CERÎDE-i İLMİYYE

Bâb-ı Meşîhat tarafından 1914-1922 yılları arasında İstanbul’da yayımlanan dergi.

Müellif:

Osmanlı Devleti’nin dinî ve idarî kurumlarından biri olan Bâb-ı Meşîhat ile buna bağlı kuruluşlardan Fetvahâne ve şer‘î mahkemelerin dinî meselelerle ilgili fetva, hüküm ve kararlarının, medrese ve tekkelerle Dârü’l-hikmeti’l-İslâmiyye gibi dinî kuruluşlara ait tâlimat, nizamnâme ve haberlerin duyurulması maksadıyla yayımlanmıştır.

II. Meşrutiyet döneminde şeyhülislâmlık yapan Mustafa Hayri’nin (Ürgüplü) teşebbüsüyle yayımına başlanan Cerîde-i İlmiyye’nin ilk sayısı, Regaib kandiline rastlayan 3 Receb 1332 (28 Mayıs 1914) tarihinde çıkarılmıştır. Dergi I. Dünya Savaşı, Millî Mücadele ve Mütareke yılları içinde, Osmanlı Devleti’nin dokuz yıllık zor döneminde toplam yetmiş dokuz sayı yayımlanmıştır. İlgili yer ve kuruluşlara dağıtıldığı gibi satışa da sunulan Cerîde-i İlmiyye, başlığının altındaki “Meşîhat-ı İslâmiyye’nin cerîde-i resmiyyesidir” ibaresinden de anlaşılacağı üzere, adı geçen kurumun resmî yayın organı olarak meslekî bir dergi hüviyetindedir. Bu özelliğini sonuna kadar koruyan dergi, ilk sayısında yer alan “İfâde-i Mahsûsa”dan anlaşıldığına göre meşihatın idarî ve ilmî faaliyetlerinin yayın organı olacak, bu sebeple ilgili devlet memurları ile ilim adamlarına ve halka faydalı neşriyat yapacaktır. Neşriyat idaresi bakımından iki safhada ele alınabilecek dergi birinci devrede (nr. 1-44) yayına “meşîhat-ı ulyâ mektupçuluğu” tarafından hazırlanmış, 1918’de Dârü’l-hikmeti’l-İslâmiyye’nin kuruluşundan sonra ise yayımı buranın baş kitâbeti tarafından yürütülmüştür. Dârü’l-hikmeti’l-İslâmiyye’nin kuruluşuyla birlikte başkâtipliğe tayin edilen Mehmed Âkif (Ersoy) derginin yayım sorumluluğunu üstlenmiş ve bu sıfatla Dârü’l-hikme’nin kararlarıyla beyannâmelerini de kaleme almıştır. Daha sonra üyeliğe de kabul edilen Mehmed Âkif, 1920 Mayısında Millî Mücadele’ye katılmak üzere Anadolu’ya geçinceye kadar bu görevi sürdürmüştür.

Yayın politikası ve muhteva bakımından da iki devrede incelenebilecek olan Cerîde-i İlmiyye’nin 41. sayıya kadar devam eden birinci döneminde meşihata bağlı kuruluşları ilgilendiren resmî ve idarî konulardaki yazılarla fetvalar yayımlanırken Dârü’l-hikmeti’l-İslâmiyye’nin kuruluşundan sonra burayı ilgilendiren benzeri yazılar da neşredilmiştir. 41. sayıdan itibaren ayrıca Dârü’l-hikmeti’l-İslâmiyye’nin çeşitli ilmî encümenlerinin görüşlerini aksettiren yazı ve raporlarla encümen üyelerinin imzalarını taşıyan ilmî ve fikrî makalelere de yer verilmiştir. Böylece dergi, dinî irşad ve tebliğ faaliyetinin devrindeki ciddi ve güvenilir bir neşir organı durumuna gelmiştir.

