TEYMÂ

Arabistan’ın kuzeybatısında tarihî bir şehir.

Müellif:

Günümüzde Suudi Arabistan’ın sınırları içinde kalan Teymâ, deniz seviyesinden 800 m. yükseklikteki konumu ve bol su kaynaklarıyla geniş bir vahadır. Medine’den 400 km., Tebük’ten 265 km., Hicr’den üç merhale (yaklaşık 110 km.), Vâdilkurâ’dan dört merhale uzaklıktadır. Tarihi milâttan önce 2000 yıllarına kadar iner. Teymâ’dan ilk defa bahseden milâttan önce VIII. yüzyıla ait Akkad tabletlerine göre Kuzey Arabistan halkı gibi Teymâlılar da göçebe olup hayvancılıkla uğraşıyorlardı. Ayrıca ticaret yollarını kontrol altında tuttukları için zenginleşmişlerdi. Bölgede bulunan milâttan önce VI. yüzyıla ait tabletlerdeki çivi yazılarına göre Arap yarımadasının kuzeyinden geçen baharat yolunun üzerinde önemli bir ticaret merkezine dönüşen Teymâ’nın ekonomik kalkınmasında verimli toprakları yanında en önemli faktör, Bâbil Keldânî Hükümdarı Nabonidus’un (m.ö. 556-539) Arabistan’ın kuzeyindeki ticaret yoluna hâkim olmak ve Araplar’ı Bâbil’in diğer bölgeleriyle uyumlu hale getirmek için Harran’dan Teymâ’ya gelip burayı milâttan önce 552-542 yıllarında ikinci başşehir edinmesidir (Bawden, IV [1980], s. 72; The Oxford Encyclopedia, V, 160). Bu dönemde Teymâ, Nabonidus’un taptığı ay tanrısı Sin’e ibadet edilen merkezlerden biri oldu. Ahamenîler devrinde Teymâ’nın ekonomik gelişmesi devam etti. Nitekim Ahd-i Atîk’te milâttan önce VI. yüzyıl Teymâ’sından önemli bir kervan şehri diye bahsedilmektedir (Eyub, 6/19-20; İşaya, 21/13-14; Yeremya, 25/23). Bölgede mevcut Ârâmîce çok sayıda kitâbe Teymâ’nın milâttan önce I. yüzyılda Nabatîler’in hâkimiyetine girdiğini ve Hıristiyanlığın ilk dönemlerinde Nabatî hâkimiyetinde kaldığını göstermektedir (Bawden, IV [1980], s. 71-73; The Oxford Encyclopedia, V, 160).

İslâmiyet’in doğuşuna yakın dönemde Dûmetülcendel, Eyle, Maknâ, Hayber, Vâdilkurâ gibi Kuzey Arabistan şehirlerinden biri olan Teymâ, Meymûn b. Kays el-A‘şâ’nın ve dönemin diğer şairlerinin şiirlerinde, özellikle Semev’el el-Ezdî adlı bir yahudiye ait Eblaku’l-Ferd gibi darbımesele konu olmuş müstahkem kaleleriyle anılır (Bekrî, I, 97; Yâkūt, I, 75-76). Yarımadanın kuzeybatısındaki diğer vaha şehirleri gibi İslâm’ın zuhuru sırasında göçmen yahut mühtedi yahudiler tarafından iskân edilen Vâdilkurâ ve Fedek’in 7 (628) yılında fethedilmesinin ardından Teymâ da aynı yıl cizye karşılığında barış yoluyla İslâm idaresine girdi (Vâkıdî, II, 711; Belâzürî, s. 49). Teymâ yahudilerinin Hz. Ömer devrinde bölgeden çıkarıldığına dair çeşitli rivayetler ve görüşler bulunmaktaysa da (Belâzürî, s. 49; , XII, 224; , X, 402) bazı ilk dönem kaynaklarında yer alan, halifenin Hicaz sınırları dışında olduğu için Vâdilkurâ ve Teymâ halkını yerlerinde bıraktığına dair rivayetler (Vâkıdî, II, 711) daha doğru kabul edilmektedir.

