DAMAD İBRÂHİM PAŞA

(ö. 1010/1601)

Osmanlı sadrazamı.

Müellif:

Bosna’da doğdu. Küçük yaşta Enderun’a alındı ve burada yetişti. Saray hizmetlerinde silâhdarlığa kadar yükseldi. Aralık 1579’da yeniçeri ağalığı ile dış hizmete çıktı. 26 Şubat 1582’de Rumeli beylerbeyiliğine getirilen İbrâhim Paşa, iki aya yakın devam eden Şehzade Mehmed’in sünnet düğününde “düğüncübaşı” unvanıyla Atmeydanı’ndaki düğün yerinin muhafızlığını yaptı. Birkaç yıl sonra kendisine vezirlik pâyesi verildi; bu arada III. Murad’ın kızı Ayşe Sultan’la nişanlandı. 1583 yılı baharında Mısır’daki karışıklıkları düzeltmek amacıyla Mısır beylerbeyiliğine tayin edildi. Bu vazifede iken kendisine gönderilen hükümlerden (padişah fermanı) Mısır muhafızlığının çok yoğun ve problemli geçtiği anlaşılmaktadır. Gerçekten bu görevi sırasında Mısır’da idarî otoriteyi kurmaya, asayişi sağlamaya, bu arada Hicaz’ın ihtiyaçlarını ve Yemen’deki karışıklıkları gidermeye çalışmış, buradaki olumlu hizmetlerinden dolayı kendisine hil‘at gönderilerek taltif edilmiştir.

1585 yılında Sultan III. Murad’ın kızı Ayşe Sultan’la evlenmek üzere Suriye yoluyla İstanbul’a hareket eden İbrâhim Paşa bu arada Lübnan’da çıkan Dürzî isyanını bastırmakla görevlendirildi. Şam ve Trablusşam beylerbeyileriyle Arabistan beylerinin yardımları sayesinde âsi Dürzî Beyi Ma‘noğlu’nun isyanını bastırdı. Mısır hazinesiyle buradaki vazifesi sırasında yaptırdığı altın ve mücevherli tahtı, Lübnan’da elde ettiği ganimet ve esirleri Kaptanıderyâ Kılıç Ali Paşa’nın emrindeki donanmaya yükleyerek İstanbul’a gönderdi. Eylül 1585’te İstanbul’a gelen İbrâhim Paşa başarılı hizmetlerinden dolayı üçüncü vezirliğe yükseltildiği gibi kendisine iç oğlanlarının bulunduğu yer hariç Atmeydanı’ndaki Makbul İbrâhim Paşa Sarayı da temlik edildi. 1586 Mayısında nişanlısı Ayşe Sultan’la evlendikten sonra “damad” sıfatıyla anılmaya başlandı. 1587’de ölen Kılıç Ali Paşa’nın yerine kaptanıderyâlığa getirildiyse de bu görevde fazla kalmayıp kubbe vezirliğini tercih etti. 1589’da İstanbul’da vuku bulan Beylerbeyi Vak‘ası’nda devrin sadrazamı Siyavuş Paşa ve öteki bazı vezirlerle birlikte azledildi. Birkaç yıl süren mâzuliyetten sonra üçüncü vezirlikle tekrar Dîvân-ı Hümâyun’a girdi ve 1595’te ikinci vezirliğe yükseldi. Bu arada gizli düşmanlık beslediği Ferhad Paşa’nın haksız yere katlinde rolü bulunduğundan beklediği vezîriâzamlık makamına hemen kavuşamadı. Ancak Koca Sinan Paşa’nın ölümünden sonra (Nisan 1596) sadrazamlığa getirildi.

Bu ilk sadrazamlığı sırasında uhdesine ordu seraskerliği de verilen İbrâhim Paşa aynı yılın haziranında III. Mehmed’le birlikte Eğri seferine çıktı. 24 Eylül 1596’da Avusturya ile Erdel arasında maden yatakları bakımından zengin bir kale olan Eğri (Eger = Erlau) beş koldan muhasara edildi ve birkaç hafta zarfında fethedildi. Fetihten sonra kalenin tamirine başlandığı sırada Avusturya ve Erdel kuvvetlerinin yaklaşmakta olduğu haber alınınca İbrâhim Paşa Eğri Kalesi’nin muhafazası için Sofu Sinan Paşa kumandasında yeteri kadar silâh ve asker bırakarak ordu ile birlikte Haçova sahrasına hareket etti. Burada Alman, Avusturyalı ve Macar askerlerine karşı yapılan yakın muharebelerde özellikle Cigalazâde Sinan Paşa’nın emeği geçtiğinden Hoca Sâdeddin Efendi’nin tavsiyesiyle sadrazamlığa bu zat getirildi. Fakat İbrâhim Paşa’nın mâzuliyeti ancak kırk beş gün kadar sürdü; ordu Haçova Meydan Savaşı’ndan dönerken Vâlide Safiye Sultan’ın, damadının tekrar sadrazamlığa getirilmesini istemesi üzerine 5 Aralık 1596’da ikinci defa vezîriâzamlığa tayin edildi.

