TESLĂS
- 1/2MĂźellif: JACQUES WAARDENBURGBĂślĂźme GitSĂśzlĂźkte âßçlemeâ anlamÄąndaki teslĂŽs kelimesi (Gr. trias; Lat. trinitas) İslâm geleneÄinde HÄąristiyanlÄąÄÄąn ßç unsurlu (baba-oÄul-kutsal ruh) ilâhlÄąk a…
- 2/2MĂźellif: SALİME LEYLA GĂRKANBĂślĂźme Gitİslâm AnlayÄąĹÄąnda. HÄąristiyan teologlarÄą, teslĂŽsin tek bir TanrÄąâdaki ßçlĂź yapÄąyÄą ifade ettiÄini ve bir tevhid biçimi kabul edilmesi gerektiÄini ileri…
SĂśzlĂźkte âßçlemeâ anlamÄąndaki teslĂŽs kelimesi (Gr. trias; Lat. trinitas) İslâm geleneÄinde HÄąristiyanlÄąÄÄąn ßç unsurlu (baba-oÄul-kutsal ruh) ilâhlÄąk anlayÄąĹÄąnÄą ifade eder. TeslĂŽs fikri HÄąristiyanlÄąk Ăśncesi geleneklerde (MÄąsÄąrâda İsis, Osiris ve Horus, Hintâte Brahma, ViĹnu, Ĺiva yahut Brahma, Narayana, Rudra vb.) ve yahudi mistisizminde farklÄą biçimlerde yer almÄąĹtÄąr. Kitâb-Äą Mukaddesâte teslĂŽs ne kelime ne de doktrin olarak mevcuttur. Ahd-i CedĂŽdâde âbabaâ, âoÄul / insan oÄlu / TanrÄą oÄluâ ve âkutsal ruh / TanrÄąânÄąn ruhuâ ifadeleri geçse de teslĂŽsin ßç unsurundan birlikte sadece -muhtemelen geç dĂśneme ait- iki yerde bahsedilmiĹtir. Matta kitabÄąnÄąn sonunda Ăsâ havârilerini bĂźtĂźn milletleri baba, oÄul ve kutsal ruh adÄąna vaftiz etmekle gĂśrevlendirirken (28/19) Pavlus, Korintoslularâa yazdÄąÄÄą ikinci mektubunu, âRab Ăsâ MesĂŽhâin lutfu, TanrÄąânÄąn sevgisi ve kutsal ruhun yoldaĹlÄąÄÄą hepinizle olsunâ diyerek bitirmektedir (13/13).
İlk ßç İncilâdeki (sinoptik İnciller) anlatÄąmdan, sÄąkça âinsan oÄluâ diye nitelenen ĂsâânÄąn, havârileri tarafÄąndan beklenen MesĂŽh olarak gĂśrĂźldĂźÄĂź ve buna paralel Ĺekilde TanrÄą ile Ăśzel iliĹki içinde bulunduÄuna inanÄąldÄąÄÄą anlaĹÄąlmaktadÄąr (Matta, 10/23; 12/28-32; 16/13-16; 20/28; Markos, 8/31, 38; Luka, 2/11; 4/14; 6/5; 9/20; 12/8-10). HÄąristiyanlÄąÄÄąn oluĹum dĂśneminin baĹlangÄącÄąnda StoacÄą filozoflar tarafÄąndan kullanÄąldÄąÄÄą ve yahudi gnostik çevrelerde bilhassa İskenderiyeli yahudi filozofu Filon (Ăś. 50) tarafÄąndan benimsendiÄi Ĺekliyle yaratÄąlÄąĹtaki ilk ilke ya da âTanrÄąânÄąn kendisiyle dĂźnyayÄą yarattÄąÄÄą kelimesiâ anlamÄąnda âlogosâ fikri ĂsâânÄąn tabiatÄą ve ilâhlÄąk konusu Ăźzerine yapÄąlan yorumlarÄą etkilemiĹtir. Yuhanna İnciliânde ve Pavlusâun mektuplarÄąnda vurgulandÄąÄÄą Ăźzere Ăsâ MesĂŽh, fizikĂŽ anlamda deÄilse bile mânevĂŽ anlamda babanÄąn oÄlu yani logosu kabul edilmiĹtir (Yuhanna, 1/1-3, 14, 18; 3/14-17; 8/28; 10/36-38; 14/8-11; Korintoslularâa Birinci Mektup, 8/5-6; Koloselilerâe Mektup 1/12-20; diÄer İncillerâde yer alan âTanrÄąânÄąn oÄluâ ve âbaba-oÄulâ ifadeleri için ayrÄąca bk. Matta, 3/16; 4/3; 11/27; Markos, 13/32; Luka, 10/22). Kitâb-Äą Mukaddesâte TanrÄąâdan baba Ĺeklinde bazan çoÄul olarak bahsedilmesi, ayrÄąca TanrÄą ile baÄlantÄąlÄą biçimde mevcudiyet, hikmet kelime ve ruh gibi sĂśzcĂźklerin kullanÄąlmasÄą gibi hususlar teslĂŽs doktrini lehine birer delil kabul edilse de, modern Kitâb-Äą Mukaddes araĹtÄąrmacÄąlÄąÄÄąndaki hâkim gĂśrߊsĂśz konusu ifade ve kullanÄąmlardan hareketle bedenleĹen (hulĂťl/enkarnasyon) çok unsurlu bir TanrÄą fikrine ulaĹmanÄąn baÄlam dÄąĹÄą sayÄąlacaÄÄą yĂśnĂźndedir. Fakat bilhassa yahudi gnostik ve mistik çevrelerde kullanÄąlan logos fikrinin hÄąristiyan teslĂŽsinin ve ĂsâânÄąn ilâhlÄąÄÄą inancÄąnÄąn oluĹumunu etkilediÄi açĹktÄąr.
TeslĂŽs kelimesi (triados), ilk defa Antakya PatriÄi Teofilos tarafÄąndan yaklaĹÄąk 180 yÄąlÄąnda bugĂźn anlaĹÄąlan mânada teslĂŽs doktrinini kastetmeden TanrÄą, TanrÄąânÄąn kelimesi ve TanrÄąânÄąn hikmeti (ruhu) Ĺeklinde kullanÄąlmÄąĹtÄąr. İlk kilise babalarÄąndan Irenaeus (II. yĂźzyÄąl), oÄul ve ruhu tek bir TanrÄąânÄąn (baba) farklÄą gĂśrĂźnĂźmleri biçiminde yorumlamÄąĹtÄąr. İlk Latin kilise babasÄą Tertullian (Ăś. 225), bir asÄąr sonra doktrinleĹecek olan teslĂŽs inancÄąnÄą belirleyecek Ĺekilde ilâhlÄąktaki ßç unsurdan bahsetmiĹ, bunlarÄąn Ăśzde bir, fakat Ĺahsiyet olarak (Lat. personae = gerçek tabiatÄą gĂśsteren maske) ayrÄą olduÄunu ve bu Ĺahsiyetlerden her birinin kâinatÄąn yaratÄąlÄąĹÄąnda farklÄą birer fonksiyon icra ettiÄini ileri sĂźrmĂźĹtĂźr. Buna gĂśre ilk Ĺahsiyetin (baba) gĂśrevi yaratma, ikinci Ĺahsiyetin (oÄul) gĂśrevi kurtarma, ßçßncĂź Ĺahsiyetin (kutsal ruh) gĂśrevi kutsamadÄąr. DoÄu kilisesinin en bĂźyĂźk teologu kabul edilen İskenderiyeli Orijen (Ăś. 254), hiyerarĹik bir teslĂŽs anlayÄąĹÄą ĂśngĂśrĂźp babadan mânevĂŽ olarak çĹkan kelimenin ya da oÄulun kâinatÄą idare etme, kelimeden çĹkan kutsal ruhun ise azizlere ilhamda bulunma gĂśrevini ĂźstlendiÄine iĹaret etmiĹtir.
