APOLLONİOS, Tyanalı

Eserleri ve panteist görüşleri müslümanlarca tanınan I. yüzyıl Stoacı-Pythagorasçı Grek filozofu.

Müellif:

Hakkında yazılan ayrıntılı biyografilerden, Roma İmparatoru Augustus zamanında (m.ö. 27 – m.s. 14) Niğde yakınlarındaki Tyana’da (Kemerhisar), asiller tabakasından bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldiği ve Nerva zamanında (96-98) Efesos’ta öldüğü öğrenilmektedir. Ancak, ilki ölümünden bir asır sonra kaleme alınan bu kaynaklarda gerçeklerin son derece abartıldığı ve kendisinin mûcizeler yaratan olağan üstü bir insan kişiliğine büründürüldüğü görülmekte, dolayısıyla hakkında verilen bilgilerin pek çoğuna inanmamak gerektiği anlaşılmaktadır. Nitekim bu kaynaklarda Tyanalı asil bir aileden geldiğinin ileri sürülmesine karşılık, Arapça’ya Sırrü’l-ḫalîḳa adıyla tercüme edilen en önemli eserinin önsözünde, kendisinden “Tyana’da oturan kimsesiz (el-yetîm)” şeklinde bahsettiği görülmektedir (, I, 994). Özellikle II. yüzyıldan itibaren çok tanrılı Roma dini için ciddi bir tehlike oluşturmaya başlayan Hıristiyanlığın yayılmasını önlemek amacıyla, Hz. Îsâ’nın karşısında tanrıların yeryüzündeki temsilcisi ve güçlerinin tezahürü gibi tanıtılmasına çalışılan Apollonios, gerçekte ünlü Grek filozofu Pythagoras’ın (ö. m.ö. 504) fikirlerinin savunucusu olan, felsefesini ahlâk temelleri üzerine oturtmuş bir filozoftur.

On dört yaşında Tarsus’a gidip Euthydemos’un (Fenikeli) okulunda felsefe, mantık, dil, edebiyat ve hitabet sanatı öğrenimi gören Apollonios daha sonra İyonya’ya geçti. İyonya şehirlerinde Stoacılık’ın (Stoicism, Revâkıyye) etkisinde kalarak gerçek faziletin nefsin arzularını dizginlemek olduğuna, ahlâkın üstünlüğüne, kadere ve ondan şikâyet edilmemesi gerektiğine inandı. Daha sonra, dost olduğu Eutsenes’in telkinleriyle, yine ahlâklı olmayı temel ilke kabul eden ve kendi inançlarına da büyük yakınlık gösteren Pythagorasçı felsefeyi benimseyerek katı disiplinli bir zühd hayatı yaşamaya başladı. Et yemeyi, şarap içmeyi ve beşerî zevklerin tamamını terkederek kıl gömlek giyip yalınayak dolaşmayı âdet edindi. Yaymaya çalıştığı fikirlerin esasını Pythagoras’ın mistik felsefesi teşkil etmekle birlikte, getirdiği kendine has yorumlarla bu doktrini yeni bir boyuta ulaştırdı. Savunduğu felsefeye göre var olan her şey bir tek ilâhî özden (mutlak varlık, ruh) oluşuyor, böylece mevcûdatın tamamını bu ilâhî özün biçimlenmiş parçaları teşkil ediyordu (pantheism). Buna göre insan da ilâhî bir varlıktı ve fıtratında mevcut olan üstün değeri bu tanrılık vasfından alıyordu. Taşıdığı ilâhî değerin bozulmaması ve kötülüklere bulaşmaması için insanın, din adamlarının koydukları din ve ahlâk kuralları ile hilkatini bozmaması ve sadece tabiat kanunlarına uygun basit bir hayat sürmesi gerekiyordu. Ona göre ölüm, kalıba girmiş olan ilâhî ruhun serbest kalmasından ibaretti ve ruh tekrar başka bir kalıba da girebiliyordu (tenâsüh). Hakkında yazılanlara itibar edilecek olursa Apollonios fikirlerini yayarken kendisinin insanları doğru yola iletmek için onların arasında yaşayan insan sûretinde tecessüm etmiş bir tanrı olduğunu iddia edecek kadar ileri gitmiştir. Hayatının büyük bir kısmını seyahatle geçirdiği bilinmekte ve yine abartmalı olarak Hindistan, Kafkasya ve Avrupa’yı dahi dolaştığına inanılmaktadır. Bu kaynaklara göre dört yıl Bâbil’de kalmış ve gerçekleştirdiği mûcizelerle Bâbil’in ünlü büyücülerini dahi şaşırtarak onlara kendi büyüklüğünü kabul ettirmiştir. İslâm kaynaklarında ise adının Belînûs, Abullûniyûs, Afûlûniyûs ve Ablûs gibi değişik biçimlerde yazıldığı ve genellikle matematikçi Apollonios (Pergeli) ile karıştırıldığı, bazı eserlerde ise bu karışıklığı önlemek için “el-hakîm”, “el-kebîr” ve “sâhibü’t-tılısmât” sıfatlarıyla anıldığı görülmektedir (bk. İbnü’n-Nedîm, s. 372, 422).