Aylık olarak ve 74-75, 76-77, 78-79. sayıları bir arada yayımlanan derginin ayrıca 5 ile 6. sayıları arasında, “Islâh-ı Medârise Dair Nüsha-i Fevkalâde” adını taşıyan ve son devir Türk eğitim tarihi için değerli bilgiler ihtiva eden bir özel sayısı da çıkarılmıştır (20 Zilkade 1332 / 10 Ekim 1914). Yedi cilt tutan nüshaların ilk beş cildinin muhtevası için yıllık genel fihristler hazırlandığı halde diğer sayıların toplu fihristi yapılmamıştır. Saltanatın ilgası üzerine (1 Kasım 1922) istifa eden Tevfik Paşa hükümetiyle birlikte Şeyhülislâm Medenî Mehmed Nûri Efendi’nin idaresindeki Bâb-ı Meşîhat da ortadan kalkmış ve mecmuanın yayımı 79. sayıdan (1 Safer 1341 / 23 Eylül 1922) sonra durmuştur.

İstanbul’da Evkāf-ı İslâmiyye Matbaası’nda basılan Cerîde-i İlmiyye’de, memleketin o sırada içinde bulunduğu I. Dünya ve İstiklâl harpleri dolayısıyla zaman zaman Arapça, Farsça, Urduca ve Tatarca metinlerle fetva ve beyannâmeler de yayımlanmıştır. Kesin rakamı bilinmemekle beraber yayın hedefi ve şeyhülislâmlık kurumunun ülke içindeki geniş teşkilâtı dolayısıyla önemli bir tiraja sahip olduğu tahmin edilmektedir. Her sayıda değişmeden yer alan “İrâde-i Seniyye”, “Fetâvâ-yı Şerîfe”, “Kavânîn ve Nizâmât”, “Ecvibe-i Şer‘iyye”, “Fetvâhâne-i Âlî’nin Mukarrerât-ı Nakziyyesi”, “Teblîgāt-ı Umûmiyye”, “Nasb ve Tayin Haberleri”, “Tezâkir-i Âliyye”, “Meclis-i Tedkīkāt-ı Şer‘iyye Mukarrerâtı”, “Teblîgāt-ı İlmiyye” gibi konu başlıkları derginin resmî muhtevası hakkında bir fikir vermektedir. 41. sayıdan sonra bunlara “Dârü’l-hikme Mukarrerâtı” ve “Dârü’l-hikme Neşriyatı” ana başlıkları altında yayımlanan yazılar da eklenmiştir. Bunlardan birinci başlık altında, adı geçen kuruluşun fıkıh, kelâm ve ahlâk komisyonlarının çeşitli kararları yayımlandığı gibi toplumu ilgilendiren dinî, ahlâkî ve sosyal meseleler hakkındaki görüşleri, ayrıca devrin yayın organlarında çıkan yazılara verilmiş cevaplar da yer almaktadır. “Dârü’l-hikme Neşriyatı” adı altındaki yazılar, ilgili komisyon üyelerinin bir anlamda komisyonun görüşlerini de aksettiren imzalı ilmî makaleleri özelliğini taşımaktadır. Daha sonraki sayılarda zaman zaman rastlanan bir başka başlık ise “Neşriyyât-ı Husûsiyye”dir. Burada gerek komisyon üyelerinin gerekse diğer ilim adamlarının dinî konularda yazdıkları ilmî ve fikrî yazılar görülmektedir. Son sayılarında Dârü’l-hikmeti’l-İslâmiyye’ye sorulan sorulara verilmiş cevapların da yayımlandığı derginin ikinci devresinde yazıları bulunan ilim adamları arasında İzmirli İsmâil Hakkı, Seyyid Nesîb, Ferid Bey, Ali Rızâ Bey, Şerif Sâdeddin Efendi, Rebîî Molla, Arapkirli Hüseyin Avni, Hâfız İsmâil Efendi, Cevdet Efendi, Hamdi Efendi, Şevketî Efendi, Ahmed Râsim Avni Efendi gibi isimler yer almaktadır.

