SİKA

Râvinin güvenilir olduğunu ifade eden hadis terimi.

Müellif:

Adâlet ve zabt vasıflarına sahip râviler hakkında kullanılan ta‘dîl lafızlarından biridir. Sa‘d b. İbrâhim’in (ö. 127/744-45), “Hadisi sika râvilerden alınız” denilirdi şeklindeki ifadesi (Hatîb el-Bağdâdî, el-Câmiʿ, I, 130) terimin erken dönemlerden itibaren kullanıldığını göstermektedir. Müslüman, bulûğa ermiş, akıl ve takvâ sahibi olmak, ayrıca mürüvvet râvide aranan adâletle ilgili özelliklerdir. Bunlardan birinin yokluğu halinde râvi güvenilirliğini kaybeder. Râvi ayrıca zabt vasfına da sahip olmalıdır. Unutkan ve dalgın olmamak, ezberden rivayet ediyorsa hadisi kusursuz biçimde ezberlemiş olmak, kitaptan rivayet ediyorsa kitabını dikkatli bir şekilde yazmış, kontrol etmiş ve korumuş olmak, mâna ile rivayet ediyorsa hadis metninde değiştirdiği kelimelerin mânalarını iyi bilmek ve hadisin mânasında herhangi bir değişikliğe yol açmamak gibi hususlar zabt açısından râvide aranan özelliklerdir. Genel kabule göre râvinin güvenilir olduğu hadis ilmindeki şöhretiyle ve yetkili bir âlimin onun sika olduğunu ifade etmesiyle bilinebilir. Sika râvinin rivayeti delil olarak kullanıldığı gibi sadece onun rivayet ettiği hadis de makbul sayılmıştır.

Sika tabiri genellikle râvinin adâlet ve zabt sahibi olduğunu ifade etmekle birlikte onun zabt bakımından bütünüyle kusursuz olduğunu göstermez. II. (VIII.) yüzyılın önde gelen hadis münekkitlerinden Abdurrahman b. Mehdî, Hakem b. Uteybe’nin sika-sebt lafızlarıyla güvenilirliğini ifade ettikten sonra “lâkin yahtelifü” diyerek bu zatın bir kısım rivayetlerinde ihtilâf bulunduğunu, dolayısıyla zabtında bazı kusurlar olduğunu belirtmiştir. III. (IX.) yüzyıl âlimlerinden Ya‘kūb b. Şeybe’nin sika olarak nitelediği bir râvi hakkında “zaîfü’l-hadîs” ve “zaîfün cidden” lafızlarını kullanması da söz konusu râvinin zabtındaki kusur sebebiyledir. Dolayısıyla sika diye nitelenen bir râvinin naklettiği hadislerin delil olarak kullanılmasına engel teşkil etmeyecek seviyede kusurları bulunabilmektedir. Hadis münekkitleri, “Rivayeti hususunda konuşulmuştur”; “Rivayetinde gevşeklik ve problem vardır”; “Hata ettiği olmuştur”; “Bazı hataları vardır”; “Güvenilirdir fakat diğer insanlar gibi hata eder” gibi ifadelerle râvide bulunan bu tür kusurlara işaret etmişlerdir. Yaygın olmamakla birlikte sika tabiri hadis rivayetinde zayıf, fakat özellikle dindarlığı açısından güvenilir, hadis ilmi konusunda yetersiz, fakat hadisi alışında güvenilir olduğunu ifade etmek için de kullanılmıştır. Bazı müteahhir âlimlerinin meçhul olmayan, cerhedildiği de bilinmeyen râviler hakkında da bu terimi zikrettikleri olmuştur.