Teymâ, IV. (X.) yüzyıl İslâm coğrafyacıları tarafından Kuzeybatı Arabistan’ın en kalabalık yerleşim bölgesi diye tasvir edilir. İbn Havkal, Teymâ’nın Tebük’ten daha çok nüfusu bulunan, bölge Araplar’ı için ekonomik önemi haiz gelişmiş bir şehir olduğunu belirtir (Ṣûretü’l-arż, s. 33-34). Makdisî, yarımadanın kuzeyinde yegâne şehir olarak nitelendirdiği Teymâ’nın bol su kaynaklarından, çeşme ve kuyularıyla geniş araziye yayılmış güzel bahçelerinden, hurma ağaçlarından ve çarşıdaki camiden bahseder (Aḥsenü’t-teḳāsîm, s. 252-253). V. (XI.) yüzyılda Ebû Ubeyd el-Bekrî zengin hurma, incir ve üzüm bağlarının yanı sıra yazlık bir yer oluşuyla da tanınan Teymâ’nın 1 fersahlık Feyhâ nehri boyunca uzanan kale surlarından bahsetmekte, şehrin Tay kabilesinin Cüveyn ve Amr kollarınca iskân edildiğini bildirmektedir (Muʿcem, I, 329-331). Daha sonraki dönemlerde de Teymâ, su kaynakları dolayısıyla Suriyeli ziyaretçilerin hac yolu üzerindeki duraklarından biri olarak önemini korumaya devam etti.

XIX. yüzyılın ortalarından itibaren bölgeye seyahat eden George Augustus Wallin (1848), Carlo Guarmini (1864), Charles Doughty (1877), Charles Huber (1880) ve Julius Euting (1883) gibi Batılı seyyah ve arkeologlar Teymâ’daki tarihî bulgularla bölgenin eski tarihine dikkat çekti. Özellikle Euting tarafından 1883 yılında Louvre Müzesi’ne götürülen, Teymâ’nın eski dinî kültünü aksettiren, milâttan önce V. yüzyıla ait Ârâmîce yazılı, “Teymâ taşı” diye ünlü kitâbe sonraki dönemlerde Batılı arkeologların dikkatini bölgeye çevirdi. Böylece tarihinin çeşitli dönemlerine ait Ârâmî, Lihyânî, Semûdî ve Nabatîce yazılmış kitâbeleri, çoğu milâttan önceye ait Eblak, Radum, Hamrâ gibi sarayları ve şehir surlarının harabeleriyle Teymâ yarımadanın diğer bölgelerine oranla çok daha eski tarihiyle yeniden önem kazandı (Bawden, IV [1980], s. 80-88; The Oxford Encyclopedia, V, 160-161).

Teymâ, 1830 yılından itibaren yarı bağımsız halde Rummân ailesine mensup emîrler arasında sık sık el değiştirdi. XX. yüzyılın başlarında Arabistan yarımadasını Suûdî yönetiminde birleştirme çabasındaki Kral Abdülazîz’le iyi ilişkiler içinde olan son Teymâ emîri Abdülkerîm b. Rummân’ın yakın akrabaları tarafından katledilmesinin (1950) ardından Teymâ, Suûdî hâkimiyetine geçti (Philby, s. 72-103). 1958’de Medine-Teymâ-Tebük yolunun asfaltlanmasıyla Suriye yolu üzerinde önemli bir durak yeri haline gelen Teymâ, Suudi Arabistan’ın Tebük idarî birimine (mıntaka) bağlı olup 2004 yılı sayımına göre 26.587’ye, 2010 yılı tahminlerine göre 31.000’e ulaşan nüfusuyla Medine’yi Ürdün’e bağlayan yol üzerinde önemli bir merkezdir.


BİBLİYOGRAFYA

, II, 711.

, s. 20, 48-49.

, s. 250-253.

, s. 33-34.

Hemdânî, Ṣıfatü Cezîreti’l-ʿArab (nşr. D. H. Müller), Leiden 1884, s. 131.

, I, 97, 329-331.

, I, 75-76.

H. St. J. B. Philby, The Land of Midian, London 1957, s. 72-103.

G. R. D. King, “Settlement in Western and Central Arabia and the Gulf in the Sixth-Eighth Centuries A.D.”, The Byzantine and Early Islamic Near East (ed. G. R. D. King – A. Cameron), Princeton 1994, II, 205.

G. Bawden v.dğr., “Typological and Analytical Studies: A Preliminary Archaeological Investigations at Taymā”, Atlal, IV, Riyad 1980, s. 71-88.

Fr. Buhl, “Teyma’”, , XII, 224-225.

a.mlf. – [C. E. Bosworth], “Taymāʾ”, , X, 401-402.

Peter J. Parr, “Tayma’”, The Oxford Encyclopedia of Archaeology in the Near East, New York 1997, V, 160-161.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2012 yılında İstanbul’da basılan 41. cildinde, 53-54 numaralı sayfalarda yer almıştır.