Cerîde-i İlmiyye’de günün dinî, ilmî ve sosyal meselelerine ışık tutan makaleler yazan müelliflerden, hemen her sayıda bir veya birkaç yazısı bulunan İzmirli İsmâil Hakkı’nın kaleme aldıkları dikkat çekici mahiyettedir. “Hikmet-i Belîğa: Hikmet-i Teşrî‘ veya Mehâsin-i Şerâyi‘” başlıklı seri makalesi (nr. 41-44, 4750), “İslâm Mütefekkirleri: Gazzâlî” başlıklı yazı dizisi (nr. 51-70, 72, 74-79) ile “Devlet-i İslâmiyye’nin Binası” (nr. 42), “Devlet-i İslâmiyye’nin Takip Ettiği Tarîk” (nr. 45) adlı makaleleri bunlar arasında zikredilebilir. Cevdet Efendi’nin Ahlâk Encümeni adına kaleme aldığı “Vezâif-i İnsâniyye” başlıklı yazı dizisi (nr. 41-45); Seyyid Nesîb Efendi’nin “Keşfü’l-hicâb” başlıklı tesettüre dair uzunca bir makalesi (nr. 49) ile “Dindar ile Dinsizin Cem‘iyyet-i Beşeriyyedeki Mevkileri” adlı yazısı (nr. 61-66) ve Hz. Îsâ’nın doğumu konusunda gazetelerde çıkan yazılar üzerine meseleyi ilmî olarak inceleyen “Dîn-i İslâm’da Mîlâd-ı Îsâ Meselesi” başlıklı makalesi (nr. 73-79); Şevketî Efendi’nin “Din ve Dinsizlik” (nr. 43, 4546, 52, 56); Kelâm Encümeni âzası Arapkirli Hüseyin Avni Efendi’nin “İlm-i Kelâm” (nr. 44, 45, 47-51, 54-59, 68-70, 7279) adlı yazıları özellikle belirtilmesi gerekli olanlardır. Ayrıca Dârü’l-hikme’ye sorulan çeşitli sorulara verilen cevaplarla gerek basında gerekse toplum hayatında ortaya çıkan bazı meseleler karşısında kurumun görüşlerinin aktarıldığı beyannâme ve kararlar da bu konulardaki dinî tavrı göstermesi bakımından önemlidir.

Cerîde-i İlmiyye, yayımlandığı devir bakımından şer‘î esaslara göre idare edildiği kabul edilen Osmanlı Devleti’nin yok olma sürecine girerek ortadan kalktığı son yılları içinde, asırlarca devlete yön vermiş köklü bir müessese olan Bâb-ı Meşîhat ve bağlı kuruluşların yapısı, teşkilâtı, bunlarla ilgili kanun, nizamnâme, tâlimat ve tebliğlerle dinin ve dinî kuruluşların cemiyette meydana gelen çeşitli değişiklikler karşısındaki durumunu, hatta mücadelesini ortaya koyan değerli bir belge niteliğindedir.


BİBLİYOGRAFYA

Cerîde-i İlmiyye Koleksiyonu, İstanbul 1332-41.

, s. 60-61.

Sadık Albayrak, Son Devrin İslâm Akademisi: Dârü’l-Hikmeti’l-İslâmiye, İstanbul 1973, bk. İndeks.

Sadık Eraslan, Şeyhülislâmlık Kurumu ve Cerîde-i İlmiyye (yüksek lisans tezi, 1989), AÜ İlâhiyat Fakültesi Ktp., nr. 26.866.

D. Mehmed Doğan, “Cerîde-i İlmiyye”, , II, 52-53.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1993 yılında İstanbul’da basılan 7. cildinde, 407-408 numaralı sayfalarda yer almıştır.