakın biyografiye yer vermiştir.

BİBLİYOGRAFYA
Cumahî, Fuḥûlü’ş-şuʿarâʾ, neşredenin girişi, I, 12-23, 24-27, 65-69; İbn Kuteybe, eş-Şiʿr ve’ş-şuʿarâʾ, I-II; İbnü’l-Mu‘tez, Ṭabaḳātü’ş-şuʿarâʾ (nşr. Abdüssettâr Ahmed Ferrâc), Kahire 1981; Ebü’t-Tayyib el-Lugavî, Merâtibü’n-naḥviyyîn (nşr. M. Ebü’l-Fazl İbrâhim), Kahire 1375/1955, neşredenin girişi, s. 3-4; Ebû Saîd es-Sîrâfî, Aḫbârü’n-naḥviyyîne’l-Baṣriyyîn (nşr. M. İbrâhim el-Bennâ), Kahire 1405/1985, neşredenin girişi, s. 5-7; Ebû Bekir ez-Zübeydî, Ṭabaḳātü’n-naḥviyyîn ve’l-luġaviyyîn (nşr. M. Ebü’l-Fazl İbrâhim), Kahire 1373/1954, neşredenin girişi, s. 3-5; Ebû Zeyd el-Kureşî, Cemhere (Fâûr), neşredenin girişi, s. 9-10; a.e. (Hâşimî), neşredenin girişi, I, 37-65; İbn Mis‘ar et-Tenûhî, Târîḫu’l-ʿulemâʾi’n-naḥviyyîn (nşr. Abdülfettâh M. el-Hulv), Cîze 1412/1992, neşredenin girişi, s. 13-15; Kemâleddin el-Enbâ-rî, Nüzhetü’l-elibbâʾ (nşr. M. Ebü’l-Fazl İbrâhim), Kahire 1386/1967, neşredenin girişi, s. 10; İbnü’l-Kıftî, İnbâhü’r-ruvât, neşredenin girişi, I, 7, 24-26; Zeyneb bint Ali Fevvâz, ed-Dürrü’l-mens̱ûr fî ṭabaḳāti rabbâti’l-ḫudûr, Bulak 1312; Brockelmann, GAL, I, 80, 93, 345, 346, 369, 375, 379; II, 93, 94; ayrıca bk. tür.yer.; Suppl., I, 157-158, 169, 175; II, 44; ayrıca bk. tür.yer.; Sezgin, GAS, II, 93-102; VIII, 16-19; IX, 13-23; ayrıca bk. tür.yer.

Maddenin bu bölümü TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2010 yılında İstanbul’da basılan 39. cildinde, 288-290 numaralı sayfalarda yer almıştır.

Müellif:

TEFSİR. Taşköprizâde Ahmed Efendi, diğer ilim dallarında olduğu gibi tefsir ve kıraat âlimlerine dair çalışmalar için de “ilmü tabakāti’l-müfessirîn” ve “ilmü tabakāti’l-kurrâ’” adlarını kullanmıştır (Miftâḥu’s-saʿâde, I, 284). Aslında bunun kökü oldukça eskilere dayanır. “Mu‘cemü’l-müfessirîn” adlandırmasının tabakata yakın bir mânada kullanıldığı anlaşılmaktadır. Ancak mu‘cem türü eserlerde müfessirler çok defa dönem merkezli bir yaklaşım yerine başka usullerde tanıtılmıştır. “Esmâü ricâli’t-tefsîr” veya “esmâü ricâli’l-kırâât”lerde tefsir ve kıraat âlimleri kaydedilmektedir. Son dönemde bazı eserlere “et-tefsîr ve’l-müfessirûn” veya “el-müfessirûn” gibi adlar verilmiş, bu eserlerde de müfessirlerin biyografileri ele alınmıştır. Telif edilen kitaba müellifi tarafından hangi ad verilirse verilsin müfessirleri belli bir usul ve sıra ile inceleyen eserlere “tabakātü’l-müfessirîn” veya “mu‘cemü’l-müfessirîn” ismi verilebilir. Başta Süyûtî’nin el-İtḳān’ı olmak üzere Kur’an ilimleri kitaplarının bir kısmında “tabakātü’l-müfessirîn” bölümleri bulunmaktadır. İbn Akīle’nin ez-Ziyâde ve’l-iḥsân fî ʿulûmi’l-Ḳurʾân adlı hacimli kitabında 153. bölüm bu başlıkla adlandırılarak el-İtḳān’da yer alan bilgilerin genel bir tekrarı yanında müfessirlere dair bazı yeni bilgiler eklenmiştir. Müfessirlerin biyografilerine sadece tabakātü’l-müfessirîn eserlerinde değil genel nitelikli tabakat kitaplarında da rastlanır. Mu‘tezilî, Hanefî, Şâfiî, Hanbelî, Mâlikî ve Şiî âlimlerinin veya sûfîlerin biyografilerine dair tabakat kitaplarında söz konusu mezheplere ve düşünce ekollerine mensup müfessirler de tanıtılır.

Tabakātü’l-müfessirîn eserlerinde ilk tabakanın hangi dönemden başlatıldığı hususu önemli bir konudur. Müfessirlerin ilki Resûl-i Ekrem ve onun ashabı olduğu için bazı kitaplarda önce sahâbî müfessirlerin tanıtıldığı görülür. Kişinin eser telif etmiş olmasının esas kabul edildiği çalışmalarda ise daha çok tâbiîn dönemiyle başlangıç yapılır. Çünkü ilk telif eserler sahâbe sonrasında tâbiîn veya tebeu’t-tâbiîn âlimleri tarafından kaleme alınmıştır. Müstakil bir tefsir dışında yer yer tefsirle ilgili eser meydana getirenlerin tanıtıldığı tür içinde her tabakanın ne zaman başlayıp ne zaman sona erdiği hususunda bir birlik bulunmamaktadır. Ancak zamandan hareketle telif edilen eserlerde hicrî her yüzyıl genellikle bir tabaka kabul edilmiştir. Müfessirlerin biyografisine dair tabakat kitaplarının ilkinin Süyûtî’ye ait olması, geçen uzun süre içinde tabaka oluşturma anlayışının diğer ilimlerde olduğu gibi iyice yerleştiğini ortaya koymaktadır (tabakātü’l-müfessirîn literatürü için bk. MÜFESSİR).

Kıraat âlimlerinin biyografilerini içeren eserlerden olan tabakātü’l-kurrâların telifi tabakātü’l-müfessirînlerden öncedir. Bunun sebebi, ilk dönemde sayıları bir hayli fazla olan kıraat âlimlerinin büyük bir kısmının daha çok kıraatle meşgul olması, tefsir âlimlerinin ise hadis, fıkıh, kelâm ve tasavvuf gibi ilimlerde de şöhret kazanmasıdır. Bunlardan ya genel nitelikli tabakat kitaplarında söz edilmiş ya da muhaddis, fakih, mütekellim ve mutasavvıfların hayatını konu alan kitaplarda biyografilerine yer verilmiştir. Kıraat âlimlerinin biyografilerini kaydeden ilk müellifin tesbitinde de çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. İbnü’n-Nedîm, Halîfe b. Hayyât’a (ö. 240/854-55) Kitâbü Ṭabaḳāti’l-ḳurrâʾ adlı bir eser nisbet etmiş (el-Fihrist, s. 288), bazı çalışmalarda bu kitaba konusunda yazılmış en eski eser diye işaret edilmiştir (Makdisi, XXXII/4 [1993], s. 387, 395). İbnü’l-Münâdî’nin ve Kitâbü’l-Muʿcemi’l-kebîr fî esmâʾi’l-ḳurrâʾ ve ḳırâʾâtihim adlı eserinden dolayı Muhammed b. Hasan en-Nakkāş’ın adları da bu bağlamda zikredilmektedir (Nöldeke, s. 158). Diğer taraftan İbn Mihrân en-Nîsâbûrî’ye ait -hakkında bilgi bulunmayan- Ṭabaḳātü’l-ḳurrâʾ da bu alanın ilk örnekleri arasında sayılır (Zehebî, neşredenin girişi, I, 73). Ebû Amr ed-Dânî’nin Ṭabaḳātü’l-ḳurrâʾ ve’l-muḳriʾîn adlı eseri günümüze ulaşmasa da hem Zehebî hem İbnü’l-Cezerî tarafından görülmüş ve kaynak olarak kullanılmıştır (DİA, VIII, 460-461). Ahmed el-Bâtırkānî (Zehebî, II, 809; Îżâḥu’l-meknûn, II, 79) ve Ebû Ma‘şer et-Taberî’nin (Zehebî, II, 828) Ṭabaḳātü’l-ḳurrâʾlarıyla Ebü’l-Alâ el-Hemedânî’nin Ṭabaḳātü’l-ḳurrâʾ olarak da zikredilen el-İntiṣâr fî maʿrifeti ḳurrâʾi’l-müdüni ve’l-emṣâr’ı bu alanın önemli çalışmaları olmakla birlikte günümüze ulaşıp ulaşmadıkları bilinmemektedir (a.g.e., neşredenin girişi, I, 73-74). İbnü’l-Cezerî, Hemedânî’nin eserini bulmak için çok çaba sarfetmiş, ancak sonunda Cengiz Han’ın istilâsı sırasında kaybolmuş olabileceğine hükmetmiştir (Ġāyetü’n-Nihâye, I, 204). Emînüddin Abdülvehhâb b. Yûsuf b. İbrâhim İbnü’s-Sellâr eş-Şâfiî, Ṭabaḳātü’l-ḳurrâʾi’s-sebʿa adıyla bir eser hazırlamışsa da eser bir tabakat kitabı olmaktan çok kırâat-i seb‘ayı tanıtan bir kıraat tarihi niteliğindedir.

Kıraat alanında günümüze ulaşan biyografi ve tabakat kitaplarının en genişi ve meşhuru Zehebî’nin Maʿrifetü’l-ḳurrâʾi’l-kibâr ʿale’ṭ-ṭabaḳāti ve’l-aʿṣâr adlı çalışmasıdır. Hz. Osman’dan müellife kadar gelmiş olan kıraat âlimlerinden önde gelenlerinin kıraat ilmindeki faaliyetleri, yetiştirdikleri talebeler, verdikleri eserler dikkate alınıp on sekiz tabaka halinde düzenlenen eserin farklı nüshalardan hareketle dört ayrı neşri gerçekleştirilmiştir. Bunlardan Pakistan Uluslararası İslâm Üniversitesi (IIUI) İslâm Araştırmaları Enstitüsü (IRI) mensuplarından Ahmed Han’ın Mekke’de özel bir kütüphanede bulduğu bir nüshaya dayanarak yaptığı üç ciltlik sonuncu neşirde (I-III, Riyad 1418/1997) 1269 biyografi yer almaktadır. İbnü’l-Cezerî’nin de konuyla ilgili iki önemli çalışması vardır. Bunlar günümüze ulaşıp ulaşmadığı bilinmeyen Nihâyetü’d-dirâyât fî esmâʾi ricâli’l-ḳırâʾât ile müellifin bundan özetlediği, 3955 biyografi içeren Ġāyetü’n-Nihâye fî ṭabaḳāti’l-ḳurrâʾdır (Ġāyetü’n-Nihâye fî esmâʾi ricâli’l-ḳırâʾât üli’r-rivâye ve’d-dirâye).

BİBLİYOGRAFYA
İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist (Teceddüd), s. 36, 41, 288; Taşköprizâde, Miftâḥu’s-saʿâde, I, 284; Zehebî, Maʿrifetü’l-ḳurrâʾ (Altıkulaç), II, 809, 828; ayrıca bk. neşredenin girişi, I, 73-74; İbnü’l-Cezerî, Ġāyetü’n-Nihâye, I, 3, 204; II, 408-409; Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1107; Th. Nöldeke, Geschichte des Qorāns III: Die Geschichte des Qorāntexts (nşr. G. Bergsträsser – O. Pretzl), Leipzig 1938, s. 157-160; Îżâḥu’l-meknûn, II, 79; Nüveyhiz, Muʿcemü’l-müfessirîn, Mukaddime, I, e-ḥ; İbrahim Hafsi, “Recherches sur le genre ‘ṭabaqāt’ dans la littérature arabe”, Arabica, XXIII/3, Leiden 1976, s. 246-248; XXIV/1 (1977), s. 1-7; G. Makdisi, “Tabaqat-Biography: Law and Orthodoxy in Classical Islam”, IS, XXXII/4 (1993), s. 387, 395; Abdurrahman Çetin, “Dânî”, DİA, VIII, 460-461.

Maddenin bu bölümü TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2010 yılında İstanbul’da basılan 39. cildinde, 290-291 numaralı sayfalarda yer almıştır.

Müellif:

HADİS. Hadis ilminde “hadis ricâlinin ilk tabakasını oluşturan sahâbeden başlayarak daha sonraki dönemlerde birbirine yakın yaşlardaki râvilerin teşkil ettiği gruplar” anlamında kullanılan tabakat terimi hadis âlimlerinin geliştirdiği ve diğer ilim dallarının da benimsediği bir telif türüdür. Muhaddislerin üzerinde durduğu râvi tabakatı hadisin mürsel, münkatı‘, mu‘dal ve müdelles olanını belirlemeye imkân vermesi, an‘ane ile nakledilen rivayetlerin hocadan hangi yolla alındığını göstermesi, isimleri, nisbeleri veya künyeleri birbirine benzeyen râvilerin karıştırılmasını önlemesi, ayrıca bir yerde belli dönemlerde hadisle ilgili yapılmış faaliyetlerin tesbitine yardımcı olması bakımından önem taşımaktadır.

Büyük sahâbîlerin çoğunun vefat ettiği 40 (660) yıllarında fitne olaylarının patlak vermesinden sonra hızla genişleyen İslâm âleminde toplumun kozmopolit hale gelmesi ve hadisin Resûl-i Ekrem ile görüşmeyen kimselerin eline intikal etmesi gibi sebeplerle sened sorma ihtiyacı duyulmuş ve senedin bir parçası olarak râviler hakkında bilgi toplama zorunluluğu ortaya çıkmıştır. I. (VII.) yüzyılın ikinci yarısında Abdullah b. Amr b. Âs, Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Ömer, Ebû Saîd el-Hudrî, Câbir b. Abdullah, Enes b. Mâlik gibi râvi sahâbîlerle Ebü’l-Âliye er-Riyâhî, Saîd b. Müseyyeb, İbrâhim en-Nehaî, Şa‘bî ve Muhammed b. Sîrîn gibi tâbiîler; II. (VIII.) yüzyıl boyunca İbn Şihâb ez-Zührî, Yezîd b. Ebû Habîb, Eyyûb es-Sahtiyânî, Hişâm b. Urve, Abdullah b. Avn, Evzâî, Şu‘be b. Haccâc, Süfyân es-Sevrî, Mâlik b. Enes, Hammâd b. Zeyd ve Abdullah b. Mübârek gibi hadis otoriteleri hadisleri derleyip rivayet ederken râvilerin hayatı ve güvenilirliği hakkında bilgi toplamış, bu bilgileri naklettikleri hadislerle beraber aktarmışlardır. Hadislerin müstakil eserlerde tasnif edilmeye başlanmasının ardından râvilerle ilgili bilgilerin de ayrı eserlerde bir araya getirilmesi ihtiyacı ortaya çıkmış, böylece tabakat kitapları yazılmıştır. Tabakat türünde ilk telifin Muâfâ b. İmrân’ın (ö. 185/801) Kitâbü Ṭabaḳāti’l-muḥaddis̱în adlı eseri olduğu bilinmektedir. Bu eser daha sonra tarih, nesep ve şehir esasına göre telif edilen tabakatların temelini teşkil etmiştir. Muâfâ b. İmrân’ın ardından Heysem b. Adî (ö. 207/822), Kitâbü men revâ ʿani’n-nebiyyi min aṣ-ḥâbih ve Ṭabaḳātü’l-fuḳahâʾ ve’l-muḥaddis̱în adlı eserlerini kaleme almış (İbnü’n-Nedîm, s. 112), ancak bunlar muhtemelen günümüze ulaşmamıştır. Heysem b. Adî’nin çağdaşı Vâkıdî Kitâbü’ṭ-Ṭabaḳāt adıyla bir kitap yazmış (a.g.e., s. 111), onun geç devirlere intikal ettiği bilinmeyen bu eseri büyük ölçüde talebesi İbn Sa‘d’ın eṭ-Ṭabaḳātü’l-kübrâ’sında değerlendirilmiştir.

