La geste de Melik Dānişmend. Tome II (1960)

Title:La geste de Melik Dānişmend: étude critique du Dānişmendnāme. Tome II
Author:
Translator:Édition critique avec glossaire et index par Irène Mélikoff
Editor:
Language:Turkish, French
Series:Bibliothèque archéologique et historique de l’Institut français d’archéologie d’Istanbul, XI
Place:Paris
Publisher:dépositaire Librairie Adrien Maisonneuve
Year:1960
Pages:352 [6 planches hors texte]
ISBN:
File:PDF, 5.14 MB
Download:Click here

La geste de Melik Dānişmend: étude critique du Dānişmendnāme. Tome II. Édition critique avec glossaire et index par Irène Mélikoff; Série: Bibliothèque archéologique et historique de l’Institut français d’archéologie d’Istanbul, XI. Paris: dépositaire Librairie Adrien Maisonneuve, 1960, 352 [6 planches hors texte] p.

Notes: Thèse de l’éditeur [Paris, 1957]; Publié aussi sans mention de thèse.

Sommaire: Textes originaux des séances 1 à 17 — Conseils — Glossaire — Index des noms propres.

Dânişmendnâme; Anadolu’nun fethini ve bu mücadelenin kahramanlarını anlatan, 12. yüzyılda sözlü olarak şekillenen 13. yüzyılda yazıya geçirilen İslâmî Türk destanlarındandır. XI. Yüzyılda yaşamış Türk devlet adamı Melik Dânişmend Gazi’nin hayatını, savaşlarını, Anadolu’daki bazı şehirlerin fethini ve çeşitli kerametlerini anlatmaktadır. Danişmend’in kelime anlamı Farsçada “bilgili adam” olup, İbnü’l-Esîr gerçek adı Taylu olan gazinin Türklere muallimlik yaptığı için danişmend unvanı alıp melikliğe dek yükseltildiğini bildirmiştir. Dönemin kaynaklarında tam adı “Melik-i Muazzam Danişmend Ahmed Gazi bin Ali et-Türkmani” şeklinde zikredilmektedir. Kaynaklarda beyliğin kurucusu Danişmend Gazi’nin Azerbaycan’da Arrân ve civarında yaşayan bir Türkmen ailesine mensup olduğu belirtilmektedir. Birinci Haçlı Seferi tarihi hakkında kendi dönemiyle ilgili bilgi veren en önemli tarihçilerinden Albertus Aquensis ve 12. yüzyıl tarihçilerinden Sur başpiskoposu Willermus Tyrensis de Danişmendlilerin Türk asıllı bir hanedan olduğunu belirtmektedirler. İbn Hamdun ve İzzeddin İbn Şeddad, Danişmend Gazi’nin Türkiye Selçuklu Devleti’nin kurucusu Süleyman Şah’ın dayısı olduğunu söylemektedir. Danişmend Ahmed Gazi b. Ali et-Türkmani Sultan Alparslan’ın 1064 yılında çıktığı Kafkasya seferi sırasında orduya katılmış ve bu tarihten itibaren Alparslan’ın hizmetine girmiştir. Malazgirt Savaşı’na da katılan Danişmend Gazi, zaferin kazanılmasında önemli rol oynadı. 1080 yılında Bizanslılardan Sivas’ı aldı ve Danişmentli Hanedanını kurdu. Beylik 1178 yılında II. Kılıçarslan tarafından yıkılmış ve Rum Selçuklu Sultanlığı’na katılmıştır.

Dânişmend Gazi Destanı’nın yazılışını üç aşamada incelemek gerekmektedir. Eser, üç ayrı müellif tarafından farklı yüzyıllarda kaleme alınmıştır. İlk olarak, Mevlânâ İbn-i Ala tarafından II. İzzeddin Keykavus zamanında, yine onun emriyle H.642/M.1244-45 tarihinde te’lif edildiği tahmin edilmektedir. Bugün elimizde bulunan Dânişmend Gazi Destanı nüshaları, Tokat Kalesi dizdarı Arif Ali tarafından, Mevlânâ İbn-i Alâ’nın te’lif ettiği eser yeniden kaleme alınarak vücut bulmuştur. İkinci konusunda da kesin bir tarih yoktur. Ancak birçok araştırmacı H.762/M.1360-61 tarihinde, yani I. Murat devrinde kaleme alındığı konusunda birleşir. Eserin üçüncü safhası ise XVI. yüzyıl tarihçilerinden Gelibolu’lu Mustafa Alî’nin Mirkatü’l-cihâd’ı dır. Gelibolulu, adı geçen eserini, Arif Ali’nin kaleme aldığı Dânişmend Gazi Destanı’nın nüshalarından birini esas alarak yazmıştır..

Hem tarihi olayların hem de metinlerin yazıya geçirilişi açısından Dânişmend Gazi Destanı, Battal Gazi Destanı ve Saltık Gazi Destanı zincirinin ikinci halkasını oluşturur. Dânişmend Gazi Destanı, Battal Gazi Destanı’nın tamam olduğunu, Battal Gazi ve gaza arkadaşlarının ebediyete intikal ettiğini bildiren cümlelerle başlar.

Eserin şimdiye kadar on dokuz nüshası tespit edilmiştir. Arif Ali’nin kaleme aldığı Dânişmend Gazi Destanı Oğuzcanın Anadolu’da hakim duruma geçtiği yıllarda yazılmıştır ve oldukça sadedir.

