ÇETİN, Nihad Mazlum

(1924-1991)

Arap, Fars ve Türk dili ve edebiyatı âlimi.

Müellif:

Amasya’nın Gümüşhacıköy kazasında doğdu. Annesi tarafından şair Cevherî’nin torunudur. Babası Mazlum Efendi kültürlü ve münevver bir kişiydi. İlk öğrenimini doğduğu kasabada yaptı. Ortaokulu Niğde’de, liseyi Yozgat’ta bitirdi. Hukuk Fakültesi’nde bir yıl okuduktan sonra öğretmenlik mesleğine ilgisi dolayısıyla Yüksek Muallim Mektebi’ne yazıldı ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji Bölümü öğrencisi oldu. Burada okurken ayrıca Fransız Filolojisi ile Arap-Fars Filolojisi derslerini takip etti. 1948’de fakülteyi bitirince Adana Düziçi Köy Enstitüsü’nde, ardından Kayseri Lisesi’nde Türkçe ve edebiyat öğretmenliği, daha sonra Kayseri İmam-Hatip Okulu müdürlüğü görevlerinde bulundu. 1953 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap-Fars Filolojisi Kürsüsü’nde açılan asistanlık imtihanını kazanarak üniversiteye intisap etti. 1958’de “Abū Ḥātim as-Sicistānī ve Kitāb al-Muḏakkar wa’l-Muannaṯ’i” adlı teziyle doktor, 1964’te “Abū Muḥammad ʿAbdallāh al-ʿAbdalakānī ve Kitāb Ḫamāsat aẓ-Ẓurafā min Aşʿār al-Muḥdaṭīn wa’l-Qudamāʾ Adlı Eseri” adlı çalışmasıyla doçent oldu. 1971’de profesörlüğe yükseldi. 1965-1967 yılları arasında İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü’nde müdürlük yaptı. Üniversiteye intisabından 1986 yılına kadar Millî Eğitim Bakanlığı’nın çıkardığı İslâm Ansiklopedisi’nde tahrir heyeti üyesi ve müellif olarak çalıştı. 1954’ten itibaren Milletlerarası Şark Tetkikleri Cemiyeti kurucuları arasında yer aldı. Bağdat ve Musul’a yaptığı gezide Arap dili ve lehçeleriyle aruza dair verdiği konferanslar üzerine Mecmau’l-lugati’l-Arabiyye bi-Mevsıl’in üyesi oldu (1978). 1971 yılından sağlığının bozulması üzerine emekliye ayrıldığı 1990 yılına kadar Şarkiyat Enstitüsü’nün müdürlüğünü yaptı ve VII. sayısına kadar Şarkiyat Mecmuası’nı çıkardı. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi’nin ilim heyeti ve müellif kadrosunda da yer alan Nihad M. Çetin, son iki yıl içinde daha da ağırlaşan bir hastalıktan sonra 26 Haziran 1991’de İstanbul’da vefat etti ve Karacaahmet Mezarlığı’na defnedildi.

Nihad M. Çetin dinî ve millî değerlere bağlı, İslâmî prensiplere saygılı, ahlâk ve edep timsali şahsiyetiyle kendisini tanıyan her seviyedeki insanın sevgi ve takdirini kazanmış; geniş ve çok yönlü bilgilerini öğrencilerine ve isteyen herkese cömertçe sunan, ayrıca faziletli yaşayışıyla örnek bir kişilik sergileyen bir eğitimci ve hoca olarak ülkenin ilim, eğitim öğretim, yönetim vb. kadrolarına pek çok değerli eleman yetiştirmiştir.

Nihad M. Çetin’in son derece ciddi, titiz, sabırlı, prensipli ve metotlu ilmî çalışma tarzı araştırmacılar için örnek teşkil etmiştir. Eserlerini hazırlarken ele aldığı konular hakkında uzun inceleme ve araştırmalardan sonra ulaştığı özlü ve orijinal hükümler onun ilmî dirayet ve kabiliyetini, çalışmalarındaki ciddiyeti ve ilme verdiği değeri gösteren delillerdir. İlmî dirayeti ve ifade disiplini dünya ilim âlemince de kabul edilmiş ve takdir toplamıştır. Bilhassa Arap ülkelerinde klasik Arapça yerine “lehçeler Arapçası”nın ikame edilmesi fikrini savunan akımları Arap dil, kültür ve tarih bütünlüğünü ihlâl etmesi yanında İslâm ülkelerinin “din dili”ni de bozacak teşebbüsler olarak niteleyip tenkit etmesi, ayrıca Arap dili ve edebiyatı sahasındaki daha başka isabetli görüşleri ve değerlendirmeleri Arap ilim âlemi tarafından da takdirle karşılanmış ve bunun bir sonucu olarak Mecmau’l-lugati’l-Arabiyye’ye Türk üye olarak seçilmiştir.