Hadislerin senedlerinde ricâlle ilgili bazı meseleleri çözmek amacıyla sahâbe, tâbiîn ve tebeu’t-tâbiîn sıralamasına göre telif edilen tabakat türü eserlerin III. (IX.) yüzyıldan itibaren farklı metot ve muhtevalarla kaleme alınmaya başlandığı görülmektedir. Bu eserlerden bir kısmı şöylece sıralanabilir. 1. Genel Tabakat Kitapları. Kendi dönemlerine kadar bütün râvileri veya ricâli tanıtmak amacıyla yazılan bu eserlerin sonrakilere kaynaklık eden ve günümüze de ulaşan en önemlileri İbn Sa‘d’ın eṭ-Ṭabaḳātü’l-kübrâ, Halîfe b. Hayyât’ın Kitâbü’ṭ-Ṭabaḳāt (Ṭabaḳātü’r-ruvât) ve Müslim b. Haccâc’ın eṭ-Ṭabaḳāt adlı eserleridir. Bunların ardından Ebû Zür‘a ed-Dımaşkī eṭ-Ṭabaḳāt’ı, Berdîcî Ṭabaḳātü’l-esmâʾi’l-müfrede’yi, Nesâî eṭ-Ṭabaḳāt’ı, Ebû Arûbe eṭ-Ṭabaḳāt’ı, Mesleme b. Kāsım el-Endelüsî Ṭabaḳātü’l-muḥaddis̱în’i, İbn Hibbân Meşâhîru ʿulemâʾi’l-emṣâr’ı, Ebü’l-Kāsım İbn Mende Ṭabaḳātü’l-muḥaddis̱în’i ve Zehebî Târîḫu’l-İslâm ve ṭabaḳātü’l-meşâhîr ve’l-aʿlâm ile el-Muʿîn fî ṭabaḳāti’l-muḥaddis̱în’i kaleme almıştır. Genel tabakat kitaplarının sonuncularından biri kabul edilen el-Muʿîn fî ṭabaḳāti’l-muḥaddis̱în’de Zehebî kendi dönemine kadar yaşamış 2200’ün üzerinde erkek ve kadın hadis ehlini yirmi sekiz tabakaya ayırarak ele almış, sadece isimlerini zikrettiği bu muhaddislerin sıralamasına Hz. Peygamber ve aşere-i mübeşşere ile başlamış, 730 (1329) yılında vefat eden Ebü’l-Abbas Ahmed b. Ebû Tâlib ed-Dımaşkī ile sona erdirmiştir (Es‘ad Sâlim Teyyim, s. 164-165). İbn Hibbân’ın es̱-S̱iḳāt’ı, Ebû Nuaym el-İsfahânî’nin Ḥilyetü’l-evliyâʾsı ve Zehebî’nin Siyeru aʿlâmi’n-nübelâʾsı da bu türe giren eserlerdir.

2. Özel Tabakat Kitapları. Belli bir şehir, konu veya özellik dikkate alınarak tabakat esasına göre telif edilen pek çok eser bulunmaktadır. Bunlardan belli bir şehrin âlimleriyle ilgili olanları önemli bir yekün teşkil eder. Genel tabakat kitapları arasında zikredilen İbn Sa‘d’ın eṭ-Ṭabaḳātü’l-kübrâ’sı, Halîfe b. Hayyât’ın Kitâbü’ṭ-Ṭabaḳāt’ı ve Müslim’in eṭ-Ṭabaḳāt’ı Medine, Mekke, Kûfe, Basra, Dımaşk, Yemen gibi şehirlere göre düzenlenmiştir. Şehirlerin hadis âlimlerine dair tabakat kitapları içinde Duhaym ve Ebû Zür‘a ed-Dımaşkī’nin Ṭabaḳātü’ş-Şâmiyyîn adlı eserleri, Ebû Ca‘fer İbn Ebû Şeybe’nin Ṭabaḳātü ehli’l-Kûfe’si, Ebû Arûbe’nin Ṭabaḳātü’l-Cezeriyyîn’i, Ebü’l-Hasan Ali b. Fazl b. Tâhir el-Belhî’nin Ṭabaḳātü ʿulemâʾi Belḫ’i, Ebü’l-Arab’ın Ṭabaḳātü ʿulemâʾi İfrîḳıyye’si, Ebü’ş-Şeyh’in Ṭabaḳātü’l-muḥaddis̱în bi-İṣbahân ve’l-vâridîne ʿaleyhâ’sı, Şîrûye b. Şehredâr ed-Deylemî’nin Ṭabaḳātü’l-Hemeẕâniyyîn’i (Târîḫu Hemeḍân) en çok bilinen eserlerdendir. İsimlerinde tabakat yerine tarih kelimesinin kullanıldığı kitaplar arasında Bahşel’in Târîḫu Vâsıṭ’ı, Muhammed b. Saîd el-Kuşeyrî’nin Târîḫu’r-Raḳḳa’sı, Ebû Ali Abdülcebbâr b. Abdullah b. Muhammed el-Havlânî ed-Dârânî’nin Târîḫu Dâreyyâ’sı ve Hâkim en-Nîsâbûrî’nin Târîḫu Nîsâbûr’u sayılabilir. Özel tabakat kitaplarının en meşhurları hadis hâfızları hakkında yazılanlardır. Ebü’l-Velîd İbnü’d-Debbâğ Ṭabaḳātü’l-ḥuffâẓ min ehli’l-ḥadîs̱, Şemseddin İbn Abdülhâdî Ṭabaḳātü ʿulemâʾi’l-ḥadîs̱, Zehebî Teẕkiretü’l-ḥuffâẓ, İbnü’l-Mülakkın Ṭabaḳātü’l-muḥaddis̱în adıyla eserler kaleme almış, Süyûtî de Zehebî’nin kitabını Ṭabaḳātü’l-ḥuffâẓ ismiyle ihtisar etmiştir. IX (XV) ve X. (XVI.) yüzyıllardan itibaren terkedilmeye başlanan tabakat esasına göre telif türü günümüzde bazı çalışmalara konu olmuştur. Bunlardan Es‘ad Sâlim Teyyim’in ʿİlmü ṭabaḳāti’l-muḥaddis̱în adlı araştırmasıyla (bk. bibl.) İbrâhim Hafsî’nin “Recherches sur le genre ‘tabaqāt’ dans la litterature ʿarabe” (Arabica, XXIII [Leiden 1976], s. 227-265) ve C. F. Robinson’un “Al-Muʿâfâ b. ‘Imrān and the Beginnings of the Tabaqāt Literature” (JAOS, CXVI/1 [1996], s. 114-120) adlı makaleleri zikredilebilir.

BİBLİYOGRAFYA
Halîfe b. Hayyât, eṭ-Ṭabaḳāt (Ömerî), neşredenin girişi, s. 30-64; Müslim, eṭ-Ṭabaḳāt (nşr. Ebû Ubeyde Meşhûr b. Hasan b. Selmân), Riyad 1411/1991, neşredenin girişi, I, 9-63; İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist (Teceddüd), s. 111, 112; İbn Abdülhâdî, ʿUlemâʾü’l-ḥadîs̱, neşredenin girişi, I, 52-67; Muhammed b. Muhammed Ebû Şehbe, el-Vasîṭ fî ʿulûm ve muṣṭalaḥi’l-ḥadîs̱, Cidde 1403/1983, s. 684-688; Ekrem Ziyâ el-Ömerî, Buhûs̱ fî târîḫi’s-sünneti’l-müşerrefe, Medine 1405/1984, s. 74-83; Mücteba Uğur, Ansiklopedik Hadis Terimleri Sözlüğü, Ankara 1992, s. 380-381; Es‘ad Sâlim Teyyim, ʿİlmü ṭabakāti’l-muḥaddis̱în, Riyad 1415/1994, s. 147-190; Cl. Gilliot, “Ṭabaḳāt”, EI2 (İng.), X, 8-9.

Maddenin bu bölümü TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2010 yılında İstanbul’da basılan 39. cildinde, 291-292 numaralı sayfalarda yer almıştır.

Müellif:

FIKIH. Fıkıh tarihinde birbiriyle irtibatlı iki tabakat literatürü ortaya çıkmıştır. Birincisi fıkıh mezhepleri tarihi içinde değerlendirilen, fakihlerin belirli türdeki biyografik bilgilerini içeren eserler olup “fukaha tabakatı” diye adlandırılabilir. Diğeri, mezheplerin teşekkülünden sonra gelişen fıkhî istidlâl türlerini tanımlayarak tasnif eden çalışmalardır; bunlara da “fıkhî istidlâl tabakatı” denebilir. Fukaha tabakatı bir grup fakihin hayatına dair bilgileri bir araya getirmeyi hedeflerken fıkhî istidlâl tabakatı fakihin mezheple ilişkisini fıkıh usulü diliyle teşhis ve tasnif çalışmalarından ibarettir. Fukaha tabakatının kapsamı genellikle yalnızca bir mezhebin mensuplarıyla sınırlıdır ve bu çerçevede kaleme alınan eserler “tabakātü’l-Hanefiyye, tabakātü’ş-Şâfiiyye” gibi adlar taşımaktadır. Fıkıh eserleri içinde hacimli olmayan bölümler halinde yer alan fıkhî istidlâl tabakatı ise “tabakātü’l-müctehidîn, tabakātü’l-müftîn, tabakātü’l-fukahâ” gibi fıkıhla ilgili uzmanlaşmaya yönelik kavramları içeren başlıklara sahiptir.

Fukaha Tabakatı. Bir fıkıh mezhebinin tarihi içinde değerlendirilen fakihler hakkında kaleme alınmıştır. Bu literatürün, ne bir mezhebe mensup bütün fakihleri ihtiva etmek ne de kadılık, müftülük veya bir mezhebin bir coğrafyada önderi olmak gibi mevkileri haiz mezhep mensuplarını kapsama hedefi vardır. Söz konusu eserler, mezhep birikimine esaslı katkılarda bulunarak mezhebin sınırlarının çizilmesinde önemli roller üstlenmiş fakihleri bir araya getirmektedir. Ancak mezheplerin henüz teşekküllerini tamamlamadığı dönemde bu ölçüt dışında kalan bazı kişilere de özellikle mezhebin tarihini aydınlatmak amacıyla yer verildiği görülmektedir. Mezheplerin ortaya çıkışından önce yaşamış nesilleri de içeren bazı tabakat çalışmaları bulunmakla beraber bu eserler, ele aldıkları mezheplerin tarihini Hz. Peygamber’den itibaren kesintisiz bir süreç olarak tasvir etmek amacıyla söz konusu nesillere yer vermiştir. Fukaha tabakatının kapsamını belirleyen mezhep birikimine esaslı katkılarda bulunmuş olmanın ölçütü, özellikle VI. (XII.) yüzyılın sonundan itibaren büyük oranda fıkıh eğitiminin müfredâtını teşkil eden metinlerde zikredilmiş olmakla eş anlamlı hale gelmiştir.

Fukaha tabakatında yer alan isimler bazı çalışmalarda hoca-talebe ilişkileri ve ölüm tarihlerine göre belirlenen tabakalar halinde tasnif edilmiş, bazılarında ise alfabetik sıralanmıştır. Bu iki usulün birlikte uygulandığı tabakat kitapları da bulunmaktadır. Bunlarda genellikle ele alınan kişilerin isimleri, unvanları, meslekleri, vefat tarihleri, başlıca hoca ve talebeleri, şahsiyetleri ve ilmî faaliyetleri hakkındaki görüşlerin yanı sıra mezhep birikimine katkıları kısaca anlatılır. Verilen bilgilerin büyük bir kısmı İslâm medeniyeti, İslâm ilimleri ve özellikle fıkıh tarihine dair telmihlerle dolu yarı kalıplaşmış ifadelerden oluşmaktadır. Söz konusu ifadeler ancak İslâm medeniyeti tarihi hakkında yeterli bilgiye sahip okuyucu tarafından çözülebilecek derecede yoğundur. Ele alınan kişilerin öğrenimiyle ilgili tabirler ve özellikle hoca-talebe ilişkilerini tasvir eden terimler, fıkıh tarihindeki önemli gelişmeleri ve fıkıh eğitimindeki kurumlaşmaları ima edecek şekilde kullanılmıştır. Birçok biyografinin sonunda, hayatı işlenen fakihin idarecilerden uzak durması ve elinin emeğiyle geçinmesi gibi davranışları ve meziyetleri arasından okuyucuya örnek teşkil edebilecek olanları zikredilmektedir. Fukaha tabakatının birçoğu, hacimli giriş bölümleri içinde ele alınan mezhebin diğer mezheplerden üstünlüğüne ve mezhep imamının hayatına dair başlıklar içermektedir. Giriş bölümlerinde Hz. Peygamber’in sîretine veya müellifin anlayışına göre özetlenmiş İslâm tarihi kronolojisine de yer verildiği görülmektedir.

Bu tabakatların kökeni mezhep imamları hakkında yazılan menâkıb literatürüne dayanmaktadır. Fıkıh mezheplerinin teşekkül sürecindeki önemli gelişmelerden biri olan mezhep imamlarına dair menâkıb telifinin ilk örneklerinden itibaren bu literatür içinde söz konusu imamların talebeleri hakkında da bilgi verildiği görülmektedir. IV. (X.) yüzyılın ilk yarısında mezhep imamının menâkıbına nisbeten geniş yer ayırmakla beraber mezhep mensubu kabul edilen fakihler hakkında müstakil başlıklar altında biyografik bilgiler veren eserler ortaya çıkmıştır. Şerh ve hâşiye literatürünün tarihine paralel bir seyir takip eden fukaha tabakatı yazımı VIII (XIV) ve IX. (XV.) yüzyıllarda önemli bir artış göstermiş, X. (XVI.) yüzyılla birlikte azalmaya başlamıştır (dört Sünnî mezhebin fukahasına dair tabakat kitapları için ilgili mezhep maddelerine bakılabilir). Fukaha tabakatı, fıkıh literatürünün tarihî boyutunu tamamlayan en önemli telif geleneğini oluşturmaktadır. Muhtasarların fıkıh sahasının çeşitli dallarına hâkim olmasından itibaren birçok fukaha tabakatı belirli muhtasarlarda geçen şahıs isimlerini açıklamak için kaleme alınmıştır. Bu gelenek sayesinde fıkıh tahsil eden kişi, metinlerdeki görüşlerin hangi dönemde ortaya çıktığını ve mezhebi temsil noktasındaki değerini anlayabilmektedir.

Fukaha tabakatındaki biyografik mâlûmat bir bütün halinde değerlendirildiğinde tabakat müelliflerinin gerek geçmiş dönem gerekse yaşadıkları devir hakkındaki anlayışları tesbit edilebilmektedir. Öte yandan farklı dönemlerde yaşamış kişilerin biyografilerinde farklı terim ve yarı terimleşmiş kavramların kullanımı mezhep tarihinin nasıl bir gelişim çizgisi izlediğini göstermektedir. Bu eserlerdeki hoca-talebe ilişkilerine dair bilgiler bir araya getirildiğinde önce mezhep imamına ve ardından Hz. Peygamber’e ulaşacak kesintisiz bir irtibatın gözetildiği anlaşılmaktadır. Bir fakihin ilminin, toplumsal hayatı ve ahlâkının nasıl olması gerektiği hakkında bir ideal ortaya koyan fukaha tabakatı, mezhep içindeki farklılaşma ve mücadeleleri de zımnen ifade eden bir muhtevaya sahiptir.

Tabakatların telifinde İslâm tarihi literatürünün yanı sıra mezhep geleneği içinde şifahî olarak aktarılan bilgilere ve icâzet kayıtlarına sıkça başvurulmuştur. Ayrıca hacimli fürû-i fıkıh eserleri, fevâidler, emâlîler ve özellikle fetva mecmuaları ile nevâzil eserlerinde görülen ayrıntılar fukaha tabakatının kaynakları arasında yer almaktadır. Tabakat yazımında müelliflerin bir yandan kendi telakkilerini yansıtacak kelime ve ifadeleri kaynaklardan seçerek naklettikleri, diğer yandan bazı kaynaklardaki kullanımları kendi dönemlerinin terminolojisine uyacak biçimde değiştirdikleri anlaşılmaktadır. Belirli bir mesleğin veya bölgenin fakihlerini içeren Ḳuḍâtü Ḳurṭuba ve Ṭabaḳātü fuḳahâʾi’l-Yemen gibi eserler, fukaha tabakatının muhteva ve işlevine sahip olmayıp bu noktada genel İslâm tarihi sahasındaki tabakatlarla büyük ölçüde aynı özellikleri taşımaktadır.

