ZEKKĀK

Ebü’l-Hasen Alî b. Kāsım b. Muhammed ez-Zekkāk et-Tücîbî el-Fâsî (ö. 912/1507)

Mâlikî fakihi.

Müellif:

Ailesinin kökeni Tücîb adlı Yemenli bir kabileye dayanır. Zekkāk lakabı bir meslekle ilgili olmayıp bizzat kendisinin belirttiğine göre zengin dedesinin dedesi erkek çocukları yaşamadığı için yeni doğan erkek çocuğunun üzerine bir tulum (zakk) zeytinyağı dökmüş, sonra da yağı tasadduk etmiştir. Bunun üzerine çocuk “zü’z-zak” diye meşhur olmuş, torunları da böyle anılagelmiştir (İbnü’l-Kādî, Ceẕvetü’l-İktibâs, II, 476; Ahmed Bâbâ et-Tinbüktî, s. 343). Fas’ta Endülüs Camii hatibi olarak görev yaptı. Dönemin meşhur fakihlerinden Ahmed b. Yahyâ el-Venşerîsî’nin yakın dostu idi. Ayrıca onun oğlu Abdülvâhid b. Ahmed el-Venşerîsî’nin sadece ulemânın önde gelenlerinin katılabildiği özel meclislerinde bulundu (Venşerîsî, s. 156; Muhammed b. Ca‘fer el-Kettânî, II, 163). Kaynaklar Zekkāk’ın devrin önde gelen âlimlerinden sayıldığı; fıkıh usulü, hadis, tefsir, sarf ve nahvin yanında birçok ilimde söz sahibi olduğu noktasında müttefiktir. Bazı eserlerini manzum olarak kaleme almasından edebiyatla da ilgilendiği anlaşılmaktadır. Mâlikî fıkhının temel metinlerinden olan Halîl b. İshak’ın el-Muḫtaṣar’ını elinden düşürmediği nakledilir (Ahmed Bâbâ et-Tinbüktî, s. 343). Zekkāk’ın öğrencilik yıllarına dair bilgiler son derece sınırlıdır. Fas’ta, bir süre de Endülüs’te ve özellikle Gırnata’da birçok âlimden ders aldığı tahmin edilmekle birlikte kaynaklarda sadece iki hocasının ismi zikredilmektedir: Fas’ta Allâme Ebû Abdullah el-Kavrî ve Endülüs’te mutasavvıf fakih Ebû Abdullah el-Mevvâk. Belli başlı öğrencileri arasında devrin fakih ve müftüsü olarak anılan oğlu Ahmed ile önemli dil bilginlerinden Ebû Abdullah Muhammed b. Ahmed el-Yüseytinî sayılmaktadır (Mencûr, Fihrisü Aḥmed el-Mencûr, s. 29-30, 57). Ebü’l-Hasan ez-Zekkāk 6 Şevval 912 (19 Şubat 1507) tarihinde Fas’ta vefat etti. Hemen bütün kaynaklarda vefat ettiğinde yaşının hayli ilerlemiş olduğu kaydedilir. Hayır sever, faziletli, sâlihleri ziyaret eden, boş söz ve davranışlardan uzak duran, vaktini ilimle geçiren bir âlim diye tanıtılır. Torunu Abdülvehhâb b. Muhammed, hocası Abdülvâhid b. Ahmed el-Venşerîsî’nin vefatının ardından Fas şehrinin kadısı ve müftüsü olmuştur. Onun da dedesi gibi Halîl’in el-Muḫtaṣar’ını ezbere bildiği ve eserin bütün meselelerine büyük vukufu bulunduğu nakledilir (İbn Asker el-Mağribî, s. 55-56; Mencûr, Fihrisü Aḥmed el-Mencûr, s. 57).

Eserleri.

1. Tuḥfetü’l-ḥükkâm bi-mesâʾili’t-tedâʿî ve’l-aḥkâm (Lâmiyyetü’z-Zeḳḳāḳ / Lâmiyyetü’l-aḥkâm, çeşitli konulardaki diğer bazı eserlerle birlikte Fas 1310, 1317, 1319). İslâm muhakeme usulüne dair manzum bir eser olup Faslılar’ın ameline ilişkin önemli bilgiler içermesi bakımından dikkat çekmektedir. Özellikle dönemin kadılarının başvuru kaynaklar arasında yer almıştır. Eser başta müellifin oğlu Ahmed ve Meyyâre olmak üzere birçok âlim tarafından şerhedilmiştir (şerh ve hâşiyeleri için bk. Abdülazîz Binabdullah, s. 143, 148-149; Abdullah Muhammed el-Habeşî, III, 1501-1504). Bunlardan İbn Sûde’nin Tuḥfetü’l-ḥuẕẕâḳ fî şerḥi Lâmiyyeti’z-Zeḳḳāḳ adlı şerhi meşhurdur. Bu şerh üzerine Ali b. Abdüsselâm et-Tüsûlî, Mehdî el-Vezzânî ve Sanhâcî gibi âlimler çok sayıda hâşiye yazmıştır (Abdullah Muhammed el-Habeşî, III, 1503-1504). Lâmiyyetü’z-Zeḳḳāḳ Fransızca’ya tercüme edilmiştir (trc. Ould Abdelqader – Merad ben Ali, Casablanca 1927).