Apollonios’un ahlâk sahibi kişiliği ve nefsine hâkim kuvvetli karakteri ile halk arasında efsaneleşmiş olması, ölümünden yüz yıl sonra onun bir devlet politikasıyla, çok tanrılı Roma dinini yıpratmaya başlayan Hıristiyanlığın karşısına çıkarılmasına sebep olmuştur. Hıristiyanlığın gelişmesinden kaygı duyan siyasî otorite, Grek-Roma felsefe sistemi içinde bu dinin karşısında durabilecek en güçlü ekolün ancak ahlâkçı Stoacılık olabileceğini düşünmüş ve Hıristiyanlığın doğuşundan sonra yaşayan en popüler Stoacı’nın da Apollonios olması sebebiyle onu favori seçmiştir. Apollonios önce, Septimius Severus’un karısı İmparatoriçe Julia Domna’nın emriyle hatip Philostratus (ö. 240) tarafından tahminen 200 yılında kaleme alınan biyografik eserde beşeriyetin kurtarıcısı ve olağan üstü güçlere sahip bir insan olarak tanıtılmış, sonra Septimius Severus ile Julia Domna’nın oğulları Caracalla’nın (211-217) onun adına küçük bir mâbed yaptırması ve daha sonra da Severus Alexander’ın (222-235) sarayın mâbedine heykelini diktirmesi suretiyle tanrılaştırılmıştır. III. yüzyılda, anti-hıristiyan yazar Hierocles (Nicomedialı) ise Philostratus’un kitabında anlattığı çok tanrıcı halk üzerinde fevkalâde etkili olan ve onların dinî duygularını coşturan Apollonios’un mûcizeleriyle şahsî özelliklerini Hz. Îsâ’nınkilerle kıyaslayarak onu hıristiyanlara da kabul ettirmeye çalışmıştır. III. yüzyılda birçok tapınakta tasvirleri bulunan Apollonios’a özellikle okulunu kurduğu Efesos’ta gerçek bir tanrı gibi tapıldığı bilinmektedir. Bütün bu çabaların Hıristiyanlığın yayılmasını yavaşlattığı söylenemezse de Stoacılığın bu dini en fazla etkileyen felsefe ekolü olduğu bilinen bir husustur (bk. , XXV, 668). Ayrıca, Apollonios’un hararetle savunduğu Hint kökenli panteizm doktrini de İslâm tasavvufunda revaç bulmuş ve yaratılmışların tamamını tanrı sayan ana prensibi Allah’ın âlemde tecellisi şeklinde yorumlanıp İslâmî akîdelerle bağdaştırılarak “vahdet-i vücûd” adıyla benimsenmiş ve özellikle Muhyiddin İbnü’l-Arabî (ö. 638/1240) tarafından sistemleştirilmiştir. Apollonios’un “kendinin insan suretinde tezahür etmiş tanrı olduğunu” iddia etmesine benzer biçimde, İslâm mutasavvıfları arasından da “ene’l-Hak” (ben Hakk’ım) diyen Hallâc-ı Mansûr (ö. 309/922) gibi vahdetiyeciler (vücûdiyeciler) çıkmıştır. Dolayısıyla panteist Apollonios’un bu doktrin sebebiyle, İslâm tasavvufunu etkileyen Grek-Roma filozoflarından biri olduğu ileri sürülebilir.