Râvinin güvenilir olduğuna delâlet etmek üzere sika terimi yaygın bir kullanıma sahiptir. Terime ya tek başına veya tekrar edilerek yahut râvinin zabt bakımından zayıflığına delâlet eden diğer lafızlarla birlikte olmak üzere üç farklı şekilde yer verilmiş olup bunların râvinin güvenilirliğine delâletleri aynı seviyede değildir. Râvinin güvenilirliğine delâlet etmesi açısından tekrar edilmesi tek başına kullanılmasından, yalnız kullanılması da zayıflığına delâlet eden lafızlarla birlikte zikredilmesinden daha üstündür. Sika kelimesi kadar yaygın olmasa da râvinin güvenilirliği başka tabirlerle de ifade edilmiştir. “Evsaku’n-nâs” (râvilerin en güveniliri), “esbetü’n-nâs” (râvilerin en sağlamı), “ileyhi’l-müntehâ fi’t-tesebbüt” (güvenilirliğin zirvesindedir), “lâ ahade esbete minh” (ondan daha güvenilir râvi yoktur), “men mislü fülân” (onun gibisi var mı?), “emîrü’l-mü’minîn fi’l-hadîs” (hadis rivayetinde müminlerin lideridir), “imâmün fi’l-hadîs” (hadis ilminde önderdir), “fülânün lâ yüs’elü anh” (falan râvi nasıldır diye sorulmaz), “lâ a‘rifü lehû nazîran fi’d-dünyâ” (dünyada bir benzerini tanımıyorum), “fülânün asdaku men edrektü mine’l-beşer” (falanca, insanlar içinde karşılaştığım en doğru sözlü kimsedir), “keennehû mushafun” (mushaf gibi güvenilirdir), “cihbizün” (hadis uzmanıdır), “fârisü’l-hadîs” (hadiste mahirdir), “fülânün en-nâsü iyâlün aleyhi” (bu ilimde diğerleri onun talebeleridir), “şekkühû ke-yakīni gayrihî” (onun tereddüdü bile başkasının kesin bilgisi gibidir), “ke-ennallāhe halaka fülânen li-hâze’ş-şe’ni” (Allah falanı bu ilim için yaratmıştır), “fülânün hüve’t-takıyyü’n-nakıyyü lem era mislehû” (falan benzerini görmediğim takvâ sahibi ve titiz bir kişidir), “fülânün min sikāti’s-sikāt” (falan sikaların da sikası arasında yer alır), “fülânün ehlün ellâ nedaa lehû şey’en” (falan hiçbir rivayeti terkedilmeyecek liyakattedir), “fülânün lâ yehtelifü fîhi ahadün” (falanın güvenilirliği tartışılmaz), “fülânün diâme” (falan bu ilmin temel taşıdır), “izâ eredte’l-hadîse fe’lzem fülânen” (hadis öğrenmek istiyorsan falanın peşini bırakma), “fülânün yahtâcü ilâ mütâbi‘” (falanın destekleyici rivayete ihtiyacı mı olur?), “fülânün mâ ahtae fî hadîsin vâhid” (falan hiçbir hadiste hata yapmamıştır), “sayrafiyyü’l-hadîs” (hadis sarrafı), “rüknün mine’l-erkân” (hadis ilminin temel taşlarından biridir), “zâke ahadü’l-ahadeyn” (hadis ilminde belli başlı iki kişiden biridir) tabirleri râvinin en üst seviyede güvenilirliğini ifade eder. “Sikatün sikatün” (çok güvenilirdir), “sikatün sebtün” (güvenilir ve titizdir), “sikatün hüccetün” (kendisi güvenilir, hadisi delildir), “sikatün hâfizun” (güvenilir bir hadis hâfızıdır), “sikatün mütkınün” (güvenilir ve hadis rivayetinde titizdir), “mâ alimtü illâ hayren” (hakkında hayırdan başka bir bilgim yoktur), “hâfizun” (rivayetlerini ezberleyen güvenilir râvidir), “metînün” (rivayetlerinde güçlüdür), “hüccetün” (rivayetleri delildir), “sebtün” (rivayetlerinde titiz bir râvidir), “behin” (rivayetleri iyidir), “sahîhu’l-hadîs” (rivayetleri sahihtir) tabirleri de râvinin sika olduğuna delâlet eden diğer ta‘dîl lafızlarıdır. Sika bir râvinin hadis rivayet ederken yaptığı fazlalıkların kabul edilip edilmeyeceği konusunda farklı görüşler vardır (bk. ZİYÂDETÜ’s-SİKA). Zayıf râvinin sika râviye veya sika râvinin kendisinden daha güvenilir râviye aykırı rivayette bulunması ise araştırmalara konu olmuştur (bk. MUHÂLEFET).

Hadis âlimleri tarafından kaleme alınan tabakat, tarih, cerh ve ta‘dîl, suâlât gibi kitaplar yanında zayıf ve metrûk râvilerle birlikte yer alan sika râviler hakkında da eserler telif edilmiştir. Ebü’l-Hasan el-İclî’nin Târîḫu’s̱-s̱iḳāt’ı (nşr. Abdülmu‘tî Emîn Kal‘acî, Beyrut 1405/1984), İbn Hibbân el-Büstî’nin es̱-S̱iḳāt’ı (nşr. Muhammed Abdürreşîd, Haydarâbâd 1393-1403/1973-1983), İbn Şâhin’in Târîḫu esmâʾi’s̱-s̱iḳāt mimmen nuḳıle ʿanhümü’l-ʿilm’i (nşr. Subhî es-Sâmerrâî, Küveyt 1402/1982; nşr. Abdülmu‘tî Emîn Kal‘acî, Beyrut 1406/1986) bunlar arasında sayılabilir.

BİBLİYOGRAFYA
Lisânü’l-ʿArab, “vs̱ḳ” md.; İbn Ebû Hâtim, el-Cerḥ ve’t-taʿdîl, III, 124; Hatîb el-Bağdâdî, el-Kifâye (nşr. Ahmed Ömer Hâşim), Beyrut 1406/1986, s. 109-111, 118-121, 464-465; a.mlf., el-Câmiʿ li-aḫlâḳı’r-râvî ve âdâbi’s-sâmiʿ (nşr. Mahmûd et-Tahhân), Riyad 1403/1983, I, 130; İbnü’s-Salâh, ʿUlûmü’l-ḥadîs̱, s. 104-105; Nevevî, İrşâdü ṭullâbi’l-ḥaḳāʾiḳ (nşr. Nûreddin Itr), Beyrut 1411/1991, s. 109, 111; Zehebî, Aʿlâmü’n-nübelâʾ, XI, 137; XVI, 70, 254; a.mlf., Mîzânü’l-iʿtidâl, III, 82; a.mlf., el-Mûḳıẓa (nşr. Abdülfettâh Ebû Gudde), Beyrut 1412, s. 78; İbn Hacer, Tehẕîbü’t-Tehẕîb, III, 248; VI, 174; Ebü’l-Hasan Mustafa b. İsmâil, Şifâʾü’l-ʿalîl bi-elfâẓ ve ḳavâʿidi’l-cerḥ ve’t-taʿdîl, Kahire 1411/1991, I, 125, 127, 137, 338-339; Ahmet Yücel, Hadîs Istılahlarının Doğuşu ve Gelişimi, İstanbul 1996, s. 113-127; G. H. A. Juynboll, “Thiḳa”, EI2 (İng.), X, 446; Emin Aşıkkutlu, “Cerh ve Ta‘dîl”, DİA, VII, 398, 400; Mehmet Efendioğlu, “Râvi”, a.e., XXXIV, 473.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2009 yılında İstanbul’da basılan 37. cildinde, 175-176 numaralı sayfalarda yer almıştır.