Dânişmend Gazi Destanı, on yedi meclisten oluşan büyük bir eserdir. Eserde bulunan meclisler müstakil olmakla beraber birbirinin devamı niteliğindedir. Yani konular hep birbirini takip etmektedir ve meclislerin tamamı bir bütünü oluşturmaktadır. Baştan sona kadar nazım-nesir iç içe olan eser, bu yönüyle incelendiğinde türünün diğer örnekleri olan Battal Gazi Destanı ve Saltık Gazi Destanı’ndan farklılık gösterir.

Başta Paris olmak üzere, eserin bazı nüshaları Dânişmend Gazi’nin Malatya’dan fetihler yapmak için çıkış tarihini, hicrî 360 yılı, Recep ayının bir Cuma günü olarak gösterir. Bu, miladi takvimde 971 yılına rastlar. Bu tarihte Malatya’dan Türklerin sefere ordu çıkaracak kadar nüfusa sahip olmadığı aşikârdır. Bu yanlışlık Muallim Cevdet ve diğer bazı nüshalarda gün ve ay aynı olmakla beraber hicrî 460 olarak düzeltilmiştir. Bu tarih ise Miladi takvimde 1068 yılına rastlamaktadır. Bu, İbn-i Ala ve Arif Ali’nin yazdığı eserlerde de 460 geçtiğini düşündürmektedir. 1068 tarihi gerçeklere de uymaktadır. Bundan sonra destanda hiç tarih geçmez. Ancak eserde zaman, vak’a ve mekân ilişkileri müellif tarafından ustalıkla gösterilmiştir. Bu ilişkiler iyi bir incelemeye tâbi tutulduğunda zaman ve tarihlerin gerçeğe uyup uymadığı konusunda araştırma yapılabilir.

Eserin sonunda, Selçuklular’ın tahtında Sultan Rükneddin’in bulunduğu kaydedilmiştir. Bu da tarih olarak 1262 ile 1266 yılları arasına rastlamaktadır. Dolayısıyla destan yaklaşık 200 yıllık bir dönemi içermektedir.

Dânişmend Gazi Destanı’nda olayların geçtiği rivayet edilen mekânların tamamının gerçek olduğu söylenebilir. Diğer Anadolu destanları Battal Gazi Destanı ve Saltık Gazi Destanı’nda olduğu gibi efsane ve masal ülkelerine ya da mekânlarına rastlanmaz. Yer isimleri incelendiğinde olayların tamamının Anadolu’da geçtiği görülür ve büyük bir kısmı da tarihi olaylarla uyumludur. Malatya’dan fetihler yapmak için harekete geçen Türk ordusu; Kayseri, Ankara ve Kastamonu çizgisinin kuzeyinde kalan ve Karadeniz’e kadar olan kısmı fetheder. Destanda bu bölge içerisinde bulunan şehirleri ve diğer bazı yerleri eski ve yeni ismimlerle kaydetmekle ve günümüze ulaştırmıştır. Bu coğrafya içinde kalan Sivas, Tokat (Dükiyye), Kayseri (Kayseriyye), Kastamonu (Kastamonuyye vaya İsneboliyye), Bolu (Boliyye), Çorum (Yankoniyye), Gömenek (Sisiyye), Amasya (Amasiyye ve Haraşna), Canik, Osmancık (Eflanus), Ankara (Engüriyye veya Ma’muriyye), Gümüşhacıköy (Gümüş şehri), Niksar (Harsanosiyye), Karahisar, Zile (Karkariyye), Turhal (Kaşan), Malatya (Malatiyye), Çankırı(Mankuriyye), Sinop (Sinobiyye), Samsun (Samiyye), Anadolu (Rum) bizzat hâdiselerin geçtikleri yer veya yerler olarak defalarca zikredilir. Bu coğrafya dışında kalan İstanbul (Kostantiniyye)’un zaman zaman zikredilmesi, buranın Türkler tarafından fethedilmesi hayalinin tarihi seyrinin bir parçasıdır.

Zaman zaman daha da ayrıntıya inilerek bu şehirler içinde bulunan ve olayların geçtiği yerlerdeki kale, ve köylerin isimlerini verir. Özellikle Tokat ve Tokat’a yakın olan yerlerde olan olaylar anlatılırken çok ayrıntıya inilir ve mekânların tasvirlerini yapılar. Yalnızca Tokat’a mahsus bu ayrıntıyı müellifin bu bölgeden olmasına veya buraları iyi tanımasına bağlamaktayız. Ayrıca bu bölgede bulunan akarsuları, dolayısıyla Kızılırmak ve Yeşilırmak’ı eski ve yeni isimleriyle zikreder. Horasan, Bağdat, Halep ve Şam ise Türklerin ilişki içerisinde bulunduğu mekânlardır…

Irène Mélikoff Dânişmendnâme’yi edebî, lisanî, tarihî, folklorik vb. bütün yönleriyle derinlemesine bir incelemeye ve dönemin belli başlı yerli ve yabancı kaynaklarıyla sıkı bir tenkide tâbi tutmuş, hem Dânişmend Gazi’nin şahsiyeti hem fetihleri hem de coğrafî isimler ve mevkiler bakımından önemli ipuçları ihtiva ettiğini göstermiş, hem de belli başlı nüshalarını karşılaştırarak -bazı okuma yanlışları ihtiva etmekle beraber- güzel bir tenkitli metin meydana getirmiş, bu çalışmasıyla Dânişmendnâme’nin ne eski Osmanlı tarihçilerinin kabul ettikleri gibi gerçek bir vekāyi‘nâme, ne de M. Halil Yinanç’ın iddia ettiği gibi bir hurafat kitabı olduğunu ortaya koymuştur.