IV. yĂźzyÄąlda İmparator Konstantinosâun hÄąristiyanlara yĂśnelik tolerans kararÄąnÄąn ardÄąndan genelde HÄąristiyanlÄąk, Ăśzelde teslĂŽs inancÄą açĹsÄąndan yeni bir geliĹme ortaya çĹkmÄąĹtÄąr. Konstantinos imparatorluk içinde birliÄi tesis etmek amacÄąyla, diÄer bir ifadeyle imparatorluÄun birliÄinin teminatÄą olarak HÄąristiyanlÄąk içinde de birliÄi gerekli gĂśrmĂźĹ, Teolojik tartÄąĹmalarÄą sona erdirmek ve kilise teĹkilâtÄąnÄą gßçlendirmek maksadÄąyla İznikâte 325 yÄąlÄąnda bĂźtĂźn piskoposlarÄąn katÄąlÄąmÄąyla (ekĂźmenik) bir konsilin toplanmasÄąnÄą kararlaĹtÄąrmÄąĹtÄąr. Baba ile oÄul arasÄąndaki iliĹki Ăźzerine yoÄunlaĹan tartÄąĹmalarda MÄąsÄąrlÄą hÄąristiyan teologu Arius, teslĂŽsi Ĺeklen reddetmese de tek mutlak ilâhĂŽ ilke olarak babanÄąn yani tekin hâkimiyetini esas alan bir ilâhlÄąk anlayÄąĹÄąnÄą savunmuĹtur. Ariusâa gĂśre logos ya da MesĂŽh anlamÄąnda oÄulun ezelĂŽ olmasÄą imkânsÄązdÄąr, zira sadece baba yani TanrÄą doÄurulmamÄąĹtÄąr, dolayÄąsÄąyla tek ezelĂŽ olan da Oâdur. YaratÄąlĹŠve kurtuluĹa yĂśnelik ilâhĂŽ planÄąn bir vasÄątasÄą kabul edilen oÄul ise bu mânada ilk aĹkÄąn varlÄąk ve her Ĺeyin ilkesi olmakla birlikte yine de yaratÄąlmĹŠbir varlÄąktÄąr. Bu Ĺekilde Arius teslĂŽsteki ilk ilkenin mutlak ilâhlÄąÄÄąnÄą ve ezelĂŽliÄini savunmuĹ, ikinci ilkenin baba ile aynÄą (Gr. homoousios) tabiata deÄil sadece benzer (Gr. homoios) tabiata sahip bulunduÄunu ileri sĂźrmĂźĹtĂźr. Arius, İznik Konsiliânde DoÄulu piskoposlarÄąn çoÄunluÄu tarafÄąndan desteklense de İskenderiye Piskoposu Alexander ve ardÄąndan Athanasius ile BatÄąlÄą piskoposlarÄąn hĂźcumuna uÄramÄąĹtÄąr. YapÄąlan oylama sonunda Ariusâun tezi konsildeki piskoposlarÄąn çoÄunluÄu tarafÄąndan reddedilmiĹ, buna karĹÄąlÄąk oÄulun baba ile aynÄą tabiata sahip, dolayÄąsÄąyla ilâh olduÄu tezi kabul gĂśrmĂźĹtĂźr. Bu tez, HÄąristiyanlÄąk tarihinin ilk ekĂźmenik konsilinde karara baÄlanan aslĂŽ bir dogma hĂźviyetine sahiptir. Konstantinosâun ardÄąndan İmparator Konstantios ile Valens, Ariusçu tezi desteklese de kilise heretik kabul ettiÄi Arius taraftarlarÄąnÄą ortadan kaldÄąrmaya çalÄąĹmÄąĹtÄąr. Ariusçuluk, ĂsâânÄąn ilâhlÄąÄÄąnÄą reddeden ve tek TanrÄą inancÄąnÄą benimseyen yahudi-hÄąristiyan Ebionitler gibi VI. yĂźzyÄąla kadar varlÄąÄÄąnÄą devam ettirdikten sonra tarihe karÄąĹmÄąĹtÄąr.
HÄąristiyanlÄąÄÄą resmĂŽ din haline getiren İmparator I. Theodosios zamanÄąnda İstanbulâda toplanan ikinci ekĂźmenik konsilde (381) teslĂŽsteki ßçßncĂź unsur olan kutsal ruhun da oÄul gibi ilâhĂŽ tabiata sahip bulunduÄu gĂśrĂźĹĂź karara baÄlanmÄąĹtÄąr. Bu ilk iki konsilin kararlarÄą sonucunda teslĂŽsi meydana getiren baba, oÄul ve kutsal ruhun aynÄą Ăśzden geldiÄi ve hepsinin birer ilâh olduÄu tezi kabul edilmiĹtir. İlk defa Tertullian tarafÄąndan sĂśylendiÄi biçimiyle âßç Ĺahsiyete ve tek Ăśze sahip ilâhlÄąkâ yani âßçlĂź birlikâ Ĺeklinde ifade edilmiĹtir. Buna gĂśre genel varlÄąk olan TanrÄą, Ĺahsiyet diye adlandÄąrÄąlan ßç Ăśzel varlÄąÄa sahiptir. Daha sonra toplanan iki ekĂźmenik konsil ise (Efes, 431; KadÄąkĂśy, 451) ĂsâânÄąn Ĺahsiyetinin mahiyeti, ilâhĂŽ ve insanĂŽ tabiatlarÄąnÄąn birbiriyle iliĹkisi konularÄą Ăźzerine yoÄunlaĹmÄąĹtÄąr. Efes Konsiliânde ĂsâânÄąn ilâhĂŽ ve insanĂŽ tabiatlarÄąnÄą tamamen birbirinden ayÄąrarak Meryemâden doÄan ĂsâânÄąn TanrÄą sayÄąlamayacaÄÄąnÄą ileri sĂźren İstanbul PatriÄi Nestorius aforoz edilmiĹ, KadÄąkĂśy Konsiliânde ise ĂsâânÄąn insanĂŽ tabiatÄąnÄąn ilâhĂŽ tabiatÄą içinde yok olduÄunu iddia eden monofizit gĂśrߊreddedilmiĹtir. Bunun yerine ĂsâânÄąn tek bir Ĺahsiyette ilâhĂŽ ve insanĂŽ iki ayrÄą tabiata sahip bulunduÄu, yani aynÄą anda hem tam bir insan hem tam bir ilâh ve Meryemâin de TanrÄąânÄąn annesi (theotokos) olduÄu gĂśrĂźĹĂź kabul edilmiĹtir. Bu Ĺekilde dogma haline gelen teslĂŽs doktrini, hem Grek hem Latin teologlarÄą tarafÄąndan aklĂŽ ve ontolojik bir kavramlaĹtÄąrmayÄą gerekli kÄąlacak Ĺekilde hÄąristiyan teolojisinin baĹlangĹç noktasÄąnÄą oluĹturmuĹtur. Bunun yanÄąnda baĹka dogmalarÄąn ortaya çĹkmasÄą, hÄąristiyan cemaatine (kiliseye) dahil olanlarla olmayanlar arasÄąnda açĹk bir ayÄąrÄąma gidilmesine temel teĹkil etmiĹ, diÄer bir ifadeyle teslĂŽs, kilisenin sapkÄąnlarÄą tesbit etme ve ortadan kaldÄąrma kriteri olarak kullanÄąlmÄąĹtÄąr. AynÄą zamanda sÄąradan insanlarÄąn inancÄąnda ve dindarlÄąÄÄąnda TanrÄąânÄąn sonsuz sÄąrrÄąnÄąn iĹareti ve sembolĂź olarak hayranlÄąk ve saygÄą konusu haline gelmiĹtir.