Eserleri. Apollonios’un kitapları orijinal halleriyle ele geçmemiş olup mevcutlarının tamamı, Grekçe asıllarının veya Süryânîce kopyalarının Arapça’ya yapılmış tercümelerinden ibarettir. Müslüman ilim adamlarının verdikleri veya Arapça’ya çevirdikleri adlarına göre ona mal edilen eserlerin başlıcaları şunlardır:

1. Kitâbü Sırri’l-ḫalîḳa. Yaratılışın sırları üzerine yazılmış olan eserin aslının VI. yüzyılda Sercis er-Râsî (Re’sül‘aynlı/Reş’ainalı Sergius) tarafından Süryânîce’ye, ondan da 683 yılında kısa süre halifelik yapan ve Grek klasiklerinin tercümesini başlatan Hâlid b. Yezîd’in emriyle Arapça’ya tercüme edildiği sanılmaktadır. Kitabın Süryânîce tercümeye esas teşkil eden orijinali, mütercimin ifadesine göre bizzat kendisi tarafından, Apollonios’un simya üzerine yazdığı ve bugün literatürde Levḥu’z-zümürrüd / Tabula Smaragdina (zümrüt levha) adıyla anılan bir risâlesi ile birlikte Tyana’da Hermes Trismegistos’tan alınmıştır. Câbir b. Hayyân’ın (ö. 148/765) ünlü külliyatını yazarken geniş ölçüde faydalandığı anlaşılan eserin, daha sonra Me’mûn zamanında (813-833) Süryânî Eyyûb er-Ruhavî el-Abraş’ın (Job d’Edessa) Harranlı Sâbiî âlimlerinin eser ve fikirleri hakkında önemli bilgiler veren Süryânîce Keṭābā de sīmaṭā (hazineler kitabı) adlı eserinden de istifade edilmek suretiyle genişletilerek tekrar Arapça’ya çevrilmiş olması kuvvetle muhtemeldir. Kitap ilk defa XVIII. yüzyılda S. de Sacy tarafından önemli kısımları Fransızca’ya çevrilerek yayımlanmış (“Le livre du secret de la créature par le sage Belinous”, Notices et Extraits, IV [1799], 107-158), J. Ruska tarafından da XII. yüzyılda H. Sanctelleniensis adlı bir yazarın Latince’ye tercüme ettiği “Zümrüt Levha” sonuna eklenmek suretiyle bulunuş rivayetine uygun biçimde tekrar ilim âlemine tanıtılmıştır (Tabula Smaragdina, 1926). Dünya kütüphanelerinde otuz kadar yazması mevcut olan Sırrü’l-ḫalîḳa’nın Türkiye’deki nüshaları, bu isimden başka Kitâbü’l-ʿİlel, Câmiʿu’l-eşyâʾ ve Tekvînü’l-ḫalḳ ve ʿilelü’l-eşyâʾ adları altında İstanbul’da Topkapı Sarayı Müzesi (III. Ahmed, nr. 2013), İstanbul Üniversitesi (AY, nr. 2419), Köprülü (nr. 872), Süleymaniye (Esad Efendi, nr. 1199; Vehbi Efendi, nr. 2269) ve Ankara’da Sâib Efendi (nr. 1007) kütüphanelerinde bulunmaktadır.

2. Kitâbü’l-Eṣnâm (Kitâbü’s-Sebʿa). Yaratılış, yedi gezegen ve sembolize ettikleri dünyadaki yedi maden üzerine yazılmış, simyaya ağırlık veren bir kitaptır. Hâlid b. Yezîd zamanında Arapça’ya, daha sonra da Farsça’ya çevrilmiştir. İbnü’n-Nedîm’den öğrenildiğine göre Câbir b. Hayyân çalışmalarını Apollonios’un bu eserindeki görüşlerine tamamen uygun olarak yapmıştır. Kitabın birbirinden farklı bölümler ihtiva eden başlıca Arapça yazmaları Ch. Beatty (nr. 4890) ve Kahire Talat (mec., nr. 419), Farsça yazmaları ise Tahran Asgar Mehdevî (mec., nr. 280) ve Tahran Dânişgâh (nr. 1977) kütüphanelerinde bulunmaktadır.

3. Miftâḥu’l-ḥikme (hikmetin anahtarı). Bazı yazmalarında Apollonios’un İbn Bâlîs veya İbn Bel‘uvân adlı öğrencisi tarafından telif edildiği kayıtlı bulunan felsefî bir eserdir. G. Levi Della Vida, Avrupa’da XVII. yüzyıldan beri tanınan Artefius’un Clavis Sapientiae (aklın anahtarı) adlı eserinin Miftâḥu’l-ḥikme’nin Latince’ye yapılmış bir tercümesi olduğunu tesbit etmiştir (Ayasofya, nr. 2466, 2678), İstanbul Üniversitesi (AY, nr. 4145); Vatikan (ar., nr. 1485) Kahire (VI, 105, fel. 11 m, 12 m.) ve Meşhed (hik., nr. 250) kütüphanelerinde bulunmaktadır.