Fıkhî İstidlâl Tabakatı. Mezhep kavramıyla birlikte ortaya çıkan fıkhî akıl yürütme kategorilerini tanımlamayı ve tasnif etmeyi hedefleyen çalışmalardır. Bu tabakatlarda müctehidle fıkıh sahasında uzmanlığı olmayan âmmî-mukallit arasında bir dizi kategori tesbit edilir. Muhtelif tabakat çalışmalarında sayıları değişen bu kategoriler ictihad, tahrîc ve tercih kavramlarına indirgenebilir. Söz konusu çalışmalarda öncelikle mezhep imamlarıyla mezhep mensubu fakihlerin ictihad faaliyetleri birbirinden ayırt edilir. Buna yönelik olarak “mutlak fi’ş-şer‘, müntesib, mukayyed fi’l-mezheb, fi’l-mesâil” gibi tabirlerle ictihadın alt kavramları ortaya konmuştur. Tabakatlar her fıkhî istidlâl kategorisi hakkında örnek halinde birkaç fakih ismi zikretmektedir. Ancak bu isimlerin bütün fıkhî mesaisinin örnek verilen kategori içinde değerlendirilmesi mümkün olmayıp diğer kategorilere dahil edilebilecek görüşlere de sahip bulundukları anlaşılmaktadır.

Fıkhî istidlâl tabakatlarındaki temel kategorilerin kavramsal varlığının mezhep imamının talebelerinin faaliyetlerini sürdürdüğü döneme kadar uzandığı anlaşılmaktadır. Bu kategorilerin hiyerarşik tasnifi ise ancak mezheplerin teşekkülünün ardından ortaya çıkmıştır. İmâmü’l-Haremeyn el-Cüveynî’nin tasnifi bu literatürün ilk örneklerinden biridir. İbn Rüşd el-Cedd’in 519’da (1125) kendisine gönderilen bir mektuba verdiği cevap, fıkhî istidlâl tabakatını teşkil eden hiyerarşik tasnif anlayışının yaygın biçimde kabul gördüğüne işaret etmektedir. Mütekaddimîn devrinin sona erdiği bir zamanda kaleme alınan İbnü’s-Salâh’ın çalışması ise en yaygın fıkhî istidlâl tabakatı diye kabul edilebilir. İbnü’s-Salâh’ın beşli taksimi daha sonra üzerinde kısmî değişiklikler yapılsa da Nevevî, İbn Kayyim el-Cevziyye, Süyûtî ve İbn Hamdân gibi birçok müellif tarafından izlenmiştir. Hanefî literatüründe hayli etkili olan İbn Kemal’in tabakatı fıkhî istidlâl kategorilerini çoğaltmış ve gerek kategorilerin kavram olarak birbirinden ayrılması gerekse her birine dair verdiği örnekler hakkında ciddi tenkitler almıştır. Tabakatlar mezhep birikiminin hiyerarşik bir bünye şeklinde düşünülmesini sağlamaktadır. Mezhep mensubu fakih açısından her bir tabakaya dahil görüşün bağlayıcılık, dolayısıyla mezhebi temsil etme derecesi farklıdır. Böylece bir yandan mezhebe mensup fakihin ilmî donanımı, diğer yandan mezhep birikimi içinde yer alan görüş ve çalışmaların farklı bağlayıcılık derecelerine sahip olması fakihle mezhep arasında birden fazla intisap ilişkisi ortaya çıkarmıştır.

Fıkhî istidlâl tabakatında ictihadla mezhep kavramları arasındaki irtibat fıkıh usulü diliyle sınırlı kalarak teşhis edilmeye çalışıldığı için gerek mezhebe mensup ictihadı tanımlamak, gerekse mezhep imamıyla mezhep mensubu müctehidin görüşlerinin mahiyetini ayırmakla ilgili problemler tamamıyla aşılamamıştır. Öte yandan bazı tabakatların ima ettiğinin aksine metot ve kaynakları dikkate alındığında ictihad, tahrîc ve tercih kategorilerinin ne mürekkepten basite (ve dolayısıyla zordan kolaya) doğru giden bir şekilde sıralandığı ne de bu kavramların uygulanmasının fıkıh tarihindeki herhangi bir dönemle sınırlı olduğu söylenebilir. Naslardan ve fıkıh usulünde işlenen metot ve prensiplerden yararlanmak da bu kategorilerden herhangi birine mahsus değildir.

BİBLİYOGRAFYA
Muhammed b. Hâris el-Huşenî, Aḫbârü’l-fuḳahâʾ ve’l-muḥaddis̱în (nşr. M. L. Ávila – L. Molina), Madrid 1992, tür.yer.; a.mlf., Ḳuḍâtü Ḳurṭuba (nşr. İbrâhim el-Ebyârî), Kahire-Beyrut 1410/1989, s. 24-26; Hüseyin b. Ali es-Saymerî, Aḫbâru Ebî Ḥanîfe ve aṣḥâbih, Beyrut 1985, tür.yer.; Şîrâzî, Ṭabaḳātü’l-fuḳahâʾ, tür.yer.; İmâmü’l-Haremeyn el-Cüveynî, el-Ġıyâs̱î (nşr. Abdülazîm ed-Dîb), Katar 1401, s. 397-435; İbn Rüşd, Fetâvâ İbn Rüşd (nşr. Muhtâr b. Tâhir et-Telîlî), Beyrut 1407/1987, II, 1494-1505; İbn Ebû Ya‘lâ, Ṭabaḳātü’l-Ḥanâbile (nşr. Abdurrahman b. Süleyman el-Useymîn), Riyad 1419/1999, I, 75-94; İbnü’s-Salâh, Ṭabaḳātü’l-fuḳahâʾi’ş-Şâfiʿiyye (nşr. Muhyiddin Ali Necîb), Beyrut 1413/1992, I, 74-78; a.mlf., Edebü’l-fetvâ ve şürûṭü’l-müftî (nşr. Rif‘at Fevzî Abdülmuttalib), Kahire 1413/1992, s. 40-49; İbn Hamdân, Ṣıfatü’l-fetvâ ve’l-müftî ve’l-müsteftî (nşr. M. Nâsırüddin el-Elbânî), Beyrut 1404/1984, s. 13-28; İbn Kayyim el-Cevziyye, İʿlâmü’l-muvaḳḳıʿîn (nşr. Muhammed el-Mu‘tasım-Billâh el-Bağdâdî), Beyrut 1418/1998, IV, 186-190; Sübkî, Ṭabaḳāt, I, 321-345; İsnevî, Ṭabaḳātü’ş-Şâfiʿiyye, I, 3-10; Kureşî, el-Cevâhirü’l-muḍıyye, I, 10-12; ayrıca bk. neşredenin girişi, I, 58-78; İbn Kādî Şühbe, Ṭabaḳātü’ş-Şafiʿiyye, I, 30-36, 53-54; Burhâneddin İbn Müflih, el-Maḳṣadü’l-erşed (nşr. Abdurrahman b. Süleyman el-Useymîn), Riyad 1410/1990, I, 35-46; İbn Kemal, Ṭabaḳātü’l-müctehidîn, Köprülü Ktp., Fâzıl Ahmed Paşa, nr. 1602, vr. 155-156; Kınalızâde Ali Efendi, Ṭabaḳātü’l-Ḥanefiyye (nşr. Süfyân b. Âiş b. Muhammed – Firâs b. Halîl Meş‘al), Amman 1425/2003, s. 17-24, 91-98; Mahmûd b. Süleyman el-Kefevî, Ketâʾibü aʿlâmi’l-aḫyâr min fuḳahâʾi meẕhebi’n-Nuʿmâni’l-muḫtâr, Süleymaniye Ktp., Hâlet Efendi, nr. 630, vr. 3a-76b; Temîmî, eṭ-Ṭabaḳātü’s-seniyye, I, 5-7; Keşfü’ẓ-ẓunûn, I-II, tür.yer.; Leknevî, en-Nâfiʿu’l-kebîr (el-Câmiʿu’ṣ-ṣaġīr içinde), Beyrut 1406/1986, s. 8-17; Mercânî, Nâẓûretü’l-ḥaḳ fî farżiyyeti’l-ʿişâʾ ve in lem yeġibi’ş-şafaḳ, Kazan 1287/1870, s. 58-65; M. Zâhid Kevserî, Ḥüsnü’t-teḳāḍî fî sîreti’l-İmâm Ebî Yûsuf el-Ḳāḍî, Humus 1388/1968, s. 102-115; Menderes Gürkan, “Müctehidlerin Tasnifinde, Kemalpaşazade ile Kınalızade Arasında Bir Mukayese”, Kınalı-zâde Ali Efendi: 1510-1572 (ed. Ahmet Hulûsi Köker), Kayseri 1999, s. 83-95; Yunus Apaydın, “Kınalı-zâde’nin Hanefi Mezhebini Oluşturan Görüşlerinin Toplandığı Eserlerin, Gruplandırılmasına Dair Bir Risale”, a.e., s. 96-100; Eyyüp Said Kaya, Mezheblerin Teşekkülünden Sonra Fıkhî İstidlâl (doktora tezi, 2001), MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, tür.yer.; Wael B. Hallaq, Authority Continuity and Change in Islamic Law, Cambridge 2001, s. 1-23; Kāsım Ali Sa‘d, Cemheretü terâcimi’l-fuḳahâʾi’l-Mâlikiyye, Dübey 1423/2002, I, 25-111; Christopher Melchert, “The Formation of the Sunni School of Law”, The Formation Islamic Law (ed. Wael B. Hallaq), Aldershot 2004, s. 351-366; R. K. Jaques, Authority, Conflict and the Transmission of Diversity in Medieval Islamic Law, Leiden 2006, tür.yer.; G. Makdisi, “Tabaqāt-Biography: Law and Orthodoxy in Classical Islam”, IS, XXXII/4 (1993), s. 371-396; C. F. Robinson, “Al-Muafā b. Imran and the Beginnings of the Tabaqāt Literature”, JAOS, CXVI/1 (1996), s. 114-120; N. Calder, “Al-Nawawi’s Typology of Muftis and its Significance for a General Theory of Islamic Law”, Islamic Law and Society, III/2, Leiden 1996, s. 137-164; L. Wiederhold, “Legal Doctrines in Conflict the Relevance of Madhhab Boundaries to Legal Reasoning in the Light of an Unpublished Treatise on Taqlid and Ijtihad”, a.e., III/2 (1996), s. 234-304.

Maddenin bu bölümü TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2010 yılında İstanbul’da basılan 39. cildinde, 292-294 numaralı sayfalarda yer almıştır.

Müellif:

KELÂM. İtikadî mezhepler tarihinde kelâmı bir ilim dalı haline getiren Mu‘tezile’den beri Şîa, Havâric ve Ehl-i sünnet’in belirli kollarında kelâmcılarla ilgili tabakat kitapları yazılmış yahut genel tabakat kitaplarında veya tür içinde değişik adlarla yer alan eserlerde kelâm âlimlerinin biyografisine ve çalışmalarına yer verilmiştir. Mu‘tezile mensupları fırkanın doğuşundan itibaren mezhep âlimlerini günümüze kısmen veya tamamen ulaşan değişik eserlerde ele almışlardır. Ebü’l-Kāsım el-Kâ‘bî’nin (ö. 319/931) Kitâbü’l-Maḳālât’ının “Bâbü ẕikri’l-Muʿtezile” bölümünde (s. 57-119) mezhebin ileri gelenleriyle Medine, Mekke, Yemen, Tâif, Basra, Şam ve Kûfe gibi yerlerde yaşamış mezhep ulemâsına dair verilen bilgiler, Kādî Abdülcebbâr’ın mezhebin prensiplerini ele aldıktan sonra Mu‘tezile ricâlini on tabaka halinde incelediği Ṭabaḳātü’l-Muʿtezile’si (s. 213-344) ve Hâkim el-Cüşemî’nin bir önceki esere iki tabaka daha ekleyerek oluşturduğu Şerḥu’l-ʿUyûn’u (s. 365-393) önemli çalışmalardır. Zeydî imamlarından İbnü’l-Murtazâ’nın el-Münye ve’l-emel’inin, yukarıda belirtilen iki eserde geçen on iki tabakayı içeren “Ẕikrü’l-Muʿtezile” adlı bölümü Ṭabaḳātü’l-Muʿtezile adıyla bir kitap halinde yayımlanmıştır (nşr. Susanna Diwald-Wilzer, Beyrut 1380/1961).

Mezheplerinin kelâmcıları hakkında en çok eser telif eden fırka İmâmiyye Şîası’dır. Bu eserler şöylece sıralanabilir: Ebû Ca‘fer el-Berkī (ö. 274/887), Kitâbü’r-Ricâl; Muhammed b. Ömer el-Keşşî, Kitâbü’r-Ricâl; Ebû Ca‘fer et-Tûsî, Keşşî’nin er-Ricâl’ini ihtisar ederek meydana getirdiği Maʿrifetü aḫbâri’r-ricâl; Ahmed b. Ali en-Necâşî, Ricâlü’n-Necâşî; çağdaş müelliflerden Muhammed Ali Ebtahî İsfahânî’nin bu eser üzerine yazdığı Tehẕîbü’l-maḳāl fî tenḳīḥi ʿilmi’r-ricâl adlı şerh; İbn Dâvûd el-Hillî, Kitâbü’r-Ricâl; İbnü’l-Mutahhar el-Hillî, Ricâlü’l-ʿallâme (Ḫulâṣatü’l-aḳvâl fî maʿrifeti’r-ricâl); İbn Ma‘sûm, ed-Derecetü’r-refîʿa fî ṭabaḳāti’l-İmâmiyye mine’ş-Şîʿa; Mirza Abdullah Efendi İsfahânî, Riyâżü’l-ʿulemâʾ ve ḥiyâżü’l-fużalâʾ; Muhammed Bâkır Hânsârî, Ravżâtü’l-cennât fî aḥvâli’l-ʿulemâʾ ve’s-sâdât; Mirza Muhammed Tünükâbünî, Ḳıṣaṣü’l-ʿulemâ; çağdaş âlimlerden Muhammed Ali Tebrîzî, Reyḥânetü’l-edeb; Muhsin el-Emîn, Aʿyânü’ş-Şîʿa ve tekmileleri; Âgā Büzürg-i Tahrânî’nin Ṭabaḳātü aʿlâmi’ş-Şîʿa serisi içinde yayımlanan el-Kevâkibü’l-münteşire fi’l-ḳarni’s̱-s̱ânî baʿde’l-ʿaşere, Nüḳābâʾü’l-beşer fi’l-ḳarni’r-râbiʿ ʿaşer, el-Envârü’s-sâṭıʿa fi’l-miʾeti’s-sâbiʿa, el-Ḥaḳāʾiḳu’r-râhine fî terâcimi aʿyâni’l-miʾeti’s̱-s̱âmine, İḥyâʾü’d-dâs̱ir mine’l-ḳarni’l-ʿâşir ve el-Kirâmü’l-berere fi’l-ḳarni’s̱-s̱âlis̱ ʿaşere; son zamanlarda Ca‘fer es-Sübhânî’nin başkanlığında bir heyet tarafından hazırlanan, bütün Şîa kelâmcılarının biyografisini, çalışmalarını ve bibliyografik kaynakları içeren Muʿcemü ṭabaḳāti’l-mütekellimîn. Zeydiyye mezhebi kelâmcılarıyla ilgili bilgiler genel tabakat kitaplarında yer almaktadır. İbrâhim b. Kāsım b. İmâm Müeyyed-Billâh’ın Ṭabaḳātü’z-Zeydiyyeti’l-kübrâ’sı, Şevkânî’nin el-Bedrü’ṭ-ṭâliʿ bi-meḥâsini men baʿde’l-ḳarni’s-sâbiʿ adlı eseriyle Muhammed b. Muhammed b. Yahyâ ez-Zebâre el-Yemenî’nin el-Bedr’e ek olarak yazdığı el-Mülḥaḳu’t-tâbiʿi, çağdaş âlimlerden Seyyid Ahmed Hüseynî’nin Müʾellefâtü’z-Zeydiyye’si bu alandaki önemli çalışmalardır. Kelâmcılarını bir tabakat halinde tanıtmayan İsmâiliyye’nin âlimleri ve bunların eserleriyle mezhebin inançları hakkında çağdaş müelliflerden Wladimir Ivanow Ismāʿīlī Literature (Tahran 1963) ve İsmail K. Poonawala Biobibliography of Ismāʿīlī Literature (Malibu 1977) adıyla birer eser kaleme almışlardır.

