GURRE

Anne rahmindeki çocuğun (cenin) düşürülmesinden dolayı ödenmesi gereken tazminat.

Müellif:

Gurre kelimesi (çoğulu gurer) sözlükte “atın alnındaki beyazlık; bir şeyin başlangıcı ve göze ilk çarpan kısmı; bir şeyin en iyisi, en değerlisi; yüzdeki güzellik ve parlaklık; beyaz köle ve câriye” gibi mânalara gelir. Meselâ kamerî ayın ilk gününe “gurretü’ş-şehr”, malların kıymetlisine “gurretü’l-emvâl, gurretü’l-emtia”, bir kabilenin en şereflisine “gurretü’l-kavm” denir. Gurre “yüzdeki nur, beyazlık, parlaklık; köle, câriye” anlamlarında hadislerde kullanılmıştır (bk. , “ġrr” md.).

Fıkıhta gurrenin iki anlamı vardır. Bunlardan birincisi, “abdest sırasında yüzde yıkanması vâcip olan yerlerin dışında kalan yerleri yıkamak”tır. Bunun cevazı hakkında Hanefî, Şâfiî ve Hanbelî mezhepleri ittifak etmişlerse de Hanefîler gurreyi abdestin âdâbından, Şâfiîler sünnetlerinden, Hanbelîler de müstehaplarından kabul etmişlerdir. Mâlikîler ise bunu dinde aşırı gitme olarak değerlendirdikleri için mekruh saymışlardır.

Gurrenin İslâm hukukunda yaygın olan ikinci anlamı, “düşürülen ceninden dolayı verilmesi gereken malî tazminat”tır. Hz. Peygamber, iki kadın arasındaki bir kavga sonunda hamile olanın çocuğu düşünce bir köle veya câriye ödenmesine hükmetmiştir (Ebû Dâvûd, “Diyât”, 19; Tirmizî, “Diyât”, 15; Nesâî, “Ḳasâme”, 39). İslâm hukukçuları, ceninin diyetinin annenin diyetinin onda biri (tam diyetin yirmide biri), yani beş deve, 50 dinar veya 600 dirhem (Hanefîler’e göre 500 dirhem) olduğunu ifade etmişlerdir. Bu miktar bir bakıma Resûl-i Ekrem’in cenin için takdir ettiği gurrenin deve, altın veya gümüş cinsinden değeridir.

Ceninin müessir bir fiil, tehdit, korkutma veya ilâç kullanma sonucunda düşmesi, bunları gerçekleştiren kişinin ceninin annesi, babası veya başka bir kişi olması, bu kişinin ceninin düşmesini kastedip etmemesi hükmü değiştirmez. Hanefîler’e göre çocuğun düşmesine anne sebep olmuşsa, babanın izni bulunduğu veya kasıt unsuru olmadığı takdirde gurre ödenmez.

Düşürülen ceninden dolayı gurre ödenmesi için ceninin ölü olarak düşmesi, organlarının kısmen de olsa belirmiş olması ve bu sırada annenin hayatta bulunması şarttır. Cenin sağ olarak doğar da sonradan ölürse gurre değil tam diyet ödenir. Mâlikî mezhebinde tercih edilen görüşe göre çocuğun düşmesi kastıyla kadının karnına vurulmuşsa diyet değil kısas gerekir. Hamile bir kadının öldürülmesi durumunda öldürme suçunun cezası olarak kısas veya diyet gerekirse de karnındaki cenin için ayrıca gurre ödenmez. Fakat önce cenin düşer, ardından anne ölürse kısas veya diyet cezasından ayrı olarak cenin için de gurre gerekir. Hanefî ve Mâlikî fakihleri, ceninin annenin ölümünden sonra düşmesi veya ölmesi halinde gurreyi gerekli görmezken Şâfiî ve Hanbelîler her iki halde de gerekli görürler. Öte yandan ceninin hangi safhadan itibaren düşürülmesinin gurreyi gerektirdiği hususu da çocuk düşürmenin dinî ve hukukî hükmü konusundaki görüşlerle bağlantılı olarak fakihler arasında tartışmalıdır (bk. ÇOCUK DÜŞÜRME). İslâm hukukçularının bir kısmı, gurrenin gerekli olması için ceninin dış görünümünün insana benzemesi, meselâ organlarının kısmen belirginleşmesi şartını ileri sürer ve daha önceki safhalarda sadece hükûmet-i adli lüzumlu görürken çoğunluk, düşenin cenin olduğundan emin olunması şartıyla her safhada gurreyi gerekli kabul eder. Her iki görüş de esasında suçun oluşması ve müeyyidenin uygulanması hususuna objektif bir ölçü getirmeyi amaçlar. İmâmiyye ekolünde gurre miktarının ceninin bulunduğu safhaya göre giderek artması da gurrenin hem tazminat niteliğiyle, hem de çocuk düşürmenin dinî hükmü konusunda literatürde yer alan görüşlerle bağlantılıdır.

