ZENÂTE

Berberîler’in büyük kollarından biri.

Müellif:

Mağrib-i Evsat’tan çıkıp Mağrib’in her tarafına yayılan Zenâte kaynaklarda bölgenin ikinci büyük kabilesi olarak zikredilir (birincisi Sanhâce) ve yaygın rivayete göre Levâte, Hevvâre, Nefûse gibi Butr kolundandır. İbnü’l-Esîr ve diğer bazı tarihçiler Zenâteliler’in bölgeye Filistin’den geldiğini ileri sürerler. Sanhâceliler yerleşik hayat sürerken Zenâteliler daha ziyade göçebe halde yaşıyorlardı. En önemli merkezleri Tilimsân’dır. Zenâte kabileleri özellikle güneye, bozkıra ve çöllere doğru çok geniş bir alana yayılmışlardı. Zenâte’nin önemli kolları Cerâve, İfren, Miknâse, Ya‘lâv, Hazer, Mağrâve, Vemânü, Hazrûn, İlüm ve Vâsin’dir. Zenâte Berberîleri, İslâm fetihleri sırasında Bizans’ın yanında yer alarak Emevîler’i durdurmaya çalıştılar. Berberî Evrebe kabilesi lideri Küseyle’nin çıkardığı isyanın bastırılmasının ardından Evrâs bölgesindeki Berberî kabileleri Zenâte’nin Cerâve kolunun lideri Kâhine’nin etrafında toplandılar. Hassân b. Nu‘mân el-Gassânî kumandasındaki İslâm ordusunu mağlûp eden ve bütün bölgeyi egemenliği altına alan Kâhine, ancak Emevî Halifesi Abdülmelik b. Mervân tarafından gönderilen takviye kuvvetlerinin yardımıyla ortadan kaldırılabildi. Kâhine’nin öldürülmesinden (82/701) bir süre sonra Benî İfren dahil Berberîler’in tamamına yakını İslâm’a girdi. Ancak Emevîler’in mevâlî politikası Berberîler arasında Hâricîliğin yayılmasına ve yeni isyanların çıkmasına sebep oldu. 122’de (740) isyan ederek Tanca’yı ele geçiren Sufrî/Hâricî lideri Meysere el-Medgarî iç çekişmeler dolayısıyla öldürülünce isyancıların başına Zenâte kabilesinden Hâlid b. Humeyd geçti. Hâricîler onun liderliğinde Emevî ordularını ağır bir yenilgiye uğrattılar (123/740) ve Fas’ta kontrolü ellerine geçirip bölgedeki şehirleri tahrip ederek yağmaladılar. İsyan bütün Kuzey Afrika’da ve Endülüs’te yankı buldu.

Zenâteliler, Emevîler’in çöküş yıllarında büyük güç kazandılar ve hâkimiyet alanlarını Tunus’a kadar genişlettiler. Zenâte’nin en kalabalık kolu olan İfrenîler’den Sufrî/Hâricî lideri Ebû Kurre, isyanını Abbâsîler döneminde devam ettirerek Mağrib-i Evsat’ın büyük kısmını hâkimiyeti altına aldı ve Tilimsân’da kendini imam ilân etti (148/765). İbâzî Hâricîler’le birlikte Abbâsîler’e karşı yürütülen büyük isyan hareketine katıldı. Berberî isyanı ancak 155 (772) yılında bastırılabildi. Zenâte’nin kollarından Miknâse’ye bağlı Midrâsîler aynı yıl içinde Sicilmâse’ye hâkim oldular ve hâkimiyetlerini 366 (976) yılında Endülüs Emevîleri tarafından ortadan kaldırılıncaya kadar devam ettirdiler.