İlâhĂŽ sÄąrrÄąn derinliÄinin gĂśstergesi biçiminde gĂśrĂźlen ilâhlÄąktaki ßç farklÄą ĹahÄąs fikri, ilk kilise babalarÄą tarafÄąndan dĂśnemin revaçta olan felsefĂŽ kavramlarÄą çerçevesinde yorumlanmÄąĹtÄąr. SĂśz konusu kavramlardan biri Ăśzellikle Yeni Eflâtuncu dĂźĹĂźnce içinde geliĹen, maddĂŽ ve mânevĂŽ hakikatin TanrÄąâdan sudĂťr yoluyla çĹktÄąÄÄą fikridir. Bu fikir doÄrultusunda hÄąristiyan teologlarÄą arasÄąnda farklÄą eÄilimler ortaya çĹkmÄąĹtÄąr. TeslĂŽsi meydana getiren ßç Ĺahsiyetin, TanrÄąânÄąn kâinata yĂśnelik faaliyetinde icra ettiÄi ßç farklÄą fonksiyonun Ăśtesinde birbirleriyle iliĹkisi de tartÄąĹmaya dahil edilmiĹtir. DoÄu HÄąristiyanlÄąÄÄą hiyerarĹik teslĂŽs anlayÄąĹÄąndan hareketle bu ßç Ĺahsiyetin Ăśzellikleri Ăźzerinde yoÄunlaĹmĹŠve aÄÄąrlÄąklÄą biçimde bu ßçßnĂźn birliÄinin nasÄąl ortaya konacaÄÄą sorusu (ßçteki birlik) Ăźzerinde durmuĹtur. BatÄą HÄąristiyanlÄąÄÄą ise bu ßç Ĺahsiyetin ortak ilâhĂŽ tabiatÄąnÄą veya ĂśzĂźnĂź esas almÄąĹ, buradan hareketle birliÄin nasÄąl farklÄąlaĹtÄąÄÄąnÄą (birdeki ßçlĂźk) açĹklamaya çalÄąĹmÄąĹtÄąr.
BatÄą hÄąristiyan teolojisinde teslĂŽs doktriniyle baÄlantÄąlÄą Ĺekilde yeni bir anlayĹŠgeliĹtiren Augustine (Ăś. 430) teslĂŽsi oluĹturan ßç ĹahÄąs arasÄąndaki iliĹkiyi ilâhĂŽ hayattaki sĂźreçler biçiminde açĹklamÄąĹtÄąr. İlâhlÄąktaki bu sĂźreçleri kendini bilme veya kendini sevme Ĺeklinde insan hayatÄąnda da var olan sĂźreçlerle mukayese etmiĹtir. Buna gĂśre kutsal ruh esasen baba ile oÄul arasÄąndaki karĹÄąlÄąklÄą sevgiyi ifade etmektedir. Bu Ĺekilde ilâhlÄąÄÄąn iç hayatÄąna ya da iç dinamiÄine dikkat çekilmesi, teslĂŽs konusunda BatÄą hÄąristiyan dĂźĹĂźncesine daha metafizik bir yĂśnelim kazandÄąrmÄąĹtÄąr. DoÄu HÄąristiyanlÄąÄÄąânda birinci derecede Ăśnem taĹÄąyan, teslĂŽsi oluĹturan ßç ĹahsÄąn TanrÄąânÄąn yaratÄąlÄąĹla ve dĂźnya ile baÄlantÄąsÄąndaki yeri konusuna BatÄą HÄąristiyanlÄąÄÄąânda daha az Ăśnem verilmiĹtir.
Grek hÄąristiyan teolojisindeki teslĂŽs doktrini Ăźzerinde ise Kapadokya babalarÄą diye bilinen Kayseriye Piskoposu Basil (Ăś. 379), Nazianuslu Gregory ve NyssalÄą Gregorâun fikirleri etkili olmuĹtur. Bu teologlar âĂśzâ (Gr. ousia) ve âĹahsĂŽ varlÄąkâ (Gr. hypostasis) gibi bazÄą teolojik ve ontolojik kavramlar geliĹtirip teslĂŽs doktrininin rafine hale gelmesine ve AriusçuluÄun tamamen silinmesine yardÄąm etmiĹtir. Yuhannâ ed-DÄąmaĹkÄŤ ise ßç ilâhĂŽ unsurun karĹÄąlÄąklÄą olarak birbirine nĂźfuz etmesi (Gr. perichoresis) Ĺeklindeki teslĂŽs anlayÄąĹÄąna resmĂŽ hĂźviyet kazandÄąrmÄąĹtÄąr. Bu doktrin Grek teolojisinde kendiliÄinden Ăśnem arzeden, klasik sĂśylemiyle ilâhlÄąÄÄąn babada ortaya çĹktÄąÄÄą, oÄula yayÄąldÄąÄÄą ve kutsal ruha geçtiÄi biçiminde ĹahÄąslarÄąn ayrÄąlÄąÄÄą vurgusu yerine, TanrÄąânÄąn birliÄi fikrini Ăśne çĹkarmÄąĹtÄąr. Bu mânada Latin teolojisi ßç ilâhĂŽ ĹahsÄąn ortak olduÄu noktayÄą vurgulamÄąĹ, teslĂŽsi Grek teolojisinde gĂśrĂźldĂźÄĂź gibi kendi içine kapalÄą bir sistem halinde ortaya koymuĹtur. Doktrin olarak ĂśÄretilen ve ibadetlerde yer alan teslĂŽs inancÄą OrtaçaÄ boyunca hem DoÄuâda hem BatÄąâda hÄąristiyan teolojisinin esaslarÄąndan biri olmaya devam etmiĹ, kiliseye mensubiyetin zorunlu ĹartÄą Ĺeklinde gĂśrĂźlmĂźĹtĂźr. Genelde, teslĂŽsin tamamÄąyla anlaĹÄąlmasÄąnÄąn insan aklÄąnÄą aĹan bir husus olduÄu, bu mânada aklÄąn TanrÄąânÄąn varlÄąÄÄąnÄąn sÄąrrÄą karĹÄąsÄąnda boyun eÄmesi gerektiÄi kabul edilmiĹtir. Buna raÄmen birçok OrtaçaÄ hÄąristiyan âlimi, Ăśzellikle yahudi ve mĂźslĂźman yazarlara karĹÄą yazdÄąklarÄą reddiyelerde teslĂŽs doktrinini aklĂŽ delillerle destekleme yoluna gitmiĹtir.