Düşürülen ceninin cinsiyeti gurrenin miktarını etkilemez. Hanefîler’e göre hükmen müslüman bir ceninin gurresiyle müslüman olmayan ceninin gurresi de eşittir. Diğer üç mezhebe göre ise müslüman olmayanın gurresi daha azdır.

Gurre ceninin mirası kabul edilir ve miras hukuku hükümlerine göre vârisleri arasında bölüştürülür. İslâm hukukunda öldürme fiili mirastan mahrumiyet sebebi olduğundan ceninin düşmesine sebep olan kişi aynı zamanda vâris ise mirastan pay alamaz. Mâlikî mezhebinde zayıf bir görüşe ve Leys b. Sa‘d’a göre gurre sadece annenin hakkıdır.

Mâlikî ve Hanbelîler’e göre gurreyi ceninin düşmesine sebep olan kişi, Hanefî ve Şâfiîler’e göre ise âkıle öder. Gurrenin ödenme süresi konusunda peşin, bir yıl ve üç yıl şeklinde farklı görüşler vardır.

Düşürülen cenin birden fazla olursa her biri için ayrı gurre gerekir. Gurrede cezadan çok tazminat niteliği hâkim olduğundan birkaç kişinin birlikte sebep olduğu tek bir çocuğun düşürülmesi fiilinde tek gurre ödenir.


BİBLİYOGRAFYA

, “ġurre” md.

, “ġrr” md.

, “ġrr” md.

, II, 577-580.

, “ġrr” md.

Buhârî, “Vuḍûʾ”, 3, “İʿtiṣâm”, 13, “Diyât”, 25, 26.

Müslim, “Ṭahâret”, 34-39, “Ḳasâme”, 34-39.

İbn Mâce, “Ṭahâret”, 6, “Diyât”, 11.

Ebû Dâvûd, “Diyât”, 19.

Tirmizî, “Diyât”, 15.

Nesâî, “Ḳasâme”, 39.

, VIII, 249-250.

, II, 198-199, 212.

, XXVI, 87-90.

, VII, 325-327.

İbn Rüşd, Bidâyetü’l-müctehid, Kahire, ts. (Matbaatü Hassân), II, 479-481.

, III, 353.

, IX, 535-558.

, IV, 58.

a.mlf., Şerḥu Müslim, XI, 175-176.

İbn Hacer, Fetḥu’l-bârî, Bulak 1300, II, 207; XII, 218-223.

Aynî, ʿUmdetü’l-ḳārî, Beyrut, ts. (Dâru ihyâi’t-türâsi’l-Arabî), II, 247; XXIV, 66-69.

Remlî, Nihâyetü’l-muḥtâc, Kahire 1386/1967, V, 373, 379-384.

Şevkânî, Neylü’l-evṭâr, Kahire 1380/1961, VII, 73-76.

İbn Âbidîn, Reddü’l-muḥtâr, Beyrut, ts. (Dâru ihyâi’t-türâsi’l-Arabî), V, 377-379.

Abdülkādir Ûdeh, et-Teşrîʿu’l-cinâʾiyyü’l-İslâmî, Kahire 1977, II, 292-302.

, III, 13-14, 150-155.

, V, 372-377.

, VI, 363-367; VIII, 253-254.

“İchâd”, , III, 162-168.

“Ġurre”, a.e., XXXI, 169-172.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1996 yılında İstanbul’da basılan 14. cildinde, 211-212 numaralı sayfalarda yer almıştır.