Abdülkerim Özaydın. Sultan Muhammed Tapar devri Selçuklu tarihi (498-511 / 1105-1118) (1990)

Title:Sultan Muhammed Tapar devri Selçuklu tarihi (498-511 / 1105-1118)
Author:Abdülkerim Özaydın
Translator:
Editor:
Language:Turkish
Series:Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu yayınları XIX. dizi – sayı 11
Place:Ankara
Publisher:Türk Tarih Kurumu Basımevi
Year:1990
Pages:XXXII, 177
ISBN:9751602408
File:PDF, 9.84 MB
Download:Click here

Abdülkerim Özaydın. Sultan Muhammed Tapar devri Selçuklu tarihi (498-511 / 1105-1118). Seri: AKDTYK TTK yayınları XIX. dizi – sa. 11. Ankara: TTK Basımevi, 1990, XXXII+177 s. ISBN 9751602408

Önsöz

Selçuklu devri tarihi bilindiği gibi Cumhuriyet döneminde üzerinde yoğun çalışmalar yapılan ve değerli eserler verilen bir saha oldu. Ancak gerçekten yeterli ölçüde kaynak olmasına rağmen yaklaşık üç asrı kaplayan milli tarihimizin bu çok önemli devresi için konuyu bütünüyle kapsayan ve varılan bütün sonuçları bilimsel olarak birleştiren bir terkibe henüz malik değiliz. Bunun sebebi elbette en başta, bütün kaynakların sıhhatli bir külliyyât halinde toplu olarak yayınlanmamış olmasıdır. Bunun yanında Selçuklu hükümdarları ve devirleri hakkında ayrı ayrı monoğrafiler kaleme alınması faaliyetinin henüz tamamlanmamış olduğunu da belirtmek gerekir.

Büyük Selçuklu imparatorluğu olarak adlandırdığımız devletin devirleri etraflı bir araştırma ile bilim alemine sunulan iki büyük hükümdarı sadece Sultan Melikşah ve Sultan Sencer’dir. Gerek devletin kurucusu Tuğrul Bey ve gerekse onun halefi Sultan Alp Arslan hakkında büyük bir terkibe hazırlık mahiyetinde çok değerli araştırmalar yayınlanmış ise de bunları henüz tamamlanmış sayamayacağımız açıktır. Bu arada Sultan Berkyaruk ve Sultan Muhammed Tapar hakkında ise derinliğine bir incelemede henüz bulunulmamıştır. Bu sebeple Anabilim dalımız Sultan Muhammed Tapar devri hakkında bir çalışma yapmamı uygun buldu. Takdim ettiğim tez bu çalışmalarımın mahsulüdür.

Sultan Melikşah (1072-1092)’ın ölümüyle başlayan taht kavgaları, Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nu çok kısa bir süre içinde ciddi buhranlara ve dahili karışıklıklara sürüklemiş, bundan yararlanan Bâtıniler de fitne ve cinayetlerini iyice yaygınlaştırmışlardı. Tarihte Doğu-Batı mücadelesinin önemli bir sahasını teşkil eden haçlı seferleri de yine bu dönemde başlamış ve imparatorluğun içine düştüğü zaaftan istifade eden haçlı reisleri Selçuklu hakimiyetindeki topraklarda çeşitli devletçikler kurmayı başarmışlardır. Bunun yanında devletin başında güçlü bir hükümdarın olmayışından doğan otorite boşluğundan yararlanan çıkarcı emirler de bu fırsatları iyi değerlendirerek devlete meydan okur hale gelmiş, bağımsızlıklarını ilân ederek Selçuklular ile olan bağlarını tamamen koparacak kadar ileri gitmişlerdi.

Sultan Berkyaruk (1 og2-11o4)’un ölümüyle Selçuklu tahtına çıkan Muhammed Tapar, devleti içine düşmüş olduğu bu tehlikeli ortamdan kurtarmak ve eski güçlü haline iade etmek için seferber oldu. Bu maksatla bir yandan merkezi otoriteyi sağlamak için Fetret Devri’nde kuvvetlenen emirleri itaat altına almaya çalışırken, diğer yandan da Bâtıniler üzerine seferler tertip ederek onlann çıbanbaşı olan yuvalarını temizlemeye ve ülkenin bağrına birer kama gibi saplanan haçlı devletçiklerini ortadan kaldırmaya çalıştı. Tezimizin temelini de Muhammed Tapar’ın meliklik devrindeki taht kavgalarıyla birlikte onun hükümdarlık devrinde emirler üzerinde otorite tesis etmek, bâtıni yuvalannı dağıtmak ve haçlılar üzerine ordular sevketmek için verdiği mücadeleler teşkil etmektedir.

Tezimizi kaleme alırken Islâm tarihçileri ve eserleriyle diğer şahıs ve yer adlarında tam bir transkripsiyon kullanmadık ve bunları Türkçe telâffuz şekillerine uygun olarak verdik. Ortaçağ Lâtince ve Grekçesindeki adlara gelince, bunları da yurdumuz tarih literatüründe imlâ birliğini temin için sarfedilen gayretlere katkıda bulunmak amaciyle aslına uygun olarak vermekle beraber batı dillerinde halen kullanılmakta olan şekillerini de parantez içinde gösterdik. Tezimizde geçen haçlı reis ve şövalyelerinin isimlerini de yine aynı düşüncelerle ve bunların çoğunluğunu Fransızların teşkil ettiğini göz önünde tutarak bugünkü Fransız tarihçilerinin kaydettiği şekillerde vermeyi tercih ettik.

Çalışmalarım sırasında büyük ilgi ve yardımlarını gördüğüm muhterem hocalarım Prof. Dr. Fikret Işıltan, Prof. Dr. Erdoğan Merçil, Prof. Dr. Hakkı Dursun Yıldız ve Prof. Dr. Işın Demirkent’e sonsuz şükranlarımı arzederim.

Dr. Abdülkerim Özaydın