XVI. yĂźzyÄąlda BatÄą Avrupaâda ortaya çĹkan reform hareketinin Roma Katolik kilisesinin otoritesini kĂśkten sorgulamasÄąyla birlikte teslĂŽs doktrini tekrar tartÄąĹma konusu haline gelmiĹtir. Hareketin liderleri olan Martin Luther, John Calvin ve Ulrich Zwingli doktrini benimserken aynÄą dĂśnemde ortaya çĹkÄąp Polonya ve Transilvanyaâda (Macaristan) geniĹ desteÄe sahip olan, Hollanda, İngiltere ve daha sonra Amerika BirleĹik Devletleriânde belli Ăślçßde taraftar bulan Sosinyen ve diÄer Unitaryen hareketler âTanrÄąânÄąn ßçlĂźÄĂźâ anlamÄąnda teslĂŽs doktrinini reddetmiĹ ve ĂsâânÄąn yaratÄąlmĹŠolduÄunu sĂśylemiĹtir. ĂsââyÄą bir peygamber kabul eden klasik Unitaryen anlayÄąĹa gĂśre Ahd-i CedĂŽdâde Ăsâ ne TanrÄąlÄąk iddiasÄąnda bulunmuĹ ne de TanrÄąânÄąn ßçlĂźÄĂźnden bahsetmiĹtir. XVIII. yĂźzyÄąl AydÄąnlanma hareketiyle XIX. yĂźzyÄąl liberal dĂźĹĂźncesi teslĂŽse fazla Ăśnem atfetmemiĹtir. XX. yĂźzyÄąl BatÄą AvrupaâsÄąnda Karl Rahner ve Karl Barth gibi Ăśnde gelen Katolik ve Protestan teologlar, bu doktrini TanrÄąânÄąn var oluĹ biçimi ve kendini kendisiyle vahyetmesi Ĺeklinde izah etmiĹtir. Geleneksel teslĂŽs teolojisindeki ĹahÄąs kelimesinin yerine âvar oluĹ durumuâ ifadesini koyan Barth, teslĂŽsi âTanrÄąânÄąn vahyeden, vahiy, vahyedilmiĹlik olmasÄąâ Ĺeklinde açĹklamÄąĹtÄąr.
GĂźnĂźmĂźzde hÄąristiyan teolojisi sĂśz konusu olduÄunda genellemeye gitmeksizin teslĂŽsin daha ziyade iliĹki teolojisi biçiminde yorumlandÄąÄÄą sĂśylenebilir. Buna gĂśre TanrÄąânÄąn yaratÄąlÄąĹla iliĹkisi ve dĂźnyayÄą meydana getirme biçimi teslĂŽsi oluĹturan baba, oÄul ve kutsal ruh arasÄąndaki iliĹkiye gĂśre ĹekillenmiĹtir. Bu dĂźĹĂźncede TanrÄą, hem yarattÄąklarÄąyla kendiliÄinden baÄlantÄą kuran bir sevgi hem de teslĂŽsi oluĹturan ĹahÄąslar arasÄąndaki karĹÄąlÄąklÄą sevgi iliĹkisi biçiminde anlaĹÄąlÄąp tecrĂźbe edilmektedir.
BİBLİYOGRAFYA
L. Hodgson, The Doctrine of the Trinity, New York 1944.
Claude Welch, In This Name: The Doctrine of the Trinity in Contemporary Theology, New York 1952.
C. C. Richardson, The Doctrine of the Trinity, New York 1958.
J. N. D. Kelly, Early Christian Doctrines, New York 1977.
W. J. Kasper, The God of Jesus Christ, New York 1983.
T. F. Torrance, The Trinitarian Faith: The Evangelical Theology of the Ancient Catholic Church, Edinburgh 1988.
a.mlf., The Christian Doctrine of God. One Being Three Persons, Edinburgh 1996.
Mehmet Bayraktar, Bir HÄąristiyan DogmasÄą Teslis, Ankara 2007.
Maddenin bu bĂślĂźmĂź TDV İslâm Ansiklopedisiânin 2011 yÄąlÄąnda İstanbulâda basÄąlan 40. cildinde, 548-549 numaralÄą sayfalarda yer almÄąĹtÄąr.
İslâm AnlayÄąĹÄąnda. HÄąristiyan teologlarÄą, teslĂŽsin tek bir TanrÄąâdaki ßçlĂź yapÄąyÄą ifade ettiÄini ve bir tevhid biçimi kabul edilmesi gerektiÄini ileri sĂźrse de, hÄąristiyan geleneÄinde bile tartÄąĹmalÄą olan bu inanç, gerek Kurâanâda gerek sonraki reddiye kitaplarÄąnda AllahâÄąn mutlak birliÄi ve tekliÄi mânasÄąnda İslâm tevhid akĂŽdesine aykÄąrÄą gĂśrĂźlmߊve HÄąristiyanlÄąÄa yĂśnelik en Ăśnemli eleĹtiri konusunu teĹkil etmiĹtir. Kurâanâda, AllahâÄąn ßç veya ßçßn biri kabul edilmesi (en-Nisâ 4/171; el-Mâide 5/73), AllahâÄąn bir beĹer ve peygamber olan Ăsâ ile ĂśzdeĹleĹtirilmesi (el-Mâide 5/17, 72), AllahâÄąn yanÄą sÄąra Ăsââya ve annesi Meryemâe ilâhlÄąk nisbet edilmesi (el-Mâide 5/116), ĂsâânÄąn AllahâÄąn oÄlu olarak gĂśrĂźlmesi ve bu Ĺekilde Allahâa çocuk izâfe edilmesine (et-Tevbe 9/30) iĹaret edilmekte, bĂźtĂźn bu anlayÄąĹlarÄąn tevhid inancÄąna ve bir peygamber sÄąfatÄąyla ancak tevhidi tebliÄ eden Hz. ĂsâânÄąn tebliÄine aykÄąrÄą dĂźĹtĂźÄĂź, Ĺirk ve kĂźfĂźr içerdiÄi belirtilmektedir (el-Mâide 5/72, 75, 117; Meryem 19/30-38; ayrÄąca bk. el-MĂźâminĂťn 23/91; el-FurkÄn 25/2; el-İhlâs 112/3-4).
SĂśz konusu âyetlerde, IV-V. yĂźzyÄąllarda dogma haline gelen teslĂŽs doktrininin Ăśtesinde bu konuda HÄąristiyanlÄąÄÄąn ilk dĂśneminden itibaren gĂśrĂźlen ve zaman içinde Ortodoks-heretik ayrÄąĹmasÄąnÄą doÄuran, İslâmâÄąn ortaya çĹktÄąÄÄą dĂśnemde canlÄąlÄąÄÄąnÄą koruyan farklÄą anlayÄąĹlara ve halk inançlarÄąna da atÄąf yapÄąldÄąÄÄą anlaĹÄąlmaktadÄąr. Ancak hÄąristiyan dinler tarihçisi G. Parrinder, daha ileri bir okuma yaparak, Kurâanâdaki ifadelerin dogma haline gelen teslĂŽs inancÄąnÄą deÄil hÄąristiyanlar arasÄąndaki heretik gĂśrĂźĹleri hedef aldÄąÄÄąnÄą ileri sĂźrmĂźĹtĂźr. Parrinder, teslĂŽs diliyle ilgili bazÄą yanlĹŠkullanÄąmlarÄąn varlÄąÄÄąnÄą kabul etmekle birlikte teslĂŽs dogmasÄąnda TanrÄąânÄąn/ilâhlÄąÄÄąn tekliÄi konusunda bir ĹĂźphenin bulunmadÄąÄÄąnÄą, bu dogmadaki ßçßn ilâhlÄąÄÄą teĹkil eden unsurlar olduÄunu, ayrÄąca TanrÄąânÄąn Ăsâ ile ĂśzdeĹleĹtirilmediÄini, bĂśyle bir ĂśzdeĹleĹtirmenin HÄąristiyanlÄąÄÄąn ilk asÄąrlarÄąnda ortaya çĹkan bazÄą heretik gĂśrĂźĹlere dayandÄąÄÄąnÄą iddia etmiĹtir. Ăte yandan Meryemâin ilâhlaĹtÄąrÄąlmasÄą baÄlamÄąnda Meryemâin TanrÄą annesi olarak yĂźceltilmesine ve Meryem etrafÄąnda bir kĂźlt meydana gelmesine raÄmen kilise anlayÄąĹÄąnda onun yaratÄąlmÄąĹlÄąÄÄą konusunda ĹĂźphe bulunmadÄąÄÄąnÄą sĂśyleyen Parrinder, HÄąristiyanlÄąÄÄąn ilk asÄąrlarÄąnda Arap yarÄąmadasÄąndaki yarÄą pagan karakterli bazÄą heretik hÄąristiyan gruplarÄąn Meryemâe bir tanrĹça gibi tapÄąndÄąklarÄąnÄą, hÄąristiyan geleneÄinde de Meryemâin bilhassa monofizit gruplar arasÄąnda gĂśrĂźldĂźÄĂź Ăźzere, teslĂŽsin ßçßncĂź (ve diĹi) unsuru olan kutsal ruhla ĂśzdeĹleĹtirildiÄini belirtmiĹtir (Jesus in the QurâÄn, s. 133-137; ayrÄąca bk. MERYEM).
