ÂDÂBÜ’l-MÜRÎD

Sûfîlerin uymaları gereken kurallardan bahseden eserlere verilen genel ad.

Müellif:

Mutasavvıfların sohbetinde bulunanların, şeyhlere bağlananların ve tarikata girenlerin uymaları gereken âdâb ve erkândan, seyrü sülûk sırasında göz önünde bulundurulması gereken kurallardan, şeyh ve ihvana karşı takınılması gereken tavırdan bahseden, mürid ve dervişlere yol gösteren eserlere “Âdâbü’l-mürîdîn”, “Edebü’l-mürîd”, “Âdâbü’l-mutasavvıfe”, “el-Vesâya” ve “Tarîkatnâme” gibi isimler verilmektedir.

Tasavvufta müridlerin âdâbı bahsi ya müstakil risâleler ve eserler halinde veya tasavvufa dair genel bilgiler veren eserlerin içinde bir bölüm olarak ele alınmıştır. Bu konu hakkında ilk olarak kaleme alınan başlıca müstakil eser ve yazarları şunlardır: Yahyâ b. Muâz er-Râzî (ö. 258/872), Kitâbü’l-Mürîdîn (bk. GAS, I, 646). Ebû Nuaym, Ḥilyetü’l-evliyâʾda (Kahire 1394-99/1974-79, X, 55-66) bu eserden iktibasta bulunur. Hâris el-Muhâsibî (ö. 243/857), Âdâbü’n-nüfûs (bk. GAS, I, 641). Hakîm et-Tirmizî (ö. 320/932), Âdâbü’l-mürîdîn (nşr. Abdülfettâh Abdullah Bereke, Mısır, ts.); Edebü’n-nefs (bk. GAS, I, 658). Cüneyd-i Bağdâdî (ö. 297/909), Edebü’l-müftaḳir ilallāh (bk. GAS, I, 649). Ebû Ali er-Rûzbârî (ö. 322/934), Kitâbü Edebi’l-faḳr (bk. GAS, I, 663). Ebü’l-Kāsım el-Vezzân (h. V. asır), Edebü’l-mürîdîn (bk. GAS, I, 676). Sülemî (ö. 412/1021), Âdâbü’ṣ-ṣuḥbe ve ḥüsnü’l-ʿuşre (Kudüs 1954); Câmiʿu âdâbi’ṣ-ṣûfiyye (nşr. S. Ateş, Ankara 1981); Âdâbü’l-faḳr ve şerâʾiṭuh; Beyânü zeleli’l-fuḳarâʾ ve mevâcibü âdâbihim (bk. GAS, I, 673). Ebû Bekir b. Dâvûd es-Sâlihî (ö. 806/1403), Âdâbü’l-mürîd (bk. GAL Suppl., II, 149). Abdülvehhâb eş-Şa‘rânî (ö. 973/1565), Edebü’l-mürîd (bk. GAL Suppl., II, 467). Tâceddin b. Zekeriyyâ el-Abşemî (ö. 1050/1640), Âdâbü’l-mürîdîn (bk. GAL Suppl., II, 618). Abdullah b. Alevî el-Haddâd (ö. 1132/1720), Risâletü âdâbi sülûki’l-mürîd (Mısır 1958).

Tasavvufa dair genel mahiyetteki eserlerde de âdâbü’l-mürîd bahsine geniş bir yer ayrılmıştır. Meselâ Serrâc, el-Lümaʿda (Mısır 1960) “Kitâbü edebi’l-mutasavvıfe” başlığı altında konuyu geniş olarak ele almıştır (s. 194-280). Kuşeyrî ise er-Risâle’sinde hem irade ve edep bahsinde, hem de eserine eklediği son bölümde müridlerin dikkat etmeleri gereken kaide ve esaslardan bahsetmiştir. Hücvîrî’nin Keşfü’l-maḥcûb’unda da konu ele alınmıştır. Ebû Tâlib el-Mekkî Ḳūtü’l-ḳulûb’da müridlerin uymaları gereken âdâb ve esaslara bir bölüm ayırdıktan sonra eserinin değişik yerlerinde çeşitli vesilelerle bu meseleyi tekrar tekrar ele almış, Gazzâlî de İḥyaʾü ʿulûmi’d-dîn’de aynı yolu tutmuştur. Tekke ve hankah teşkilâtı ile gelişen tarikat nizamına paralel olarak âdâbü’l-mürîd konusu da gelişmiştir. Özellikle Ebû Saîd-i Ebü’l-Hayr’ın (ö. 440/1049) tekkelerde uyulması gereken kuralları esaslı bir şekilde tesbit etmesinden sonra konu daha da önem kazanmıştır.