İdrîsîler’in kurucusu I. İdrîs, Mağrâve’nin reisi Muhammed b. Hazer’in desteğiyle Tilimsân ve civarını ele geçirip Zenâte Berberîleri’ni itaat altına aldı. 312 (924) yılında Mûsâ b. Ebü’l-Âfiye ez-Zenâtî tarafından işgal edilen Fas, İdrîsîler’in idaresinden çıktı ve ertesi yıl Fâtımîler’e bağlandı. Zenâte kabilesi, Fâtımîler’in İdrîsîler’i Tilimsân’dan çıkarmasının ardından Benî İfren’in Varkû kolundan olan Ebû Yezîd en-Nükkârî’nin Tûzer’de Fâtımîler’e karşı 332’de (943) başlattığı isyanla tekrar tarih sahnesinde göründü. Tilimsân ve civarında yaşayan İfrenîler’in lideri Ya‘lâ b. Muhammed 338 (949-50) yılında İfkân şehrini kurdu ve emirliğini ilân edip hutbeyi Endülüs Emevî halifesi adına okuttu. III. Abdurrahman da onu Cezayir ve Tilimsân valiliğine tayin etti (344/955-56). Berberîler’le Endülüs Emevîleri arasındaki yakınlaşma Benî İfren ile diğer Zenâte kabilelerinin Endülüs’e göçlerini kolaylaştırdı. Ancak kısa süre sonra bölge tekrar Fâtımîler’in eline geçti ve karışıklıklar ortaya çıktı. Bu esnada Hilâlî Arapları’nın bölgeyi istilâsı üzerine kırsal kesimde oturan göçebe Zenâteliler, kendi arazilerini Araplar’a bırakarak Cezayir’in Vehrân (Oran) bölgesindeki yüksek yaylaya göç etmek zorunda kaldılar. Bir kısmı da civardaki şehirlere yerleşti. Diğer taraftan 305 (917) yılında Miknâse kabilesi, Tâze’den gelip adını bu kabileden alan Fas’ın Miknâs şehrinin bulunduğu bölgeye yerleşti. Yaklaşık bir asır sonra kurulan Miknâs şehri Murâbıtlar’a itaat edinceye kadar (461/1069) bu kabilenin egemenliğinde kaldı.

Endülüs Emevîleri’nin hâkimiyetini tanıyan Zenâte kabileleri Fâtımîler’i destekleyen komşuları Sanhâceliler’le mücadeleye girdi. Bu yakınlaşmada, Zenâteliler’in Endülüs Emevîleri’nin kurucusu I. Abdurrahman ile annesi tarafından akraba olma ihtimalinin etkili olduğu ileri sürülmüştür. İbn Ebû Âmir el-Mansûr döneminde (976-1002) pek çok Zenâteli Endülüs’e geçti ve hilâfet ordusuna katıldı. Âmirîler’in ordusuna katılmak için Endülüs’e gelen Zenâte kollarından biri de Benî Hazrûn’dur. Mülûkü’t-tavâiften olan Benî Hazrûn 1012-1066 yıllarında Endülüs’te Erküş ve çevresinde hüküm sürdü. Bu dönemde Zenâte büyük bir güç kazandı, diğer bazı kolları da bulundukları merkezlerde yönetimi ellerine aldı. Tilimsân’da Ya‘lâvîler, Sicilmâse’de Hazrûnîler hüküm sürüyordu. İfrenîler’den Ebü’n-Nûr, Endülüs’te Ronda’yı (Runde) zaptederek orada dördüncü Benî İfren emirliğini tesis etti (405/1014). Murâbıtlar’ın kuruluşu öncesinde Mağrib-i Aksâ da Zenâte’den birçok kabilenin veya kabile topluluğunun hâkim olduğu bir mozaik görünümündeydi. Fas üzerindeki Endülüs Emevîleri – Fâtımî rekabetini Emevî-Zenâte rekabeti takip etti; Zenâte kabilesinden Zîrî b. Atıyye el-Mağrâvî Fas’ta kontrolü eline geçirdi. Bir süre onun hâkimiyetinde kalan şehir daha sonra Mağrâve, Benî İfren ve Miknâse arasında hâkimiyet mücadelesine sahne oldu. Miknâse kabilesi geri çekildiği halde diğer iki kabile, Fas’ın Murâbıtlar’ın hâkimiyeti altına girdiği tarihe kadar (462/1070) bu mücadeleyi sürdürdü. XI. yüzyılın ikinci yarısında kurulan ve Ağmât’ı Zenâte’nin elinden alarak geçici başşehir edinen Murâbıtlar bu emirliklerin tamamını egemenliklerine aldılar; siyasal birliği sağlamanın yanı sıra Batı Mağrib’i Mâlikî mezhebine bağlı dinî bir anlayış çerçevesinde birleştirdiler.