Sadrazamlığa gelince kendisi aleyhine ittifak eden Cigalazâde Sinan Paşa’yı Akşehir’e süren, Hoca Sâdeddin Efendi’nin devlet işlerine müdahalesini önleyen ve öteki bazı devlet ricâlini İstanbul’dan uzaklaştıran İbrâhim Paşa Avusturya serdarı Hasan Paşa’yı azledip yerine Satırcı Mehmed Paşa’yı tayin etti. Fakat gerek onun başarısızlıkları gerekse Kırım Hanı Fetih Giray’ı katlettirmesi üzerine tekrar padişahın gözünden düştü. Ayrıca kayınvalidesi Safiye Sultan’a mûtat parayı vermemesi, hatta Vâlide Sultan’ın bazı adamlarını görevden alması azline sebep oldu; yerine Vâlide Sultan’a rüşvet vermeyi itiyat edinen Hadım Hasan Paşa getirildi (3 Kasım 1597).

İbrâhim Paşa, 6 Ocak 1599’da Cerrah Mehmed Paşa’nın yerine üçüncü defa sadârete tayin edildi. Aynı zamanda Engürüs (Macaristan) serdarlığına getirildi ve aynı yılın mayıs ayında Uyvar seferine çıktı. Yollarda ordunun geçeceği menzillerdeki kale, köprü ve palankaları tamir ettirerek Budin’e gitti. Yapılan barış teşebbüslerinden bir sonuç alınamayınca Uyvar yöresine, hatta Peç şehrine kadar akınlar yapıldı. Kışın yaklaşması üzerine ordu ile birlikte Belgrad’a çekilen paşa, buradaki ikameti sırasında hıristiyan yerli halkı tekrar Osmanlı idaresine ısındırmayı başardığı gibi onlardan bölükler bile teşkil etti. Hatta bu birlikleri, serhad boylarında kale ve palankaları basarak yağmalayan “heiduk” (haydut) eşkıyası üzerine sevkedip onları imha ettirdi.

1600 yılı Haziranında Bobofça’yı alan İbrâhim Paşa Kanije önlerine geldi. Burada Avusturyalılar’la şiddetli muharebeler oldu, hatta bizzat savaşan serdâr-ı ekrem canını zor kurtardı. Sonunda 23 Ekim 1600 günü Kanije Kalesi teslim alındı. Kaleyi hemen tamir ettiren İbrâhim Paşa içine kadı, dizdar, muhafız, zahire ve mühimmat yerleştirerek muhafızlığını beylerbeyilikle Tiryâkî Hasan Paşa’ya verdi. Bu sırada Kişkomar, Berzence kaleleriyle Peç serhaddine kadar birçok kale de fethedildi. Kanije’nin fethi münasebetiyle İstanbul’da şenlikler yapıldı. İbrâhim Paşa’ya kıymetli ihsanlarda bulunuldu ve hayatta olduğu sürece vezîriâzamlıkta kalması hususunda bir hatt-ı hümâyun gönderildi.

Daha sonra Belgrad’a dönen İbrâhim Paşa, bir yandan Avusturya ile barış teşebbüsleri yaparken bir yandan da sefer hazırlıklarında bulundu. Fakat Ösek civarında rahatsızlanarak dört beş günlük ateşli bir hastalıktan sonra 9 Muharrem 1010’da (10 Temmuz 1601) Belgrad’da vefat etti. Naaşı önce geçici olarak Belgrad’daki Bayrambey Camii haremine, daha sonra İstanbul’a nakledilerek Şehzade Camii hazîresine gömüldü.