Âdâbü’l-mürîd alanında yazılan eserlerin en meşhuru, Ebü’n-Necîb Ziyâeddin es-Sühreverdî’nin Âdâbü’l-mürîdîn adlı eseridir. Mürid ve sâliklerin âdâbı hakkında İbnü’l-Arabî’nin yazdığı şu eserler de önemlidir: Risâletü künhi mâ lâ büdde li’l-mürîd minhü (Kahire 1328); Tuḥfetü’s-sefere ilâ ḥażreti’l-berere (İstanbul 1300); Risâletü’l-emri’l-muḥkemi’l-merbûṭ (İstanbul 1315); et-Tedbîrâtü’l-ilâhiyye (Leiden 1919); Mevâḳıʿu’n-nücûm (Kahire 1332); el-Fütûḥâtü’l-Mekkiyye (İstanbul 1293, IV, 576-718). İbnü’l-Arabî’nin bu eserlerde bahis konusu ettiği âdâb ve tavsiyeler tekke ve tarikat âdâbı mahiyetinde olmayıp ilk sûfîlerde olduğu gibi genel mahiyette tavsiyelerdir.

Tekke ve tarikat nizamı tam olarak ortaya çıktıktan sonra müridlerin âdâbı meselesi de buna göre yeniden şekillenmeye başlamıştır. İlk olarak müridlerin hankah ve ribâtlarda gözetmeleri gereken edep ve kaideleri, Ebü’n-Necîb es-Sühreverdî’nin yeğeni Şehâbeddin es-Sühreverdî (ö. 632/1234) ʿAvârifü’l-maʿârif’te düzenli bir şekilde anlatmıştır. Bu arada tarikat kurucusu şeyhler de bu konuya dair eserler yazmışlardır. Kādiriyye tarikatının kurucusu Abdülkādir-i Geylânî (ö. 561/1165), el-Ġunye adlı eserinin sonunda âdâbü’l-mürîd konusunu geniş olarak ele almıştır. Necmeddîn-i Kübrâ da (ö. 618/1221) Âdâbü’l-mürîdîn (Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 404) adıyla bir eser yazmıştır. Ebü’l-Mefâhir Yahyâ Bâharzî’nin (ö. 736/1335) Evrâdü’l-aḥbâb ve fuṣûṣü’l-âdâb (Tahran 1358 hş.) adlı eseri de buna dairdir. Nakşibendiyye tarikatına mensup müridlerin uymaları gereken kurallardan bahseden eserlerden bazıları şunlardır: Muhammed b. Abdullah el-Hânî, el-Behcetü’s-seniyye (Kahire 1303). Muhammed b. Süleyman el-Bağdâdî, el-Ḥadîkatü’n-nediyye fî âdâbi ṭarîḳati’n-Naḳşibendiyye (Mısır 1313). Eşrefoğlu Rûmî ile Aziz Mahmud Hüdâyî’nin Tarîkatnâme’leri Türkçe’dir. Adı geçen eserlerden başka melâmet veya fütüvvet ehline has olan âdâbdan bahseden eserler de vardır. Sülemî’nin Risâletü’l-Melâmetiyye (nşr. Afîfî, Kahire 1945) ve Kitâbü’l-Fütüvve’si (nşr. S. Ateş, Ankara 1977) buna örnek teşkil eder. Ayrıca bütün fütüvvetnâmelerde bu konuya geniş yer ayrılmıştır. Bu tür eserlerde sadece tasavvufa yeni giren veya sülûk halinde bulunan müridlerin uymaları gereken kurallar anlatılmaz; aynı zamanda mürşid ve şeyhlerin hal ve hareketlerinin nasıl olması lâzım geldiği de açıklanır.


BİBLİYOGRAFYA

Metin içinde verilmiştir.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1988 yılında İstanbul’da basılan 1. cildinde, 336-337 numaralı sayfalarda yer almıştır.