Murâbıtlar’ın son dönemlerinde Zenâte’nin bazı kolları onların safında yer alırken bazı kolları Muvahhidler’in ordusuna katıldı. Çünkü Muvahhidler’in kurucusu Abdülmü’min el-Kûmî de Zenâte kabilesinin Kûmye koluna mensuptu. Zenâte bu devletin aslî unsurunu teşkil eden üç Berberî kolundan biriydi (diğerleri Masmûde ve Sanhâce). İbn Tûmert’in mensup olduğu Masmûde birinci sırada, Abdülmü’min el-Kûmî’nin Merakeş’e getirip orduda görevlendirdiği Kûmye ise ikinci sırada yer alıyordu. Zenâte birlikleri Muvahhidler’in Endülüs’teki hıristiyan devletlerle yaptıkları savaşlara katıldılar. Zenâte kabilelerinin bölgede etkinliklerini gösterdikleri asıl dönem ise Muvahhidler’in çöküşü sırasında başladı. Bu yıllarda Zenâte’ye mensup Benî Abdülvâd, Tilimsân’da Abdülvâdîler (Zeyyânîler) Devleti’ni kurarken yine aynı boydan olan Benî Merîn, Merakeş’i ele geçirip Muvahhidler’in nüfuzuna son verdi ve Merînîler Devleti’ni tesis etti. Merînîler’in yerini alan Vattâsîler de Zenâte’ye mensuptu. Zenâteliler arasında önceleri Hâricîlik yayılmış olsa da zamanla tamamına yakını Mâlikî mezhebini benimsemiştir.


BİBLİYOGRAFYA

, III, 26; V, 316, 494; VIII, 47, 422, 616, 622-624, 665 IX, 322-377, 450, 566-569.

İbnü’l-Kattân el-Merrâküşî, Naẓmü’l-cümân (nşr. Mahmûd Ali Mekkî), Beyrut 1410/1990, s. 253 vd.

İbn Abdülmelik, eẕ-Ẕeyl ve’t-tekmile li-kitâbeyi’l-Mevṣûl ve’ṣ-Ṣıla (nşr. Muhammed b. Şerîfe), Rabat 1984, II, 428.

, III, 17, 22.

İbn Ebû Zer‘, el-Enîsü’l-muṭrib, Rabat 1972, s. 134, 136, 141, 164.

el-Ḥulelü’l-mevşiyye fî ẕikri’l-aḫbâri’l-Merrâküşiyye (nşr. Süheyl Zekkâr – Abdülkādir Zimâme), Rabat 1979, s. 22, 32-33, 86, 122-123, 130, 136, 184-186.

Lisânüddin İbnü’l-Hatîb, Aʿmâlü’l-aʿlâm (nşr. Seyyid Kesrevî Hasan), Beyrut 1424/2003, II, 356-365.

, VI, 13, 231-232.

, s. 126, 135-136, 441.

, I, 36-38, 194-196, 364; II, 7, 16, 127.

Ahmed b. Muhammed el-Makkarî, Nefḥu’ṭ-ṭîb (nşr. Yûsuf M. el-Bikāî), Beyrut 1998, I, 258, 277, 300-310; VI, 87-100.

M. Abdullah İnân, ʿAṣrü’l-Murâbıṭîn ve’l-Muvaḥḥidîn fi’l-Maġrib ve’l-Endelüs, Kahire 1411/1990, I, 80-81, 136, 231-253, 275-277, 294, 418; II, 116, 176, 198, 271, 334, 376.

Lütfi Şeyban, “Endülüs Emevi Hanedanına Karşı Bir İktidar Denemesi: Endülüs Emevileri Hâciblerinden el-Mansûr Muhammed İbn Ebî Âmir (366/976-392/1002)”, İslâmî Araştırmalar, XI/3-4, Ankara 1998, s. 250-272.

G. Marçais, “Zenâte”, , XIII, 520-521.

C. Hames, “Zenāta”, , XI, 442-443.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2013 yılında İstanbul’da basılan 44. cildinde, 246-247 numaralı sayfalarda yer almıştır.