İlk dönem Hâricîleri ile ilgili olarak önemli bilgiler ihtiva eden Müberred’in el-Kâmil’i yanında Ebû Zekeriyyâ el-Vercelânî’nin Kitâbü’s-Sîre ve aḫbârü’l-eʾimme’si, Ebü’l-Abbas ed-Dercînî’nin Ṭabaḳātü’l-meşâʾiḫ bi’l-Maġrib’i, Ebü’l-Abbas eş-Şemmâhî’nin Kitâbü’s-Siyer’i, Ebü’l-Kāsım Muhammed b. İbrâhim el-Berrâdî’nin el-Cevâhirü’l-münteḳāt’ı, Selîl b. Razîk’ın History of Imāms and Sayyids of Omān’ı (trc. G. P. Badger, London 1871), Nûreddin Abdullah b. Hamîd Sâlimî’nin Tuḥfetü’l-aʿyân bi-sîreti ehli ʿUmân’ı İbâzıyye kelâmcılarına dair bilgi edinilecek başlıca eserlerdir.

Ehl-i sünnet’in iki büyük kelâm ekolünü teşkil eden Mâtürîdiyye ve Eş‘ariyye âlimleriyle ilgili müstakil tabakat kitapları yok denecek kadar azdır. Bu ekollere mensup müelliflerin biyografileri daha ziyade Hanefî ve Şâfiî mezheplerine dair genel tabakat kitapları içinde yer almaktadır. Mâtürîdiyye kelâmcılarını mensup oldukları Hanefî ulemâsıyla birlikte ele alan önemli tabakatlar arasında, Abdülkādir el-Kureşî’nin (ö. 775/1373) el-Cevâhirü’l-muḍıyye fî ṭabaḳāti’l-Ḥanefiyye’si, İbn Kutluboğa’nın Tâcü’t-terâcim fî ṭabaḳāti’l-Ḥanefiyye’si, Kınalızâde Ali Efendi’nin Ṭabaḳātü’l-Ḥanefiyye’si, Takıyyüddin b. Abdülkādir et-Temîmî’nin eṭ-Ṭabaḳātü’s-seniyye fî terâcimi’l-Ḥanefiyye’si, Abdülhay el-Leknevî’nin el-Fevâʾidü’l-behiyye fî terâcimi’l-Ḥanefiyye’si zikredilebilir. Eş‘arî kelâmcılarıyla ilgili en eski çalışma İbn Fûrek’in (ö. 406/1015) günümüze ulaşmayan Ṭabaḳātü’l-mütekellimîn’idir (Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1106). Bu ekole mensup kelâmcıları diğer âlimlerle beraber ele alan eserler arasında Tâceddin es-Sübkî’nin Ṭabaḳātü’ş-Şâfiʿiyyeti’l-kübrâ’sı, İsnevî’nin Ṭabaḳātü’ş-Şâfiʿiyye’si, Takıyyüddin İbn Kādî Şühbe’nin Ṭabaḳātü’ş-Şâfiʿiyye’si, İbn Hidâyetullah el-Musannif’in Ṭabaḳātü’ş-Şâfiʿiyye’si sayılabilir. Ebü’l-Kāsım İbn Asâkir’in Tebyînü keẕibi’l-müfterî’si de başta Ebü’l-Hasan el-Eş‘arî olmak üzere bu mezhebin âlimlerini beş tabaka halinde inceleyen önemli bir çalışmadır.

Hemen hemen bütün İslâm fırkalarının akaid ve kelâm âlimleri hakkında bilgi veren eserler arasında İbnü’n-Nedîm’in el-Fihrist’i, İbn Hallikân’ın Vefeyâtü’l-aʿyân’ı, Safedî’nin el-Vâfî bi’l-Vefeyât’ı, Zehebî’nin Siyeru aʿlâmi’n-nübelâʾsı ve yine aynı müellifin Târîḫu’l-İslâm ve vefeyâtü’l-meşâhîr ve’l-aʿlâm’ı zikredilmelidir. Kelâmdan çok akaidle meşgul olan âlimlere dair Muhammed b. Muhammed Mahlûf’un Şeceretü’n-nûri’z-zekiyye fî ṭabaḳāti’l-Mâlikiyye’siyle Muhammed Beşîr Zafîr Ezherî’nin el-Yevâḳītü’s̱-s̱emîne fî aʿyâni meẕhebi ʿâlimi’l-Medîne adıyla da anılan Ṭabaḳātü’l-Mâlikiyye adlı eserleri sayılabilir. Kelâmı mezmûm bir ilim şeklinde görmeye mütemayil olan Hanbelîler, akaidle ilgili konularda eser yazan müellifleri İbn Ebû Ya‘lâ’nın Ṭabaḳātü’l-Ḥanâbile’siyle Ebü’l-Ferec İbn Receb’in eẕ-Ẕeyl ʿalâ Ṭabaḳāti’l-Ḥanâbile’si gibi eserlerde tanıtmışlardır.

BİBLİYOGRAFYA
Kâ‘bî, Kitâbü’l-Maḳālât (nşr. Fuâd Seyyid, Fażlü’l-iʿtizâl ve Ṭabaḳātü’l-Muʿtezile içinde), Tunus 1393/1974, s. 57-119; Kādî Abdülcebbâr, Ṭabaḳātü’l-Muʿtezile (a.e. içinde), s. 129-350; Hâkim el-Cüşemî, Şerḥu’l-ʿUyûn (a.e. içinde), s. 365-393; Ahmed b. Ali en-Necâşî, er-Ricâl (nşr. M. Cevâd en-Nâînî), Beyrut 1408/1988, Ca‘fer es-Sübhânî’nin girişi, I, s. e-y; İbn Asâkir, Tebyînü keẕibi’l-müfterî, tür.yer.; İbnü’l-Murtazâ, Ṭabaḳātü’l-Muʿtezile, tür.yer.; Keşfü’ẓ-ẓunûn, I-II, tür.yer.; Muʿcemü ṭabaḳāti’l-mütekellimîn, Kum 1424-26/1382-84, I-V, tür.yer.; Heffening, “Ṭabaḳāt”, The Encyclopaedia of Islam Supplement, Leiden 1938, s. 214-215; B. Scarcia Amoretti, “ʿIlm al-Rid̲j̲āl”, EI2 (İng.), III, 1150-1152; Cl. Gilliot, “Ṭabaḳāt”, a.e., X, 9-10.

Maddenin bu bölümü TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2010 yılında İstanbul’da basılan 39. cildinde, 294-295 numaralı sayfalarda yer almıştır.

Müellif:

TASAVVUF. İslâm dünyasında zühd ve tasavvuf hayatının yaygınlık kazanmasıyla birlikte III. (IX.) yüzyılın sonlarından itibaren zâhid ve sûfîlerin hayat hikâyelerini, faziletlerini ve hikmetli sözlerini içeren tabakat türü eserler yazılmaya başlanmıştır. Bu eserlerde sûfîlerin biyografileri yanında yaşadıkları tasavvufî hal ve makamlara, benimsedikleri yol ve meşrebe de işaret edilmiş, bir kısmında bazı tasavvufî kavram ve konuların açıklamasına yer verilmiştir. Sûfî tabakatına dair ilk eserlerde sûfîler genellikle âbid ve zâhidlerle birlikte kaydedilmiştir. Bu eserlerden Muhammed b. Âsım b. Yahyâ’nın Ṭabaḳātü’l-evliyâʾsı, Hakîm et-Tirmizî’nin Târîḫu’l-meşâyiḫ’i, Ebû Saîd İbnü’l-A‘râbî’nin Ṭabaḳātü’n-nüssâk’i, Muhammed b. Dâvûd ez-Zâhid’in Ahbârü’ṣ-ṣûfiyye ve’z-zühhâd’ı, Ca‘fer el-Huldî’nin Ḥikâyâtü’l-meşâyiḫ’i, Ebû Bekir Muhammed b. Abdullah er-Râzî’nin Târîḫu’ṣ-ṣûfiyye’si (Ḥikâyâtü’ṣ-ṣûfiyye), Ebü’l-Abbas Ahmed b. Muhammed en-Nesevî’nin Târîḫu’ṣ-ṣûfiyye’si ve Hargûşî’nin Siyerü’l-ʿubbâd ve’z-zühhâd’ı günümüze ulaşmamıştır.

Sûfî tabakatıyla ilgili zamanımıza intikal eden ilk eser Muhammed b. Hüseyin es-Sülemî’nin (ö. 412/1021) Ṭabaḳātü’ṣ-ṣûfiyye’sidir. Sülemî’nin bu eserden önce günümüze küçük bir kısmı ulaşan Târîḫu’ṣ-ṣûfiyye adlı bir eser kaleme aldığı belirtilmektedir (Ṭabaḳāt, neşredenin girişi, s. 49-50). Müellif ashap, tâbiîn ve tebeu’t-tâbiîn dönemi zâhidlerini bugüne kadar gelmeyen Kitâbü’z-Zühd adlı eserinde anlattığı için (Ṭabaḳāt, s. 3) Ṭabaḳātü’ṣ-ṣûfiyye’ye II. (VIII.) yüzyıl sûfîlerinden Fudayl b. İyâz ile (ö. 187/803) başlamış, ele aldığı kişileri beş tabakaya ayırarak 105 sûfînin biyografisine ve görüşlerine yer vermiştir. Sülemî ayrıca kadın sûfîler için yazdığı Ẕikrü’n-nisveti’l-müteʿabbidâti’ṣ-ṣûfiyyât’ta seksen dört kadın sûfî hakkında çok kısa notlardan ibaret bilgiler vermiş ve sözlerini nakletmiştir. Onun günümüze ulaşmayan el-İḫve ve’l-aḫavât mine’ṣ-ṣûfiyye adlı bir eserinin daha olduğu anlaşılmaktadır (Ẕikrü’n-nisve, neşredenin girişi, s. 8).

Sülemî’den sonra bu konuda telif edilen eser Ebû Nuaym el-İsfahânî’nin on ciltlik Ḥilyetü’l-evliyâʾ ve ṭabaḳātü’l-aṣfiyâʾ adlı kitabıdır. Eserin başlığında “sûfiyye” yerine “evliyâ” ve “asfiyâ” kelimelerini kullanan Ebû Nuaym kitaba ashabın, tâbiîn ve tebeu’t-tâbiînin âbid ve zâhidleriyle başlamış, böylece tasavvufî hayatın Hulefâ-yi Râşidîn, aşere-i mübeşşere, ehl-i Suffe ve diğer sahâbîlerle ortaya çıktığını göstermek istemiştir. Ardından II-IV. (VIII-X.) yüzyıllarda yaşayan zâhid ve sûfîleri anlatmıştır. Hz. Fâtıma’dan itibaren kadın zâhid ve sûfîlere de yer veren Ebû Nuaym kaydettiği bilgilerin çoğunu hocalarından ve çağdaşı âlimlerden derlemiş, Sülemî’nin Ṭabaḳātü’ṣ-ṣûfiyye’sinden geniş ölçüde istifade etmiştir. Günümüze ulaşmayan Muhammed b. Âsım b. Yahyâ’nın Ṭabaḳātü’l-evliyâʾsından, Ebû Saîd İbnü’l-A‘râbî’nin Ṭabaḳātü’n-nüssâk’inden ve Ca‘fer el-Huldî’nin Ḥikâyâtü’l-meşâyiḫ’inden de faydalanmıştır. 650’nin üzerinde zâhid ve sûfî biyografisini içeren Ḥilyetü’l-evliyâʾyı Ebü’l-Ferec İbnü’l-Cevzî Ṣıfatü’ṣ-ṣafve adıyla özetlemiş, ayrıca bazı bölümlerle 234 kadar kadın zâhidi ilâve etmiştir. İbnü’l-Cevzî’nin eseri Abdülvehhâb eş-Şa‘rânî tarafından Ṣafvetü’ṣ-ṣafve (Muḫtaṣarü Ṣıfati’ṣ-ṣafve), İbrâhim b. Ahmed er-Rakkī tarafından Eḥâsinü’l-meḥâsin adıyla ihtisar edilmiştir. Ebû Nuaym ve İbnü’l-Cevzî’nin eserleri bir heyet tarafından Sahabeden Günümüze Allah Dostları adıyla Türkçe’ye çevrilmiş (İstanbul 1995), altı cildi bulan bu tercümeye IV. (X.) yüzyıldan günümüze kadar 330’un üzerinde sûfî eklenerek eser on cilde tamamlanmıştır.

Sülemî’nin Ṭabaḳātü’ṣ-ṣûfiyye’sinde olduğu gibi sûfîleri tabakalara ayırarak anlatma usulü Hâce Abdullah-ı Herevî’nin Ṭabaḳātü’ṣ-ṣûfiyye’si, İbn Hamîs el-Kâ‘bî’nin (Hüseyin b. Nasr el-Mevsılî) Menâḳıbü’l-ebrâr ve meḥâsinü’l-aḫyâr’ı, Abdurrahman-ı Câmî’nin Nefeḥâtü’l-üns min ḥażarâti’l-ḳuds’ü, Muhammed Abdürraûf el-Münâvî’nin el-Kevâkibü’d-dürriyye fî terâcimi’s-sâdeti’ṣ-ṣûfiyye’si gibi eserlerde sürdürülmüştür. Herevî Ṭabaḳātü’ṣ-ṣûfiyye’sini, sohbet meclislerinde Sülemî’nin aynı adı taşıyan Arapça eserini bazı ilâve ve kısaltmalarla Farsça’ya tercüme ederek meydana getirmiştir. Kitaba Ebû Hâşim es-Sûfî ile (ö. 150/767 [?]) başlayan Herevî, Sülemî’den sonra yaşayan ünlü sûfîleri, özellikle kendi şeyhlerini ve görüştüğü mutasavvıfları ilâve ederek 120 kadar sûfînin biyografisine de yer vermiştir. İbn Hamîs el-Kâ‘bî Menâḳıbü’l-ebrâr’da 109 sûfînin hayatını ve görüşlerini anlatmıştır. Sülemî’nin Ṭabaḳāt’ı ve Ebû Nuaym’ın Ḥilyetü’l-evliyâʾsı İbn Hamîs’in başlıca kaynaklarıdır. Abdurrahman-ı Câmî Nefeḥâtü’l-üns’ünü, Farsça’nın Herat lehçesiyle yazıldığı için anlaşılması zor olan Hâce Abdullah-ı Herevî’nin kitabını sadeleştirip kendi dönemine kadar yetişen sûfîlerin biyografilerini ekleyerek yeniden telif etmek suretiyle meydana getirmiştir. Sülemî’nin Ẕikrü’n-nisveti’l-müteʿabbidâti’ṣ-ṣûfiyyât’ından faydalanıp otuz dört âbid ve zâhid kadının biyografisine de yer verilen eserde sûfîlerin sayısı 600’ü geçmektedir. Câmî sûfîlerden bahsederken tasavvufî hareketlere ve tarikatlara mensup olanları bir arada anlatmaya çalışmıştır. Eseri Ali Şîr Nevâî, 170 kadar Türk ve Hint kökenli sûfînin biyografisini eklemek suretiyle Nesâyimü’l-mahabbe min şemâyimi’l-fütüvve adıyla Çağatay Türkçesi’ne, Lâmiî Çelebi de Nakşibendiyye şeyhleri hakkında tamamlayıcı bilgiler verip Zeynîler ve Halvetîler başta olmak üzere bazı tarikatlara dair mâlûmatla Anadolu’da yetişen sûfîleri ekleyerek Fütûhu’l-mücâhidîn li-tervîhi kulûbi’l-müşâhidîn (Tercüme-i Nefehât) ismiyle Anadolu Türkçesi’ne çevirmiştir. Abdürraûf el-Münâvî, el-Kevâkibü’d-dürriyye fî terâcimi’s-sâdeti’ṣ-ṣûfiyye’de yer verdiği kişileri on bir tabaka halinde ele almış ve her tabakayı kendi içinde alfabe sırasına göre düzenlemiştir. Sülemî eserine Asr-ı saâdet ile başlamamış, İbn Hamîs el-Kâ‘bî Menâḳıbü’l-ebrâr’da, Ferîdüddin Attâr Teẕkiretü’l-evliyâʾda, Abdullah b. Es‘ad el-Yâfiî Ravżü’r-reyâḥîn fî ḥikâyâti’ṣ-ṣâliḥîn’de, İbnü’l-Mülakkın Ṭabaḳātü’l-evliyâʾda (Ṭabaḳātü’ṣ-ṣûfiyye), Kemâleddin Hüseyin Gazurgâhî Mecâlisü’l-ʿuşşâḳ’ta, Köstendilli Süleyman Şeyhî Bahrü’l-velâye ve şemsü’l-hidâye’de bu usulü benimsemiştir. İbn Hamîs, Sülemî gibi eserine Fudayl b. İyâz, Attâr Ca‘fer es-Sâdık, Yâfiî ve Gazurgâhî Zünnûn el-Mısrî, İbnü’l-Mülakkın İbrâhim b. Edhem ile başlamıştır.