TeslĂŽsle ilgili Kurâan âyetlerinin mĂźslĂźman âlimler tarafÄąndan nasÄąl anlaĹÄąldÄąÄÄą konusunda Fahreddin er-RâzĂŽ, AllahâÄąn ßç veya ßçßn biri olmasÄąna yĂśnelik ifadelerin iki Ĺekilde yorumlandÄąÄÄąnÄą belirtmiĹtir. Bunlardan ilki teslĂŽsin Allah, Ăsâ ve Meryemâden meydana gelen ßç ilâh fikrini yansÄąttÄąÄÄą gĂśrĂźĹĂźdĂźr. DiÄeri ise kelâmcÄąlarÄąn hÄąristiyanlardan aktardÄąklarÄą Ĺekliyle teslĂŽsin tek Ăśze (cevher) ve baba (zat/vĂźcud), oÄul (kelime/ilim), kutsal ruhtan (hayat) oluĹan ßç unsura (ekÄnĂŽm-i selâse) sahip tek bir ilâhlÄąk anlayÄąĹÄąnÄą ifade ettiÄidir; RâzĂŽâye gĂśre bu Ĺekilde hÄąristiyanlar hem bu unsurlarÄąn her birini hem de bĂźtĂźnĂźnĂź ilâh kabul etmektedir (MefâtÎḼuâl-ÄĄayb, XII, 60; ayrÄąca bk. ZemahĹerĂŽ, I, 581; Nuâmân b. MahmĂťd el-ĂlĂťsĂŽ, I, 79). RâzĂŽ ayrÄąca bu anlayÄąĹÄąn sĂśylendiÄi gibi çok unsurlu deÄil çok zatlÄą bir ilâhlÄąÄa iĹaret ettiÄini ileri sĂźrmĂźĹtĂźr. Bunun bĂśyle oluĹunun delili, hÄąristiyanlarÄąn sÄąfat diye adlandÄąrdÄąklarÄą bu unsurlarÄą gerçekte kendi kendine var olan birer zat Ĺeklinde anlamalarÄą ve zatÄąn hem Ăsââya hem de Meryemâe hulĂťl ettiÄini sĂśylemeleridir (MefâtÎḼuâl-ÄĄayb, XI, 116; ayrÄąca bk. KÄdĂŽ AbdĂźlcebbâr, TesĚąbĂŽt, I, 92-93, 95; TakÄąyyĂźddin İbn Teymiyye, III, 158). TeslĂŽsteki unsurlarÄą doÄmamĹŠama doÄurmuĹ olan baba, doÄurmamĹŠama doÄmuĹ olan oÄul ve bu ikisinin arasÄąnda yer alan eĹ Ĺeklinde veren TaberĂŽ ise, bu inancÄąn kendisi doÄmamĹŠve doÄurmamÄąĹ, bĂźtĂźn doÄmuĹ ve doÄurmuĹlarÄąn yaratÄącÄąsÄą tek bir ilâh anlayÄąĹÄąna ters dĂźĹtĂźÄĂźnĂź belirtmiĹtir (CâmiĘżuâl-beyân, VI, 313).
MĂźfessirler ĂsâânÄąn hÄąristiyanlarca ilâhlaĹtÄąrÄąldÄąÄÄąnÄą belirten âyeti ĂsâânÄąn AllahâÄąn oÄlu Ĺeklinde gĂśrĂźlmesine atÄąfla açĹklamÄąĹtÄąr. ZemahĹerĂŽâye gĂśre hÄąristiyanlar ĂsââyÄą anne yĂśnĂźnden nâsĂťtĂŽ (insan), baba yĂśnĂźnden lâhĂťtĂŽ (ilâh) saymakta, bĂśylece ĂsââyÄą Allahâa peygamber olarak deÄil, cins/Ăśz birliÄini gerektirecek Ĺekilde oÄul olarak nisbet etmektedir (el-KeĹĹâf, I, 581). Fahreddin er-RâzĂŽâye gĂśre de sĂśz konusu âyette, hÄąristiyanlarÄąn ĂsââyÄą yĂźceltmede aĹÄąrÄą gitmelerine ve AllahâÄąn Ăsââya hulĂťl edip onun bedeniyle veya ruhuyla birleĹtiÄini sĂśylemelerine iĹaret vardÄąr (MefâtÎḼuâl-ÄĄayb, XI, 115). AllahâÄąn Ăsâ ile ĂśzdeĹleĹtirilmesine yĂśnelik âyet ise AllahâÄąn hulĂťl yoluyla ĂsâânÄąn zatÄąyla birleĹtiÄini ve bu Ĺekilde Meryemâin ilâh doÄurduÄunu sĂśyleyen YaâkĹŤbĂŽlerâin (SĂźryânĂŽler) anlayÄąĹÄąna atÄąfta bulunularak açĹklanmÄąĹtÄąr (TaberĂŽ, VI, 313; Fahreddin er-RâzĂŽ, MefâtÎḼuâl-ÄĄayb, XI, 59; ayrÄąca bk. İbn Hazm, II, 66; ĹehristânĂŽ, II, 30-31).