4. Kitâbü Ṭalâsimi Belînâs el-Ekber. Yıldızların insanın kaderi üzerine etkilerini konu alan astrolojik bir eserdir. Adları bilinmeyen mütercimler tarafından İngilizce’ye (Sloane 3826) ve iki defa da Latince’ye (Carmody 73, Slone 3848) çevrilmiştir. Başlıca iki yazması Paris (MS. 2250) ve Berlin (Ahlwardt 5908) kütüphanelerindedir.

5. Kitâbü’l-Filâḥa. Burçlarla ayın konaklarının (menâzilü’l-kamer) mevsimlerin ve belirli günlerin oluşumuna etkilerini anlatan ziraî takvim niteliğinde astrometeorolojik bir eserdir (Madrid, Acad., Coll. de Gayangos 30).

6. Risâle fî teʾs̱îri’r-rûḥâniyyât fi’l-mürekkebât ve aʿmâli’ṣ-ṣuver ve defʿi’l-emrâż ve ḥulûlihâ. Burçların ve semavî güçlerin dünyevî nesnelerle hastalıklar üzerine yaptıkları etkileri inceleyen astrolojik bir kitaptır (Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 1987, Vehbi Efendi, nr. 892; Escurial Library, nr. 921; İskenderiye Belediyye, nr. 3720 C; Haydarâbâd Âsafiyye, nîr., nr. 207).

7. Tekvînü’l-meʿâdin. Madenlerin yaratılışı ve gezegenlerle ilişkileri üzerine yazılmış olup aslında Sırrü’l-ḫalîḳa’nın müstakil hale getirilmiş bir bölümüdür (Ch. Beatty 4890).

8. el-Medḫalü’l-kebîr ilâ risâleti’ṭ-Ṭalâsim. Kitâbü Ṭalâsim’e benzer nitelikte, kaderin yıldızlarla olan ilişkisini işleyen astrolojik bir eserdir (Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 1987, nr. 1987/2, Vehbi Efendi, nr. 892; İskenderiye Belediyye, nr. 3720 C/3; Escurial, 921; İbrânîce trc. Paris, Hebr. 1016).

9. Muṣḥafü’l-ʿaṣr (Escurial, 926).

Yukarıdakilerin dışında, İbnü’n-Nedîm’in adını Kitâbü Rûfus fî tedbîri’l-menzil li-Balûniyûs şeklinde zikrettiği ekonomiye dair bir kitap başta olmak üzere daha başka eserler de Apollonios’a nisbet edilmektedir. Ancak bunların ona aidiyeti çeşitli tartışmalara yol açacak derecede şüphelidir (geniş bilgi için bk. Sezgin, bibl.; Plessner, s. 995).


BİBLİYOGRAFYA

, s. 372, 422.

, s. 3, 208.

, III, 230-231, 354-355; IV, 77-91, 417-418; VI, 102-103; VII, 64-66, 227-229, 318-319.

, I, 320.

T. J. de Boer, The History of Philosophy in Islam, New Delhi 1983, s. 75.

Muhammed Muslehuddin, Islam, its Theology and the Greek Philosophy, Lahore 1984, s. 57-63.

Süleyman Hayri Bolay, Felsefî Doktrinler Sözlüğü, İstanbul 1987, s. 207-209, 256-257, 292-294.

a.mlf., Türkiye’de Ruhçu ve Maddeci Görüşün Mücadelesi, Ankara, ts., s. 346-376.

B. Carra de Vaux, “Belînûs”, , II, 491.

P. Kraus, “Câbir”, , III, 3-5.

Ahmed Ateş, “Muhyi-d-Din Arabî”, , VIII, 535-555.

L. Massignon, “Tasavvuf”, , XII/1, s. 26-31.

A. H. Armstrong, “Apollonius of Tyana”, , II, 123.

M. Plessner, “Balīnūs”, , I, 994-995.

M. E. Reesor, “Stoics”, , XXV, 665-668.

G. L. Carey, “Apollonius of Tyona”, The New International Dictionary of the Christian Church, Michigan 1974, s. 57.

“Apollonios (Tyanalı)”, Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi, İstanbul 1983, I, 368-369.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1991 yılında İstanbul’da basılan 3. cildinde, 240-242 numaralı sayfalarda yer almıştır.