Ferîdüddin Attâr, kaynakları arasında Sülemî ile Herevî’nin Ṭabaḳātü’ṣ-ṣûfiyye’leri, Ebû Nuaym’ın Ḥilyetü’l-evliyâʾsı bulunan Farsça Teẕkiretü’l-evliyâʾsında yetmiş iki âbid, zâhid ve sûfîye yer vermiştir. Bunlara muhtemelen Attâr’dan sonra yirmi beş isim daha eklenmiştir. Başta Sinan Paşa olmak üzere birkaç tercümesi yapılan eserin son çevirisi Süleyman Uludağ tarafından gerçekleştirilmiştir. Yâfiî, mukaddime ve hâtimesinde sûfîler ve tasavvufla ilgili bazı konuları açıkladığı Ravżü’r-reyâḥîn’de 500 kadar biyografiye yer vermiştir. İbnü’l-Mülakkın, Ṭabaḳātü’l-evliyâʾsında alfabe sırasına göre yazdığı sûfîleri diğer sûfî tabakat kitaplarından farklı şekilde esas kısım ve zeyiller olmak üzere iki bölümde ele almış, bazı sûfîleri anlatırken müridleri veya akrabası olan sûfîler hakkında da bilgi vermiştir. Böylece 230 biyografi içinde 300’ün üzerinde sûfîye dair bilgi aktarmıştır. Kemâleddin Hüseyin Gazurgâhî, Farsça Mecâlisü’l-ʿuşşâḳ’ında her birine “meclis” başlığını koyduğu, kendi dönemine kadar gelen yetmiş beş sûfîyi anlatmıştır. Süleyman Şeyhî’nin Bahrü’l-velâye’si Türkçe telif edilen en geniş hacimli evliya tezkiresi diye bilinmektedir. 1014 kişinin yer aldığı eserde Câmî’nin Nefeḥâtü’l-üns’ünden istifade ile kadın sûfîlerden de bahsedilmiş, eserin sonunda müellif 1015. kişi olarak kendi hayatını yazmıştır.

Ebû Nuaym’ın Ḥilyetü’l-evliyâʾsında olduğu gibi sûfîleri Asr-ı saâdet’le başlatma usulü Şa‘rânî’nin eṭ-Ṭabaḳātü’l-kübrâ’sı (Levâḳıḥu’l-envâri’l-ḳudsiyye fî ṭabaḳāti’l-ʿulemâʾ ve’ṣ-ṣûfiyye, Levâḳıḥu’l-envâr fî ṭabaḳāti’l-aḫyâr), Abdürraûf el-Münâvî’nin el-Kevâkibü’d-dürriyye fî terâcimi’s-sâdeti’ṣ-ṣûfiyye’si, Dârâ Şükûh’un Sefînetü’l-evliyâʾsı ve son dönem müelliflerinden Yûsuf b. İsmâil en-Nebhânî’nin Câmiʿu kerâmâti’l-evliyâʾsı ile Ebü’l-Feyz Mahmûd el-Menûfî’nin Cemheretü’l-evliyâʾ ve aʿlâmü ehli’t-taṣavvuf’u gibi eserlerde devam ettirilmiştir. Şa‘rânî, kendi çağına kadar 420’nin üzerinde biyografiye yer verdiği Ṭabaḳātü’l-kübrâ’sına çağdaşı âlim ve sûfîleri içeren ve eṭ-Ṭabaḳātü’ṣ-ṣuġrâ diye bilinen bir zeyil yazmıştır. Münâvî el-Kevâkibü’d-dürriyye’ye Asr-ı saâdet’ten başlamakla Ebû Nuaym’a, zikrettiği şahısları tabakalara ayırmakla Sülemî’ye uymuştur. Eser Hz. Peygamber ile birlikte 878 kişinin biyografisini içermektedir. Münâvî’nin, bu eserden başka İrġāmü evliyâʾi’ş-şeyṭân bi-ẕikri menâḳıbi evliyâʾi’r-raḥmân adlı küçük hacimli bir tabakatının daha olduğu belirtilmektedir (el-Kevâkibü’d-dürriyye, neşredenin girişi, s. c-m). Adı geçen eserin, Kütahya Vahîd Paşa İl Halk Kütüphanesi’nde (nr. 366) Tuḥfetü’l-aṣfiyâ bi-menâḳıbi’l-evliyâʾ ismiyle Münâvî’ye nisbet edilen ve 216 biyografiyi içeren eser olması muhtemeldir (DİA, XXXI, 574). Dârâ Şükûh 411 velînin hayatını ve kerametlerini anlattığı, özellikle Hintli sûfîler hakkında verdiği bilgilerle ayrı bir değer kazandıran eseri Sefînetü’l-evliyâʾda Hz. Peygamber, Hulefâ-yi Râşidîn, on iki imam ve dört Sünnî mezhebin kurucularından bahsettikten sonra sırasıyla Kādiriyye, Nakşibendiyye, Çiştiyye, Kübreviyye ve Sühreverdiyye silsilelerinde yer alan şeyhler hakkında bilgi vermiş, daha sonra söz konusu silsilelerde yer almayan diğer mutasavvıflarla Resûl-i Ekrem’in hanımları, kızları ve ünlü kadın mutasavvıflar hakkında kısa bilgiler aktarmıştır. Nebhânî Câmiʿu kerâmâti’l-evliyâʾya Hz. Peygamber’i anlatarak başlamış, elli dört sahâbîyi alfabe sırasına göre kaydettikten sonra adı Muhammed olan sûfîleri öne almış, ardından yine harf sırasına göre çağdaşları dahil 1450 kadar sûfîyi tanıtmıştır. Menûfî ise iki ciltlik Cemheretü’l-evliyâʾnın ilk cildinde tasavvuf hakkında genel bilgi verdikten sonra II. cildinde Hz. Peygamber’den itibaren 118 kişinin biyografisini sıralamıştır.

Sûfî tabakatı arasında, Ahmed b. Ahmed ez-Zebîdî’nin Yemen sûfîleri için yazdığı Ṭabaḳātü’l-ḫavâṣ ehlü’ṣ-ṣıdḳı ve’l-iḫlâṣ’ı, Mirzâ La‘l’in Güney Asya Hint alt kıtası sûfîleri için kaleme aldığı S̱emerâtü’l-ḳuds min şecerâti’l-üns’ü, Beşîr Hüseyin Nâzım’ın telif ettiği Evliyâʾ-i Mültân’ı, İbnü’z-Zeyyât et-Tâdilî’nin Mağrib sûfîlerine dair et-Teşevvüf ilâ ricâli’t-taṣavvuf’u gibi belli coğrafyayı esas alanlar yanında belli tarikata mensup sûfîleri anlatan tabakatlar da vardır. Mehmed Rif‘at’ın Nefhatü’r-riyâzi’l-âliye’si Kādirîler’i, Ebü’l-Hüdâ es-Sayyâdî’nin Ḳılâdetü’l-cevâhir’i Rifâîler’i, Abdülmecîd b. Muhammed el-Hânî’nin el-Ḥadâʾiḳu’l-verdiyye’si Nakşîler’i, Cemâleddin Hulvî’nin Lemezât’ı Halvetîler’i, Sâkıb Dede’nin Sefîne-i Nefîse-i Mevleviyân’ı ile Esrar Dede’nin Tezkire-i Şuarâ-yı Mevleviyye’si Mevlevîler’i, La‘lîzâde Abdülbâki’nin Sergüzeşt’i, Müstakimzâde’nin Risâle-i Melâmiyye-i Şettâriyye’si Bayramî Melâmîleri’ni ele almaktadır. İran sahasında Ma‘sûm Ali Şah’ın Ṭarâʾiḳu’l-ḥaḳāʾiḳ’i, Osmanlı sahasında Hüseyin Vassâf’ın Sefîne-i Evliyâ’sı en geniş hacimli sûfî biyografi kitapları olarak dikkat çekmektedir. Tabakat eserlerinden olmamakla birlikte Hücvîrî’nin Keşfü’l-maḥcûb’u ile Abdülkerîm el-Kuşeyrî’nin er-Risâle’sinin bir bölümü sûfîlerin hayatına ve sözlerine ayrılmıştır. Daha sonraki dönemlerde Hücvîrî ve Kuşeyrî’nin eserleri gibi bir bölümü sûfî tabakatına tahsis edilen kitaplar kaleme alınmış, ayrıca bazı bölge ve şehir tarihlerinde, âlim ve şair gibi kişileri bir araya getiren kitaplarda, menâkıbnâmelerle vefeyât türü eserlerde, tarikatların, tarikat silsilelerinin veya tekkelerin anlatıldığı ansiklopedik kaynaklarda sûfîlerin biyografilerine de yer verilmiştir.

BİBLİYOGRAFYA
Sülemî, Ṭabaḳāt, neşredenin girişi, s. 49-53; a.mlf., Ẕikrü’n-nisveti’l-müteʿabbidâti’ṣ-ṣûfiyyât (nşr. Mahmûd M. Tanâhî), Kahire 1993, neşredenin girişi, s. 8-13; İbn Hamîs el-Kâ‘bî, Menâḳıbü’l-ebrâr ve meḥâsinü’l-aḫyâr (nşr. M. Edîb el-Câdir), Ayn 1427/2006; neşredenin girişi, s. 9-10; Sem‘ânî, el-Ensâb, IX, 94; Ferîdüddin Attâr, Tezkiretü’l-evliya (trc. Süleyman Uludağ), İstanbul 1991, tercüme edenin girişi, s. 23-39; İbnü’l-Mülakkın, Ṭabaḳātü’l-evliyâʾ (nşr. Nûreddin Şerîbe), Beyrut 1406/1986, neşredenin girişi, s. 68-70; Lâmiî, Nefehât Tercümesi, Süleyman Uludağ’ın girişi, s. 7-14; M. Abdürraûf el-Münâvî, el-Kevâkibü’d-dürriyye (nşr. Abdülhamîd Sâlih Hamdân), Kahire, ts. (el-Mektebetü’l-Ezheriyye), neşredenin girişi, s. c-m; Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1108; Köstendilli Süleyman Şeyhî, Bahrül-velâye: 1001 Sûfî (haz. Sezai Küçük – Semih Ceyhan), İstanbul 2007, Semih Ceyhan’ın önsözü, s. 25-26; Brockelmann, GAL Suppl., I, 355-356, 358; Kehhâle, Muʿcemü’l-müʾellifîn, II, 103; Sezgin, GAS, I, 660-661, 666; A. K. Alikberov, “Genre Tabakāt in Early Sūfī Tradition”, Actas XVI Congreso UEAI, Salamanca 1995, s. 23-30; Javid A. Mojaddedi, The Biographical Tradition in Sufism: The Tabakāt Genre from al-Sulamī to Jāmī, Richmond 2001, tür.yer.; Vedâd el-Kādî, Meʿâcimü’t-terâcim: Tanẓîmühe’d-dâḫilî ve ehemmiyyetühe’s̱-s̱eḳāfiyye (ed. G. N. Atiyeh, trc. Abdüssettâr el-Halvecî), Küveyt 2003, s. 102-103; Mustafa Aşkar, Tasavvuf Tarihi Literatürü, İstanbul 2006, s. 49-65, 145-160; Mustafa Kara, “Câmiu kerâmâti’l-evliyâ”, DİA, VII, 110; Süleyman Uludağ, “Hargûşî”, a.e., XVI, 168; a.mlf., “Hücvîrî”, a.e., XVIII, 460; a.mlf., “Nefehâtü’l-üns”, a.e., XXXII, 521; a.mlf., “er-Risâle”, a.e., XXXV, 122; Tahsin Yazıcı – Süleyman Uludağ, “Herevî, Hâce Abdullah”, a.e., XVII, 224-225; Osman Türer, “Hilyetü’l-evliyâ”, a.e., XVIII, 51-52; M. Yaşar Kandemir, “Münâvî, Muhammed Abdürraûf”, a.e., XXXI, 574; Dilaver Gürer, “Sıfatü’s-safve”, a.e., XXXVII, 106-107.

Maddenin bu bölümü TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2010 yılında İstanbul’da basılan 39. cildinde, 295-296 numaralı sayfalarda yer almıştır.

Müellif:

İSLÂM TARİHİ. İslâm tarihinde biyografi (biyografya) kitapları “siyer, terâcim, tabakat, vefeyât” gibi isimlerle anılır. Bunlardan siyer / sîret, özellikle Hz. Peygamber’in hayatına dair eserler için kullanılan bir terim şeklinde yaygınlık kazanmış olmakla birlikte diğer biyografiler için de kullanılmaktadır. Meselâ Bahâeddin İbn Şeddâd’ın Selâhaddîn-i Eyyûbî’ye dair en-Nevâdirü’s-sulṭâniyye ve’l-meḥâsinü’l-Yûsufiyye adlı eseri Sîretü Ṣalâḥiddîn (es-Sîretü’l-Yûsufiyye) adıyla da bilinmektedir. Zehebî’nin çok sayıda meşhur kişinin biyografisini içeren Siyeru aʿlâmi’n-nübelâʾsı da böyledir. Terâcim “biyografi” (tercüme-i hâl) anlamındaki “terceme” kelimesinin çoğuludur. Tabakat temelde belirli bir yaş, meslek, görev, nesil, unvan, mezhep, tarikat ve coğrafyaya mensup olmaları dolayısıyla ortak bir grup (tabaka) oluşturan kişilerin biyografilerine yer verilen bir tür olmakla birlikte genellikle biyografi kitaplarına da bu ismin verildiği görülmektedir. Vefeyât kitapları ise vefat tarihlerini esas alan biyografik eserlerdir.