İslâm âlimleri tarafÄąndan HÄąristiyanlÄąÄa karĹÄą yazÄąlan reddiyelerin yanÄą sÄąra âmilel-nihalâ tĂźrĂź eserlerde de teslĂŽs konusu daha ayrÄąntÄąlÄą biçimde tartÄąĹÄąlmÄąĹ, bu doktrin naklĂŽ ve aklĂŽ deliller çerçevesinde çßrĂźtĂźlmeye çalÄąĹÄąlmÄąĹtÄąr. MĂźslĂźman âlimlerin teslĂŽse yĂśnelik eleĹtirileri çok unsurlu bir ilâhlÄąk anlayÄąĹÄą, AllahâÄąn insana hulĂťl etmesi, bir beĹer ve peygamber olan ĂsâânÄąn ilâhlaĹtÄąrÄąlmasÄąnÄąn tutarsÄązlÄąÄÄą gibi hususlar Ăźzerinde yoÄunlaĹmaktadÄąr. AyrÄąca hÄąristiyanlar kendi kutsal metinlerini doÄru anlamadÄąklarÄą, Hz. ĂsâânÄąn ve diÄer peygamberlerin tebliÄlerini çarpÄąttÄąklarÄą, dinlerini paganlaĹtÄąrdÄąklarÄą ve inançlarÄąnda gĂśrߊbirliÄi bulunmadÄąÄÄą gibi noktalardan tenkit edilmektedir. TeslĂŽs inancÄąna karĹÄą en erken reddiyelerden birini kaleme alan EbĂť Ăsâ el-Verrâk, YaâkĹŤbĂŽ ve NestĂťrĂŽ mezheplerine gĂśre kadĂŽm olanÄąn (ilâhlÄąk) tek cevher ve ßç uknĂťm olduÄunu, bu ßç uknĂťmun tek cevher, tek cevherin de ßç uknĂťm kabul edildiÄini; MelkâÎlerâe gĂśre ilâhlÄąÄÄąn ßç uknĂťma sahip tek bir cevher olduÄunu, uknĂťmlarÄąn cevher fakat cevherin uknĂťmlar olmadÄąÄÄąnÄą belirtmiĹtir. AyrÄąca bu uknĂťmlarÄąn isimlendirilmesi (nitelik, ĹahÄąs, sÄąfat) ve kelimenin (oÄul) bedenlenmesi konularÄąnda da farklÄą anlayÄąĹlarÄąn bulunduÄuna iĹaret etmiĹtir (Thomas, s. 66-69). ĂnlĂź Muâtezile kelâmcÄąsÄą KÄdĂŽ AbdĂźlcebbâr hÄąristiyanlardan bazÄąlarÄąnÄąn ßç uknĂťmdan her birini diri, nutuk sahibi ve ilâh kabul ederken diÄer bazÄąlarÄąnÄąn kabul etmediÄini belirtmiĹtir (el-MuÄĄnĂŽ, V, 82).
MĂźslĂźman yazarlar teslĂŽse karĹÄą ileri sĂźrdĂźkleri metne dayalÄą eleĹtirilerde Ăśncelikle İncillerâdeki Ăsââya nisbetle kullanÄąlan âoÄulâ nitelemesi Ăźzerinde durmuĹlardÄąr. MĂźslĂźman yazarlar, hÄąristiyanlarÄąn oÄulluÄu doÄurma (vilâdet) deÄil oÄul edinme (tebennĂŽ) biçiminde anladÄąklarÄąnÄą kabul etmekle birlikte bu nitelemenin mecazi mânaya geldiÄi ve Ăsââya Ăśzel olmadÄąÄÄą, Kitâb-Äą Mukaddesâte İsrâiloÄullarÄą ve havâriler için de kullanÄąldÄąÄÄą (Ali b. Rabben et-TaberĂŽ, s. 146-147; EbĂźâl-BekÄ Sâlih b. HĂźseyin el-CaâferĂŽ, s. 59-60, 62-63 vd.), oÄulluk nitelemesine yĂźceltme amacÄąyla yer verilmesinin bile uygun gĂśrĂźlmediÄi, bĂśyle bir kullanÄąmÄąn cins birliÄini gerektirdiÄi (Câhiz, s. 79; MâtĂźrĂŽdĂŽ, s. 213-214; KÄdĂŽ AbdĂźlcebbâr, el-MuÄĄnĂŽ, V, 105-109 vd.), ayrÄąca Ăśrfte bĂśyle bir yĂźceltme Ĺeklinin bulunmadÄąÄÄą, bu yĂźzden yahudilerin, âBiz AllahâÄąn oÄullarÄąyÄązâ demelerinin Kurâanâda eleĹtirildiÄi (Câhiz, s. 74-75; BĂŽrĂťnĂŽâye gĂśre mecazi baba-oÄul nitelemesi İbrânĂŽceâye ve diÄer dillere uygun olsa da Arapçaâya uygun deÄildir [TaḼḳčḳu mâ liâl-Hind, s. 28-29]), Ăsââdan Ăśnce de mĂťcizeler gĂśsteren peygamberler geldiÄi, ancak bunun onlarÄąn oÄul/ilâh Ĺeklinde nitelenmesini gerektirmediÄi (Ali b. Rabben et-TaberĂŽ, s. 144; MâtĂźrĂŽdĂŽ, s. 211-212 vd.), Ădemâin de babasÄąz doÄduÄu, fakat onun AllahâÄąn oÄlu kabul edilmediÄi, aynÄą durumun Ăsâ için de geçerli olduÄu (Ali b. Rabben et-TaberĂŽ, s. 143-144; Câhiz, s. 82) gibi deliller ileri sĂźrmĂźĹtĂźr.
SĂśz konusu eleĹtirilerde teslĂŽsin ĂsâânÄąn İncillerâde nakledilen sĂśzlerine dayanmadÄąÄÄąndan hareketle Allahâla ĂsââyÄą Ăśzde bir kabul eden MelkâÎlerâin anlayÄąĹÄą, bu ikisinin ayrÄąlÄąÄÄąnÄą vurgulayan, Allahâla Ăsâ arasÄąndaki birliÄin irade birliÄi olduÄunu sĂśyleyen NestĂťrĂŽ anlayÄąĹÄą, bu inanca ters dĂźĹen ve Ăsââda tek bir ilâhĂŽ tabiatÄąn varlÄąÄÄąnÄą kabul eden YaâkĹŤbĂŽlerâin gĂśrĂźĹĂźne karĹÄąlÄąk ĂsâânÄąn yaratÄąlmĹŠbir insan olduÄunu gĂśsteren İncil ifadelerine de iĹaret edilmiĹtir (Ali b. Rabben et-TaberĂŽ, s. 121-123, 126-134, 144-145; Ĺehâbeddin el-KarâfĂŽ, s. 114-115; EbĂźâl-BekÄ Sâlih b. HĂźseyin el-CaâferĂŽ, s. 65, 66-67). İncillerâde ĂsâânÄąn Allah tarafÄąndan gĂśnderildiÄini, bir beĹer ve peygamber olduÄunu ifade eden sĂśzleri (Matta, 13/57; 23/9; Luka, 24/19-21; Yuhanna, 8/29-42; 20/17), kÄąyamet vakti gibi sadece AllahâÄąn bilip kendisinin bilmediÄi Ĺeylerden bahsetmesi (Markos, 13/32), yakalanmadan Ăśnce, âBaba, eÄer mĂźmkĂźnse bu kâseyi benden uzaklaĹtÄąr, ama benim istediÄim deÄil senin istediÄin olsunâ diye yalvarmasÄą (Matta, 26/39), çarmÄąhta Allahâa, âBeni niçin bÄąraktÄąn?â diye seslenmesi (Matta, 27/46), karnÄąnÄą doyurmak için yĂśneldiÄi incir aÄacÄąnda meyve bulamamasÄą (Matta, 21/18-19) ve kendisine doÄum ĂślĂźm, yeme içme, uyuma ve acÄą çekme gibi insanĂŽ Ăśzelliklerin atfedilmesi (Matta, 11/19; 17/12) bunlardandÄąr.
