Ahıska Türklerinin sürgünü, zorunlu göç süreçleri ve Türkiye’ye dönüşleri: Ahlat örneği

Tez KünyeDurumu
Ahıska Türklerinin sürgünü, zorunlu göç süreçleri ve Türkiye’ye dönüşleri: Ahlat örneği / The exile of meskhetian Turks, their forced migration process and return of them to Turkey: The example of Ahlat
Yazar:BARIŞ ÇAĞIRKAN
Danışman: PROF. DR. ERDAL AKSOY
Yer Bilgisi: Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü / Sosyoloji Ana Bilim Dalı
Konu:Sosyoloji = Sociology
Dizin:Ahıska Türkleri = Ahıska Turks ; Aidiyet duygusu = Sense of belonging ; Bitlis-Ahlat = Bitlis-Ahlat ; Göçler = Migrations ; Sürgün = Exile ; Zorunlu göç = Forced emigration ; İskan = Settlement
Onaylandı
Doktora
Türkçe
2020
318 s.
Sürgün ve zorunlu göç olguları insanlık tarihinde hemen hemen her dönemde görülmüştür. Sürgün birey veya belli bir etnik azınlık grubunun devlet eliyle siyasi karar alınması sonrasında kontrollü olarak yaşadığı yurdundan ve parçası olduğu toplumdan uzaklaştırılmasıdır. Sürgünler genel olarak plansız, düzensiz ve haber verilmeden yapıldığı için birey veya etnik azınlık grupları sahip olduğu maddi ve manevi bütün unsurları arkada bırakarak sürgün edildiği yerde hayata yeni baştan başlar. Zorunlu göç ise sürgünden farklı olarak birey veya sosyolojik azınlık gruplarının zorunlu nedenlerden dolayı göç kararı almasıdır. Birey veya grupların göç kararını kendileri alması sonucunda gerçekleştiği için zorunlu göç sürgünden bu noktada farklılaşır. Ancak zorunlu göç kararını alan birey veya gruplar bu kararı ani bir şekilde aldığından yaşadığı evini, yurdunu, parçası olduğu toplumu hızlı bir şekilde terk etmek zorunda kalır. Dolaysıyla zorunlu olarak göç ettiği ev sahibi ülkede sürgün de olduğu gibi hayata yeniden başlar. Bu açıdan sürgün ve zorunlu göç arasında bir benzerlik söz konusudur. Tarihsel olarak bağları olduğu, yurt ve vatan olarak gördüğü yerleri terk eden ya da terk etmek zorunda bırakılan birey veya grupların köken, aidiyet, vatan, yurt, din, dil, kültür algıları sürgün ve zorunlu göç süreçleri boyunca yaşadığı sosyal etkileşimlerden etkilenir. Özellikle etnik azınlık gruplarının farklılıklarını koruyarak ev sahibi topluma aidiyet algısı inşa etmesi son derece kırılgan ve farklılaşan bir sürece dönüşebilir. Bu inşa sürecinde ev sahibi toplumun üyelerinin etnik azınlık gruplarını aşağılaması veya küçümsemesi bu grupların aidiyet algısının merkezini mekânsal, dilsel, dinsel, etnik, ulusal ve topluluk olarak farklı yönlere kaydırabilir. Çalışma, 1944 yılında yurtlarından sürgün edilerek Özbekistan’a yerleştirilen ve 1989 yılında yaşanan olaylar sonrasında zorunlu göç süreci başlayan Ahıska Türklerinin 2016 yılında ana vatan olarak gördükleri Türkiye’ye dönüşlerini anlamayı amaçlamıştır. Nitel bir tasarım ile oluşturulan çalışmanın saha araştırması, 2016 yılında Ukrayna’nın Harkiv bölgesinden Türkiye’ye iskânlı göçmen olarak getirilen ve Bitlis ili Ahlat ilçesine yerleştirilen Ahıska Türklerini kapsamaktadır. Çalışmanın saha araştırması bölümünde Ahlat’ta yaşayan yirmi üç kadın ve yirmi erkek olmak üzere kırk üç katılımcı ile yüz yüze görüşme yapılmıştır.
The concepts of exile and forced migration have been seen in almost every period in human history. The exile is the removal of an individual or certain ethnic minority groups from the homeland of the ethnic minority and the society of which it is a part, after the political decision which is made by the state. Since the exiles are generally made unplanned, disorganised and without notice, individuals or ethnic minority groups have to leave behind all the material and spiritual elements which they have. Therefore, individuals or ethnic minority groups have to start everything from scratch where they are exiled. Unlike exile, forced migration is the decision of immigration of individuals or groups for compulsory reasons. Forced migration is different from than the exile because it is realised with the choice of immigration of individuals or groups. However, individuals or groups, who make the forced migration decision, have to leave their house, homeland and the society which they are a part of, very fast. Therefore, everything starts from scratch in the country where they migrated. In this respect, there is a similarity between exile and forced migration. The perceptions of origin, sense of belongingness, homeland, religion, language and culture of individuals or groups that have historically tied, abandoned the places they saw as home and homeland, or they have been abandoned by the government, are affected by specific social interactions during exile and forced migration processes. The process of building a sense of belonging to the host society by preserving the differences of ethnic minority groups can become an extraordinarily fragile and differentiating process. In this process, the members of the host community can degrade and belittle the ethnic minority groups. This may change the centre of their sense of belonging to different aspects as spatial, linguistic, religious, ethnic, national and community. The study aimed to understand Meskhetian Turks’ exile from their homeland and placed in Uzbekistan in 1944, their forced migration journey, which it began after the incident in 1989, and their return to Turkey, which they see as a homeland, in 2016. The field of the study, which is designed with qualitative research design, is Meskhetian Turks who used to live in Ukraine and settled down in Ahlat in which is the district of Bitlis in 2016. In the context of the study, qualitative data was produced with total forty-three participants who are twenty-three women and twenty men, were interviewed face-to-face.

Download: Click here