İslâm tarihinde biyografi yazımının özellikle Hz. Peygamber’in, sahâbe, tâbiîn ve sonraki nesillerin, Resûl-i Ekrem’in hadislerini nakleden râvilerin hayatını tesbit etmek amacıyla orijinal bir tür olarak ortaya çıktığı kabul edilmektedir (Gibb, s. 54; Rosenthal, s. 93; Makdisi, XXXII/4 [1993], s. 371). Bu türün daha ziyade Araplar’ın nesep bilgisine karşı gösterdikleri ilgiden kaynaklandığını ileri sürenler de vardır (İA, XI, 591). Zamanla biyografi türü içerik zenginliği kazanarak toplumun hemen her kesiminden çeşitli alanlarda meşhur kişileri konu edinmiş ve İslâm’ın ilk asırlarından itibaren çok sayıda biyografi kitabı telif edilmiştir. Bunlardan İslâm tarihini ilgilendirenler şöylece sıralanabilir: Tek kişiyi ele alan biyografi eserlerinin başında Hz. Peygamber’in hayatını ve faaliyetlerini anlatan siyer kitapları gelmektedir. İbn İshak, İbn Hişâm, Ebü’l-Ferec İbnü’l-Cevzî, İbn Seyyidünnâs, Ebü’l-Fidâ İbn Kesîr, Makrîzî, Ahmed b. Muhammed el-Kastallânî, Şemseddin eş-Şâmî ve Nûreddin el-Halebî’nin eserleri bunların en meşhurlarıdır. Siyer kitapları dışında sadece bir kişiyi konu alan biyografi kitaplarından Ebü’l-Ferec İbnü’l-Cevzî’nin Menâḳıbü ʿÖmer b. Ḫaṭṭâb ve Menâḳıbü Aḥmed b. Ḥanbel’i, Bahâeddin İbn Şeddâd’ın Selâhaddîn-i Eyyûbî’ye dair en-Nevâdirü’s-sulṭâniyye’si, İbn Abdüzzâhir’in I. Baybars hakkındaki er-Ravżü’z-zâhir fî sîreti’l-Meliki’ẓ-Ẓâhir’i, Bedreddin İbn Kādî Şühbe’nin Nûreddin Mahmud Zengî’ye dair ed-Dürrü’s̱-s̱emîn fî sîreti Nûriddîn’i, Ahmed b. Muhammed el-Makkarî’nin Kādî İyâz hakkındaki Ezhârü’r-riyâż fî aḫbâri ʿİyâż’ı zikredilebilir. Öte yandan bazı müellifler kendi hayatlarını anlatan eserler (otobiyografi / sîre zâtiyye) yazmışlardır. İbn Münkız’ın Kitâbü’l-İʿtibâr’ı, İbn Haldûn’un et-Taʿrîf bi’bni Ḫaldûn’u ve Bâbür’ün Bâbürnâme’si bunlardandır.

Birden fazla kişinin ortak özelliklerine göre gruplandırılarak ele alındığı tabakat kitapları biyografi yazımının en önemli ilk türleri arasındadır. İslâm dünyasında en eski ve en meşhur tabakat kitaplarının başında İbn Sa‘d’ın eṭ-Ṭabaḳātü’l-kübrâ (Kitâbü’ṭ-Ṭabaḳāti’l-kebîr) adlı eseri gelmektedir. Kitap Hz. Peygamber’den sonra sahâbe, tâbiîn, tebeu’t-tâbiîn ve ardından gelen nesli çeşitli açılardan gruplandırarak biyografilerine yer vermektedir. İlk iki cildi teşkil eden Resûlullah’ın siyerinden sonra sahâbe İslâm’ı kabul tarihleri ve katıldıkları gazvelere göre beş tabaka halinde incelenmiştir: Bedir Gazvesi’ne katılan muhâcirîn ve ensar, Habeşistan’a hicret edenler ve Uhud Gazvesi’ne katılanlar, Hendek gazvesiyle sonrasındaki gazvelere katılanlarla Mekke’nin fethinden önce müslüman olanlar, Mekke’nin fethi sırasında ve daha sonra müslüman olanlar, Hz. Peygamber’i çocukluğunda görenler. İbn Sa‘d bunların ardından mekân unsurunu dikkate alıp sahâbîleri yeni bir tasnife tâbi tutmuş ve Medine’de yaşayanlara öncelik tanımak suretiyle Mekke, Tâif, Yemen, Yemâme ve Bahreyn, Kûfe, Basra, Medâin, Horasan, Suriye, el-Cezîre ve Mısır’a yerleşmiş olanlardan bahsetmiştir. Tâbiîn nesli, genellikle yirmi ile on yıllık yaş farklarına ve yaşadıkları şehirlere göre tabakalara ayrılmış, daha sonra tebeu’t-tâbiîn ile ondan sonra gelenler sıralanmıştır. Eserin son cildi kadın sahâbîlere ayrılmıştır. Endülüslü âlimlerden Sâid el-Endelüsî (ö. 462/1070) dört bab ve on fasıl halinde düzenlediği Ṭabaḳātü’l-ümem (Kitâbü’t-Taʿrîf bi-ṭabaḳāti’l-ümem) adlı eserinde insan topluluklarını ırk, dil, din, kültür ve bilimsel gelişmeye katkıları açısından sınıflandırarak çeşitli değerlendirmelerde bulunmaktadır. Eserde biyografiler bir dünya ve medeniyetler tarihi bağlamında ele alınmış olup daha kapsamlı bir yapı arzeder. Sâid el-Endelüsî, İlkçağ’larda dünya üzerinde yedi milletin yaşadığını belirtir ve bunları Persler, Kaldeliler, Yunanlılar, Mısırlılar (Kıptîler), Türkler, Hintliler ve Çinliler şeklinde sıralar. Onun yaptığı bir başka tasnifte milletler bilime katkıda bulunanlar (Hintliler, Persler, Kaldeliler, Yunanlılar, Romalılar, Mısırlılar, Araplar ve İsrâiloğulları) ve kayda değer herhangi bir katkısı olmayanlar (Çinliler ve Türkler) şeklinde ele alınmaktadır.

Bazı tabakat kitapları felsefe, tıp ve tabiat bilimlerinde şöhret kazanmış kişilerin biyografilerini içermektedir. Endülüslü hekim, tıp ve felsefe tarihçisi İbn Cülcül (ö. 384/994 [?]) Ṭabaḳātü’l-eṭıbbâʾ ve’l-ḥükemâʾ adlı eserinde farklı dönemlerde yaşamış çeşitli milletlere mensup elli yedi ünlü bilgin ve filozofu dokuz grup halinde incelemiştir. Birinci tabakada “tabiat felsefesinden ve yüce hikmetten söz edenler” başlığı altında Hermes, Asclepius ve Apollon’dan söz edildikten sonra diğer tabakalara geçilmekte, eserin son tabakasını Endülüslü filozof ve tabipler oluşturmaktadır. Ali b. Zeyd el-Beyhakī, Ebû Süleyman es-Sicistânî’nin Yunan filozoflarının biyografisini içeren Ṣıvânü’l-ḥikme adlı eserine yazdığı Tetimmetü Ṣıvâni’l-ḥikme’sinde Huneyn b. İshak’tan başlayarak kendi zamanına kadar astronomi, felsefe, matematik ve fizik alanında yetişmiş 111 âlimin biyografisine yer vermiştir. İbnü’l-Kıftî’nin alfabetik düzenlediği İḫbârü’l-ʿulemâʾ bi-aḫbâri’l-ḥükemâʾsında mantık, felsefe, matematik, astronomi, botanik ve tıp alanında 414 Grek, Süryânî ve İslâm bilgin-düşünüründen söz edilmektedir. Eserin adı bazı nüshalarında Ṭabaḳātü’l-hükemâʾ ve aṣḥâbi’n-nücûm ve’l-eṭıbbâʾ şeklinde kaydedilmektedir. Ünlü göz hekimi İbn Ebû Usaybia, ʿUyûnü’l-enbâʾ fî ṭabaḳāti’l-eṭıbbâʾ adlı eserinde on beş bölüm (tabaka) halinde Grek, Roma, Hint, Süryânî ve İslâm hekimlerinin hayatlarını, eserlerini ve tıp ilmine katkılarını anlatmış, ayrıca Eflâtun, Aristo, Kindî, Fârâbî, İbn Sînâ, İbn Rüşd ve Sühreverdî el-Maktûl gibi ünlü bilgin ve kelâmcılara yer vermiştir.

İslâm tarihiyle ilgili pek çok eser biyografik bilgiler içermesi dolayısıyla birer tabakat kitabı özelliği taşır. Minhâc-ı Sirâc Cûzcânî’nin (ö. 664/1266’dan sonra) Ṭabaḳāt-ı Nâṣırî’si umumi bir İslâm tarihi olmakla birlikte aynı zamanda bir tabakat kitabıdır. Müellif Hz. Âdem’den itibaren kendi dönemine kadar gelen şahısları yirmi üç bölüm halinde gruplandırmış ve dönemin olaylarını aktarmıştır. İskender Bey Münşî’nin Târîḫ-i ʿÂlemʾârâ-yı ʿAbbâsî adlı tarihinde özellikle devlet adamlarının biyografilerine geniş yer ayrılmıştır. Yemenli tarihçi Muhammed b. Yûsuf el-Cenedî’nin Kitâbü’s-Sülûk fî ṭabaḳāti’l-ʿulemâʾ ve’l-mülûk’ü (Ṭabaḳātü’l-Cenedî) Yemenli olan veya Yemen’e gelmiş bulunan sahâbîler, tâbiîn, tebeu’t-tâbiîn, kadılar, âlimler, edip, şair ve mutasavvıflardan, 730 (1330) yılına kadar Yemen’de hüküm süren Resûlî hükümdarlarıyla vezir ve emîrlerinden bahseden bir tabakat kitabıdır. Zehebî (ö. 748/1348) Hz. Peygamber döneminden başlayıp kendi zamanına kadar gelen Târîḫu’l-İslâm adlı eserinde her on yılı bir tabaka kabul ederek önemli kişileri yetmiş tabaka halinde gruplandırmış ve ölüm tarihlerini dikkate alarak biyografilerine yer vermiş, Siyeru aʿlâmi’n-nübelâʾda ise sahâbeden itibaren İslâm dünyasının seçkin kişilerini yaklaşık kırk tabakada incelemiştir (Aʿlâmü’n-nübelâʾ, Beşşâr Avvâd Ma‘rûf’un mukaddimesi, I, 100, 103).

İbn Hallikân’ın (ö. 681/1282), İslâm’ın başlangıcından eserin yazıldığı döneme kadar herhangi bir alanda meşhur olmuş kadın ve erkek 800’den fazla kişinin biyografisini anlattığı Vefeyâtü’l-aʿyân adlı alfabetik eseri muhtevasının çeşitliliği bakımından İslâm tarihinde biyografi yazımında en eski örnek kabul edilmektedir. Daha önce telif edilen eserler yalnız sahâbe, tâbiîn, müfessirler, fakihler, şairler, nahivciler, Şâfiîler, Hanbelîler yahut bir bölge veya şehre mensup kişiler gibi belli gruplara tahsis ediliyor ve asırlara göre düzenleniyordu. Vefeyâtü’l-aʿyân’da sultanlar, emîrler, vezirler, eşraf, nahiv, lugat ve kıraat âlimleri, müfessirler, muhaddisler, kelâmcılar, çeşitli mezheplere mensup müctehidler, fakihler, kadılar, zâhidler, mutasavvıflar, mühendisler, filozoflar, astronomlar, astrologlar, tabipler, edip ve şairler, tarihçiler, coğrafyacılar, nesep âlimleri ve mûsikişinaslar gibi çok farklı kesimlerden isimler yer almaktadır. Kütübî’nin Fevâtü’l-Vefeyât’ı ve İbnü’l-Kādî’nin Dürretü’l-ḥicâl’i başta olmak üzere esere yazılan zeyiller de önemlidir. Safedî’nin (ö. 764/1363) Muhammed isimli kişilere öncelik verdikten sonra alfabetik düzenlediği el-Vâfî bi’l-vefeyât’ı din, devlet, ilim ve sanat adamlarıyla tasavvuf erbabına dair 14.000 biyografiyi içermektedir. İbn Tağrîberdî bu eser için zeyil olarak kaleme aldığı el-Menhelü’ṣ-ṣâfî ve’l-müstevfî baʿde’l-Vâfî’sinde Memlükler’in kuruluşundan 862 (1458) yılına kadar yaşayan 3000’e yakın sultan, emîr, âlim ve şairle sahalarında meşhur olmuş kişilerin biyografilerini alfabetik sırayla kaydetmiştir. Safedî ayrıca Aʿyânü’l-ʿaṣr ve aʿvânü’n-naṣr adlı eserinde çağdaş 2017 kişinin biyografisini vermiştir.

Devlet adamları ve meslek gruplarıyla ilgili biyografi kitapları arasında şunlar zikredilebilir: Hükümdarlar için Muhammed b. Ali İbnü’l-İmrânî’nin el-İnbâʾ fî târîḫi’l-ḫulefâʾsı, İbn Dihye el-Kelbî’nin en-Nibrâs fî târîḫi ḫulefâʾi Beni’l-ʿAbbâs’ı, Ebü’l-Hasan Ali b. Abdullah er-Ravhî’nin Bülġatü’ẓ-ẓurefâʾ fî târîḫi’l-ḫulefâʾsı, Ahmed b. Ali İbnü’l-Harîrî’nin Münteḫabü’z-zamân fî târîḫi’l-ḫulefâʾ ve’l-ʿulemâʾ ve’l-aʿyân’ı, el-Melikü’l-Eşref İsmâil b. Abbas’ın el-ʿAscedü’l-mesbûk ve’l-cevherü’l-maḥkûk fî ṭabaḳāti’l-ḫulefâʾ ve’l-mülûk’ü, İbn Dokmak’ın el-Cevherü’s̱-s̱emîn fî siyeri’l-ḫulefâʾ ve’l-mülûk ve’s-selâṭîn’i, Makrîzî’nin es-Sülûk li-maʿrifeti düveli’l-mülûk’ü, Süyûtî’nin Târîḫu’l-ḫulefâʾsı; vezir ve kâtipler için Cehşiyârî’nin Kitâbü’l-Vüzerâʾ ve’l-küttâb’ı, Hilâl b. Muhassin es-Sâbî’nin Kitâbü’l-Vüzerâʾsı, Ebü’l-Kāsım İbnü’s-Sayrafî’nin Fâtımî vezirleri hakkındaki el-İşâre ilâ men nâle’l-vizâre’si, Hândmîr’in Düstûrü’l-vüzerâʾsı; valiler için Muhammed b. Yûsuf el-Kindî’nin Kitâbü’l-Vülât’ı (Vülâtü Mıṣr), Humeydî’nin Ceẕvetü’l-muḳtebis adlı eserinin ilgili bölümleri, Safedî’nin Dımaşk’ta görev yapan emîr ve valilerle buraya gelen halife ve hükümdarlara dair Ümerâʾü Dımaşḳ fi’l-İslâm’ı ve Şemseddin İbn Tolun’un Memlük ve Osmanlı devirlerinin Dımaşk valilerine dair İʿlâmü’l-verâ adlı eseri; kadılar için Muhammed b. Halef Vekî‘in Aḫbârü’l-ḳuḍât’ı, Muhammed b. Yûsuf el-Kindî’nin Aḫbâru ḳuḍâti Mıṣr’ı, Muhammed b. Hâris el-Huşenî’nin Ḳuḍâtü Ḳurṭuba’sı (Târîḫu ḳuḍâti’l-Endelüs), Nübâhî’nin Târîḫu ḳuḍâti’l-Endelüs’ü, İbn Hacer el-Askalânî’nin Refʿu’l-iṣr ʿan ḳuḍâti Mıṣr’ı. Bazı ensâb kitaplarında, kaydedilen kişilerin biyografisine de yer verilir. Belâzürî’nin Ensâbü’l-eşrâf’ı ve Sem‘ânî’nin el-Ensâb’ı buna örnek teşkil eder.