Osmanlı Devleti’nin dirayetli sadrazamlarından biri olan İbrâhim Paşa akıllı, tedbirli, gayretli ve cömert bir vezir, aynı zamanda başarılı bir kumandandı. Katıldığı savaşlarda ihtiyat ve tedbiri elden bırakmaması, emrindeki kuvvetlerin en tehlikeli durumlarda dahi bozguna uğramasını önlemiştir. Herkese dostça, şefkat ve merhametle davranır, reâyâya adaletle muamele ederdi. Hatta huzuruna gelen gayri müslimlere bile iltifatkâr muameleleri, serhad boylarındaki Avusturya tebeasının Osmanlı nüfuzuna girmesini kolaylaştırmıştır. Buna mukabil rakiplerine karşı şiddetli davranmış, hatta kan dökmekten bile çekinmemiştir.

Lofça’da, Ankara’da ve Karaman’a bağlı Turgut kazasının Karacaviran köyünde hasları olan İbrâhim Paşa’nın Tatarpazarcığı’nda kervansaray, imaret, han ve çeşme gibi sosyal amaçlarla kurdurduğu eserleri vardır.

BİBLİYOGRAFYA

, Ruûs, nr. 239, s. 279.

, nr. 49, 8/34, 28/104, 105, 31/112, 60/211, 212, 68/235, 110/382, 126/426; nr. 51, tür.yer.; nr. 52, tür.yer.; nr. 53, tür.yer.; nr. 55, 32/54, 117/214.

, II, 101.

Cenâbî Mustafa Efendi, Târih, Râgıb Paşa Ktp., nr. 983, vr. 590a-b, 638a.

Âlî, Künhü’l-ahbâr, Süleymaniye Ktp., Hâlet Efendi, nr. 598, vr. 366a-b, 436a-b, 442a-b, 448a; a.e., Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 2259, vr. 171a-b, 218a-b, 436a-b, 454a-b.

Tâlikîzâde Mehmed Efendi, Şehnâme (haz. Vahid Çabuk, doktora tezi, 1986), İÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, nr. TE 69, s. 68, 78.

Lokmân b. Hüseyin, Mücmelü’t-tomar, British Museum, Or. 1135, vr. 162b, 187b, 207a.

Mustafa Sâfî, Zübdetü’t-tevârîh, Beyazıt Devlet Ktp., Veliyyüddin Efendi, nr. 2428, I, vr. 245b, 252b-259a.

Mehmed b. Mehmed, Nuhbetü’t-tevârîh ve’l-ahbâr, İstanbul 1276, s. 165, 167, 185-187, 201-206.

Hasan Beyzâde Ahmed, Târih (haz. Nezihi Aykut, doktora tezi, 1980), İÜ Ed.Fak. Tarih Seminer Kitaplığı, nr. 3277, II, 120-121, 128-134, 163-164, 172-177, 180-183, 187-231.

Topçular Kâtibi Abdülkadir Efendi, Târih, Wien Nationalbibliothek, Mxt. 130, vr. 51b-57b, 63b-66a, 72a-76a, 79b-84a, 123a-125a, 131b-132a, 136b-139a, 146a-b.

, II, 25, 188-190, 193-194, 204-210, 223-231, 235-236, 284.

, I, 49-53, 67-71, 79-87, 94-96, 135-142.

, s. 608-609, 625-643, 651-664.

Karaçelebizâde Abdülaziz Efendi, Ravzatü’l-ebrâr, Bulak 1248, s. 463 vd., 486-489.

, III, 561-564, 580-582, 586-588, 592-606.

, s. 45-46.

Andelîb, Târîh-i Feth-i Eğri, Süleymaniye Ktp., Hâlet Efendi, nr. 623, vr. 5b-6a, 18b-28a, 38a-40b, 46b-48b, 54b-55a.

, I, 16.

, II, 41-42.

, VII, 107-108, 119-123, 159-160, 200-202, 212-222, 232-240; VIII, 7.

, I, 97.

, III/2, s. 351-354.

a.mlf., “Osmanlılar Zamanında Kullanılmış Mühürler Hakkında”, , IV/16 (1940), s. 506-507.

, s. 45.

İsmet Parmaksızoğlu, “İbrahim Paşa”, , V/2, s. 915-919.

V. J. Parry, “İbrāhīm Pas̲h̲a, Dāmād”, , III, 1000-1001.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1993 yılında İstanbul’da basılan 8. cildinde, 440-441 numaralı sayfalarda yer almıştır.

Leave a Comment