2. el-Menhecü’l-münteḫab ilâ ḳavâʿidi’l-uṣûli’l-meẕheb. Müellifin, fıkıh kaidelerini özlü biçimde nazma çevirmek amacıyla ve temel fıkıh kaynaklarından hareketle kaleme aldığını ifade ettiği eser (Mencûr, Şerḥu’l-Menhec, I, 100; II, 269) on dokuzu mukaddime, 415’i bunlar üzerine tahriç edilen kavâid ve mesâil, dokuzu da hâtime olmak üzere toplam 443 beyitten meydana gelmektedir. Eserde muhtelif usul ve fürû kaideleri, Mâlikî ulemâsının mezhep içi ihtilâfları dikkate alınarak on sekiz fasılda sıralanmaktadır. Zekkāk, el-Menhecü’l-münteḫab’a bir şerh yazmak istediğini eserdeki bir beyitte söylemektedir; ancak bu şerhi tamamlayamadan vefat etmiştir (a.g.e., I, 102). Zekkāk’ın oğlu Ahmed’in de el-Menhec’i şerhetmeye başladığı, yaklaşık yarısına kadar geldiğinde onun da vefatından dolayı şerhini tamamlayamadığı, Zekkāk’ın torunu Abdülvehhâb’ın da bu eserin bazı beyitlerini şerhettiği nakledilir (Ahmed Bâbâ et-Tinbüktî, s. 139, 277). Eser üzerine başka şerhler de yazılmıştır. Bunlardan, özellikle Meyyâre’nin Tekmilü’l-Menhec adıyla meşhur olan Bustânü fikeri’l-mübhec fî tekmili’l-Menhec isimli şerhi üzerine de çalışmalar yapılmıştır (şerh, hâşiye ve ihtisar çalışmaları için bk. Abdullah Muhammed el-Habeşî, III, 1947-1949). Eserin tamamını Mâlikî fakihi Mencûr mezhebin temel metinlerinden faydalanarak şerhetmiştir. Şârih, sadece ana metindeki beyit ve kaideleri izah etmekle yetinmeyip bunları fıkhî meselelere de uygulamıştır. Mencûr bu eserini el-Muḫtaṣarü’l-müẕheb min Şerḥi’l-Menheci’l-münteḫab adıyla ihtisar etmiştir.

3. Mesâʾil fi’d-dîn. Klasik kaynaklarda adı geçmeyen bu esere ait çeşitli yazma nüshalarda eser 4 ile 30 varak arasında değişmektedir (el-Fihrisü’ş-Şâmil, IX, 544). Zekkāk’ın Halîl’in el-Muḫtaṣar’ını şerhetmeye başladığı, fakat hayız yahut evkāt bahsine geldiğinde vefat ettiği nakledilir (Mencûr, Fihrisü Aḥmed el-Mencûr, s. 57).


BİBLİYOGRAFYA

Venşerîsî, Vefeyât (Elfü sene mine’l-vefeyât içinde, nşr. Muhammed Haccî), Rabat 1396/1976, s. 156.

İbn Asker el-Mağribî, Devḥatü’n-nâşir (nşr. Muhammed Haccî), Rabat 1397/1977, s. 55-56.

Mencûr, Şerḥu’l-Menheci’l-münteḫab ilâ ḳavâʿidi’l-meẕheb (nşr. Muhammed eş-Şeyh Muhammed el-Emîn), Mekke-Beyrut 1423/2003, I-II; ayrıca bk. neşredenin girişi, I, 15-73.

a.mlf., Fihrisü Aḥmed el-Mencûr (nşr. Muhammed Haccî), Rabat 1396/1976, s. 29-30, 57-59.

, III, 252.

a.mlf., Ceẕvetü’l-iḳtibâs, Rabat 1393/1974, II, 476-477.

Ahmed Bâbâ et-Tinbüktî, Neylü’l-ibtihâc (nşr. Abdülhamîd Abdullah el-Herâme), Trablus 1408/1989, s. 139, 277, 343.

Ebü’ş-Şitâ b. Hasan el-Gāzî es-Sanhâcî, Mevâhibü’l-ḫallâḳ ʿalâ şerḥi’t-Tâvüdî li-Lâmiyyeti’z-Zeḳḳāḳ, Kahire 2008, I-II.

Mevsûʿatü aʿlâmi’l-Maġrib (nşr. Muhammed Haccî), Beyrut 1400/1980, II, 821-822.

Abdülazîz Binabdullah, Maʿlemetü’l-fıḳhi’l-Mâlikî, Beyrut 1403/1983, s. 143, 148-149.

İdrîs b. Mâhî el-İdrîsî el-Kaytûnî, Muʿcemü’l-maṭbûʿâti’l-Maġribiyye, Selâ 1988, s. 142-143.

Hacvî, el-Fikrü’s-sâmî fî târîḫi’l-fıḳhi’l-İslâmî (nşr. Eymen Sâlih Şa‘bân), Beyrut 1416/1995, II, 312-313.

el-Fihrisü’ş-şâmil: el-Fıḳh ve uṣûlüh (nşr. el-Mecmau’l-melekî), Amman 1423/2002, VIII, 479-482; IX, 544; X, 642-643.

Abdullah Muhammed el-Habeşî, Câmiʿu’ş-şürûḥ ve’l-ḥavâşî, Ebûzabî 1425/2004, III, 1501-1504, 1947-1949.

Muhammed b. Ca‘fer el-Kettânî, Selvetü’l-enfâs (nşr. Abdullah Kâmil el-Kettânî v.dğr.), Dârülbeyzâ 1427/2006, II, 94-95, 131, 163.

Muhammed Mahlûf, Şeceretü’n-nûri’z-zekiyye fî ṭabaḳāti’l-Mâlikiyye (nşr. Ali Ömer), Kahire 1428/2007, II, 137.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2013 yılında İstanbul’da basılan 44. cildinde, 220-221 numaralı sayfalarda yer almıştır.