Biyografi eserlerinin bir kısmı bölge veya şehirler esas alınarak telif edilmiştir. Hatîb el-Bağdâdî’nin Târîḫu Baġdâd’ı, şehrin tarihiyle ilgili bilgiler yanında müellifin dönemine kadar Bağdat’ta yaşayan veya buraya gelen şahsiyetlerin, halife, vezir, kumandan gibi devlet adamlarıyla şair, kadı ve diğer mesleklere mensup 7831 kişinin hayatına dair bilgi verilen alfabetik bir eserdir. Esere Abdülkerîm b. Muhammed es-Sem‘ânî, İbnü’d-Dübeysî ve İbnü’n-Neccâr gibi âlimlerin yazdığı zeyiller de önemlidir. Ebü’l-Kāsım İbn Asâkir’in Târîḫu medîneti Dımaşḳ adlı eseri Dımaşk merkezli olmakla birlikte bazı Suriye şehirlerinde yaşamış kişilerin biyografilerini de içeren alfabetik düzenlenmiş bir eser olup seksen cilt halinde yayımlanmıştır. Lisânüddin İbnü’l-Hatîb, el-İḥâṭa fî aḫbâri Ġırnâṭa’sında Gırnata’nın tarihi, coğrafyası ve topografyasının yanında şehirle herhangi bir bağlantısı olan kişilerin biyografileri de kaydedilmiştir. Hasan Kummî’nin Târîḫ-i Ḳum, Mâferrûhî’nin Meḥâsinü İṣfahân ve Zerkûb-i Şîrâzî’nin Şîrâznâme adlı eserleri bu türün İran coğrafyasındaki en önemli örneklerindendir. Bunlara İbn Funduk’un Târîḫ-i Beyhaḳ’ı, Nâdir Mirza’nın Târîḫ-i Tebrîz’i ile anonim Târîḫ-i Sîstân ilâve edilebilir. Muhammed b. Hâris el-Huşenî Ṭabaḳātü ʿulemâʾi İfrîḳıyye’sinde bu bölgede yetişen hadis, fıkıh ve kelâm âlimleriyle Kayrevan’da kadılık yapan kişilerin biyografilerine yer vermiştir. İbnü’l-Faradî’nin Târîḫu ʿulemâʾi’l-Endelüs’ü ve bunun zeyilleri mahiyetindeki Humeydî’nin Ceẕvetü’l-muḳtebis, Dabbî’nin Buġyetü’l-mültemis, İbn Beşküvâl’in Kitâbü’ṣ-Ṣıla fî târîḫi eʾimmeti’l-Endelüs, İbnü’l-Ebbâr’ın et-Tekmile li-Kitâbi’ṣ-Ṣıla ve İbnü’z-Zübeyr es-Sekafî’nin Ṣılatü’ṣ-Ṣıla’sı da bu gruptandır. İbnü’l-Ahmer’in Büyûtâtü Fâsi’l-kübrâ’sı Fas’ın meşhur aileleriyle eşrafına ait biyografileri içermektedir. Diğer eserler arasında Ebû Nuaym el-İsfahânî’nin Ẕikru aḫbâri İṣbahân’ı (Târîḫu İṣbahân), İbnü’l-Kādî’nin Ceẕvetü’l-iḳtibâs fî ẕikri men ḥalle mine’l-aʿlâm medînete Fâs’ı, Abdurrahman b. Muhammed ed-Debbâğ’ın Meʿâlimü’l-îmân fî maʿrifeti ehli’l-Ḳayrevân’ı, İbnü’l-Adîm’in Buġyetü’ṭ-ṭaleb fî târîḫi Ḥaleb’i, Takıyyüddin el-Fâsî’nin Mekke’nin tarihine dair hacimli ansiklopedik eseri el-ʿİḳdü’s̱-s̱emîn fî târîḫi’l-beledi’l-emîn’i, Şemseddin es-Sehâvî’nin I. (VII.) yüzyıldan itibaren Medine ile ilgisi olan kişilerin biyografilerine dair et-Tuḥfetü’l-laṭîfe fî târîḫi’l-Medîneti’ş-şerîfe’si, Radıyyüddin İbnü’l-Hanbelî’nin çağdaşı Halepli âlimlerle buraya dışarıdan gelen bilginlere dair Dürrü’l-ḥabeb fî târîḫi aʿyâni Ḥaleb’i zikredilebilir. Abdülhay el-Hasenî, Nüzhetü’l-ḫavâṭır adlı eserinde I-XIV. (VII-XX.) yüzyıllar arasında Hindistan’da yaşayan 4500 kadar âlim, mutasavvıf, edip, devlet ve siyaset adamının biyografisini anlatmaktadır.

Coğrafya kaynaklarında biyografilere de yer verilmiştir. Yâkūt el-Hamevî’nin Muʿcemü’l-büldân’ı ve İbn Fazlullah el-Ömerî’nin Mesâlikü’l-ebṣâr’ı bu türdendir. İran coğrafyası söz konusu olduğunda Emîn-i Ahmed-i Râzî’nin evliyâ, ulemâ ve şairler başta olmak üzere 1560 biyografi içeren Heft İḳlîm’i, biyografik malzeme içeren coğrafya eserlerine örnektir. Diğer taraftan bazı şehirlerin ve bölgelerin tarihine dair eserlerde de siyasî şahsiyetler başta olmak üzere birçok kişinin hayatı hakkında bilgiler kaydedilmiştir. Ebû Şâme el-Makdisî’nin Nûreddin Mahmud Zengî ile Selâhaddîn-i Eyyûbî dönemleri Mısır ve Suriye tarihine dair Kitâbü’r-Ravżateyn’i ve zeyli, Ali b. Hasan el-Hazrecî’nin Resûlîler devri Yemen tarihiyle ilgili el-ʿUḳūdü’l-lüʾlüʾiyye’si, İbnü’d-Deyba‘ın Yemen tarihine dair Buġyetü’l-müstefîd fî aḫbâri medîneti Zebîd’i ve müellifi tarafından yazılan zeyilleri, İbn Tağrîberdî’nin en-Nücûmü’z-zâhire fî mülûki Mıṣr ve’l-Ḳāhire’si, Mîr Muhammed Ma‘sûm’un Târîḫ-i Sind’i, Nizâmeddin Ahmed Herevî’nin Hindistan tarihiyle ilgili Ṭabaḳāt-ı Ekberî’si ve Ahmed b. Muhammed el-Makkarî’nin Endülüs tarihi yanında Vezir Lisânüddin İbnü’l-Hatîb’in hayatına dair Nefḥu’ṭ-ṭîb min ġusni’l-Endelüsi’r-raṭîb adlı eserinde de birçok kişinin biyografisi hakkında bilgi edinmek mümkündür.

Bazı biyografi eserleri yıllara göre kaleme alınmış olup, bunlarda belirli bir yılda vefat eden kişileri bir arada görme imkânı vardır. Zehebî’nin Târîḫu’l-İslâm’ının muhtasarı olup 700 (1300) yılına kadar gelen el-ʿİber fî ḫaberi men ġaber adlı eseri ve zeyli ile İbnü’l-İmâd’ın ulemâ ve devlet adamlarına ait 10.000 civarında biyografi içeren Şeẕerâtü’ẕ-ẕeheb’i eserlerin en meşhurlarıdır. Öte yandan Taberî’nin Târîḫu’l-ümem ve’l-mülûk’ü, Ebü’l-Ferec İbnü’l-Cevzî’nin el-Muntaẓam’ı, İzzeddin İbnü’l-Esîr’in el-Kâmil fi’t-târîḫ’i, İbn Kesîr’in el-Bidâye ve’n-nihâye’si, Bedreddin el-Aynî’nin ʿİḳdü’l-cümân’ı, Mîrhând’ın Ravżatü’ṣ-ṣafâʾ fî sîreti’l-enbiyâʾ ve’l-mülûk ve’l-ḫulefâʾsı, Hândmîr’in Ḥabîbü’s-siyer fî aḫbâri efrâdi’l-beşer’i gibi umumi tarih kitaplarında da hükümdarların yanı sıra birçok kişinin biyografisine yer verilmiştir. Belli bir asırda yaşayan kişilerin biyografilerini içeren eserler de vardır. VIII. (XIV.) yüzyıl için İbn Hacer el-Askalânî’nin ed-Dürerü’l-kâmine fî aʿyâni’l-miʾeti’s̱-s̱âmine’si, IX. (XV.) yüzyıl için Muhammed b. Abdurrahman es-Sehâvî’nin eḍ-Ḍavʾü’l-lâmiʿ li-ehli’l-ḳarni’t-tâsiʿı ve Süyûtî’nin Naẓmü’l-ʿiḳyân fî aʿyâni’l-aʿyân’ı, X. (XVI.) yüzyıl için Necmeddin el-Gazzî’nin el-Kevâkibü’s-sâʾire bi-menâḳıbi aʿyâni’l-miʾeti’l-ʿâşire’si, XI. (XVII.) yüzyıl için Necmeddin el-Gazzî’nin Luṭfü’s-semer ve ḳaṭfü’s̱-s̱emer min terâcimi aʿyâni’ṭ-ṭabaḳāti’l-ûlâ mine’l-ḳarni’l-ḥâdî ʿaşer’i ve Muhammed Emîn el-Muhibbî’nin Ḫulâṣatü’l-es̱er fî aʿyâni’l-ḳarni’l-ḥâdî ʿaşer’i, Şillî’nin ʿİḳdü’l-cevâhir ve’d-dürer fî aḫbâri’l-ḥâdî ʿaşer’i, XII. (XVIII.) yüzyıl için Muhammed Halîl el-Murâdî’nin Silkü’d-dürer fî aʿyâni’l-ḳarni’s̱-s̱ânî ʿaşer’i ve Ahmed b. Nu‘mân el-Âlûsî’nin ed-Dürrü’l-müntes̱ir fî ricâli’l-ḳarni’s̱-s̱ânî ʿaşer ve’s̱-s̱âlis̱ ʿaşer’i, XIII. (XIX.) yüzyıl için Baytâr’ın Ḥilyetü’l-beşer fî târîḫi’l-ḳarni’s̱-s̱âlis̱ ʿaşer’i, Halîl Merdem Bek’in Aʿyânü’l-ḳarni’s̱-s̱âlis̱ ʿaşer fi’l-fikr ve’s-siyâse ve’l-ictimâʿ adlı eseri ve Mısırlı Ahmed Teymur Paşa’nın Terâcimü aʿyâni’l-ḳarni’s̱-s̱âlis̱ ʿaşer ve evâʾili’l-ḳarni’r-râbiʿ ʿaşer’i, Muhammed Cemîl eş-Şattî’nin Aʿyânü Dımaşḳ fi’l-ḳarni’s̱-s̱âlis̱ ʿaşer ve nıṣfi’l-ḳarni’r-râbiʿ ʿaşer min 1201-1350 h. adlı kitabı zikredilebilir. İranlı âlim Âgā Büzürg-i Tahrânî, Ṭabaḳātü aʿlâmi’ş-Şîʿa adlı eserinde IV-XIV. (X-XX.) yüzyıllar arasında yetişen Şiî âlimlerini yüzyıllara göre gruplandırarak ele almıştır.

Bazı hususlarda ortak niteliklere veya fiziksel özelliklere sahip kişiler hakkında da kitaplar yazılmıştır. Câhiz Kitâbü’l-Buḫalâʾsında cimriliğiyle meşhur kişilerden, el-Bursân ve’l-ʿurcân ve’l-ʿumyân ve’l-ḥûlân’ında sakat ve hastalıklı olan meşhurlardan bahseder. Ebû Hâtim es-Sicistânî’nin Kitâbü’l-Muʿammerîn, Ebû Zekeriyyâ İbn Mende’nin Cüzʾ fîhi men ʿâşe miʾe ve ʿişrîne sene mine’ṣ-ṣaḥâbe, Zehebî’nin Cüzʾ fîhi ehlü’l-miʾe adlı eserleri yüzyıldan fazla yaşayan kişilere dairdir. Safedî Nektü’l-himyân fî nüketi’l-ʿumyân’ında ünlü müslüman âmâların, eş-Şuʿûr bi’l-ʿûr adlı eserinde bir gözü görmeyen seksen civarında kişinin biyografisine yer vermektedir. İbnü’n-Nedîm’in el-Fihrist’i, Kâtib Çelebi’nin Keşfü’ẓ-ẓunûn’u ve Bağdatlı İsmâil Paşa tarafından bu esere yazılan Îżâḥu’l-meknûn adlı zeyille Fuat Sezgin’in Geschichte der arabischen Schrifttums’u (GAS), Charles A. Storey’in Persian Literature’u ve Şâkir Mustafa’nın et-Târîḫu’l-ʿArabî ve’l-müʾerriḫûn’u gibi bio-bibliyografik kitaplarda muhtelif ilimlere dair eserlerden bahsedilirken müelliflerin hayatı hakkında kısa bilgiler verilmektedir. Bağdatlı İsmâil Paşa’nın 9000 civarında müellifin biyografisini ve eserlerini ele aldığı Hediyyetü’l-ʿârifîn’i, Hayreddin ez-Ziriklî’nin başlangıçtan itibaren İslâm kültür tarihinde meşhur olmuş şahsiyetlere ve belli başlı şarkiyatçılara dair hacimli ansiklopedik eseri el-Aʿlâm’ı, Ömer Rızâ Kehhâle’nin Arapça eser yazan müelliflere dair 19.000 civarında biyografi içeren Muʿcemü’l-müʾellifîn’i ve aynı yazarın Aʿlâmü’n-nisâʾ fî ʿâlemeyi’l-ʿArab ve’l-İslâm’ı XX. yüzyılda yazılmış önemli biyografi eserleridir.

BİBLİYOGRAFYA
Zehebî, Aʿlâmü’n-nübelâʾ, Beşşâr Avvâd Ma‘rûf’un mukaddimesi, I, 100, 103; M. Abdülganî Hasan, et-Terâcim ve’s-siyer, Kahire 1955; H. Gibb, “Islamic Biographical Literature”, Historians of the Middle East (ed. B. Lewis – P. M. Holt), London 1962, s. 54-58; A. K. S. Lambton, “Persian Biographical Literature”, a.e., s. 141-151; F. Rosenthal, A History of Muslim Historiography, Leiden 1968, s. 93-95, 100-106; D. Grimwood-Jones, “Genealogy, Biographical Dictionaries and Who’s Whos”, Arab Islamic Bibliography (ed. D. Grimwood-Jones v.dğr.), Sussex 1977, s. 78-100; Şâkir Mustafa, et-Târîḫu’l-ʿArabî ve’l-müʾerriḫûn, Beyrut 1980-93, I-IV, tür.yer.; Hânî el-Amed, Dirâsât fî kütübi’t-terâcim ve’s-siyer, Amman 1981, s. 93-94, 97, 121-122; P. Auchterlonie, Arabic Biographical Dictionaries: A Summary Guide and Bibliography, Durham 1987; R. Stephen Humphreys, Islamic History, Princeton 1991, s. 79, 188-189, 192; M. Fethî Osman, el-Medḫal ile’t-târîḫi’l-İslâmî, Beyrut 1412/1992, s. 149-160; Tarif Khalidi, Arabic Historical Thought in the Classical Period, Cambridge 1994, s. 46, 49, 204- 210; a.mlf., “Islamic Biographical Dictionaries: A Preliminary Assessment”, MW, LXIII/1 (1973), s. 53-65; Wadād al-Qādī, “Biographical Dictionaries: Inner Structure and Cultural Significance”, The Book in the Islamic World: The Written Word and Communication in the Middle East (ed. G. N. Atiyeh), New York 1995, s. 93-122; Ramazan Şeşen, Müslümanlarda Tarih-Coğrafya Yazıcılığı, İstanbul 1998, s. 30, 73, 82-84, 89-90, 142, 146, 148, 151, 163, 271; J. S. Meisami, Persian Historiography to the End of the Twelfth Century, Edinburgh 1999, tür.yer.; Interpreting the Self: Autobiography in the Arabic Literary Tradition (ed. Dwight F. Reynolds), Berkeley 2001, s. 38-44; C. F. Robinson, Islamic Historiography, Cambridge 2003, s. 59, 61, 68-74; R. W. Bulliet, “A Quantitative Approach to Medieval Muslim Biographical Dictionaries”, JESHO, XIII (1970), s. 195-211; İbrahim Hafsi, “Recherches sur le genre ‘Ṭabakāt’ dans la litterature arabe”, Arabica, XXIII/3, Leiden 1976, s. 227-265; XXIV/1 (1977), s. 1-41; XXIV/2 (1977), s. 150-186; Malak Abiad, “Origine et developpement des dictionnaires biographiques arabes”, BEO, XXXI (1979), s. 7-15; G. Makdisi, “Tabaqāt-Biography: Law and Orthodoxy in Classical Islam”, IS, XXXII/4 (1993), s. 371-396; Heffening, “Tabakat”, İA, XI, 590-592; Cl. Gilliot, “Ṭabaḳāt”, EI2 (İng.), X, 7-10.

Maddenin bu bölümü TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2010 yılında İstanbul’da basılan 39. cildinde, 297-299 numaralı sayfalarda yer almıştır. Bu bölüm en son 16.03.2019 tarihinde güncellenmiştir.