MĂźslĂźman âlimler, teslĂŽse yĂśnelik eleĹtirilerinde aklĂŽ deliller noktasÄąnda daha çok teslĂŽsteki unsurlarÄąn ve Ăsââya atfedilen lâhĂťtĂŽ ve nâsĂťtĂŽ tabiatlarÄąn kadĂŽm ve hâdis olma bakÄąmÄąndan birbiriyle iliĹkisi Ăźzerinde durmuĹtur. TeslĂŽsin bir sayÄą/terkip biçiminde ortaya konduÄu, her terkibin hâdis/mĂźmkin ve bunun da ilâhlÄąÄa zÄąt olduÄu (İbn Hazm, I, 53; Rahmetullah el-HindĂŽ, I, 30); sÄąfat ve niteliÄin zat ve mevzuda mevcut bulunduÄu, tek baĹÄąna kÄim olan Ĺeyin sÄąfat ve nitelik deÄil zat ve mevzu olduÄu, teslĂŽs anlayÄąĹÄąnda ise uknĂťmlarÄąn birer zat/mevzu biçiminde ortaya konduÄu, ilk akÄąl, ezelĂŽ kudret ve ezelĂŽ hayat Ĺeklinde ßç ebedĂŽ varlÄąÄÄąn ĂśngĂśrĂźldĂźÄĂź (Abdulehad DâvĂťd, s. 206-209), Ĺayet teslĂŽsteki unsurlar aynÄą Ăśze sahip ve kadĂŽm ise bunlardan hangisinin baba, hangisinin oÄul olarak adlandÄąrÄąlacaÄÄą noktasÄąnda karÄąĹÄąklÄąk bulunduÄu (MâtĂźrĂŽdĂŽ, s. 211; İbn Hazm, I, 48); unsurlar kadĂŽm ise oÄul ve kutsal ruh için geçerli sayÄąlmayan bir niteliÄin (kudret) babaya, baba için geçerli olmayan bir niteliÄin de (ilim ve hayat) diÄerlerine atfedilemeyeceÄi, teslĂŽste ise bu kuralÄąn ihlâl edildiÄi (KÄdĂŽ AbdĂźlcebbâr, el-MuÄĄnĂŽ, V, 86); sonralÄąÄÄąn hâdislik ĂśzelliÄi taĹÄądÄąÄÄą, babadan sonra olan oÄulun da kadĂŽm deÄil hâdis olacaÄÄą, hâdisin ise ne ilâh olabileceÄi (Ali b. Rabben et-TaberĂŽ, s. 147; MâtĂźrĂŽdĂŽ, s. 211; Ĺehâbeddin el-KarâfĂŽ, s. 113-114) ne de ilâha dĂśnĂźĹebileceÄi (İbn Hazm, I, 54); cisim ve araz olmadÄąÄÄąna gĂśre AllahâÄąn bir cisme hulĂťlĂźnĂźn imkânsÄązlÄąÄÄą, cisim kabul edildiÄi takdirde ise Oânun baĹka bir cisme hulĂťlĂź halinde kendi cĂźzlerinin o cismin cĂźzleriyle karÄąĹmasÄą anlamÄąna geldiÄinden bu da AllahâÄąn cĂźzlerindeki ayrÄąlÄąÄÄą gerektireceÄinden bu varsayÄąmÄąn imkânsÄąz olduÄu, Oânun araz olduÄu dĂźĹĂźnĂźlĂźrse bir mekâna ihtiyaç duyacaÄÄąndan bunun da imkânsÄąz olduÄu, AllahâÄąn bir bĂślĂźmĂźnĂźn veya cĂźzĂźnĂźn baĹka bir Ĺeye hulĂťlĂźnĂźn de imkânsÄąz olduÄu, zira Allahâtan ayrÄąlan cĂźz ilâhlÄąkta muteberse Allahâtan ayrÄąldÄąÄÄąnda AllahâÄąn ilâhlÄąÄÄąnÄąn kalmayacaÄÄą, muteber deÄilse Allahâtan bir parça sayÄąlamayacaÄÄą (Fahreddin er-RâzĂŽ, MĂźnâáşara, s. 24); MesĂŽhâte birleĹtiÄi iddia edilen ilâhĂŽ ve insanĂŽ tabiat aynÄą karakterde kaldÄąysa birleĹmenin geçersiz olduÄu, eÄer birleĹmeyle kastedilen kaynaĹma ise bunun da cins birliÄini gerektirdiÄi için imkânsÄąz bulunduÄu, kastedilen zÄąrhlanma ise kadĂŽmin zÄąrh olmasÄą cisme gĂśre Ĺekillenmesi demek olduÄundan lâhĂťtun nâsĂťta zÄąrh olmasÄąnÄąn geçersiz sayÄąldÄąÄÄą, hâdis olan hâdis olarak kalacaÄÄą için nâsĂťtun lâhĂťta zÄąrh olmasÄąnÄąn da geçersiz olduÄu (EbĂźâl-BekÄ Sâlih b. HĂźseyin el-CaâferĂŽ, s. 66); zat MesĂŽhâin insaniyetiyle birleĹmiĹ ve bu birleĹme neticesinde iki zat (iki cevher) meydana gelmiĹse birleĹmenin geçersiz olduÄu, tek cevher meydana gelmiĹse her ikisinin sÄąfatÄąnÄąn deÄiĹiklik geçireceÄi yani lâhĂťtĂŽ sÄąfatÄąn kÄądeminden bir Ĺeyler eksileceÄi, bunun ise imkânsÄąz bulunduÄu (Ĺehâbeddin el-KarâfĂŽ, s. 110; TakÄąyyĂźddin İbn Teymiyye, II, 158), AllahâÄąn veya Oânun bir sÄąfatÄąnÄąn MesĂŽhâle birleĹmesinin veya ona hulĂťl etmesinin bâtÄąl sayÄąldÄąÄÄą, zira birliÄi farzolunan iki Ĺeyin birleĹme durumunda ya var ya yok ya da birinin var, diÄerinin yok olacaÄÄą, ilkinde ikiliÄin sĂźrĂźp hakkÄąndaki birlik tasavvurunun bâtÄąl olacaÄÄą, ikincisinde birleĹmeden ßçßncĂź bir Ĺeyin meydana gelmesi gerekeceÄinden bunun bir birleĹme olmayacaÄÄą, ßçßncĂźsĂźnde ise maâdĂťmun mevcutla birleĹmesini var saymak gibi mantÄąken çeliĹkili bir durum gerekeceÄinden bunun da imkânsÄąz olduÄu, Ĺayet lâhĂťtun nâsĂťta hulĂťlĂź ateĹin kĂśmĂźrdeki husulĂź gibiyse bunun Allahâa cisim atfetmek olacaÄÄą, rengin cisimdeki husulĂź gibiyse bunun AllahâÄąn mahalle tâbi olmasÄąnÄą gerektireceÄi, sÄąfatÄąn zatlardaki husulĂź gibiyse bunun da AllahâÄąn muhtaç olmasÄąnÄą gerektireceÄi, ancak bunlarÄąn hepsinin de bâtÄąl olduÄu (SÄąrrÄą PaĹa, s. 169-171); MesĂŽhâin kutsal ruhtan bedenlendiÄi dĂźĹĂźnĂźlĂźyorsa, bu durumda onun babanÄąn deÄil kutsal ruhun oÄlu kabul edilmesi gerektiÄi (Ĺehâbeddin el-KarâfĂŽ, s. 116; TakÄąyyĂźddin İbn Teymiyye, III, 153) gibi aklĂŽ-mantÄąkĂŽ deliller ileri sĂźrĂźlmĂźĹtĂźr.
