BEY‘ATÜRRIDVÂN

Hicretin 6. yılında ashabın Hudeybiye’de Hz. Peygamber’le yaptıkları biat.

Müellif:

Mekke’nin fethinden iki yıl önce, hicretin 6. yılı Zilkade (Mart 628) ayının başında Hz. Peygamber gördüğü bir rüya üzerine (bk. el-Feth 48/27) ashabıyla birlikte umre yapmak için Medine’den Mekke’ye hareket etti ve Mekke’ye 17 km. mesafede bulunan Hudeybiye Kuyusu yanında konakladı. Bunu haber alan Mekkeli müşrikler müslümanların şehre girmesine engel olmak için Hâlid b. Velîd kumandasında 200 kişilik bir süvari birliği hazırladılar. Hz. Peygamber kimseyle savaşmak istemediklerini, yalnızca umre için geldiklerini ve yanlarında getirdikleri develeri kurban edip döneceklerini Mekkeliler’e bildirmek üzere Hırâş b. Ümeyye el-Kâ‘bî’yi Mekke’ye gönderdi. Kureyşliler Hz. Peygamber’in elçisini dinlemediler. Bu defa Hz. Peygamber, Mekkeliler üzerindeki nüfuzu sebebiyle Hz. Osman’ı gönderdi. O da başta Ebû Süfyân olmak üzere Kureyş ileri gelenleriyle görüştü. Ancak Kureyşliler bu ziyarete izin vermeyeceklerini kesin bir dille ifade ettiler ve eğer isterse sadece kendisinin Kâbe’yi tavaf edebileceğini söylediler. Hz. Osman bunu kabul etmeyince Kureyşliler ona çok kızdılar ve kendisini göz hapsine aldılar.

Mekke’deki bu gelişmenin Hz. Peygamber’e ve müslümanlara Hz. Osman’ın öldürüldüğü şeklinde ulaşması üzerine Hz. Peygamber müşriklerle savaşmadan oradan ayrılmayacaklarına dair ashabından biat almaya karar verdi ve Hudeybiye’deki ikameti sırasında gölgelendiği “semure” denilen sakız veya mugaylân cinsi bir çeşit çöl ağacının altında ashabından, bir rivayete göre “ölüm üzerine” (Buhârî, “Meġāzî”, 35), bir başka rivayete göre ise “savaştan kaçmamak üzere” (Buhârî, “Cihâd”, 110; Müslim, “İmâre”, 67) biat aldı (6/628).

Umre için Hz. Peygamber’le yola çıkan bütün sahâbîler biat ettiği halde münafıklardan Benî Selime kabilesine mensup Ced b. Kays devesinin arkasına saklanarak biat etmedi. Kaynaklardaki rivayetlerde biat eden sahâbîlerin sayısı 700, 1300, 1400, 1525 ve 1600 olarak gösterilir. Güvenilir kaynaklarda ise 700 rivayeti yoktur. 1400 kişi olduklarına dair rivayet daha yaygındır (Buhârî, “Meġāzî”, 35). Hz. Ömer biat merasimi esnasında Resûlullah’ın elini tutarak ona destek olmuştur. Hz. Peygamber kendi sağ elini Hz. Osman’ın eli kabul ederek sol eliyle onun yerine biat yapmıştır. Daha sonra Hz. Osman Mekke’den dönünce aynı yerde Hz. Peygamber’e biat etmiş ve yalnız başına Kâbe’yi tavaf etmediğini söyleyince Hz. Peygamber onun bu hassasiyetini memnuniyetle karşılamıştır.

Müslümanların Hz. Peygamber’e bağlılıklarını ve onun yolunda ölümü göze aldıklarını gösteren bu biat haberi Mekkeliler’e çok tesir etti. Hz. Osman’ı ve diğer bazı müslümanları serbest bıraktıkları gibi elçileri Süheyl b. Amr ve arkadaşlarını Hz. Peygamber’e gönderip Hudeybiye Antlaşması’nı yapmaya mecbur oldular.