Türk-İslâm kültürüne hakkıyla vâkıf olan Nihad M. Çetin, özel hayatı ve şahsiyetiyle de bu kültürün mensubu olduğunu ortaya koymuş ve ondan ilham alıp eserler vermiştir. Fuzûlî’nin Leylâ vü Mecnûn’unu ve Şeyh Galib’in Hüsn ü Aşk’ını örnek alarak aruz vezniyle yazdığı mesnevisinde, “Sen gelirken gidişin hüznü düşer hâtırıma / Dil-i sûzân-ı firâkım yeniden nâra düşer” beytiyle Şeyh Galib’inkine benzer bir platonik aşkı kıvrak ve içli bir şekilde dile getirmiş, böylece günümüzde de bu kültürle yoğrulan bir kişinin istendiğinde başarılı bir sanat eseri meydana getirebileceğini ispat etmek istemiştir. Buna rağmen kendisi, şiir yazmaya niçin devam etmediği sorulduğunda, “Divan edebiyatında Şeyh Galib’e, hece de ise Seyrânî’ye ulaşamayacağımı anladığım için” diyerek edebiyatımızın bu büyük ustalarına olan hayranlığını ifade etmiştir. Bu cevap biraz da onun, bazan aşırılık olarak değerlendirilebilecek ihtiyat ve titizliğinin bir ifadesi sayılabilir. Daha lise yıllarında aruzla şiir yazan Nihad M. Çetin’in güftesi de kendisine ait nihâvend bir beste denemesi vardır. Herhangi bir hocadan hüsn-i hat meşketmemişse de özel çalışmalarıyla bu alanda da kendisini yetiştirmiştir. Ancak bu sahanın kendi ihtisas alanını daha çok ilgilendiren ilmî ve tarihî yönüyle uğraşarak orijinal sayılan çok önemli tesbit ve değerlendirmelerde bulunmuştur. Bütün bu çalışmalarını, hastalığının başladığı sıralarda Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi “Arap [yazı]” maddesinde özetlemiş olup bu bilgiler söz konusu maddedeki yoğunluğu ile başka hiçbir yerde mevcut değildir. Hat konusuna hâkimiyeti, kendisinin ayrıca dünyada yazmalar hakkında en iyi ve doğru bilgilere sahip mütehassıslardan biri olmasından ileri gelir. Nihad M. Çetin yıllarca süren çalışmaları sayesinde yazma eserlerde kullanılan çeşitli rumuzların birçoğunu çözmüştür. Ayrıca İslâm Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi’nin çıkarmış olduğu Fennü’l-ḫaṭ adlı kitapta yayımlanan bir makalesinde Arap yazısının teşekkülünü, Osmanlılar’a kadar hangi dönemlerde kimlerin elinde geliştiğini ilmî bir şekilde ortaya koymuştur. Bu kitabın Arapça baskısının bir nüshası, İslâm Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi’nin 10. yılı münasebetiyle düzenlenen törende kendisine takdim edildiğinde, rahatsızlığından ötürü bir öğrencisine yazdırıp okuttuğu kısa teşekkür konuşmasında yer alan kendi ifadesine göre “hayatı boyunca İslâm kültür ve sanatlarıyla meşgul olmuştur.” Ayrıca Arap, Fars ve Türk kültürlerinin bir mecmuu olarak kabul ettiği İslâm kültürünü en iyi ve en doğru şekilde anlayıp onunla içli dışlı olmanın hazzını tatmaya ve tattırmaya çalışmıştır.

Eserleri. 1. Tercümeleriyle Namaz Sûreleri ve Duaları (İstanbul 1954).

2. Arapça Dilbilgisi I (İstanbul 1964, Ahmet Ateş ve Tahsin Yazıcı ile birlikte).

3. Farsça Manzum Yazmalar Kataloğu (İstanbul 1968). Ahmet Ateş’in vefatı üzerine yarım kalan notlarının tamamlanması suretiyle hazırlanmıştır.

4. Eski Arap Şiiri (İstanbul 1973).

5. Arapça Metinler I (İstanbul 1976).

6. Fennü’l-ḫaṭ (İstanbul 1411/1990). İslâm Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi yayınlarından olan bu eserin mukaddimesinin ilk kısmı kendisine ait olup hat sanatının doğuşundan Osmanlı mektebine kadarki dönemi ihtiva etmektedir. Osmanlı dönemi Uğur Derman tarafından yazılan bu Arapça eserin Türkçesi daha sonra Hat Sanatı adıyla yayımlanmıştır (İstanbul 1992).

Nihad M. Çetin’in, Millî Eğitim Bakanlığı’nın çıkardığı İslâm Ansiklopedisi’nde on dördü ikmal veya tâdil suretiyle olmak üzere elli üç maddesi neşredilmiş olup bunlardan “Müberred”, “Sîbeveyhi”, “Şiir”, “Tarafa”, “Tercî‘” ve “Züheyr” zikredilmesi gereken orijinal çalışmalardır. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi’nde de en önemlileri “Ahbâr”, “Aklâm-ı Sitte”, “Arap (Arap yazısı, dili ve edebiyatı)” ve “Arûz” olan on bir maddesi yayımlanmıştır. Ayrıca İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi (3-4 [1952], s. 103-108), İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkiyat Mecmuası (XIV [1965], s. 217-230), Oriens (XXI-XXII, s. 14-15), Şarkiyat Mecmuası (VII, s. 1-24) ve el-Câmia (Musul 1978, I, 20-26; VII, 15-18) adlı dergilerle Tarih Boyunca Paleografya ve Diplomatik Semineri (İstanbul 1988), Dirâsât fi’l-edeb ve’t-târîhi’t-Türkî ve’l-Mısrî (Kahire 1989, s. 211-220) ve Prof.Dr. Bekir Kütükoğlu’na Armağan (Tarih Araştırma Merkezi, İstanbul 1991) adlı eserlerde makaleleri neşredilmiştir.


BİBLİYOGRAFYA

Coşkun Yılmaz, “Bir İlim Hazinesi Prof.Dr. Nihad Mazlum Çetin’in Ardından”, İslâm, sy. 96, İstanbul 1991, s. 34-36.

“ʿAlem min aʿlâmi’d-dirâsâti’ş-Şarḳıyye ve’l-İslâmiyye el-Üstâẕ ed-Duktûr Nihâd Çetin”, IRCICA: en-Neşretü’l-iḫbâriyye, sy. 26, İstanbul 1991.

, II, 137.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1993 yılında İstanbul’da basılan 8. cildinde, 290-291 numaralı sayfalarda yer almıştır.

Leave a Comment