TeslĂŽse karĹÄą en sistematik aklĂŽ eleĹtirileri EbĂť Ăsâ el-Verrâk ile YaâkĹŤb b. İshak el-KindĂŽ ortaya koymuĹtur. Cevherle uknĂťmlar arasÄąndaki iliĹkiyi ayrÄąntÄąlÄą biçimde tartÄąĹan Verrâk tek cevher ßç uknĂťma, ßç uknĂťm tek cevhere eĹitse ve uknĂťmlar yine de birbirinden farklÄąysa bunun bir çeliĹki olacaÄÄąnÄą, Ĺayet cevher uknĂťmlardan tamamen farklÄąysa o zaman ya sadece cevherin ya da uknĂťmlarÄąn ilâh olmasÄą gerektiÄini, bazÄą açĹlardan farklÄąysa bunun da bir birlik meydana getirmeyeceÄini ileri sĂźrmߊve konuyla ilgili bĂźtĂźn ihtimalleri tek tek ele alÄąp sorgulamÄąĹtÄąr (Thomas, s. 77-131). KindĂŽ ise reddiyesini hÄąristiyanlarla mĂźslĂźmanlar arasÄąnda ortak bir zemin kabul ettiÄi Grek mantÄąÄÄąna dayandÄąrarak hÄąristiyanlarÄąn inancÄąna gĂśre teslĂŽsteki ßç ĹahsÄąn her birinin ezelĂŽ birer cevher olduÄunu ve birbirinden farklÄą birer ezelĂŽ niteliÄe sahip bulunduÄunu, dolayÄąsÄąyla her birinin ortak bir cevher ve ayrÄą birer niteliÄin birleĹiminden teĹekkĂźl ettiÄini, halbuki her birleĹimin bir sebebinin bulunduÄunu, sebeplenmiĹ Ĺeylerin (baba, oÄul ve kutsal ruh) ise ezelĂŽ olamayacaÄÄąnÄą sĂśylemiĹtir. AynÄą Ĺekilde ezelĂŽ olanÄąn basit ve sebepsiz olmasÄą gerektiÄi ilkesinden hareketle teslĂŽsteki ßç ĹahsÄąn ne ezelĂŽ cins ne ezelĂŽ tĂźr ne ezelĂŽ fert ne ezelĂŽ fark ne de genel veya Ăśzel anlamda araz olduÄunu, çßnkĂź bunlarÄąn her birinin terkip veya çokluk içerdiÄini, aksi takdirde teslĂŽsin bĂźtĂźn unsurlarÄąna ezelĂŽ olmayan ezelĂŽler demek gerekeceÄini, yani bu unsurlarÄąn ezelĂŽ olmaksÄązÄąn ezelĂŽ gibi kabul edileceÄini, bunun da mantÄąken geçersiz olduÄunu ortaya koymuĹtur (Wolfson, s. 51-56; AydÄąn, s. 132-136). YaâkĹŤbĂŽ mezhebinden Yahyâ b. AdĂŽ, Verrâk ile KindĂŽânin sĂśz konusu reddiyelerine karĹÄą eleĹtiri yazmÄąĹtÄąr (Augustin PĂŠrier, Revue de lâorient chrĂŠtien, III, 22 [Paris 1920-1921], s. 4-14). TeslĂŽs doktrini ayrÄąca çeĹitli mĂźslĂźman yazarlar tarafÄąndan benzer noktalar Ăźzerinden eleĹtirilmiĹtir.
BİBLİYOGRAFYA
Ali b. Rabben et-TaberĂŽ, er-Red Ężaleân-naᚣârâ (A. Khalifa â W. Kutsch), Beyrut 1959, s. 119-148 [7-36].
Câhiz, el-Muḍtâr fiâr-red Ężaleân-naᚣârâ (nĹr. M. Abdullah eĹ-ĹerkÄvĂŽ), Beyrut 1411/1991, s. 72-83.
TaberĂŽ, CâmiĘżuâl-beyân, Kahire 1373/1954, VI, 37, 313.
MâtĂźrĂŽdĂŽ, KitâbĂźât-TevḼÎd, s. 210-215.
KÄdĂŽ AbdĂźlcebbâr, el-MuÄĄnĂŽ, V, 80-151.
a.mlf., TesĚąbĂŽtĂź delâʞiliân-nĂźbĂźvve (nĹr. AbdĂźlkerĂŽm Osman), Beyrut 1386/1966, I, 91-121.
BĂŽrĂťnĂŽ, TaḼḳčḳu mâ liâl-Hind (nĹr. C. E. Sachau), Haydarâbâd 1377/1958, s. 28-29.
İbn Hazm, el-Faᚣl, I, 48-57; II, 66.
GazzâlĂŽ, er-ReddĂźâl-cemĂŽl (nĹr. M. Abdullah eĹ-ĹerkÄvĂŽ), Kahire 1986, s. 125-147.
ZemahĹerĂŽ, el-KeĹĹâf (nĹr. M. AbdĂźsselâm Ĺâhin), Beyrut 1424/2003, I, 581.
ĹehristânĂŽ, el-Milel (VekĂŽl), II, 25-33.
Fahreddin er-RâzĂŽ, MefâtÎḼuâl-ÄĄayb, XI, 59, 115, 116; XII, 60.
a.mlf., MĂźnâáşara fiâr-red Ężaleân-naᚣârâ (nĹr. AbdĂźlmecĂŽd en-Neccâr), Beyrut 1986, s. 24.
Ĺehâbeddin el-KarâfĂŽ, el-EcvibetĂźâl-fâḍire, Beyrut 1986, s. 109-119.
TakÄąyyĂźddin İbn Teymiyye, el-CevâbĂźâᚣ-ᚣaḼÎḼ, Kahire 1322/1905, II, 152-172; III, 152-184.
İbn Kayyim el-Cevziyye, HidâyetĂźâl-Ḽayârâ fĂŽ ecvibetiâl-yehĂťd veân-naᚣârâ (nĹr. Ahmed HicâzĂŽ es-SekkÄ), Kahire 1986, s. 215-240.
EbĂźâl-BekÄ Sâlih b. HĂźseyin el-CaâferĂŽ, er-Red Ężaleân-naᚣârâ (nĹr. M. M. HasânĂŽn), Kahire 1409/1988, s. 57-70.
Rahmetullah el-HindĂŽ, İáşhârĂźâl-Ḽaḳ (nĹr. Ahmed HicâzĂŽ es-SekkÄ), Kahire 1406/1986, I, 29-57.
SÄąrrÄą PaĹa, NĂťrĂźâl-hĂźdâ li-meniâstehdâ, Diyarbekir 1310, s. 166-188.
Nuâmân b. MahmĂťd el-ĂlĂťsĂŽ, el-CevâbĂźâl-fesÎḼ (nĹr. Ahmed HicâzĂŽ es-SekkÄ), Beyrut 1992, I, 74-212.
H. A. Wolfson, âThe Philosopher Kindi and Yahya ibn âAdi on the Trinityâ, Etudes Philosophiques (ed. O. Amine), Gebo 1974, s. 49-64.
SĂźleyman AteĹ, YĂźce KurâânâÄąn ĂaÄdaĹ Tefsiri, İstanbul 1989, II, 419-425, 500; III, 38-39.
D. Thomas, Anti-Christian Polemic in Early Islam: AbĹŤ ʿĪsÄ al-WarrÄqâs âAgainst the Trinityâ, Cambridge 1992, s. 66-179.
G. Parrinder, Jesus in the QurâÄn, Oxford 1995, s. 133-141.
Mehmet AydÄąn, MĂźslĂźmanlarÄąn Hristiyanlara KarĹÄą YazdÄąÄÄą Reddiyeler ve TartÄąĹma KonularÄą, Ankara 1998, s. 107-136.
Abdulehad DâvĂťd, İncĂŽl ve SalĂŽb (haz. Kudret BĂźyĂźkcoĹkun), İstanbul 1999, s. 205-210.
Mehmet Bayraktar, Bir HÄąristiyan DogmasÄą Teslis, Ankara 2007.
Maddenin bu bĂślĂźmĂź TDV İslâm Ansiklopedisiânin 2011 yÄąlÄąnda İstanbulâda basÄąlan 40. cildinde, 549-552 numaralÄą sayfalarda yer almÄąĹtÄąr.