Hz. Peygamber ve müslümanlar yapılan antlaşmadan sonra Hudeybiye’den ayrılıp Medine’ye dönerlerken yolda Feth sûresi nâzil oldu. Bu sûrenin iki âyetinde (10, 18) Bey‘atürrıdvân’dan söz edilmiştir: “Ey Muhammed! Şüphesiz ki sana biat edenler ancak Allah’a biat etmiş olurlar; Allah’ın eli onların elleri üstündedir…” (48/10). “Ey Muhammed! Andolsun ki Allah seninle ağaç altında biat ederlerken müminlerden râzı olmuştur…” (48/18). Bundan dolayı bu biata “Bey‘atü’r-rıdvân” (rıdvân [râzı olma] biatı) veya “Bey‘atü’ş-şecere” (ağaç altındaki biat); biat eden sahâbîlere “Ashâbü’ş-şecere” (ağaç altında Hz. Peygamber’e biat edenler); gölgesinde bu biatın yapıldığı ağaca da “Şeceretü’r-rıdvân” denilmiştir.

Hz. Peygamber de, “Ağaç altında bana biat edenlerden hiçbirisi cehenneme girmeyecektir” (Tirmizî, “Menâḳıb”, 57, 58; , III, 350) hadisiyle bu biata iştirak edenleri cennetle müjdelemiş ve onların yeryüzü sâkinlerinin en hayırlısı olduklarını söylemiştir (Buhârî, “Meġāzî”, 35). Buhârî’nin aynı yerde belirttiğine göre ashaptan Berâ b. Âzib, Feth sûresinin birinci âyetindeki “fethan mübînen” ifadesiyle Mekke fethinin değil doğrudan doğruya Bey‘atürrıdvân’ın kastedildiğini ifade etmiştir.

Altında biat yapılan ağaç hakkında kaynaklarda iki ayrı rivayet bulunmaktadır. Bir rivayete göre müslümanlar ertesi yıl veya Hz. Ömer’in hilâfeti zamanında (634-644) Hudeybiye’ye giderek bu ağacı aramışlar, fakat bulamamışlardır. Bunun üzerine Hz. Ömer onu sel sularının veya benzeri bir şeyin alıp götürmüş olabileceğini söyleyerek aranmasından vazgeçilmesini istemiştir. Diğer rivayette ise müslümanların ziyaretleri sebebiyle bu ağacın kutsiyet kazanmasından endişe eden Hz. Ömer, hilâfeti sırasında onun kesilip imha edilmesini emretmiştir. Bugün bu ağacın bulunduğu yerde Hudeybiye Mescidi vardır (ayrıca bk. HUDEYBİYE ANTLAŞMASI).

Sahâbîleri fazilet ve derece bakımından çeşitli gruplara ayıran hadis âlimleri arasında Hâkim en-Nîsâbûrî’nin on iki basamaklı kronolojik taksimi daha fazla kabul görmüştür. Buna göre “Ehlü Bey‘ati’r-rıdvân” dokuzuncu sırayı oluşturmaktadır.


BİBLİYOGRAFYA

, III, 350.

Buhârî, “Meġāzî”, 19, 35, “Feżâʾilü’l-Ḳurʾân”, 48, “Feżâʾilü aṣḥâbi’n-nebî”, 7, “Cihâd”, 110.

Müslim, “İmâre”, 67.

Tirmizî, “Menâḳıb”, 57, 58.

, II, 572, 573, 574, 579-580, 600-605, 619, 621.

, I, 308-309, 315-316, 320-321, 322.

, II, 95, 96-97, 99-101, 105.

, XXVI, 47-48, 53-56.

a.mlf., Târîḫ (de Goeje), I, 1528-1532, 1542-1545.

, s. 23-24.

, VIII, 143-190; X, 240-254.

, VI, 4413-4414, 4421-4425.

, I, 411-412.

W. Montgomery Watt, “Bayʿat al-Rıḍwān”, , s. 130.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1992 yılında İstanbul’da basılan 6. cildinde, 39-40 numaralı sayfalarda yer almıştır.