Müellif:

Osmanlı Dönemi. Osmanlı döneminde genel olarak bir kişiyi anlatan biyografi eserlerine “tercüme-i hâl”, birden fazla kişinin biyografisini içeren eserlere “terâcim-i ahvâl” denilmiştir. Arap tabakat geleneği ile İran tezkire* geleneğinin tesiri altında çeşili biyografiler kaleme alınmış, biyografi edebiyatı zenginleştikçe “vefeyât, ravza, riyâz, gülzâr, gülşen, hadîka, devha, sefîne, tuhfe” gibi çeşitli isimlendirmeler ortaya çıkmıştır. Bu arada İslâmî edebiyatın uzantısı olarak “siyer” türü bu dönemde de devam etmiştir. Osmanlılar’da biyografi çalışmaları gerçek anlamda XVI. yüzyılda başlar. Ancak İslâmî edebiyat geleneğinin devamı niteliğinde XIV. yüzyılın sonlarında Ahmedî’nin kaleme aldığı İskendernâme ilk biyografik eser kabul edilebilir. Yine İslâmî edebiyatın devamı olarak Hz. Hamza’nın kahramanlıklarını konu edinen ilk Hamzanâme XV. yüzyılın birinci çeyreğinde Ahmedî’nin kardeşi Hamzavî tarafından yazılı hale getirilmiş, yeniçeri ortalarında okunmuştur. Aynı yüzyılda Süleyman Çelebi’nin Mevlid’ini de anmak gerekir. İstanbul’un fethinin ardından Osmanlı Devleti’nde tarih yazıcılığı gelişmeye başlayınca özellikle II. Bayezid devrinde ve sonraki dönemlerde ilk Osmanlı tarihleriyle Osmanlı tarihini dünya tarihinin bir parçası şeklinde ele alan umumi tarihler ortaya çıkmış, bunlarda kısmen yer alan biyografik bilgiler dışında XVI. yüzyıl ortalarına kadar müstakil biyografi kitabı kaleme alınmamıştır. Menâkıb türü eserlerin de biyografi niteliği taşıdığı söylenebilir (bk. MENÂKIBNÂME). Osmanlı edebiyatında menâkıbnâmeler dışında tabakat tarzındaki ilk özgün biyografi kitapları olan tezkireler XVI. yüzyılda Kanûnî Sultan Süleyman devrinin ortalarında yazılmaya başlanmıştır. Tezkire kavramı ile genelde belli meslek grubunda bulunan kişilerin biyografilerini içeren eserler kastedilir. Bunların en yaygın örnekleri şuarâ tezkireleri ve menâkıb-nâmelerle aynı nitelikteki evliya tezkireleridir. Sayıları az da olsa hattat ve mûsikişinaslara dair tezkireler de yazılmıştır (bk. TEZKİRE).

XVI. yüzyılda Taşköprizâde Ahmed Efendi’nin Arap tabakat geleneğine uyarak Arapça kaleme aldığı eş-Şeḳāʾiḳu’n-nuʿmâniyye gerçek anlamda ilk tabakat kitabı vasfı taşır. Eserin daha müellifinin sağlığında tercüme ve zeyilleri yapılmaya başlanmış, bu gelenek XX. yüzyıl başlarına kadar devam etmiş, böylece bir Şeḳāʾiḳ külliyatı ortaya çıkmıştır. Taşköprizâde’nin daha önce yazdığı, başta Hz. Peygamber ile ashabının biyografileri olmak üzere din, hukuk, kelâm, tıp, astronomi bilginleriyle filozoflara dair eseri Nevâdirü’l-aḫbâr’ı aynı ilgiyi görmemiştir. Bu yüzyılda Gelibolulu Mustafa Âlî’nin Menâkıb-ı Hünerverân’ı ile Osmanlı hattatları ilk defa müstakil bir esere konu olmuştur.

XVII. yüzyılda biyografi türünün biraz daha geliştiği ve farklı mesleklerden kişiler için çalışmalar yapıldığı dikkati çeker. Ulemâ biyografileri bu asırda Şeḳāʾiḳ zeyli tarzında kaleme alınmıştır. Nev‘îzâde Atâî, başta Hısım Ali Çelebi’nin Arapça el-ʿİḳdü’l-manẓûm’u olmak üzere daha önce yazılmış zeyilleri kullanarak meydana getirdiği Hadâiku’l-hakāik fî tekmileti’ş-Şekāik’ında sadece müderris, kadı, kazasker ve şeyhülislâmlar değil tasavvuf erbabı ulemâ ile şairlere de yer vermiş, her padişah döneminin önemli olaylarından kısaca söz etmiştir. Birçok alanda olduğu gibi biyografi alanında da XVII. yüzyıla damgasını vuran müellif Kâtib Çelebi’dir. Aynı zamanda büyük bir bibliyograf olan ve daha ziyade bu alandaki Keşfü’ẓ-ẓunûn adlı eseriyle tanınan Kâtib Çelebi’nin otobiyografileri hariç tutulursa biyografi türündeki yegâne eseri Süllemü’l-vüṣûl ilâ Ṭabaḳāti’l-fuḥûl’dür. Tertibi Taşköprizâde Ahmed’in Nevâdirü’l-aḫbâr’ı tarzında olan ve onu tamamlar nitelikte alfabetik kaleme alınan Süllemü’l-vüṣûl, Keşfü’ẓ-ẓunûn gibi Arapça’dır. Muhammed Emîn el-Muhibbî’nin daha çok Osmanlı Arap dünyasında yetişmiş ünlü şahsiyetlere dair eseri Ḫulâṣatü’l-es̱er fî aʿyâni’l-ḳarni’l-ḥâdî ʿaşer’i de tabakat geleneğinin örneklerinden kabul edilebilir. Vefeyât-ı Püriber adıyla ilk vefeyâtnâmeyi Alaybeyizâde Mehmed Emin Efendi yazmış, burada İslâm ve devlet büyükleri hakkında kısa bilgiler vermiştir. Bu yüzyılda hayatına dair fazla bilgi bulunmayan Nefeszâde İbrâhim tarafından kaleme alınan ve hat sanatının ilk ustalarından IV. Murad’a kadar gelmiş ünlü kişilerden söz eden Gülzâr-ı Savâb da önemlidir.

Biyografi türü XVIII. yüzyılda daha da zenginleşir ve çeşitlilik arzeder. Ulemâ biyografileri yine “Zeyl-i Şekāik” türünde Uşşâkīzâde İbrâhim Efendi ile bunu beğenmeyen Şeyhî Mehmed Efendi tarafından yazılan ve hemen aynı dönem âlimlerinden söz eden Vekāyiu’l-fuzalâ adlı eserlerle devam ederken bazı makam sahiplerinin biyografilerini bir araya getiren eserlerin sayısında önemli artış görülür. Osmanlı padişahlarının çok kısa biyografilerini Hadîkatü’l-mülûk’te toplayan Osmanzâde Ahmed Tâib’in bu eseri için aynı asırda Şehrîzâde Mehmed Said Gülşen-i Mülûk adıyla bir zeyil kaleme almıştır. Fakat Osmanzâde’nin bu alandaki asıl önemli eseri sadrazam biyografilerini içeren Hadîkatü’l-vüzerâ’dır. Bu eser Şeḳāʾiḳ gibi büyük rağbet görmüş ve XX. yüzyıl başlarına kadar gelen zeyilleri yapılmıştır. Behcetî Seyyid İbrâhim’in Târîh-i Sülâle-i Köprülü adıyla bilinen Silsiletü’l-âsafiyye adlı eseri bir vezir ailesini ele alan ilk ve tek biyografi örneğidir. Bu yüzyılın sadrazamlarından Hekimoğlu Ali Paşa’nın oğlu İsmâil Ziyâeddin Bey’in yazdığı Metâliu’l-âliye fî gurreti’l-gāliye’de müellif babasının biyografisinden ve dönemin olaylarından söz eder. Bu asırda yazılıp alanında çığır açmış bir başka eser şeyhülislâm biyografilerini ihtiva eden Devhatü’l-meşâyih’tir. Asrın büyük biyografi âlimi Müstakimzâde Süleyman Sâdeddin Efendi tarafından kaleme alınan bu eser de yapılan zeyillerle imparatorluğun sonuna kadar getirilmiştir. Nakîbüleşraf Hacıkāsımzâde Seyyid Mehmed Rızâ Efendi, Kırım hanlarının biyografisini es-Seb‘u’s-seyyâr fî ahbâri mülûki Tatar adlı eserinde toplamıştır. Aynı asırda Ahmed Resmî Efendi kendi devrine kadar yaşamış reîsülküttâbları Halîkatü’r-rüesâ’da (Sefînetü’r-rüesâ), Dârüssaâde ağalarını Hamîletü’l-küberâ’da bir araya getirmiştir. İbrâhim Nâilî Efendi bunlardan ilkini Hadîkatü’r-rüesâ adıyla özetlemiş ve bir de zeyil yazmıştır. Daha önce Derviş Abdullah tarafından kaleme alınan Risâle-i Teberdâriyye fî ahvâli âgā-yı Dârüssaâde adlı, zenci aleyhtarlığı yapan sübjektif eser hariç tutulursa Ahmed Resmî’nin Hamîletü’l-küberâ’sı bu alandaki ilk ve son örnek kabul edilebilir. Ahmed Resmî’nin bir başka biyografi çalışması, Alaybeyizâde Mehmed Emin Efendi’nin telif ettiği Vefeyât’ı 1778’e kadar getirdiği zeyildir. Yine XVIII. yüzyılda hat sanatkârlarının biyografilerini veren Devhatü’l-küttâb’ı Suyolcuzâde Mehmed Necib Gülzâr-ı Savâb’a zeyil olarak yazmıştır. Aynı asırda Kadızâde Ahmed b. Halîl tarafından Tuhfetü’l-küttâb ve Müstakimzâde tarafından Tuhfe-i Hattâtîn adıyla aynı türde eserlerin telifi sürmüştür. Müstakimzâde Süleyman Efendi’nin Mecelletü’n-nisâb adlı Arapça eseri Kâtib Çelebi’nin Süllemü’l-vüṣûl’ünün zeyli olup İslâm ve Türk büyüklerinin çok kısa biyografilerini içerir. Müstakimzâde, meşhur tarikat şeyhlerinden on sekizini Meşâyihnâme-i İslâm adlı eserinde toplamıştır. Şeyhülislâm Ebûishakzâde Esad Efendi bestekârların biyografilerini ilk defa Atrabü’l-âsâr’da bir araya getirmiştir. Murâdî’nin Ḫulâṣatü’l-es̱er’in zeyli olan Silkü’d-dürer fî aʿyâni’l-ḳarni’s-s̱ânî ʿaşer’i özellikle Arap diyarında yetişmiş ünlü kişileri kapsar ve tabakat geleneğinin son tipik örneği kabul edilir. Vefeyât türünün asıl güzel örnekleri de bu asırda kaleme alınmıştır. Seyyid Hasîb Üsküdârî Vefeyât-ı Ekâbir-i İslâmiyye’sinde İslâm büyüklerinden söz ederken Hüseyin Ayvansarâyî Hadîkatü’l-cevâmi‘ adlı ünlü eserinde cami, mescid gibi hayrat yaptıranların ve bu yapıların hazîrelerinde medfun olanların biyografilerini verir.

XIX. yüzyılda biyografi türü eserlerin telifi devam etmiş, Fındıklılı İsmet Efendi son Şeḳāʾiḳ zeylini Tekmiletü’ş-Şekāik fî hakkı ehli’l-hakāik adıyla kaleme almıştır. Âkifzâde Abdürrahim tarafından yazılan el-Mecmûʿ fi’l-meşhûd ve’l-maḳṣûd adlı Arapça eserde 1763-1817 yılları arasında yaşamış ulemâ ve meşâyihten söz edilir. Bu yüzyılda türünün ilk örneği sayılan biyografi kitapları kaleme alınmıştır. Karslızâde Cemâleddin Mehmed, Osmanlı tarihçilerini ilk defa Âyîne-i Zurefâ adıyla bir araya getirmeye çalışmıştır. Yine ilk defa Osmanlı nakîbüleşraflarının hayatı, Ahmed Nazif tarafından Riyâzü’n-nükabâ ve Topal Rifat Efendi tarafından Devhatü’n-nükabâ adlı eserlerde toplanmıştır. Kaptan-ı deryâların biyografilerini Hafîd Efendi Sefînetü’l-vüzerâ’da, Râmiz Paşazâde Mehmed İzzet Harîta-i Kapûdânân-ı Deryâ’da vermiştir. Bu alanda bir başka eser, Şehrîzâde Mehmed Said’in Tuhfe-i Mustafaviyye fî beyâni Kapûdânân-ı Devlet-i Aliyye’sidir. Aynı yüzyılda Habib Efendi Hat ve Hattâtân’da İran ve Türk hattatlarından bahseder. Şehbaz Giray’ın oğlu Halim Giray, Gülbün-i Hânân adlı eserinde kırk dört Kırım hanının biyografisini bir araya getirmiştir. Mehmed Süreyyâ Bey’in Tezkire-i Meşâhîr-i Osmâniyye yahut yaygın adıyla Sicill-i Osmânî’si bu yüzyılda yazılmış genel nitelikte biyografi kitabıdır.

XX. yüzyılda Bağdatlı İsmâil Paşa’nın Hediyyetü’l-ʿârifîn’i gibi genel, İbnülemin Mahmud Kemal’in Osmanlı Devrinde Son Sadrıazamlar, Hoş Sadâ, Son Asır Türk Musikişinasları, Son Hattatlar’ı gibi özel nitelikli biyografik eserler kaleme alınmıştır. Yine birçok biyografik eserin yazarı olan Bursalı Mehmed Tâhir’in Osmanlı Müellifleri biyo-bibliyografik kaynaklardandır. Aynı sahada Necip Âsım’ın (Yazıksız) “Osmanlı Târih-nüvîsleri ve Müverrihleri” adlı çalışması zikredilebilir (TOEM, I/1 [1328], s. 41-52; II/7 [1328], s. 425-435; II/8 [1329], s. 498-499). Bu arada XIX ve XX. yüzyıllarda toplu ve özellikle bağımsız biyografi ve otobiyografi yazımında büyük artış olduğunu belirtmek gerekir (Koray, s. 155 vd.). Müstakil eserlerden başka bazı Osmanlı kroniklerinde çeşitli biyografiler bulunur. Bu eserlerde her padişah döneminin veya her yılın sonunda o yıl içinde ölmüş şahsiyetler hakkında verilen bilgiler özgün kaynak değerinde kabul edilebilir. Osmanlı devlet memurlarının resmî hal tercümelerini ihtiva eden Sicill-i Ahvâl Defterleri 1879-1909 yılları arasında tutulmuş en sağlam biyografi kayıtlarıdır.

BİBLİYOGRAFYA
TCYK, s. 617-753; Enver Koray, Türkiye Tarih Yayınları Bibliyografyası, İstanbul 1959, s. 155-172; Karatay, Türkçe Yazmalar, I, 331 vd.; F. Rosenthal, A History of Muslim Historiography, Leiden 1968, s. 93-95; Cengiz Orhonlu, “Derviş Abdullah’ın Dârüssaâde Ağaları Hakkında Bir Eseri: Risâle-i Teberdâriyye fî Ahvâl-i Dârüssaâde”, İsmail Hakkı Uzunçarşılı’ya Armağan, Ankara 1976, s. 225-249; Agâh Sırrı Levend, Türk Edebiyatı Tarihi, Ankara 1982, I, 353 vd.; Houria Yekhlef, Kâtip Çelebi ve Süllemü’l-vusûl’ü (doktora tezi, 1996), AÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü; a.mlf., “Kâtip Çelebi’nin Süllemü’l-vusûl İsimli Eseri Üzerine”, İslâmî Araştırmalar, XII/2, Ankara 1999, s. 149-158; Abdülkadir Özcan, “Osmanlı Tarih Edebiyatında Biyografi Türünün Ortaya Çıkışı ve Gelişmesi”, Nazımdan Nesire Edebî Türler (haz. Hatice Aynur v.dğr.), İstanbul 2009, s. 125-133; Behcet Gönül, “İstanbul Kütüphanelerinde al-Şaḳāʾiḳ al-nuʿmāniya Tercüme ve Zeyilleri”, , VII-VIII/11(1945), s. 151 vd.; Orhan Okay, “Tarihin Üvey Evlâdı: Biyografi”, Zaman, İstanbul 2 Eylül 2001, s. 17; O. Bouquet, “L’autobiographie par l’état chez les derniers ottomans”, Turcica, XXXVIII, Paris 2006, s. 251-379.

Maddenin bu bölümü TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2010 yılında İstanbul’da basılan 39. cildinde, 299-301 numaralı sayfalarda yer almıştır.