Salih Özbaran. Bir Osmanlı kimliği: 14.-17. yüzyıllarda Rûm/Rûmi aidiyet ve imgeleri (2017)

Title:Bir Osmanlı kimliği: 14.-17. yüzyıllarda Rûm/Rûmi aidiyet ve imgeleri. 3. baskı
Author:Salih Özbaran
Translator:
Editor:Yayına hazırlayan: Ayşen Anadol
Language:Turkish
Series:Kitap Yayınevi: 75, Tarih ve coğrafya dizisi: 29
Place:İstanbul
Publisher:Kitap Yayınevi
Year:2017
Pages:157
ISBN:9789758704796
File:PDF, 7.79 MB
Download:Click here

Salih Özbaran. Bir Osmanlı kimliği: 14.-17. yüzyıllarda Rûm/Rûmi aidiyet ve imgeleri. 3. baskı. Yayına hazırlayan: Ayşen Anadol; Kitap Yayınevi: 75, Tarih ve coğrafya dizisi: 29. İstanbul: Kitap Yayınevi, 2017, 157 s. ISBN 9789758704796

İçindekiler

Önsöz … 8
Giriş … 11
Haritalar … 27
I – Osmanlı yapılanması üstüne … 32
II – Bir altyapı: Rûmi coğrafya … 42
III – İslam ve Türk dünyasında “Rûm” ve “Türk” imgeleri … 52
IV – Avrupa’da Osmanlı (Türk) imgesi … 65
V – Portekiz tarih ve tarihçiliğinde Osmanlı imgesi: Rume (Rûmi) ve Turco … 78
VI – Osmanlı İmparatorluğu’nda “Rûm”, “Rûmi” ve “Türk” – I … 89
VII – Osmanlı İmparatorluğu’nda “Rûm”, “Rûmi” ve “Türk” – II … 99
VIII – Edebiyat ve sanatta “Rûm” ve “Rûmi” … 109
Sonuç … 121
Notlar … 127
Kaynakça … 142
Dizin … 150

Arka kapaktan:

Kimdi Osmanlı? Günümüzden baktığımızda Osmanlıları nasıl tasvir ediyoruz? Nedir Osmanlı imgesi? Osmanlı sultanı kendini nasıl tanımlıyordu? Mora yarımadasındaki veya Basra eyaletindeki değişik kökenden gelmiş ama Müslümanlaşmış, Türkçe’yi öğrenmiş ve Türkçe yazmış yönetici sınıf ya da Türkçe bilmeyen ve farklı etnik kökenden gelen Müslüman ya da Hıristiyan köylü için ortak bir tanım getirilebilir mi? Türkiye’de yaygın olan “dinsel hömojenlik miti”nden, milliyetçi tarih yazımında “mitleştirilmiş tarihsel kişilikler”e kadar birçok konuda tartışmalara çok gereksinim bulunduğu bir dönemde, Prof. Dr, Salih Özbaran Osmanlı kimliği konusunda “Rûm” kavramını öneriyor. Nitekim birçok araştırmacıya göre de Osmanlı’nın benimsediği “Rûm” kavramı sadece coğrafi bir terim değildir, gerçek bir insan ve kültür kaynaşmasını ifade eder. Dinler ve etnik gruplar üstü bir birliktenci bilinç, bir Osmanlı “melting pot”u söz konusu olan. Fatih Sultan Mehmed “Sultanü’l-Berreyn” ve “Hakanü’l-Bahreyn,” yani iki kıtanın ve iki denizin hâkimi unvanlarının yanına “Kayser-i Rûm” unvanını da ekleme gereği duymuştu. Simgesel gibi görünse de, Osmanlı sultanının Bizans (Doğu Roma) topraklarını sınırlarına katışının, mirasına el koyuşunun bir ilanıydı bu; yeni bir dönemin başlangıcında imparatorluğa Orta Asya ve İslam kaynaklı gelenek ve özelliklerine ek olarak coğrafi olduğu kadar hukuksal ve kültürel bir çerçeve çizme anlamına geliyordu. Kanuni Sultan Süleyman, ünlü Bender kitabesinde dünya egemenliğine ortaklığını ilan ederken, yani İslam’ın kutsal topraklarında adının anıldığını, Akdeniz ve Hint Okyanusu’nda donanmasının bulunduğunu, Bağdad ve Irak’ın şahı, Mısır’ın sultanı olduğunu ve Macar kralının tacını ve topraklarını aldığını bildirirken, merkezine oturduğu Roma topraklarının kayserliğini de sahiplendiğini duyurmuştu.